İşletme ve İktisadi Bilimler \ 13-35
Seval Kardeş Selimoğlu - Cevdet Yiğit Özbek İşletmelerin ulusal ve uluslararası krizlerden ve krizlerin yarattığı risklerden daha az etkilenmesinin yolu kurumsallaşmadır. Kurumsallaşma bireyler arasındaki etkileşim ve iletişimin kurallarının önceden belirlenmesi olarak ifade edilebilir. Kurumsallaşma bağlamında kurulacak iç kontrol sistemi kurumsal risk yönetiminin bir aracıdır. Kurumsal risk yönetimi riskin tahmin edilerek olumsuz etkilerinden korunmak amacıyla önlemler alınması olarak ifade edilebilir. Önlemler tepeden inme kurallar topluluğu olmayıp işletmenin üst yönetiminden alt kademelere ve alt kademelerden başlayıp üst yönetime doğru yayılan bir anlayış içinde yürütülür. Başarı şansı ancak bu koşullarda mümkündür. İç denetim, iç kontrol sisteminin bir parçası olmakla birlikte, iç kontrol sistemini değerleyen, kurulmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunan bir denetim türüdür. Bağımsız denetimin verimliliğini artıran bir unsur olarak iç denetim, faaliyetiyle hizmet ettiği işletmeye değer katan güvence ve danışmanlık verir.
Kitabımız, günümüzde önemi hem özel hem de kamu sektöründe giderek artan iç kontrol ve iç denetim konularına ilgi duyan öğrenci, meslek mensubu, yönetici ve iş insanlarına rehberlik görevi yapacak ve fayda sağlayacak içerikte düzenlenmiştir.
Furkan Yıldırım İç kontrol sistemi, muhasebe bilgi sistemleri çerçevesinde görülse de esasında bu çerçevenin dışına taşan, örgütün tümünde örgüt üyelerinin eğitimi, kalite kontrolü, üretim ve örgüt yöneticilerinin değerlendirilmesi gibi süreçleri de ölçümleyen bir sistemdir. Otel işletmeleri birçok hizmet unsurunu bir arada bulunduran çok yönlü işletmelerdir. Otel işletmelerinin hizmet işletmesi statüsünde olması, akademik çalışmalarda oldukça büyük bir yer edinmesine sebep olmuştur. Çalışmada, otel işletmelerinde iç kontrol sisteminin örgüt kültürü ve kurumsallaşma durumlarına olan etkisinde örgüt kültürünün aracılık rolü belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmanın bağımsız değişkeni çok boyutlu olduğu için çalışmada Yapısal Eşitlik Modellemesi (YEM) yöntemi kullanılmıştır. Çalışma kapsamında öncelikle çalışmada yer alan iç kontrol, örgüt kültürü ve kurumsallaşma ölçekleri faktörlerine ilişkin DFA (Doğrulayıcı Faktör Analizi) uygulanarak boyutlar arası ilişkiler ölçülmüştür. Daha sonra yapısal model kurularak araştırmanın problem sorusu kapsamında analiz gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda anket çalışmasında yer verilen demografik sorulara ilişkin tanımlayıcı analizler gerçekleştirilmiş ve demografik değişkenlerle iç kontrol, örgüt kültürü ve kurumsallaşma boyutları arasındaki ilişki test edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda iç kontrol sisteminin örgüt kültürü ve kurumsallaşmayı etkilediği ve bu ilişkide örgüt kültürünün tam aracı rol oynadığı görülmüştür. Çalışma modelinin, alan yazında konu ile ilgili gerçekleştirilen çalışmalar arasındaki boşluğu doldurması ve alana katkı sağlaması beklenmektedir.
Oytun Boran Sezgin “Bireylerin girişimci olmaları için yeni bir iş kurmalarına gerek yok, kurulu firmalarda çalışırken de girişimci olabilirler”
Anders Wall – Beijerinvest'in Yönetim Kurulu Eski Başkanı
Anders Wall'ın bu sözü, firmaları adına karar veren, sahip oldukları yenilikçi fikirleri faydalı bir gerçeğe dönüştürerek kurumlarına katkı sağlayan çalışanların da birer girişimci olarak görülmesi gerektiğini anlatmaktadır. Günümüzde içgirişimci olarak nitelendirilen bu kişilerin; yenilikçi, destekleyici, inisiyatif alan, proaktif, bilgiye erişen ve rekabetçi özelliklere sahip oldukları gözlenmektedir. Bu özelliklere sahip çalışanların yoğunlukta olduğu firmaların, yaşamlarını sürekli kılmaları ve sürdürülebilir bir rekabet üstünlüğü elde etmelerinin kolaylaşacağı ve bu bağlamda içgirişimciliğin, yakın bir gelecekte girişimcilik disiplini içinde önemli bir alan olacağı açıktır. Bu eser, içgirişimciliğin kavramsal ve kuramsal düzeydeki tüm boyutlarına odaklanmakta ve içgirişimcilerin örgütlerinden aldıkları destek ile örgütlerine duydukları güvenin girişimcilik faaliyetleri üzerine etkilerini de inceleme konusu yapmaktadır.
Mehmet Gök Sanayileşme ile birlikte ortaya çıkan ve uygulanan ekonomik politikalarla uyumlu olarak hızla gelişen “içtimai siyaset”e dair konuların zaman içerisinde uygulandığı ülkelerin sosyoekonomik yapısıyla bağlantılı olarak geliştiği ve her dönemde kamuoyu nezdinde en önemli gündemi oluşturduğunu görüyoruz. Bu önemi ve kapsadığı konular nedeniyle siyaset, ekonomi vb. bütün alanların her zaman aktüel konularından olmuştur.
Ülkemizde ilk olarak İstanbul Üniversitesinde Alman akademisyen Ord. Prof. Dr. Gerhard Kessler tarafından kurulan ve daha sonra diğer üniversitelerde de açılan Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümlerinde toplumla ilgili sosyoekonomik konuların (hukuk, siyaset, ekonomi, sosyoloji, psikoloji, işletme, muhasebe vb.) çok geniş bir bakış açısıyla eğitiminin verildiği görülmektedir.
Bu kitapta, içtimai siyasete dair muhtelif konulara yer verilerek çok geniş ve kapsamlı olan bu alandaki bazı hususlara dikkat çekilmeye çalışılmıştır. Eğitim öğretim, yakın tarih, ahilik, sendikalar, Türk modernleşmesi, nüfus vb. konular temel kaynaklara başvurulmak suretiyle kısa kısa incelenerek özellikle sosyoekonomik önemlerine değinilmeye çalışılmıştır.
İçtimai siyasete dair konular, geçmişten bugüne olduğu gibi yarınlarda da önem ve güncelliğini arttırarak sürdürecektir. Bir başka ifade ile insana ve topluma dair konular her geçen gün daha etkin ve önemli olarak toplumun bütün kesimlerinde yerine almaya devam edecektir.
Mustafa Peksu Bilindiği üzere ihracatçı firmaların gerçekleştirmiş oldukları ihracat bedellerini yasal düzenlemelerde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yurda getirmesi gerekmektedir. Bu süreçte ihracatçı firma, banka ve idare, üçlü saç ayağının vazgeçilmez ögelerini oluşturmaktadır.
Bedellerin yurt içine getirilmesi sürecinde ihracatçı firma ve banka ilişkilerinde yaşanan mevzuat işleyişi ve süre ile ilgili sorunlar hem banka hem de ihracatçı firma açısından maddi ve manevi mağduriyetler oluşturmaktadır.
Bu kaynak kitap ile; ihracatçı firma, banka ve idare arasında yaşanan usul, esas ve süre yönünden ortaya çıkan sorunların tespitinin sağlanması ve bu tespitlerin yasal mevzuatlar çerçevesinde kalıcı ve pratik çözümlerle giderilmesi amaçlanmaktadır.
Kitabın; ihracatçı firma, banka ve idarenin ilgili birim çalışanlarına yön göstermesi, YMM, SMMM ve avukatlara da destek olması hususu arzulanan hedeftir.
Sabiha Kılıç Global rekabet ortamında gelişmekte olan ülkelerin en önemli güçlerinden bir tanesi, küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. KOBİ’ler Türkiye’deki toplam işletmelerin %99,89’unu, istihdamın %76,7’sini, sermaye yatırımının %38’ini, yaratılan katma değerin %27’sini ve ihracatın ise yaklaşık olarak %11’ini oluşturmaktadır. Ülkemizdeki küçük ve orta ölçekli işletmeler arasında makine imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmelerin son yıllarda ihracat içindeki paylarının dikkate değer oranda arttığı görülmektedir. Makine imalat sanayii, iç ve dış rekabetin yoğun olarak yaşandığı bir sektördür. Bu sektördeki işletmelerin; uluslararası pazarlarda başarılı olabilmeleri, rekabet gücü elde edebilmeleri ve ihracat pazar paylarını arttırabilmeleri, yabancı pazarlardaki müşterilerini, rekabet, teknoloji ve pazarın gelişmesine yön veren diğer ekonomik sosyal, kültürel ve yasal güçlerle birlikte değerlendirilebilmelerine bağlıdır. Bu anlamda uluslararası pazarlara açılmayı planlayan küçük ve orta ölçekli işletmeler, yeni pazarlama stratejilerini geliştirerek ürün ve hizmetlerini, fiyat, tutundurma ve dağıtım sistemlerini, müşteri istek ve ihtiyaçları çerçevesinde oluşturabilmek amacıyla öncelikle ihracatta satış yerine pazarlama anlayışını benimseyebilmelidirler.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerde ihracat pazarlaması davranışı, işletmelerin uluslararası pazarlarda göstermiş oldukları ihracat performans düzeylerine bağlı olarak gerçekleşmektedir. İhracatta gösterilen yüksek performans hem ulusal ekonomiler hem de işletmeler açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kitap, ihracat pazarlamasının sadece bir satış olmadığına vurgu yaparken, ihracat pazarlaması stratejileri ile hem ulusal hem de uluslararası pazarlarda, işletmelerin performans düzeylerinin artırılarak rekabet üstünlüğünün sağlanmasında işletme yöneticileri ve diğer profesyoneller için yol gösterici kaynak niteliği taşımaktadır. Kitap aynı zamanda ihracat, ithalat, uluslararası pazarlama, uluslararasılaşma, ihracat pazarlaması, dış ticaret, dış ticaret işlemleri konularında çalışmalar yapan akademisyenler, uzmanlar, lisans ve lisansüstü öğrenciler için de yararlanabilecekleri değerli bir kaynaktır.
Ahmet Özken, Hakkı Gürcan Atay, İrfan Kalpalı, Mehmet Ağırbaş, Meltem Onay, Mine Yılmazer, Mustafa Tanyeri, Mutlu Yılmaz, O. Murat Koçtürk, Ömer Pesen, Özcan Güven, Özge Ayan, Serkan Çınar, Tuğçe Danacı “Dış ticaretin tarihsel evrimi ve güncel mevzuat uygulamalarından dış ticaret süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sağladığı bilgilerle, Türkiye'nin dış ticaret yapısını modern bir bakış açısıyla derinlemesine analiz eden bu değerli yayın, bu alanda her seviyede görev yapanlar, akademisyenler ve özel sektörde faaliyet gösteren/gösterecek olan meslek mensupları için yol gösterici niteliktedir.
Kitapta, dış ticaret alanındaki birçok yayından farklı olarak iş dünyasının çeşitli sektörlerinde faaliyet gösteren temsilcilerin tecrübelerini paylaştığı röportajlara yer verilmiş. Başarı öykülerinin anlatıldığı bu röportajların iş dünyasına yeni adım atmış veya atacak olanlara büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.
Kamu-özel sektör-üniversite üçgeninde oluşturulan bu yayın, dış ticaret alanındaki sorulara A'dan Z'ye yanıtlar sunan çok değerli bir çalışma olmuş. Emeği geçen herkesi tebrik eder, başarılarının devamını dilerim.”
Adnan Yıldırım (Ekonomi Bakan Yardımcısı)
•••
1980'li yıllarla birlikte, ihracata dayalı büyüme modelinden bugün 500 milyar dolarlık iddialı bir ihracat hacmine erişme hedefi olan ülkemizde gelinen nokta, kalkınmamız yönündeki en büyük çabalardan biridir.
Üreten, ürettiğini ihraç eden girişimcilerimizin sayılarının artması ve teknolojinin sunduğu nimetleri en etkin şekilde kullanarak ülkeye döviz kazandırması bugünkü rekabet ortamında dünden daha önemli bir hâle gelmiştir.
Bu nedenle, doğru bilgilendirme ve doğru kaynakları kullanma açısından farklı akademisyen ve uzmanlarca hazırlanmış söz konusu yayının bir rehber niteliğinde olduğu inancındayım.
Bu değerli yayının, stratejik hedeflerimizden biri olan dış ticaret hacmini artırmamızda dikkat çekici bir başarı elde etmesi temennisiyle, emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
Ender Yorgancılar (EBSO Yönetim Kurulu Başkanı)
•••
Her geçen gün küreselleşen dünyamızda dış ticaretin önemi giderek artmaktadır. Başarılı örneklerin paylaşılmasını, geçmiş deneyimlerin genç girişimcilere aktarılmasını, bu sayede onların cesaretlendirilmesini çok önemli buluyorum.
Yarattığınız eser bu açıdan çok değerli bir kaynak niteliğindedir. Özellikle, Türkiye şartlarında başarıya ulaşmış kişilerle yapılan röportajlar yol gösterici.
Bu tür yayınlar; üretmeyi, ticareti ve kısacası hayatı desteklemektedir. Değerli katkılarınızdan dolayı sizi ve emeği geçen herkesi kutluyorum.
Sabri Ünlütürk (Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı)

İsmail Metin Küresel rekabet ortamında uluslararası pazarlarda daha etkin bir şekilde faaliyette bulunabilmek için, elektronik pazaryerlerini kullanarak ihracat ve ithalat yapmak zorunluluk haline gelmiştir. e-ticaretin ilk aşamalarında yüz yüze iletişim olmaması nedeniyle karşı tarafa olan güvenilirlikle ilgili problemler yaşanmaktadır. Bu kitapta, e-ortamda güvenilirlikle ilgili elektronik pazar yerlerinin uygulamalarına ve ihracatçı ve ithalatçıların alması gereken önlemlere yer verilmiştir. Ayrıca elinizdeki kitapta, dünyanın en önde gelen elektronik pazaryeri olarak kabul edilen alibaba.com'a üye olarak ihracat için müşteri bulma ve ithalat için uygun tedarikçi ve ürün bulma işlemleri detaylı bir şekilde anlatılmaktadır.
"İhracatçı ve İthalatçılar için Elektronik Ticaret" adlı eserin yazılmasındaki ana amaç; elektronik ortamda ihracat pazarlamasıyla ilgilenen veya ithalat yapmak isteyen girişimcilere, öğrencilere ve diğer ilgili bireylere elektronik ortamda dış ticaret işlemleri yapabilmeyi öğretmektir. Söz konusu eser, ihracat ya da ithalat yapmayı düşünen veya yeni başlamış küçük ve orta büyüklükteki işletmelerle, dış ticaret eğitimi veren çeşitli kuruluşlar, fakülteler ve yüksekokullar için temel bir kaynak kitap özelliği taşımaktadır.
Çağatay Başarır, Fatma Erdoğan, Murat Erdoğan, Sinem Atay, Ufuk Eren Vapur, Yasemin Başarır Sanayi Devrimi ile başlayıp günümüze kadar gelen sürecin en önemli özelliklerinden biri, çevresel sorunları beraberinde getirmiş olmasıdır. Bu dönemde teknolojik imkânların gelişmesine paralel şekilde tüketim de artış göstermiş, talebin karşılanması için yapılan üretim hacmi genişlemiş, üretim için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyulmuş ve bu ihtiyaç fosil yakıtlarla karşılanmaya çalışılmıştır. Bu durum, üretim ve tüketim süreçlerinin hızlandığı ve sanayi üretiminin önemli boyutlara ulaştığı gelişmiş ülkelerde karbon emisyonu seviyesinin yükselmesine neden olmuştur. İlk bölümde Sinem Atay; dünyada iklim krizinin ve krizle mücadelenin genel bir çerçevesini sunmuş, Yeşil Mutabakat ile bu mücadelede neleri ileri sürdüğünü sektörler bazında incelemiş ve Mutabakat'ın önem verdiği sektörler bakımından Türkiye'nin nasıl bir görünüm sergilediğini ortaya koymaya çalışmıştır. İkinci bölümde Ufuk Eren; karbon belgesinin oluşumu, karbon ticaretinin esasları ve piyasanın çalışma koşulları ile fiyatlandırmanın nasıl yapılacağı hakkında bilgi vermiştir. Fatma Erdoğan ile Murat Erdoğan üçüncü bölümde; güneş, rüzgâr, gelgit ve dalga enerjisi ile hidroelektrik ve jeotermal enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını detaylı bir şekilde incelemişlerdir. Son bölümde Çağatay Başarır ile Yasemin Başarır, yeşil dönüşümde tahvillerin işlevi üzerinde durmuşlardır.
Editör
Prof. Dr. Metehan Yılgör
Kader Akdağ Sarı İmparatorluklara yüzyıllarca başkentlik eden İstanbul, önce saltanatın kaldırılması, ardından cumhuriyetin ilanı ve son olarak halifeliğin kaldırılmasıyla idari vasfını tümüyle kaybetti. Türkiye Cumhuriyeti'nin Ankara'yı başkentlikle "onurlandırması" ise stratejik kaygılardan öte tümüyle genç devletin hedeflediği modern ulus devlet amacıyla ilişkiliydi. Oysa İstanbul'un temsil ettiği değerler, sahip olduğu tarihî geçmiş ve barındırdığı unsurlar, iktidar açısından ulaşılmak istenen modernleşme hedeflerine birer engeldi.
Yeni iktidara göre fazlasıyla "İslâmî" ve "kozmopolit" bulunan, aynı zamanda kontrol edilmesi güç unsurlarıyla güven telkin etmeyen İstanbul, yoksul kalmış Anadolu'nun müsebbibiydi. Kalkınma hamlelerinde Anadolu'nun önceliğine önem verilirken "çürümüş geçmiş" olarak tanımlanan
Osmanlı'yla hesaplaşılması yeni ideoloji açısından tutarlı bir girişimdi. Bu idealler çevresinde Cumhuriyetin ilk yıllarıyla birlikte alman siyasi ve iktisadi kararlar; nüfusu gerilemiş, idari fonksiyonlarını yitirmiş, bir zamanların ticaret merkezi olan İstanbul'u, ihmallerin ve kayıtsızlığın hüküm sürdüğü bir evreye sürükledi. İmkânsızlıklarla mücadelenin simgesi durumundaki örnek ve fedakâr kent Ankara'nın modernleşme sürecindeki gelişimi, yeni Türkiye'nin vitrini olurken İstanbul, ötekileştirilip edilgen hâle getirildi. Ulusal kalkınma hedeflerinde birikiminden yararlanılmayan İstanbul, başta ticari olmak üzere birçok alanda ekonomik üstünlüğünü kaybetti. Elinizdeki kitap, bahsi geçen iddiaları iki bölümde toplamaktadır. İlk bölüm, modern ulus devlet bağlamında Ankara'nın önemine dikkat çekerken ikinci bölüm, başkentlik sonrası İstanbul'un hükümet politikaları karşısındaki durağanlaşma ve gerilemesine yoğunlaşmıştır.
Orhan Çoban Bu kitap çalışmasının birinci baskısı Eylül 2009, ikinci baskısı Eylül 2010, üçüncü baskısı Ocak 2012 ve dördüncü baskısı Ekim 2013 yılında yapılmıştı. Kısa sürede tükenen bütün baskılarda meslektaşlarımdan ve öğrencilerimden genel anlamda olumlu eleştiriler aldım. Tüm baskılarda olduğu gibi bu baskısı da bütünüyle gözden geçirilmiş, tablolar, grafikler ve özellikle istatistiki bilgiler güncellenmiştir. Bu bağlamda kitabın önceki baskıları yeniden gözden geçirilmişti!. Böylelikle ilgililere güncel verileri izleme imkanı sunulmuştur.
Bu kitap, lisans eğitimim de dikkate alındığında iktisat bilimine ilişkin olarak yaklaşık yirmi yıllık bilgi, deneyim ve tecrübelerimin öğrencilerime ve iktisat bilimine ilgi duyanlara aktarılması amacıyla hazırlanmıştır.
M. Umer Chapra İktisadın Geleceği: İslamî Bir Bakış hem iktisadi hem de ahlâki açıdan ana akım iktisadın bilimsel ve samimi bir eleştirisidir. Chapra, yararının olduğu kadar Batı merkezli kapitalist iktisadın limitlerinin de farkındadır. İktisadi analizin gerçek değerinin ve dünyadaki insanlığın daha iyiye gitmesine katkı yapabileceğinin bilincinde olarak, zayıf taraflarının bu disiplinin gerçek rolünü oynamasına gölge düşürdüğünü belirtmektedir. Nelerin yanlış olduğunu belirterek aynı zamanda doğrusu için çözüm önerileri de sunmaktadır. Çalışma ayrıca iktisadın etkinliğini göz ardı etmeyecek şekilde eşitlik ve adalet meselesine odaklanılmasını sağlayan sistematik bir çaba sarf etmektedir. Eğer iktisat, insanın refahına yönelik bir bilim ise ve sadece "zenginliğin kasvetli bir bilimi" değilse denge ve etkinliğin ortak hedefleri birlikte ilerlemesi gerekmektedir. Chapra, ahlâki filtrelerin kavramlarını açıklarken ve ana akım iktisadın matrisleri içerisinde adalet boyutunu yeniden oluşturmaya çalışmaktadır.
İslam iktisadını titizlikle iktisadın kendi alanına yerleştiren Chapra, İslam iktisadına ayrı bir tür olarak bakmamaktadır. İktisadi problemleri İslamî bir bakış açısı ile değerlendirmekte bu da iktisadı, İslamî bir toplumsal düzen ve tasavvurla uyumlu hâle getiren yenilikçi bir çabadır. İslam ve iktisat öyle birbirine geçmiştir ki iktisat yeni bir gidişat geliştirmekte ve katedilecek yeni bir dünya keşfetmektedir. Bütün bunlarla birlikte Chapra, iktisadın, adil düzen arayışında insanlık için gerçekten yararlı olması için islamî bir bakış açısı ile ahlâki zenginleşmeye ihtiyacı varken ümmetin de iktisadın tarihini ve kendi noksanlarını farketmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Ebubekir Ayan Medeniyetin en erken zamanlarından itibaren insan hayatının en önemli iştigal sahalarından biri olan zirai faaliyetler, sahip olduğu bu önemi hiçbir dönemde kaybetmemiş, toplum iktisadiyatını radikal biçimde dönüştüren sanayi ve bilgi çağlarında millî gelir içindeki payı küçülmüş olsa da stratejik değerini korumayı sürdürmüştür. Zirai faaliyetlerin tabii risklere ve konjonktürel fiyat düşüşlerine sıkça maruz kalan yapısal niteliği ve modernizasyon yatırımı ihtiyaçları ise, bu faaliyetlerin kesintisiz ve verimli bir şekilde işlemesi bakımından zirai finansman mekanizmasını hayati bir öneme taşımaktadır.
Türkiye'nin ziraat sahasındaki ıslah ve modernizasyon çabaları bir hayli eskilere dayanmakta olup, erken cumhuriyet dönemi de bu kapsamda özel bir önem taşımaktadır. Bu araştırmada, Cumhuriyet Türkiyesi'nin zirai kalkınma serüveninin ilk aşamalarını teşkil eden ve neticede başarısızlığa uğrayan çabaların finansman boyutu ele alınmaktadır. İktisadi buhran yıllarını odağa alarak tek parti dönemi zirai kalkınma çabalarının zirai finansman safhasının incelendiği ve bu serüvenin finans perspektifi ile yorumlandığı çalışmada, zirai kalkınmayı frenleyen ve mevcut sorunları derinleştiren temel etkenler neden-sonuç ilişkisi çerçevesinde eleştirel analize tabi tutulmaktadır.
Ömer Yılmaz - Merter Akıncı İktisadi büyüme, iktisat biliminde uzun yıllar güncelliğini koruyan ve teorik temelleri üzerine yeni düşünce akımlarının ortaya konulabileceği bir alandır. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren ülkelerin zengin ve fakir olmaları biçiminde bir ayırıma gidilmesi ve her iki grup ülke arasındaki gelişmişlik farkının giderek açılması, büyüme ve kalkınma konularına olan ilgiyi de artırmıştır. Temelde iktisadi büyüme ile birlikte ülkelerin üretim ve tüketim yönünden refahlarını yükseltmelerine bağlı olarak, iktisadi büyüme dinamiklerinin neler olduğunun ve bu dinamiklerin büyüme üzerindeki etkilerinin belirlenebilmesi, farklı sistematik fikirler yardımıyla ortaya konan büyüme modelleri çerçevesinde açıklanmaya çalışılmıştır.
Temel olarak iktisadi büyüme ve bununla ilgili olan kavramlar ile geçmişten günümüze kadar ortaya atılan büyüme teorilerinin ayrıntılı olarak incelenmesine dayanan bu eserde; Cumhuriyet döneminden itibaren Türkiye ekonomisindeki büyüme dinamikleri ele alınmakta ve büyüme süreci üzerinde etkili olan makroekonomik faktörler uygulamalı olarak analiz edilmektedir. Geniş kapsamından dolayı bu çalışmanın, lisans ve lisansüstü düzeyde eğitim gören öğrencilere faydalı olabileceği açıktır.
Cemre Eda Erkılıç, Devran Şanlı, Erdem Selman Develi, Erginbay Uğurlu, Fahriye Öztürk, Ferhat Apaydın, Hakan Uslu, Mehmet Özyiğit, Mehmet Songur, Meltem Tarı Özgür, Müge Manga, Nadide Yiğiteli, Nihal Gökçe, Orhan Cengiz, Semih Çetin İktisadi büyüme tartışmaları, klasik iktisatçıların konu ile ilgili düşüncelerini sunmasıyla başlamıştır ve farklı ekollerin teorik temellere dayanan modelleri ortaya koymasıyla devam etmektedir. Kapitalizmin krizleri bugün de kapitalist sistemin geçerliliğini sorgulamamıza neden olmaktadır. Teknolojik sıçrama, iklim değişikliği, çevre tahribatı ve Covid-19 pandemisi henüz ilk çeyreğini yaşadığımız 21. yüzyılın en önemli konuları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma; farklı kurumlardan konusunda uzman araştırmacıları bir araya getirmiş ve geleneksel büyüme kitaplarından farklı olarak kapitalist olmayan büyümenin mümkün olup olmayacağını sorgulayarak işe başlamıştır. Daha sonra yaşadığımız yüzyılın en önemli konularından olan teknolojinin, çevrenin ve sağlığın iktisadi büyüme ile etkileşimi üzerinde durmuştur. Bu konularla doğrudan veya dolaylı olarak etkileşim içinde bulunan eğitimin, enerji tüketiminin, kurumsallaşmanın, doğrudan yabancı yatırımların, küreselleşmenin, yeni sömürgeciliğin ve enflasyonun büyüme ile ilişkisini ülke, ülke grupları ve bölgesel olarak ortaya koymaya çalışmış, ülke içi bölgesel yakınsamayı analiz etmiştir. Kitabın tüm okuyuculara yararlı olmasını temenni ederiz.
Arif Ersoy İktisadi faaliyetleri yönlendiren ve iktisadi sorunlara çözüm arayan ünlü iktisatçıların görüşleri, bu eserin sınırlı çerçevesi içinde okuyuculara aktarılmaya çalışılmaktadır. Aslında bütün insanlar, iktisatçı olmasalar bile, kendi bilgi ve çevrelerine göre iktisadi davranırlar. Bu nedenle de bugün olduğu gibi her çağda ve dönemde insanlar, iktisadi konularla ilgilenmişler ve iktisadi sorunlarına çözüm aramışlardır. İktisat bilimi, çalışma ile yaşama, üretim ile tüketim ve arz ile talep arasında denge kurallarını içeren bir sosyal bilimdir.
Eser; iktisat bilimini öğrenmek isteyen öğrencilere, iktisadi teorilerin kimler tarafından, ne zaman ve hangi ortamda geliştirildiği hakkında özet bilgi sunmaktadır. İktisadi konular hakkında araştırma yapmak isteyen ve bilgilerini artırmaya gayret edenlere de yardımcı bilgi ve yararlanılacak kaynak niteliğindedir. İktisat politikası geliştirmek ve iktisadi faaliyetlerin işleyişini tahlil etmek isteyenlere de ünlü iktisatçıların tahlil yöntemleri hakkında bilgi vermeyi hedeflemektedir. Eserde düşünürlerin önerdiği yol haritasını takip eden okuyucular, karşılaştıkları iktisadi sorunları daha iyi değerlendirebilirler; sorunlarına çözüm üretmeye çalışabilirler.
Yeni iktisat teorileri geliştirme amaç ve gayreti içinde bulunan araştırmacılar, ünlü iktisatçıların iktisadi faaliyetleri nasıl tahlil ettiklerini ve nasıl çözümler ürettiklerini göz önünde bulundurarak hedeflerine ulaşabilirler.
Selahaddin Bakan Bazen hükümranlığı ve baskısı dolayısıyla bazen de eksikliği dolayısıyla şikâyet ettiğimiz devlet, siyaset biliminin en göreceli konularından birini teşkil etmektedir. Devletin değişen üretim modellerine ve araçlarına göre rolü daima değişiklik göstermiştir. Bu nedenle liberallerin, muhafazakârların ve Devletçiliği savunanların temel arayışı, devletin siyasi rolünün belirlenmesinin yanında, iktisadi rolünün ne olması gerektiğidir. Bu kitapta bahsedilen teoriler ışığında devletin iktisadi rolünün ne olması gerektiği konusunda güncel örneklerle fikir beyanına çalışılmıştır. Aristo, Eflatun ve hatta Farabi gibi devletçi muhafazakâr düşünürler, devleti insanların eksiği olarak gören Seneca, "Ne kadar az kanun o kadar çok adalet." demek suretiyle kanun devletine karşı gelen Çiçero, liberal düşünceleri ile muhafazakâr düşüncelerini harmanlamaya çalışan Edmund Burke ve kitaptaki diğer liberal düşünürler, karşılaştırılarak ele alınmaya çalışılmıştır. Devletin serbest piyasa akışını bozmadan ekonomiye ne kadar, nasıl, niçin, ne zaman ve ne aşamada müdahale edebileceği, örneklerle anlatılmaya çalışılmıştır.
Mevlüt Tatlıyer İktisat bilimi, 1929 Buhranı ve akabinde Keynes'in Genel Teori'sinin yayınlanmasıyla birlikte tabiri caizse savaş alanına dönmüş ve bu süreçte makroekonomi disiplini doğmuştur. 1940'lı yıllarda ise Keynesçi iktisatçıların mihmandarlığında iktisat biliminde bir konsensüs (Neo-Klasik Sentez-NKS) ortaya çıkmıştır. Fakat NKS 1970'lerde yıkılmış ve yerini iktisatçılar arasında derin görüş ayrılıklarının yaşandığı bir iklim almıştır.
1980'li ve 1990'lı yıllarda görüş ayrılıkları önemli ölçüde ortadan kalkmış ve iktisatçılar arasında yeni bir konsensüs (Yeni Neo-Klasik Sentez-YNS) hâsıl olmuştur. Öte yandan, bu süreçte yaşanan birçok ekonomik krizin yanı sıra, dünyayı kasıp kavuran 2008 Krizi dolayısıyla YNS'nin iktisat politikası ciddi eleştirilere uğramaya başlamıştır.
YNS'nin iktisat politikası önerilerinin; bir taraftan ekonomik krizlere kapı aralaması, diğer taraftan da bu krizlerden çıkma noktasında faydasız olduğunun görülmesi YNS'nin iktisat teorisi anlayışında ve temel iktisat politikası önerilerinde önemli bir dönüşüm yaşanması gerektiğini göstermiştir.
Bu kitap yaşanan dönüşümleri ve bu dönüşümlerin para ve maliye politikasına yansımalarını tarihsel bir perspektifle ortaya koyma hedefiyle ele alınmıştır. Kitap, özellikle iktisatçılar olmak üzere tüm sosyla bilimciler ve sosyal bilimlerle ilgilenen herkese hitap etmektedir.
Ali Çetinkaya, Bülent Diclehan Çadırcı, Erdemalp Özden, Gürkan Bozma, İbrahim Orkun Oral, İlyas Kays İmamoğlu, Kübra Bozma, Mehmet Bulut, Merve Kocaman, Meryem Kıl, Mustafa Tekdere, Müge Manga, Ömer Faruk Gültekin, Selda Özkılbaç, Selim Başar, Sema Yaşar, Tuba Şahinoğlu, Turgut Bayramoğlu, Yeşim Kubar, Yılmaz Onur Ari, Yusuf Bilgin, Zeynep Karaca İktisat literatürü, konu bakımından oldukça zengin bir alandır. Bu bağlamda, söz konusu alana katkı sağlamayı amaçladığımız “İktisadi Konular Üzerine Seçme Yazılar” adlı kitabımızda, hem geleneksel konular güncel bazda ele alınmış hem de yeni çıkan kavramlar üzerinde durulmuştur. Türkiye ve dünya ekonomisi açısından önem arz eden iktisadi konuların yer aldığı kitapta; orta sınıflarda oluşan yeni talepler, orta gelir tuzağı, karanlık turizm, sistem dinamiği, bölgesel refah kavramı, hizmet sektörünün en temel kolu olan turizm sektörü, araştırma ve geliştime faaliyetlerinin desteklenmesine ilişkin istihdam teşviki uygulaması, dolarizasyon, enflasyon, faiz, parasal ekonomik göstergeler, ekonomik politika belirsizliği, işsizlik, enerji tüketimi, ekonomik büyüme, kirliliğin iktisadi etkileri, Covid-19'un ekonomik etkileri, çekirdek enflasyon, yeşil ekonomik büyüme, yükselen ekonomilerde yapısal politika zorlukları ve gelir dağılımı eşitsizliği gibi konular irdelenmiştir.
M. Umer Chapra İslam’ın neredeyse tüm Müslüman ülkelerde yaşamakta olduğu diriliş, İslam’ın öngördüğü türde bir refahı gerçekleştirebilmek ve insanların karşılaştığı çeşitli problemleri özellikle de iktisat alanındakileri çözebilmekiçin sunması gereken programın açık ve bütüncül bir resmine duyulan bir ihtiyaç yaratmıştır. Özellikle ilgi odağı olan nokta ise, dünya genelinde çoğu ülkenin karşı karşıya olduğu makroekonomik ve dış dengesizlikleri üstesinden gelinebilecek sınırlara çekecek aynı zamanda tam istihdamı mümkün kılacak, yoksulluğu ortadan kaldıracak, ihtiyaçları karşılayacak ve gelir ve servet eşitsizliklerini en aza indirecek bir stratejidir. Müslüman ülkeler kapitalizmin, sosyalizmin ve refah devletinin seküler dünya görüşleri çerçevesinde bu tür strateji üretebilirler mi? İslam hedeflerine ulaşmalarında onlara yardımcı olabilir mi? Eğer olabilirse, İslamî öğretiler nasıl bir politika paketi sunmaktadır? Bu kitap, bu ve diğer ilişkili sorulara cevap aramaktadır.
Kitap seküler temelli tasarımlar olan kapitalizm, sosyalizm ve refah devletine ilişkin eleştirilerine ilaveten busistemlerin başarısızlıklarına dair İslamî bir perspektif oluşturması açısından özgün bir eserdir. Kur’an’ın öğretilerini modern ekonomi ile bir araya getirerek İslam iktisadının İslam’ın öngördüğü iyilik halini gerçekleştirmek için ne sunması gerektiğine dair net ve entegre bir çerçeve sunmaktadır.
Arif ERSOY Tarih, toplumların ortak hafızasıdır. Nasıl ki hafızasını kaybeden insan karar vermede ve geleceğini planlamada güçlüklerle karşılaşırsa, tarihe önem vermeyen ve tarihten gerekli şekilde yararlanmayan toplumda bugün için sağlıklı karar verme ve kendini geleceğe hazırlama konularından mahrum kalır.
İktisadi Teoriler ve Düşünceler Tarihi, günümüz İktisat Bilimini oluşturan teorileri geliştiren düşünürlerin görüşlerini okuyuculara aktarmayı amaçlamaktadır.
İktisadi Bilim, çalışma ile yaşama, üretim ile tüketim ve arz ile talep arasında denge kurallarını bize öğreten bir bilim dalı olarak tanımlanabilir. Elinizdeki bu eser, İktisat Biliminin bir bakıma gelişme tarihinin bir özetidir.
İktisadi Teoriler ve Düşünceler Tarihi, insanlar yerleşik düzene geçtikten sonra kurdukları kalıcı İlk Çağ uygarlıklarından başlayarak İktisat Biliminin gelişme tarihini özetle anlatmaktadır. Eserde İlk Çağ, Orta Çağ iktisadi düşünceleri hakkında mevcut kaynaklara dayanılarak özet bilgi verilmektedir.
Bununla beraber yayılmacı politikalar izleyen Batılı ülkelerin iç ve dış siyasetlerinde iktisat politikalarının ağırlık kazanmasıyla gündeme gelen Merkantilist Politikalar üzerinde kapsamlı bilgiler verilmektedir. İktisat Biliminin bağımsız bir bilim olarak gündeme gelmesine ortam hazırlayan Fizyokratik Düşüncenin temel ilklerinin geliştirmesine önemli katkılarda bulunan Fizyokratik Düşüncenin teorik içeriği hakkında temel kaynaklara dayanılarak özet bilgi aktarılmaktadır.
Bu çalışmada Batı'da Sanayi Devrimiyle İktisat Bilimini, Ahlâk Bilimi'nden ayrılarak bağımsız bir disiplin haline getiren Klasik İktisadi Düşünce'nin teorisyenlerini hayatı, yaşadıkları dönemin iktisadi ve siyasi özellikleri, eserleri ve İktisat Bilimine katkıları hakkında kapsamlı bilgi verilmeye çalışıldı.
Klasik İktisadi Düşünceye yönelik eleştirilere de eserde kapsamlı yer verilmeye çalışılmıştır. Klasik Düşünceye yönelik eleştirilere cevap vermeye çalışan ve yaptıkları katkılarıyla İktisat Biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunan Neo-Klasik İktisadi yaklaşımların içeriği hakkında özet bilgi sunulmaya çalışılmıştır.
Eserin 9. ve 10. bölümlerinde 20. ve 21. yüzyıllarda İktisat Bilimine yapılan katkılar hakkında özet bilgi sunulmuştur. Böylece insanlık tarihi boyunca İktisat Biliminin oluşmasına katkıda bulunan görüş ve teorilerin gelişmesi hakkında derli toplu bilgi okuyuculara arz edilmektedir.
Bu eser, yalnız iktisatçılara ve İktisat Bilimini öğrenmek isteyen öğrencilere bilgi aktarmayı amaçlamamaktadır. İktisadi konulara ilgi duyan herkesi yakından ilgilendirmektedir.
İktisadi Teoriler ve Düşünceler Tarihi, iktisatla uğraşanların daha iyi iktisatçı olmalarına, iktisatla ilgilenenlerin de bu bilim dalı hakkında daha kapsamlı bilgi sahibi olmalarına ortam hazırlar. Elinizdeki bu çalışma, iktisatçıların teori geliştirme yetenek ve mantığını geliştirir. Sorunlara çözüm üretme kapasitelerini artırır. Kısaca eski düşünceleri öğrenilmesi ve yeni düşüncelerin geliştirilmesine yardımcı olur.
Bahattin Erden, Bora Topal, Döndü Çınar, Fatih Okur, H. Hilal Bağlıtaş, Hakan Yılmaz, Hikmet Akyol, Kübra Elmalı, Mehmet Kuzu, Mustafa Kırca, Oğuz Tümtürk, Orhan Cengiz, Ümit Yıldız, Yusuf Esmer Literatürde iktisadi ve finansal açıdan ele alınan konular çeşitlilik arz etmektedir. Söz konusu literatüre katkı sağlamak amacıyla hazırlanan İktisadi ve Finansal Konular Üzerine Çalışmalar adlı bu kitapta teorik ve uygulamalı çalışmalar yer almaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde kitabın, ele alınan alanlarda lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi gören öğrencilere ve akademisyenlere yararlı olacağı düşünülmektedir.
• Uluslararası Politik Ekonomi ve Döviz Kuru Politikaları - Orhan Cengiz
• Girişimcilik Finansmanında Yeni Nesil Alternatif Finansman Modeli: Kitlesel Fonlama - Hakan Yılmaz
• E-Ticaretin Ekonomideki Yeri: Ekonomik Büyüme ve Kalkınma Açısından Önemi - Fatih Okur
• Küresel Isınma Sürecinde Tarımsal Girişimciliğin Geleceği - Yusuf Esmer ve Döndü Çınar
• Türkiye’de Döviz Kuru ve Tüketici Güven Endeksi Arasındaki Nedensellik İlişkileri - Ümit Yıldız ve Mustafa Kırca
• Elektrik Enerjinin Sektörel Tüketiminin Mekânsal Ekonometrik Analizi - Kübra Elmalı
• Fiyat Etiketlerinde Bedavacılık "Free Rider" Sorunu - H. Hilal Bağlıtaş
• Finansta Yapay Zekâ Kullanılabilirliği ve Uygulama Alanları Üzerine Bir Değerlendirme - Bora Topal ve Bahattin Erden
• ABD Ekonomi Politikası Belirsizliği, Euro Bölgesi Üzerine Yayılma Etkisi Taşır mı? - Oğuz Tümtürk
• Finansal ve Ekonomik Krizlerden Toparlanma Dinamikleri Belirleyicilerinin Toparlanma Şekilleri Çerçevesinde (V, U, W, L, J, K vb.) Covid 19 Pandemi Krizi Açısından Analizi - Mehmet Kuzu
• Ekonomik Karmaşıklık ve Ticari Dışa Açıklığın Gelir Eşitsizliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Üzerindeki Etkisi - Hikmet Akyol
Ali Erbaşı Ebedi bir vatan özlemiyle Anadolu'yu yurt edinmek için gelen Türkler, bölgede iktisadi yapının ve ticaretin tümüyle gayrimüslimlerin tekelinde olduğunu gördüler. Bu tekeli kırabilmek ve ebedi kalacakları yeni topraklarda kök salabilmek için iktisadi açıdan gelişmeleri ve bu yapıyı daimî kılacak idari bir örgütlenmeye sahip olmaları gerekiyordu. Bu yüzden asıl iş şimdi başlamıştı...
Ahilik, Türk-İslam kimliğini esnaf ve sanatkârlıkta yaşatan ve Türklerin iktisadi gelişimlerini mümkün kılan idari yapılanmanın adıydı.
Alper Gedik, Aslı Kavurmacı, Ayla Hançer, Derya Onocak, Ebru Kangal Erdem, Ebru Moğulkoç, Efe Can Kılınç, Esra Demircioğlu, H. Enes Erkoçak, İsmail Akbal, İsmail Safi, Merve Kulak, Metehan Ortakarpuz, Mukaddes Güler, Mustafa Kartal, Nazan Şahbaz Kılınç, Neslihan Arslan, Nisa Er Çakmaktepe, Özge Özbek, Sefa Onut, Seyfettin Caner Kuzucu, Yağmur Kayabaşı, Yelda İnanç, Yunus Ceran Farklı araştırmacıları bir araya getiren bu kitap; literatürde yer alan konuların iktisadi, finansal ve yönetimsel olarak yeni bir bakış açısıyla değerlendirilmesine imkân vermektedir.
On beş bölümden oluşan kitapta; ekonomik kırılganlık, işgücü piyasası, dış ticaret, girişimcilik, bölgesel kalkınma, muhasebe hileleri, işletme bilgi sistemi, stok muhasebeleri, Covid - 19 salgını, sağlık iletişimi ve kamu yönetimi gibi konular güncel bakış açısıyla ele alınmıştır.
Kitabımızın bu alanlarda araştırmalar yapan herkes için çok yararlı bir kaynak olacağı düşünülmektedir.
A. Dinç Alada, Altuğ Yalçıntaş, Bahar Araz, Derya Güler Aydın, Hüseyin Özel, M. Aykut Attar, Metin Sarfati, Nilgün Dai Çokça, Ragıp Ege, Vedat Ulvi Aslan Bilim felsefesindeki son yüz elli yıllık gelişmelere bakıldığında, sosyal bilimlerin yönteminde esas olarak doğa bilimlerinin yönteminin hâkim olduğu görülmektedir. İleri düzeyde matematik ve teknik kullanılarak ilerlediği düşünülen iktisadın felsefeden kopuşu, yirminci yüzyıl iktisatçıları ve diğer sosyal bilimciler tarafından eleştirilmiş ve bu eleştiriler, sosyal bilimlerde doğa bilimlerinden farklı epistemolojik ve ontolojik arayışlara yol açmıştır. Özellikle ontolojik hermeneutiğin gelişimi ile birlikte, iktisadın araştırma konusu ve içeriği, birey ve toplum arasındaki karşılıklı ilişki üzerinden yeniden sorgulanmaya başlanmıştır.
Gerek iktisat ve diğer sosyal bilim alanlarına gerekse bilim felsefesine ilgi duyan okurlara yönelik olarak hazırlanan bu kitapta, iktisadın temel araştırma konusu olarak birey ve toplum arasındaki karşılıklı dinamik ilişkinin doğası, farklı dönem ve düşünürler özelinde tartışmaya açılmış ve böylece iktisada ontolojik bir boyut kazandırılmaya çalışılarak ana akım iktisadın metodolojisine eleştirel bir bakış açısı sunulmuştur.
Recep Kök, Mehmet Çetin Bir bilim dalı olarak iktisat, insanın tüketimden sağladığı fayda ve hazzın, üretimde katlanılan zahmetin ve kullanılan sermayenin ölçüsünü bilmeyi etkin bir şekilde öğretiyor ve fakat bir insanın kendi ülkesinde ya da dünya ölçeğinde genel refahtan adil pay almasını ihmal ediyorsa o bilim sorgulanmayı da hak ediyordur. Yirminci yüzyılla birlikte sömürgecilik nitelik değiştirirken, sosyal bilimlerin gelişimi yeni metodik sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet verdi. Özellikle iktisat alanında metodolojik reçetelerin bölüşüm sorununa çözüm getiremediğine yönelik ihtilaflar daha da yaygınlaştı. Tarihçi hâlle ilgili olarak geçmişle; iktisatçı hâlle ve hâl uğruna geçmişle uğraşırken, geleceğe yönelik bir yol göstericiliği de öngörü yapabilmeye bağladı. Ancak iktisat teorisinin metodolojik konumundaki tıkanma hâlen aşılamadı. Yazarların kanaatine göre bu tıkanmışlığın aşılamamasının temel nedeni yeni “norm” geliştirme akılcılığı ile “totoloji”ye düşme korkusunun yarattığı paradoks!
Kitabın yazarları bu mesele üzerine kafa yordu: İktisadi faaliyetlerin üretim, tüketim ve mübadele boyutunu, zengin bir kaynak üzerinden tarihi ve felsefi temellendirme yaklaşımı ile inceledi. Küresel sistemin devamlılığını sağlayan çekirdek güç, ticaret ve inovasyondur. Bu çekirdek güç, günümüz finansal araçlarının desteğini de alınca, yeniden kontrol edilemez bir piyasa mekanizması doğdu. Piyasalaşma sürecinde ticaret, fiziki mal ve hizmet üretimi faaliyetine göre orantısız bir kazanç sağlayabildiği için, önce “pre-kapitalizm”, ardından ticari burjuvazinin oluşumu, daha sonrasında da yükselen devlet kapitalizminden (merkantilizmden) boyutları günümüze kadar ulaşan vahşi kapitalizm aşamasına gelindi. Dolayısıyla dünyada bilgi ve teknolojideki üstel gelişme hızının yarattığı katma değeri kontrol eden ülkelerin, modern sömürgeciliği karşısında; “iradi köleliğe” zorlanmış sözde bağımsız ülke insanlarının ya da giderek artan düzenleyici savaşların tehdidi altında ezilen ve Suriye halkı benzeri büyük göçlere maruz kalmış, sınır ötesi hareket hâlinde olan kitleler doğdu. Özellikle demokrasinin içselleştirilemediği coğrafyalarda önlenemez hâle gelen bu sürecin kaçınılmaz sonucu, nispi olarak yoksunlaşma ve karşılıklı yoksullaşmadır.
Kitap bir bütün olarak değerlendirilirse, R. Solow'un “gökten düşen elma” olarak tanımladığı iktisadi faaliyetlerden doğan zenginliğe karşılık gelen küresel “artık”ın bir kısmının dünyada genişleyen üretim tarzına katkı sağlaması, yazarların temel beklentisidir. Yazarlara göre iktisat-ahlak ilişkisinin ürünü olan daha “adil” Kısmen Uyarlanmış Bölüşüm tarzıyla örtüşecek bir evrensel hukuk düzeni mümkündür. İktisat, insanın var oluşuyla birlikte karşılaştığı temel sorunların çözümlenmesinde araç olan bir disiplin olduğu için bu kitabın ulaşmak istediği hedef kitle elbette ki erişilebilen her aydın kişidir. Özelde ise kaygı düzeyi yüksek, geleceğimizi emanet ettiğimiz iktisat okuyan öğrencilerdir. Daha özelde de kaynakların yeniden tahsisi konusunda çözüm bulmak için yol ve yöntem arayışı içinde olan politikacılardır.
Yusuf Bozgeyik Temel amacı toplumsal refah düzeyini artırmak olan iktisat politikaları, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamında etkin bir şekilde uygulanmaktadır. Özellikle 1929 ekonomik buhran ile birlikte Keynesyen görüşün savunduğu genişletici maliye politikaları tüm dünyada popüler hâle gelmiştir. 1970 stagflasyon kriziyle birlikte Keynesyen politikalar etkinliğini bir miktar yitirmiş olsa da 2008 mortgage krizi ile birlikte başta ABD olmak üzere tüm dünyada tekrar uygulama alanı bulmuştur.
Ülkelerin bütçe açığı ve kamu borçlarının hızlı bir şekilde artmasıyla birlikte kurala dayalı maliye politikaları literatürde etkin bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır. OECD ülkeleri incelendiğinde birçok ülkenin bu kuralları farklı şekilde uygulamaya koyduğu görülmektedir. Türkiye’de 2008 mortgage krizi sonrası uygulamaya konulması düşünülen kurallar, günümüzde ekonomi ve maliye bilim uzmanları tarafından tartışılmaya devam etmektedir. Bu kitapta mevcut durum değerlendirilmiş olup politika yapıcılara farklı iktisat politikaları çerçevesinde önerilerde bulunulmaktadır.
Adam Eva, Ali Osman Öztop, Aynur Yıldırım, Belgi Turan, Buket Alkan, Dilek Temiz Dinç, Ekrem Cunedioğlu, Fatma Pınar Erdem Küçükbıçakçı, Hülya Deniz Karakoyun, İbrahim Ünalmış, İdris Akkuzu, Mustafa Eray Yücel, Okan Yardımcı, Ozan Bahar, Serkan Çiçek, Umut Aydın, Umut Üzar, Yaşar Uysal İktisat politikası deyince kişilerin aklına daha çok talep yönlü politikalar -para, maliye ve dış ticaret politikaları- gelmektedir. Arz yönlü, düzenleyici ve destekleyici iktisat politikası türleri ise kendilerine pek fazla yer bulamamaktadır. Günümüz dünyasında istihdam, teknoloji, rekabet, gelir dağılımı, enerji, eğitim, çevre, sağlık ve göç gibi hususları dert edinmeyen bir iktisat politikası düzeninden bahsetmek pek mümkün değildir. Bu kitap, okuyucuya iktisadın ana amacını ve iktisat politikası türlerinin bir bütün olarak bu ana amaca nasıl hizmet ettiğini gösterme amacı gütmektedir. İktisat politikasının sadece talep yönlü politikalardan ibaret olmadığını, diğer iktisat politikası türlerinin de en az bu politikalar kadar önemli ve değerli olduğunu vurgulamak ve daha çok daralma ve resesyon dönemlerinde dillere pelesenk olan yapısal reform kavramının altını doldurmak ise kitabın önceliklerinden biridir. Kitabın nihai hedefi ise okuyucuya geniş ve bütünsel bir bakış açısı sunarak okuyucuların, iktisat politikalarının nasıl tasarlanması gerektiği hakkında fikir edinmelerini sağlamaktır.
Hüsniye Canbay Tatar, İsmail Kitapcı, İsmail Öz, Mevlüt Yılmaz, Musa Yavuz Alptekin, Neriman Açıkalın, Ömer Aytaç, Taner Tatar, Uğur Çağlak, Uğur Dolgun, Veysel Bozkurt, Yavuz Odabaşı, Yonca Altındal Bu kitap, iktisadi gelişmelere toplumbilimi perspektifiyle bakmak isteyen araştırmacı ve akademisyenlerin yazım faaliyetlerine destek olmak ve aynı zamanda ilgili öğrencilerin konuyu öğrenme ihtiyaçlarını karşılamak üzere hazırlanmıştır. Bu anlamda daha önceki sınırlı sayıdaki İktisat Sosyolojisi
ders kitabının kapsamına ilave olarak bu kitapta kapitalizm, girişimcilik ve
az gelişmişliğin sebepleri konusu kitabın gündemine ilave edilmiştir.
Kitabın bölüm başlıkları şöyle sıralanmıştır:
1) İKTİSAT VE TOPLUM
2) İKTİSAT SOSYOLOJİSİNİN DOĞUŞU: İLK DÜŞÜNÜRLER, TEORİSYENLER VE TEMEL KAVRAMLAR
3) KARL MARX'TA VE MARKSİZMDE İKTİSAT VE TOPLUM
4) İKTİSAT, DİN VE TOPLUM İLİŞKİSİ: MAX WEBER VE WERNER SOMBART
5) KAPİTALİZM VE TOPLUM
6) GELİŞMENİN VE AZ GELİŞMİŞLİĞİN TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL ANALİZİ
7) ÇALIŞMANIN TARİHİ, EVRİMİ VE ÇALIŞMA KÜLTÜRÜ
8) KÜLTÜR VE GİRİŞİMCİLİK
9) TÜKETİM İDEOLOJİSİ VE TÜKETİM TOPLUMU
10) MODERN TÜKETİM KÜLTÜRÜNDEN POSTMODERN TÜKETİM KÜLTÜRÜNE TÜRK TÜKETİM KÜLTÜRÜ
11) BİLGİ TOPLUMUNDA İKTİSADİ FAALİYET VE KÜLTÜR
İsmail Kitapcı İnsanı ve toplumu anlamak zor… İnsan, toplum ve iktisat arasındaki ilişkileri anlamak ise daha da zor… Çünkü…
• Bir tarafta güçlü bağlarla kurulan ilişkilerin dayanılmaz cazibesi diğer tarafta zayıf bağlarla kurulan inovasyona dayalı ilişkilerin vizyonerliği…
• Bir tarafta eskiyi hiçbir şeye değişmeyenler, 'yaratıcı yıkım'ın altında ezilenler diğer tarafta ise eskiyi yeniyle değiştirenler, teknolojiyi insandan üstün görenler, makine gibi yüreği olanlar…
• Bir tarafta kapitalizmin 'demir kafesi'ne konulmak istemeyenler diğer tarafta ise sınırsız gücün güç olduğunu sanan taşlaşmış yürekler…
• Bir tarafta 'bir lokma bir hırka' anlayışıyla hareket edenler diğer tarafta bu anlayışı bahane edip kendini çalışmaktan alıkoyan, aylaklığı bir yaşam felsefesi hâline getiren gösterişçiler…
• Bir tarafta ekmeğini taştan çıkaranlar diğer tarafta tükettikçe en sonunda kendini tüketenler, her şeyleri olduğu için hiçbir şeye sahip olamayanlar…
• Bir tarafta karşılıklı güvenden ve kültürden kendine sermaye oluşturanlar diğer tarafta malı, mülkü, parayı kendine servet edinenler…
• Bir tarafta potlaç kültürünün kaybettikçe kazananları diğer tarafta kapitalizmin kazandıkça daha çok kazanmanın yollarını arayan bencil ve çıkarcı insanları…
• Bir tarafta tefrit içinde sıkışanlar diğer tarafta ifrattan vazgeçmeyenler…
• Bir tarafta yerel kültüre duyulan özlem diğer tarafta küresele olan hayranlık…
• Bir tarafta uysallık ahlakına sahip olanlar diğer tarafta isyan ahlakından vazgeçmeyenler…
• Bir tarafta “Erdemlerimiz olmazsa toplumumuz çürür.” diyen Sokrates diğer tarafta “Erdemsizliklerimiz olmazsa toplumumuz gelişemez.” diyen Mandeville…
• Bir tarafta kültürel derinliklerde kaybolanlar diğer tarafta kültürünü medeniyete kaptıranlar…
• Bir tarafta Amerikan rüyası ile yaşayanlar diğer tarafta dünyaları kâbusa dönüşenler…
• Bir tarafta Neo-Klasik iktisadın 'çok bilen' insanı diğer tarafta bilişsel önyargılarından kurtulamayan insan…
• Bir tarafta hep aynı nakarat hep aynı şarkıyı söyleyenler diğer tarafta inovasyonun sınırlarını zorlayan girişimciler…
• Bir tarafta hiç ölmeyecekmiş gibi diğer tarafta yarın ölecekmiş gibi hareket edenler…
İktisat Sosyolojisi, ‘iktisadın içindeki hayatı’ değil ‘hayatın içindeki iktisadı’ bulma yolculuğunu amaçlıyor. Bu amaçla Adam Smith’ten Karl Marx’a, Max Weber’den Emile Durkheim’a, Werner Sombart’tan Joseph Schumpeter’e, Karl Polanyi’den Mark Granovetter ve Pierre Bourdieu’ya kadar farklı düşünürlerin görüşlerinden yararlanarak iktisatta ve toplumda kaybolan ruhu; postmodern tüketim kültürünün narsisist ve hedonist yaklaşımlarını ve küresel kapitalizmin ortaya çıkardığı sosyal ve iktisadi ilişkileri inceleyerek gerçek iktisadı bulmaya çalışıyor. Bu kitap, “Önce iktisat değil insan vardı.” mottosundan hareket ederek en ilkel çağlardan günümüze kadar gelen iktisadi süreçleri anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyor. Şimdi insanı ve toplumu soyutlayan iktisadi yaklaşımları daha çok sorgulamanın tam zamanı…
Cengiz Samur İktisat tarihi, ilim dalı olarak insan-maddi menfaat ilişkilerinin tarihi olup maddi menfaati varken cemiyetlerin geçmişte ne yaptıklarını ortaya koyar. Tarihî gelişimi itibarıyla iktisadi realiteyi konu alır, hakikat peşinde koşar. Bir şahsı tanıma yolunun menfaati varken geçmişte onun nasıl tavır aldığını bilmekten geçtiği gibi milletleri tanımak iktisadi menfaat karşısında onların tarihte nasıl davrandıklarını bilmekten geçer.
İktisat tarihi önemli bir alandır. İktisat teorisi ve politikasına payanda olmaktan öte bir misyona sahiptir. Milletlerin, medeniyetlerin, sosyal-iktisadi sistemlerin terazide tartılması iktisat tarihi olmaksızın imkânsızdır. Modernizm ve Avrupa medeniyetiyle yüzleşme iktisat tarihi alanı sayesinde olabilir. Adalet veya emperyalizm yönünden bir medeniyetin karakteri iktisat tarihi çalışmaları sayesinde idrak edilebilir. Bir milletin ortaya koyduğu muayyen istikametteki pratiğin tarihi açıdan münferit mi yaygın mı olduğu o milletin iktisadi tarihi biliniyorsa anlaşılabilir.
İktisat tarihi insanlığa, milletlere, medeniyetlere, olgulara ana hapsolmanın yol açtığı bir sığlık içerisinde bakmaktan, güncelin cazibesine kapılmaktan, köksüzlük ve savrulmaktan korur.
Ders kitabı hüviyetinde olan bu eserde Avrupanın sosyal-iktisadî tarihi ele alınmaktadır. Roma ekonomisinden Ortaçağ Avrupası malikâne sistemine ve feodalite-Osmanlı tımarı mukayesesine, Yeniçağ Avrupa merkantilizminden İngiliz Sanayi İnkılabı’na ve 1929 Büyük Buhranı'na kadar bir dizi konu sistematik şekilde tetkik edilip tartışılmaktadır. Sosyal-iktisadi olayların cereyanında ve tarihin tecellisinde “devamlılık”ın izleri sürülmeye çalışılmaktadır.
Eser, Batı toplumlarının iktisadî mazilerinin tanınması, Avrupa medeniyetine, sosyo-ekonomik “izm”lere tarihî gerçeklikten hareketle doğru değer biçilmesi hususunda bir nebze de olsa katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Hedefe ne ölçüde erişilebildiğinin takdiri okuyucuya aittir.


Turan Yay, Gülsün Gürkan Yay İktisat Yazıları; İktisat Metodolojisi, İktisatçılar-Yaklaşımlar ve İktisat Politikaları adlı üç bölümde toplanmış 25 makaleden oluşuyor. İlk bölümde, iktisadın kapsamı ve yönetimi ile nasıl bir bilim olduğu tartışılmakta; ikinci bölümde, 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir dizi önemli iktisatçı ya da yaklaşımın düşünceleri değerlendirmekte; üçüncü bölümde ise kapitalizmin 20.yüzyılın son çeyreğinden bu yana gösterdiği bazı somut tarihsel-kurumsal gelişim ya da dönüşümler değerlendirilmektedir.


Yazarların, çeşitli dergilerde daha önce yayımlanmış makalelerinden oluşan çalışma, öğrencilere, akademisyenlere ve iktisat ile ilgilenen her kesimden ilgiliye iktisat konusunda kapsayıcı bir bakış açısı ve analiz demeti sunmaktadır. Ders kitabı olarak kullanılabilecek eser, öğrencilerin İktisat konularında spesifik araştırmalar yapmak adına giriştikleri çalışmalarda da pusula işlevi görecektir.
Afşin Şahin İktisat bilimi, optimum kaynak dağılımını ele alması bakımından, finans ve bankacılık alanları ile yakından ilişkilidir ve küresel krizleri takiben çemberlerinin kesiştikleri bölgeler gün geçtikte genişlemektedir. Tartışılan bu konularda, kimi zaman küçük parçalardan yola çıkılarak büyük resim görülmeye çalışılmıştır. Ağaçlar detaylı analiz edilmiş, uygulama deneyimleri okuyucularla paylaşılmıştır. Bazen de büyük bir parçadan yola çıkılarak küçük parçalara doğru seyahat edilmiştir. Yeri geldikçe okurla konuşma biçiminde ilerlenmiş, ancak yorum ve düşüncelerin bilimsel gerçeklik ve kaynaklarla desteklenmesine titizlikle önem verilmiştir. Kitap, üretim, tüketim, yatırım, dış ticaret, enflasyon gibi temel makro iktisadi konular ile başlamakta; parasal ekonomi, merkez bankacılığı, finans ve bankacılık konularındaki çeşitli yorum ve değerlendirmelerle tamamlanmaktadır. Bu kitap, üniversite öğrencilerine, iş hayatında çalışanlara ve kendini bu alanlarda geliştirmek isteyenlere hitap eden pek çok konuyu içermektedir.
Michael Barrow “Bu kitap, ekonomi alanındaki birinci sınıf istatistik dersi için mevcut en iyi kitaptır.”
Emiliya Lazarova, East Anglia Üniversitesi

Ekonomi veya işletme dersinizde gerçekten başarılı olmak için istatistiksel becerilerinizi geliştirmeniz mi gerekiyor? İstatistik konusunda kendinize olan güveninizi artırmak istiyorsanız bu kitap tam size göre. İktisatçılar, Muhasebeciler ve İşletmeciler için İstatistik, gerçek hayat problemlerini çözmek için kullanılabilecek çeşitli istatistiksel araç ve teknikleri teorik ve uygulamalı olarak anlatan kullanıcı dostu bir kitaptır.

Yeni İçerikler:
• İstatistiksel raporların nasıl yazılacağına ilişkin yeni bölüm ilave edilmiştir.
• Doğru ve yanlış grafik örnekleri ve bunların nasıl geliştirileceği anlatılan bölüm ilave edilmiştir.
• Bir gösterim aracı olarak regresyon katsayılarının grafiğinin çizilmesine ilişkin konu ilave edilmiştir.
• Olasılık konusunun daha iyi açıklanması için bu bölüm genişletilmiştir.
• Hipotez testleri hakkında yeni tartışma ve eleştiri bölümleri ilave edilmiştir.
• Öğrenciler için sınavlar ve Excel veri dosyaları içeren yeni yardımcı web sitesi ilave edilmiştir.
İsmail Kitapcı İnsanlar iktisadi kararlar alırken her zaman rasyonel mi davranırlar? İktisadi hayatta dengeler kendiliğinden en iyi biçimde kurulur mu? İktisadi gelişme her zaman refah ve mutluluğu artırır mı? İnsanlar sınırsız milyarlarca deneyime sahip olmalarına karşın niçin sistematik hatalar yaparlar? Bilişsel önyargılarımız kararlarımız üzerinde ne kadar etkili? Çok bilenler neden çok yanılır? Beynimizin inandığı şeylere bir süre sonra niçin bedenimiz de inanmaya başlar? Farklı sorulara, sunuluş biçimlerine göre niçin farklı cevaplar ve irrrasyonel tepkiler veririz? İhtiyaçların isteklere dönüştüğü postmodern bir dünyada tüketmek insanı ne kadar mutlu eder?
Paranın satın alamadığı şeyler var mıdır? Para ile saadet olur mu? Günümüzün postmodern dünyasında Mesudiyeli Mesut’un mutlu olma ihtimali var mıdır? Rasyonel ve çizgisel dünyaya kendini kaptıran insana Ajan Smith hangi mesajı veriyor? Çoğu şeyin piyasa koşullarına göre yargılandığı bir toplumda dinî ve ahlaki değerler iktisadi hayatı hangi yönde etkiler? Para karşılığında verilen kanlar niçin daha az kaliteli olur ve bu kanlarda niçin daha çok hastalık bulunur? En olumsuz anlarda bile insanı harekete geçiren nedensiz bir coşku ve heyecanın rasyonel faktörlerle açıklanması mümkün müdür? Sosyal ve iktisadi hayatta iki kere iki her zaman dört eder mi? Gittikçe uzayan sorular ve hep bir yerlerde saklı cevaplar…
İktisatta Rasyonalite ve İrrasyonalite mutlu bir sosyal ve iktisadi yaşamın kapılarını aralıyor. Rasyonel ve irrasyonel bir dünya arasında dengeli ve ölçülü yaşamanın ipuçlarını veriyor. Bilişsel önyargılarından kurtulan gerçek insanı ve iktisadı bulmaya çalışıyor. Paranın her şeyi satın alamayacağını, insanın bir makine olmadığı gerçeğini bize bir kez daha hatırlatıyor. İktisat ve ahlak arasında ciddi kopuklukların olduğu postmodern bir dünyada daha mutlu olmak için geleneksel paradigmayı daha çok sorgulamanın zamanı geldi de geçiyor bile…

Banu Gever, Betül Gürler, Duygu Kızıldağ, Ece Kuzulu, Meryem Aybas, Sevgi Elmas Atay Gündeme geldiği ilk yıllardan beri bir evrim mi yoksa gerçek bir devrim mi olduğu tartışılan ve Endüstri 4.0 olarak da adlandırılan Dördüncü Sanayi Devrimi, işletmelerin pek çok fonksiyonunu etkilediği gibi İnsan Kaynakları Yönetimini (İKY) de dikkat çekici ölçüde etkilemiştir. Bu bilimsel çalışma, Endüstri 4.0'ın İKY fonksiyonlarına etkisine odaklanarak okuyucularına İKY'ye modern bir bakış açısı sunmayı amaçlamaktadır. Kitap; İnsan Kaynakları Planlaması ve Seçimi, Performans Değerlendirme ve Ödüllendirme, Eğitim Yönetimi ve Kariyer Geliştirme, İnsan Kaynakları Yönetiminin Davranışsal Boyutu, Çalışma İlişkileri, İş Sağlığı ve Güvenliği, Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi, Endüstri 4.0'ın İnsan Kaynakları Yönetimine Etkisi ve İnsan Kaynakları Yönetimine Eleştirel Bakış bölümlerinden oluşmaktadır. İKY 4.0: İnsan Kaynakları Yönetimine Modern Bir Bakış kitabı, lisans ve lisansüstü öğrencilerinin günümüz İKY uygulamalarını öğrenmelerini sağlamak, İKY uygulayıcılarının Endüstri 4.0 ve getirdiklerinin alanı nasıl etkilediğini görmelerine ışık tutmak amacı ile hazırlanmıştır.
Hakan Yaş 1933 yılında Belediyeler Bankası ismiyle yola çıkıp, gerek köylerin gerekse kentlerin altyapı sorunlarının çözümü için ortakları olan yerel yönetimlere hem teknik hem de finansal destek sağlayan İller Bankası, belediyecilik faaliyetlerine kaynak sağlayan önemli bir kuruluştur.
Bu önemin vurgulanması doğrultusunda bu çalışmada, 2011 yılından itibaren yasal olarak kısa adı İlbank olan İller Bankası’nın finansal tablolarının yıllar itibariyle karşılaştırmalı analizi yapılarak, finansal yapısının sağlıklı olup olmadığı ve belediyelerle olan ilişkileri ilişkileri 2018 yılı da dahil irdelenmiş; ayrıca belediyelerle ve Bankayla yapılan görüşmeler sonucunda belediyelerin Bankayla olan ilişkilerinde yaşanan sorunlar belirlenip, bunlara ilişkin çözüm önerilerinde bulunularak yerel yönetim araştırmacı ve okurlarına yararlı olması amaçlanmıştır.
Abdullah Faruk Kılıç, Ahmet Serhat Gözütok, Ali O. İlhan, Beyza Aksu Dünya, Burak Aydın, Cahit Polat, Derya Evran, Eren Halil Özberk, Ergün Kara, Erkan Atalmış, Erkan Hasan Atalmış, Esin Yılmaz Koğar, Gökhan Aksu, Gül Güler, Hakan Koğar, Hamza Yalçın, İbrahim Yıldırım, İlhan Koyuncu, Lokman Akbay, Mehmet Taha Eser, Metin Buluş, Murat Doğan Şahin, Ömer Şahin Aslan, Ragıp Terzi, Sami Pektaş, Sevilay Çırak Kurt, Sungur Gürel, Tuncer Akbay, Türker Toker, Ufuk Akbaş İleri İstatistik Uygulamaları kitabı, çok değişkenli istatistiksel analizler ve ölçme-değerlendirme alanına özgü yöntemleri kapsamaktadır. Her bölümde, önce teorik çerçeve sunulmuş ardından örnek veri üzerinden adım adım uygulama ve raporlama süreçleri açıklanmıştır. Kitap, bilimsel araştırmaların ilk adımlarında dikkate alınması gereken güç analizi, kayıp değerler, uç değerler ve normallik konuları ile başlamaktadır. Bu konuları, varyans analizi, parametrik olmayan yöntemler ve kategorik veri analizi takip etmektedir. İleri istatistiklerin temeli olarak doğrusal regresyon ele alınmış ve ardından lojistik regresyon incelenmiştir. Farklı gruplarda regresyonu tanımlamaya yarayan çok düzeyli modelleme, verileri sınıflandırmak için kullanılan kümeleme, diskriminant ve çok boyutlu ölçekleme analizlerine değinilmiştir. Kategorik değişkenleri daha düşük boyutlu bir uzayda görüntülemek için kullanılan uygunluk analizine yer verilmiştir. Faktör analizi benzeri prosedürlerle katılımcıları gruplayan Q metodolojisi ele alınmıştır. Gizil sınıfları belirlemek için kullanılan örtük sınıf analizine ve gizil profilleri belirlemek için kullanılan örtük profil analizine değinilmiştir. Yapısal eşitlik modellemesinin hem kovaryans tabanlı hem de PLS tabanlı yaklaşımları incelenmiştir. Ölçme ve değerlendirme alanında modern test kuramı çerçevesinde geliştirilen Rasch modellemesi, madde tepki kuramı ve daha detaylı değerlendirme sunan bilişsel tanı modellemesi kitapta yer almaktadır. Araştırmacıların ilgisini çeken ölçek geliştirme ve meta-analiz konuları da işlenmiştir. Son yıllarda teknolojinin gelişmesi ve veri miktarının artmasıyla önem kazanan veri madenciliği ve sosyal ağ analizi konularına da değinilmiştir. Kitabın son bölümü, diğer bölümlerden farklı bir yaklaşım olan Bayesyen veri analizine ayrılmıştır. Umarız bu geniş konu yelpazesi okuyucularımızın ilgisini çeker.
Fatma Zeren Mekânsal ekonometri, bilindiği üzere “mekân veya “konum” bilgisini içeren niceliksel analizleri ve modelleme yaklaşımlarını kapsar. Yalnızca bu alana özgü geliştirilmiş programlarla birlikte, pek çok programda da geniş bir alana yayılmış olan mekânsal ekonometri son yıllarda gelişimini hızla sürdürmüştür. R programı bu programlardan biridir ve erişime açıktır, mekânsal ekonometrik yöntemlerin çoğuna ait uygulama bu program ile kolayca gerçekleştirilmektedir.
İleri Mekânsal Ekonometri: R Uygulamalı isimli bu eserde, mekânsal ekonometrinin ileri düzey metodolojileri ve bunlarla ilgili uygulamaların R programında nasıl uygulandığı ele alınmaktadır. Anlatılan metodolojiler geniş bir perspektifi kapsamaktadır. İçerdiği konular şöyledir: Global ve Lokal Mekânsal Korelasyon Analizleri, Coğrafik Ağırlıklı Regresyon Modeli, Mekansal Kantil Regresyon Modeli, Mekânsal Probit Modeli, Mekânsal Logit Modeli, Mekânsal Panel Regresyon Modelleri ve Mekânsal Dinamik Panel Regresyon Modeli.
Kitabın içerdiği bu ileri düzey yöntemler sokak, mahalle, ilçe, il, bölge gibi birimlere ait sağlık, sosyal, ekonomik, coğrafik vs. gibi verilerin analizi ve modellemesinde kullanılacak yararlı yöntemlerdir. İktisat, işletme, sosyoloji, siyaset, halk sağlığı, tıp, şehir planlama, harita mühendisliği, coğrafya ve din bilimleri gibi çok geniş bir alandaki nicel araştırmalarda hem lisans hem de lisansüstü araştırmalarda yararlanılabilecek önemli bir yardımcı kaynak niteliğindedir.
Ayrıca kitabın en önemli özelliklerinden biri de R programında uygulamaların nasıl yapıldığını basit ve anlaşılır bir dil ile okuyucuya iletmesidir. Uygulama sürecinde okuyucunun kolaylıkla erişecekleri veri setleri de kullanılmıştır.
Demet Gürüz, Ayşen Temel Eğinli Anlamak için de anlatmak için de anlaşmak için de vazgeçemediğimiz bir şey iletişim… Anladıklarımızı, anlattıklarımızı, anlaşmalarımızı sürdüren ve yanıtlayan kaçamadığımız bir döngü… Bizden bize, bizden size, sizden bize, kısaca insandan insana sürekli giden ve gelen bir yürüyen merdiven… Yaşamın temel bir taşı iletişim…
İletişimsizlikten yakındığımız, iletişimin önemli olduğunu fark ettiğimiz bugünlerde toplumdaki tüm bireylere yol gösteren bir kitap… İletişim becerilerinin neler olduğunun öğrenilmesine katkıda bulunurken, aynı zamanda da kişilerin nerede hata yaptığını görebilmesine ışık tutuyor… Akıllara takılan şu sorulara yanıt oluyor:
Beni anlamıyorlar, kendimi anlatamıyorum, ne yapmalıyım?
Ben empati kurduğumu düşünüyorum, yoksa kurmuyor muyum?
Sürekli bir çatışma var aramızda, nasıl çözerim?
Grup çalışmalarında başarısızım, neden kendimi ifade edemiyorum?
Bir türlü ikna edemiyorum… Nasıl yapsam?
Ailede iletişim kopuk… Neden?
İş yerimde arkadaşlarımla iletişimim çok kötü, nasıl düzelir ki?
İyi bir dinleyici miyim?
Wendy Leeds-Hurwitz “Kişilerarası iletişimin entelektüel kaynaklarını ve ilgili sosyal yaklaşımları bir araya getiren ve ampirik araştırmaların sonuçlarındaki verimliliği ortaya koyan kapsamlı bir derleme… İletişim Bilimlerine Toplumsal Yaklaşımlar, sosyal bilimlerin yöntemleri ve amaçları üzerinde yapılan mevcut mütalaalara önemli bir katkı sağlamaktadır.”
Ian Angus, Simon Fraser Üniversitesi
“Bu kitap, bir mihenk noktasıdır. Bu kitaba destek veren mümtaz isimler, ortaya sosyal bilimler alanının yeniden ele alınmasını mümkün kılan bir eser çıkarmıştır… Bu kitap, kişilerarası ilişkiler araştırmalarında yol gösterici önemli bir çalışmadır.”
John Shotter, New Hampshire Üniversitesi
Çok eskiden resmî kurumlar, yayın kuruluşları ve yüz yüze iletişim vardı; bunlar iletişim çalışmalarının çekirdeğini oluşturan uygulamalardı. Ancak son zamanlarda, kişilerarası iletişim alanındaki araştırmalar, deneysel sosyal psikoloji ile çok sıkı bir uyum içindeki davranış biliminin hâkimiyeti altına girmiştir. Tam vaktinde yapılan bu teşvik edici çalışma, iletişimin güncelleşmesine yardım eden “sosyal yaklaşımlar”ı geniş bir bakış açısıyla inceleyerek eski modellerin sınırlarını tenkit etmektedir.
Kişilerarası iletişim çalışmalarındaki mevcut teorik yeniliklere eşsiz bir bakış açısı sağlayan İletişim Bilimlerine Toplumsal Yaklaşımlar, iletişim konusundaki bütün profesyonellerin ve öğrencilerin raflarında bulunması gereken bir kitaptır. Bu çalışma, özellikle iletişim teorisi, kişilerarası iletişim ve sosyal etkileşim konularıyla ilgilenenler için çok değerli bir kaynaktır.
Aysel Aziz İletişim, insanın dünyada var olmasıyla başlayan, günümüze kadar gelen ve yarınlarımızda da devam edecek uzun bir süreç… Kişinin yaşamında ise, doğumuyla başlayan ve yaşamının sona ermesiyle biten bir olgu... Bu denli geniş sınırları olan bir konunun bir kitabın sayılı sayfalarında anlatılmasının da o denli zor olacağı açık! Ancak yine de belli sınırlamalar koyarak, bu uzun serüvenin önemli kısımları alınarak giriş bilgileri çerçevesinde okuyucuya aktarılmaya çalışıldı.
Bu tür sınırlama içerisinde iletişimin tanımından başlayarak, süreci, diğer disiplinlerle ilişkisi, iletişim türleri, işlevleri, modelleri gibi iletişim ile ilgili genel bilgilerden sonra iletişim türlerinden kişilerarası iletişim, kitlesel iletişim ve kitle iletişim araçları, haber ajansları, Türkiye’de iletişim ve kitlesel iletişimin tarihsel gelişimi, örgütsel iletişim, internet ve sosyal medya ilgili bilgilere yer verildi. Kitabın son iki bölümünde ise iletişimin topluma olan etkilerine ve yapılan iletişim araştırmalarına değinildi.
Giriş niteliğindeki bu bilgilerin her biri; başka akademisyenler, yazarlar, araştırmacılar tarafından ayrı başlıklar altında araştırılıyor, inceleniyor, yayınlanıyor. İletişime Giriş başlıklı bu kitabın amacı da bu tür çalışmalar hakkında ön hazırlık niteliğinde genel bir bilgi vermek, konularında derinleşmek isteyenleri bu tür çalışmalara yönlendirmektir.
Demet Gürüz, Ayşen Temel İletişime yeni yaklaşımlar sunmak ve kazandırmak amacıyla; özel yaşamda, iş ilişkilerinde, yaşama uyarlanabilecek bilimsel formatta hazırlanan bu eser, farlılıkları, yenilikleri, değişenleri ve söylenmeyenleri yine bilimsel bir kimlikle okuyucularına sunmaktadır. Çalışma, iletişim alanında çalışan, öğrenim gören ve araştırma yapanlara yeni yaklaşımları sunması açısından önemlidir.


İletişime yeni yaklaşımlar kitabında; Düşünce yönetimi, Kişilerarası iletişimde sorun çözücü bir iletişim becerisi olarak atılganlık, Profesyonel yaşamda kişilerarası ilişkilerde izlenimlerin yönetimi, İnsan kültür ve mitoloji, Bir iletişimsizlik nedeni: Dinliyoruz ama öylesine, Bir kişilerarası iletişim biçimi olarak “Aşk”, Geçmişten günümüze erkeklik rolü algısında meydana gelen değişim, Benlik ve kişilerarası iletişim, Kişilerarası iletişimde algı ve algılama süreci, Kişilerarası ilişkilerde rekabet ve işbirliği, Kişilerarası iletişimde çatışma, Kişilerarası iletişimde sosyal destek kavramı ve önemi başlıklı makaleler bulunmaktadır.
Ceren Yeşiltuna, Zeynep Ergen Işıklar Teknolojik inovasyon uyumu, ilgilenim ve tüketici yenilikçiliği, son yıllarda yöneticilerin en çok odaklandığı konulardandır. Teknoloji ve inovasyon, birçok sektörde mal ve hizmetlerin geliştirilmesinde, üretim ve pazarlama stratejisi olarak belirleyici rol oynamaktadır.
Teknolojik inovasyon uyumu, işletmelerin müşteri ihtiyaçlarını karşılamak ve işlerini büyütmek için kullanabilecekleri araçlardan biridir. Ayrıca bir teknolojinin piyasaya sürülmesi öncesinde, bu teknolojinin ilgili sektöre uyum sağlayıp sağlamayacağının da araştırılması sürecidir. Bu süreç hem yeni teknolojilerin geliştirilmesi hem de mevcut teknolojilerin sektörlere entegrasyonu için büyük önem taşımaktadır.
İlgilenim, tüketicilerin mal ve hizmetlere, yeni teknolojilere olan merak, ilgi ve benimseme düzeylerini ifade eden bir kavramdır. Tüketicilerin ilgisi, bir teknolojinin piyasaya sürülmesi ve kabul görmesi için önemli bir etkendir. Özellikle teknolojik ürünlerin satışında tüketicilerin ilgisi büyük bir önem taşımaktadır.
Tüketici yenilikçiliği, müşterilerin ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılamak için tasarlanan mal ve hizmetlerdeki her türlü inovatif süreç ve yaklaşımları ifade etmektedir. Ayrıca işletmelerin müşteri taleplerine cevap verme konusunda daha etkili olmalarını sağlayarak aktif bir müşteri ilişkileri yönetimi yürütülmesine imkân tanır. Böylece müşterilerin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayabilen işletmeler daha sadık ve memnun bir müşteri kitlesi kazanırlar.
Bu kitapta, günümüzde başarının en temel unsurlarından olan teknolojik inovasyon uyumu, ilgilenim ve tüketici yenilikçiliği kavramları açıklanmış ve birbirleriyle bağlantıları uygulamalı bir yöntem üzerinden irdelenmiştir. Yenilikçiliğin teknolojik inovasyon uyumu ve ilgilenim ilişkisindeki aracı rolü üzerinden sektör yöneticileri için öneriler geliştirilmiştir.
Özden Cengizoğlu Liderlik, bugünün karmaşık ve hızla değişen dünyasında her zamankinden daha önemli hâle gelmiş durumda. Liderlik, sadece iş dünyasında karşımıza çıkan bir kavram olmayıp yaşamın her alanında başarıya ulaşmak için temel ve kritik bir faktördür.
Bu kitap; liderin gelişim ve iletişim becerilerini geliştirerek insanlarla bağ kurabilmesini ve kanıta dayalı geri bildirim vererek değişimlerine refakat edebilmeleri için rehber niteliğindedir.
Liderlik, sadece bir unvan veya pozisyon değildir. Liderlik aynı zamanda bir tutum ve davranış biçimidir. Bu kitap liderliği teorik yaklaşımlarla ele almakla kalmayacak olup bu kavramı, uygulama metotlarını destekleyerek liderlik becerilerinizi güçlendirmenize yardımcı olacaktır.
Kitapta, liderlik ilke ve stratejilerini işlerken bir taraftan da kendinizi tanımaya ve geliştirmeye odaklanacaksınız. Her bölüm liderlik becerilerini artırmak için kullanabileceğiniz pratik ipuçları ve alıştırmalar içermektedir.
Bu kitap, liderlik yolculuğunda size rehberlik etmek ve sizi daha iyi bir lider hâline getirmek için yazıldı. İş dünyasında veya kişisel yaşamınızda liderlik becerilerinizi geliştirmek istiyorsanız bu kitaptan büyük bir fayda göreceksiniz.
Unutmayın ki liderlik, insanlarla birlikte yaptığımız şeydir ve sürekli öğrenme, gelişme ve etkileme yolculuğudur.
Selçuk Kıran İçinde yaşadığımız çağın bilgi çağı olarak isimlendirildiği düşünüldüğünde, bilginin hem bireyler hem örgütler için önemi daha iyi anlaşılacaktır. Doğru veri kaynaklarına ulaşabilmek, bu verilerden kullanılabilir ve işlenebilir veriler oluşturabilmek, verilerin doğru veri tabanlarında saklanmasını ve hatasız kodlarla işlenebilmesini mümkün kılmak işletmeler için varlıklarını sürdürebilmeleri noktasında hayati öneme sahiptir.
Bu kitabın temel amacı, işletmeler için veri yönetim sürecinin nasıl işlediğini açıklayabilmektir. Bu nedenle ilk olarak veri tabanı tasarımının nasıl yapıldığı açıklanarak, bu tasarımın fiziksel ortama ne şekilde aktarıldığı detaylandırılmaktır. Veri tasarımı esnasında uygulanan E-R diyagramları ve normalizasyon süreçleri gibi temel kavramların örnekler ile detaylı şekilde açıklanması, kitabın ilk kısmını oluşturmaktadır. İkinci kısımda ise giriş ve orta seviyede SQL dili (standart komutların yanı sıra tetikleyiciler, saklı yordamlar, işlemler vb.), Microsoft SQL Server programı üzerinden anlatılmaktadır.
Kitabın içeriğinde bol sayıda örnek bulabilmesi ve kullanılan örneklerdeki veriler ile veri tabanı bilgilerine internet üzerinden ulaşabilmesi, okuyucunun gerçek bir veri tabanı çalışması gerçekleştirebilmesine olanak sağlamaktadır. Kitabın son kısmında ise okuyucuya SQL programı kullanımı konusunda yol gösterici olabilecek bazı püf noktaları verilmektedir.
Gönül BUDAK, Gülay BUDAK Sosyal medya, sanal ağlar ve kitlesel iletişimin dev adımlarla ilerlediği iletişim çağına, imaj çağı da demek yanlış olmayacaktır.
Bireysel, örgütsel ve ülkesel düzeyde imaj yapılandırmalarının önem kazanması, imajın kurulabilen ve yönetilebilen bir olgu olmasıyla ilintilidir. Halkla ilişkilerin odak noktasında imaj çalışmaları yer alır. Tüm diğer çalışmalar, bu odak noktasının etrafında şekillenir. Bu nedenle imaj oluşturmak için yapılan faaliyetleri halkla ilişkiler olarak nitelendirmek, yapılan faaliyetleri adlandırmada yetersiz kalacaktır. Bunun yerine “İmaj Mühendisliği” demek daha doğru olacaktır.
İşletmeler 1997 yılında belirlenen SA 8000 Sosyal Sorumluluk standardı çerçevesinde, sosyal sorumlulukları kapsamında, dezavantajlı konumdaki insanları destekleyerek, toplumun refahına sürdürülebilir bir katkı sağlamak ve “kazan kazan” mantığı ile çalıştıklarını hedef kitlelerine kanıtlayıp olumlu imaj yaratmayı da hedefleyen Sosyal Girişimcilik alanlarına katkı vermeye başlamışlardır.
Halkla ilişkiler kapsamında tanımlanan hedef kitleler oldukça geniştir. İşletme içinden, çalışanlardan başlar, müşteriler, potansiyel müşteriler, rakipler, devlet, vb. ulusal ve uluslararası düzeyde birçok halk topluluğuna uzanır. Geniş halk kitlelerine ulaşmada en önemli araçlardan birisi; medya, diğeri ise, sanal ortamdır. Sanal ağlar ve sosyal medya sayesinde işletme bizzat kendi haberlerini yönetebilme özgürlüğüne sahip hâle gelebilmiştir. Üstelik 7 gün 24 saat düzenlenebilen, son derece dinamik bir ortamda istediği görselliğe ve içeriğe, istediği zamanda şekil verebilen işletmenin imajını yönetmek daha kolay hâle gelmiştir. Ancak iletişim çağında bilgilerin yaratılması kadar, yayılmasının da ne kadar hızlı olabileceği düşünülürse, imajın korunmasının eskisinden zor hâle geldiği kabullenilmelidir.
Halkla ilişkiler faaliyetlerinin önemi, imajın nasıl istenilen doğrultuda yapılandırılacağının yanında, imajın nasıl korunacağına yanıt aranması nedeniyle giderek artmaktadır.
Güzin ILICAK AYDINALP, Sinem TUNA, Burcu EKER AKGÖZ, Gülay ÖZTÜRK, Ceyda DENEÇLİ, Aygül ERNEK ALAN, Erdem TATLI, Elif ENGİN, Öykü Ezgi YILDIZ, Ürün Anıl ÖZDEMİR, Sevda DENEÇLİ, BORA ÇAVUŞOĞLU, ESEN KUNT, YAKUP SAĞIROĞLU Görünürlük ve imajın önem kazandığı günümüzde, popüler kültür imaj üretimini zorunlu hale getirmiştir. Gerçeklerin yerini imajlara bıraktığı bu dönemde, bireyler gibi kurumlar da imajları ile farkındalık yaratmaya çalışmaktadır. Halkla ilişkiler, reklam, sinema, marka, spor gibi birçok alanda imaj üretimi yapılırken, farklı disiplinlerde imajlar yeniden yeniden çeşitli biçimlerde üretilmektedir. Bu çalışma Dr. Güzin ILICAK AYDINALP editörlüğünde İstanbul Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi, Nişantaşı Üniversitesi, Gelişim Üniversitesi, İstanbul Aydın Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde çalışan kendi alanlarında uzman doktorlar, imaj üretimi konusunda uzman görüşlerini paylaşmaktadır.
Bediha Şahin İmalat sanayisinde çalışan kadın işçilerin kültürel-sosyal sermayesi üzerine yapılan çalışmalar Türkiye'de son derece sınırlıdır. Öte yandan sanayileşme süreciyle birlikte aktif çalışma yaşamında yer alan kadınlar son yıllarda özellikle imalat sanayisinde çalışma yaşamına daha fazla katılmaları ve bu alanda koşullar ve uygulamalar açısından onların dezavantajlı konumlarının pekiştirilmesine yol açmaktadır. Ancak kadınların imalat sanayisinde çalışmayı seçmek zorunda kalmalarında ekonomik koşulların oldukça önemli bir etken olduğu görülmektedir. Dolayısıyla kadın işçilerin sahip oldukları sosyal sınıfın yaşam standartlarını içeren zorluklar, çalışma hayatlarının yaşam standartları üzerinde nasıl bir etkiye yol açtığı hakkında oldukça önemli ipuçları sunmaktadır. Kadın işçilerin düşük yaşam standartları imalat sanayisinde çalışmalarının ardında yatan temel etkenlerden biri olduğunu söylemek olanaklıdır. Kadın işçilerin kültürel sermaye ve habitus aracılığıyla da sınıfsal yapıları belirlenebilirken aynı zamanda imalat sanayiinde çalışan kadınların kültürel ve sosyal sermayelerinin de benzerlik taşıdığını ifade etmek mümkündür. Kadın işçilerin kendilerinin ve ailelerinin Bourdieu'nun kültürel sermaye tanımına göre düşük olması ve bunun yeniden üretilmesi sürecinde de sosyal sermayelerinin düşük olmasına neden olurken bu durumun daha sonraki kuşağın insan sermayesini doğrudan etkilediği de görülmektedir.

Ekrem Süzen İnovasyon faaliyetlerine verilecek olan özen ile çalışanların yaratıcılıklarının geliştirilmesi desteklenerek yenilikçi faaliyetlere özendirilmeleri sağlanabilir. Bu süreçte yaratıcı bireyler tarafından ortaya konulan yeni süreç, ürün ve fikirler firma performansını arttırarak işletmeye önem kazandırılmasına yardımcı olacaktır. İnovasyonu amaç edinen şirketler; araştırmacı, risk alan ve fikirlerini denemeye cesur iş görenlerin baskı ve katı kuralların olmadığı, rahat, özgür düşünebildikleri, desteklendikleri ve sürekli öğrenebildikleri bir ortamda çalışmalarını sağlayarak inovasyon için gereken motivasyonu artırabilmektedir. Motivasyon ve inovasyonun birbirlerini karşılıklı olarak etkilediği düşüncesinden hareketle yaratıcı ve inovatif faaliyetleri gerçekleştiren iş görenlerin aynı zamanda motivasyonlarının arttığını ve bunun işletme performansını da arttırdığını söylemek mümkündür.