İşletme \ 3-24
Kenneth E. Clow, Donald Baack, Yolu bir üniversite kütüphanesine düşen, bütünleşik pazarlama iletişimi, reklam, satış ve tüketici davranışları konusunda eli bu alandaki yabancı kaynaklara giden tüm okurların bildikleri meşhur bir kitap vardır: Bu, Pearson yayınevi tarafından çıkarılmış Integrated Advertising, Promotion and Marketing Communications kitabıdır. Şimdi bu kitap, 7. Basımının Türkçe çevirisi ile siz değerli okurlar için raflardaki yerini alıyor. Bugüne kadarki alan kitaplarından en temel farkı; her konunun detaylı, bir o kadar kolay ve derli toplu anlatımı, örnek olay ve görsel zenginliği, eğitici ve öğretici kimliğini yaratıcı şekilde sunması olarak sıralanabilir.
Rengârenk görselleri, her bir konuyu açıklayan örnek olayları, değerlendirme soruları ve eşsiz terimler sözlüğü bu alana ilgi duyan herkesi kitabın sihirli etkisi altına alacak güçtedir. Bu sihri, kitabı okumaya başlayan her okurun anlaması zor olmayacaktır. Bütünleşik pazarlama iletişimi, reklam, tutundurma, satış, dijitalleşme, sosyal medya, tüketici davranışı, yeni trendler ve yasal düzenlemeler üzerine siz soru sorun, kitap cevap versin...
Meriç E. Bebitoğlu You've often read the "zero to hero" success stories of people who have reached the top.
But there are also invisible heroes.
They also have an entrepreneurial spirit. They like to adopt a new concept, event, or idea to the business they work for, considering different perspectives while having a broad vision and courage to re-establish the business if necessary. These employees are referred to as corporate entrepreneurs.
Entrepreneurship is an extremely comprehensive concept, a phenomenon, apart from what we have been told yet.
Dr. Meriç Esat Bebitoğlu as an experienced senior executive and an academician in starting up new business and innovation leadership, mentions the examples of domestic entrepreneurship and innovation practices by harmonizing with his own experiences, especially for readers who do not want to settle for examples from abroad.
The contemporary topics and fluent narrative style of the book appeals to a wide range; from business(wo)man to entrepreneurial candidates, white-collar professionals to recent graduates besides academics.
Aysun Kahraman, Bella Gulshan, Burcu Arsan, Cansu Yıldırım, Deniz Palalar Alkan, Dilşah Ertop, Ece İpekoğlu, Evren Serindağ, Hande Begüm Bumin Doyduk, İpek Kazançoğlu, Laura Fernanda Garavito Cerón, Luis Felipe Amaya González, Margarita Avellanada Vargas, María José Bermúdez Gómez, Muhammad Mohsen Liaqat, Muteber Tuzcu, Óscar Alberto Alarcón Pérez, Özge Kirezli, Özlem Şenvar, Sevda Dede, Şahnaz Ekşioğlu, Tanyeri Uslu, Tina Shabsough, Tunca Tabaklar, Ülkem Özkan Adaver, Zeynep Kabadayı Kuşcu In the 21st century, humanity is struggling with many problems such as global warming, floods, epidemics, and financial crises. These problems reveal that the current economic and production system cannot continue in the same way and that it is necessary to turn to alternative methods in order to leave a livable world for future generations. Sustainability and circular economy are on the agenda as key concepts for a more just and livable world in economic, social, and environmental terms.
This book, which focuses on these two important concepts, aims to determine the current situation and to offer suggestions for future studies with 17 chapters in which researchers working in different disciplines in the field of business administration contribute to current discussions in the 100th anniversary of the Republic of Türkiye.
Arzu Girişken İn the current competitive environment, focuslng on the development of human Capital is increasingly becoming a competitive advantage for ali companies. Increasing the level of energy, motivation and passion of individuals vvithin an organization is key to increase productivity, decrease people turnover and improve the ability to cope with the increasingly frequent changes necessary to remain competitive in a hyper-competitive market.
İn this book, Dr. Arzu Girişken is clearly demonstrating how this approach, together with a relationship-oriented leadership, has a positive impact on the increase organisational emotional memory level, as well as, organizational innovation capacity ultimately leading to a superior performance of the vvhole organisation.
Massimiliano POGLIANI llly Global CEO
The pandemic due to the Corona Virüs has impacted corporations vvorldvvide, often forcing managementto choose betvveen bottom line and more humanistic considerations.
Inherent in these decisions is the concept of business emotional intelligence. İn Corporate EQ: Understanding and Managing Emotions, Dr. Girişken has given us some useful tools and insights to help navigate this new and difficult landscape.
Prof. Dr. Richard D. DE VEAUX
Vice President, American Statistical Association (ASA)
This book by Dr. Arzu Girişken takes an emotional look at businesses by these words: Emotions, Memory, Organization, İnnovation, Leadership, Performance, Employer, EQ.
This book is a must-have for anyone who is interested in these concepts. İt is bringing to life the state-of-the-art approaches which will be beneficial not only for students, but also for managers. İt is a work that blends ali these concepts and presents you with its fluent language and smooth flow.
Prof. Dr. A. Ercan GEGEZ
Dean, Altınbaş University Business School
Dr. Arzu Girişken’s fascinating book takes an intellectual dive into the Outlook of how companies are behaving during unprecedented times.
Dr. Girişken has insightfully brought together real-life innovate approaches connected to a relationship-oriented leadership, and with a perfectly blended fusion of the importance of increasing levels of motivation and passion among the vrorkforce of organizations.
Samer ABBOUD
Regional Managing Director, Ogilvy
Abdullah Altun, Adnan Erdal, Ahmet Uçar, Ali Çımat, Ali Rıza Gökbunar, Aslıhan Tüğen, Atakan Gerger, Ayhan Yatbaz, Bekir Pakdemirli, Berçim Berberoğlu, Berrin Güzel, Bülent Ergönül, C. Yenal Kesbiç, Ceren İşçi, Deniz Şimşek, Ebru Sürücü Balcı, Enis Yakut, Ferit Çağdaş Şahan, Füsun Küçükbay, Gökçay Balcı, Güneş Çetin Gerger, Hakan Boran, Hale Aksoy, Halit Yanıkkaya, Hatice Yurtsever, İsmail Metin, Kamil Topal, Mehmet Dikkaya, Mustafa Yıldıran, Nur Betül Gündüz, Onur Ertürk, Ökkeş Çelen, Ramazan Gökbunar, Rasim Akpınar, Shamsi Rzali, Tarık Duran, Tuna Can Güleç, Turan Gündüz, Uluç Çağatay, Umut Burak Geyikçi, Ümit Aksoy, Volkan Altıntaş, Yaşar Uysal Yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınının, bilim ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği bir dönemde ortaya çıkması, bu tip salgınların bilim ve teknolojinin bugüne kıyasla çok geride olduğu dönemlere ait bir hatıra olmadığını tüm insanlığa hatırlatmış, toplumlar üzerinde derin etkiler ve ağır maliyetler oluşturmuştur. Salgına karşı hazırlıksız olmanın belirsizliği beslediği bu süreçte, küresel sistemin direncinin ne kadar kırılgan olduğu da bu vesileyle anlaşılmıştır.
Küresel ve ulusal ölçekte etkileri artarak devam eden COVID-19 salgınının neden olduğu ekonomik ve sosyal dönüşümün bilimsel bir zeminde analiz edilmesi, bu çalışmanın gerekçesini oluşturmaktadır. Farklı üniversitelerden değerli akademisyenlerin ve her biri konusunda uzman yazarların katılımı ile hazırlanan bu kitap, bilinmezliğin arttığı, öngörülebilirliğin ise azaldığı pandemi sürecinde küresel salgını çok boyutlu olarak ele almak amacıyla kaleme alınmıştır.
Alper Karavardar, Betül Çal, Bilal Akkaynak, Duygu Arslantürk Çöllü, Gülşah Karavardar, İpek Cebeci, Kübra Saka Ilgın, Murat Özdemir, Murat Serçemeli, Mustafa Özkan, Ömer Faruk Büyükkurt, Uğur Sevim Küresel çapta bir krize yol açan COVID-19 salgını, ülke ekonomilerini ve dolayısıyla işletmeleri önemli ölçüde etkilemiştir. Dünya ekonomisinde birbirleriyle entegre olan birçok sektörde COVID-19 salgınının olumsuz etkileri izlenmektedir. Bu kitapta, COVID-19 salgınının işletme dünyasına yansımaları çok boyutlu bir biçimde, teorik ve ampirik çalışmalarla araştırılmak istenmiştir. Kitapta; salgının tüketicinin davranışlarına tesiri ilk etapta ele alınmış ve akabinde salgının etkileri; işletme yönetimi, insan kaynakları, iç denetim, bağımsız denetim, işletme performansı, muhasebe, finans, banka ve borsa gibi konular açısından incelenmiştir.
Bu kitabın hedef kitlesi; işletme alanında özellikle muhasebe, finans, denetim vb. alanlarında çalışan bilim insanları olmak üzere meslek mensupları, öğrenciler ve bu konulara ilgi duyan tüm okuyuculardır. COVID-19 salgını ile ilgili mevcut yazına; “COVID-19 SALGINININ İŞLETME DÜNYASINA YANSIMALARI” isimli bu kitabın, akademik olarak önemli katkılar sunacağına inanılmaktadır.
Ali Guliyev, Güler Tozkoparan İçinde bulunduğumuz yüzyılın daha rekabetçi ve daha değişken çalışma ortamında, krizlerden kaçınmak her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir. Bu noktada kriz yönetimi; yöneticilerin potansiyel krizleri belirlemesine, yönetmesine ve önlemesine yardımcı olan önemli bir yönetsel araç olarak değerlendirilebilir. Acil durum listesinin nasıl hazırlanacağından kriz öncesi kaynakların nasıl kullanılacağına kadar çeşitli ipuçları ve araçlarla ilgili bilgiler sunan bu kitap, yöneticilere, ekiplerini kriz durumundan başarıya nasıl yönlendirecekleri konusunda yol göstermektedir. Azerbaycanca, Türkçe, İngilizce ve Rusça olmak üzere dört farklı dile ait kaynaklar yoluyla zengin bir içerikte kaleme alınan bu kitap, her düzeyde deneyime sahip okuyucu için pratik bir kaynak sağlamak üzere özenle hazırlanmıştır.
Kriz ve kriz yönetimi konusunu detaylı olarak incelemeyi amaçlayan kitapta, aynı zamanda krize maruz kalma açısından daha fazla risk etmeniyle karşılaşıldığı düşünülen çok uluslu bir işletmede konuyla ilgili gerçekleştirilen bir araştırmaya da yer verilmiştir. Günümüzün en büyük krizi olarak COVID 19 pandemi krizi ve yönetimini de kapsayan kitapta, yeni dünya düzeninde çok uluslu işletmelerin bir yandan paydaşlarına hizmetlerini sürdürürken diğer yandan çalışanlarının sağlığını koruma ve iş süreçlerini devam ettirebilme kaygılarına da yer verilmiştir.
Arzu Çotul, Berat Barulay, Dilan Kuruyer, Esen Durmuş, Fatih Daday, Ferit Uslu, İbrahim Atilla Karataş, İbrahim Enes Ünlü, İskender Dölek, Ozan Öztürk, Sahranur Güreşçioğlu, Satiye Merve Koç, Selva Staub, Zeliha Tekin COVID-19 ile lojistik sektörünün görünmezliği ortadan kalktı. Daha önceleri değeri ve kıymeti tam anlaşılmayan lojistik sektörü havaya benzerdi, varlığı gözle görülmezdi. Her yerde olmasına rağmen dikkat çekmez ve hiç bitmeyecekmiş gibi hor kullanıma açıktı. Ancak eve kapanmalar, çevrim içi alışverişe artan taleplere hayati anlam ifade eden, işlerin durma noktasına gelmesinde kritik rol oynayan lojistik sektörü karşılık verme zorlukları ile karşılaştı ve konteyner yetersizliklerinin yanı sıra gümrüklerdeki bekleme sürelerinin artması gibi faktörlerle ülkeler için hayati değerini bize hatırlattı. Bu kitap bize her yönü ile lojistik sektörünün ehemmiyetini ve özellikle pandemi dönemlerinde ne kadar önemli olduğunu açıklamaktadır.
Duygu Hıdıroğlu COVID-19 salgını, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya ekonomisine en büyük darbeyi vuran kritik gelişmedir. Küçük, orta ve büyük sınıf işletmeler ve girişimcilik faaliyetleri COVID salgınından büyük ölçüde etkilenmiştir. Bu dönemde, tüketicilerin çoğunun ihtiyaçları ile tüketici davranışları değişmiştir.
COVID-19 salgınının gelişiminin hâlâ bir belirsizlik içinde seyrettiği göz önünde bulundurulursa, ekonomide son dönemde yaşanan sıkıntıların henüz hayatta kalmaya çalışan işletmeler üzerinde zamanla olumsuz bir yansıma etkisi oluşturması ve ekonomilerin daha sıkıntılı bir döneme girmesi kaçınılmaz olacaktır.
“COVID-19 Döneminde Yönetim ve Girişimcilik” kitabı; girişimcilere ve işletme yöneticilerine, işletme faaliyetlerini ve stratejilerini, örgütsel süreçleri ve girişimcilik faaliyetlerini salgınla birlikte yeni ortaya çıkan koşullara nasıl adapte edebilecekleri hakkında yararlı ve önemli bilgiler vermektir. Kitap; COVID-19 Döneminde Ekonomi ve İşletme Yönetimi, İşletmelerde Stratejik Yönetim, İşletmelerde Örgüt Yönetimi, İşletmelerde Bilgi Yönetimi ve Girişimcilik olmak üzere 5 ana bölümden oluşmaktadır. Kitapta, COVID-19 döneminde gelişen ihtiyaçlara cevap verebilen işletme yönetim süreçlerinin ve girişimcilik faaliyetlerinin başarılı şekilde sürdürülebilmesi için işletmelerin geliştirdiği başarılı stratejik uygulama örneklerine yer verilmiştir.
“COVID-19 Döneminde Yönetim ve Girişimcilik” kitabının, COVID-19 döneminde iş dünyasında ortaya çıkan sorun ve belirsizliklerin giderilmesine ve bu olumsuzlukların girişim fırsatlarına dönüştürülmesine yönelik önemli stratejik önerileri içermesinden dolayı akademik literatüre ve iş dünyasına önemli katkılar sunması beklenmektedir.
Louis E. Boone & David E. Kurtz, Wıley Modern anlamda doğuşundan bugüne kadar işletmecilik alanında oldukça önemli değişimler yaşandı ve günümüzde de bu alan çok önemli bir bilim dalı hâline geldi. Önceki yıllarda yazılan kitapların içeriği ile bu kitabın içeriği karşılaştırıldığında aradaki fark daha net bir biçimde görülebilmektedir.
İşletmecilik, gelişen teknolojinin de yardımıyla oldukça farklı bir hâl almıştır. Artık işletmecilik yapabilmek için
bir binaya veya çok fazla personele sahip olmanız gerekmemektedir. Sanal ortamlar işletmecilere bu tip imkânları fazlasıyla sağlamaktadır. Kitapta, bu konuyla ilgili olarak pek çok örnek olay çalışması verilmiştir.
Kitap, günümüz işletmecilerine ve işletme öğrencilerine yol gösterici bir rehber niteliğinde olup pek çok güncel konuyu ele almaktadır.
Akın Marşap Geleceğin “global strateşim sistemi”, çağdaş stratejik gelişim trendleri ve yaratıcı bir vizyon rehberliğinde iyice özümsenerek canlandırılabilir. Global strateji atlasında, profesyonel stratejistlerin yüksek kalite standartlarında strateji tasarımı, üst düzey yaratıcılık ve yenilikçilik ister.
“Global dünya mirasını” korurken küresel yönetişim sistemlerine gereksinim ne düzeydedir? İnternetle başlayan global değişim sürecinde küresel ölçekte rekabette yüksek bir avantaj nasıl elde edilebilir? Uzak geleceğin ihtiyaçlarını karşılayacak çağdaş yönetişim stratejisi içeren, “cesur stratejik girişimler” nasıl yapılabilir?
Yaklaşan yeni stratejik bilgiler ve taktikler kazanmaya yardımcı olacak bu kitap rekabet gücü yüksek olan bir dünyada ihtiyaç duyulan yarışımcı gücü etkin kullanıma yardımcı olacaktır. Çağdaş iş stratejisi belirsizliği aşan, fırsat ve olanakları etkin/etkili bir formda yönetim kompozisyonu içeren, “yeni nesil yetkin stratejistler” ister. Bu kitabın içeriği, stratejiyi global ağ etkileşimleriyle birleştirerek geleceğin yönetimini öğrenenlere yepyeni ufuklar açıyor.
Aslı Funda Erişken Profesyonel çalışan olarak yönetici asistanlarından mesleki ve kişisel yetkinliklerinin en üst düzeyde olması beklenir.
Her işletmenin ulaşmak istediği bir amaç ve hedef vardır. Yönetici Asistanı'nın tüm yönetimsel özelliklere sahip olduğu düşünülürse işletmeye ve yöneticisine karşı, görevlerini en etkin ve en verimli biçimde yerine getirmekle sorumludur.
Yönetici Asistanı işletmenin yanı sıra yöneticisini de temsil eden kişidir. Sahip olduğu ve olacağı meziyetler en üst düzeyde olmalıdır. Sorumluluk anlayışının yüksek derecede olmasının yanında dürüst, yardımsever, iyi niyetli, girişken, adil olması beklenir. Aynı zamanda anlayışlı, sempatik, özverili, sabırlı, hoşgörülü, alçakgönüllü, azimli ve çalışkan olmak gibi meziyetlere de sahip olmalıdır. Bunların yanı sıra güvenilirlik bağlılık, iş birliği ve gizliliğe uymak gibi önemli işlevlerinin beraberinde büro yönetimine de en üst seviyede hâkim olmalı ve doğru işleyiş ile hareket edilmesini sağlamalıdır. Bu kitap, mesleki olarak Yönetici Asistanlığı yapabilmek için sahip olunması gereken tüm yetkinlikleri içermektedir.
Abdurrahman Baş Çalışan deneyimi kavramı, şirketlerin gündemine çoktan girmiş durumdadır. Günümüzün deneyim ekonomisinde liderler, çalışan deneyiminin iyiye gitmediği bir şirkette, müşteri deneyiminin iyileşmesinin mümkün olmadığının farkındalar.
Dünyada, Çalışan Deneyimi Global Başkanı atayan ilk şirket Airbnb oldu ve onu birçok büyük şirket takip etti. Türkiye'nin önde gelen şirketleri hem genel merkez hem de bölge yapılanmalarındaki farklı seviyelerde Çalışan Deneyimi Yöneticileri atamaya başladılar.
Bu kitap, tüm İnsan Kaynakları süreçlerinin deneyim odaklı olarak yeniden yapılandırılmasını öngören yeni bir İK Yönetimi Sistemi önermektedir. Yeni sistemin işleyişi, İşveren Markası, Yetenek Yönetimi, Performans Yönetimi, Kariyer Yönetimi, Yedekleme Planlaması, Kurumsal Akademi gibi kavramlar çerçevesinde hem iş yaşamından hem de literatürden en güncel örneklerle uygulamalı olarak anlatılmış, kitap boyunca yenilikçi bir “Çalışan Deneyimi Haritası” adım adım oluşturulmuştur.
Deneyim odaklı yeni İK Yönetimi, insanların pozitif deneyim ortamında akışta çalışmasını ve pozitif müşteri deneyimi yaratmasını amaçlar. Aynen bir sanatçının en iyi performansıyla sanatını icra ederken yaşadığı akış duygusuyla seyredenlerine de pozitif bir deneyim yaşatması gibi.
Bu yeni yaklaşım, çalışma yaşamlarımızı daha insani bir boyuta taşıyabileceğimizi müjdeliyor.
Asiye Ayben Çelik, Aysun Kapucugil İkiz, Bengü Sevil Oflaç, Canan Muter Şengül, Duygu Seçkin Halaç, Evrim Mayatürk Akyol, H. Şebnem Seçer, Hatice Özkoç, K. Övgü Çakmak Otluoğlu, Nazlı Ayşe Ayyıldız Ünnü, Olca Sürgevil Dalkılıç, Pelin Tuaç Çalışan anne olmak ne demek? Anne olmak ve annelik sorumluluklarını yerine getirmek, çalışan olmak ve çalışma yaşamının gerekliliklerini karşılamak… Bu iki kimlik boyutu birbirinden ayrı mı düşünülmeli, yoksa bütünleştirilebilir mi? Kimdir çalışan anneler? Nasıl çalışıyorlar? Nasıl annelik yapıyorlar? Nelere ihtiyaç duyuyorlar? Annelikleriyle çalışma yaşamını nasıl bütünleştiriyorlar, bir kimlik olarak anneliklerinden ve/veya çalışan rollerinden hangisine sahip çıkıyorlar? Çalışma yaşamında ayrımcılığa uğruyor mu anneler? İşletmelerde, kurumlarda çalışan anneler için destek mekanizmaları var mı? İnsan kaynakları politikaları aracılığıyla çalışan annelere neler sunulabilir, onların karşılaştıkları zorluklara nasıl destek olunabilir? Çalışan annelerin sahip oldukları yasal haklar neler? Türkiye ve dünya istatistikleri, çalışan annelerle ilgili hangi çarpıcı gerçekleri sunuyor ve hangi gerçekler rakamlara dökülmüyor? Yönetim bilimleri alanı kadınları ve/veya anneleri dikkate alıyor mu, yoksa onlarsız bir bilim mi inşa ediyor? Annelikleriyle birlikte, çalışma yaşamında yer almaktan vazgeçen anneler, potansiyellerini yeni girişimler kurma yolunda nasıl kullanıyor? Peki anneler yaratıcılık potansiyellerini hangi alanlarda, nasıl ve ne şekilde kullanıyor? Yeni nesillerin yaratıcılıklarına nasıl katkı veriyor?
Annelik aslında, inşa edilen bir olgu mu? Anneliğin doğasına ve gerektirdiklerine ilişkin sorgulamalar ve annelerden beklentiler sürekli değişirken ortaya çıkan annelik endüstrisi, sunduğu birçok ürün ve hizmet ile aslında anneleri bir kısır döngü içerisinde bırakıyor olabilir mi? Anneler bu kısır döngüyü kendilerini ifade ederek aşabilirler mi? Mükemmel anne var mı? Annelik savaşları da ne? Blogların dünyasında annelik nasıl bir hâle bürünüyor? Anneler kendilerini ifade edecekleri platformlarda annelikleriyle, toplumun anneliklerine ilişkin dayatmalarıyla, tüketim alışkanlıklarıyla, politik koşullarla ilgili seslerini nasıl duyuruyorlar? Annelerin mücadelesi kimlerle? Anneler çalışma yaşamında mobbinge uğruyor mu? Annelik ve hamileliğe en kutsal gözle baktığını iddia eden insanlar, çalışma yaşamı söz konusu olduğunda farklı kılıklara mı bürünüyorlar? Anneler kendi öykülerinde neler anlatıyor? Annelik ve çalışan anne kavramlarına ne gibi anlamlar atfediyorlar? Anneler özel ve çalışma yaşamlarında nelere ihtiyaç duyuyorlar? Kurumlarda ne gibi uygulamalar görmek istiyorlar? Peki neler farklı
olabilir? ...
…ve biz daha iyiye ulaşmak için neleri değiştirebiliriz?
Tüm bu sorular bizi bu kitapta buluşturdu. Değiştirmeye önce farkındalık yaratarak başlayabileceğimize inandık. Kitabın her sayfasında, bu sorulara bilimsel veri ve bilgiler ışığında anlayan, sorgulayan, açıklayan ve bazen de eleştiren tarzlarla cevaplar bulmaya çalıştık.
Kendisine benzer soruları ve daha fazlasını soran ve sorduklarına
yanıt arayan tüm okuyuculara faydalı olması dileklerimizle…
Asiye Ayben Çelik, Aysu Göçer, Bengü Sevil Oflaç, Burcu Şentürk, Canan Muter Şengül, Duygu Seçkin Halaç, Ebru Tolay, Evrim Mayatürk Akyol, Funda Gülyüksel, Hatice Hicret Özkoç, K. Övgü Çakmak Otluoğlu, Nazlı Ayşe Ayyıldız Ünnü, Olca Sürgevil Dalkılıç, Pelin Tuaç, Serap Özen, Şebnem Seçer Çalışan baba olmak ne demek? Baba olmak ve babalık sorumluluklarını yerine getirmek, çalışan olmak ve çalışma yaşamının gerekliliklerini karşılamak… Bu iki kimlik boyutu birbirinden ayrı mı düşünülmeli yoksa bütünleşik mi? Kimdir çalışan babalar? Nasıl çalışırlar veya neden çalışmazlar? Babaların çalışma veya çalışmama kararları neleri etkiler? Nasıl babalık yaparlar, yardıma ihtiyaç duyarlar mı? Babalıklarıyla çalışma yaşamını nasıl bütünleştirirler veya bütünleştirmelerine gerek yok mudur? Başka bir deyişle bu iki alan zaten hiç ayrı görülmemiş midir?
Çalışma yaşamında, sosyal yaşamda ve toplumun yargıları sebebiyle ayrımcılığa uğrar mı babalar? İşletmelerde, kurumlarda çalışan babalar için destek mekanizmaları var mı? Veya destek mekanizmalarına hiç gerek yok mu? İnsan kaynakları politikaları aracılığıyla çalışan babalara neler sunulabilir? Babaların çalışma yaşamında sahip oldukları yasal haklar nelerdir? Baba olmak, yönetim bilimiyle nasıl ilişkilendirilir? Babacan Yönetim nasıl bir yönetim tarzıdır, ülkemizde örnekleri var mıdır? Babalık ve girişimcilik alanı nasıl kesişir? Babaların yaratıcılık potansiyeli onlara neler yaptırabilir ve babalar yeni nesillerin yaratıcılıklarına nasıl katkı verir? Filmler babalıkla ilgili neler anlatır? Babaların da kendi aralarında güç farklılıkları var mıdır? Çocuklar, çocuk kitaplarından babaların çalışması veya çalışmaması hakkında neler okur, öğrenir ve hisseder?
Babalık toplumsal olarak inşa edilen bir olgu olabilir mi? Baba olunca çevrenin erkeğe bakış açısı farklılaşır mı, ya erkeğin kendisine bakış açısı? Erkekler baba olunca, depresyon yaşar mı? Baba olunca tüketim alışkanlıkları değişir mi ve tüketimle geçirilen zamanlar çocuklarla geçirilen en kıymetli anlar sanılabilir mi? Peki baba olmanın doğasına ve gerektirdiklerine ilişkin sorgulamalar hep aynı mı kalır veya hiç sorgulanmaz mı? Dünyada geleneksel babalık rollerinden yeni ve modern babalık rollerine doğru dönüşen değerler, ülkemizde yaygın mıdır? Yoksa ülkemizde babalık yapmak ve çocuklarıyla ilgilenmek erkek için bir seçim, kadın için bir zorunluluk olarak mı görülmektedir? Peki babalar kendi öykülerinde neler anlatır, özel ve çalışma yaşamlarında nelere ihtiyaç duyar? Kurumlarda ne gibi uygulamalar görmek ister? Neler farklı olabilir?...
Ve biz; daha eşitlikçi, toplumsal olarak belirlenmiş ve dengeli olmayan annelik ve babalık rollerinden uzaklaşmak, çocuk sahibi olmakla beraber eşlere düşen sorumlulukların dengeli dağıldığı toplumsal bir anlayış ve tutum değişikliğine ulaşmak için neleri değiştirebiliriz?
İşte tüm bu sorular bizi bu kitapta buluşturdu. Kendisine benzer soruları ve daha fazlasını soran ve sorduklarına yanıt arayan tüm okuyuculara faydalı olması dileklerimizle…
Berkin Hanaylı, Güler Tozkoparan Kurumların amaç ve hedeflerine uygun şekilde kullanılması beklenen internet erişiminin, çalışanlar tarafından sosyal medyada vakit geçirmek, alışveriş yapmak, film izlemek, gazete okumak gibi kişisel amaçlar için kullanılması; işlerin zamanında tamamlanmamasına, verim düşüklüğüne ve kaynakların etkin şekilde kullanılmamasına neden olabilmektedir. Bu durum ileri boyutlarda yaşandığında kurumların ekonomik kayıplar yaşamasına, marka imajının olumsuz etkilenmesine, kurumsal itibarın zarar görmesine, güvenlik tehditlerine hatta çalışanların ve kurumların hukuki yaptırımlara maruz kalmalarına yol açabilmektedir. Belirtilen eylemler ve olası sonuçları bütünüyle değerlendirildiğinde örgüt kaynakları içerisinde önemli bir yer tutan teknolojik araçların ve internet erişiminin mesai saatlerinde kötüye kullanımına ilişkin yaşanan üretkenlik kaybı, sanal kaytarma kavramını gündeme getirmiştir.
Sanal kaytarma davranışı kısaca, kurumların çalışanlarına sunduğu teknoloji ve internet hizmetinin, çalışanlar tarafından mesai saatleri içerisinde kurumun amaçları dışında kendi kişisel amaçları doğrultusunda kullanılmasıdır.
Sanal kaytarma davranışı denetimsiz bırakıldığında istenmeyen sonuçlarla karşılaşma olasılığı artacaktır. Bu durum sanal kaytarmanın karanlık yönünü oluştururken iş yoğunluğu ve iş stresinden bunalan çalışanların kısa süreli dijital molalar sayesinde işlerine tekrar odaklanma, daha zinde ve yaratıcı hissetme olasılıklarının artması ise sanal kaytarmanın aydınlık yönünü oluşturmaktadır. Bu noktada yöneticilerin, sanal kaytarma davranışının iki yönlü olabileceğini göz önünde bulundurarak çalışanlarına ona göre yaklaşmaları ve kurumlarında etkin bir sanal kaytarma yönetimi uygulamaları önemli hâle gelmektedir.
Olca SÜRGEVİL DALKILIÇ Her dönemde “çağımızın hastalığı” şeklinde dillerde olan “tükenmişlik sendromu”; günlük yaşamın içinde ve özellikle çalışma hayatında hemen herkesin kendisini içinde bulabileceği bir sorundur. Çoğu zaman iş hayatına büyük hayallerle ve ideallerle başlayan ve başarılı bireylerin; bir süre sonra farklı sebeplerle kendilerini duygusal açıdan yıpranmış hissetmeleri, daha önce duyarlı oldukları iş çevrelerine karşı ilgilerini kaybederek duyarsızlaşmaları ve kişisel başarı duygularında azalma hissetmeleri şeklinde belirtilerle tükenmişliği rapor ettikleri görülmektedir. Bu durum, onların performanslarının düşmesine, yaptıkları işe ve beraber çalıştıkları insanlara karşı saygılarını yitirmelerine, işlerine ve çalıştıkları yerlere karşı bağlılıklarını kaybetmelerine sebep olmaktadır.
Bireylerin psikolojileri, sosyal çevreleri ve hatta fiziksel sağlıkları üzerinde yıkıcı etkileri olan tükenmişlik; aynı zamanda işletme yöneticileri ve çalışanları açısından önemli bir işgücü kaybı yaratmaktadır. Bu nedenle üzerinde önemle durulması gereken, alınabilecek önlemlerin ve çözüm yollarının sadece bireylere bırakılamayacağı bir konu olarak düşünülmelidir.
Olca Sürgevil Dalkılıç Farklılık nedir?
Çalışma yaşamında farklılıklar neden önemlidir?
Farklılıklar yönetilebilir mi?
Farklılıkların yönetimi bir işletmecilik anlayışı olarak benimsenmeli midir?
Farklılıkların yönetimi; tüm çalışanları kapsamakla, herkese eşit fırsatlar yaratmakla birlikte çalışanların sahip oldukları farklılıklara (cinsiyet, yaş, etnik köken, din, dil, ırk, kültür vb.) saygı duymayı ve bu farklılıkları işletmeyİ rekabetçi üstünlük sağlayacak değerler olarak benimsemeyi gerektirmektedir.
Çalışma yaşamının yönetilmesi gereken önemli bir boyutu olarak farklılık kavramını ve farklılıkların yönetimi anlayışını tanıtmayı amaçlayan bu kitap, işgücü farklılıkları ve farklılıkların yönetimi ile ilgili soruların cevaplarını arıyor.
Aslı Ercan Önbıçak, Ebru Tolay, Evrim Mayatürk Akyol, Irmak Aksoy, Nurettin Gürcan, Olca Sürgevil Dalkılıç, Sinem Baysal, Umut Denizli Çalışma, insanların yaşamlarının merkezinde yer alır. Günümüzün ve hayatımızın önemli bir kısmını çalışarak geçiririz. Birçok kültürde çalışma, psikolojik iyi oluşa güçlü bir şekilde katkıda bulunan bir kimlik ve düzen duygusu sağlar. Emeğimizi, zamanımızı, sahip olduğumuz bilgi birikimini ve yeteneklerimizi, istihdam ilişkisi ile bağlandığımız bir işveren için kullanırız. Bir istihdam ilişkisinde, tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini belirleyen en önemli unsur ise sözleşmelerdir. İstihdam ya da iş sözleşmeleri, bireyler ile örgütler arasındaki karşılıklı yükümlülükleri içeren yazılı sözleşmelerdir. Ancak özellikle "sınırlı rasyonellik" olgusu nedeniyle bir iş sözleşmesinin; tarafların birbirlerine yönelik beklentilerinin, taahhütlerinin, yükümlülüklerinin tümünü ayrıntılarıyla ortaya koyması mümkün değildir. Bunun da ötesinde, bazı bilim insanları, en resmî şekilde hazırlanmış ve detaylandırılmış olsa dahi tüm iş sözleşmelerinin aslında "psikolojik" temelli olduklarını savunmaktadır. Çünkü sözleşmeler, tarafların algılamasına ve öznel yorumlarına tabidir. Dolayısıyla, iş sözleşmesinde yer almayan bazı bilgilerin, çeşitli kaynaklara dayandırılan varsayımlar ile doldurulması veya yorumlanması söz konusu olabilir. Psikolojik sözleşme olarak adlandırılan bu olgu, yukarıda sayılan nedenlerle "bireyseldir" ve "algılara" dayanır.
Uzun yıllara dayanan kavramsallaştırma çalışmaları ve araştırmalar, psikolojik sözleşme konusunun giderek daha önemli hâle gelmeye başladığını ortaya koymaktadır. Öncelikle, çalışanlar, sahip oldukları psikolojik sözleşmelerin, örgüt tarafından yerine getirilmediğini ya da ihlal edildiğini algıladıklarında oldukça ciddi olumsuz tutumlar geliştirebilmektedir. Özellikle değişimin kaçınılmaz olduğu günümüz iş dünyasında her değişimin, çalışanın psikolojik sözleşmesini ihlal etme ya da çalışan tarafından bu şekilde algılanma olasılığı bulunmaktadır. Çünkü her sözleşme, taraflara birtakım faydalar sağlamak üzere oluşturulur. Bunu değiştirmeye yönelik her davranış ise bu faydanın tehdit altında olduğu algısını yaratabilir. Sonuç olarak, örgütlerin daha esnek çalışma biçimlerini benimsemeleri, kadrolu yerine sözleşmeli personel çalıştırma eğilimindeki artış, daha çevik organizasyon yapıları, İnsan Kaynakları Yönetimi uygulamalarındaki gelişmeler, Endüstri 4.0'a geçiş ve dijitalleşme, toplumsal ve küresel değişimler, psikolojik sözleşmelerin işverenler ve yöneticiler tarafından daha iyi anlaşılmasını ve yönetilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, özellikle Türkiye'de, gerek akademide gerekse iş yaşamında pek fazla bilinmeyen ve üzerinde çalışılmayan bir konu olan "psikolojik sözleşmeler" hakkında yazdığımız bu kitabın, sözü edilen alanlarda önemli bir boşluğu kapatacağı düşünülmektedir. Genel İşletme, İnsan Kaynakları Yönetimi, Örgütsel Davranış, Endüstri ve Örgüt Psikolojisi, Psikoloji ve Sosyal Psikoloji gibi disiplinlerle ilişkili olan Psikolojik Sözleşme olgusu hakkında fikir sahibi olmak, her sektörden ve kademeden çalışana yarar sağlayacaktır. Kitabımızın konu ile ilgilenen akademisyenlere, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine faydalı olmasını dileriz.
Joseph P. FOLG ER, Marshall Scott POOL E, Randall K. STUTMAN Çatışma konusundaki çalışmaları güncelleyerek ve bugüne kadar yapılanları harmanlayarak sunan bu kitap, ayrıca uygulamaya giriş kitabı olarak da pratik bilgiler vermektedir. Elinizdeki kitabın yalnızca iletişim uzmanları için değil herkesin yararlanacağı bir kaynak olduğu görülmektedir. Belki de kitabın en genel ve temel mesajı; çatışma yaşanmasının kaçınılacak bir şey olmaması, üstelik problemlerin üstünün örtülmesinin sakıncalı olması, çatışmanın da bir çözüme doğru ilerlemek için gerekliliğidir. Yapıcı bir biçimde yönetildiği takdirde belki de çözülemeyecek bir sorun bile olmayacaktır. Bu mesajın bizim kültürümüz bakımından çarpıcı olması söz konusudur ama üzerinde düşünerek değerlendirmekte de yarar vardır. Bizler acaba hiçbir çatışma olmasın diye mi büyütüldük? Hiç çatışmadan yaşayabiliyor muyuz? Bu mümkün mü? Çatışıyorsak neden adını açıkça koyarak, oturup bunu birlikte çözmeye yönelmeyelim?
Tuğçe Ertem Eray Çatışmanın hem ortaya çıkışında hem de yönetimi ve çözümünde iletişimin önemi ve oynadığı rol, iletişim bilimlerinin de kavramı ele almasına neden olmaktadır. İletişim içerisinde bulunan hemen hemen herkesin çatışma süreci içerisinde bulunması söz konusu olabilmekte ve çatışmaların kaçınılmazlığı, yönetimini de zorunlu kılmaktadır. Çalışmada çatışma kavramından yola çıkılarak uluslararası literatürde çatışma ve halkla ilişkiler ilişkisine verilen önemin ulusal literatürde kendisine yer bulamaması ve Türkiye'de çatışmaların çözümünde halkla ilişkilerin önemine yeterince değinilmemesi sorunsalından hareket edilmektedir. Bu çerçevede, çatışma süreç modellerinden etkilenen kuramlardan bahsedilerek halkla ilişkiler alanında çatışmaların çözümüne yönelik çalışmalara yer verilmektedir. İlişki ve iletişim yönetimi bakışıyla kitapta, çatışma süreç modelleri içerisinde literatürde en fazla yer bulan Ortak Yönelim Teorisi, Oyun Teorisi, Olumsallık Teorisi ve Müzakere Yaklaşımları ile Karma Motifli Modellere değinilmektedir.
Merve Gerçek Teknolojik gelişmelerin yaşamlarımızın her alanını etkilediği bir çağda, sürekli değişen iş çevrelerinde hayatta kalmaya çalışan örgütler, yeni yaklaşımlara yönelmektedir. İlerleyen yıllarda değişimin hızının daha da artacağı, örgütlerin değişime uyum sağlama becerisinin her zamankinden daha önemli hâle geleceği bir dünyada belirsizliği aşmanın, değişimi kucaklamanın ve yenilikçiliği teşvik etmenin yolu çeviklikten geçmektedir. Dünyaca ünlü çok uluslu işletmelerden, küçük ölçekli yerel işletmelere kadar birçok örgüt, yoğun bir şekilde çevik yönetim anlayışı ve örgüt çevikliği hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmaktadır. Bu nedenle, çevikliği anlamlandırabilmek için çeviklik ile ilişkili kavramları gözden geçirmek ve güncel araştırmaları derinlemesine inceleyebilmek önem taşımaktadır. Bu eserde, çevik yönetim anlayışı çerçevesinde çeviklik kavramının üretim, tedarik zinciri, proje yönetimi ve çevik yöntemlerden oluşan altyapısı hakkında temel bilgiler sunulmuştur. Ayrıca kuramsal temelleriyle iş gücü çevikliği ve çevik liderlik konularına yer verilmiş; örgütlerde çevik dönüşüm için yaklaşımlar ve uygulamalar farklı bakış açılarından ele alınmıştır. Bu eserin, değişimin hızlı olduğu iş çevrelerinde çalışanlar ile yöneticiler için olduğu gibi endüstri mühendisliği, işletme, iktisat, örgüt psikolojisi ve insan kaynakları yönetimi gibi alanlarda çalışan araştırmacılar, lisans ve lisansüstü öğrencileri için de faydalı olacağı düşünülmektedir.
Mevlüt TÜRK Yeşil pazarlama uygulamalarında, “ürünlerin çevreci özelliklerini abartarak pazarlamak” yerine (yeşil boyama), çevreci bir anlayışın bütünüyle benimsenerek uygulanması; tüketicilerde çevre bilincini geliştirici çabalara önem verilmesi; orta ve uzun vadede yeşil ürün talebinin büyümesine katkı sağlayacak ve firmalar da bundan yarar sağlayacaklardır. Diğer taraftan, toplumda bu şekilde çevre bilincinin gelişmesiyle, toplum hem kamunun hem de özel sektörün uygulamalarının denetçisi olacaktır. Yani örgütlü ve tepkili bir toplum olma yolunda daha hızlı mesafe alınması mümkün olacaktır. Yasaların uygulanması, kamu görevlilerinin ve denetçilerinin tutumuna ve insafına bırakılmamış olacak, sorunu içselleştiren bireyler ve toplum bu konudaki tepkilerini hemen ortaya koyacaktır. Çevreyi koruma ve geliştirme düşüncesi bir hayat tarzı haline gelecek ve tüketicilerin çevreyi kirletici davranışları da azalacaktır. Öte yandan, kirletenler karşılarında, yasalardan ve kamu görevlilerinden önce toplumu göreceklerdir. Ayrıca, “kirleten öder” kuralı çerçevesinde yapılan bazı pervasızlıkların da önüne geçilebilecektir. Tüketicinin satın alma davranışı ve oy kullanma hakkı sebebiyle, genel ve yerel yönetimlere ve firmalara karşı kullanabileceği çok önemli bir yaptırım gücü vardır. Bu gücün farkına varan herkes, onun çevresini kirletmemeye özen gösterecektir.
Bu çalışmada; çevrenin korunması ve geliştirilmesinde, sadece yasal düzenlemelerin ve kamu gücüne dayalı bir koruma anlayışının yeterli olmadığının; bunların yanı sıra toplumda çevre bilincinin geliştirilmesinin ve bu bağlamda da işletmelerin çevreye karşı sosyal sorumluluk bilinci ile hareket etmelerinin; ayrıca, pazarlama faaliyet ve uygulamalarında çevreci pazarlama anlayışı yoluyla, tüketicilerde çevre bilincinin gelişmesine katkı sağlamalarının önemi ve gerekliliği vurgulanmıştır.
Cennet Gürbüz, Ferhat Bitlisli, Hakkı Kıymık, Özlem Nilüfer Karataş Aracı Sanayi devrimiyle başlayan bilim ve teknolojide yaşanan gelişmelerin etkisiyle artan dünya nüfusu ve refah talebi, çevreye duyarlı olmayan üretim ve tüketim, çarpık kentleşme, ormansızlaşma gibi birçok neden atmosfere salınan insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının ve küresel iklim değişikliğinin artmasına neden olmaktadır. Otoriteler küresel iklim değişikliğinin ve buna baş neden olarak gösterilen sera gazı salınımının insanlığın son yüzyılda karşı karşıya kaldığı en önemli problemlerden biri olduğunu söylemektedir. Bu problemin kontrol edilmesinin öneminin anlaşılması ile kontrol ve azaltım çalışmalarının ekonomik ve finansal boyutlarıyla da ele alınması gerekliliği, muhasebe alanında da önemli gelişmelere sebep olmuştur.
Sera gazlarının azaltım çalışmaları sonucu ortaya çıkan maliyetlerin izlenmesi, çevresel yaptırım ve cezaların artmasının işletmeye olası mali sonuçları, emisyon azaltımları sonucu elde edilen kredi ve sertifikalara ilişkin alım, satım işlemelerinin kayıt altına alınması, çevresel karbon vergilendirmelerinin kayıt altına alınması gibi durumlar çevre muhasebesi ve bir alt birim olarak da karbon muhasebesine ihtiyacı gündeme getirmiştir. Karbon Muhasebesi; emisyon miktarlarının hesaplanmasını ve mali işlemlerini, emisyon ticaretine ilişkin alım satım işlemlerini, vergisel karbon işlemlerini kayıt altına almayı ve raporlamayı ifade etmektedir.
Bu kitap çalışması öncelikle karbon muhasebesinin, çevre muhasebesinin bir alt dalı olması hasebiyle çevre ve çevre sorunları kavramıyla birlikte kısaca çevre muhasebesi hakkında bilgiler vermiştir. Sonrasında karbon muhasebesinin çıkış noktasını oluşturan karbon ticaretine detaylı olarak değinerek uygulamada ve literatürde yer alan muhasebe uygulamalarını örneklerle açıklayarak ortak bir muhasebe dilinin oluşması için önerilerde bulunmuştur. Son olarak da karbon uygulamalarına vergisel açıdan değinerek araştırmacılara karbon ticareti ve muhasebesi konularını her yönüyle değinerek bir rehber niteliğinde olmayı amaçlamıştır.
Ahmet Tuğrul Tuğer Küresel iklim değişikliği, okyanusların asitlenmesi, kuraklık tehlikesi, doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin kaybı, dünyadaki bütün paydaşların çözümüne katkı yapması gereken ortak sorunlar arasındadır. Devletler, uluslararası örgütler ve işletmeler gibi tüketici olarak bireylerin de mevcut sorunların farkında olarak, gündelik hayatlarındaki davranışlarını gözden geçirmelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Yeryüzünde olumsuz etkileri daha da hızlı hissedilen ekolojik çöküşün önlenmesi, gelecek nesillerin düşünülerek tüketim kararlarının alınması tüketici bireyler için bir ahlaki zorunluluk olmuştur. Bu kapsamda, bireysel tüketicilerin çevresel hassasiyetlerinin, bireysel değerlerinin, ahlaki zorunluluklarının çevreci tüketim davranışına etkilerini incelemek önem taşımaktadır. Çevreci tüketim davranışı, kaynak tüketme esaslı olabilmesi nedeniyle çelişkili bir kavram olarak algılanabilir ancak tüketimin farklı aşamalarında toplumsal ve çevresel sürdürülebilirliği desteklemektedir. Dolayısıyla, çevreci tüketimin kapsamının ve sürdürülebilirlikle ilişkisinin anlaşılması önemlidir. Bireylerin ahlaki zorunluluk hislerini yansıtan bireysel normlar, farklı satın alma öncesi, sırası ve sonrasındaki kararlarında tüketicilerin çevreci tutumlarını ve davranışlarını olumlu etkileyebilmektedir. Bu aşamada, bireysel değerlerden başlayarak inançlara ve sonrasında normlara etki eden bir zincirin, çevre dostu davranışları daha etkili açıklayabileceğini öneren Değer-İnanç-Norm (D-İ-N) Teorisi, bireysel normların olumlu etkisinin kalıcı olabileceğini savunmaktadır. Bu kitapta, farklı çevreci tüketim davranışları gözden geçirilmiştir ve (D-İ-N) teorisi kapsamında, değerlerden başlayan bir bilişsel zincirle tetiklenen bireysel normların gündelik hayattaki çevreci tüketim davranışların üzerindeki etkisi üzerine olan bir araştırmaya yer verilmiştir.
Zübeyir Çelik, Aypar Uslu Tüketicilerin çevrim içi bilgi arama sürecinde, bilgi edinme araçlarından vlog ve blog temalı içeriklerin satın alma niyetine etkisine yönelik çalışmalar yapılmış olmasına rağmen bilgi teorisi, teknoloji kabul modeli ve akış teorisinin bütünleşik çerçevesini kullanan bir çalışma bulunmamaktadır. Bu doğrultuda, bilgi teorisi, teknoloji kabul modeli ve akış teorisinin bütünleşik çerçevesini kullanarak çevrim içi bilgi arama sürecinde bilgi edinme araçları olarak vlog ve blog’ların satın alma niyeti üzerindeki etkisini incelemek isteyen araştırmacılar için bu kitabın faydalı olacağı düşünülmektedir.
Mehtap Sümersan Köktürk, Emine Çobanoğlu, Taşkın Dirsehan Güçlü bir pazarlama yönetimi, bir firmanın finansal performansını artırır. Çünkü satışı kolaylaştırır. Günümüzde ise satış, platform değiştirerek bilgisayar ortamına geçmiş ve yeni iş kolları oluşturmuştur. Dolayısıyla, satış biçimleri de değişmiştir. Mağazalar İnternet’e taşınmış; dinamik, interaktif, 24 saat açık dükkânsız perakendecilik uygulamaları başlamıştır. Artık, çok daha düşük yatırımlarla girişimcilere yeni fırsatlar doğmaktadır.
Bu çalışma, gelecekte de potansiyeli yüksek görünen çevrimiçi satışa yönelecek girişimcilerin ihtiyaç duyacağı; arama motoru optimizasyonu, lojistik, vergilendirme, ödeme yöntemleri, sosyal medya, e-tüketici gibi konuları örnek olaylarla ele alarak ilgilenenlere bir alet çantası sunmaktadır.
Fatma Demirci Orel, Naz Demirkılıç Çocuklar, tüketici olarak alışverişte kullanacakları bilgi ve davranışları sosyalleşme süreci içinde öğrenirler. Bu süreç, küçük yaşlarda başlar ve ömür boyu devam eder. Çocukların tüketici rolü kazanmasında ebeveynlik tarzı ve medyanın etkisi yadsınamaz.
Çocuklarının tüketim davranışlarını çocuk yetiştirme tarzlarına göre belirleyen ebeveynler, aynı zamanda onların etkisi altında kalarak satın alma davranışı gerçekleştirirler. Bu etki daha çok çocukların usandırıcı davranışları ile ebeveynlerini baskı altına almaları şeklinde ortaya çıkar. Bezdirme gücü olarak nitelendirilen bu gücün gelişmesinde, ebeveynlik tarzlarının yanı sıra çocukların medyada yer alan gıda reklamlarına maruz kalma durumu da önemli yer tutar. Reklamların etkisiyle özellikle küçük yaştaki çocukların endüstriyel gıdalara yönelik satın alma taleplerinde ebeveynleri üzerinde bezdirme gücünü kullanmaları yaygın görülen bir davranıştır. Ne yazık ki bu baskı altında kalan ebeveynlerin satın aldıkları gıdaların tüketimi, çocukluk çağı obezite problemine davetiye çıkarmaktadır. Bu problemin çözümüne katkı sağlamak meselenin sosyal boyutuyla ilgilenmeyi de gerektirir.
Bu kitapta, çocukların tüketici olarak sosyalleşme süreci endüstriyel gıdalar bakımından incelenmiş, bu gıdaların talebine yönelik geliştirilen bezdirme gücünde ebeveynlik tarzları ve medyanın rolü ebeveyn ara buluculuğu ile ilişkilendirilmiştir.
Seda Taş Günümüzde tüketimin toplumsal ilişkiler üzerindeki belirleyiciliği artmaktadır. Bu durum tüketici gruplarını ve davranışlarını çeşitlendirmektedir. Hiç şüphesiz ki bu gruplardan biri de çocuklardır. Kâr artırma hedefinde olan tüketim kültürü çocukları yeni tüketiciler olarak üreticilerin hedef kitlesi hâline getirmektedir. Üretici firmalar, tüketim mekânlarında çocuklara yönelik tüketim ürünlerine daha çok yer vermektedir. Bununla birlikte çocuk modası ve çocuklara yönelik pazarlama stratejileri önem kazanmakta, çocukların istek ve ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla pek çok araştırma yapılmaktadır.
Çocuklar, geleceğin tüketicileri olarak birer yetişkin olduklarında çocuklarına kazandıracakları satın alma alışkanlıkları ile tüketim döngüsünün devam etmesini sağlayacaklardır. Bu nedenle yeni oluşan çocuk pazarı ve çocukların pazardaki durumu her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Çocuklar yeni tüketim davranışlarıyla birlikte yeni roller edinmektedir. Edinilen bu yeni roller çocuğu, çocukluğu, çocukluk kültürünü yani çocukların dünyasını değiştirmektedir.
Bu kitapta, çocukların tüketici bireyler hâline gelip gelmedikleri sorusuna yanıt aranmaktadır. Bu doğrultuda çocukların tüketim sosyalleşmesi aile, arkadaş grubu, kitle iletişim araçları ve boş zaman değerlendirme gibi sosyalleşme araçları gözetilerek değerlendirilmektedir. Çocukların tüketim toplumsallaşması sürecinde hangi tüketim değer ve davranışlarını edindikleri incelenerek çocukların dünyasındaki değişmeler yine onların gözünden ortaya konulmaktadır.
Barbara G. Tabachnick, Linda S. Fidell Çok Değişkenli İstatistiklerin Kullanımı kitabı, 1200 sayfadan fazla ve 18 bölümde orta ve ileri düzeyde ihtiyaç duyulabilecek istatistiksel analizleri içermektedir. Kitabın bölümlerinden 12'si teknik bölümdür (Çoklu Regresyon, Kanonik Korelasyon, Kovaryans Analizi, Çok Değişkenli Varyans ve Kovaryans Analizleri, Ayrıştırıcı Analiz, Temel Bileşenler Analizi/Faktör Analizi, Lojistik Regresyon, Sağkalım/Başarısızlık Analizi, Yapısal Eşitlik Modellemesi, Çok Düzeyli Doğrusal Modelleme, Çok Yönlü Frekans Analizi ve Zaman-Serileri Analizi).
Kitaptaki istatistiksel analizler; iki istatistik paket programı (IBM SPSS 19. sürüm ve SAS 9.2. sürüm) söz dizimleri, menü seçenekleri ve program çıktıları üzerinden örneklendirilmiştir. Ancak, bu programların Türkçe sürümleri bulunmadığından, okuyucunun bu bölümleri takibi biraz daha müşkül olacaktır. Okuma ve kullanım kolaylığı sağlamak amacıyla IBM SPSS ve SAS menü seçenekleri ve söz dizimleri İngilizce olarak bırakılırken; çıktı örnekleri Türkçe'ye çevrilmiştir.
Kitabın bölümlerinin iskelet yapısı şu şekildedir: Kullanılan istatistiklerin hangi tür araştırma sorularına cevap verebileceği, kullanılan istatistiğin kuramsal ve pratik sınırlılıkları, tekniğin temel matematiksel yapısı, küçük bir veri seti üzerinde örnek çözümler, istatistiksel paket programların kapsanan teknikte nasıl kullanılacağı ve sonuçları bilimsel dergi formatında rapor etme örneği.
Orta ve ileri düzey istatistikleri kapsamasına rağmen kitap, uygulamaya yönelik yazılmasından dolayı, orta düzey istatistik bilgisine sahip okuyucu tarafından rahatlıkla takip edilebilecek bir yapıdadır.
İstatistik alanının temel eserlerinden olan kitap istatistiklerin kullanımına pratik bir yaklaşım sergilediğinden özellikle sosyal bilimler, fen bilimleri ve sağlık bilimleri başta olmak üzere birçok alanda yüksek lisans ve doktora programında en çok tercih edilen eserlerdendir. Ülkemizde de bu alandaki büyük bir boşluğu dolduracağı umulmaktadır.
Ahmet Aytekin Karar analizi, karşılaşılan problemlere matematiksel açıdan yaklaşarak akılcı çözümler üretilmesini içeren süreçleri konu almaktadır. Problemlerin bilimsel temellere dayalı olarak ele alınması araştırmacılara, yöneticilere, mühendislere, analistlere veya karar sorumluluğunu taşıyan kişi ya da gruplara; karşılaştırılabilir, parametre değişimleri izlenebilir, geçerlilik ve güvenirliği sınanabilir çözümlere erişme olanağı sağlar. Bu kapsamda kitap, Karar Analizi alanında çalışan veya çalışmak isteyen araştırmacılara, karşılaşılan problemlere akılcı çözümler üretme arayışında olan bireylere ya da gruplara ve konuya ilgi duyan herkese yarar sağlaması amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmada öncelikle Karar Analizi içinde önemli yer edinen kavramlara, kuramlara ve bu kuramlarla ilişkili paradoks ve eleştirilere yer verilmiştir. Ardından, Çok Kriterli Karar Analizi yöntemlerinden öne çıkanlar ve farklı özelliklere sahip olanlar, karar probleminin çözümünden beklenen sonuç türüne göre ayrı bölümler altında ele alınmıştır. Bu bölümler içinde söz konusu yöntemler, açıklayıcı örneklerle incelenmiştir. Örnek uygulamaların gerçekleştirilmesinde ağırlıklı olarak MS Excel'den yararlanılmış ve kitap içinde sunulan karekod ile okuyucunun uygulamalara erişimine olanak sağlanmıştır. Ayrıca bazı yöntemlere yönelik geliştirilen Super Decisions, Visual PROMETHEE, J-Electre, M-MACBETH, Rstudio-deaR, DEA Spreadsheet gibi çeşitli yazılım ya da eklentilerden faydalanılmıştır. Söz konusu yazılım ya da eklentilerin kullanımı kitap içinde detaylı biçimde anlatılmıştır. Kitabın sahip olduğu özelliklerle Çok Kriterli Karar Analizi alanında, Türkçe literatüre önemli katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Ejder Ayçin Karar verme süreçlerinde yer alan her seviyedeki karar vericinin, karşılaşılan problemlerin çözümünde daha etkin ve doğru kararlar alabilmelerine destek olan “Çok Kriterli Karar Verme” yöntemleri, kitapta detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Kitabın üçüncü basımında, literatürde yaygın şekilde kullanılan 28 farklı yöntem, teorik anlatımı ve güncel uygulama örnekleriyle birlikte yer almaktadır. Örnek uygulamaların çözümünde, yöntemler için geliştirilen Super Decisions, M-MACBETH, VISUAL PROMETHEE, QM for Windows, EMS, LINGO gibi paket programlardan, MS Excel'den ve MS Excel'in çözücü eklentisi kullanılarak geliştirilen çözüm dosyalarından yararlanılmıştır. Tüm örnek uygulamalar, çözümün her aşaması ekran görüntüleri ile destekli bir şekilde anlatılarak, yöntemlerin okuyucu tarafından en iyi şekilde anlaşılması hedeflenmiştir. Kitabın özellikle lisansüstü ve doktora düzeyinde öğrenim gören araştırmacılar, nicel karar verme alanında çalışmaları olan akademisyenler ve karar verme süreçlerinde bilimsel yöntemlerden yararlanan tüm karar vericiler için önemli bir kaynak olacağı düşünülmektedir.
Mehmet Şahin Çok kriterli karar verme yöntemleri, uygulama alanlarını her geçen gün artırmaktadırlar. Bunun temel nedenlerinden bir tanesi, disiplin ya da alan fark etmeksizin karşılaşılan karar verme problemleridir. Çok kriterli karar verme problemlerinin çözümlenmesi sürecinde kriter önem düzeylerinin (ağırlıklarının) belirlenmesi önem arz etmektedir. Kriter ağırlıklarının elde edilmesinde farklı özelliklere sahip olan çok sayıda yöntem mevcuttur. En uygun kriter ağırlıklandırma yönteminin tercihi, her bir kriterin göreceli öneminin doğru şekilde belirlenmesi konusunda, alternatiflerin doğru şekilde değerlendirilmesi konusunda ve karar verme sürecini kolaylaştırma konusunda belirleyici olduğundan, çok kriterli karar verme problemlerinde kritik bir aşamadır. Bu bağlamda, kriter ağırlıklarının belirlenmesinde uygulanan çok kriterli karar verme yöntemleri bu kitabın temel konusunu oluşturmaktadır.
Bu kitapta, kriter ağırlıklarının elde edilmesinde kullanılan BWM, CILOS, CRITIC, ENTROPY, IDOCRIW, ITARA, LBWA, LOPCOW, MEREC, MW, PIPRECIA, PSI, ROC, SD, SV ve SWARA olmak üzere 16 adet çok kriterli karar verme yöntemine yer verilmiştir. Özellikle uygulandıkları problemlerde başarılı sonuçlar sağlayan, yaygın olarak kullanılan ve güncel olan yöntemler dikkate alınmıştır. Geniş yelpazedeki okuyucu kitlesi dikkate alınarak, ilgili yöntemlerin özellikleri ve prosedürleri tanıtılmış, yöntemler farklı problemlere uygulanmış ve yapılan işlemlere detaylı olarak yer verilmiştir.
Bu kitabın; lisans ve lisansüstü seviyedeki öğrenciler, çok kriterli karar verme alanında çalışmakta olan veya çalışmayı planlayan araştırmacılar, akademisyenler ve her düzeydeki karar vericiler için bir yol gösterici, bir referans kaynak olacağı düşünülmektedir.
Ahmet Sel, Gülay Demir, Hüseyin Haste, Rahim Arslan, Salt Bardakçı İşletmeler ve yöneticiler, günlük hayat içerisinde personel seçimi, makine seçimi, tedarikçi seçimi, malzeme seçimi vb. konularda birçok kez karar verme problemleri ile karşılaşmaktadırlar. Birden fazla kritere sahip olan çeşitli alternatifler arasından yapılacak olan seçim işlemlerinde karara etki eden en önemli faktör, söz konusu kriterlerin alternatif üzerindeki önem derecelerinin belirlenmesidir. Her bir kriterin farklı önem düzeyine sahip olması sebebiyle, alternatifler arasında yapılacak seçim kararının sıralaması da bu kriterlerin ağırlıklarına bağlı olarak değişmektedir. Çok kriterli karar verme yöntemlerinin uygulanmasında kriterlerin alternatif üzerindeki önem derecelerine göre ağırlıklandırılması işlemi bu sebeple önemli bir yere sahiptir.
Kitapta, çok kriterli karar verme problemlerinde dikkate alınan kriterlerin ağırlıklandırılmasında kullanılan ve literatürdeki çalışmalarda yaygın olarak yer alan SWARA, ENTROPY, CILOS, IDOCRIW, DEMATEL, SIMOS, CRITIC, LBWA, SMART ve ROC yöntemleri ayrı birer bölüm olarak ele alınmış, her bir yöntemin kullanım amacına, diğer kriter ağırlıklandırma yöntemlerine göre üstün ve zayıf yönlerine ve teorik uygulama adımlarına yer verilmiştir. Ayrıca her bir yöntemin uygulama adımları örnek problemler üzerinde ayrıntılı olarak gösterilmiş, çözümü Microsoft Excel programında yapılabilen örnek problemlerin Excel programındaki çözümleri de ayrıca okuyucuya sunulmuştur.
Kitabın, çok kriterli karar verme alanında bilimsel araştırmalar yapan araştırmacılara ve lisansüstü düzeyde öğrenim gören öğrencilere yol gösterici bir eser olacağı düşünülmektedir.
Yakup Çelikbilek, Muhlis Özdemir “İnsan yaşamında ve iş dünyasında sıkça karşımıza çıkan karar verme olgusu, bir amacı gerçekleştirmek ve hedefe ulaşmak için alternatif davranış biçimleri veya eylemler arasından önceden belirlenmiş kriterlere göre seçme, sıralama veya sınıflandırma yapmaktır. Her ne kadar bazıları tarafından karar verme bir sanat olarak ifade edilse de bu tanımlama sadece basit, derinliği olmayan, verilerle desteklenmeye ihtiyaç duyulmayan ve keyfi verilen sezgisel kararlar için geçerli kabul edilebilir. Oysaki günümüzün karmaşık ve bilgi gerektiren karar durumları düşünüldüğünde, çoğunlukla birbirleriyle çatışan değişik faktörleri bir arada değerlendirerek, tüm bunları tatmin eden sonuçlara ulaştırabilmek ve bu sonuçların geçerliliğini zaman içinde korumak gerekmektedir. Bu yönüyle değerlendirildiğinde de karar verme bir bilim olarak karşımıza çıkmaktadır.
Doğada karar verme sadece insanlar tarafından gerçekleştirilmemekle beraber rasyonel karar verme sadece insana özgü bir özelliktir. Bilimsel açıdan bakıldığında da rasyonel bir karar tüm amaçları en iyi şekilde karşılamayı, tüm mevcut kaynakları kullanmayı, tüm olası alternatifleri değerlendirmeyi ve eldeki karar problemine uygun bir sayısal yöntem veya model kullanmayı gerektirmektedir. Ele alınan karar probleminin çözümü için uygun karar yöntemini seçmenin bile bir karar problemi olduğu düşünüldüğünde, bu yöntemlerin iyi bir şekilde anlaşılması gereği ortaya çıkmaktadır.
Bu eserin, tam da bu noktada konuya ilgi duyan öğrencilere, araştırmacılara ve iş dünyasının profesyonellerine en çok kullanılan çok kriterli karar verme yöntemlerinin tanıtılması, kavranması ve uygulanması konusunda oldukça yararlı olacağını düşünmekteyim.”
Doç. Dr. Fatih Tüysüz
Gülay Demir, Ahmet Turan Özyalçın, Hüdaverdi Bircan Karar verme sorunlarına etkili ve akılcı bir çözüm üretmek için, yapılan görevin amacı net bir şekilde formüle edilmeli, bir takım kriterler tanımlanmalı ve seçilen kriterler en uygun yöntemle ağırlıklandırılmalıdır. Araştırmacıların mevcut alternatifler arasından en etkili ve en uygun çözümü seçmesine olanak tanıyan bilimsel temelli çok kriterli karar verme yöntemleriyle analiz edilmelidir.
Bu kitabın birkaç özelliği bulunmaktadır. Birincisi, yöntemleri kriter ağırlıklandırması yapanlar ve alternatiflerin sıralamasını yapanlar şeklinde kategorize ederek araştırmacılara veya karar vericilere analiz etmeleri gereken problemler için gerekli yöntemleri bulmada yardımcı olacaktır. İkinci olarak, belirli bir yöntem hakkında derinlemesine bilgi edinmek isteyenler, her yöntemin “genel bilgi” kısmından ulaşabilirler. Üçüncü olarak, ağırlıklandırma ve sıralama için kullanılan toplam 27 yöntem geliştirilen ÇKKV yazılımı ile çözülmüştür. Bunun okuyucuya iki büyük faydasının olacağı düşünülmüştür. Okuyucular, bilgi ve teorik içeriği birleştirerek yöntemin uygulamada nasıl işlediğini örnek aracılığıyla kolayca görebilirler. Ayrıca, yöntemin uygulamada nasıl kullanılabileceğini de görerek çözmek durumunda kaldıkları karar verme süreçlerini kolaylaştırabilirler. Dördüncüsü, çevrim içi platform olarak kurulan web sitesine üye olarak çözülmüş alıştırmaların cevaplarından yararlanabilirler ve yeni problem girişi yaparak sistemde tanımlı 27 yöntem ile herhangi bir karar probleminin çözümüne saniyeler içinde ulaşabilirler.
Abdullah Yıldızbaşı, Ahmet Aktaş, Ahmet Çalık, Aslı Çalış Boyacı, Aylin Adem, Babak Daneshvar Rouyendegh (B.Erdebilli), Barış Özkan, Billur Ecer, Burcu Yılmaz Kaya, Cevriye Gencer, Cihat Öztürk, Elif Kılıç Delice, Emel Kızılkaya Aydoğan, Emine Nur Nacar, Emre Çalışkan, Erdem Aksakal, Eren Özceylan, Ergün Eraslan, Erkan Köse, Gökhan Özçelik, Gülçin Canbulut, Hüseyin Avni Es, Mehmet Akif Yerlikaya, Mehmet Kabak, Metin Dağdeviren, Mihrimah Özmen, Neşe Yalçın, Nimet Yapıcı Pehlivan, Özer Eroğlu, Serhat Aydın, Tolga Genç, Yetkin Çınar, Yusuf Tansel İç, Bu kitapta, Çok Nitelikli Karar Verme (ÇNKV) yöntemlerinin 21 tanesi belirli bir sistematik içerisinde hem matematiksel alt yapıları hem de yönetimsel uygulamaları ile sunulmaktadır. İncelenen yöntemler: AHP, ANP, DEMATEL, ELECTRE, PROMETHEE, TOPSIS, VIKOR, MOORA, ENTROPI, COPRAS, SWARA, WASPAS, SMAA, GRA, MABAC, ORESTE, TODIM, ARAS, EDAS, CODAS, MACBETH. Kitapta, ÇNKV'de yaygın olarak kullanılan bu yöntemlerin teorik kısmı detaylı açıklanmış ve gerçek problemler için MS Excel çözümlü uygulamaları verilmiştir. Uygulamalara yayınevinin internet sitesinden kolayca ulaşılabilmektedir. Bazı ÇNKV yöntemleri için ücretsiz/ücretli yazılımlar mevcut olsa da okuyucuların teorik kısmını özümsedikten sonra MS Excel çözümlü uygulamaları incelemelerinde fayda bulunmaktadır. Hâlihazırda mevcut yazılımı olmayan yöntemlerle yapılacak uygulamalar için kitap ile birlikte sunulan MS Excel çözümlü uygulamalar, problem özelinde geliştirilebilir. Yazılımı olan yöntemler için ise bu süreci bitiren araştırmacılar/yöneticiler, yazılımların sonuçlarını kolaylıkla yorumlayabilir ve analiz edebilir.

“Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri: MS Excel® Çözümlü Uygulamalar kitabını, bu alanda şimdiye kadar yayımlanmış en kapsamlı kitaplardan biri olarak değerlendiriyorum. Kitapta, en çok bilinen ve kullanılan yöntemlerden son yıllarda geliştirilmiş birçok yeni yönteme kadar geniş bir yelpazede ele alınmış ve konunun uzmanları tarafından hazırlanmış 22 adet bölüm bulunmaktadır. Her bir bölümde güncel konular üzerine hazırlanmış çözümlü problemlerin bulunması kitaba ayrı bir değer katmaktadır. Türkçe bilim dilinde hazırlanmış böyle nitelikli bir çalışmanın yapılmış olması beni gerçekten memnun etmiştir.
Kitabın editörlüğünü yapan Prof. Dr. Mehmet Kabak ve Doç. Dr. Yetkin Çınar'ı farklı üniversitelerde çok kriterli karar verme konularında çalışan uzmanları bir araya getirmekteki başarılarından dolayı tebrik ediyorum. Her biri başarılı şekilde hazırlanmış bölümlerin yazarlarını, Türk bilim dünyasına yapmış oldukları katkıdan dolayı kutluyorum. Kitabın hazırlanma sürecinde emeği geçmiş tüm hakemlere teşekkür ediyorum.”
Prof. Dr. Cengiz Kahraman
İTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü
“Karar verme, insanın her an karşı karşıya kaldığı bir seçme ve nitelendirme işlemidir. Ele alınan kararın boyutuna göre sistematik bir analitik akışa ciddi seviyede ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca karar probleminin ekosistem içerisindeki kriterler ile beraber dikkate alınması ve bu kriterler nezdinde değerlendirilmesi ,kararın doğruluğu ve geçerliliği açısından büyük önem arz etmektedir. Bu kitap kapsamında; karar sürecinin sistematik bir şekilde ele alınması, en uygun yöntemin belirlenmesi ve sistematik bir analitik akış ile değerlendirilmesi başarılı şekilde gerçek hayat uygulamaları ile ele alınmıştır. Özellikle analitik karar verme yaklaşımları detaylı ve anlaşılabilir bir şekilde izah edilmiştir. Kitabın karar sürecinde yer alacak her değerlendirici için önemli bir başvuru kaynağı olacağını, bu süreci irdelemek isteyen öğrenciler için de bir başyapıt olacağını düşünüyorum.”
Prof. Dr. İhsan Kaya
Yıldız Teknik Üniversitesi
Ahmet Aytekin, Fatih Ecer, Gözde Koca, İrfan Deli, Mahmut Bakır, Melih Yücesan, Muhammet Gül, Ömer Faruk Görçün, Sema Kayapınar Kaya Çok kriterli karar verme, karmaşık gerçek yaşam problemleriyle başa çıkmak için kullanılan bir modelleme ve metodolojik araç olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte, karşılaşılan problemlerde karar vericiler, eksik ve muğlak bilgilerle karşı karşıya kalmaktadırlar, çünkü bu problemlerin nitelikleri genellikle bu tür bilgileri içerir. Dolayısıyla kesin sayılar temelli klasik mantık böylesi durumlarda yetersiz kalır. 1965 yılında Lotfi Zadeh, bu sorunu aşmak için bulanık küme teorisini geliştirdi. Bulanık kümeler, insan bilgisinin modellenmesine ihtiyaç duyulduğunda oldukça etkin çözümler üretir. Yaklaşık altmış yıllık sürede bulanık kümeler mühendislik, işletme, sağlık, ekonomi gibi çeşitli alanlarda çok kriterli karar problemlerine yönelik uygulama alanları bulmuştur. Çok kriterli karar verme yöntemlerinin bulanık küme uzantılarını ve uygulamalarını konu alan bu kitap ise on bölümden oluşmaktadır.
Bu kitabın, çok kriterli karar verme alanında bulanık kümelerin türevlerinin nasıl kullanılabileceğine ışık tutacağını ve gelecekteki araştırmalar için yararlı fikir ve kaynak sağlayacağını ümit ediyoruz. Ayrıca kitap, endüstri mühendisliği ve işletme bölümlerinde verilen yöneylem araştırması, karar analizi, sayısal yöntemler vb. derslerde kaynak olarak kullanılabilecek niteliklere sahiptir.
Ali Tanış Günümüzde işgörenlerin günlük yaşamlarının büyük bir bölümü iş ortamında geçmektedir. Sağlıklı ve güvenlikli çalışma ortamı, işgörenlerin motivasyonunu yükseltmekte ve işlerinden tatmin olmalarını sağlamaktadır.
İş yaşamı tekdüze parametrelerden ziyade çok boyutlu kriterlere göre dizayn edilmektedir. Ulusal ve uluslararası piyasalarda çok kültürlü örgütlerin oranı gittikçe artmakta ve işgörenler, farklı kültür ve anlayıştaki iş arkadaşları ile aynı örgüt iklimini paylaşmaktadırlar.
Örgütlerde farklılıkların yönetimi, işgörenlerin fiziksel/psikolojik özellikleri ile etnik/kültürel farklılıklarının dikkate alınmasını vurgulamakta ve onların işe/örgüte karşı tutum ve davranışlarının organize edilmesini ifade etmektedir.
İş yaşamında açık iletişim kanallarının oluşturulması, adil yönetim ve detaylandırılmış rol gerekleri çatışmayı azaltmakta, örgütsel uyuma katkı sağlamakta ve verimliliği arttırmaktadır.
Pelin DÜNDAR Kaliteli, zamanında ve uygun maliyetli sonuçlar elde edebilmenin yolu bütünün onu oluşturan parçalardan daha fazla anlam yüklü ve bir o kadar da değerli olduğunu idrak etmekten geçmektedir.
Bütünü temsil eden sinerji; nefes aldığımız her nokta da keza doğanın her kesitinde mevcuttur. Dikkatli yapılan gözlemlemeler, bileşenlerin, parçaların, unsurların hatta ve hatta canlıların birbirlerinden aldıkları güçle çok daha büyük oluşumlara zemin hazırlayabildikleri gerçeğini göstermektedir.
Çözümlerin Ortak Şifresi: Sinerji ismini verdiğim bu kitap; altı çizilen rasyonel gerçekliğe dikkatleri çekmek ve pek çok soruna çözüm getirme noktasında da sinerji olgusunun adeta ortak bir şifre vazifesi gördüğü gerçeğini, seçilen farklı konulara bağlı kavramlar ve örnekler paralelinde irdelemek gerekçesiyle yazılmıştır.
Belirlenen konuya ilişkin sinerji hususunda hassasiyet gösterilmesi gereken bazı noktalar da değişmekte hiç şüphesiz. Ancak bunları öğrenmek veya anımsamak için sayfaları çevirmek gerekmekte…
Hakan Eygü Günümüzde pek çok alanda yaygın olarak kullanılan olasılık ve istatistik alanları, anlaşılması zor teoremler içermekte ve öğrenciler tarafından karmaşık bulunmaktadır. Dolayısıyla bu kitabın amacı; üniversitelerin başta fen, sosyal, sağlık olmak üzere tüm bölümlerinde eğitim gören öğrencilere, olasılık ve istatistik alanlarını kolay anlaşılabilecek bir anlatımla ve sade bir dil kullanarak daha kolay öğretebilmektir. Bunu sağlayabilmek için kitabın bölüm içlerinde ve bölüm sonlarında günlük hayattan birçok çözümlü örnek verilmiştir.
Kitap, üniversitelerin birçok bölümünde genelde iki dönemde okutulan Olasılık ve Matematiksel İstatistik derslerinin içeriklerine uygun olarak hazırlandığı için lisans seviyesinde ders kitabı, lisansüstü programlarda da yardımcı kaynak olarak kullanılabilir.
Çiğdem Çakır, Metin Özkan Liderlik, “her insanın doğuştan var olan potansiyelini ortaya çıkarma” ve bunu kullanma süreciyle ilgilidir. Alan yazına göre iyi bir lider olabilme, “iyi bir insan olabilme süreci” olduğu kadar çalıştığı kurumu ve çalışanlarını belli bir amaç doğrultusunda yönlendirme kabiliyetine sahip insan tipolojisine göndermede bulunur. Dağıtılmış liderlik ise kurumlarda tek bir kişiyi aramak yerine bütün paydaşların hâlihazırda var olan potansiyelini birlikte kullanabilme, sinerji üretebilme ve geliştirme sürecini öne çıkarır. O bakımdan yeni okul liderlerinin, bütün okul paydaşlarının birlikte çalışabilme kapasitesini geliştirmeye odaklanması gerekmektedir. Bu kitap; dağıtılmış liderliğin ne olduğunu ve önemini, ayırt edici unsurlarını, öncülerini, boyutlarını, uygulanmasına etki eden değişkenleri farklı açılardan ele almaktadır.
Kitabın başta okul yöneticileri ve öğretmenler olmak üzere, eğitimde politika yapıcılar ve eğitimle ilgilenen herkese farklı ve yeni bakış açıları kazandırması beklenmektedir.
Bilgehan Tekin, Derya Yayman, Dr. Emre Bilgin Sarı, Duygu Hıdıroğlu, Erdal Şen, Esin Ceylan, Esra G. Kaygısız, Gözde Mert, İbrahim Yıkılmaz, Kadir Özdemir, Kazım Karaboğa, Kübra Mert, Mine Aksoy, Mustafa Aslan, Mükerrem Bahar Başkır, N. Tülin İrge, Nour El Hoda Tarabah, Nuran Varışlı, Osman Özdemir, Osman Yılmaz, Remzi Reha Durucasu, Semih Serkant Aktuğ, Serhat Erat, Serkan Demirdöğen, Sibel Aydoğan, Ufuk Karadavut, V. Lale Tüzüner, Vasfi Kahya, Yüksel Yalçın In today's world, information is one of the most important resources in the management of individuals, institutions, societies and systems. When considered in this regard, concepts in the field of management have a more vital value with the development of digitalization and the increase in its domain. At this point, information management stands out and becomes increasingly important. The evaluation of variables such as human, process, structure, technology and culture, which have a very valuable place in the field of management, using data, information and knowledge, emerges as a very important reality.
Relatively increasing competition in economic activities has an important place in determining and implementing strategies of all institutions and organizations, global, national and local.
In order to be sustainable, the design of innovative and creative structures and processes using information management systems and applications forms the foundations of the future ecosystem.
The production and processing and use of information are considered as one of the most important ways of creating value within the scope of the new paradigm emerging as a result of developments in information, communication and production technologies. The ecosystem of the information society comes to life on this basis.
In this study, the application areas of the relevant conceptual framework and different variables are explained in three main sections, which are considered as ‘’data, information and knowledge”.
Salih Güney Davranış Bilimleri, kendilerini tanımak, sergilenen tutum ve davranışların nedenlerini anlamak, insan ilişkileri alanında kişisel gelişimlerini tamamlamak isteyen herkesin yararlanacağı bir kitaptır. Kitap, 19 üniteden oluşmaktadır. 1 ve 2. ünitelerde davranış bilimlerinin gelişimi ve temel kavramları, 3, 4, 5 ve 6. ünitelerde kültür, kültürel değişme, sosyal etki ve uyma davranışı, sosyal yapı, sosyal ilişki ve sosyal kurumlar üzerinde durulmuştur. 7 ve 8. ünitelerde öğrenme ve algılama, 9. ünitede sosyal gruplar, 10 ve 11. ünitelerde duygusal zekâ , kişilik ve benlik konuları detaylı olarak açıklanmıştır.
12. ünitede tutum ve ön yargı, 13, 14 ve 15. ünitelerde bireysel iletişim, uyum sorunları ve savunma mekanizmaları, davranış bozuklukları, 16, 17 ve 18. ünitelerde stresle başa çıkma yöntemleri, motivasyon ve liderlik, 19. ünitede ise zaman yönetimi konuları üzerinde detaylı bir şekilde durulmuştur.
Güncel örneklerle zenginleştirilmiş ünitelerde, okuyan herkesin kolayca anlayabileceği sade bir dil kullanılmıştır.

Salih GÜNEY, Birecik’te doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Birecik’te tamamladı. Birecik Lisesini birincilikle (Ed. Bölümünü) bitirdi. 1980 yılında Hacettepe Üniversitesi, Sosyoloji Bölümünden mezun oldu. Kuleli Askeri Lisesinde Sosyoloji ve Mantık dersleri veren Güney, 1986-1987’de İstanbul Üniversitesi, İşletme Fakültesi Davranış Bilimleri Anabilim Dalında yüksek lisans eğitimine başladı ve Ekim 1987’de bitirdi. Şubat 1988’de doktora programına başladı ve Kasım 1990’da doktor unvanını aldı. 1991 yılında Kara Harp Okuluna tayin oldu. 1995 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesinde Yabancı Dil Kursunu bitirdi. 2003 yılı atamalarında Eğitim Yöneticisi ve Öğretmen Yetiştirme Okulu Öğretim Başkanı oldu. 2005 atamalarında Kara Harp Okulu Temel Bilimler Bölümünde Sosyal Dersler Anabilim Dalı Başkanı oldu. 24/09/2007 tarihinden itibaren İstanbul Aydın Üniversitesi İşletme Bölümünde Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalında tam zamanlı öğretim üyesi olarak yeni görevine başladı. Kara Harp Okulunda Davranış Bilimleri ve İletişim Teorisi, Polis Akademisinde Adalet Psikolojisi, Şükrü Balcı Polis Meslek Yüksekokulunda Problem Çözme Teknikleri, Jandarma Eğitim Okulları Komutanlığında Davranış Bilimleri ve Halkla İlişkiler, GATA Hemşirelik Meslek Yüksekokulunda Sosyolojiye Giriş, GATA Sağlık Astsubay Meslek Yüksekokulunda Davranış Bilimleri, Hacettepe Üniversitesi Vakfında Motivasyon, Liderlik ve İletişim derslerini de vermiş olan GÜNEY, 1997 yılında doçent oldu. İş kazaları, motivasyon, liderlik, yönetim, örgüt kültürü, insan psikolojisi, stresle başa çıkma yöntemleri, iletişim, kişilik, iş tatmini, duygusal zekâ, yönetim psikolojisi, toplam kalite ve kriz yönetimi, girişimcilik alanlarında makaleleri yayımlandı.
Hâlen İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ’nde Davranış Bilimleri, Örgütsel Davranış ve Değişim Yönetimi, İşletmeye Giriş, Stratejik Yönetim, İnsan Kaynakları, Tüketici Davranışları, Müzakere Teknikleri derslerini vermeye devam etmektedir.

KİTAPLARI
1. Davranış Bilimleri ve Yönetim Psikolojisi Terimler Sözlüğü, Ankara, 1998.
2. Davranış Bilimleri Açısından Atatürk’ün Liderliği, Ocak Yayınevi, Ankara, 1999.
3. Davranış Bilimleri, Nobel Yayınevi, Ankara, 2000.
4. Yönetim ve Organizasyon El Kitabı, Nobel Yayınevi, Ankara, 2000.
5. Yönetim ve Organizasyon, Nobel Yayınevi, Ankara, 2001.
6. Yönetim Tarzımıza ve Davranışlarımıza Yön Veren Özlü Sözler, Siyasal Yayınevi, Ankara, 2002.
7. Açıklamalı Yönetim-Organizasyon ve Örgütsel Davranış Terimler Sözlüğü, Siyasal Yayınevi, Ankara, 2004.
8. Sosyal Psikoloji, Nobel Yayınevi, Ankara, 2009.
9. Örgütsel Davranış, Nobel Yayınevi, Ankara, 2011.
10. Liderlik, Nobel Yayınevi, Ankara, 2012.
11. İnsan Kaynakları Yönetimi, Nobel Yayınevi, Ankara, 2014.
12. Sosyal Psikoloji 2, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum, 2015.
13. Temel ve Genel İşletme (Nobel Yayınevi, Ankara, 2020)
Nihat Aytürk İş ortamında ve sosyal yaşamda insan ilişkilerinin ve sosyal etkinliklerin temeli her ülkede örf ve âdet, âdâb-ı muâşeret; saygı, görgü ve nezaket denilen davranış kurallarıdır. Bu kurallar ailede, toplumda ve iş hayatında sevgi, saygı, anlayış ve hoşgörü içinde birlikte yaşamanın ve çalışmanın hukuksal, sosyal, kültürel ve etik normlarıdır. Bu kuralları bilen, yaşadığı toplumda ve iş hayatında bu kurallara uyan kişiler daima fark edilir; takdir edilir, sevilir, sayılır; başarılı ve saygın iyi bir insan olurlar.
Türkiye'de; iş ortamında ve sosyal yaşamda uygulanan davranış kuralları ve sosyal etkinlikler (kutlamalar, merasimler, ziyaretler, davet ve ziyafetler) ile insan ilişkilerinin temeli olan saygı, görgü, nezaket ve giyim kuralları bu kitapta ”Davranış Sanatı” olarak ele alınmış; Türk toplumunun sosyal ve kültürel yapısına uygun olarak örneklerle açıklanmıştır.
Suna Tevrüz - İnci Erdem - Tülay Bozkurt İnsanı konu alan, gerek birey olarak gerekse sosyal ve iş ortamında onun davranışlarını inceleyen bu kitabın temel amacı; çalışma yaşamına girmiş ve girecek olanlara insan davranışlarının çeşitli yönleri hakkında bilgi sunmaktır.
Yazarlara, kitabın içinde yer alan konuların seçiminde öğrencilerin sordukları sorular ve onların anlattıkları yönlendirici olmuş ve yazarları Türkçe literatürdeki bazı boşlukları doldurmaya sevketmiştir. Bu açıdan sınırlı konular içinde kalsa da temelinde insanın yer aldığı alanlarda bu kitap, öğrenciler için önemli bilgiler veren tamamlayıcı bir kaynaktır.
Bu kitap; konuların işlenişi ve davranışların bireysel, sosyal ve kurumsal düzeylerde ele alınışı açısından insan davranışıyla ilgilenen, onu ve kendini anlamak isteyen herkes için ilgi çekici ve katkı sağlayıcıdır.
Şerife Kuzgun 21. yüzyılın yıkıcı, yoğun ve değişken rekabet koşullarında işletmelerin sürdürülebilirlik performansı, işletmelerin varlıklarını devam ettirebilmelerinin yanı sıra gezegenimizin makro boyuttaki sorunları aşabilmesi ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için de kilit bir rol oynamaktadır. Özellikle 1970 ve sonrasındaki yıllar, dünya genelinde politikalarda yaşanan değişimler, artan rekabet ile insan, çevre, kalkınma ve ekonomi konularının dengeli yönetilmesi üzerinde tartışmaların hız kazandığı yıllardır. Ayrıca zor koşullar altında bazı işletmelerin diğerlerinden daha güçlü olması, zorluklarla başa çıkabilme yetenekleri, daha önce yaşanan benzer zorluktaki olayların yeni olayları çözme becerilerine olan katkısı gibi konular artık daha sık irdelenmektedir. Bu çerçevede belirsizliklerin yoğun olduğu bu yeni düzende, işletmelerin sürdürülebilirliği sağlayabilmelerinde; yeşil yenilik faaliyetlerinde bulunmaları, yeşil davranışlar göstermeleri, dayanıklılık kapasiteleri önem kazanmaktadır.
Bu çalışma, 2020 yılı Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu (İSO Birinci 500 ve İSO İkinci 500) listesinde yer alan firmalarda çalışan yöneticilerin katılımıyla ve anket yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Literatürde daha önceki çalışmalarda araştırılmayan birkaç boşluğu dolduran bu çalışmada; örgütsel dayanıklılık kapasitesi ve algılanan yeşil örgütsel davranışın yeşil yenilik ve sürdürülebilirlik performansı üzerindeki etkilerinin yanı sıra yeşil yeniliğin sürdürülebilirlik performansı üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Ayrıca yeşil yeniliğin sürdürülebilirlik performansı ile olan ilişkisinde ve örgütsel dayanıklılık kapasitesinin yeşil yenilik ile olan ilişkisinde çevresel belirsizliğin düzenleyici etkisi incelenmiştir. Teorik ve pratik açıdan ele alınan bu çalışma; özel ve kamu sektörü yöneticileri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, uygulayıcılar, danışmanlar gibi geniş bir disiplinlerarası kitleye yönelik bilgiler içermektedir.
Ali Bayram, Arzu Uğurlu Kara, Berat Çiçek, Edip Doğan, Emine Karakaplan Özer, Erman Akıllıbaş, Erman Kılınç, Gökhan Kenek, İbrahim Yalçın, İnan Kaynak, Kadir Aktaş, Meral Çalış Duman, Neslihan Şimşek Ilkım, Osman Benk, Resul Güleç, Seda Bahadır, Seval Aksoy Kürü, Vedat Almalı Organizasyonların amaç ve hedeflerine ulaşmasında liderler ve davranışları hayati öneme sahiptir. Kendi çıkarlarını önceleyen ve ferdî hareket eden liderler, birçok olumsuzluğa sebep olabilirken, ortak yaşamın kazanımlarından olan kültürel değerleri benimsemiş ve birlikte hareket etmeyi ilke edinmiş liderler hem kendileri hem de organizasyonları için faydalı çıktılar sunabilmektedir. Buradan hareketle hayatın tüm alanları için önemli olan değer kavramı, bu kitapta liderlik kavramıyla birlikte araştırılmıştır. Alan yazınında liderlik çalışmalarına sıklıkla rastlanmaktadır fakat değer temelli liderliği konu alan çok az çalışma bulunmaktadır. Kitapta; demokratik, hizmetkâr, fedakâr, karmaşık, paylaşılan, ruhsal, otantik, etik, bilgi odaklı, babacan, ilham verici, yenilikçi, küresel, mizahi ve sorumlu liderlik kavramları değer temelli olarak ele alınmıştır.
İsa Yılmaz İslam iktisadının temel kurum ve meselelerinin ele alındığı kitaplardan oluşan Cep Kitapları dizisinin beşinci kitabı olan bu eserde değer konusu teorik ve pratik boyutlarıyla birlikte her seviyeden insanın anlayacağı bir içerikte anlatılmaya çalışılmıştır. Günümüz dünyasında kapitalizm olarak adlandırdığımız, küresel düzeyde egemen hale gelmiş, evrensel nitelikte ve alternatifsiz görünen bir iktisadi anlayış hâkimdir. Dolayısıyla, modern dünyanın içine doğmuş insanlar olarak iktisadi ilişkilerimizi kapitalist üretim, tüketim ve dağılım tekniklerinin bizim için belirlediği sınırlar içerisinde kuruyoruz. Zorunlu olarak hâkim iktisadi anlayışın diliyle konuşmaktan ve pratik üretmekten başka alternatifimiz olmadığını düşünüyoruz. Oluşturulan bu dilde bazı kavramların toplum içerisinde yerleşmesinin tarihsel bir sürece ve bağlama sahip olduğunu ve bunların sürekli bir anlam değişimi ve dönüşümüne uğramaya devam ettiğini göz ardı ederek bu kavramlara tarih üstü bir rol atfedebiliyoruz. Bu tutum bizi iktisadi ilişkilerde edilgen hale getirmekte ve alternatif iktisadi sistemlerin inşası konusunda elimizi kolumuzu bağlamaktadır. Bu eser iktisatta temel kavramların yeniden yorumlanmasını esas alan Cep Kitapları dizisinin bir parçasıdır. İktisadın en önemli kavramlarından biri olan değer kavramını ele alan çalışma ile pek çoğumuz için sorgusuz sualsiz kabule dayanan "değer bağımsız" bir iktisat düşüncesinin iktisadi açıdan ne anlam ifade ettiği, bu düşüncenin gündelik ilişkilerimize etkisi ve mevcut iktisadi anlayışın ötesinde değer yüklü bir iktisadi sistemin inşası için başlangıç noktaları ele alınmaktadır.
Arif Yıldız, Burak Leblebicioğlu, Gülsüm Vezir Oğuz, İlknur Bilgen, İnci Erdoğan Tarakçı, Kazım Kılınç, Meysure Evren Çelik Sütiçer, Pınar Bacaksız, Ramazan Aslan, Sadık Çalışkan, Sema Mercanoğlu Erin, Vahap Önen, Yavuz Akçi Bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı, müşterinin her zamankinden daha değerli görüldüğü bu dönemde, uygun pazarlama anlayışının benimsenmesi ve uygulanması büyük önem arz etmektedir. Günümüz pazarlama dünyasında her geçen gün yeni anlayışların ortaya çıkması, araştırmacıların da bu yaklaşım ve anlayışları yakından takip etmesini gerekli kılmaktadır.
Kitabın hazırlanma nedeni; işletme yöneticilerinin, pazarlama elemanlarının, araştırmacıların ve ilgili diğer paydaşların yararlanabilecekleri, günümüz yeni pazarlama yaklaşımları hakkında bilgi edinebilecekleri bir kaynak oluşturmaktır. Bu kitap; Doç. Dr. Yavuz AKÇİ editörlüğünde hazırlanmış olan “Değişen Pazarlama Anlayışı: Yeni Pazarlama Yaklaşımları” kitabının devamı niteliğindedir. Bir önceki kitapta ele alınan 13 farklı pazarlama anlayışının ardından, yine birbirinden önemli 13 farklı pazarlama anlayışı ve konusuna bu kitapta yer verilmiştir. Bu kapsamda; İslami pazarlama, içsel pazarlama, sinsi pazarlama, sosyal medya pazarlaması, ağ pazarlama, holistik pazarlama, sürdürülebilir pazarlama, influencer pazarlama, mobil pazarlama, izinli pazarlama, pazarlama 4.0, pazarlama araştırmalarında etnografi, pazarlama-lojistik bütünleşmesi, kitapta kapsamlı olarak ele alınan bölümleri oluşturmaktadır.
Türkiye'nin farklı üniversitelerinde görev yapan, alanında uzman birçok akademisyenin, deneyim ve bilgilerinin kaleme aldığı bu çalışmayı okurlarıyla buluşturmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyor, keyifli okumalar diliyoruz.