İktisat Teorisi \ 2-3
Ömer Yılmaz - Merter Akıncı İktisadi büyüme, iktisat biliminde uzun yıllar güncelliğini koruyan ve teorik temelleri üzerine yeni düşünce akımlarının ortaya konulabileceği bir alandır. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren ülkelerin zengin ve fakir olmaları biçiminde bir ayırıma gidilmesi ve her iki grup ülke arasındaki gelişmişlik farkının giderek açılması, büyüme ve kalkınma konularına olan ilgiyi de artırmıştır. Temelde iktisadi büyüme ile birlikte ülkelerin üretim ve tüketim yönünden refahlarını yükseltmelerine bağlı olarak, iktisadi büyüme dinamiklerinin neler olduğunun ve bu dinamiklerin büyüme üzerindeki etkilerinin belirlenebilmesi, farklı sistematik fikirler yardımıyla ortaya konan büyüme modelleri çerçevesinde açıklanmaya çalışılmıştır.
Temel olarak iktisadi büyüme ve bununla ilgili olan kavramlar ile geçmişten günümüze kadar ortaya atılan büyüme teorilerinin ayrıntılı olarak incelenmesine dayanan bu eserde; Cumhuriyet döneminden itibaren Türkiye ekonomisindeki büyüme dinamikleri ele alınmakta ve büyüme süreci üzerinde etkili olan makroekonomik faktörler uygulamalı olarak analiz edilmektedir. Geniş kapsamından dolayı bu çalışmanın, lisans ve lisansüstü düzeyde eğitim gören öğrencilere faydalı olabileceği açıktır.
Arif Ersoy İktisadi faaliyetleri yönlendiren ve iktisadi sorunlara çözüm arayan ünlü iktisatçıların görüşleri, bu eserin sınırlı çerçevesi içinde okuyuculara aktarılmaya çalışılmaktadır. Aslında bütün insanlar, iktisatçı olmasalar bile, kendi bilgi ve çevrelerine göre iktisadi davranırlar. Bu nedenle de bugün olduğu gibi her çağda ve dönemde insanlar, iktisadi konularla ilgilenmişler ve iktisadi sorunlarına çözüm aramışlardır. İktisat bilimi, çalışma ile yaşama, üretim ile tüketim ve arz ile talep arasında denge kurallarını içeren bir sosyal bilimdir.
Eser; iktisat bilimini öğrenmek isteyen öğrencilere, iktisadi teorilerin kimler tarafından, ne zaman ve hangi ortamda geliştirildiği hakkında özet bilgi sunmaktadır. İktisadi konular hakkında araştırma yapmak isteyen ve bilgilerini artırmaya gayret edenlere de yardımcı bilgi ve yararlanılacak kaynak niteliğindedir. İktisat politikası geliştirmek ve iktisadi faaliyetlerin işleyişini tahlil etmek isteyenlere de ünlü iktisatçıların tahlil yöntemleri hakkında bilgi vermeyi hedeflemektedir. Eserde düşünürlerin önerdiği yol haritasını takip eden okuyucular, karşılaştıkları iktisadi sorunları daha iyi değerlendirebilirler; sorunlarına çözüm üretmeye çalışabilirler.
Yeni iktisat teorileri geliştirme amaç ve gayreti içinde bulunan araştırmacılar, ünlü iktisatçıların iktisadi faaliyetleri nasıl tahlil ettiklerini ve nasıl çözümler ürettiklerini göz önünde bulundurarak hedeflerine ulaşabilirler.
Mevlüt Tatlıyer İktisat bilimi, 1929 Buhranı ve akabinde Keynes'in Genel Teori'sinin yayınlanmasıyla birlikte tabiri caizse savaş alanına dönmüş ve bu süreçte makroekonomi disiplini doğmuştur. 1940'lı yıllarda ise Keynesçi iktisatçıların mihmandarlığında iktisat biliminde bir konsensüs (Neo-Klasik Sentez-NKS) ortaya çıkmıştır. Fakat NKS 1970'lerde yıkılmış ve yerini iktisatçılar arasında derin görüş ayrılıklarının yaşandığı bir iklim almıştır.
1980'li ve 1990'lı yıllarda görüş ayrılıkları önemli ölçüde ortadan kalkmış ve iktisatçılar arasında yeni bir konsensüs (Yeni Neo-Klasik Sentez-YNS) hâsıl olmuştur. Öte yandan, bu süreçte yaşanan birçok ekonomik krizin yanı sıra, dünyayı kasıp kavuran 2008 Krizi dolayısıyla YNS'nin iktisat politikası ciddi eleştirilere uğramaya başlamıştır.
YNS'nin iktisat politikası önerilerinin; bir taraftan ekonomik krizlere kapı aralaması, diğer taraftan da bu krizlerden çıkma noktasında faydasız olduğunun görülmesi YNS'nin iktisat teorisi anlayışında ve temel iktisat politikası önerilerinde önemli bir dönüşüm yaşanması gerektiğini göstermiştir.
Bu kitap yaşanan dönüşümleri ve bu dönüşümlerin para ve maliye politikasına yansımalarını tarihsel bir perspektifle ortaya koyma hedefiyle ele alınmıştır. Kitap, özellikle iktisatçılar olmak üzere tüm sosyla bilimciler ve sosyal bilimlerle ilgilenen herkese hitap etmektedir.
Ali Çetinkaya, Bülent Diclehan Çadırcı, Erdemalp Özden, Gürkan Bozma, İbrahim Orkun Oral, İlyas Kays İmamoğlu, Kübra Bozma, Mehmet Bulut, Merve Kocaman, Meryem Kıl, Mustafa Tekdere, Müge Manga, Ömer Faruk Gültekin, Selda Özkılbaç, Selim Başar, Sema Yaşar, Tuba Şahinoğlu, Turgut Bayramoğlu, Yeşim Kubar, Yılmaz Onur Ari, Yusuf Bilgin, Zeynep Karaca İktisat literatürü, konu bakımından oldukça zengin bir alandır. Bu bağlamda, söz konusu alana katkı sağlamayı amaçladığımız “İktisadi Konular Üzerine Seçme Yazılar” adlı kitabımızda, hem geleneksel konular güncel bazda ele alınmış hem de yeni çıkan kavramlar üzerinde durulmuştur. Türkiye ve dünya ekonomisi açısından önem arz eden iktisadi konuların yer aldığı kitapta; orta sınıflarda oluşan yeni talepler, orta gelir tuzağı, karanlık turizm, sistem dinamiği, bölgesel refah kavramı, hizmet sektörünün en temel kolu olan turizm sektörü, araştırma ve geliştime faaliyetlerinin desteklenmesine ilişkin istihdam teşviki uygulaması, dolarizasyon, enflasyon, faiz, parasal ekonomik göstergeler, ekonomik politika belirsizliği, işsizlik, enerji tüketimi, ekonomik büyüme, kirliliğin iktisadi etkileri, Covid-19'un ekonomik etkileri, çekirdek enflasyon, yeşil ekonomik büyüme, yükselen ekonomilerde yapısal politika zorlukları ve gelir dağılımı eşitsizliği gibi konular irdelenmiştir.
M. Umer Chapra İslam’ın neredeyse tüm Müslüman ülkelerde yaşamakta olduğu diriliş, İslam’ın öngördüğü türde bir refahı gerçekleştirebilmek ve insanların karşılaştığı çeşitli problemleri özellikle de iktisat alanındakileri çözebilmekiçin sunması gereken programın açık ve bütüncül bir resmine duyulan bir ihtiyaç yaratmıştır. Özellikle ilgi odağı olan nokta ise, dünya genelinde çoğu ülkenin karşı karşıya olduğu makroekonomik ve dış dengesizlikleri üstesinden gelinebilecek sınırlara çekecek aynı zamanda tam istihdamı mümkün kılacak, yoksulluğu ortadan kaldıracak, ihtiyaçları karşılayacak ve gelir ve servet eşitsizliklerini en aza indirecek bir stratejidir. Müslüman ülkeler kapitalizmin, sosyalizmin ve refah devletinin seküler dünya görüşleri çerçevesinde bu tür strateji üretebilirler mi? İslam hedeflerine ulaşmalarında onlara yardımcı olabilir mi? Eğer olabilirse, İslamî öğretiler nasıl bir politika paketi sunmaktadır? Bu kitap, bu ve diğer ilişkili sorulara cevap aramaktadır.
Kitap seküler temelli tasarımlar olan kapitalizm, sosyalizm ve refah devletine ilişkin eleştirilerine ilaveten busistemlerin başarısızlıklarına dair İslamî bir perspektif oluşturması açısından özgün bir eserdir. Kur’an’ın öğretilerini modern ekonomi ile bir araya getirerek İslam iktisadının İslam’ın öngördüğü iyilik halini gerçekleştirmek için ne sunması gerektiğine dair net ve entegre bir çerçeve sunmaktadır.
Alper Gedik, Aslı Kavurmacı, Ayla Hançer, Derya Onocak, Ebru Kangal Erdem, Ebru Moğulkoç, Efe Can Kılınç, Esra Demircioğlu, H. Enes Erkoçak, İsmail Akbal, İsmail Safi, Merve Kulak, Metehan Ortakarpuz, Mukaddes Güler, Mustafa Kartal, Nazan Şahbaz Kılınç, Neslihan Arslan, Nisa Er Çakmaktepe, Özge Özbek, Sefa Onut, Seyfettin Caner Kuzucu, Yağmur Kayabaşı, Yelda İnanç, Yunus Ceran Farklı araştırmacıları bir araya getiren bu kitap; literatürde yer alan konuların iktisadi, finansal ve yönetimsel olarak yeni bir bakış açısıyla değerlendirilmesine imkân vermektedir.
On beş bölümden oluşan kitapta; ekonomik kırılganlık, işgücü piyasası, dış ticaret, girişimcilik, bölgesel kalkınma, muhasebe hileleri, işletme bilgi sistemi, stok muhasebeleri, Covid - 19 salgını, sağlık iletişimi ve kamu yönetimi gibi konular güncel bakış açısıyla ele alınmıştır.
Kitabımızın bu alanlarda araştırmalar yapan herkes için çok yararlı bir kaynak olacağı düşünülmektedir.
A. Dinç Alada, Altuğ Yalçıntaş, Bahar Araz, Derya Güler Aydın, Hüseyin Özel, M. Aykut Attar, Metin Sarfati, Nilgün Dai Çokça, Ragıp Ege, Vedat Ulvi Aslan Bilim felsefesindeki son yüz elli yıllık gelişmelere bakıldığında, sosyal bilimlerin yönteminde esas olarak doğa bilimlerinin yönteminin hâkim olduğu görülmektedir. İleri düzeyde matematik ve teknik kullanılarak ilerlediği düşünülen iktisadın felsefeden kopuşu, yirminci yüzyıl iktisatçıları ve diğer sosyal bilimciler tarafından eleştirilmiş ve bu eleştiriler, sosyal bilimlerde doğa bilimlerinden farklı epistemolojik ve ontolojik arayışlara yol açmıştır. Özellikle ontolojik hermeneutiğin gelişimi ile birlikte, iktisadın araştırma konusu ve içeriği, birey ve toplum arasındaki karşılıklı ilişki üzerinden yeniden sorgulanmaya başlanmıştır.
Gerek iktisat ve diğer sosyal bilim alanlarına gerekse bilim felsefesine ilgi duyan okurlara yönelik olarak hazırlanan bu kitapta, iktisadın temel araştırma konusu olarak birey ve toplum arasındaki karşılıklı dinamik ilişkinin doğası, farklı dönem ve düşünürler özelinde tartışmaya açılmış ve böylece iktisada ontolojik bir boyut kazandırılmaya çalışılarak ana akım iktisadın metodolojisine eleştirel bir bakış açısı sunulmuştur.
Recep Kök, Mehmet Çetin Bir bilim dalı olarak iktisat, insanın tüketimden sağladığı fayda ve hazzın, üretimde katlanılan zahmetin ve kullanılan sermayenin ölçüsünü bilmeyi etkin bir şekilde öğretiyor ve fakat bir insanın kendi ülkesinde ya da dünya ölçeğinde genel refahtan adil pay almasını ihmal ediyorsa o bilim sorgulanmayı da hak ediyordur. Yirminci yüzyılla birlikte sömürgecilik nitelik değiştirirken, sosyal bilimlerin gelişimi yeni metodik sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet verdi. Özellikle iktisat alanında metodolojik reçetelerin bölüşüm sorununa çözüm getiremediğine yönelik ihtilaflar daha da yaygınlaştı. Tarihçi hâlle ilgili olarak geçmişle; iktisatçı hâlle ve hâl uğruna geçmişle uğraşırken, geleceğe yönelik bir yol göstericiliği de öngörü yapabilmeye bağladı. Ancak iktisat teorisinin metodolojik konumundaki tıkanma hâlen aşılamadı. Yazarların kanaatine göre bu tıkanmışlığın aşılamamasının temel nedeni yeni “norm” geliştirme akılcılığı ile “totoloji”ye düşme korkusunun yarattığı paradoks!
Kitabın yazarları bu mesele üzerine kafa yordu: İktisadi faaliyetlerin üretim, tüketim ve mübadele boyutunu, zengin bir kaynak üzerinden tarihi ve felsefi temellendirme yaklaşımı ile inceledi. Küresel sistemin devamlılığını sağlayan çekirdek güç, ticaret ve inovasyondur. Bu çekirdek güç, günümüz finansal araçlarının desteğini de alınca, yeniden kontrol edilemez bir piyasa mekanizması doğdu. Piyasalaşma sürecinde ticaret, fiziki mal ve hizmet üretimi faaliyetine göre orantısız bir kazanç sağlayabildiği için, önce “pre-kapitalizm”, ardından ticari burjuvazinin oluşumu, daha sonrasında da yükselen devlet kapitalizminden (merkantilizmden) boyutları günümüze kadar ulaşan vahşi kapitalizm aşamasına gelindi. Dolayısıyla dünyada bilgi ve teknolojideki üstel gelişme hızının yarattığı katma değeri kontrol eden ülkelerin, modern sömürgeciliği karşısında; “iradi köleliğe” zorlanmış sözde bağımsız ülke insanlarının ya da giderek artan düzenleyici savaşların tehdidi altında ezilen ve Suriye halkı benzeri büyük göçlere maruz kalmış, sınır ötesi hareket hâlinde olan kitleler doğdu. Özellikle demokrasinin içselleştirilemediği coğrafyalarda önlenemez hâle gelen bu sürecin kaçınılmaz sonucu, nispi olarak yoksunlaşma ve karşılıklı yoksullaşmadır.
Kitap bir bütün olarak değerlendirilirse, R. Solow'un “gökten düşen elma” olarak tanımladığı iktisadi faaliyetlerden doğan zenginliğe karşılık gelen küresel “artık”ın bir kısmının dünyada genişleyen üretim tarzına katkı sağlaması, yazarların temel beklentisidir. Yazarlara göre iktisat-ahlak ilişkisinin ürünü olan daha “adil” Kısmen Uyarlanmış Bölüşüm tarzıyla örtüşecek bir evrensel hukuk düzeni mümkündür. İktisat, insanın var oluşuyla birlikte karşılaştığı temel sorunların çözümlenmesinde araç olan bir disiplin olduğu için bu kitabın ulaşmak istediği hedef kitle elbette ki erişilebilen her aydın kişidir. Özelde ise kaygı düzeyi yüksek, geleceğimizi emanet ettiğimiz iktisat okuyan öğrencilerdir. Daha özelde de kaynakların yeniden tahsisi konusunda çözüm bulmak için yol ve yöntem arayışı içinde olan politikacılardır.
Yusuf Bozgeyik Temel amacı toplumsal refah düzeyini artırmak olan iktisat politikaları, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamında etkin bir şekilde uygulanmaktadır. Özellikle 1929 ekonomik buhran ile birlikte Keynesyen görüşün savunduğu genişletici maliye politikaları tüm dünyada popüler hâle gelmiştir. 1970 stagflasyon kriziyle birlikte Keynesyen politikalar etkinliğini bir miktar yitirmiş olsa da 2008 mortgage krizi ile birlikte başta ABD olmak üzere tüm dünyada tekrar uygulama alanı bulmuştur.
Ülkelerin bütçe açığı ve kamu borçlarının hızlı bir şekilde artmasıyla birlikte kurala dayalı maliye politikaları literatürde etkin bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır. OECD ülkeleri incelendiğinde birçok ülkenin bu kuralları farklı şekilde uygulamaya koyduğu görülmektedir. Türkiye’de 2008 mortgage krizi sonrası uygulamaya konulması düşünülen kurallar, günümüzde ekonomi ve maliye bilim uzmanları tarafından tartışılmaya devam etmektedir. Bu kitapta mevcut durum değerlendirilmiş olup politika yapıcılara farklı iktisat politikaları çerçevesinde önerilerde bulunulmaktadır.
Turan Yay, Gülsün Gürkan Yay İktisat Yazıları; İktisat Metodolojisi, İktisatçılar-Yaklaşımlar ve İktisat Politikaları adlı üç bölümde toplanmış 25 makaleden oluşuyor. İlk bölümde, iktisadın kapsamı ve yönetimi ile nasıl bir bilim olduğu tartışılmakta; ikinci bölümde, 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir dizi önemli iktisatçı ya da yaklaşımın düşünceleri değerlendirmekte; üçüncü bölümde ise kapitalizmin 20.yüzyılın son çeyreğinden bu yana gösterdiği bazı somut tarihsel-kurumsal gelişim ya da dönüşümler değerlendirilmektedir.


Yazarların, çeşitli dergilerde daha önce yayımlanmış makalelerinden oluşan çalışma, öğrencilere, akademisyenlere ve iktisat ile ilgilenen her kesimden ilgiliye iktisat konusunda kapsayıcı bir bakış açısı ve analiz demeti sunmaktadır. Ders kitabı olarak kullanılabilecek eser, öğrencilerin İktisat konularında spesifik araştırmalar yapmak adına giriştikleri çalışmalarda da pusula işlevi görecektir.
İsmail Kitapcı İnsanlar iktisadi kararlar alırken her zaman rasyonel mi davranırlar? İktisadi hayatta dengeler kendiliğinden en iyi biçimde kurulur mu? İktisadi gelişme her zaman refah ve mutluluğu artırır mı? İnsanlar sınırsız milyarlarca deneyime sahip olmalarına karşın niçin sistematik hatalar yaparlar? Bilişsel önyargılarımız kararlarımız üzerinde ne kadar etkili? Çok bilenler neden çok yanılır? Beynimizin inandığı şeylere bir süre sonra niçin bedenimiz de inanmaya başlar? Farklı sorulara, sunuluş biçimlerine göre niçin farklı cevaplar ve irrrasyonel tepkiler veririz? İhtiyaçların isteklere dönüştüğü postmodern bir dünyada tüketmek insanı ne kadar mutlu eder?
Paranın satın alamadığı şeyler var mıdır? Para ile saadet olur mu? Günümüzün postmodern dünyasında Mesudiyeli Mesut’un mutlu olma ihtimali var mıdır? Rasyonel ve çizgisel dünyaya kendini kaptıran insana Ajan Smith hangi mesajı veriyor? Çoğu şeyin piyasa koşullarına göre yargılandığı bir toplumda dinî ve ahlaki değerler iktisadi hayatı hangi yönde etkiler? Para karşılığında verilen kanlar niçin daha az kaliteli olur ve bu kanlarda niçin daha çok hastalık bulunur? En olumsuz anlarda bile insanı harekete geçiren nedensiz bir coşku ve heyecanın rasyonel faktörlerle açıklanması mümkün müdür? Sosyal ve iktisadi hayatta iki kere iki her zaman dört eder mi? Gittikçe uzayan sorular ve hep bir yerlerde saklı cevaplar…
İktisatta Rasyonalite ve İrrasyonalite mutlu bir sosyal ve iktisadi yaşamın kapılarını aralıyor. Rasyonel ve irrasyonel bir dünya arasında dengeli ve ölçülü yaşamanın ipuçlarını veriyor. Bilişsel önyargılarından kurtulan gerçek insanı ve iktisadı bulmaya çalışıyor. Paranın her şeyi satın alamayacağını, insanın bir makine olmadığı gerçeğini bize bir kez daha hatırlatıyor. İktisat ve ahlak arasında ciddi kopuklukların olduğu postmodern bir dünyada daha mutlu olmak için geleneksel paradigmayı daha çok sorgulamanın zamanı geldi de geçiyor bile…

Hakan Yaş 1933 yılında Belediyeler Bankası ismiyle yola çıkıp, gerek köylerin gerekse kentlerin altyapı sorunlarının çözümü için ortakları olan yerel yönetimlere hem teknik hem de finansal destek sağlayan İller Bankası, belediyecilik faaliyetlerine kaynak sağlayan önemli bir kuruluştur.
Bu önemin vurgulanması doğrultusunda bu çalışmada, 2011 yılından itibaren yasal olarak kısa adı İlbank olan İller Bankası’nın finansal tablolarının yıllar itibariyle karşılaştırmalı analizi yapılarak, finansal yapısının sağlıklı olup olmadığı ve belediyelerle olan ilişkileri ilişkileri 2018 yılı da dahil irdelenmiş; ayrıca belediyelerle ve Bankayla yapılan görüşmeler sonucunda belediyelerin Bankayla olan ilişkilerinde yaşanan sorunlar belirlenip, bunlara ilişkin çözüm önerilerinde bulunularak yerel yönetim araştırmacı ve okurlarına yararlı olması amaçlanmıştır.
Ömer Faruk Tekdoğan Modern finansın temeli diyebileceğimiz kısmi rezerv sistemi, zayıf yapısı, ekonomik istikrarsızlıklarda oynadığı rol ve oluşturduğu sorunlar nedeniyle geçmişten günümüze tartışma konusu olmuştur. Para arzının büyük kısmının kaydi olarak oluşmasını sağlayan faiz eksenli bu sistem,
ekonomik hayatı sarıp sarmalayan bir makro-ribâ sistemine yol açmıştır. Bu sisteme bir alternatif olarak geliştirilen tam rezerv sistemi ise pratikte kendine yer edinememiştir. İslâm iktisadı açısından bakıldığında mevcut sistemin ribâ eksenli olması ve adaletsiz bir kaynak dağılımına sebep olması, ortaya konan alternatiflerin bu gözle değerlendirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Kısmi rezerv sistemi, ticari bankaların ve merkez bankalarının gerektiğinde yeterli likiditeyi sağlayacaklarına dair güvene dayalı olarak yürümektedir ve dolayısıyla özü itibariyle finansal krizlere
karşı zayıf ve kırılgandır. Bu bakımdan; kitapta, kısmi rezerv bankacılığının keşfedilmesiyle ekonomilerde ortaya çıkardığı ileri sürülen sorunlar irdelenmiş, tam rezerv bankacılığının uygulanabilirliği ve çözüm için ne kadar yeterli olduğu incelenmiş ve İslâm iktisadı açısından her iki sistemin de uygunluk ve sakıncaları tartışılmıştır. Ayrıca, ajan temelli bir simülasyon modeli kullanılarak her iki bankacılık sisteminin ekonomik istikrar üzerindeki etkisi mukayese edilmiştir.
Eksiksiz bir yaşam şekli olarak İslam'ın değer ve ilkeleri ile laiklik temelli sosyal gerçeklik arasındaki ayrım bugünkü Müslüman dünyasına nüfuz eden gerginliğin temelinde yatmaktadır. Bu nedenle İslam'ın orijinal kaynaklarından -Kur'an ve sünnet- ve Müslüman halkın tarihî tecrübelerinden yararlanarak islam'ın gerçek anlamı ve mesajını keşfetmek için yeni bir arayış vardır. İslam'ın uygunluğunu değerlendirmek ve bu bilinci sosyoekonomik gerçekliğe dönüştürmenin yol ve araçlarını bulmak için kişisel ve toplumsal yaşamın -edebi, eğitimsel, politik, sosyokültürel, ekonomik ve teknolojik- hemen hemen her alanında çaba gösterilmektedir. Gelişmekte olan bir sosyal bilim olarak İslam iktisadı, Müslüman iktisatçılar ve ulemadan böyle bir yaratıcı cevap niteliğindedir.
İslam İktisadı Çalışmaları, İslam iktisadının titiz bir akademik disiplin olarak tanıtımı ve geliştirilmesine katkı sağlamak amacıyla düzenlenen Birinci Uluslararası islam Ekonomisi Konferansı'nda sunulan bazı makaleleri içermektedir, islam iktisadının bir disiplin hâline gelebilmesini amaçlayan toplantıda Müslüman iktisatçılara islam iktisadının temel kavramalarını açıklamak ve çağdaş dünyada bunları uygulamanın yollarını ve araçlarını tartışmak için yapılan çaba da dâhil olmak üzere ekonominin islamileştirilmesinin sorunlarına değinen tartışmalar yürütülmüştür. Elinizdeki çalışma, bu tartışmaların bir neticesi olarak İslam iktisadı kavramı ve metodolojisi, islam iktisadında üretim ve tüketim, İslam iktisadında devletin rolü, şeriat çerçevesinde sigorta, faizsiz bankacılık, zekât ve maliye politikası, İslamî çerçevede ekonomik gelişmeler, Müslüman ülkeler arasında ekonomik iş birliği konularındaki makalelerden oluşmaktadır.
Abdulkader Cassim Mahomedy, Asad Zaman, Hafas Furqani, Hakan Sarıbaş, İsmail Cebeci, Masudul Alam Choudhury, Mohamed Aslam Haneef, Mohd Mahyudi, Monzer Kahf, Muhammad Akram Khan, Necmettin Kızılkaya, Sabri Orman, Saif Ibrahim Tag el-Din, Shamim Ahmad Siddiqui, Valentino Cattelan, Zubair Hasan Modern İslam iktisadı tartışmalarının düğümlendiği konular içerisinde metodoloji tartışmaları önemli bir yer teşkil etmektedir. Modern dönem İslam iktisadı tarihi kadar eskiye dayanan bu tartışmalarda bir metodolojinin olup olmadığı varsa bunun İslam'ın ortaya koyduğu dünya görüşü ile ne kadar uyumlu olduğu ve başka disiplinler ile ilişkisi gibi birçok mesele tartışma konusu edilmektedir. Bu tür tartışmaların modern öncesi dönemde yapılmaması ve neredeyse bir yüzyıla yaklaşmasına rağmen modern İslam iktisadı çalışmalarının hâlen metodoloji konusunda mühim sorunlarının bulunması oldukça önemlidir.
Elinizdeki bu kitap, İslam iktisadında metodoloji konusunu kapsamlı bir şekilde ele alan, bu konuda temel soru(n)ları tespit eden ve bunlara farklı çözüm önerileri ve cevaplar arayan çalışmalardan oluşmaktadır. Bu çalışmaların yoğunlaştığı alanları dört ana başlık altında toplamak mümkündür: İslam iktisadının kökenleri ile ilgili meseleler, metodoloji çerçevesinde gündeme gelen temel sorular, fıkhın sunmuş olduğu imkânların metodoloji tartışmalarındaki yeri ve başka kültür ve medeniyetler ile karşılaşma sonucunda ortaya çıkan ana problemler. Alanın önemli isimlerinin birikimlerini bir araya toplayan ve bu çerçevede önemli tartışmalara bir yandan kapı aralayan bir yandan da süregelen tartışmalara somut çözümler üreten çalışmaların her biri metodoloji tartışmalarına önemli katkılar sunmaktadır.
Mabid Ali Al-Jarhi, Osamah Al Rawashdeh, Muhammed Iqbal Anjum, Toseef Azid, Servet Bayındır, Muhammet Fatih Canbaz, M. Kemalettin Çonkar, Abdullah Durmuş, Ekrem Erdem, H. Mehmet Günay, Hichem Hamza, Khoutem Ben Jedidia, M. Fahim Khan, Kadir Kızıltepe, Muhammad Azeem Qureshi, Fatih Yardımcıoğlu Kur’an’da ve hadis literatüründe ribâ olarak adlandırılan şey(ler)in katiyetle yasaklanmış olduğu konusunda Müslümanlar aksi yönde görüşlerine pek rastlanmamıştır. Tartışmaların ana eksenini ; ribânın tanımı, türleri, yasağın hikmeti ve kapsamı, günümüzdeki modern finans uygulamalarının ribâ yasağı açısından değerlendirilmesi, mevcut İslamî finansta ribânın yeri ve ribâ içermeyen alternatif finansal ürünlerin nasıl geliştirileceği gibi konular oluşturmaktadır.
Elinizdeki bu kitap temelde günümüz iktisadi problemlerinde yer aldığı düşünülen pek çok sosyal, siyasal ve iktisadi soruna yol açan faiz konusunu odağa almaktadır. Bu bağlamda kitapta, kavramdan uygulamaya faizin birçok açıdan incelendiği makaleler yer almaktadır. Söz konusu metinler genelden özele ; Kur’an-ı Kerim’de ribâ ayetlerinin kademeli nüzulü, faizin eylemsel ve sonuç odaklı tanımlanması önerisi, literatürdeki faiz teorilerinin mukayesesi, literatürde faizle ilintili olarak en sık anılan teori olan paranın zaman değerinin İslamî açıdan değerlendirilmesi, alternatif bir bakış açısıyla faizi bir piyasa aksaklığı olarak açıklayan bir görüş ortaya konması, günümüz İslam finansındaki murâbaha ve faiz ilişkisi, kitle fonlamasından hareketle faizsiz yatırım ürünleri geliştirme önerisi gibi konularla ilgilidir.
Fatih Savaşan, Fatih Yardımcıoğlu, Şakir Görmüş, Süleyman Kaya İslam'ın iktisadi görüşünün ne olduğu, bir ekonomik sistem sunup sunmadığı, insanların ihtiyaçlarına ne gibi çözümler ürettiği, tarihsel olarak Müslümanların hangi kurumlar üzerinden ekonomiyle ilgili faaliyetlerini yürüttüğü gibi birçok konu uzun zamandır farklı kesimler tarafından tartışılmış ve hâlâ tartışılmaya devam etmektedir. Sadece teorik çabalar değil uygulamaya dönük de birçok gayret ortaya konulmuş, kurumlar tesis edilmiştir. Kimi zaman İslamî bankaların başını çektiği uygulama tarafı diğer teorik çalışmaları yönlendirmiş kimi zaman da teori, uygulamayı etkilemeye çalışmıştır. Diğer yandan İslamî finansın büyümesi ile birlikte kaçınılmaz olarak düzenleyici otoriteler de bu ekosistemin içine dâhil olmuştur. Nihayetinde birçok paydaş birbiriyle irtibatlı ya da değil İslam iktisadı ve finansı üzerine kafa yormakta, bu alanın gündemde kalmasına katkı sağlamaktadır.
Türkiye için de özellikle 1980'li yıllardan sonra İslam iktisadı ve finansı alanındaki çalışmalar artmıştır, islam hukukçuları, İslamîfinans sektöründeki çalışanlar, düzenleyici kurumlar, akademisyenler ve daha birçok kişi alana katkı sunmaktadır. Bunların içerisinde bazı isimler kendi alanlarında öncü roller oynamışlar ve günümüzde İslam iktisadı ve finansının çok daha geniş kesimlere ulaşmasında etkili olmuşlardır. İşte bu kitap, bu alanda uzun yıllardan bu yana emek vermiş hocalarla ve İslamî finans alanında faaliyet gösteren sektör temsilcileriyle ve düzenleyicilerle yapılan söyleşilerden oluşmaktadır.
Ahmet Faruk Aysan, Valentino Cattelan, Mustafa Dişli, Ekrem Erdem, Aliakbar Jafari, Hüseyin Öztürk, Bilal Ahmed Qazi, Özlem Sandıkçı Türkdoğan, Mustafa İbrahim Turhan, Mansour Yeganeh 1980’lerden itibaren neoliberal politikaların yaygınlaşması ve finans kapitalizminin küresel ölçekte etkinleşmesi ile beraber bankalar aracılığıyla insanlar borç, kredi, faiz sarmalına mahkûm edilmiş, öte yandan finans kurumları kârlarını fâhiş oranlarda arttırmıştır. Finans kurumlarının etki alanını bu derece genişlettiği bir dönemde, İslam iktisadı üzerine yapılan çalışmalar da yön değiştirmiştir. Son otuz yıldır yapılan çalışmalar neticesinde gelinen noktaya bakıldığında, alternatif sistem arayışlarının, mevcut sistem içerisinde var olma çabalarına doğru evirildiği görülmektedir. İktisadi bir sistem oluşturma arayışları, özellikle finansal boyutla sınırlandırılmış ve faizsiz bankacılık hiz-metlerinin başlatılması ile Müslümanlara sistem içerisinde yer açılmıştır.
İslam iktisadı çalışmalarını finansal alanın kısıtlamasından kurtararak bütün yönleriyle ele almak ve İslam iktisadının alternatif bir sistem olarak iddiasını sürdürmesini sağlamak maksadıyla “II. İslam İktisadı Atölyesi: İslam İktisadı ve Piyasa” başlıklı uluslararası bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Elinizdeki kitap, bu toplantıya dünyanın farklı coğrafyalarından katılan ilim insanlarının sunduğu tebliğlerin bir seçkisinden oluşmaktadır. Kitapta, İslam ve piyasa arasındaki ilişki odak noktası olarak belirlenmiş, adil, insani ve sürdürülebilir bir piyasa modelinin imkânı tarihsel bilgiler ve mevcut iktisadi koşullar ışığında tartışılmıştır.
Muhammad Akram Khan İslam iktisadının çerçevesini göstermeyi amaçlayan bu kitap, günümüz dünyasını şekillendiren neoklasik iktisadın ömrünü tamamladığını iddia etmektedir. Yaklaşımı sığ, varsayımları gerçekçi olmayan ve bütün stratejileri insanı dışlayan bir yapıda olan bu sistemin aşılması
gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, okuyucuyu İslam iktisadının ilkelerine objektif bir şekilde yaklaşmaya ve İslam iktisadının potansiyellerini kavramaya davet etmektedir. İslam iktisadının doğası, metodolojisi ve Müslüman ülkelerin İslam iktisadının temel ilkelerini uygulama pratiklerini açık ve yalın bir dille ifade etmektedir. Tam istihdam, eksik istihdam, işsizlik, fakirlik, gelir dağı- lımında adaletsizlik, enflasyon, para, banka, faiz ve döviz kurunun istikrarsızlığı gibi iktisat müktesebatında çalışılan konular İslam iktisadının yaklaşımıyla ele alınmaktadır. Hem öğrencilere hem de ekonomistlere hitap eden kitap, İslam iktisadı hakkında nitelikli ve kapsamlı bilgi edinme imkânı sunmaktadır.
Ali Muhyiddin Karadâğî İslam İktisadına Giriş
Ali Muhyiddin Karadâğî

İslam iktisadı alanında öncü çalışmaları ile bilinen Karadâğî’nin bu çalışması kitap, sünnet, makâsıdu’ş-şeri’a ve fıkıh mirası ışığında modern ekonomiyle mukayeseli olarak temellendirilmiş bir çalışma iddiası taşımaktadır. Karadâğî, İslâm hukuku ve iktisat öğrencisinin, ekonomi dünyasında dönen en önemli hususlarda İslâmî bakış açısıyla ve sağlam fıkhî temellendirmelerle bilgi sahibi olması gerektiğini belirtmektedir.

Kitap, iktisatta yer alan en önemli kavramları tanımladıktan sonra, İslâm iktisadını açıklamak için araştırma yöntemini, İslâm’da iktisat ilmi, iktisat nizamı, iktisat teorisi, iktisat felsefesi, iktisadî bir problemin çözümü var mı? İslâm iktisadı “iktisadî problem”i kabul ediyor mu? gibi sürekli kışkırtıcı olan sorulara delilli ve gerekçeli olarak cevap vermektedir. Ekonomik ve küresel krizler, bilim, sistem ve teori olarak İslâm iktisadının temellendirilmesi, İslâm iktisadının kaynakları, özellikleri ve bunların araştırılma yöntemi, ekonomik hareketliliğin aşamaları, iktisat politikaları, İslam mali sistemi, İslâm iktisadında büyüme ve onu destekleyen temel faktörler konularını kapsamlı bir şekilde ele almaktadır.
Modern iktisat hakkında ilim talebesi için giriş niteliğinde olan kitap, her konuda benzerine ihtiyaç duyulan genel prensipler ve tümel kurallar üzerinde yoğunlaşarak, İslâm iktisadı hakkında detaylı ve temellendirici bilgiler vermektedir. Kitap, İslâm hukuku ve iktisadı öğrencisinin yanısıra alana ilgi duyan araştırmacıların, iktisatçıların ihtiyaç duyduğu her şeyi kapsamaktadır.
Abdul Rashid, Adam Abdullah, Huseyin Burgazoğlu, Omer Faruk Tekdoğan, M. Fahim Khan, M. Kabir Hassan, Mabid Ali Al-Jarhi, Maryam Soleimani Movahed, Mehmet Sarac, Mucahit Ozdemir, Salman Ahmad Sheikh, Sajjad Zaheer, Syed M. Abdul Rehman Shah, Zahra Afshari, Zeyneb Hafsa Orhan, Zohra Jabeen Modern para sistemi, yol açtığı eşitsizlikleri düşündüğümüzde, İslam iktisadının temel tartışma konularından birisi olmaktadır. Paranın tarihsel gelişimine bakıldığında; mal paradan fiat (kâğıt) paraya geçiş şeklinde bir dönüşüm görmekteyiz. Çağdaş ekonomilerde var olan sorunların önemli bir kısmı fiat para varlığına bağlanmaktadır. Ancak paranın evrimi hâlen devam etmekte ve bugün "sanal paralar"ın ortaya çıkışına şahitlik etmekteyiz.
Müslüman ülkelerin sahip oldukları iktisadi zenginliklerin nasıl korunacağı, ulusal para sistemlerinin bağımsızlığı ve uluslararası rekabetçiliğin güçlendirilmesi, faizsiz bir para politikasına geçiş, fiyat istikrarının korunması, ekonomik büyümenin sağlanması, tam istihdam ile ekonomik refahın artırılması ve gelir dağılımında adaletin sağlanması gibi amaçlara uygun bir para politikası arayışı İslam iktisadı çalışmalarının gündeminde yer almaktadır.
Bu kitap; İslam iktisadı tarihinde para, günümüz merkez bankalarında İslam'a uygun para politikaları ve sanal paraların İslami bakış açısından incelenmesi gibi kapsamlı bir konu yelpazesi içermektedir.
Abdulazeem Abozaid, Zakaria bin Bahari, Masudul Alam Choudhury, Taha Eğri, Abul Hassan, Fahm Khan, Necmettin Kızılkaya, Şennur Özdemir, Muhammad Syukri Salleh, Lubna Sarwath, Amir Wahbalbari, Asad Zaman İslam iktisadı adı altında yapılan çalışmaların geldiği nokta sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde temelinden uzaklaşmış bir şekilde gerçekleşmektedir. 1970’li yıllardan bugüne kadar uzanan İslam iktisadı çalışmaları, gün geçtikçe mevcut iktisadi sisteme eklemlenmiş ve sadece finansal işlemlerden ibaret kalarak büyük bir ölçüde sınırlandırılmıştır. Oysa “İslam iktisadı” kavramsallaştırılması, esasında alternatif bir iktisadi sistemi çağrıştırması gereken bir terim olmayı hak etmektedir. Ancak reel ekonomik hayat içerisinde uygulanan finansal ve ticari işlemler nihayetinde layık olduğu konumdan gün geçtikçe uzaklaşmakta ve İslamî finans araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte iktisadi teoriye sağlanabilecek katkıları da göz ardı edilmektedir. Tüm bu gelişmelere rağmen, Müslüman iktisatçılar farklı kavramsallaştırmalarla bu konu hakkında değerli çalışmalarını sürdürmektedir.
Kitap, İslam iktisadı tatışmalarının tarihsel seyrini ve kavram dünyamızdaki güncel etkilerini bütünsel bir bakış açısıyla ele almak maksadıyla düzenlenen “İslam İktisadı Atölyesi-I: Temel Kavramlar ve Fikirler” atölyesinde tartışmaya açılan tebliğlerden oluşmaktadır. Farklı yazarların kavramsal, fikri ve metodolojik açılardan İslam iktisadı tartışmalarını çok boyutlu olarak ele aldıkları bu kitap, geleneksel düşünce mirasımız ile birlikte günümüz toplumsal-ekonomik meselelerine sağlam bir temel kurabilmek amacıyla bir araya getirilmiştir. Kitabın İslam iktisadı çalışmalarına esaslı bir zemin teşkil edecek bir başvuru kitabı olması hedeflenmektedir.
Rauf A. Azhar İslâmî bir ekonomi diğer ekonomilerden ne derece farklıdır? İslam iktisatçıları tarafından sıkça gündeme getirilen bu soru bağlamında Azhar, İslâmî bir ekonomi ve piyasa ekonomisi arasında mülahazalar gerçekleştirmektedir. Her ikisinin de piyasa ekonomisi örneği olması nedeniyle İslâmî bir ekonominin, kapitalist ekonomi ile benzerlikler gösterdiği sonucuna ulaşmaktadır. Bu noktada bir piyasa ekonomisinin kapitalist olmasını sağlayan ilave kurumlara dayanan bu ekonomilerden ne oranda farklılaştığı sorusu ortaya çıkmaktadır. Mevcut kapitalist sistem söz konusu ilave kurumlar bakımından tek bir yapıda olmadığı için ve benzer şekilde farklı İslâmî ekonomiler de kendilerini tek bir yapı oluşturmamaya sevk ettikleri için bu iki form arasındaki farklılıklar belki de son tahlilde sadece bir derece farklılaşmaktadır.
Ekonominin içerisinde bulunduğu toplum tarafından oluşturulan değerleri yansıttığını belirten Azhar, İslâmî değerlerin kapitalist sistemin öngördüğü değerlerden önemli oranda farklılaştığını belirterek, İslam iktisadının kurucuları tarafından savunulduğu gibi bu gibi farklılıkların, mülkiyet hakkı hususunda ve İslam iktisadının kurumlan açısından da ortaya çıktığını belirtir. Kitap ayrıca ribâ ve faiz arasındaki benzerlik ve farklılıklara da odaklanmakta, ikisi arasında sıklıkla ihmal edilen bağlantıyı kurmakta ve bu bağlantının İslâmî finansal sistemler için etkilerini araştırmaktadır.
Asad Zaman Asad Zaman, İslam iktisadım Müslümanların karşılaştıkları meydan okumalara verilen bir cevap olarak konumlandırmama ve İslam iktisadının tarihsel köklerine bir yolculuk yapmaktadır. Zaman'ın çalışmaları özelde ana akım iktisat, genelde ise Batı düşüncesi eleştirisine odaklanmaktadır. Bu çerçevede daha çok Aydınlanma sonrası Batılı düşünürlerin insan ve onun ekonomik aktivitelerine yönelik yaklaşımlarını merkeze alarak ciddi kritikler yöneltilmektedir. Bilhassa günümüz üniversitelerinde okutulan ve piyasada uygulama alanı bulan ana akım iktisadın temel varsayımlarını ve bunların genel geçerliğini sorgulayan Zaman, tıpkı modern İslam iktisadının kurucu isimleri gibi alternatif bir sistem tasavvuruna sahiptir. Dolayısıyla yaptığı diğer çalışmalarda olduğu gibi elinizdeki bu kitapta da benzer eleştiriler mevcuttur.
Zaman, bu çalışmasında, iktisat biliminin durduğu noktaya ve İslam iktisadının ana akım iktisattan ayrıştığı yönlere ışık tutmakta ve okuyucuyu meselenin kökenlerine götürmektedir. Bunun devamında, İslam iktisadını, Müslümanların karşılaştıkları meydan okumalara verilen bir cevap olarak konumlandırmakta ve İslam iktisadının tarihsel köklerine bir yolculuk yapmaktadır. Kökenlere doğru yaptığı bu yolculuğun yönünü, Avrupa sömürgeciliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yeni sorunların Müslümanları sevk ettiği arayışlara çevirmekte ve bu noktada Müslümanların kendi gelenekleriyle uyumlu, oradan beslenen çözümler bulma arayışı üzerinde durmaktadır.
Zaman'ın güçlü argümanlar ile ele aldığı konuları sunmadaki ustalığı ve kitaptaki her bölümü ana akım iktisat ile mukayeseli bir şekilde incelemesi, bu çalışmayı ayrıcalıklı kılmaktadır. İncelediği meseleleri derin bir felsefi bakış açısıyla ele alması, kitabın Türkçe literatürde önemli bir boşluğu dolduracağını göstermektedir.
Abbas Mirakhor, Monzer Kahf, Adem Levent, Mohammed, Tahir Mansoori, Hamdi Cilingir, Mohd Nahar Mohd Arshad, Shifa Mohd Nor, Mucahit Ozdemir, Omer Faruk Tekdoğan, Abdurrahman Yazıcı, Masudul Alam Choudhury, Laily Dwi, Arsyianti, Resfa Fitri, Norma Md Saad, Mohammad Aslam, Haneef, Mustafa Omar Mohammad, Qurroh Ayuniyyah İslam ekonomisi, kurumsal temellerinin ilahi kurallara dayanması hasebiyle insan yapımı yasalardan daha üstündür. Söz konusu kurumlar sadece dışsal değil, aynı zamanda bireylerin kalplerinde ve vicdanlarında da bulunmaktadır. Müslüman toplumlardaki değer ve normların yansıttığı iç kurumlar ile gayri resmî kurumlar birbirinden ayrılmaktadır. Bu çalışmada İslam iktisadındaki kurumsal teoriler ortaya konulmakta ve karşılaştırmalı bir bakış açısıyla İslam iktisadındaki kurumların konvansiyonel iktisat ile kesiştiği ve ayrıştığı noktalar vurgulanmaktadır.
İslam ekonomisi ve finansı alanına sundukları önemli katkılarla bilinen Monzer Kahf, Abbas Mirakhor, M. Tahir Mansoori, Adam Levent, Masudul Alam Choudhury ve Hamdi Çilingir gibi önemli isimlerin yer aldığı eserde İslami kurumsal iktisadın temel ilkelerine uygun örgütsel düzenlemelere de değinilmektedir. Çağdaş dönemde İslami kurumların uygulama alanların dair önemli vakaların sunulduğu eser, İslam iktisadının pragmatik modellemelerini içermesi anlamında alana yönelik önemli bir katkı sunmaktadır.
Muhammad Akram Khan İslam iktisadı konusunda öncü çalışmaları olan Akram Khan. islam iktisadının bir sosyal bilim olarak geliştirme hedefinin henüz başaramadığını iddia etmektedir. Khan. islam ekonomistlerinin, İslam iktisadını bir sosyal bilim olarak geliştirme sürecini ihmal ettiklerini ve mevcut durumun İslam iktisat öğretisinin ekonomi dili içinde yeniden ifade edildiğini belirtmektedir. Bu nedenle kitap. İslam iktisadının mevcut durumuna dair yapıcı bir eleştiridir ve konuyu daha fazla tartışmaya teşvik etmektedir.
Elinizdeki kitap, bu yaklaşımını destekler nitelikte çeşitli mitleri araştırmanın yanı sıra yeni alanlar üzerine konuyu geliştirmek için çeşitli yenilikçi fikirler ve bir metodoloji sunmaktadır. Kitap, tüm finansal meselelerin ele alınmasını sağlayarak günümüz İslamî finans kuruluşlarının gizli bir suçlulukla yürüdükleri karmaşık ve çok bilinmeyenli yoldan uzaklaştırarak daha gerçekçi bir ribâ tanımının geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Yazar, islamî bankaların artık geleneksel bankalara daha yakın dururken, yeni bir bankacılık idealinin asıl amacının daha az belirgin hâle geldiğini belirtmektedir. Kitap ayrıca bazı geleneksel düşüncelerin zekât kanununun eşitlikçi ruhunu nasıl görmezden geldiğine ve zekâtın dünya çapında milyarlarca fakir insana yardım edemediği bir senaryo yarattığına dair bir bakış sunmaktadır.
Bu kapsamlı kitap, öğrencilere, profesörlere, araştırmacılara, islamî bankalara ve finans kurumlarına, danışmanlık şirketlerine, muhasebe firmalarına ve düzenleyici kurumlara hitap etmektedir. Kitap, profesyonel iktisatçılar ile araştırmacıların yanı sıra konuya ilgi duyan herkesin ilgisini çekecektir.
Monzer Kahf İslam İktisadının Temelleri: Kurumlar ve Kuramlar, İslam dininin kurduğu ve geliştirdiği İslam iktisadı tarafından belirlenen kurumsal yapının önemine odaklamak için bir girişimdir. İslam'ın öngördüğü/tasarladığı kurumsal yapıya dayanan bir ekonominin nasıl bir kurumsal ortam gerektirdiği sorusu üzerinden çalışmasını kaleme alan Kahf, arzu edilen ekonominin bünyesinde bulunan birim ve aktörlerin davranışlarını da şekillendirdiğini belirtmektedir. "İslam iktisadı nedir?" ve "Onu neden incelememiz gereklidir?" sorularına cevap vererek başlamakta tanım, kapsam, bilgi kaynakları ve uygunluk kavramlarını da tartışmaktadır. Kitap, farklı ekonomik birimlerin davranışlarını açıklamaya çalışan teorilerin nasıl formüle edildiğini ortaya koymaya çalışmakta, böylelikle tüketici, üretici ve pazar teorilerini de incelemektedir. Ayrıca İslam iktisadının metodolojik konuları, İslam iktisadı sistemi tarafından öngörülen ekonominin temel kurumlan (etik değerler, genel kurumsal yapı, kamu ve özel sektörün ekonomik kurumsal rolü) ve İslam i iktisat teorisine göre tüketici talebi, firma ve üretim, piyasa, piyasa düzenlemeleri ve üretim faktörlerine geri dönüşler konuları yer almaktadır.
Abdul Azim Islahi 10/16. yüzyıldaki İslam iktisat düşüncesi ve kurumlarının incelendiği çalışma temel olarak İslam’ın merkezî bölgeleri üzerinde hüküm sürmüş olan yönetimlerin iktisadi kurumlarıdır. İslam İktisat Tarihi serisinin ikinci kitabı olan çalışma, İslam iktisat düşüncesini beş temel alanda incelemektedir: piyasa ve fiyatlama, merkantilizm, para, harâc arazileri ve toprak mülkiyeti hakkı ile vakıf ve para vakfı tartışmaları. Ayrıca bu dönemde üretilen ve geçmişteki İslam iktisat düşüncesinin en önemli kaynakları olan kamu maliyesi, hisbe, siyaset-i şer’iyye çalışmalarının analitik bir incelemesi sunulmaktadır. Zaman zaman dönemin Müslüman ilim adamları ile onların selefleri arasında olduğu gibi, Müslüman ilim adamlarının çağdaşları Batılı düşünürler ile aralarında bir değerlendirme ve karşılaştırma yapmaktadır. Kitap, 10/16.yüzyıldaki İslam iktisat düşüncesi ve kurumlarının genel bir görüntüsüne yer verilmesinin yansıra, İslam iktisadi düşünce tarihi literatürüne de katkı sağlamaktadır.
Abdul Azim Islahi Elinizdeki çalışma Hicri 12. yüzyılda (Miladi 18. yüzyıl) İslam iktisat düşüncesini incelemektedir. Bu dönemde büyük İslam medeniyetinde çöküş hızlanmış ve İslam topraklarında Batılıların kolonizasyonu başlamıştır. Aynı zamanda İslam düşünürlerince bir çeşit uyanış, öz arayışı ve yenilik çalışmaları başlatılmıştır. Ancak bugüne değin 18. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesi araştırılmamıştır.
Abdul Azim Islahi İslam İktisat Tarihi serisinin üçüncü kitabı olan çalışma, Hicri 11. yüzyıla tekabül eden Miladi 17. yüzyılda İslam iktisadi düşüncesinin durumunu ele almaktadır. Müslüman entelektüel tarihinin en çok ihmal edilen bölümlerinden biri olan bu dönemi ele alırken Islahi, doğru bir bakış açısı oluşturmak ve Müslüman ülkelerdeki durum hakkında tarihsel bir arka plan bilgisi sağlamak için başlangıçta Müslüman devletlerin tarihine, iktisadi ve entelektüel durumuna genel bir bakış sunmaktadır. Çalışmanın ana odağı Arapça çalışmaları ve İslam'ın merkezi bölgelerini kontrol eden Osmanlı İmparatorluğu'ndaki vakıflar, tımar, lonca, ihtisab gibi iktisadi kurumlan kapsamaktadır. Kitapta 17. yüzyılda bazı Batılı iktisadi kurumlar ve fikirlere de karşılaştırma amacı ile değinilmiştir.
Abdul Karim Bangura Bu kitap, Müslüman toplumların tarih boyunca işlemiş olan belli başlı eko¬nomi politik sistemlerini nasıl aşmış ve onlarla nasıl iştigal eylemiş olduğu hakkındadır. Bu bağlamda incelenen ekonomi politik sistemleri, merkan¬tilizm, kapitalizm, sosyalizm, sosyal demokrasi, ülkenin kendi kaynaklarına dayanması ve günümüzdeki küreselleşmeyi içermektedir. Bu sistemlere giriş olması ve bir arka plan bilgisi vermesi maksadıyla ekonomi politik, İslam Dini ve İslam ekonomi doktrini kavramlarını ele alan bir bölümün ardından diğer bölümler gelmektedir. Her bir bölüm, o bölümdeki temel kavramların tanımlarını ve bölümün özüne dair kısa bir açıklamayı içeren sentezleri kapsayan bir girişle başlamaktadır. Ardından söz konusu sisteme dair mevcut literatürün tematik bir taraması sunulmaktadır. Bunun da ar¬dından adı geçen sistem altında işlemiş olan üç Müslüman toplum ince¬lenmektedir. Ekonomi politik sistemlerin İslam ile ilişkisini kapsamlı şekilde ele alan kitap, araştırmacıların ve alanın meraklılarının ilgisini çekecektir.
Bassam Abu Al-Foul, Adewale Abideen Adeyemi, Habib Ahmed, Tunku Alina Alias, Mohamed Ariff, Muhammad Chaudry, Murat Çizakça, Hafas Furçani, İsmail H. Genç, Roszaini Haniffa, M. Kabir Hassan, Mohammad Hudaib, Zafar Igbal, Abdul Azim Islahi, Abdul Ghafar İsmail, Andreas A. Jobst, Monzer Kahf, Muqtedar Khan, Scott Kostyshak, Mohamad Akram Laldin, Mervyn K. Lewis, Nurul Aini Muhamed, George Naufal, Volker Nienhaus, Umar A. Oseni, Bayu Taufiq Possumah, James E. Rauch, Carrie E. Regenstein, Joe M. Regenstein, Mian Nadeem Riaz, Jared Rubin, Meysam Safari, Muhammad Nejatullah Siddigi, Shamim A. Siddigui, Azeemuddin Subhani, Rodney VVİlson, Ouidad Yousfi, Asad Zaman İslam, bir Müslümanın varlığının bütünlüğü üzerinde yetki sahibidir ve kutsal ve seküler arasında hiçbir ayrımı kabul etmez. Ekonomi, siyaset ve dinî ve sosyal ilişkiler, İslam'ın kutsal hukukunun -şeriatın- yetkisi altındadır. Şeriata dayanarak, İslam, iş ve ticaretin nasıl yönetilmesi gerektiğini, Allah'a ve topluma karşı hesap verme mesuliyetinin nasıl sağlanacağı ve bankacılık ve finansın nasıl düzenleneceği konusunda kapsamlı bir etik oluşturur. Bu din temelli değerlere karşı büyük ölçüde anlayışsız olan küresel bir iş ortamında, bu bileşenlerin tümü kendilerine has zorluklar ortaya çıkarmaktadır. Elinizdeki kitap bu bakış açısı ile okuyucuya İslam'ı ve İslam'ın ekonomiyi ve ekonomik yaşamı nasıl şekillendirdiği ve bunlarla nasıl etkileşime girdiği konusunu farklı başlıklar altında ele almaktadır.
İslam iktisadı alanında tanınmış araştırmacılar tarafından kaleme alınan kitapta Müslümanların ekonomik yaşamıyla ilgili çeşitli konularda özenle seçilmiş araştırmalar yer almaktadır. Ahlâki ekonominin sadece kilit yönleri üzerine değil, aynı zamanda ekonomik etmenlerin davranış ve beklentilerine de bir bakış açısı sunmaktadır. İslam iktisadında etkili ve nitelikli çalışmaları ile bilinen M. Kabir Hassan ve Mervyn K. Lewis tipik İslam iktisadı literatürünün kapsamını genişleterek ve Müslüman toplumun günlük yaşamıyla ilgilenen başlıkları dahil ederek değerli bir editörlük çalışmasında bulunmuşlardır.
Geniş bir konu ve araştırma yelpazesini kapsayan çalışma, İslam'ı merkeze konumlandırarak ekonomik örgütlenme, işletme ve yönetim, finans ve yatırım, tüketim, yardım, karşılıklılık ve kendi kendine yardım, devlet ve kalkınma dahil olmak üzere ekonomik hayatın ana yönlerini incelemektedir. Konuyla ilgili çalışma yapan araştırmacıların yansıra kitap lisans ve lisansüstü dersler için temel okuma niteliğindedir.
Hasan Kazak Avrupa'nın sanayileşme devrimlerini gerçekleştirerek gelişmiş ekonomiler olarak şekillenmeleri karşısında İslam dünyasının büyüme ve kalkınma adımlarını tam olarak yerine getirememesi yıllarca İslamın gelişmeye veya ilerlemeye mâni olduğu gibi bir yanlış algının oluşmasına sebep olmuştur. Bu algı kimi çevrelerce iyi niyetle veya kötü niyetle zaman zaman dillendirilmiştir. Acaba gerçekten öyle midir? İslam sadece ahiret hayatına dönük bir yönü olan ve dünya hayatından tamamen soyutlanan bir din anlayışına mı sahiptir? Kur'an-ı Kerim ve hadislerde yer alan servetin tehlikelerinin anlatıldığı bölümler nasıl anlaşılmalıdır? İslamın kapitalizm ve sosyalizmle ilişkisi var mıdır varsa nasıldır? Müslüman insan zengin olabilir mi? Zenginliğin ve servet sahibi olmanın kuralları var mıdır? Harcama ve hedonizm arasındaki denge nasıl olmalıdır? Tüm bu soruların gerek İslam dünyası gerekse İslam dışı dünyadaki muhataplarınca çoğu zaman yanlış cevaplanması ve yanlış yorumlanması meselenin tam olarak anlaşılamadığının bir göstergesidir. Bu yanlış anlaşılma İslam dünyasına uzak çevreler açısından makul karşılansa da İslam dünyası tarafından da yanlış anlaşılıp yorumlanması oldukça hazindir.
Bu çalışmada, Max Weber'in Protestan ahlakı ve kapitalizm ilişkisini ele aldığı ve oldukça ses getiren çalışmasındaki varsayımları ve yaklaşımları ele alınarak konu İslam perspektifinden değerlendirilmiştir. Max Weber'in kapitalizmle Protestan ahlakı arasında kurduğu ilişkiye benzer ilişkiler İslam dini açısından da geçerli olabilir mi veya benzerlikler kurulabilir mi? İşte bu çalışmada bu ilişkiler açısından konu ele alınarak gerçek İslam ekonomi sistemi ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Syed Nawab Haider Naqvi İslam iktisadının orijinalliği -neoklasik, iktisat, Marksist iktisat, kurumsal iktisat ve diğer bütün iktisadi yaklaşımlardan ayrıldığı üzere- onun temelde kurduğu belirgin “dinî-ahlâki” bağlantılarında yatmaktadır. Ahlâkın insanın iktisadi davranışlarına yansıması gerektiği emri üzerinden ilerleyen Naqvi, İslam’ın ahlâki ilkelerin iktisadi davranışlarda etkili olması için çözümü aşikâr-olmayan
ve indirgenemez bir aksiyom setine dönüştürülmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu bağlamda kitap, İslam ahlâkına yönelik özünde sıra dışı bir bakış açısı sunmaktır. Böyle bir bakış açısı Tevhid, denge (Adalet ve İhsan), özgür irade (İhtiyar) ve sorumluluk (Farz)’dan oluşan dört temel aksiyom ile temsil edilmektedir.Bu aksiyom setinin İslam iktisadı hakkında mantıksal çıkarımlar
yapmak adına kullanılmak için yeterli niteliğe sahip olduğunu ve yapılan çıkarımların gerçek hayattaki Müslüman toplumlar bağlamında her zaman doğrulanabilir olmasa da yanlışlanabilir de olmayacağını savunmaktadır.
Munawar Iqbal, Ismail Serageldin, Hafız Mohammad Yasin, Sayyid Tahir, M. Kabır Hassan, Dewan A. H. Alamgir, Seif El Din I. Tag El Din, Mohammad Daud Bakar, Murat Çizakça Yoksullukla mücadele insanlığı, uzun zamandır meşgul eden ve bilhassa dünyanın belli bölgelerinde hâlen önemli bir mesele olarak durmaktadır. Dünyanın bu bölgeleri ise büyük oranda Müslüman nüfusa ev sahipliği yapmaktadır. Konu üzerine çalışmalar yapan Müslüman iktisatçılar, yoksulluğun tek boyutlu olmadığını, ekonomik büyüme odaklı yaklaşımların dağılımda yoksulluk ve eşitsizliğin esas sebeplerini gizlediğini vurgulamaktadır.
Kitap, yoksullukların azaltılmasına yönelik İslâmî yaklaşım ve İslâmî sistemin bazı kurumlarının bu konuda oynadığı rol üzerine odaklanmaktadır. Zekât, ribâ, vakıf, tekâfül, ifa gibi önemli kurumsal düzenlemelerin yoksullukların giderilmesindeki ve İslami iktisat paradigması içindeki sosyal olarak kabul edilebilir bir gelir dağılımına ulaşılmasındaki rolünü vurgulamak için hem teorik çerçeve hem de ampirik kanıtlar sunmaktadır.
Muhammad Ayub İslamî finans alanında son yıllarda küresel düzeyde giderek devam eden çalışmalar önemli bir kilometre taşının geçildiğini ortaya koymaktadır. Alandaki bu gelişmelerle birlikte bankacılar, ticaret camiası, sanayiciler, şer’i konularda çalışan âlimler ve halk, İslamî finansın ne olduğunu, özelliklerinin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını bilmeye ihtiyaç duymaktadır.

Elinizdeki kitap, İslamî bankacılık ve finans kuruluşlarının felsefesini, modellerini, araçlarını ve faaliyetlerini anlamak isteyen lisans ve lisansüstü öğrenciler, bankacılar ve diğer herkes için ders kitabı vazifesi görecek şekilde hazırlanmıştır. İslamî finansın hem teorisini hem pratik yönlerini kapsayan bu kitap, İslamî finansın temelini oluşturan İslamî ekonomisini, İslamî finans ilkelerini, İslam ticaret hukukunun temel özelliklerini, İslamî finansal kurumlar tarafından benimsenecek usulleri, ürünleri ve İslamî finans kurumları tarafından uygulanacak prosedürleri, finansal sistemin ve ekonominin gelişmesinde İslamî finans sisteminin oynayabileceği rolleri içermektedir. Ayrıca kitap, İslamî finans kurumlarının kullandığı ya da çeşitli müşterilere fon sağlamak için benimseyebilecekleri temel modellerin, şer’i kurallara uygunluğunu sağlayabilmek üzere yapılan tartışmaları da kapsamaktadır. Ekonominin çeşitli sektörlerini finanse eden İslamî bankaların mevduat ve fon yönetimini kapsayan pratik ve operasyonel yönleri, risk yönetimi, muhasebe uygulaması ve İslamî mali piyasaların ve araçların işleyişi derinlemesine tartışılmıştır.

Muammer Doğan Trabzon Lisesinden mezun olduktan sonra lisans öğrenimini Ankara Üniversitesinde, master ve doktora öğrenimlerini de ABD’de tamamlamıştır. Türkiye’ye dönüşünde 1975 yılında Ege Üniversitesi, İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi Üretim Bölümünde Dr. Asistan olarak göreve başlayan Muammer Doğan, 1981 yılında “İşletme Ekonomisi” bilim dalında “Doçent” ve 1989 yılında “Üretim Yönetimi ve Pazarlama” Anabilim Dalında “Profesör” olmuştur. 1975 yılından itibaren EÜ ve DEÜ’nün çeşitli birimlerinde lisans, yüksek lisans ve doktora düzeylerinde İşletmecilik, İşletme Ekonomisi ve Yönetimi, Üretim Yönetimi ve İşletmelerde Karar Verme Teknikleri derslerini vermiştir. 1987-1988 ve 1997-1998 yıllarında iki kez kazandığı Fulbright burslarıyla ABD, University of Florida’da 2 yıl süreli misafir profesör olarak akademik çalışmalarını sürdürmüştür.
Doğan’ın “İşletmelerde Karar Verme Teknikleri” ve ilk baskısı 1982 yılında gerçekleşen “İşletme Ekonomisi ve Yönetimi” adlı tek adla yayınlanmış iki kitabı “Reklamcılığın Türkiye’nin Ekonomik Gelişmesi ve Verimlilik Üzerindeki Etkileri” ve “Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler ve Uygulanan Ekonomik, Mali ve Sosyal Politikaların Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Açısından Değerlendirilmesi: Sorunlar ve Çözüm Önerileri” adlı iki adet ortak eseri, değişik bilimsel dergi ve yayınlarda çıkmış birçok makale, araştırma ve inceleme yayınları bulunmaktadır.
Prof. Dr. Muammer Doğan, Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde 1989-1998 ve 2001-2004 yılları arasında İşletme Bölüm Başkanlığı, 1990-1996 yılları arasında Dekan Yardımcılığı görevlerini üstlenmiştir. Hâlen İşletme Bölümünde Öğretim Üyeliği görevini yürüten Muammer Doğan evli ve 2 çocuk babasıdır.
İşletme Ekonomisi ve Yönetimi adlı bu eserde kuruluşundan işleyişine kadar işletmecilik kapsamına giren tüm konular, yeni bir yaklaşımla, özellikle 2000'li yıllarda gerek literatürdeki gelişmeler gerekse iş dünyasındaki yeni uygulamalar dikkatle değerlendirilerek hazırlanmıştır. Eserde çağdaş işletmecilik alanında uluslararası nitelik kazanmış en son kavramlar, bilgiler, ilkeler, teknikler ve stratejiler sistematik bir şekilde incelenmiştir. Özellikle işletmeciliğin temel konuları ve kavramları, işletmenin kurulması faaliyetleri, yönetim, üretim, pazarlama ve finans fonksiyonları ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Eser, programlarında işletme, işletme ekonomisi, işletme yönetimi, yönetim ve organizasyon, üretim, pazarlama ve finansman gibi derslerin yer aldığı İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri, İşletme ve Mühendislik Fakülteleri ve Meslek Yüksekokulları öğrencilerine yönelik bir referans kaynağı niteliğindedir.
Merter Mert Bu çalışmada, gerek kalkınma ve büyüme iktisadına gerekse modern kalkınma teorisinin yapıtaşı olan iktisadi tasarıma ilişkin olarak temel bilgilerin açıklanması hedeflenmiştir. Çalışmada yer alan kimi bilgilerin, Yeni Kalkınma'nın daha iyi anlaşılmasına imkân verecek bir çerçeve çizmesi bakımından önemli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, bir kavram olarak iktisadın içeriğine ilişkin bir takım önemli görülen bilgiler de Alfred Marshall ve John Maynard Keynes'in düşünceleri ışığında, çalışmada yer almaktadır.
İkinci basımın içeriği kısaca şöyledir: Birinci bölümde, kavramsal bir giriş yapılmıştır. İkinci bölümde, azgelişmiş ülkelerin kimi özellileri güncel veriler kullanılarak açıklanmıştır. Üçüncü bölüm, azgelişmiş ülkelerin kolonyal geçmişlerini anlatmaktadır. Dördüncü bölümde, kalkınma iktisadının geçmişteki ile günümüzdeki anlamları arasındaki farklılıklar açıklanmıştır. Bu bölümün sonunda, Yeni Kalkınma'nın iktisadi tasarım anlamına geldiği bir kez daha vurgulanmıştır. Beşinci bölümde kalkınma teorileri ve altıncı bölümde ise iktisadi tasarıma ilişkin temel bilgiler verilmiştir. Yedinci bölüm, iktisadi tasarımın önemli bir unsuru olarak amaç fonksiyonu üzerinedir. Bu bölümde mikroiktisadi amaçlar kalkınma amaçları ile eşleştirilerek açıklanmıştır. Sekizinci bölümde, iktisadın ve kalkınma tasarımının Marshallgil, Keynesgil ve etik kökenleri sunulmuştur. Dokuzuncu bölümde, iktisadi büyümenin temel kavramları verildikten sonra onuncu bölümde, iktisadi büyümede talep kısıtı açıklanmıştır. Onbirinci bölümde, büyüme ile yakalama kavramlarının farkı sunulduktan sonra yakalama sürecinde talep kısıtı, orta-gelir tuzağı bağlamında açıklanmıştır. Onikinci bölümde ise yakalama sürecinde doğrudan yabancı yatırımların rolü Findlay'in modeli kullanılarak gösterilmiştir. Son bölümde, kalkınma ve büyüme tasarımında altyapı sorununa, ulaştırma çerçevesinde değinilmiştir.
İbrahim Halil Sugözü Kayıt dışı ekonomi, ülke ekonomilerinin görünmeyen, karanlık bir bölümünü oluşturur. Bu ekonomiden vergi alınamaz, hukuki denetim yapılamaz. Bu ekonominin aktörleri, külfetine katlanmadıkları gelirleri için, devletin sağladığı nimetlerden de yararlanamaz. Türkiye'de kayıt dışı ekonominin boyutu, normalin çok üzerinde bir büyüklüğe sahiptir. Önlemeye yönelik bir şeyler yapılmasının, kayıt dışı ekonominin boyutunu küçültmemesi, metotların eksik veya hatalı olduğunu göstermektedir. Kayıt dışı ekonomi, yalnızca temennilerle önlenemez. Tedavisi psikolojik olmaktan çok, çeşitli müdahaleler gerektiren bir iktisadi hastalıktır. Elinizdeki kitap, kayıt dışı ekonominin, vergi politikaları ile ne kadar birbirine bağlı olduğunu göstermektedir. Ayrıca kitaba göre kayıt dışı ekonominin çözüm yolu da bu politikaların doğru uygulanmasından geçmektedir. Bütün temenniler Türkiye'nin kalkınması ve daha iyi bir gelecek içindir.
Ömer Faruk Çolak, Selahattin Bekmez 2. Dünya Savaşı sonrası iktisadi ortamda gelişen ekonomiler kalkınma hızlarını karşılamaya çalışırken karşılaştıkları en önemli sorun işsizlik olmuştur. İşsizliğin çözümü için ortaya çıkan iki çözüm yöntemi; Devletin ekonomiye müdahale etmesi ve kentsel alanda kayıtdışılığa göz yumulması, başlangıçta yararlı olmuştur. Ancak artan iş gücü ücretlerin düşmesine ve sermaye birikimine kaynaklık ederken bir taraftan da artan kayıtdışılık ile istihdam olanakları artırılmaya çalışılmıştır. Bu süreç 1980’li yıllara kayıtlı sektör ile kayıtdışı sektör karşı karşıya getirmiştir. Kayıtlı sektör haksız rekabetten kaynaklanan kayıpları hesaplamaya başlamış ve kayıtdışılığa karşı mücadele etmeye başlamıştır. Ancak bu girişim için oldukça geç kalınmıştır. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de kayıtdışı sektör büyümüş ve toplam istihdamın %50’sinin kayıtdışı olduğu bir iktisadi yapılanmaya ulaşmıştır. Kayıt dışı sektör bu gücü ile kentsel alana sadece iktisadi değil, kültürel ve politik bir güç olarak da egemen olmuştur. Bu çalışma da kayıtdışı ekonomi oyun teorisi çerçevesinde ele alınıp incelenmiştir.
Vural Fuat Savaş İktisat, son çeyrek yüzyıldır bir kaosa sürüklenmiştir. 1970’li yıllarda ortaya çıkan “stagflasyon”, Keynesyen iktisata duyulan güveni önemli ölçüde sarsmış ve yeni teorilerin aranmasına başlanmıştır. Sırasıyla moneterizm, arz iktisadı, rasyonel beklentiler teorisi ve yeni klasik iktisat sahneye çıkmıştır. İktisatın içine sürüklendiği bu karmaşa ortamında ışık tutmak amacıyla hazırlanan kitapta, yeni okulların temel varsayımları, modelleri ve vardığı politika sonuçları anlatılmış ve aralarındaki farklar belirtilmiştir. Çağdaş iktisatın nereden nereye gittiği veya nasıl olup da tekrar en başa döndüğü(!) bu kitabı okuyanlar tarafından kolayca anlaşılacaktır.
Murat Çetinkaya Küresel ekonomik krizi diğer krizlerden ayıran temel özellik, bir ülkenin finansal sisteminde başlayıp diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin reel ekonomi ve finansal piyasalarını önemli ölçüde etkilemesidir. ABD'de ortaya çıkan kriz, 2008 yılından itibaren hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri etkileyerek küresel boyutta bir krize neden olmuş ve “Kriz hâlâ devam ediyor mu?” düşüncesi sürekli gündemde kalmış ve kalmaya da devam etmektedir.
Ekonomik krizlerin yaşandığı dönemde ve sonrasında, ülke ekonomilerinde yapısal sorunların ortaya konulması, aksayan ya da zayıf olan yönlerin tespiti, karar vericiler ve araştırmacılar için önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu bakımdan krizlerin iyi analiz edilmesi, ekonomilerde ortaya çıkardığı sorunların tespiti, krizden daha az etkilenebilme ve krizi avantaja çevirme imkânı ortaya çıkarabilmektedir.
Eserde; son dönemde yaşanan küresel ekonomik ve finansal krizin Türkiye ekonomisinde ortaya çıkardığı yapısal sorunlar tartışılarak gerek sorunların çözümüne yönelik gerekse de ekonominin gelecek dönemde daha sağlam bir yapıya kavuşturulması açısından politik önermelerde bulunulmuştur.
Kamil Güngör 2007 sonlarından itibaren etkisini önce Amerika'da daha sonra da aşama aşama bütün dünyada gösteren ve 2009'da zirve noktasına ulaşan küresel kriz, 2010 verilerine bakıldığında dünyada ve Türkiye'de etkisini büyük ölçüde kaybetmiştir. Örneğin Türkiye 2010 yılında % 8.9 büyüyerek krizin etkilerini tamamen ortadan kaldırmış ve 739 milyar dolarlık GSMH büyüklüğü ile kriz öncesi son yıl olan 2007 rakamlarını yakalamıştır. Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD'de de makro ekonomik dengeler büyük oranda pozitiftir.
Bu süreçte esasen anayasal iktisadın kurumsal olarak gündeme getirdiği “mali kural” krizin bir borç ve buna bağlı bütçe açıkları şekline dönüşmesi ile birlikte yeniden ve daha güçlü bir şekilde gündeme gelmiş, politikacıların sınırsız yetkilerinin siyasi konularda olduğu gibi yasal ya da anayasal kurallara bağlanması gerektiği akademik ve siyasi çevrelerde taraftar bulmuştur. Çalışma, mali kuralın teorik ve iktisadi düşünce okulları çerçevesinde incelenmesi yanında, uygulama örnekleri ile de desteklenmiş, Türkiye'nin kamusal mali sorunları tesbit edilerek, konu yasa tasarısı çerçevesinde analiz edilmiştir.

İÇİNDEKİLER
Giriş
Bölüm 1: Yürütmeye Getirilebilecek Sınırlamalar
Tarihi Arka Plan
Devlette Değişim İhtiyacı
Devletin Sınırları
Bütçe Açıkları Realitesi
Bütçe Denkliğine İlişkin Yaklaşımlar
Ekonomik Anayasa Ve Siyasi Anayasa
Ekonomide İnsan Faktörü
Bölüm 2: Başlıca İktisat Okullarının Devlet Ve Devletin Fonksiyonlarına İlişkin Yaklaşımları
Klasikler Öncesi
Klasikler Sonrası
Çağdaş İktisadi Düşünceler
Diğer Teoriler
Bölüm 3: Çeşitli Uygulama Örnekler
I. OECD Deneyimi
Avrupa Birliği Deneyimi
ABD Deneyimi
Kanada Deneyimi
Brezilya Deneyimi
Bölüm 4: Malî Kural Uygulaması Ve Türkiye
Osmanlı Devleti Dönemi Gelişmeleri
Türkiye Cumhuriyeti Dönemi
1982 Anayasası’nda Malî Kural
Değerlendirme
Türkiye İçin Malî Kural Önerisinin “Malî Kural Yasa Tasarısı” Çerçevesinde İncelenmesi
Erkan DEMİRBAŞ Bir sabah kümesinde altın yumurta bulan çiftçi soluğu kasabanın sarrafında alır. Sarraf, çiftçinin muteber bir kişiliğe sahip olmasından dolayı yumurtaların 24 ayar olduğunu ilan eder. Bu haber tüm kasabada hızla yayılır ve herkes altın yumurtadan satın almak ister. Gözünü para hırsı bürümüş çiftçi kârını artırmak için tavukları normalden daha fazla yemlemeye karar verir. Tamahkâr çiftçi, altın yumurtalar karşılığında daha fazla yem satın alarak bununla her gün tavukları artan bir oranda yemler. Yem taciri ise müstahsillerden daha fazla arpa ve buğday üretmeleri talebinde bulunur. İlk bakışta bu durum, tavuk, çiftçi, yem taciri, müstahsil ve diğer kasaba sakinleri için çok kârlı gözükür. Her biri kazandıkça kazanır. Ancak sarrafın bir gün aniden yumurtaların 24 ayar olmadığını duyurması herkesi telaşlandırır. Kasaba sakinleri bir an önce ellerindeki altın yumurtaları çıkarmak ister. Ancak nakde çevirmek artık zorlaşmıştır. Altın yumurta fiyatlarının düşmesiyle kasaba sakinleri tam bir hüsrana uğrar. Bunlar yetmezmiş gibi aşırı yemlemeden ötürü kümesteki tavukların ölmesiyle tüm hayaller kâbusa dönüşür. Günün sonunda işlemeyen bir kümes, beklediği altına kavuşamadığı için yem tacirine borcu olan bir çiftçi, müstahsile borçlu bir yem taciri ve altın yumurtadan zarara uğrayan kasaba sakinleri kalır. Durumdan vazife çıkaran köyün ağası mağdurların bir kısmına borç verir, diğerlerinin de ellerinde kalan yumurtaları satın alır.
Oğul Zengingönül Cennette yapılacak ebedi harcama çok soyut ve belirsiz... Ama bugün yapacağımız, mutlak gerçeklik ve ölümsüz gücün sembolik bir göstergesi… Katıksız bir haz…
Hayattaki amaçlarımızı çoğu zaman ihtiyacımız olmadığı halde satın aldıklarımız üzerinden şekillendirmiyor muyuz? Kimliğimizi, gittikçe “törenle” satın aldıklarımızdan ve onları yine “törenle” sergilemekten kazanmıyor muyuz?
Çocuklarımızı da hem ailede hem okul sıralarında “tüketim hazzına” bir an önce kavuşabilmeleri adına “başarılı olmaları için” öğütüyoruz… Şu sözler tanıdık geliyor mu? “Fark yarat, kendine yatırım yap, farkında ol, bireysel gelişimini tamamla, giyinirken tarzın olsun, ata bin, keman çal, resim yap, drama dersi al, kursa git, yelken öğren, zaman yarat, pozitif enerji saç ve çakraları açık tut! ”
Aileler olarak çocuklarımızın “zaten bir yarış içinde olmaları gerektiğini” benimsiyor ve tercihlerimizi buna göre yapıyoruz. “Beyin geliştirici ve uyanık tutucu ilaçlar” çocuklar arasında niye yaygınlaşıyor acaba? “Herkesin çocuğu bu tür ilaçlar kullanırken, benim çocuğumun feragat etmesi ne kadar etik ve adil?” diye soran aileler haline geliyoruz. İlaç kullanımında bile en önemli korkumuz, onun yol açabileceği sorunlar değil, “çocuğumuzun bir gün bir şekilde bu ilaçlara ulaşamayacağı” korkusu…
Hazza ulaşmanın yolunu o kadar çok “tüketime tapınmaktan” geçiriyoruz ki, çocuklarımızı “bir an önce çalışma hayatının öğütücü çarklarına” atmak için eğitimi bile dönüştürüyoruz. Artık eğitimin temel amacı, tüketim piyasası için “şirket çalışanı” yetiştirmek. Bunun için bir de isim icat ettik: “kurumsal çalışan”! Yani hazzın doruğu…
Çocuklarımız; şirketi ve örgütü anlayan, teknolojiyi kullanılabilir kılan, bilgiye erişimi kontrol altında tutan yani “gerçeklerin ve olguların” bir özeti haline geldi. Onlar, ister Türkiye’deki iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden isterse Harvard'dan, Ecole Nationale d’Administration’dan veya London Business School’dan mezun olsunlar, giderek çok tipik olarak kendilerine aşırı güvenli, örgütlere sadık, sürekli hesap peşinde olan, manipülatif ve güç bağımlısı bireylere dönüşüyorlar. “Teknokrat” olarak insani sorunları küresel ticari dünyanın içinde anlamak üzere eğitiliyorlar. Dolayısıyla kötü günde mükemmel bir insan bitiriciyken, iyi günde bilinçsiz meleklere dönüşüyorlar.
Günümüzde birçok akademik kurumda temel bilgiyi kullanarak düşünmekten çok, yönetme becerisi ve yöntemlerini öğretiyoruz. Temel bilgi zaten insan odaklı düşünmeyi gerektiriyor ve çoğu zaman “profesyonel” ve kimi zaman “faydacı” olmayabiliyor. Eğer eğitim, profesyonel olmayan düşünceyi cezalandırmaya başlarsa, temel bilgi de sürekli rötuşlanarak “piyasa bilgisine” dönüşür. Piyasaya ait bir temel bilgiyle insani sorunların çözümü değil, sadece “yönetilebilirliği” mümkündür.
Tüketim ekonomisi ve küresel ticari dünya ile “insana dair bir sosyal bilinç yaratmaya çalışıyoruz”… Ne ütopya…
K. Batu TUNAY Bu kitap, çeşitli dönemlere ait olabildiğince çok kaynağa dayalı bir literatür taramasının ürünüdür. Çağdaş makro ekonomik sorunların ve bunlara yönelik tartışmaların tüm yönleriyle açıklanabilmesinin geçmişin iyi irdelenmesine bağlı olduğunun bilinciyle, ekonomik yapı ve ilişkilerdeki gelişmelere paralel olarak konular tarihsel süreç temelinde aktarılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, iktisadi düşünce okullarının söz konusu süreç içinde teorik ve politik görüşleri karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Böyle bir yaklaşımın benimsenmiş olması, şuana dek hem genel kabul gören bir makro ekonomik teorinin geliştirilememiş, hem de makro ile mikro ekonomi alanlarını bütünleştirecek güçlü bir köprünün inşa edilememiş olmasından ileri gelmektedir. Kitap, orta düzeyde kaleme alınmıştır. Dolayısıyla temelde lisans düzeyinde, seçici bir yaklaşımla ön lisansta ve yardımcı ders kitabı olarak da yüksek lisansta rahatlıkla kullanılabilir.
Frederic S. Mishkin Frederic S. Mishkin’in Makroekonomi: Politika ve Uygulama adlı eserinin çevirisi olan bu kitap; 8 kısım, 22 bölüm ve 1 web bölümünden oluşmaktadır. Kitabın bölümleri şöyle sıralanmaktadır: “Makroekonomi Politikası ve Uygulaması”, “Makroiktisadi Verilerin Ölçülmesi”, “Toplam Üretim ve Verimlilik”, “Kapalı ve Açık Ekonomilerde Tasarruf ve Yatırım”, “Para ve Enflasyon”, “Büyümenin Kaynakları ve Solow Modeli”, “Büyüme Dinamikleri: Teknoloji, Politika ve Kurumlar”, “Konjonktür Dalgalanmaları: Giriş”, “IS Eğrisi”, “Para Politikası ve Toplam Talep”, “Toplam Arz ve Phillips Eğrisi”, “Toplam Talep ve Toplam Arz Modeli”, “Makroekonomik Politika ve Toplam Talep ve Toplam Arz Analizi”, “Finansal Sistem ve Ekonomik Büyüme”, “Finansal Krizler ve Ekonomi”, “Maliye Politikası ve Kamu Bütçesi”, “Döviz Kurları ve Uluslararası Ekonomi Politikası”, “Tüketim ve Tasarruf, Yatırım”, “Emek Piyasası, İstihdam ve İşsizlik”, “Makroiktisat Politikasında Beklentilerin Rolü”, “Konjonktür Dalgalanmaları Teorisi.” İktisat yazınına her geçen gün gelişen teknoloji ve finansal enstrümanların etkisiyle birçok yenilik eklenmektedir. Teori ve pratiğin son derece uyumlu bir biçimde harmanlandığı bu kitap, makroekonomi alanında eğitim gören lisans öğrencileri için büyük bir eksikliği tamamlayıcı nitelikte olup bazı bölümleri yüksek lisans ve doktora öğrencileri için oldukça faydalı içeriklere sahiptir. Ayrıca kitapta, konuya ilgi duyan uygulamacıların yararlanabileceği içerikler mevcuttur.
Arthur O'Sullivan, Steven M. Sheffrin, Stephen J. Perez, Pearson İktisat, Adam Smith'in 1776'da yazdığı Ulusların Zenginliği adlı eseriyle bilimsel bir hüviyet kazanmıştır. Ancak o tarihten günümüze kadar, diğer bilim alanlarında da olduğu gibi, üzerinde düşünülen, tartışılan ve yeni katkılar yapılan bir bilim dalı olagelmiştir. 1929'a kadar “merkezi planlı ekonomik model”i uygulayan ülkeler dışındaki ülkelerde “serbest piyasa ekonomisi” uygulanmıştır. Ancak 1929'da yaşanan “dünya ekonomik bunalımı” John Maynard Keynes'in İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi adlı eserinin yazılmasını ve kabul görmesini sağlamıştır. Böylece makroiktisadi analizler, tartışmalar ve yorumlamalar da önemli hâle gelmiştir.
Günümüzde, ülkelerin iktisadi yapısını ve gelişimini takip etmek için makroiktisat bilgisine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak farklı etkileşimleri ve bağlantıları içeren değişkenlerin çokluğu nedeniyle makroiktisadi analizlerin anlaşılması kolay olmamaktadır. Makroekonomi kitabı, kolay anlaşılır bir dille yazılması ve kapsamının genişliği ile bu zorluğu gidermeyi amaçlamaktadır. Kitap, 19 bölümden oluşmaktadır. Basit bir anlatımla verilen mikroiktisadi temeller ve somut örneklerle desteklenen konular, Makroekonomi kitabını alanı için değerli kılmaktadır. Kitapta, ayrıca temel ekonomik modellerin bağlantıları ve tarihsel süreçleri anlaşılır bir dil kullanılarak her bölümde okuyucuya sunulmaktadır.
Arslan Zafer Gürler, Bekir Ayyıldız, Merve Ayyıldız Mikroekonomi genel yapısı kuramsal bilgilere dayanmasına karşın makroekonomi, yaşamın içinden bilgileri de içerir. Bu nedenle, makroekonomik teoriye ilişkin bilgilerin sürekli yenilenmeye gereksinimi vardır.
Makroekonomik Teori ismi ile yayına hazırladığımız bu kitap, içeriğinde makroekonominin kuramsal işleyişini göstermesinin yanında 2018 yılına kadar uzanan güncel bilgilere de yer vermiştir. Kuramsal kısım, önemli ölçüde, Pennsylvania Üniversitesinden Andrew B. Abel ve Priceton Üniversitesinden Ben S. Ernanke tarafından kaleme alınan makroekonomi ders notlarından derlenmiştir.
Söz konusu bilimsel pusulalar rehberliğinde, makroekonominin başlıca konularının ele alınışı yanında, Türkiye ekonomisindeki temel makroekonomik parametrelerden yararlanılarak günceli yakalayan daha doyurucu bir eser oluşturulmaya çalışılmıştır. Benzerlerden çok farklı bir yapı ve analitik karaktere sahip olan bu eserin her düzeyden okuyucu için yararlı olacağı beklenmektedir.
Seda Bayrakdar “Her gün elimizden birçok makroekonomik veri geçiyor ve bunların ne anlama geldiğini, geleceğe ilişkin beklentilerimizi ne şekilde etkileyeceğini anlamaya çalışıyoruz. Bu çabayı gösteren amatörlerin yanında profesyonellerin de zaman zaman verilerin ve göstergelerin ne anlama geldiğini hatırlamak için kitaplara, makalelere yeniden göz atması gerekiyor. Dr. Seda Bayrakdar tam da bu amaca uygun bir çalışma ortaya koymuş. Kitap, birçok karmaşık ekonomik göstergeyi kolay okunup anlaşılabilecek ve analizlerde kullanılabilecek şekilde sunuyor. Ayrıca bununla yetinmeyip bu göstergelerin nerelerden nasıl elde edilebileceğini de görsel olarak gösteriyor. Ekonomiyle uğraşanlar, ekonomik verilerin kullanım yollarını merak edenler için çok yararlı bir kaynak kitap.”
Dr. Mahfi Eğilmez