Hukuk \ 1-3
Fatma Atıgan Günümüzde artık ilkokul çağından başlayarak öğretilmeye çalışılan bilgisayar kullanımı ve bununla ilintili olan on parmak klavye kullanımı hangi mesleği yaparsak yapalım, bize verim ve başarı getirecektir. Söz konusu amaçla yola çıkılarak hazırlanan bu kitapta, on parmak F klavye kullanma becerilerinin bireye kazandırılabilmesi için gerekli konulara yer verilmiştir.
On parmak klavye kullanmak ve hızlı yazı yazmak amacıyla edindiğiniz bu kitap; Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı, Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Programlarında ve Adalet Meslek Yüksek Okullarında öğrenim gören öğrencilerin “Klavye Teknikleri” başlığı altında verilen derslerinde yardımcı bir nitelik taşımaktadır.
Kitap ayrıca, Adalet Bakanlığı'nın Kamu Personeli Seçme Sınavından “70 puan” alan adayların katılabilecekleri “zabıt kâtipliği” sınavlarında da başarılı olabilmeleri açısından müracaat edebileceği bir kitaptır. Gerek derslerde gerekse sınavlarda farklı standartlar kullanılsa da genel olarak performansınızı görmeniz ve ne kadar sürede ne kadar vuruş yaptığınızı belirleyebilmeniz açısından kitap sonunda hız hesaplamaları, yazım yanlışları ve genel puanlama cetvellerine de yer verilmiştir.
Şükran Şıpka 50 Soruda Aile Hukukunda Kadının Yasal Hakları kitabı, haklarını bilmeyen birçok kadına ışık tutacak niteliktedir. Gerek ülkemizde bir türlü yerleşemeyen kadın-erkek eşitliği gerek kadına karşı şiddet gerekse de kadının diğer yasal hakları ve çocuk ile olan ilişkisi ülkemizin uzun yıllardır kanayan bir yarasıdır. Bu sebeple öncelikle vatandaşlarımızın eğitilmesi gerekse de buna ulaşana kadar bizzat kadınların kendi haklarını bilmesi önemlidir.
50 Soruda Aile Hukukunda Kadının Yasal Hakları kitabını okuyan bir kadın, başına gelen bir olayda ne yapması gerektiğini görebilecek ve yasal haklarını arayabilecektir.
Nil Kula 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu I. ve II. Kitap Hükümleri Uyarınca Ticaret Hukuku kitabında Türk Ticaret Hukuku'nun asıl kaynağı olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun I. ve II. Kitap hükümleri ile güncel Yargıtay kararları ve başlıca ticaret hukuku doktrini çerçevesinde; Ticari İşletme, Tacir, Ticaret Sicili, Ticaret Unvanı ve İşletme Adı, Haksız Rekabet, Ticari Defterler, Cari Hesap ve Acentelik konuları incelenmiş, ilgili kanunun Ticaret Şirketlerine ilişkin genel hükümleri ile Anonim, Limited, Komandit ve Kollektif şirketlere dair özel hükümleri, işbu şirketlerin; nitelikleri ve kuruluşları, ortakları arasındaki ilişkiler, organları, üçüncü kişilerle olan ilişkileri ve sona ermeleri gibi alt başlıklar altında değerlendirilmiştir.
Zafar Iqbal Bu kitap adaletle; denge, uyum ve barışın yeniden tesis edilmesine yönelik bir toplumsal düzenin taslak planıyla ilgilidir. Tarihsel olarak bu soruyu aydınlatan iki düşünce okulu, dinî okul ve seküler okul, kitaptaki tartışmanın zeminini oluşturmaktadır. Kitapta, dinî okulun ana çerçevesi İslam tarafından çizilirken seküler okul, bu konudaki entelektüel tartışmanın yönünü belirlemede en etkili
olduğu düşünülen adaletle ilgili eski ve çağdaş seçilmiş görüşlerle temsil edilmektedir.
Yazar, Batılı ve İslâmî perspektifleri türetmek için kullanılan sezgisel yöntemleri atlayıp meselenin temeline yani bu gibi düşünce akışlarındaki siyasi, iktisadi ve sosyal organizasyon için ileri sürülen ilkelere odaklanmıştır. Bu çeşitli ilkeler eleştirel bir biçimde incelendikten sonra dinî ve seküler görüşler arasındaki bir karşılaştırma, İslâmî konumun objektif bir değerlendirmesi için zemin hazırlar. Bu değerlendirme ile yazar, adalet konusundaki rakip perspektiflerin artıları ve eksileri üzerine derinlemesine, nüfuz edici ve zaman zaman nefes kesen argümanlarının zirvesini teşkil eder.
Mehmet Görgülü Adli Antropoloji ,son yıllarda önemi gittikçe artan ve gelişen bir bilim dalıdır. Başta Adli Bilimler, Hukuk ve Arkeoloji bilimleri olmak üzere çeşitli bilim dallarına önemli katkılar sağlamaktadır. Ağırlıklı olarak arkeolojik alanlarda insan, hayvan ve bitkilere ait biyolojik materyallerin, adli bilimlerde ise ceset ve iskelet kimliklendirmesinde vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Arkeolojide elde edilen biyolojik materyallerden Antik DNA, adli ve hukuk bilimlerinde ceset ve iskeletlerden genetik çalışmaları da son yıllarda oldukça gelişmiş ve Adli Antropolojinin çalışma alanları arasına girmiştir.
Alper Yener Yavuz, Ayla Sevim Erol, Burak Bilecenoğlu, Cemal Gürkan, Deniz Kahraman, Deren Çeker, Gülbanu Gökbulut Zorba, Gülden Plümer Küçük, İdris Deniz, Mert Ocak, Sinem Hoşsöz, Yeşim Doğan Kitabımız, adli antropoloji alanında yıllardır hizmet veren 12 uzman ve akademisyenin ilk kez bir araya gelerek saha, kazı, laboratuvar inceleme, genetik ve kimliklendirme çalışmalarında kullanılan metot ve teknikleri, yerel ve orijinal olgular üzerinden ayrıntılarıyla anlattıkları, adli antropoloji pratisyenleri ve öğrencilerine yönelik hazırlanmış bir rehber kitap niteliğindedir.
Kitapta, kimliği bilinmeyen ve teşhis edilemez durumdaki çürümüş, yanmış ve/veya iskeletleşmiş cesetlerle çalışan adli antropologların olay yerinden laboratuvar analizlerine, ölüm şekli belirleme, DNA örneklemesi ve kimliklendirme safhasına kadar yürüttükleri tüm süreçler ayrıntıları ile anlatılmış, adli antropolojinin insan hakları çalışmalarındaki yeri ve önemine dikkat çekilmiştir.
Max M. Houck - Jay A. Siegel, Elsevier Adli Bilimlerin Temeli, adli bilimlerin farklı alanları ile ilgili güncel bilgileri ve gelişmeleri kapsayacak şekilde hazırlanmıştır. Kitap adli bilimlerin temelini oluşturan biyoloji, kimya ve fizik bilimleri öncülüğündeki temel disiplinlere genel bir bakış sağlar. Adli Bilimlerin Temeli, gerçek olgulardan yola çıkarak, adli bilim akademisyenlerinin nasıl öğrettiklerinden çok, adli bilimcilerin nasıl çalıştıklarına odaklanır. Transfer deliller aracılığı ile insanlar, yerler ve cisimler arasındaki ilişkileri ve ele geçirilen fiziksel delillerin adalet sistemindeki yeri gibi adli bilimler için önemli ilkeleri açıklamaktadır. Suç, yakın tarihin bir parçasıdır – deliller bu hikâyeyi anlatır. Günümüzde adli bilimlerde önde gelen iki uzman tarafından yazılan Adli Bilimlerin Temeli, alana gerçekten eşsiz ve heyecan veren bir bakış açısı ile yaklaşır.
ANA ÖZELLİKLER
• Alanda karşılaşılan delilleri ve anahtar kavramları gösteren 250'den fazla canlı, renkli resim
• Anahtar terimleri içeren basit ünite organizasyonu, internet kaynaklarını, adli bilimlerdeki tarihi olay ve kişileri, laboratuvar analizlerindeki pratik sorunları ve “Meraklıları İçin” başlıklarını vurgulayan çok sayıda özellik kutusu
• Kitabın adli bilim eğitmen ve öğrencileri için paha biçilmez bir kaynak olmasını sağlayan net bir yazım tarzı ve bölüm sonrası sorular
Zuhal Gerçek Son zamanlarda televizyon programlarında yer alan polisiye dizilerin etkisiyle, halkın adli bilimlere olan ilgisi artmıştır. Bilim insanlarının yetiştirilmesinde önemli bir görev üstlenen akademisyenlerin bu ilgiyi, geçici bir yönelim olarak değil, bilimin temel ilkelerinin ve kritik düşünme tekniklerinin kavratılması için bir avantaj olarak ele almaları gerekmektedir.
Adli bilimler kanuni sistem için gerekli olan soruların yanıtlanması amacıyla, bilimin geniş yelpazesinin uygulanmasıdır. Adli terimi, mahkemeden önce anlamına gelen Latince forēnsis kelimesinden türetilmiştir. Günümüzde adli bilimler terimi 'kanuni' ya da 'mahkemelerle ilgili' anlamında kullanılmaktadır.
Adli kimya, bilim ve kanunun kesişim noktasıdır. Bilim ve yargı sistemi, doğrunun peşindedir. Tüm davalar mahkemeye taşınmamakla beraber eğer mahkeme kararı alınırsa, yargı için adli kimyacının vereceği bilgi çok önemlidir.
Dünya genelindeki akademik programlardaki artış, adli bilime olan ilginin global olarak hızla yükseldiğini göstermektedir. Günümüzde adli bilimler, biyoterörizmden patlayıcılara, dünyadaki önemli olayların aydınlatılmasında hayati rol oynamaktadır.
Yapılan araştırmaların ışığında kimya lisans derecesine sahip kişilerin adli kimya alanındaki işlerde tercih edildikleri görülmektedir.
Bu kitap, adli kimya alanında çalışan kimyacıların kullandıkları temel tekniklerin teorisini ve pratik uygulama örneklerini içermektedir.
Salih Yaşar Özden Adli Psikiyatri, adli tıbbın alt dalıdır. Akıl hastalığı, zekâ geriliği veya geçici olarak alkol ve uyuşturucu madde etkisinde olanlar, çocuklar, sağır ve dilsizler, alkol ve narkotik maddeleri kullananların kanuni ehliyetleri ve ceza sorumlulukları adli psikiyatrinin meşgul olduğu konulardır.
Bu kitabın, Türk Medeni Kanunu'nun kabulünün dördüncü yılında, Türk Ceza Kanunu'nun kabulünün yaklaşık onsekizinci ayında yazılması da, ayrı bir özelliğini oluşturmaktadır. Bize göre temel özelliği ise, hem psikiyatri hem de adli tıp akademisyeni tarafından yazılan ilk, ülkemizde yazılan ikinci kaynak ve başvuru kitabı olmasıdır. Böyle bir kitabı yazmak benim için meslek hayatımın en büyük şerefi olmuştur. Adli psikiyatri yakın bir gelecekte bağımsız uzmanlık dalı olacak ve tıpkı adli tıpta olduğu gibi, büyük bir gelişim geçirecektir.
Kitapta hastalıkların teşhis kriterlerinde kullanılan Amerikan Psikiyatri Birliğinin teşhis kriterlerideğişmiş 2013 yılında DSM-4 TR yerine DSM-5 çıkmıştır.Kitabımızda da psikiyatrik hastalıkların teşhiskriterlerinde DSM-5 teşhis kriterleri kullanılarak psikiyatrik hastalıkların teşhis kriterleri güncellenmiştir.
Bu kitap, bir başvuru kitabı ve kaynak eser olarak, konu ile ilgili psikiyatrlar, asistanlar, tıp öğrencileri, adli tıp uzman ve asistanlarıyla, konu ile ilgili hukukçuların yararlanmama sunulmuştur. Faydalı olabildiysek ne mutlu bize.
Mazlum Çöpür “Adli Psikiyatri ve Hukuk” kitabının içeriğinde, adli psikiyatri ile ilgili önemli konular bulunmaktadır. Adli psikiyatri alanı tüm dünya ülkelerinde ve ülkemizde yeni gelişen bir alan olduğu için hukuk ve psikiyatri alanlarını entegre eden kaynaklarla ilgili eksikler bulunmaktadır. Bu kitap psikiyatrist ve psikologlar için meslek hayatlarında sıklıkla karşılaştıkları adli psikiyatri konuları ile ilgili bir başvuru kitabı olarak hazırlanmıştır.
Adli psikiyatri alanındaki tüm konular; suç mağdurlarının haklarının korunması, sanıkların yaptıkları fiillerin doğru değerlendirilmesi toplumun güvenliği açısından büyük önem arz etmektedir. Yasa gereği psikiyatrist ve psikologlar bilirkişi olarak tayin edilebilmekte sanık ve mağdurlarla ilgili değerlendirmeleri yapmakla yükümlü kılınmaktadır.
“Adli Psikiyatri ve Hukuk” kitabı bilirkişi olarak atanacak psikiyatrist, psikolog, asistan ve adli tıp uzmanlarının başvurabileceği temel bilgileri içermektedir.
Aslı Akdaş Mitrani, David Lester, Ekin Emiral, Emek Yüce Zeyrek Rios, Emre Şenol Durak, Hatice Demirbaş, Hilal Eyüpoğlu, Mehmet Şakiroğlu, Mithat Durak, Öznur Öncül, Sevgi Güney, Tuğba Tunç Ergin Adli psikologlar, adli sistemde bilirkişiliğine başvurulan uzmanlardandır. Psikolojinin ve hukukun kesişme noktasındaki adli psikoloji psiko-yasal sorunların çözümünde bilimsel veri üretmeyi, verileri genelgeçer kurallara dönüştürmeyi, geliştirilen kuramlar çerçevesinde yasal sistemi bilgilendirmeyi ve yasal süreçlerin bireyin ve toplumun yaşamını koruyacak şekilde dizayn edilmesi için politika geliştiricilere destek sağlamayı amaçlar. Bu bağlamda adli psikologlar, uygulamada yasal mercilerle işbirliği çerçevesinde uzmanlık görüşünü sunma ile kendilerini sorumlu görürler.
Üç kitaplık serinin ilki olan “Adli Psikoloji” kitabı; Adli Psikoloji, Suç ve Psikoloji, Suçlu Profili, Adli Psikolojide Etik kısımlarından oluşmaktadır. Adli psikolojinin bir bilim olarak tarihsel süreçteki yolculuğu, dünyada ve Türkiye'de adli psikoloji uygulamaları, adli psikolojinin diğer disiplinlerle ilişkisi, suç ve suç türleri, suç ve psikopatoloji arasındaki ilişki, suçlu profilleme, intihar bombacılarının suç profili, adli psikologlar için etik ilkeler ve adli psikologların görev ve sorumlulukları gibi pek çok konuya yer verilerek adli psikoloji alanına ilişkin farklı boyutlara dikkat çekilmiştir. Adli psikologlara, psikologlara, adli alanla ilgilenen uzmanlara ve uygulayıcılara rehber olacak şekilde konular zengin vaka örnekleri ve etkileşimsel olarak aktarılmıştır.
Dennis Howitt Adli Psikoloji ve Suç Psikolojisine Giriş adlı bu eserin altıncı basımı; bu konunun anlaşılır, kapsamlı ve merak uyandıran bir yorumunu sunuyor. Önemli deneysel bulgulara yapılan sürekli vurgular ve bu araştırmalara dayanan teorisi ile kitap, sizi, bu büyüleyici alanın derin ve içeriğe dayanan bir anlayışı ile donatacak.
Çok sayıdaki pedagojik özellik; temel kavramları hızlıca kavramanıza, tartışmalı konuları tanımanıza ve her geçen gün daha da gelişen bu konunun kapsamlı başlıkları için pratik bir anlayış geliştirmenize yardım edecek.
Tamamıyla güncel ve hem klasik hem de modern çalışmaları ele alan bu kitapta size sunulan bazı detaylar:
• Adli hafıza, suçluluk, hırsızlık ve soygunlar, cinsel suçluların tedavisi ve daha birçok konu hakkında baştan sona güncellenmiş ve tamamen yeni fikirler,
• Teoriye güçlü bir vurgu ve derinlemesine kavrayışı destekleyen önemli deneysel bulgular,
• Detaylı bir şekilde incelenmiş, Birleşik Krallık ve uluslararası perspektiften konuyla ilgili önemli araştırmalar,
• Öğrencilere konu hakkında geniş bir kavrayış sağlayacak olan “Temel Kavramlar”, “Uygulamada Adli Psikoloji” ve “Tartışmalar”,
• Kolayca ulaşılan Temel Terimler Sözlüğü,
• Öğrencilerin dersin ötesine geçmeleri ve önemli araştırmaları keşfetmelerine yardımcı olmak için her bölüm sonunda kitap önerileri.
Bu kitap; psikoloji, uygulamalı psikoloji ve suç bilimi derslerini alan öğrenciler için, ayrıca öğrencilerin psikolojinin ceza adaleti ve kanunlarla nasıl bağlantısı olduğunu kavramalarını gerektiren birçok farklı konu için temel bir kaynaktır…

“Konunun; pek çok kritik analizle desteklenmiş güncel, açık ve kapsamlı yorumu.
Hâlâ piyasadaki en iyi kitap.”
Dr. Amanda D. L. Roberts, Lincoln Üniversitesi

“Bu ders kitabı, alanın bütün önemli başlıklarını içeriyor, üstelik Howitt'in öğrencilere güncel araştırma sonuçları üzerinden kurnazca yol gösterme becerisi olağanüstü.”
Prof. Leif Strömwall, Gothenburg Üniversitesi

“Oldukça kapsamlı bir çalışma, öğrencilere adli psikolojinin temeli olan önemli teorik kavramları tanıtan genel bir eser… Lisans öğrencileri için değerli bir kaynak.”
Dr. Jill Taylor, Teesside Üniversitesi

“Howitt'in bu kitabında konuların kapsamı mükemmel, ayrıca genel adli tıp müfredatı ile oldukça uyumlu. Piyasadaki birçok adli/suç psikolojisi kitabına nazaran bu kitap, başvurulacak yararlı bir kaynak. Kitapta önemli bütün noktalara yer verilmiş… Son revizyonlar her zaman güncel olduğunu ve son zamanlardaki dikkat çeken çalışmaları ve bu hızla gelişen alanda tartışılan önemli konuları içerdiğini gösteriyor.”
Dr. Gareth Norris, Aberystwyth Üniversitesi
Dilek Çelik, Erol Yıldırım, Gül Alpar, Gülsen Erden, Işıl Çoklar, Mehmet Bayhan Üge, Nilay Pekel Uludağlı, Sevgi Güney Psikoloji bilimi, geliştirmiş olduğu kuramların uygulama alanındaki yansımalarını, özellikle klinik ve uygulamalı psikoloji alanlarında gözlem, görüşme ve psikolojik değerlendirmeler ile ortaya koyar. Adli-psikolojik süreçlerde bu uygulama araçlarının daha da önemli olduğunu söylemek doğru olacaktır. Bu kitapta; adli psikoloji uygulamalarının psikolojinin diğer alanlarındaki uygulamalar ile benzer ve farklı yönleri ele alınmakta, adli psikolojideki gözlem, görüşme ve değerlendirmede boyutları detaylandırılmakta, adli psikoloğun sahip olması gereken asgari beceriler ve bu becerilerin geliştirilmesi için fırsatlar ile adli psikolojik değerlendirmenin zorlu yolları, değerlendirmeye özgü beceriler ve vaka örnekleriyle beraber açıklanmaktadır.
Bu kitapta; adli psikolojik görüşme, mağdur çocuklarla görüşme, suçlularla görüşme, adli psikolojik değerlendirme, ceza sorumluluğunun değerlendirilmesi, adli nöropsikoloji ve temaruz, adli ifadelerde bellek yanılsamaları, medeni ehliyet, fiil ehliyetin değerlendirilmesi, velayet değerlendirmesi ve mağdur yetişkinlerde psikolojik değerlendirme ve müdahale olmak üzere alanın uzmanları tarafından yazılmış ve uygulamaya dönük zengin bir içerik okuyucuları beklemektedir.
Adli Psikoloji alanına ilgi duyan okuyucuların adli psikoloji serisinin diğer iki kitabını okumalarında yarar vardır. Adli psikolojinin tarihsel süreçteki gelişimi, diğer disiplinlerle ilişkisi, suçlu profilleme ve etik konularının ele alındığı “Adli Psikoloji” kitabında ve adli süreçlerdeki tarafların psikolojik iyileştirme ve tedavi süreçlerini içeren “Adli Psikolojide Psikolojik Tedavi ve Rehabilitasyon” kitabında zengin bilgi içeriklerine ulaşabilirler.
Gül Çörüş, Hilal Sena Balandı, Reyhan Feda, Sibel Kızıltaş, Hülya Kıran, Rakel Rozant Reisyan, Ravana Bayova Birçok katilin içindeki öldürme arzusunun doğuştan geldiği düşünülmektedir. Ancak bu arzuya uygun hareket etmek ya da bu arzuya dur demek öğrenilen bir davranıştır. Bu noktada ayrım yapmayı sağlayan etkenlerden biri de çocukluk çağı travmalarıdır. Birçok katilin cinsel, fiziksel veya duygusal çocukluk çağı travması olduğunu biliyoruz. Olası sorunlu genetik yapıların üzerine eklenen ağır çocukluk travmaları, kulağa delice gelen öldürme eyleminin hazırlayıcısıdır. Sağlam bir aile yapısının olmaması -ebeveynlerin kayıp ya da uyuşturucu bağımlısı olması, cinsel istismar ve/veya fiziksel şiddet varlığı, törelerden gelen emirler- bir başka tetikleyicidir. Böyle bir ortamda yetişen çocuk, doğru yanlış nedir bilmeyen, empatiden yoksun bir sosyopata dönüşür. Bu dönüşüm sonrası, çocukken çektiği acılar artık sadece cinayetle dinecektir. İşte bu kitap, cinayete giden süreci, kadın, erkek, çocuk ve seri katiller ile töre cinayetleri ve intihar bağlamında analiz etmektedir.
Aygül Nalbant, Birgül Haznederoğlu, Çiğdem Ünlü Çeber, Duygu Altın, Ebru Tezcan, Emre Şenol Durak, Fulya Giray Sözen, Gül Alpar, Gülsen Erden, İsmail Altan Tülü, Mehmet Bayhan Üge, Mithat Durak, Nilüfer Koçtürk, T. Aslı Akdaş Mitrani, Tuğba Görgülü, Zeynep Deniz Yöndem Genelgeçer doğruları olan hukuk, suçun soruşturulmasında ve kovuşturulmasında ve suçlunun yeniden topluma kazandırılmasında psikoloji biliminin ışığından yaralanmak zorundadır. Adli psikoloji, hukuk alanına bilgi sunma ve gerçeğin tespitinde hukuka yardım etme ve suçlunun topluma yeniden kazandırılması bağlamında hem bilimsel hem de uygulamalı çalışmalar yürütmektedir. Suçlu, mağdur, tanık, hükümlü ve yasal sistemdeki diğer taraflar adli psikolojinin ilgi alanındadır. Suçun soruşturulması, kovuşturulması, onanması ve çekilmesi süreçlerinde adli psikolojinin ne kadar büyük bir çalışma zenginliğine sahip olduğunu düşünmeden edemeyiz. Bu zenginlik psiko-yasal uzmanlığın da kendi içinde dinamikleri olduğunu hatırlatır niteliktedir.
Bu kitap serilerinden üçüncüsü olan “Adli Psikolojide Psikolojik Tedavi ve Rehabilitasyon” kitabında, yasal sistemle yolları kesişen yetişkin ve çocuklar birbirinden ayrı özellikler barındırdığı için “Adli Süreçlerdeki Yetişkinlerde Psikolojik Tedavi ve Rehabilitasyon”, “Adli Süreçlerdeki Çocuklarda Psikolojik Tedavi ve Rehabilitasyon” kısımlarında psikologlara, adli psikologlara, adli alanla ilgilenen uzmanlara ve uygulayıcılara rehber olacak şekilde konular zengin vaka örnekleri ve etkileşimsel olarak aktarılmıştır. Kitapta yetişkin ve çocuklarla psikolojik tedavi ve rehabilitasyon dışında ayrıca adli alanda görülen vakaların farklılığı üzerine düşünebilmemizi sağlamak için “Adli Psikolojide İlginç Vakalar” kısmı bulunmaktadır.
Marc J. Ackerman Adli Psikolojik Değerlendirmenin Temelleri adlı bu kitap, nöropsikolojik değerlendirme araçları da dâhil olmak üzere, adli psikolojik değerlendirmelerde psikologlar tarafından en sık kullanılan değerlendirme araçlarını güvenle uygulamak, puanlamak ve yorumlamak için ihtiyaç duyduğunuz tüm bilgi ve becerileri hızlı ve kolay anlaşılacak bir şekilde edinmenizi sağlayacak bir kaynaktır. Ayrıca, bu kaynak adli süreçlerde boşanma, çocukların velayeti, kişisel yaralanma, suça sürüklenen çocuklar, cinsel istismar, madde kötüye kullanımı ve risk değerlendirmesi konuları yanı sıra, rıza olmadan hastaneye yatış, cezai ehliyeti değerlendirme alanları üzerine bilgilerin yer aldığı bir rehber niteliğindedir.
Amerikan Psikologlar Derneği tarafından yayınlanan en yeni etik ilkeler ve standartlar da dâhil olmak üzere yeniden güncellenmiş şekli ile Türkçeye çevrilmiş olan bu kitap, hem adli süreçlerde görev alan psikologlar tarafından hem de psikoloji öğrencileri başvurulabilecek her zaman başvurulabilecek eşsiz bir Türkçe kaynaktır.
M. Burak Gönültaş Adli Sosyal Bilimler, ceza adalet sistemi içerisinde, ceza adaletine konu olan bireylerin (suçlu, mağdur, suça sürüklenen çocuk gibi) haklarını korumak, eşit, insancıl ve ayrımcılığa uğramayacak şekilde muamele görmelerini temin etmek; bireylerin ceza adaleti süreçlerine aktif katılımlarını sağlamak adına güçlendirmek ve desteklemek, ceza adaleti unsurlarının alacakları kararlarda ve yapacakları uygulamalarda (tedavi, rehabilitasyon, ıslah, topluma kazandırma vb.) yardımcı olmak (uygulamak, takip etmek, raporlamak) ve suçluluğun/mağduriyetin önlenmesini sağlamak adına psikososyal değerlendirmeler ve uygulamaları içeren yaklaşımlar olarak tanımlanmıştır.
“Adli sosyal bilimler” basitçe “adli bilimler ve sosyal bilimler birlikteliği” olarak görülmemelidir. Tabi ki adli sosyal bilimler, adli bilimler ve sosyal bilimler ilişkisi üzerinedir ancak adli alan içerisindeki sosyal bilim uygulamaları bu birliktelikten daha geniş bir anlamı, yaklaşımı ve uygulamayı ifade etmektedir. İşte bu çalışmanın ortaya çıkış noktalarından biri budur.
Bu çalışma, adli sosyal bilimlerin, ceza adalet sistemi içerisindeki yerini belirleme ihtiyacı bağlamında ilgili konuları ele almış ve bir konsept oluşturmayı hedeflemiştir. Böylece adli sosyal bilimlerin hem teorik hem de pratik anlamda gelişmesi için bir adım olabileceği düşünülerek elinizdeki kitaba Adli Sosyal Bilimler Serisinin birinci kitabı hüviyeti verilmiştir.
Bu kitabın, başta hukuk ve kolluk eğitimlerinin yanı sıra ceza adalet sisteminin işleyişine katkıda bulunabilecek sosyal hizmet, psikoloji, çocuk gelişimi, adli bilimler ve psikolojik danışmanlık ve rehberlik gibi disiplinlerin formasyonlarına ve ilgili kurumların hizmet içi eğitimlerine katkı sunması beklenmektedir.
Aliye Mavili, Burak Doğangün, Can Çalıcı, Cansu Abacı Yıldız, Cengiz Özbesler, Didem Elitez, Ezgi Ildırım Özcan, Fulya Giray Sözen, Gül Alpar, Hakan Baydur, Hüseyin Yıldız, İrem Akduman, İshak Aydemir, M. Burak Gönültaş, Melih Sever, Meral Öztürk, Murat Yıldız, Neylan Ziyalar, Oğuzhan Zengin, Önder Beter, Özgür Altındağ, Pınar Özdemir, Rumeysa Akgün, Sara Evli Özhan, Semra Saruç, Serap Daşbaş, Şeyda Yıldırım, Veda Bilican Gökkaya, Vehbi Ünal, Zeki Karataş Adalet hizmeti gibi önemli bir gereksinimi yerine getirmeye/karşılamaya çalışan adalet mekanizması, muhteviyatı itibarı ile zor ve örseleyici süreçleri içermektedir. Bu nedenle bu hizmetin yerine getirilmesinin yanı sıra, aynı zamanda bu süreçte birtakım dezavantajlı durumları nedeni ile örselenen/incinen/savunmasız bireylerin güçlendirilmesi de bir o kadar önemli ve gereklidir. İşte burada bireyi merkeze alan ve güç koşullara karşı onu güçlendirmeyi amaç edinen Sosyal Hizmet, yaklaşımı ve müdahale disiplini ile belki de en önemli hizmetlerden birini yerine getirmektedir. Dünyada ve ülkemizde çocuk mahkemeleri ile gelişen ve her geçen gün önemini artıran adalet sisteminde sosyal hizmet, Adli Sosyal Hizmet, değişen ve evrilen ceza-adalet anlayışı ile birlikte hizmet alanını da genişletmektedir. Bunlardan biri de çok çeşitli konularda (çocuk suçluluğu, boşanma davaları, evlat edinme, denetimli serbestlik, rehabilitasyon vs.) sosyal hizmet bakışını içeren bilirkişiliğe başvurulmasıdır. Bu kitabın çıkış noktası, Adli Sosyal Hizmet alanına bir nebze de olsa dikkati çekebilmektir. Ele aldığı konular hem temel hem de güncel gereksinimler bazlıdır. Yani sadece adalet mekanizması süreci içerisinde sosyal hizmet yaklaşımını ele almamakta, aynı zamanda adli sürece doğru yönelen potansiyellere de değinmektedir. Ayrıca adli makamlara yardımcı roller üstlenebilecek psikoloji, çocuk gelişimi, hukuk, adli bilimler ve psikolojik danışmanlık ve rehberlik gibi disiplinlerin formasyonlarına adli süreçler ve yaklaşımlar konularında katkı sağlaması beklenmektedir.
“… Adli sosyal hizmet uzmanı; faili, hükümlüyü, suça sürüklenen çocuğu, mağduru, risk altındaki kişiyi adli makamlara en etkin şekilde (çevresi içinde birey anlayışı, bireyin özerkliği, içinde bulunduğu dezavantajlı durumların ortaya konması vs.) anlatan ve durumlarına göre en uygun tedbir ve yaklaşımı öneren rolü ile “bilirkişi”; aracı, arabulucu, bilgilendirici, rehberlik edici, köprü kurucu, takip edici rolü ile adli mekanizmanın soğukluğuna karşı bireyi “güçlendirici”; risk altındaki kişi ve çocukların bir suçun faili ya da mağduru olmalarını engelleyecek tedbirlerin alınması ve uygulanmasında ise “önleyici” rol ve görevlere sahiptir diyebiliriz…”
Ömer Türker Klasik dünyada üretilmiş insan tasavvurlarının modern dönemdeki dönüşümünün en önemli sonuçlarından biri, insanın kendisine ilişkin beklenti ve umutlarını değiştirmesidir. Bu durum pek çok alanda olduğu gibi ahlâk alanında hem soru hiyerarşisini etkilemiş hem de yeni bir takım soruların sorulmasını gerektirmiştir. Bu bağlamda bilhassa son yarım yüzyılda insanın ahlâklı olmasının gerekçesi sorgulanır hâle gelmiş ve bir kısım akımlar, ahlâkı tamamen vicdanî bir durum olarak değerlendirmeye başlamıştır.
Ahlâk tamamıyla bireyin vicdanıyla alakalı bir olgu olarak anlaşıldığı sürece bireyler arasındaki ilişki veya ahlâkın dışa bakan yönü, ahlâktan ziyade siyasetin bir sorunu olarak ele alınmak durumundadır. Bu takdirde ahlâksızlık kapsamında değerlendirilecek durumlar, hukukun alanına girdiği sürece bir müeyyideden bahsedilebilir. Fakat bu sonuç, esas itibariyle belirli bir insan ve toplum tasavvurunun uzantısı veya kaçınılmaz neticesi olduğundan farklı insan ve toplum tasavvurları açısından ele alınmayı gerektirir. Elinizdeki kitapta ahlâk ve müeyyide ilişkisini sorgulamak amacıyla 2015 yılı içerisinde İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi içerisinde gerçekleştirilen “Ahlâkî Müeyyide Üzerine Konuşmalar” serisinde yapılan konferansların metinlerini bulacaksınız.
Ayşe Meriç Yazıcı, Can Bekaroğlu, Güneş Topçu, Havva Nur Atalay, Mesut Öztırak, Mustafa Coşar, Recep Yücel, Şebnem Yücel In the wake of this exploration into the intersection of artificial intelligence and corporate governance, a profound understanding emerges—a realization that the future of business decision-making lies at the nexus of human ingenuity and technological innovation.
As these chapters conclude, they stand as guiding pillars for enterprises navigating the uncharted terrain of AI integration. The intricate blend of legal nuances, ethical dilemmas, and technological advancements presented herein provides a roadmap for organizations aiming to harness AI's transformative potential.
However, this journey extends beyond these pages. The evolution of AI in corporate governance remains an ongoing narrative, shaped by the collective efforts of scholars, innovators, and policymakers. This book sparks discourse, serving as a catalyst for continued exploration and innovation in this dynamic landscape.
May the insights shared here kindle curiosity, foster critical dialogue, and inspire action toward a future where human expertise and technological brilliance harmoniously elevate corporate governance.
As this chapter closes, the saga persists. The AI Renaissance beckons, urging bold pioneers to shape the future of corporate governance.
Thank you for joining us on this transformative journey.
Marian Roberts Aile içi anlaşmazlıklar, evlilik yaşamının doğal ve kaçınılmaz bir parçasıdır. Eşler arasında yaşanan anlaşmazlıklar yapıcı ve barışçıl yollarla yönetilemediğinde yaşanan psikolojik, sözlü ve fiziksel şiddet, devamında da ailenin çöküşü kaçınılmaz hâle gelmektedir. Son yıllarda artan dağılmış aile ve boşanma sayısı, boşanma öncesinde, esnasında ve sonrasında, hem eşlerin hem de çocukların, bu yıkıcı süreçten daha az etkilenmeleri için “aile arabulucuğu”nu bir alternatif yöntem hâline getirmiştir.
Aile arabuluculuğu, boşanma sürecinden hem eşlerin hem de “çocuklar”ın daha az etkilenmesini sağlamak için ebeveynler arasında işbirliğine dayalı yapıcı ilişkilerin kurulmasında ve sürdürülmesinde hayati bir bileşen hâline gelmiştir. Aile arabuluculuğunun odak noktası, eşler arasında karşılıklı anlayışı ve iletişimi arttırarak, ayrılıktan ve boşanma sürecinden, çocukların en az etkilenmelerini sağlamaktır. Eşler, boşanma sonrasında yıllar boyunca çocukları üzerinden iletişimlerini devam ettirecekleri için boşanma sürecinin yapıcı diyaloglarla yönetilmesi bir gerekliliktir.
Aile arabuluculuğu, eşlerin kendi anlaşmazlıkları üzerinde kontrol ve sorumluluğunu ellerinde tutmalarını sağlayacaktır. Arabuluculuk sürecinde eşler arasında doğrudan iletişimin teşvik edilmesi, kararların işbirliğine dayalı alınması, yanlış anlaşılma ve çatışmaların azaltılması, kendi anlaşmaları üzerinde kontrol sahibi olmalarının sağlanması, boşanma sürecinden hem eşlerin hem de çocukların daha az etkilenmelerini sağlanması, arabuluculuğun temel faydaları arasında sayılabilir.
Son yıllarda artan boşanma ve ayrılıklarla ilgili olarak yasa yapıcılar ve araştırmacılar artık boşanmanın kendisine değil, boşanma sonrası sürece ve özellikle de boşanmadan kaynaklı zararlı sonuçların çocuklar üzerindeki etkilerinin azaltılması ve dönüştürülmesi üzerine odaklanmışlardır. Boşanma öncesinde, esnasında ve sonrasında eşler arasındaki yıkıcı iletişimlerin çocukları üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, azaltılması ve dönüştürülmesinde “aile arabuluculuğu” bir alternatif yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Aile arabuluculuğu sadece çocuğu olan ve boşanan eşler için değil aynı zamanda çocuğu olmayan ve boşanan eşlerin de uzlaşarak ayrılmalarının sağlanmasında alternatif bir yaklaşımdır.
“Aile Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk: Uygulama Esasları” adlı bu çeviri kitap, ülkemizde her sene yüz binin üzerinde gerçekleşen çekişmeli ve rekabetçi yollarla gerçekleşen boşanmaların hem eşler hem de onların çocukları üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, azaltılması ve dönüştürülmesi sürecinde kullanılacak bir kaynak kitaptır. Hem kuramsal hem de uygulamalı yaklaşımları içeren bu kitap, aile içi uyuşmazlıkların hem eşlerin hem de çocukların yararına, yapıcı ve barışçıl yollarla nasıl yöneticiliğine ilişkin bilgi ve becerileri içermektedir.
Kitabın hedef kitlesi; arabulucu avukatlar, avukatlar, aile danışmanları ve aile hukuku ile ilgili yargı mensupları ve uzmanlardır.
M. Fatih Çınar Anayasa Mahkemesinin arka fonunda “Haklar ve özgürlükler insanlığın onuru ve erdemidir.” şeklinde veciz bir söz vardır. Gerçekten de Anayasa Mahkemesi, devletin yapısını, işleyişini, birey hak ve özgürlüklerini, yasama, yürütme ve yargı sisteminin çalışmasını düzenleyen konularda -bir anlamda son sözü söyleme yetkisine sahip- Türk Yargı Sisteminin en kritik mahkemesidir. Kanunların Anayasaya uygunluğunu denetlemek, siyasi parti kapatma davalarına bakmak, milltevekilliğinin düşürülmesi kararlarına itirazları incelemek, iç yargı yollarını bitirdikten sonra hâlen adalete ulaşamadığına inanan kişilerin bireysel başvurularını karara bağlamak gibi birçok görevi vardır. Verdiği her karar kamusal yaşamı, birey hak ve özgürlüklerini yakından ilgilendirmektedir.
Anayasa Mahkemesinin mutat olarak yürüttüğü yargısal faaliyetlerinin dışında nadir karşılaşılan bir diğer önemli yargı yetkisi ise “Ceza Yargı Yetkisi” bir başka deyişle “Yüce Divan” sıfatıyla yaptığı ceza yargılamasıdır.
2017 yılında yapılan Anayasa değişiklikleriyle hem hükûmet sistemi değiştirilmiş hem de Anayasa Mahkemesinin ceza yargı yetkisi üst düzey kamu görevlileri bağlamında son derece genişletilmiştir. Bu kitapta, dünyada uygulanan modeller; Osmanlı-Türk Anayasacılık tarihinde yapılan yargılamaların özetleri, kaynaklarıyla birlikte sunulmuş; ayrıca yeni yürürlüğe giren düzenlemeler, ceza ve ceza muhakemesi hukuku perspektifinden incelenmiştir. Bu akademik çalışmanın okurların bilgi ve fikir dünyasına katkıda bulunması dileğiyle…
Abdulkerim Eroğlu, Emre Savut, Ezgi Fulya Akkuş, Fatih Bilgin, Muhabbet Doyran, Mustafa Çağatay Aslan, Nizamettin Aydın, Samed Kurban, Ünal Yıldız, Vasıf İnanç Duygulu, Züleyha Keskin Anayasa tartışmalarının gündemden hiç düşmediği ülkemizde konuya ilişkin akademik çalışmaların önemi de her geçen gün artmaktadır. “Anayasal Tasarımda Reform: Yasama, Yürütme ve Yargının Oluşumu ve Yetkilerine Yönelik İncelemeler” başlığını taşıyan bu eser de söz konusu çalışmalara katkı sunma amacını taşımaktadır. Kitabın ilk üç bölümü Osmanlı-Türk anayasal gelişmelerini 2017 değişikliklerine kadar birçok farklı boyutuyla ele almaktadır. Sonraki bölümlerde ise yasama, yürütme ve yargı organlarının oluşumu ve yetkileri ile ilgili tespit ve önerilerde bulunulmaktadır. Bu çerçevede kitabın özgün taraflarından birisi, farklı disiplinlerden yazarların çalışmalarını bir araya getiriyor olmasıdır. Gerçekten de kitap; hukuk, tarih, kamu yönetimi, siyaset bilimi, maliye gibi farklı alanlardan uzmanların çalışmalarından oluşmaktadır.
Ali İbrahim Akkutay, Ali Uçar, Alper Çağrı Yılmaz, Alperen Çıtak, Bahtiyar Akyılmaz, Çınar Can Evren, Dilan Yıldırım, Dilara Buket Didin, Dilşat Yılmaz, Faruk Göçkün, Hadra Secde Baltacı, Huriye Reyhan Demircioğlu, İbrahim Ermenek, İlhan Üzülmez, İsmail Uçar, Kamile Türkoğlu Üstün, M. Naci Bostancı, Mehmet Özdamar, Murat Erdoğan, Naci Münci Çakmak, Ömer Anayurt, Ramazan Çağlayan, Recep Orhun Kılıç, Seda Parlak, Sevgi Gül Akyılmaz, Süheyla Suzan Gökalp
Christopher W. Moore Güncelleştirilmiş, Arabuluculuk Yazın Klasiği
Neredeyse 30 yıldan bu yana anlaşmazlık çözümü uygulayıcıları, üniversite öğretim elemanları ve öğrenciler alandaki en kapsamlı rehber olarak Arabuluculuk Süreci'ne başvurmaktadır. Arabuluculuk üzerine yazılmış en kapsamlı kitap olarak bu metin, anlaşmazlık çözümünün herhangi bir alanında—aile, toplum, istihdam, iş dünyası, çevre, kamu politikaları, çok-kültürlü veya uluslararası—çalışan yeni ve deneyimli anlaşmazlık çözüm uygulayıcıları için biçilmiş kaftandır. Bu kitap, uzmanlar için bir rehberdir ve dördüncü basım, alandaki gelişmelere ayak uyduracak şekilde genişletilmiş ve yenilenmiştir. Bu basım, arabuluculukta mükemmelliği sağlayacak ve anlaşmazlık yaşayanların kalıcı anlaşmalara varmalarına ve ilişkilerini sürdürmelerine yardımcı olacak yeni kaynaklar içermektedir.
• Arabuluculuk hizmeti sunma konusunda daha fazla bilgi ve en güncel yaklaşımlar
• Hem yaygın hem de özgün sorunlar için doğru stratejiyi seçme konusunda kapsamlı rehberlik
• Her türlü anlaşmazlıkla ilgili güncellenmiş yeni vakalar
• Gelişmekte olan kültürler arası ve uluslararası arabuluculuk alanı ve uygulamaları hakkında daha fazla bilgi
Robert A. Barauch Bush, Joseph P. Folger Toplumsal etkileşimin olduğu her yerde, anlaşmazlıkların olması doğal ve kaçınılmazdır. Kişiler, gruplar ve toplumlar arası anlaşmazlıklar; doğru bir biçimde yönetildiğinde gelişimin, ilerlemenin, dönüşümün, barışın ve bütünleşmenin hem enerji kaynağı hem de motoru olabilmektedir. Ancak, anlaşmazlıklar yanlış ve yıkıcı yaklaşımlarla yönetildiğinde ise; yıkımın, şiddetin, zulmün ve acının kaynağına dönüşmektedir.
Anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak, farklılığı ortadan kaldırmaktır. Doğa ve insanlık, farklılığı ve çokluğu kabul etmeyi ve anlamayı gerektirir. Farklılığı ortadan kaldırmaya çalışmak yerine; onu anlamaya ve nasıl yöneteceğimizi keşfetmeye başladığımızda, yolumuz anlaşmazlıklarımızı nasıl yöneteceğimizden geçmektedir. Anlaşmazlıkları nasıl yöneteceğimiz üzerine odaklandığımızda, karşımıza en temel yaklaşım ve paradigma olan "dönüşümsel arabuluculuk" çıkmaktadır. Dönüşümsel arabuluculuğun alanyazına en önemli katkısı, anlaşmazlık çözüm sürecinin toplumsal değerlerden ve kültürden bağımsız olmadığı, ideolojimizin ve inanç tarzımızın anlaşmazlıklara ilişkin değerlendirmelerimizi, tutumlarımızı ve anlaşmazlıklarımızı ele alış tarzımızı etkilediği düşüncesidir. Yine, dönüşümsel arabuluculuğun en ayırt edici özelliği, anlaşmazlıkları yönetim sürecinin, kişileri dönüştürebileceğine, geliştirebileceğine ve güçlendirebileceğine yönelik yapıcı ve olumlu duruşudur.
Bush ve P. Folger tarafından geliştirilen "dönüşümsel arabuluculuk modeli" ülkemizde, her sene mahkemelere taşınan yüz binlerce anlaşmazlığı, çekişmeyi ve ayrışmayı yüz yüze müzakere ederek yapıcı ve barışçıl olarak çözme kapasitesini güçlendirmek için bir fırsat ve araç olacaktır. Cezalandırıcı adalet anlayışından, onarıcı adalet anlayışına dönme çabalarına ışık tutacaktır.
Bu eser, içerdiği alternatif paradigma çerçevesinde hukuk sistemimize yeni giren arabuluculuk modelinin doğru ve amacına uygun kullanılması için de referans olacak anlamlı ve önemli bir eserdir. Buna ek olarak, anlaşmazlık çözümü üzerine çalışan hukukçulara, psikologlara, psikolojik danışmanlara, eğitimcilere, psikiyatristlere ve sosyal çalışmacılara hem kuramsal anlamda hem de somut anlaşmazlıkların ve çatışmaların yapıcı ve barışçıl yönetimi konusunda yol gösterecek temel bir başvuru kaynağı olacaktır.
Özlem Alikılıç Kitap, arabuluculuk uygulamalarına, iletişim disiplini çerçevesinden bakılmasını sağlayan, arabuluculuk yapan ve yapacak olanlara bir rehber olmakla birlikte; çatışmaların barışa dönüştürülmesi, arabuluculukta iletişim sürecinin yönetimi ve etkili iletişim çözümleri hususunda bir araç olması için hazırlanmıştır. Etkili iletişim yönetimlerini kullanarak nasıl daha başarılı arabuluculuk süreci yönetilir konusuna vurgu yapan bir çalışmadır. Bununla birlikte bu çalışma, Türkiye’de arabuluculuk sertifika eğitimlerindeki deneyimlerden, uygulamalı vaka çalışmalarından, avukatların ihtiyaçlarından ve mesleki deneyimlerinden yola çıkılarak hazırlanmıştır. Mevcut çalışma, arabulucular için bir iletişim rehberi olmakla birlikte, arabuluculuk ile ilgili tüm hususları içeren bir değerlendirme değildir. Keza bu çalışma, sadece arabulucular için değil, uzlaştırmacılar, avukatlar için de birer iletişim öğretisi geliştirmeyi amaçlamıştır. O yüzden hukuk alanında boşluğu ve önemi hissedilen, sözlü ve sözsüz iletişim alanlarını geliştirmeye yöneliktir.
Yukarıda da değinildiği gibi, bu sürece genel iletişim alanından ve özellikle de kişiler arası iletişim çerçevesinden bakılarak; “rıza üretimi, ikna yönetimi, iş birliğinin sağlanması için gerekli olan etkili iletişim becerileri, sözlü iletişim, sözsüz iletişim, çatışma iletişimi, müzakere yöntemleri, mekik diplomasisi, arabuluculuk sürecinde uygulanacak iletişim yöntemleri, iletişimde güç dengesizliği durumlarında mücadele yöntemleri” gibi ileri iletişim çözümleri aktarılmaya çalışılmıştır. Bu çalışma hukuk uyuşmazlıklarıyla ilgili çözüm süreçlerine doğrudan katkı sağlayacak iletişim çözümlerini barındırmaktadır. Kitap, daha ziyade arabuluculuğa duyulan profesyonel bir ihtiyaca, bu bağlamda giderek kalabalıklaşan yeni bir meslek ve disiplin alanı olan arabuluculuk için gerekli iletişim donanımına ve tamamlayıcılığa duyulan gereksinime yönelik hazırlanmış olup arabuluculuk iletişimi konusunda gerekli olan bilimsel kaynak oluşumuna katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Ayşegül Gökalp Kutlu, Ender Akyol, Erkan Duymaz, Gül Ceylan Tok, Hürol Çankaya, Itır Aladağ Görentaş, Jülide Gül Erdem, Mehmet Arı 1949'daki kuruluşundan günümüze Avrupa Konseyi, bölgesel düzeyde insan haklarının korunmasının en ileri örneklerinden birini vermektedir. Bu çerçevede 1959'da Konsey bünyesinde bir Komisyon ve Divan olarak göreve başlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 1998 yılında bugünkü hâlini almıştır. Mahkeme, yargı yetki alanındaki birey ve birey gruplarının temel hak ve özgürlüklerini üye devletlerin kamu gücünden kaynaklanan ihlallere karşı koruma görevini sürdürmektedir.
Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile inişli çıkışlı ilişkisi, kuruluşundan beri hem iç kamuoyunda hem de Avrupa Konseyi nezdinde tartışmalara konu olmuştur ve hâlen de sıcak gündemini korumaktadır. Buradan hareketle kitabımızda AİHM nezdinde Türkiye açısından en çok tartışma konusu olan haklar ve konular incelenmiştir. Haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlandırılması, din ve vicdan özgürlüğü, kadına yönelik şiddet, adil yargılanma hakkı, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü ve ayrımcılık yasağı konularındaki çalışmalarımızın Türkçe insan hakları yazınına katkı sağlamasını umuyoruz.
Ensari Yücel Kişilerin sahip oldukları din, dil, ırk, renk ve cinsiyet gibi özelliklerinden dolayı farklı muameleye tabi tutulması ve bu temellerde bazı haklardan mahrum edilmesi şeklinde ortaya çıkan ayrımcılık, uygulamada farklı biçimleriyle ortaya çıkmaktadır. Ayrımcılık, geçmişte var olduğu gibi insan hakları bakımından önemli gelişmelerin yaşandığı günümüz dünyasında da varlığını sürdürmektedir.
Kitapta, ayrımcılık yasağı, eşitlik ve adalet ilkeleri ışığında ele alınırken diğer taraftan ayrımcılığa yol açan ön yargı ve kalıp yargı kavramları üzerinde duruluyor ve ayrımcılığın çok kültürlülük ve pozitif ayrımcılık kavramlarıyla ilişkileri irdeleniyor.
Ayrımcılık yasağı, birçok uluslararası belge ve hukuk sistemlerinde yasaklanmıştır. Kitapta, ayrımcılık yasağı; uluslararası belgelerde, Avrupa Konseyi belgelerinde, Avrupa Birliği hukukunda ve Türk hukukunda ele alınıyor ve buna ilişkin mahkeme kararlarına yer veriliyor.
Sabahattin Nal Son yıllarda, özellikle 90'lı yılların ortalarından bu yana, dünyanın birçok bölgesinde azınlıklara ilişkin sorunlar yaşanmaktadır. Buna bağlı olarak da bu sorunlar, uluslararası örgütler meşgul etmektedir. Aynı sorunun, Türkiye özelinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önüne gelen davalar ve Avrupa birliği il ilişkiler bağlamında gündeme geldiği görülmektedir.
Şahin Akıncı Borçlar hukuku genel hükümler örnek olaylar borçlar hukuku özel hükümler tüketici hukuku örnek olaylar ve çözümleri
Bülent Şen Birbirini severek evlenen, birlikte yaşlanmayı hayal eden ve çocuk sahibi olduktan sonra istenmeyen birçok yaşantı sonrası kendi aralarındaki sorunları çözemeyip, belki de aile danışmanlığı hizmeti aldıktan sonra boşanmaya karar veren çiftlerin; boşanmanın olumsuz süreçlerini yaşarken, mahkeme ortamında şartların daha da zorlaştırıldığı durumlarda birbirlerine ve çocuklarına daha fazla zarar vermemeleri, boşanmanın her iki taraf içinde daha adil koşullarla, daha kısa zamanda, daha ekonomik olabileceği, boşanma sonrası her iki tarafın ve ailelerinin dost olarak kalabileceği, çocukların her iki ebeveyni de düzenli olarak görebilecekleri ve destek alabilecekleri, tarafsız bir üçüncü kişinin gözetiminde ortak kararlar alarak boşanma sürecini tamamlamalarının hem çiftlere ve çocuklara hem de topluma olumlu anlamda katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.
Kitapta, hem yurt içi hem de yurt dışı literatür ve uygulamalar tarafsız bir gözle okurlara sunulmaya çalışılmış ve boşanma arabuluculuğu hakkında çalışmalar yapacak, araştırmacılara; akademisyenlere; hukuk, sosyal hizmet, psikoloji, psikolojik danışmanlık, sosyoloji, çocuk gelişim, okul öncesi eğitim, aile ve tüketici bilimleri öğrenci ve uygulamacılarına; aile danışmanlarına; aile mahkemesi hakim ve uzmanlarına; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyelerine; bu konuda kanun çalışmaları yapacak uzmanlara; ilgili kurum ve kuruluşların yöneticilerine ve boşanma arabuluculuğu konusunu merak eden okuyuculara ve anlaşmalı olarak boşanmak isteyen çiftlere temel bilgiler verilmeye çalışılmıştır.
Kitabın sonunda; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkarılan Yönerge esaslarında 450 saat eğitim alıp Aile Danışmanlığı sertifikasına sahip Aile Danışmanları ve Arabuluculuk Kanunu kapsamında arabuluculuk eğitimi almış Hukukçuların birlikte çalışarak diğer ülkelere de örnek olabilecek, Boşanma Arabuluculuğu konusunda disiplinlerarası ve bütüncül çalışmalara imza atmaları arzusu dile getirilmiştir.
Şükran Şıpka, Nesli Beril Özen Çolak 4-5 Mayıs 2023 tarihinde Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen “CUMHURİYETİN 100. YILINDA DÜNDEN BUGÜNE MEDENİ HUKUK ALANINDAKİ GELİŞMELER SEMPOZYUMU” kapsamındaki sunumlar ve tebliğlerden oluşan bu kitap, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yıldönümünde, Atatürk'ün aydınlanma devrimlerinin en önemli adımlarından birisi olan Türk Medeni Kanun’un önemini bir kez daha bizlere hatırlatmaktadır.
17 Şubat 1926 tarihinde TBMM’de kabul edilen 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi, yeni Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerini ve kuruluş felsefesini de yansıtmaktaydı. Özellikle Atatürk’ün çağdaş bir toplum yaratmak amacını gerçekleştirmek için laiklik ilkesini birinci hedef olarak belirlemesi sonucunda, temeli bu ilkeye dayalı yeni yasalar yapılması gerekli olmuştur. İsviçre Medeni Kanunu’nun benimsenmesi sonucunda, kadın erkek eşitliğine, çağdaş, sosyal ve demokratik bir toplum anlayışına dayalı Türk Medeni Kanunu, başlı başına büyük bir hukuk devrimi, toplum yapımızın büyük dönüşümlerini sağlayan en önemli Cumhuriyet yasası olmuştur.
Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde, 2000’li yıllarda başlatılan yeni hukuk reformları kapsamında, öncelikli olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu kabul edilerek, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu revizyonda da -öncekinde olduğu gibi-, yine İsviçre Medeni Kanunu kaynak alınmış olup, hukuk sistemimiz Kara Avrupası hukuk sisteminden ayrılmamıştır.
Sempozyum içinde yer alan konuşma ve tebliğlerde Batılı hukuk sisteminde yer almamızın önemi de vurgulanmış, ancak bu hukuk düzenlerindeki yeni gelişmelerin Türk hukukuna aktarılması yönündeki öneriler de ileri sürülmüştür.
Hacı Can, Ekin Tuna, Nehir Tuna Çocukların saf, masum ve duyarlı oldukları kadar bağımlı ve güçsüz olmaları nedeniyle toplumda en çok korunmaya muhtaç kesim olduğu kuşkusuzdur. Tarihsel süreç içinde birçok kötü muameleye maruz kalan çocukların maalesef günümüzde de gerektiği gibi korunduğu söylenemez. Bu gerçeklik karşısında çocukların hukuki korunmasının daha da etkin hâle getirilmesi gerektiği aşikardır. Bunun yanında çocukların ruhsal ve psikolojik yönden kişilik gelişimlerinin sağlanması gerektiğine de dikkat çekilmelidir. Gerçekten de çocukların kendi haklarını bilmeleri ve yeri geldiğinde bunları kullanabilmeleri ve ayrıca iyi bir şekilde eğitim almaları sağlıklı gelişim ve ruhsal durumları için son derece önemlidir. Bu gereklilikten hareketle hazırlanan elinizdeki bu çalışma, çocuk hukukunun temel yönlerini ele alarak çocukların hukuki statüsüne açıklık getirmektedir.
Ancak çocuklarına değer veren ve sağlıklı gelişme ve büyüme olanakları sağlayan toplumların geleceklerini sağlam nesiller temelinde inşa edebileceği bilinci ve tüm çocukların sağlıklı, huzurlu, barış ve sevgi dolu bir ortamda yetişmesi temennisi ve ümidiyle...
A. Zeynep Kılıç, Aslıhan Aykara, Aslıhan Burcu Öztürk, Ercüment Erbay, Filiz Bilge, Gökhan Topçu, Hakan Acar, Işık Tüzün, Kasım Karataş, Nilüfer Koçtürk, Sedat Yağcıoğlu, Umut Yanardağ, Yasemin Çakırer Özservet Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesinde taraf devletlerin, “görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını; bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle” tanıyacağı ifade edilmektedir.
Doç. Dr. Ercüment Erbay’ın editörlüğünde gerçekleştirilen bu kitap, çocuk hakları bağlamında önemli bir alt boyut olan “çocuk katılımı” konusunu farklı boyutlarıyla ele almıştır. Sadece çocuk hakları ve çocuk katılımı literatürüne değil, aynı anda çocuk katılımı özelinde derslere, uygulayıcılara ve politikalara etki etme potansiyeline sahiptir.
Çocuk katılımını konu alan kitap, farklı yazarların bölümlerinden oluşmuştur. Kitaba katkı veren yazarlar, çocuk katılımının farklı boyutlarını bütüncül bir yaklaşımla ele almışlardır.
Bu kitap, çocuk hakları ve çocuk katılımı alanında çalışan araştırmacı ve uygulamacılara önemli katkılar sağlayacaktır.
Clemens Bartollas, Frank Schmalleger Yaşı yasal limitlerin altındaki bireylerin suçlu davranışları olarak en geniş şekilde tanımlanabilecek “çocuk suçluluğu fenomeni”, ülkemiz açısından oldukça dikkate değer bir noktaya gelmektedir. Suça karışan çocuklardaki artış kadar, hakkında yasal takibata başlanan ve mahkeme süreçlerine geçiş yapan çocukların oranları ise önümüzdeki yıllara bağlı olarak korkutucu boyutlara doğru ilerlemektedir. Bu durum çocuk suçluluğunu çok boyutlu olarak ele almayı gerektirmektedir ve bu sorunu yaklaşım, müdahale ve en önemlisi de önleme açılarından en rasyonel şekilde ele almayı kaçınılmaz kılmaktadır.
Ülkemizin geleceği olan çocukları her türlü suçlu ortamlardan uzak tutmak ve suçluluğa adım atmalarına neden olan faktörleri tespit ederek müdahale etmek başta devlet mekanizması olmak üzere her kesimin temel görevlerinden biridir. Ülkemizdeki çocuk suçluluğuna bakış konusunda belli bir duyarlılığın olduğu söylenebilir; ancak çocuk suçluluğu literatürü ve çalışmaları ne yazık ki istenen boyutlarda değildir. Bu anlamda elinizdeki bu kitabın, özellikle çocuk suçluluğu literatürü açısından önemli bir boşluğu dolduracağı düşünülmektedir. Bu kitabın diğer önemli bir katkısı ise çocuk suçluluğunu pek çok alandan ele alan çalışma ve araştırmalara ek olarak bu fenomeni kriminolojik boyutu ile de değerlendirme fırsatını sağlayacak olmasıdır. Kriminolojik teori ve yaklaşımları kapsamlı bir şekilde ele alan bu kitabın, çocuğun suçlu davranışının daha iyi anlaşılmasında katkılar sunacağı aşikârdır. Bunun yanı sıra sadece çocuk suçluluğunun anlaşılmasını değil aynı zamanda çocuk adalet sürecini, ıslah, rehabilitasyon ve topluma kazandırma gibi çok önemli konuları da ele almaktadır. Ayrıca, suç ve sapma ile ilgili literatürde oldukça eksikliğini gördüğümüz ampirik çalışmalara da teorik bir alt yapı oluşturacaktır. Böylece kendi toplumumuz ve sosyal dinamiklerimizi içeren teorik çalışmalara ihtiyacımız olduğu gerçeğine de bir başlangıç noktası olarak hizmet edeceği düşünülmektedir.
Yayınlandığı ülkede 9. Baskıya ulaşmış olan ve alanında uzman akademisyenler tarafından dilimize çevrilerek “Çocuk Suçluluğu” adı verilen bu kitabın, çocuk suçluluğu alanına hem akademik hem de pratik boyutta katkı sunacağı kanaatindeyiz. Ayrıca bu kitap; hukuk, adli bilimler, sosyal hizmet, psikoloji, sosyoloji, eğitim bilimleri, çocuk gelişimi, psikolojik danışmanlık ve rehberlik gibi alanların lisans ve lisans üstü eğitimlerinde kullanılabilecek ve çocuk suçluluğu ile ilgili çalışan her kesim için bir başucu kitabı olacaktır.
A. Faruk Levent, Müzeyyen Dönmez Övür Eğitim hukuku denilince sadece eğitime ilişkin yürürlükteki yasal metinlerin incelenmesi ve yorumlanması, konuyu oldukça basite indirgeyebilir ve konunun yeterince anlaşılmamasına neden olabilir. Eğitim hukukunun konusunu öğretmen ve öğrenci hakları ile sınırlamak da doğru bir yaklaşım değildir. Zaten eğitimle ilgili bütün yasal metinlerin incelenmesi, eğitimin çok sayıda mevzuatla ilişkili olması nedeniyle teknik anlamda oldukça zordur. Özellikle bu konu ile ilgili olarak ülkemizde sınırlı sayıda ve dar kapsamlı çalışmaların var olduğu düşünülürse konunun bilimsel bir yöntemle incelenmesi önemli görülmektedir.
Bu kitapta, eğitim hukuku ile ilgili temel kavramlar ve güncel araştırmalar, geçmişteki gelişmeler de göz önünde bulundurularak verilmeye çalışılmış; konular bilimsel ve akademik yazım ilkeleri rehberliğinde ele alınmıştır. Kitapta her bir bölüm, teorik olarak ele alındığı gibi, ilgili yasal belgelerden bire bir alıntıları da içermektedir.
Murat Bülbül Eğitim sisteminde yaşanan sorunların önemli bir kısmı, ilgili hukuki çerçeve ve işleyişin tam olarak bilinmemesine dayanmaktadır. Öğrenciler, veliler ve eğitim çalışanlarının önemli mağduriyetler yaşamasına neden olan ve genellikle çözümsüz kalan güncel örnekler bu durumun en büyük kanıtıdır.
Eğitim Hukuku, bu alanda hissedilen eksikliği gidermek ve yükseköğretim de dâhil olmak üzere eğitim sistemindeki tüm paydaşların bu bilgi ve donanıma sahip olmaları amacıyla yazılmıştır.
Eğitim hukuku, Türkiye’de yeni oluşmakta olan bir hukuk disiplinidir. Hem eğitim bilimleri hem de hukuk alanında bilgi ve birikime sahip olunması gereken böylesine yeni bir hukuk alanının sınırlarını ve içeriğini belirlemek kolay bir süreç değildir. Bu açıdan kitabın yazarının hukukçu olmasının yanı sıra yıllarca öğretmenlik ve müfettişlik yaparak saha deneyimi kazanmış eğitim bilimci bir akademisyen olmasının hem kitabın içeriğine hem de dilinin sadelik ve anlaşılırlığına önemli katkılar sağladığı düşünülmektedir.
Murat Bülbül, Şahap Altunhan Eğitimle ilgili mevzuatın oldukça geniş kapsamlı ve dağınık bir hâlde bulunduğu söylenebilir. Bu nedenle Türkiye'de ilk olma niteliğindeki bu mevzuat derlemesi oluşturulurken eğitim sisteminde yer alan tüm paydaşların ve hukukçuların en çok müracaat edecekleri mevzuat içeriğine yer verilmiştir. Sonrasında da okuyucunun mevzuat sistematiğini daha iyi anlayabilmesi için mevzuat 4 ana başlık altında toplanmıştır. Son olarak da eğitim hukukundaki kavramlar belirlenerek ilgili mevzuatla eşleştirilmiş ve okuyucunun karmaşık bir hâlde bulunan eğitim mevzuatını daha iyi kavraması amaçlanmıştır.
Eğitim Hukuku Mevzuat Derlemesi hazırlanırken yöneticilik, müfettişlik ve aday öğretmenlikle ilgili sınavlara hazırlananlar kadar eğitim yöneticileri, öğretmenler, veliler ve öğrencilere de yararlı olması amaçlanmıştır. Eğitimle ilgili davalarda yer alan hâkim, savcı, avukat ve bilirkişiler açısından da önemli yararlar sağlanması beklenmektedir.
Murat Bülbül Eğitim Hukuku Pratik Çalışmaları kitabı, başlığı ve içeriği itibarı ile Türkiye'de ilk olma niteliğindedir. Kitap hem hukukçulara hem de eğitimcilere yönelik ve de okuyucu dostu olarak nitelendirilebilecek bir üslup ve içerikle hazırlanmıştır.
Kitapta ilk olarak tamamı çözümlü ve özgün 10 pratik çalışmaya yer verilmiştir. Eğitim hukukunun içeriğinin belirlenmesinde mahkeme kararlarının yadsınamaz önemi dikkate alınarak ikinci bölümde de seçilmiş yüksek mahkeme kararlarına yer verilmiştir. Dersi alan öğrencilerin sınavlarına daha iyi hazırlık yapabilmesi için kitabın üçüncü bölümünde geçmiş yıllara ait çoktan seçmeli ve klasik sınav örnekleri yer almaktadır. Kitabın dördüncü bölümünde ise örnek dava ve idari başvuru dilekçeleriyle sözleşme örnekleri bulunmaktadır.
Sabri Orman İnsan davranışlarında ve onların ahlâki olarak değerlendirilmesinde sosyal olana öncelik verilmesi veya sosyalin öncelenmesi gerekliliğini esas alan çalışma, Gazâlî düşüncesinin daha önce hiç gündeme gelmemiş bir yönüne ayna tutuyor. Bu durum, ahlâki değerler sisteminde geçişsiz olanlara kıyasla geçişli faziletlerin daha makbul; geçişli reziletlerin ise yine geçişsiz olanlara kıyasla daha menfur görülmesi şeklinde ifade edilebilir. Çalışmada ayrıca Orman, Gazâlî’nin hukuk ve ahlâka dair son derece dikkate değer iki ayrı yaklaşımını sosyal adalet perspektifine veya sosyal adalet meselesini bu iki yaklaşım perspektifine yerleştirmeye çalışıyor. Bunlardan birisi, farz-ı kifâye yaklaşımı, diğeri de mesâlih ve makâsidu’ş-şerîa yaklaşım veya teorileridir. Risale, bu iki yaklaşımın birer sosyal veya kolektif sorumluluk/ yükümlülük referansı olarak kullanılabileceğinin gösterilmiş olması açısından önemlidir.
İsa Yayla Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri olan turizmin gelişimi ve düzenlenmesi konusunda hukuki düzenlemeler büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda Cumhuriyet tarihi boyunca temelde turizm faaliyetlerinin sağlıklı bir zeminde ve planlı bir şekilde yürütülmesini amaçlayan farklı seviyelerde pek çok hukuki düzenleme yapılmıştır. Turizm mevzuatını bütüncül bir yaklaşımla ele alan bu kitapta, 1930'lu yıllardan itibaren turizm mevzuatına yönelik T.C. Anayasası, turizm sektörünü doğrudan ve dolaylı olarak şekillendiren kanunlar, Bakanlar Kurulu kararları, Cumhurbaşkanı kararnameleri ve yönetmelikler gibi çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir. Bu kapsamda mevzuat türleri ilk yayımlandığı hâllerine ve yapılan değişikliklere göre turizm sektörü özelinde ele alınmıştır. Zamanla gerçekleşen değişiklikler kronolojik olarak verilen mevzuat bileşenlerindeki gelişimin daha net gözlenmesi amacıyla karşılaştırmalı bir yöntemle yorumlanmıştır.
Kitapta, hem güncel turizm mevzuatı ve değişiklikleri hem de yürürlükten kaldırılmış olan turizme yönelik mevzuat işlenmiştir. Dolayısıyla meri ve mülga olmak üzere 18 kanun, 3 kanun hükmünde kararname, 2 Cumhurbaşkanlığı kararı/kararnamesi ve 93 yönetmelik mevzuat silsilesine göre verilmiştir. Sayıca fazla oluşu nedeniyle yönetmelikler, okuyucuya kolaylık sağlamak amacıyla yayımlandığı dönemdeki turizmden sorumlu bakanlık başlığı altında toplanmıştır.
Mevzuattaki boşluklar ve yeniden düzenlenmesinde ihtiyaç görülen alanlar tespit edilerek kamu otoritelerine çeşitli tavsiyelerde bulunulmuştur. Bu bağlamda çalışma, bürokrasi ve sektör temsilcileri ile akademisyenler ve araştırmacılar başta olmak üzere tüm turizm paydaşlarının yararlanabileceği kapsamlı bir kaynak niteliği taşımaktadır.
İbrahim Pınar Günümüzde de geniş bir uygulama alanı bulan doksan yıllık bir geçmişe sahip 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun en önemli özelliği 1930'ların dili ile yazılmış olmasıdır. Genç kuşak hatta orta yaş grubunda bulunanların bile anlamakta zorlandığı kanun metni bugünkü Türkçe ile güncelleştirilmiştir.
Ülkenin sağlık koşullarını düzeltmek ve ulusun sağlığına zarar veren tüm hastalıklar veya diğer zararlı faktörlerle mücadele etmek ve gelecek neslin sağlıklı olarak yetişmesini temin ve halkın sağlık yardımlarından yararlanmasını sağlamak amacıyla yürürlüğe konulan Kanun, bir çok ikincil düzenlemelerin de dayanağını oluşturmaktadır. Bu nedenle kitap hazırlanırken dayanakları Umumi Hıfzıssıhha Kanunu olan tüm mevzuata da yer verilmiştir.
Sıddık B. Yarman, İnci Zaim Gökbay, Şebnem Özdemir Hayata Bir Çocuk Bir Çocuğa Hayat projesi çocuk ve ergenlerde riskli davranışların tespiti ve önlenmesine yönelik tasarlanan matematiksel karar verme modeli ile çalışan bir programın önleyici atölyelerinin yapıldığı saha çalışmasıdır. Karar verme modellerine dayanarak, multidisipliner çalışma ürünü olarak gerçekleştirilen matematiksel model; güvenirlik çalışması yapılmış ölçme ve değerlendirme, Bisis altyapısına uygun çalışan riskli davranışların tespit edilmesiyle uzmana yönlendirilmesinde araç olarak kullanılabilecek mobil bir uygulamadır. Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Sıddık Yarman, Yürütücü Yardımcısı ve Genel Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. İnci Zaim Gökbay'dır. Bu kitap, mobil uygulama tasarımı öncesinde gerçekleştirilen multidisipliner bir çalışmanın konu ile ilgili çalışanlar için başucu niteliğinde çıktısıdır.
M. Fatih Çınar, Vehbi Doğan Bilgi kuvvettir. Hukuk bilgisi insanı özgürleştiren bir kuvvettir.
Hukuk kuralları; toplumsal yaşamın içindeki özgürlükleri, hakları ve yükümlülükleri kısaca bir insanın doğumundan ölümüne kadar ve hatta ölümünden sonraki maddi ve manevi varlığını düzenleyen bir özelliğe sahiptir. Hukuk kurallarının bu kapsayıcılığı onun her birey tarafından bilinir olmasını gerekli kılmaktadır.
Hukuk kurallarının nasıl okunması, anlaşılması ve yorumlanması gerektiğini bilmek isteyen bilinçli bireyin kolayca anlayabileceği bir kaynak oluşturulması bu kitabın temel amacıdır. Kitapta, anlaşılması güç teknik terimlerden kaçınılmaya ve çok nadir karşılaşılan detay bilgilere boğulmadan yeterli seviyede hukuk bilgisinin sunulmasına çalışılmıştır. Konular, bazı noktalarda görseller ve tablolar ile desteklenmiş; teorik anlatımla yetinilmeyerek örnek olay, örnek hukuk kuralları verilmek suretiyle pekiştirilmiştir.
Kitap, hukuk konusunda analitik bilgiler edinmek isteyen tüm ilgililere hitap etmekle birlikte lisans ve ön lisans öğrencileri için genel hukuk bilgisi, temel hukuk, hukukun temel kavramları, hukuka giriş gibi çeşitli isimler altında müfredatlara dâhil edilmiş başlangıç seviyesindeki hukuk derslerine de kaynak olmaya uygun bir eserdir.
Kitabın, okurlarımızın bilgi, fikir ve karar dünyasında yeni ufuklar açacak faydalı etkiler yapacağını umuyoruz.
Kısmet Erkiner Türkiye doping hakkında ne bireysel ne de kurumsal düzeyde yeterince bilgiye sahip değildir. Doğal olarak dopingle mücadele konusunda politikaları oluşmamış, gerekli kurumsal yapılanmaları tamamlanmamış, bu konuda savunma yapacak hukukçuları yeterince bilgi ile donatılmamış durumdadır. Dopingle mücadelenin bir uzmanlık konusu olduğunu bilmek; teşkilatlanmasının, kovuşturmasının ve savunmasının uzmanlık istediğini görmek, hukukçuları bu yönde eğitmek gerekmektedir. Bu kapsamda hazırlanan ve dopingin hukuki boyutunun işlendiği bu eserde Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesinden elde edilen bilgi ve belgelerden yararlanılarak hem ifade edilen eğitimdeki bilgi eksikliği giderilmeye hem de ileriki yıllarda karşılaşılabilecek olaylarla mücadeleye ışık tutmaya çalışılmıştır.
Şevki Özbilen, Muhammed Asıf Yoldaş Bu çalışma, hukuk fakülteleri dışında hukuk derslerini ön lisans ve lisans aşamalarında Hukuka Giriş, Genel Hukuk Bilgisi, Temel Hukuk ve Hukukun Temel Kavramları isimleri altında ders alan öğrencilerimiz için ders kitabı olarak hazırlanmıştır. Şüphesiz ki günümüzde bilimin hızla geliştiği modern çağda, hukuk da yaşayan bir bilim dalı olarak gelişmek ve gelişmesini sürdürmek zorundadır. Bu gelişmeler sürecinde, ders kitabı niteliğinde hazırlanan bu kitapta, Türkiye’de hukuk alanında yapılan yeni düzenlemeler ve değişiklikler göz önünde bulundurulmuştur. Bu bağlamda kitapta yer alan tüm konular yasalarımızda yapılan en son değişiklikleri de içermektedir. Ayrıca çalışma hazırlanırken mümkün olduğu kadar bütün konuları kapsamasına ve Hukukun Temel Kavramları konusunda öğrencilerimize yeterli bilginin sunulmasına çalışılmıştır.
Çalışmanın en zor yanı, kitap hazırlanırken uygulanacak yöntem ve hukuk konusuna yeni başlayan öğrencilerin en kolay şekilde anlayabileceği tarzda bir üslup kullanılmasının zorunluluğu olmuştur. Bilindiği gibi hukuk dili, Türkçeleştirilmemiş ve anlaşılması zor Osmanlıca, Arapça, Farsça karışımı bir dil kullanmaktadır ve günümüzde hukukçular henüz hukukun Türkçeleştirilmesine taraftar görünmemektedirler. Bu nedenle, bizi zorlayan ikinci husus da bir temel hukuk kitabı hazırlarken kavramların mümkün olduğu kadar Türkçeleştirilerek, öğrencinin en kolay anlayabileceği şekilde ifade edilmesi olmuştur. Birinci sınıfların ihtiyaçları göz önünde tutularak, kavram bütünlüğü ve anlatım kolaylığı sağlanmaya çalışılmıştır.
Emete Gözügüzelli Deniz hukuku; üzerinde bulunan nüfus, ekonomik niteliği ve bağlı olduğu devlet ana karası gibi özelliklerle şekillenir. Deniz hukukunda iyi olan devletler, dünya politikasını şekillendiren güçtedirler. Başka bir ifadeyle, politik manada oyun kurucudurlar. Unutulmamalıdır ki deniz hukukunun kodifikasyon çalışmalarına dair harcanan emek, köklü bir geçmişe dayanmaktadır. Elbette deniz hukukuna dair kamu hukukunun politikalarına şekil verecek detayları sunmak, devlet yetkisinde ve otoritesinde olan bir iştir ve deniz sınırlarının resmî olarak ortaya konması, tek bir alana dayalı olarak ortaya konamayacak kadar mühimdir. Bu doğrultuda Hukuki ve Teknik Bakış Açısıyla Uluslararası Deniz Hukuku isimli bu kitap, deniz hukukuna dair teknik ve teorik bilgileri ortaya koyarken bir yandan da uluslararası içtihat hukukundan faydalanarak çeşitli izahatlarda bulunmaktadır. Kitapta formüller ve çizelgeler, geometrik ifadeler kullanılarak Mavi Vatan üzerinde büyük etkisi bulunan deniz hukuku alan çalışmalarına katkıda bulunulmaya çalışılmıştır.
R. Wayne Mondy, Judy Bandy Mondy İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY), işletmelerde; planlama, seçme ve yerleştirme, eğitim ve geliştirme, performans değerleme, ücret ve diğer ödemeler yönetimi, kariyer yönetimi, iş ve işveren ilişkileri, sendikalarla ilişkiler, sağlık ve güvenlik konuları, yasalara uygunluğun gözetilmesi, iş analizi, stratejik planlama, işgücü çeşitliliği gibi çeşitli konularda stratejiler oluşturan ve uygulayan bir işlevdir.
İKY, hızla değişen teknolojiye paralel olarak her geçen gün kendini yenilemektedir. Dolayısıyla İKY ile ilgili tüm konuları, güncel gelişmeleri, yasal gereklilikler ile uluslararası İKY’yi de ele alan, kavramsal bilgilerin yanında çeşitli araştırma sonuçları ve örnek olaylara da yer veren bu eser, akademik çalışmalara ve İKY alanındaki uygulamalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Kitabı benzer kitaplardan ayıran özelliği, İKY ile ilgili konuları kuramsal, araştırma odaklı ve uygulamalı olarak ele almış olmasıdır. Bu doğrultuda, on dört bölümden oluşan kitapta, her bölüm sonrasında yer verilen bölüm özeti, konuyla ilgili anahtar kavramlar, tartışma soruları, okuyuculara bilgilerini ölçme olanağı sunan test soruları, örnek olaylar, bölüm kaynakçası ve İKY ile ilgili web sayfaları konuların özümsenmesine destek olmaktadır.
Şevket Pekdemir Fıkıh müktesebatımızı borçlu olduğumuz fukaha, İslam ispat hukukunu naslar temelinde sistemleştirerek günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Ancak özellikle 18. yüzyıldan sonra hayatın her alanını derinden etkileyen bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler hukuku da çok etkilemiştir. Sonuç olarak gerek bireysel düzeyde gerekse fıkıh akademileri seviyesinde adli tıp alanındaki gelişmelerin ve olay yerinden elde edilen maddi delillerin İslam hukukundaki yerinin tespitinde bir takım değerlendirmelerin yapılması ihtiyacı doğmuştur. Bu bağlamda adli tıp çalışmalarının, kamera, video ve ses kayıtlarının, kan, idrar ve parmak izi gibi daha birçok delilin İslam ispat hukukundaki yeri ve cezalara etkisinin tespiti hukukun yeni alanlarından birini oluşturmaktadır.
Ülkemizde İslam ceza hukukuna göre adli tıp ve maddi delil konusundaki çalışmalar oldukça sınırlıdır. Elinizdeki bu
eser, bahsedilen alandaki çalışmalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır.