Güvenlik ve Savunma Yönetimi \ 1-2
Eda Tutak 21. yüzyıl, denizlerin ve okyanusların çağıdır. Bu çağda, güçlü donanmalara ve etkin deniz ticaret filolarına sahip olmak, devletlerin uluslararası ilişkilerdeki yerini belirleyen en önemli unsurlardandır. Dr. Eda TUTAK tarafından kaleme alınan bu kitapta; denizlerin ve deniz gücünün 21. yüzyılda değişen önemi ile dünyada önemli deniz gücüne sahip devletlerin deniz stratejileri incelenmiş ve Türkiye'nin 21. yüzyıldaki deniz gücü ile deniz stratejisi askerî ve ekonomik boyutlarıyla analiz edilmiştir. 21. Yüzyılda Türkiye'nin Deniz Stratejisi, literatüre önemli katkı sağlayacak değerli bir çalışmadır.
Prof. Dr. Gökhan KOÇER

Konuya uzak birisi, üç tarafı mavi sularla çevrili bir yarımada ülkesi konumundaki Türkiye'de deniz gücü alanında geniş bir akademik literatürün olduğunu düşünebilir. Oysa gerçek hiç de öyle değildir. Neyse ki Eda TUTAK gibi denizlerin ve deniz gücünü geliştirmenin önemini kavramış, son derece donanımlı ve vizyoner akademisyenlerimiz de var. Onların büyük emekleriyle oluşturdukları literatür, yeni nesillerin deniz uygarlığı konusunda farkındalıklarının artacağı ve bu sayede denizci millet, denizci devlet hedefine ulaşacağı noktasında umut var olmamızı sağlıyor.
Doç. Dr. Cenk ÖZGEN
Aytekin Cantekin, Cemil Doğaç İpek, Hülya Kaya, Levent Demirci, Mehmet Bora Sanyürek, Mehmet Kurum, Mehmet Şahin, Nurgül Bekar, Osman Şen, Ömer Faruk Kocatepe, Selim Kurt, Serhan Ünal, Serkan Yenal, Sertaç Canalp Korkmaz, Uğur Güngör, Yasemin Özüm Bozkurt Devletler, tarih boyunca farklı tehditlere maruz kalmış ve bunun neticesinde de dönemin şartlarına göre savunma stratejileri geliştirmiştir. Gelişen teknoloji, artan nüfus, yükselen güçler, toplumlar arası etkileşimler bir yandan tehditlerin boyutunu değiştirirken aynı zamanda devletlerin uygulayabilecekleri güvenlik politikalarının da çeşitlenmesine neden olmuştur.
21. yüzyıla gelindiğinde de tehdit algılamaları ve güvenlik politikaları önemli dönüşüme uğrayarak çok katmanlı hâle gelmiştir. Bir yandan geleneksel tehditler ve bunlara karşı geliştirilen güvenlik anlayışı devam ederken kimi tehditler ise ulus devletlerin tek başlarına mücadele edebileceği bir saha olmanın ötesine geçerek kolektif mücadele gerektiren olgular hâline gelmiştir. Dolayısıyla güvenlik artık karmaşık bir hâl almıştır.
Bu kitap, güvenliğin değişen yapısını, alanında uzman isimler tarafından ele almıştır. Yazar kadrosu sadece akademik tecrübesi değil aynı zamanda saha tecrübesi olan kalemlerden oluşmaktadır. Sistemden aktöre kadar inen analiz düzeylerinin her biri hem güvenlik bürokrasisinde hem de akademide tecrübe sahibi isimler tarafından değerlendirilmektedir. Bu hâliyle gerek akademisyenlerin gerekse de güvenlikle ilgilenen herkesin ilgisini çekmesi dileğiyle…
Kazım Mehmet Erol İstihbarat çalışmaları, son dönemde Türkiye'de en çok ilgi gören konulardan birisi hâline geliyor. Dünyada son elli yıldır istihbarat olgusuna ilişkin çalışmalar bilimsel alana taşınmaya başladı. Ülkemizde ise bu alan, uzun yıllar boyunca bırakın üzerine akademik çalışma yapmayı derinlemesine tartışılmaktan bile kaçınılan bir gizem alanıydı. Fakat bu gizem perdesi son yirmi yılda kalkmaya başladı. Önce istihbarat tarihi üzerine yapılan çalışmalar, sonra alanın genel kavramları üzerine yazılan tezler ve makalelerle birlikte istihbarat konusu artık Türkiye'de de akademik alanın önemli bir parçası hâline geliyor.
Son yıllarda sayıları artan makaleler ve tezler, istihbarat olgusunun çok farklı alanlarını bilimsel bir bakış açısıyla ele aldığı için konunun uygulayıcıları açısından da önemli birer kaynağa dönüşüyor. Ancak bu gizem perdesinden konunun izin verebildiği “bulanık şeffaflığa” giden yolda belki de en gizli kalanı askerî istihbarat çalışmalarıdır. Yüzlerce yıldır istihbarat uygulamalarının en sık görüldüğü alanlardan birisi olan askerî bilimler, büyük bir gizliliğe dayalı operasyonlar çerçevesinde elde edilebilen bilgilerin savaş sahasına ya da genel askeri stratejiye nasıl uyarlanabileceğine dair pek çok önemli eser içermektedir. Oysa toplam bilginin %80'inin hatta daha fazlasının açık kaynaktan edinilebildiği bir çağda askerî kurumlar, açık kaynak istihbaratından; stratejik taktik ve operasyonel olarak nasıl yararlanılabileceğine dair yeni perspektifler geliştirmek için çalıştaylar, seminerler ve konferanslar düzenlemektedir. Tüm mesele, istihbaratın zamanında ve doğru elde edilmesi ise bazen açık kaynak bilgisi örtülü yollardan elde edilebilecek bilgiden çok daha kısa sürede, ucuz ve zahmetsiz elde edilebilir. Şu ana kadar söylediklerimiz elbette birçok tartışmayı içeriyor. Konunun uzmanları açık kaynaktan elde edilen bilginin askerî alanda nasıl kullanılabileceğini teorik olarak kabul etseler de çok basit bir soru soruyorlar: Nasıl? Çünkü istihbarat, sadece teorik alanda tartışılamayacak kadar uygulama alanı güçlü bir alandır. İşte elinizdeki bu kitap “Nasıl?” sorusuna bir yanıt içeriyor.
Bu kitap, Türkiye'de gerçek anlamda ilklerden birisidir. Açık kaynak istihbaratının askerî alanda nasıl kullanılabileceğini tartışmakla kalmıyor; Irak'ta DEAŞ Terör Örgütü'nün ortaya çıkışıyla kurulan ve ülkenin en çok tartışılan kurumlarının başında gelen Haşdi Şabi yapılanmasına inanılmaz detaylarla büyük bir açıklık getiriyor. Bu nedenle hem istihbarat çalışmaları hem de Orta Doğu çalışmaları açısından mutlaka okunması gereken bir eser ortaya çıktı. Ben okurken çok şey öğrendim, okuyucuların hepsinin de birçok şey öğreneceğine eminim. Keyifli okumalar dilerim.
Prof. Dr. Serhat Erkmen
Serkan Yenal Değişen zaman kendi savaş tarzını da beraberinde getirmiştir. Savaşın gerçekleştiği ortam, savaşan sayısı, savaşan gruplar ve silahlar zaman içerisinden değişikliğe uğramıştır. Zaman içerisinde savaşlar; milyonlara varan kişinin ölümüyle sonuçlanan, devlet kuran, devlet yıkan, bir tek bombayla on binlerce kişiyi öldürebilen bir boyuta ulaşmıştır. Çağımızın savaş yöntemi “Asimetrik Savaş” kavramıyla ifade edilmektedir.
İstihbarat, kuşkusuz ilk insanlardan beri çeşitli şekillerde ve amaçlarla gerçekleşmektedir. Haber ağları oluşturma, düşman hakkında bilgi toplama, halkın arasına karışma, kılık değiştirme, casus elde etme gibi yöntemler, çok eski dönemlerden beri varlığını sürdürmektedir.
Kitap iki bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde; savaşın gelişimi, günümüze kadarki süreçte savaş tarzları ve özellikleri, devamında da asimetrik savaş ve mücadele yöntemleri konusu incelenmiştir. Bu doğrultuda hücre örgütlenmesi, gerilla savaşı tanımlandıktan sonra çeşitli teorisyenlerin gerilla teorilerinden örnekler verilmiştir. Yine siber savaş, kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer savaşlarla hibrit savaşlar değerlendirilmiştir. Bölümde ayrıca asimetrik savaşa karşı alınabilecek önlemler incelenmiştir.
İkinci bölümde ise istihbaratın kavramsal özellikleri ile birlikte istihbaratın tarihi gelişimi; günümüzde istihbarat elde etme yöntemleri ve kullanımı inceleme konusu edilerek tartışılmıştır.
Kitapta; alana ilgi duyan öğrenci ve akademisyenlerle birlikte güvenlik güçlerine teorik bir destek sağlamak, bu sayede ulusal ve uluslararası güvenlik politikalarına destek olmak hedeflenmektedir.
Giuseppe Caforio Bu eser, kültürler arası farklı bakış açısı içerisinde askeri sosyoloji alanında önemli katkılar sunmuş araştırmacıların (on üç farklı ülkeden yirmi üç bilim insanının) çalışma alanlarını sosyoloji lisans ve lisansüstü öğrencilerine, askerlik kurum ile ilgilenen farklı disiplinlerdeki araştırmacılara ve meraklılarına tanıtmayı amaçlayan kapsamlı ve değerli bir başvuru kitabıdır.
Kitabın birinci kısmında, kısa bir giriş bölümüne, askerî sosyoloji hakkında çağdaş çalışmaların öncesinde söylenen ve yazılan hususlara ilişkin tarihsel notlar bölümüne ve günümüz askerî sosyologlarına ve onların dünyanın çeşitli bölgelerinde hangi şartlarda çalıştıklarına yönelik bir bölüme yer verilmiştir.
Askerî sosyolojiye yönelik teorik ve metodolojik yaklaşımların işlendiği “Teorik ve Metodolojik Yönelimler” adlı ikinci kısımda günümüzde askeriyeye yönelik sosyal araştırmalarda kullanılan teoriler, modeller ve kavramlar sunulmakta ve tartışılmaktadır.
“Silahlı Kuvvetler ve Toplum” adlı üçüncü kısımda, silahlı kuvvetlerin demokratik kontrolü gibi hassas konular da dâhil olmak üzere tüm kapsam ve yönleriyle sivil-asker ilişkileri üzerine odaklanmıştır. Bu kısmı, asker aileleri, askerî kültür, profesyonel eğitim ve silahlı kuvvetlerdeki azınlıkların durumları ve sorunları gibi çok geniş yelpazeden çalışmaları içeren “Askerliğe Bakış” adlı dördüncü kısım takip etmektedir.
“Askerlikte Dönüşüm ve Yeniden Yapılandırma” adlı beşinci kısımda silahlı kuvvetlerdeki yapısal dönüşümler ve değişimler ele alınmaktadır. Bu bölümde ulusal orduların yeniden yapılandırılması ve bunların sonuçları, zorunlu askerlikten gönüllü askerliğe geçiş ve teknolojinin silahlı kuvvetlere etkisine yönelik çalışmalar sunulmuştur.
“Yeni Görevler” adlı altıncı kısımda, silahlı kuvvetlerin yeni görev ve fonksiyonları ele alınmıştır. Bu bölüm esas olarak silahlı kuvvetlerin yıllar içinde gözlenen değişimiyle bağlantılı olarak yeni görevlerin onun organik yapısı ile askerlerin görevlerine olan etkisiyle ilgilenmektedir.
Yedinci ve son kısmı oluşturan “Sonuç” kısmını, okuyucuların kitabın tüm bölümlerinin referans aldığı kaynakları daha kolay tespit etmeleri ve kendilerini en çok ilgilendiren çalışmaları daha detaylı incelemesi için yer verilen geniş bir kaynakça listesi takip etmektedir.
Mesut Hakkı Caşın, Uğur Özgöker, Halil Çolak Avrupa’da yaşanan iki dünya savaşı Avrupa ve tüm dünya devletlerine önemli dersler öğretmiştir. Barış ve güvenlik içinde yaşamak tüm dünya insanlığı için bir gereklilik olmuştur. Uluslararası sistemdeki en başarılı entegrasyon örneği olarak kabul edilen Avrupa Birliği (AB), kuruluşundan günümüze kadar kurumsallaşma adına önemli yol kat etmiştir. AB entegrasyonu; ortak dışişleri, ortak güvenlik ve savunma politikalarının uygulanmasında ortak iktisadi-ticari ve sosyal politikalar alanlarında olduğu derecede başarılı olamamıştır. AB’de ortak güvenlik ve savunma konularında başarılı bir iş birliği ile Birliğin güçlü bir dış politika yürütebilmesi için teknolojiyle donatılmış güçlü bir orduya ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun gerçekleşmemesi AB’nin zayıflamasına hatta dağılmasına neden olabilecektir. Bu nedenle AB’nin geleceği; Maastricht Antlaşması’yla kabul edilen üç sütunun güçlendirilmesine, AB değerlerine sahip çıkılmasına, koordinasyon ve iş birliği içinde ortak güvenlik ve savunma politikalarının etkili bir şekilde uygulanmasına ve uluslararası operasyonların gerçekleştirilmesine yapacağı katkı ve katılımındaki başarısına bağlıdır.
Bora İyiat, Erol Başaran Bural, Halil Aydınalp, Hatice Varol, Hazel Çağan Elbir, Merve Önenli Güven, Nail Elhan, Oğuzcan Acar, Ömer Çona, Semanur Bilgiç Çiftçi, Serhat Erkmen, Şeyda Öcal Arslan, Tuncer Beyribey, Tutku Dilaver Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana Cumhuriyet’e yönelik isyan, ayaklanma ve terörizm tehdidi devam etmektedir. Genç Cumhuriyet’in ilk yıllarında daha çok ayaklanma ve isyan şeklinde ete kemiğe bürünen ayrılıkçı ve laiklik karşıtı tehdit, zaman içinde biçim değiştirmiştir. Türkiye; etnik, ayrılıkçı, ideolojik, radikal din motifli olmak üzere neredeyse bilinen tüm terörizm türlerine maruz kalmıştır. Bu tehdide karşılık Türkiye Cumhuriyeti, on yıllardır terörizmle mücadele etmek için her türlü çabayı sarf etmektir. Güvenlik güçleri ve devletin diğer ilgili tüm kurumları, güvenliğin sağlanması için üzerlerine düşenleri yaparlarken Türk akademisi de terörizm konusunda daha kapsamlı ve sistematik bir çalışma sürecine girmiştir. Bu kapsamda, elinizde bulunan kitapta, Türkiye’de terörizm olgusu ve Türkiye’nin terörizmle mücadelesinin farklı boyutları tartışılmıştır. Kitabın ana fikri, Cumhuriyet’in yüz yıllık onurlu hikâyesinde, terörizm ve terörizmle mücadele süreçlerinin nasıl şekillendiğini anlamaktır. Bu çerçevede, kitapta; Türkiye’de terörizm çalışmaları, farklı boyutlarıyla PKK ve ASALA terör örgütleriyle mücadele ile Türkiye’nin dinî motifli ve radikal devrimci terörizmle mücadelesi konularında birbirinden eşsiz çalışmalar yer almaktadır.v
Mücahit Navruz, Ali Şahin Terörizmle mücadele yalnızca askeri ve istihbari metodlara indirgenemeyecek kadar kapsamlı bir konudur. Kentsel terör gibi mekan, aktör, hedef ve mücadele yöntemlerinin bulanıklaştığı bir alanda ise çevresel tasarım, askeri ve istihbari metodları tamamlayan/kolaylaştıran bir araç halini almaktadır. Yakın geçmişte Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı en önemli kentsel terör dalgasını teşkil eden ‘hendek çatışmaları’ sürecini, Diyarbakır Suriçi örneğindeki yansımalarından hareketle ele alınan bu çalışma, kentsel terörle mücadelede çevresel tasarımın önemini vurgulaması açısından özgün bir niteliktedir.
Adnan Abdulvahitoğlu Küreselleşmenin, nüfus artışının ve teknolojideki hızlı değişimin getirdiği dinamik ortam; ülkelerin iç ve dış güvenlik algılarının belirsizleşmesine ve güvenlik paradigmalarının değişmesine neden olmaktadır. Bu nedenle kamu düzeni ile ulusal güvenliğe yönelik tehditler de hızla farklılaşmakta; terörizm, ayrılıkçı ve bölücü hareketler, etnik ve dini çatışmalar, göçmen kaçakçılığı, uluslararası organize suçlar vb. asimetrik tehditler, yeni değişkenler olarak ortaya çıkmaktadır. Bu husus güvenlik algılarının da büyük ölçüde değişmesine neden olmaktadır. Bununla birlikte hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaç duyduğu kaynaklar da hızla tükenmekte, insanların ihtiyaçlarının karşılanamaması nedeniyle ortaya çıkan toplumsal kargaşa ve ekonomik sorunlar kamu düzeninin bozulmasına neden olmakta, teknolojik gelişmelere paralel olarak artan suç ve suç çeşitleri, ülkelerin en önemli güvenlik sorunu hâline gelmektedir.
Ayrıca, hâlen dünya genelinde etkili olan Covid-19 salgını ve meydana gelen deprem, sel vb. doğal afetler birtakım olağanüstü tedbirlerin alınmasını gerekli kılmaktadır. Türkiye'de iç güvenlik ve kamu düzeni polis, jandarma ve sahil güvenlik birimlerince, sorumluluk bölgelerinde karakollar vasıtasıyla sağlanmaktadır. Bu çalışmada, jandarma karakollarının kuruluş yerleri, Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV) yöntemleri tabanlı Karma Tam Sayılı Programlama ile belirlenerek, sezgiler ve duygulardan uzak en uygun karar verilmeye çalışılmıştır. Daha sonra tespit edilen kuruluş yeri, Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) kullanılarak analiz edilip, son zamanlarda önemi hızla artan afetsellik konusu da ele alınarak optimum yerleşim yeri seçimi ile jandarma karakollarının 7/24 kesintisiz, en etkili ve en hızlı hizmeti vermesi amaçlanmıştır.
Ahmet Özkan Türkiye ve Rusya hem bölge açısından hem de küresel sistem içerisinde ön plana çıkan iki önemli devlettir. Bu iki devletin güvenlik politikaları zaman zaman değişime uğrasa da 2000'li yıllarda iktidara gelen güçlü ve kararlı liderleri sayesinde beslendikleri kaynak ve felsefe farklı olsa da istikrarlı bir görünüme sahip olmuştur. Zira imparatorluk vârisleri olan Türkiye ve Rusya, tarihsel misyonlarını ve yükümlülüklerini ön plana çıkaran bir anlayışla dış politikalarını ve güvenlik politikalarını şekillendirmektedir.
Erdoğan liderliğindeki Türkiye, terörle mücadelede ve sınır güvenliğinin tesisinde proaktif bir anlayış belirleyerek insani diplomasi odaklı stratejiyle ön plana çıkarken, Putin liderliğindeki Rusya ise dış politikadaki güvenlik yaklaşımlarını imparatorluk geçmişini referans alarak yayılmacı anlayışla güçlendirerek devam etmektedir. Bu sebeple farklı medeniyet algılarından hareketle Erdoğan Türkiye'sinde hayata geçirilen proaktif güvenlik anlayışı ve Putin Rusya'sında hayata geçirilen yayılmacı politikalar/hamleler bu çalışmanın nirengi noktasıdır. Zira Türkiye, terör örgütlerinin ülkesini bölmeye yönelik eylemleri ve saldırılarına karşı sınırlarının ötesinde proaktif bir konseptle güvenlik kuşağı oluşturmaya çalışırken; imparatorluk kaybı ile bir türlü yüzleşemeyen ve “normal bir ülke”ye dönüşemeyen Rusya ise eski ihtişamlı günlerine dönme iştiyakıyla toprak ilhakına varan düzeyde yayılmacı politikaları hayata geçirmektedir.
Hayata geçirilen bu politikalar Türkiye açısından Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları ile Libya'da varlık göstermesi üzerinden analiz edilirken; Rusya açısından ise, Gürcistan Savaşı, Kırım'ın işgali ve ilhakı, Ukrayna ve Suriye Krizleri üzerinden analiz edilmiştir. Nitekim bu kitap bahsi geçen konulara ilgi duyan herkes için önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Ahmet Sinan Balyemez Son dönemde savunma ekonomisi, ekonomi biliminin bir alt dalı olarak devletlerin veya askerî iş birliği örgütlerinin ulusal, bölgesel ve küresel ölçekteki askerî faaliyetleri ile savunma sanayisi işletmelerinin ticari ve sınai faaliyetlerini, kamu ekonomisi ve ekonominin geneli üzerinde yarattığı etkiler açısından inceleyen yeni bir disiplin olarak dikkat çekmektedir. Ülkemizde de bu kapsamda yapılan bilimsel araştırma ve yayınlarda son yıllarda kayda değer bir artış yaşanmasına karşın yayımlanan kitap sayısı oldukça sınırlıdır. Bu kitap, esas itibarıyla Türkçe literatürdeki bu eksikliğin giderilmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda kitapta, savunma ve güvenlik ekonomisinin geçmişten günümüze iktisadi doktrinlere göre nasıl bir gelişme gösterdiği ve günümüzde, küresel boyutta savunma ekonomisi dinamiklerinin neye göre şekillendiği akademik bir dille anlatılmaya çalışılmıştır.
Ömer Çona 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrasında ortaya atılan ve şu ana kadar tarihteki en kapsamlı “terörle mücadele” kampanyası olan “Teröre Karşı Savaş” kampanyası, Irak ve Afganistan işgallerinden DEAŞ'a karşı uluslararası koalisyona, küresel ölçekte gerçekleştirilen hedefli suikastlardan özel kuvvetler ve istihbarat örgütlerinin örtülü operasyonlarına, terörizmle mücadele adına çıkarılan yasa ve oluşturulan güvenlik kurumlarından uluslararası hukuka yönelik düzenlemelere kadar tüm dünyaya yayılan geniş ölçekli bir dizi terörizmle mücadele uygulamaları bütünüdür.
Amerikan dış politikasını son yirmi yılda önemli ölçüde yönlendiren Teröre Karşı Savaş'a eleştirel bir yaklaşım getirilmeye çalışılan bu kitapta, yerli literatürde çok fazla tanınmayan, dolayısıyla da yaklaşımları ve yöntemleri nadiren kullanılan bir araştırma gündemi olan "Eleştirel Terörizm Çalışmaları"nın perspektifi temel alınmıştır.
Teröre Karşı Savaş'ın söylemsel bağlamının kimlik ve dış politika ilişkisi çerçevesinde incelenmesinin yanı sıra, Amerikan terörizmle mücadele uygulamalarının biyopolitika/yönetimsellik kavramıyla yorumlanması ve 11 Eylül sonrası terörizm ve terörizmle mücadelenin popüler kültürdeki meşrulaştırma biçimlerini sorunsallaştıran bu çalışmanın Eleştirel Güvenlik ve Terörizm çalışmaları literatürüne katkı sağlayacağı umut edilmektedir.
Teröre Karşı Savaş'ın yarattığı insan hakları ihlallerini, ulusal kimliğe dayalı politik dilin terörizmle mücadelede nasıl araçsallaştırıldığını, popüler kültürün askerî işgallere, işkenceye ve istisna rejimlerine nasıl meşruiyet sağladığını "Eleştirel Terörizm Çalışmaları"nın sunduğu imkânlar ile ortaya koymak, ana akım teorilerin görmezden geldiği hususlara dikkat çekmek için elverişlidir.
Nihat Seyrek “Mülkiye'den de öğrencim olan Dr. Nihat Seyrek, elinizdeki kitapta, Gezi Parkı Olayları'nı günlük tartışmalardan uzak bir şekilde değerlendiriyor, farklı yönleriyle analiz ediyor.”
Prof. Dr. İlber Ortaylı
“Evvela bir doktora tezi olan ve benim de savunma jürisinde bulunduğum bu çalışma, sosyal bilimlerin tamamının içinde barındırdığı bir özellik olarak olay ya da olguları, bir savcı iddianamesi gibi titiz, mesnetlendirilmiş ve kesin bir kanaat ile sonuçlanan mahiyette bir anlatı ile sunma amacını haiz olsa da çalışmanın asıl katkısı; yine sosyal bilimlerin bir savcı iddianamesinden farklılaşan özelliği olarak kesin doğru-yanlış tespitlerini aşan bir tartışma zemini sağlaması ve bu zemini geniş bir bağlam, literatür ve kavram setleri ile okuyucuya aktararak ve yakın tarihsel bir vakaya bakışta, çağımızın en önemli hastalığı olan tarafgirliği aşarak keskinlik arayışı yerine soğukkanlı bir sorgulama için imkân yaratması olsa gerektir.”
Prof. Dr. Taşansu Türker
“Küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi sorunların yaşandığı ve dünyanın geleceği ile ilgili endişelerin arttığı bir dönemde, çevre sorunlarını, toplumların gündemine taşımak, bu alanda, sorunun çözümüne yönelik girişimlerde bulunmak, büyük önem kazanmıştır. Çevresel değerlerin korunmasında, çoğu zaman kamu yönetimi ile çevresel grupların karşı karşıya gelmesi, çevresel gruplar için toplumsal desteğin sağlanmasının ve kamu yönetimi için de kriz yönetiminin ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermiştir. Dr. Nihat Seyrek, Türkiye'de Gezi Parkı Olayları'nı, yeni sosyal hareketler bağlamında irdeleyen bir çalışma ortaya koymuştur. Bu eser; kriz yönetimi, yeni sosyal hareketler ve çevrenin korunması konularına ilgi duyanlar için değerli bir çalışmadır.”
Prof. Dr. Selim Kılıç
Ali Berkul, Ali Fuat Birol, Ali Onur Tepeciklioğlu, Ceren Gürseler, Görkem Tanrıverdi Şeyşane, Hakan Karaaslan, İlhan Sağsen, İsmail Erkam Sula, Metin Yücekaya, Murat Demirel, Mustafa Serdar Palabıyık, Umut Yukaruç, Volkan Şeyşane Günümüzde uluslararası güvenlik sorunları bireyleri, toplumları, devletleri ve tüm küreyi tehdit etmektedir. Tüm bu güvenlik özneleri, varoluşsal açıdan kendilerini güvenlik içinde hissetme yani potansiyel tehditlerden uzak olma eğilimindedir. Uluslararası İlişkiler disiplininin en önemli alt çalışma alanlarından birisi olan uluslararası güvenlik çalışmaları odaklandığı aktörler ve konular bakımından sürekli bir değişim ve dönüşüm içerisinde olmuştur. Bu kapsamda kitap, bir yandan uluslararası güvenliğin kuramsal boyutlarına odaklanırken diğer yandan da hem geleneksel uluslararası güvenlik sorunlarını hem de etkilerini ağırlıklı olarak Soğuk Savaş'ın bitimiyle birlikte hissettirmeye başlayan “yeni” uluslararası güvenlik tehditlerini ele almaktadır. Güncel gelişmeler, güvensizlikler ve belirsizliklerle dolu bir uluslararası güvenlik ortamında yaşadığımızı bizlere her an hatırlatmaktadır. Bahsedilen bu güvenlik tehditlerine her an yenilerinin eklenmesinin ne kadar mümkün olduğunu Covid-19 pandemisi ile tecrübe etmiş bulunmaktayız. Bu denli kırılgan ve kestirilemeyen bir güven(siz)lik ortamında bulunmamız, uluslararası güvenlik sorunlarını farklı perspektiflerden analiz eden çalışmaları anlamlı kılmaktadır. Bu çalışmanın temel gayesi de güncel uluslararası güvenlik sorunlarına dair farklı yaklaşımlardan özgün bir çerçeve ortaya koyabilmektir. Kitap; uluslararası güvenlik çalışmalarının kuramsal dönüşümü, jeopolitik söylem bağlamında güvenlik tartışmaları, devletler arası çatışmalar ve savaş, silahlanma sorunu, terörizm, başarısız devletler, ulusötesi organize suçlar, çevresel güvenlik, iklim temelli göç, enerji güvenliği, siber güvenlik, salgın hastalıklar ve güvenliğin biyolojik koşulları ve gıda güven(siz)liği konularını içermektedir.
Sadi Çaycı, Fatma Taşdemir, Füsun Özerdem, Sezai Özçelik, Saadat Rustemova Demirci, Reha Yılmaz, Yiğit Anıl Güzelipek, Doğan Şafak Polat Günümüzde yaşanan çatışmalar ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan güvenlik çıkmazlarında, ayrılıkçı ayaklanmalar ve terörizm hem akademisyenler hem de barış inşası aktörleri için yeni dinamikler ve sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Soğuk Savaş’ın bitmesinden bu yana geliştirilen insani yardım, barış inşası, yeniden yapılanma ve entegrasyon programları, özellikle 11 Eylül 2001 sonrası ortaya çıkan uluslararası güvenlik krizleri süreçlerinde ve “Arap Baharı” çatışma ortamlarında çatışmadan etkilenmiş toplumların ihtiyaçlarına yeterince yanıt verememektedir. Türkiye, Irak, Filipinler, Libya, Suriye, Kolombiya, Afganistan, Sudan ve Filistin gibi dünyanın birçok yerinde yeni güvenlik riskleri, çatışma, ayrılıkçı isyanlar ve terörizmle karşı karşıya kalan toplumların sorunlarını çözmek için bu sorunlara yeni bakış açıları getirmek gerekmektedir. Bu nedenle ki “Güvenliğin Gündeminden: Çatışma, Ayrılıkçı Ayaklanmalar ve Terörizm” yukarıda belirtilen sorunlara değişik perspektiflerle bakarak, literatürde eksikliği çok hissedilen bir alana etkin bir şekilde hizmet edebilecek bir çalışma hâlinde karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de bu konularda çalışan değişik disiplinleri temsil eden akademisyenleri bir araya getiren bu kitap, Dr. Saadat Rustemova Demirci’nin editörlüğünde büyük bir özenle hazırlanmıştır. Okuyucularına sorgulayan bir inceleme tekniğiyle ulaşan bu kitap; çatışma, ayrılıkçı ayaklanmalar ve terörizmin birbiriyle iç içe geçtiği günümüz güvenlik sorunları sarmalını etkin bir şekilde açma ve analiz etme fırsatı vermektedir. Bu konular üzerinde çalışan akademisyen ve öğrencilerin “Güvenliğin Gündeminden” kitabını benim gibi ilgiyle okuyacaklarını düşünüyorum.

Prof. Dr. Alpaslan Özerdem
Centre for Trust, Peace and Social Relations
Coventry University

KATKIDA BULUNANLAR
Sezai Özçelik, Reha Yilmaz, Yiğit Anil Güzelipek,
Fatma Taşdemir, Sadi Çayci, Saadat R. Demirci,
Füsun Özerdem, Doğan Şafak Polat
Bülent Sarper Ağır “Bu kitap, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde önce öğrencim sonra meslektaşım olan Bülent Sarper Ağır'ın, akademik yaşamının en başından beri odaklandığı Eleştirel Güvenlik Çalışmaları alanında, uzun yıllardır sürdürdüğü araştırmalarını ve geniş birikimini aktardığı oldukça yetkin bir çalışmadır. Eleştirel Güvenlik, Türkiye'de Uluslararası İlişkiler alanında erken bir aşamada tanınmış ve ilgi görmüş olmasına rağmen kitap düzeyindeki çalışmaların görece az olduğu bir alandır. Bu kitap hem bu eksikliği büyük ölçüde gideren, titizlikle hazırlanmış bir ders kitabı hem de alana ilgi duyanların keyifle okuyabileceği bir kaynaktır.”
Doç. Dr. Özlem Kaygusuz
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
“Doç. Dr. Bülent Sarper Ağır'ın kitabı, Türkiye'deki Uluslararası İlişkiler literatürüne uzun zamandır beklenen önemli bir katkı sunmaktadır. Eleştirel güvenlik çalışmalarının gelişiminin yanı sıra insan güvenliği, feminist güvenlik ve post-yapısalcılık gibi güncel teorik tartışmaları da analiz etmesi açısından oldukça değerlidir. Uluslararası İlişkiler uzmanlarının ve konuyla yakından ilgilenen tüm okurların akademik olarak faydalanacağı ve de zevkle okuyacağı bir kaynak olması açısından, Ağır'ın kitabının tavsiye ettiğim kitaplar listesine eklemek benim açımdan da ayrıca gurur vericidir.”
Dr. Zerrin Ayşe Öztürk
Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
“Günümüzde güvenlik konusu; küresel siyasetten insan güvenliğine, kimlikten göçe kadar çok geniş bir alanı, hayatın kendisini doğrudan etkiler hâle gelmiştir. Kitap, giderek önemi artan Güvenlik Çalışmaları alanında Türkçe literatürdeki en kapsamlı çalışmalardan biri olarak dikkat çekmektedir. Geleneksel güvenlik anlayışından Eleştirel Güvenliğe geçişte bütün tartışmaların tematik olarak ele alınmış olması, özellikle lisans öğrencileri ve güvenlik konusunu merak edenler için toparlayıcı ve öğretici olacaktır. Bu kitap güvenlik konusunu Uluslararası İlişkiler Kuramları bağlamına yerleştirerek akademik anlamda güvenlik alanına giriş açısından önemli bir katkı sağlamaktadır.”
Prof. Dr. İlhan Uzgel
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Ahmet Ebrar Sakallı, Atilla Aydın, Çağdaş Çalış, Derya Çevik Taşdemir, Gözde Sula Averbek, Güfte Caner Akın, Serap Tepe, Serenay Çalış, Tuğrul Yıldırım, Zeynep Feride Olcay İnsan gruplarının güvenliğe dair özgün yapılarını ortaya koyan “güvenlik kültürü” ve “güvenlik iklimi” kavramlarından birçok değişken etkilenmektedir. Bu kitapta, öncelikli olarak güvenlik kültürü ve iklimi tanımlanmış, boyutları ve birbirleri arasındaki ilişki açıklanmıştır. Güvenlik kültürü ile etkileşim içinde olan yapılar incelenerek, işletmelerdeki algıları destekleyen sistemler detaylı olarak ortaya konmuştur. Son olarak güvenlik kültürü ve ikliminin analizinde kullanılan istatistiksel yöntemler, süreç gelişimindeki uygulamalar ve çözüm önerilerinin değerlendirilmesi sağlanmıştır. Bu sayede güvenlik kültürü ve iklimi çalışmalarına ilişkin ihtiyaç duyulan tüm bilgiler tek bir kitapta toplanmıştır. Bu kitap sadece akademisyenlere değil işletmelerde görev alan profesyoneller için de yol gösterici niteliktedir.
H. Alpay Karasoy Bu kitap, insanın hayatını idame ettirebilmesinde ilk iki ihtiyaç arasında sayılan güvenliğe dair belli başlı konu başlıklarını bir bütün halinde sunmayı amaçlamaktadır. Günümüz açısından bakıldığında güvenlik, kendisine yönelik tehditlerin genişlediği, sadece askeri güvenlikle sınırlı olmayıp sağlık, ekonomi ve çevre gibi alanları da kapsayan ve üzerinde yapılan akademik çalışmaların sayısının arttığı geniş kapsamlı bir kavram haline gelmiştir. Güvenliğe yönelik tehditlerin kapsamının genişlemesi, güvenliğin yönetimi ve güvenliğin sağlanmasına yönelik ilk müdafaa hattı olan istihbarat gibi konuları da ön plana çıkarmaktadır. Bu nedenle istihbarat olmadan incelenen bir güvenlik kavramının eksik kalacağından hareketle, kitapta istihbarat konusu da bütüncül bir yaklaşımla sunulmaya çalışılmıştır.
Kitabın hedef kitlesi, geleceğin güvenlik yöneticileri olan lisans ve lisansüstü öğrencilerdir. Bunun yanı sıra kitabın, güvenlik ve istihbarat konularıyla ilgilenen araştırmacılar için de yararlı olabilmesine özen gösterilmiştir.
H.Alpay Karasoy, Mehmet Büyükçiftci, Abdullah Şengönül Günümüz internet çağında bilgi adeta parmakların ucunda olsa da araştırmacılara güvenilir bilgiler sağlayan ve aranan kavramı bulmak için araştırmacıya bir labirentte gezindiği hissiyatını vermeyen kavramları basit açık ve anlaşılır bir biçimde sunan sözlükler hala önemini korumaktadır sözlükler belirli bir akademik disiplinde kendini geliştirmek isteyen bir kişinin yapması gereken en öncelikli işlerden olan söz konusu disiplindeki temel kavramların anlamlarını doğru bir biçimde ve mümkünse yabancı dildeki karşılıklarını da bilerek öğrenmek için ene önemli kaynaklardandır. Güvenlik ve istihbarat sözlüğü bu amaca matuf olarak geleceğin güvenli güvenlik yöneticileri olan öğrenciler ile güvenlik ve istihbarat alanında çalışmalar yapan araştırmacılara güvenlik ve istihbarat konusunda öne çıkan kavramları bütüncül bir yaklaşımla sunmak amacıyla hazırlanmıştır.
H. Alpay Karasoy İstihbarat ve güvenlik, yapısı gereği karmaşık ve dinamik bir alandır. Bu karmaşık ve dinamik alanın anlaşılabilmesi için birçok kavram geliştirilmiştir. Bu kitap, istihbarat ve güvenlik alanında sıkça kullanılan kavramları bir araya getirerek, bu kavramları açık ve anlaşılır bir dille okuyucuya sunmak amacıyla hazırlanmıştır. Kitapta, ilgili kavramlar arasında çapraz referanslar verilerek okuyucuların konuları daha iyi anlamaları hedeflenmiştir. İstihbarat ve güvenlik alanındaki bilgi birikimine doğru ve hızlı bir biçimde ulaşılmasını sağlayacak olan bu kitap, hem bu alandaki başlıca kavramları öğrenmek isteyen öğrenciler için temel bir kaynak hem de ileri düzey araştırmalar yapmak isteyenler için bir rehber niteliğindedir
Bülent Ulutürk Sürekli değişen dünyamızda kamu sektöründeki kurumlardan beklentiler giderek artmaktadır. Bu nedenle kamu kurumları; ulusal ve uluslararası değişimlere uyum sağlamaya, kendilerini sürekli geliştirmeye ve daha kaliteli kamu hizmeti vermeye çalışmalıdır. Bu amaçla özel sektörde geliştirilen ve başarıyla uygulanan yönetim yaklaşımlarının zamanla kamu kurumları tarafından benimsendiği görülmektedir. Bu kümülatif süreç içerisinde kamu yönetimi disiplininin gelişimi, güvenlik kurumlarındaki yönetim anlayış ve uygulamalarını şekillendirmiştir. Elinizdeki kitap, günümüzde gelişmiş ülkelerde uygulanmakta olan kamu hizmeti yaklaşımı ile modern yönetim ve organizasyon teorileri kapsamında güvenlik yönetimini ele almaktadır. Çalışma, genel olarak güvenlik kurumlarının, özel olarak da polis teşkilatlarının toplumdaki önemli rolünü kapsamlı bir şekilde incelemektedir.
Güvenlik yönetimini sistem yaklaşımı kapsamında inceleyen kitap, güvenlik teşkilatlarının yönetimini; planlama, örgütleme, liderlik ve kontrol bağlamında detaylı bir şekilde ele almaktadır. Bu kapsamda, etkili ve etkin güvenlik hizmeti sağlanabilmesi ve temel hak ve özgürlüklerin korunabilmesi için demokratik polislik yaklaşımı doğrultusunda gerekli reformların yapılması, güvenlik teşkilatlarının stratejik polislik yaklaşımıyla profesyonel bir şekilde yönetilmesi, insan odaklı bir yaklaşım benimsenmesi ve polis meslek etiğinin içselleştirilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.
Tarık Ak Günümüzün istihbarat faaliyetlerinde elde edilen ham bilgilerin nesnel bir temelde muhakemesinin diğer bir ifadeyle teknik düzeyde analizinin yapılarak istihbarat bilgisine dönüştürülmesinin önemi her geçen gün artmaktadır. Son yıllarda hâlihazırda karşılaşılan güvenlik ortamına karşı etkili ve faydalı bir analiz yapma yeteneğine kavuşmadan istihbarat işlem sürecini tamamlamak hemen hemen imkânsızdır. Sosyal ağ analizleri, terör veya suç organizasyonlarının merkezinde kimin olduğu, hangi kişilerin yakalanması durumunda kaçakçılıkta tedarik ağının koparılabileceği veya terör örgütlerinin eylemlerini gerçekleştirmeden önce kimin ilk olarak yakalanabileceği gibi sorulara cevap bulabilir.
Bu kapsamda çalışmada, bütünsel bir sıralamadan hareketle üç konu temel alınmıştır. İlki, iç güvenlik istihbaratı ve iç güvenlik istihbaratında analiz yeteneğinin önemi; ikincisi, terör ve organize suç örgütlerinin ağ yapısının temel özellikleri; üçüncüsü ise sosyal ağ analiziyle ilgili temel kavramlar ve analiz yöntemlerine bakıştır. Söz konusu çalışma ile iç güvenlik istihbaratında terör ve organize suç örgütleri üzerine istihbarat analizleri gerçekleştirilirken sosyal ağ analizlerinin bu çalışmalara katkı sağlayabileceği değerlendirilmektedir.
Nuriye Niğdelioğlu Happani İntihar Saldırısı Eylemlerinin Anatomisi; günümüz dünyasının en önemli siyasal olayları arasında yer alan, bir öldürme eylemi olarak kullanılan intihar terörizminin stratejisini, demografik yapısını, hedef kitlesini, amaç/yöntem ilişkisini, nedenlerini, hangi dönemlerde intihar saldırısı gerçekleştirildiği ve terör örgütlerine olan katkılarını değerlendirmektir. Bu kitapta, terör örgütlerinin hangi siyasi, dinî veya ideolojik olaylara karşı intihar terörizmi faaliyetlerini gerçekleştirdiği incelenmiştir. İntihar terörizmi başta Orta Doğu olmak üzere İspanya, İngiltere, Rusya, Sri Lanka ve Türkiye dâhil birçok farklı ülkede görülen bir terör çeşididir. Bir kişinin kendi bedenini, hayatını silah olarak kullanmasını gerektiren bir yöntemin nasıl bu kadar popüler hâle geldiği ise araştırmacılar tarafından hâlâ sorgulanmaktadır.
H. Alpay Karasoy Bu kitap, insanın hayatını idame ettirebilmesinde ilk iki ihtiyaç arasında sayılan güvenliğe dair belli başlı konu başlıklarını bir bütün halinde sunmayı amaçlamaktadır. Günümüz açısından bakıldığında güvenlik, kendisine yönelik tehditlerin genişlediği, sadece askeri güvenlikle sınırlı olmayıp sağlık, ekonomi ve çevre gibi alanları da kapsayan ve üzerinde yapılan akademik çalışmaların sayısının arttığı geniş kapsamlı bir kavram haline gelmiştir. Güvenliğe yönelik tehditlerin kapsamının genişlemesi, güvenliğin yönetimi ve güvenliğin sağlanmasına yönelik ilk müdafaa hattı olan istihbarat gibi konuları da ön plana çıkarmaktadır. Bu nedenle istihbarat olmadan incelenen bir güvenlik kavramının eksik kalacağından hareketle, kitapta istihbarat konusu da bütüncül bir yaklaşımla sunulmaya çalışılmıştır.
Kitabın hedef kitlesi, geleceğin güvenlik yöneticileri olan lisans ve lisansüstü öğrencilerdir. Bunun yanı sıra kitabın, güvenlik ve istihbarat konularıyla ilgilenen araştırmacılar için de yararlı olabilmesine özen gösterilmiştir.
Sebahattin Asal, Kadir Murat Altıntaş 21. yüzyılda, çağın hastalığı ne kanser ne pandemi ne de bitip tükenmek bilmeyen açlık ve sefalettir. Bütün bu olumsuz gelişmeler, aslında olağan dışı sermaye birikiminin gözlendiği birkaç Batılı gelişmiş devletin bütçe harcamalarının çok cüzi bir kısmını, çözüm için ayırması neticesinde ortadan kalkacak meselelerdir. İnsan hayatını yüzyıllardır tabiri caizse zehreden zengin-fakir, genç-yaşlı, kadın-erkek istisnasız tüm insanları derinden etkileyen yegâne problem, bireylerin yüzyıllardır devam edegelen güvenlik açlığı ve huzurlu bir yaşam beklentisidir. Güvenlik ihtiyacının âdeta ekmek-su gibi vazgeçilmez bir gereksinim olduğu yönündeki haklı ve yaygın kanaat, ne yazık ki geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren sık sık yaşanan savaş ve çatışmalar nedeniyle kesintiye uğraması sonucunda, daha da önem ve anlam kazanmıştır.
Son yıllarda küresel ölçekte gözlenen hadiseler, esasında sadece savaş ve çatışma içeriğinin bir değişimi ve felsefi dönüşümü olup, dünya ölçeğinde asimetrik mücadelelerin yoğunluğu gözle görülür biçimde artmıştır. Hibrit Savaş, Yeni Nesil Savaş ya da Vekâletten Savaş gibi tanımlamalar yardımıyla ifade edilmeye çalışılan bu yeni (tarihsel kökenleri çok eskiye dayanan) kavramsal model, içinde bulunduğumuz yüzyılın yalın bir gerçeği olarak gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkeyi derinden etkilemiştir. Bu yönelim ise uluslararası ilişkilerin gri alanlarını daha etkin bir şekilde değerlendirecek ve mevcut diplomatik ilişkilere esneklik kazandıracak yapısal strateji ve yeni oluşumların ön plana çıkmasına neden olmuştur.
Bu çalışmada, askeri ve istihbari hizmetler gibi geleneksel devletçi ve güvenlikçi bakış açılarının en çok önem verdiği iki stratejik kavramın, yakın geçmişte tecrübe edilen siyasi, iktisadi ve sosyal dönüşümler yanında neoliberal ekonomi politikalarının muhtemel etkileri doğrultusunda ortaya çıkan özelleşme serüveni sorgulanmaktadır. Bu anlamda günümüz diplomasi dünyasının bir gerçeği olarak özel askeri şirketler, farklı bakış açıları çerçevesinde ayrıntılı olarak incelenmiş, mevcut uluslararası tecrübeler ışığında sistemin kurgulanmasına yönelik öngörüler ve öneriler paylaşılmıştır.
Ahmet Cülük, Ali Burak Darıcılı, Ali Gök, Cenker Korhan Demir, Çağla Mavruk, Engin Avcı, Erol Başaran Bural, Mahmut Seçkin Alışverişci, Mehmet Kurum, Serkan Yenal İstihbaratın, politika yapıcıların karar verme mekanizmalarına ve dış politikaya etkisi bilinen ve popüler tarihte tartışılan bir konu olmakla beraber akademik alanda karşılığının çok da eski olduğu söylenemez. Öte yandan uluslararası güvenlik boyutları ve aktörlerindeki çeşitlenmenin güvenlikle ilgili çalışmaları teşvik etmesinin etkisinin son dönemde istihbarat alanında yaşanan akademik zenginlikte etkisi olduğu görülmüştür. Uluslararası ortamda bu etkinin; araştırma merkezleri, lisans ve lisansüstü programlar gibi alanlarda ispatlarını bulmak mümkündür. Ülkemizde de uluslararası alandaki gelişmelere paralel gelişmelerin yaşandığı görülmektedir.
Bu eserle uluslararası akademik ortamda bir disiplin olma yönünde ilerleyen istihbarat çalışmalarına ele aldığı konular itibarıyla katkıda bulunmak amaçlanmıştır. Konunun tüm boyutlarının tek bir kitapta toplanmasının güçlüğünün farkında olarak temel konular ile tartışmalı ve gündemde olan alanlar içeriğe dâhil edilmeye çalışılmıştır.
İstihbarat çalışmalarına giriş niteliğinde görülebilecek bu kitapta, istihbarat ve ilgili kavramlar, istihbarata kuramsal yaklaşım, toplama ve analiz disiplinleri, istihbarata karşı koyma, örtülü faaliyetler, istihbaratta hesap verebilirlik, istihbaratın politikleşmesi ve dış politika yapımı, istihbaratın özelleşmesi, istihbarat örgütlerinde yapılanma ve reformasyon gibi konuları görmek mümkündür. Kitabın okuyucuya faydalı olması ve bundan sonra yapılacak akademik çalışmaları teşvik etmesi, yazarlarının ortak dileğidir.
H. Alpay Karasoy Bu kitap, istihbarat alanındaki en güncel bilgi birikimini bir araya getirmektedir ve bu yönüyle, istihbaratla ilgilenen herkes için temel bir eserdir. Kitap; istihbaratın teorik boyutuna, istihbarat alanındaki temel kavramlara, istihbarat kaynakları ve istihbarat türlerine ve ayrıca Türkiye, ABD, Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, Rusya, Çin, İran ve İsrail’in istihbarat topluluklarına odaklanmakta ve son zamanlarda istihbarat alanında ilgi çeken örtülü eylem, beşinci kol faaliyeti ve sahte bayrak operasyonu gibi konulara da değinmektedir. Kitabın amacı, istihbarat alanındaki zengin bilgi birikimini hem kapsamlı hem de anlaşılır bir şekilde okuyucuya sunmaktır.
Abdulkadir Bilen, Burak Levent, Cengiz Atlı, Çağatay Balcı, Didem Konya, Erkan Bostancı, Erkin Başaran, Ferit Malkara, Furkan Torlak, Hakan Erten, Hilal İfaket Akbaş, Hüseyin Sürücü, İsmail H. Demircioğlu, İzzet Koncagül, Kadir Murat Altıntaş, Mehmet Kahya, Mehmet Mert Çam, Mehmet Serdar Güzel, Muhammet Yasin Karakaş, Muharrem Tuncay Gençoğlu, Murteza Hasanoğlu, Nurullah Yazar, Orçun Küçükyılmaz, Özlem Özdemir, Salih Yılmaz, Semih Sevinç, Sultangül Özsoy, Tarık Ak, Tolga Tellan, Tufan Babur, Ümit Şevik, Yunus Karaağaç, Yusuf Can Ayaz, Zeynep Müjde Sakar Teknolojinin gelişimi ve değişimi, günümüzde güvenliğin boyutunu değiştirerek siber ortamlara taşımış ve tesisini iyice zorlaştırmıştır. Diğer taraftan küreselleşmeyle birlikte tehdidin nereden geleceğinin belirsizleşmesi, güvenliği sağlamada, devletlerin ve uluslararası örgütlerin iş birliğini zorunlu hâle getirmiştir. Ülkemizde, son dönemde istihbarata yönelik ilgi artmıştır ve istihbarat olmadan güvenliği sağlamanın zor olacağı sıklıkla dile getirilmeye başlanmıştır. İstihbarata yönelen bu ilgi, onun kapsamını ve boyutlarını değiştirdiği gibi istihbari bilgiye ihtiyaç duyan aktörlerin de çeşitlenmesine yol açmıştır. Bu nedenle istihbarat ve güvenlik alanındaki ilişkinin incelenerek yapılan güncel çalışmaların ortaya konulması ihtiyacı gün yüzüne çıkmıştır.
Bu ihtiyaç, bizi bu alandaki çalışmaları bir araya getirerek akademik çalışmalarda istifade edilebilecek bir kaynak ortaya koymaya ve alan yazına kazandırmaya yönlendirmiştir. Bu düşünceden hareketle her bir bölümü alanında uzman akademisyen ve çevreler tarafından hazırlanan, istihbarat ve güvenlik alanında yapılan çalışmaların bir araya getirilerek yedi ana tema altında bölümlere ayrılmasıyla ortaya çıkan bu kitabın, alan yazına katkı sağlaması ve okuyuculara faydalı olması dileğiyle…
Serkan Yenal, Aytekin Cantekin Bu kitapta; son dönemde giderek yaygınlaşan isyan hareketleri, terörist faaliyetler, bu hareketlere hasım devletlerin desteği ve bu faaliyetlere ilişkin ülke tecrübeleri, ayrıca bu faaliyetlere maruz kalan devletlerin meşru müdafaa hakkı incelenmektedir.
Kitap, alana ilgi duyan akademisyen ve öğrencileri, güvenlik kuruluşları personelini ve konu hakkında bilgi birikimini artırmak isteyen genel okuyucuyu kapsayan geniş bir kitleye hitap etmektedir.
Hasan Alpay Karasoy Eskiden bir komutan, gelecekteki bir savaşın geçmiş veya şimdiki savaşlara benzeyeceğinden emin olabilirdi. […] Bugünün asker ve komutanı artık bu imkâna sahip değildir. Sadece bilinen şey, son savaşın deneyimlerini benimsemekte başarısız olanın bir sonrakini kesinlikle kaybedecek olacağıdır.
Bu kitabın konusunu, 21.yüzyılda kamu güvenliği politikalarını yeniden düşünmeyi gerektiren “savaş, terör ve istihbarat” konuları oluşturmaktadır. Savaşın değişen doğası; terör, terörle mücadele ve istihbaratın geçirdiği değişim ve dönüşüm bu kapsamda incelenecek konu başlıkları arasındadır. Kitap, bu konularla ilgili yerli ve yabancı literatürdeki güncel bilgileri, lisans ve lisansüstü öğrencilerinin yararlanabilmesine yönelik bir bütün halinde bir araya getirmiştir. Ayrıca konu ile ilgilenen araştırmacılar için de yol gösterici olması amaçlanmıştır
Fatih Tümlü Günümüzde dünya üzerinde görülen önemli gelişmelerden biri de kentleşme olarak ifade edilen, kentlerdeki hem nüfus hem sayı hem de fiziki yapı yoğunluğunun artışıdır. Önümüzdeki dönemde, dünya nüfusunun 2/3'ünün kentlerde yaşayacağı değerlendirilirken kentler devletler ile terör örgütlerinden vekâlet savaşçılara, özel askerî şirketlerden paralı askerlere, savaş ağalarına, suç örgütlerine çok değişik perspektifte Devlet Dışı Silahlı Aktör (DDSA)'ler arasında gerçekleşen savaş ve çatışmalara mesken olmaktadır.
Kentleşmenin etkileri, savaş ve çatışmaların şehirlere kayması ile şehirlerde asimetrik tehdit oluşturan DDSA'lara karşı ortaya koyulan askerî harekât ve operasyonlarda etkili olan faktörlerin ortaya koyulması önem arz etmekte ve başarıyı doğrudan etkilemektedir.
Bu kapsamda çalışmada; Rusya'nın Grozni'de, İsrail'in Gazze'de ve ABD'nin de Felluce ve Musul'da DDSA'lara karşı gerçekleştirdiği altı kentsel askerî harekât incelenmiştir. Bu inceleme ile askerî, politik, sosyolojik, ekonomik ve iç kamuoyuna dair konularla ilgili içsel özellikler ile coğrafi, hukuki, kültürel, insani, uluslararası ilişkiler ve diplomasi nezdindeki dışsal özellikler çerçevesinde kentsel alan askerî harekât ve operasyonlarının; hazırlık, icra ve yönetimine etki eden faktörler tespit edilmiştir.
Son dönemde dünya üzerinde kesin sonuçlu muharebeler yerine uzun süreli ve yıpratmaya dayalı düşük yoğunluklu çatışmaların daha çok yaşanacağı tahayyül edilmekte olup kontrolsüz bir şekilde büyüyen, genişleyen günümüz kentlerinde vuku bulabilecek savaş ve çatışmalara dikkat çekebilmek adına bu kitabın önemli bir yer tutacağı tasvir edilmektedir.
Emete Gözügüzelli Bu çalışma, Kıbrıs’ta Türkler üzerinde uygulanan siyasi ve psikolojik savaş hamlelerini incelemektedir. Uygulayanlar, ABD’nin USAID’inden İngiliz Yüksek Komiserliği ve Slovak Büyükelçiliği nezdinde yürütülen ada içi faaliyetlere kadar geniş bir yelpazeye yayılmakta ve askeri istihbarat birimlerine kadar uzanmaktadır.
Askeri ve askeri olmayan yöntemlerle Güney Kıbrıs ulusal güvenlik politikasının çıkarları etrafında geliştirilen tüm faaliyetlerin hedefinde Kıbrıs Türkleri bulunmaktadır.
Kitapta, psikolojik ve siyasi harbin detayları aktarılarak Kıbrıs Türklerine uygulanan silahsız savaş metotları çerçevesinde öne çıkan siyasi ve psikolojik operasyonlar, belge ve bulgular ile izah edilmektedir.
Abdulkadir Baharçiçek, Alpcan Acar, Aydın Turhan, Bilal Kızıl, Canan Katılmış, Ender Akyol, Fatih Tekin, Fatma Nur Özdemir, Gökhan Tuncel, Hasan Ali Yılmaz, Mehmet Emin Güven, Murat Sezik, Necmettin Acar, Osman Ağır, Ömer Taylan, Pınar Kahya Aydın, Selahaddin Bakan, Süleyman Ekici, Şükrü İnan, Umut Turgut Yıldırım, Y. Furkan Şen, Yusuf Zakir Baskın, Zekeriyya Akdağ Küreselleşme süreci insanların; toplumların ve devletlerin birbirleriyle etkileşimini artırmıştır. Dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir hadise, kısa süre içerisinde küresel düzeyde etki yapabilmekte veya başka yerlerdeki gelişmelerden etkilenebilmektedir. Savaş, iç savaş, terör, siyasi istikrarsızlık, ekonomik kriz, doğal afet, salgın hastalık gibi sorunlar, geçmişten günümüze toplumsal ilişkileri büyük ölçüde etkilemiştir. Küreselleşme ile birlikte bu sorunların sosyal, ekonomik ve siyasal alanlardaki çarpan etkisi artmıştır.
Jeopolitik konumu ve tarihî misyonu nedeniyle Türkiye, küresel ve bölgesel gelişmelerden en fazla etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Bu kitap, dünyada öne çıkan sorunları, bu sorunların küresel ve bölgesel etkileri ile Türkiye'ye yansımalarını belirlemeyi amaçlamaktadır. “Sistemik konular”, “küresel sorunlar” ve “bölgesel sorunlar” olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır. Sistemik konular kısmında küreselleşme ve bölgeselleşme, uluslararası siyasal ve ekonomik sistem genel hatlarıyla ele alınmaktadır. Küresel ve bölgesel sorunlar kısmında ise uluslararası örgütlerin küresel sorunlar karşısındaki durumu, yoksulluk, terörizm, göç, çevre sorunları, salgın hastalıklar, insan hakları ihlalleri, İslamofobi, Arap Baharı, Suriye İç Savaşı, Azerbaycan-Ermenistan gerilimi, Doğu Türkistan, Doğu Akdeniz ve Kürt sorunları farklı yönleriyle derinlikli bir şekilde analiz edilmektedir.
Ahsen Saçlı, Ali Burak Darıcılı, Bilge Durutürk, Engin Koç, Ergenekon Savrun, Halil Emre Deniş, Hasan Acar, İhsan Burak Birecikli, Kamil Tarhan, Mustafa Ali Sezal, Mustafa Yıldız, N. Neşe Kemiksiz, Özkan Gönül, Pınar Akarçay, Serkan Yenal, Süleyman Temiz, Yeşim Demir, Yunus Karaağaç Güvenlik ve terör, 21. yüzyılın kuşkusuz önemli sorun alanlarındandır. Günümüz dünyası, ilişkilerin belirsizleştiği ve tehdidin nereden geleceğinin belli olmadığı bir kaos ortamını bizlere hazırlamıştır. Bu süreçte, gerek devlet gerek vatandaş olarak huzur ortamında yaşamak bir takım sorumlukları beraberinde getirmiştir. Bu kitap, güvenlik ve terör kavramlarını, günümüz dünyasının bakış açısıyla değerlendirmektedir.
Bu kitapta, güvenlik ve terör kavramları üzerine özgün ve nitelikli çalışmalar bulunmaktadır. Terörün 21. yüzyılda geçirdiği dönüşüm, küresel terörün gelişme aşamaları ve uluslararası örgütlerce tanım sorunsalı tartışılmıştır. Genellikle hibrit yapılarla etki sağlamaya çalışan terör, günümüzde ileri teknoloji ile desteklenmeye çalışılmaktadır. Kitapta tüm bu süreç tartışılmış ve kitabın teorik kısmı ortaya çıkmıştır.
Küresel Terör ve Güvenlik Politikaları, bahsedilen bu teorik çerçevenin ışığında, dünya üzerinde varlık göstermeye çalışan DAEŞ, Boko Haram, Lord of Resistance Army ve YPG gibi bir takım terör örgütlerini ve devletlerin terör örgütlerine karşı uyguladıkları güvenlik politikalarını izah ederek, ilk bölümlerde ortaya koyulan teorik çerçeveyi ilerleyen bölümlerde somutlaştırmaktadır.
Bu kitap, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve güvenlik ile ilgilenen araştırmacılar için bir kaynak teşkil etmektedir. Aynı zamanda günümüz dünyasının küresel ve bölgesel ilişkilerine de güvenlik ve terör kavramlarını izah etmesi açısından bir ışık tutmaktadır.
Suat Begeç Soğuk Savaş Dönemi ile başlayan, 11 Eylül saldırıları ile devam eden ve 2019 yılının sonunda ortaya çıkan Covid-19 küresel salgınının etkisiyle yön değiştiren dünyamız, karmaşık, muğlak ve belirsiz bir yapıya dönüşmüştür. Bu durum birçok kavramın yeniden sorgulanmasını ve tanımlanmasını gerektirmiştir. Dünya orduları ve savaşlar da bu durumdan nasibini almıştır.
Yakın geçmişe bakıldığında, tahrip etkisi çok olan İkinci Dünya Savaşı'nda, Avrupa kıtasındaki askerî çatışmaların büyük bölümü meskûn mahallerde meydana gelmiştir. Günümüzün küresel gücü ABD Deniz Kuvvetleri'nin denizaşırı askerî müdahalelerinin büyük çoğunluğunun şehirlerde gerçekleştiği bilinmektedir. 2025 yılında 5 milyar insanın şehirlerde yaşayacağı, nüfusun %75'inin sahil bölgelerine 200 km. uzaklıktaki alanlar içerisine yerleşeceği varsayılmaktadır. 2030'lu yıllarda ise şehirlerin, çoklu yetki alanlarına sahip devasa yönetim bölgelerine dönüşeceği ve birkaç ulusun birleşmesinden meydana gelen büyük anakent bölgelerinin oluşacağı tahmin edilmektedir. Dolayısıyla gelecekte sahil bölgelerinin ve şehirlerin savaş alanları olarak kullanılacağı değerlendirilmektedir.
Bu gelişmelere bağlı olarak NATO tarafından meskûn mahallerde gerçekleştirilmesi planlanan harekâtlar için NATO Şehirleşme/Kentleşme 2035 Projesi gündeme alınmış ve İttifak'ın gelecekteki yeteneklerinin gelişimine köprü olabileceği düşünülen “Capstone Konsepti"nin geliştirildiği belirtilmiştir.
TSK; Cumhuriyet döneminden günümüze kadar olan süreçte özellikle NATO çatısı altında almış olduğu “Barışı Tesis” ve “Barışı Koruma” görevlerinin büyük bölümü ile 1984 yılından beri terörizmle mücadele kapsamında sürdürdüğü iç güvenlik ve sınır ötesi operasyonlarının bir kısmını meskûn mahallerde gerçekleştirmiş ve gerçekleştirmeye devam etmektedir.
Bu kitabı; geleceğin savaşlarında çokça yer alacağı değerlendirilen “Meskûn Mahallerde Savaş” ile ilgili harekâtlara yönelik teknik alan bilgilerini görev yaptığı yıllarda edinmiş olduğu bilgi ve deneyimleriyle, stratejik ve teorik bilgileri ise akademik bakış açısıyla harmanlayarak okuyucuların anlayabileceği dilde aktaran, akademisyen ve mavi bereli komando subayının gözünden okuyacaksınız.
Kitap sayesinde konu ile ilgisi olan okuyucuların bilgi dağarcığı tazelenecek, yeni ilgilenen okuyucular ise gelecekteki savaş alanları olarak değerlendirilen meskûn mahalleri ve bu meskûn mahallerdeki savaş stratejisini farklı bakış açısıyla değerlendireceklerdir.
Begüm Çardak, Engin Avcı, Murat Koçanlı, Naci Akdemir, Nevzat Tekneci, Özge Gülver Uluslararası örgütler ve sivil toplum kuruluşlarınca yayımlanan raporlar, her yıl on binlerce çocuğun, devlet dışı gruplar ve terörist örgütler tarafından istismar edildiğini göstermektedir. Dünyadaki silahlı çatışmalar çoğaldıkça, artan sayıda çocuk silahlı şiddete maruz kalmaktadır. Zorla veya kandırılarak silah altına alınan ve çatışmaya zorlanan bu çocuklar, hayatlarını kaybetmekte veya sakat kalmakta, hayatta kalmayı başaranlar ise ömürleri boyunca psikolojik travmalarla baş etmeye çalışmakta ya da suç ve şiddet dünyasının öznesi veya mağduru hâline gelmektedirler.
Uluslararası ve ulusal hukuki düzenlemelere rağmen, çocuklar doğrudan veya dolaylı olarak silahlı çatışmalarda kullanılmaya devam edilmektedir. Türkiye'de de terörist örgütlerin hedefinde yer alan çocuklar, birçok yasa dışı faaliyette istismar edilmişlerdir. PKK terör örgütünün teröre sürüklediği çocukları konu edinen bu kitap, nicel verilerin çok sık görülemediği güvenlik ve terörizm çalışmalarına veri temelli katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Kurumsal bilgiye ve bilimsel analize dayalı bulguların, sorunun kaynağının tespit edilmesinde, çözülmesinde ve önleyici politikaların geliştirilmesinde hayati önem taşıdığı düşünülmektedir.
Araştırmada ulaşılan sonuçlar, aile ve sosyal çevrenin çocukların teröre sürüklenmesinde önemli bir etkisi olduğunu ortaya koymaktadır. Çocuklar çoğunlukla aile içi sorunlar yaşayan, ekonomik güçlükleri olan, kalabalık ailelerde ve göç gibi nedenlerle sosyal bütünleşmede sorun yaşayan, çeşitli sorunlar nedeniyle bir çıkış yolu, yeni bir kimlik veya yeni bir hayat arayışı içinde olan, eğitim ve öğretim süreçlerini tamamlayamamış bir profil oluşturmaktadırlar. Sosyal kontrolün zayıf olduğu bu grupların, örgütün, örgüte yakın siyasi oluşumların veya daha önceden örgüte katılmış kardeş, arkadaş ve akrabaların telkin ve propagandasına karşı korumasız oldukları anlaşılmaktadır. Bu nedenle, terörist örgütlerin çocuklara yönelik propagandalarının önlenmesi ve karşı propaganda geliştirilmesi öncelikli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.
Abdullah Soydemir, Ahmet Erciyas, Ali L. Karaosmanoğlu, Alparslan Uluhan, Arif İlker İpekci, Aura Codreanu, Bedriye Cicioğlu, Cristina Antonoaie, Ebru Caymaz, Fahri Erenel, Göksel Korkmaz, Güngör Şahin, Halil Özçay, Halim Yurdakul, Haluk Korkmazyürek, M. Cem Oğultürk, Mehmet Özkan, Mehmet Seğmenoğlu, Murat Yalçıntaş, Mustafa Kemal Topcu, Orhan Sezgin, Özhan Eren, Sina Kısacık, Tarık Ak, Tolga Öz Savunma planlaması; ülkenin bekasını sağlamak, milli hedeflerini elde etmek ve milli menfaatlerini korumak maksadıyla savunmaya ayrılan kaynakların en etkin ve verimli kullanımını gerçekleştirmek üzere kaynak, silahlanma ve lojistik planlaması temel faaliyetlerinden oluşan bir süreçtir. Bu süreci planlamakla görevli olanlar, bir yandan tehdit değerlendirmesindeki belirsizliği göz önünde bulundururken diğer yandan giderek artan mali kaynak baskısı altında karar vermek durumundadırlar. Optimum savunma düzeyinin sağlanabilmesi için devletler, savunma ihtiyaçlarını savunma planlaması adı verilen sistematik bir süreç içinde gidermektedir. Savunma harcamalarına ayrılan payların tartışma konusu hâline geldiği günümüzde, en az maliyetle en çok güvenlik tesisi en önemli hedef hâline gelmiştir. Bu kitap ile savunma kaynaklarının planlanması ve yönetiminde yeni yaklaşımlar da dikkate alınarak sürecin nasıl etkin ve verimli bir şekilde yürütülebileceği ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Atakan Atalay, Aygün Altundaş, Aytekin Cantekin, Beste Desticioğlu Taşdemir, Bilal Özden, Burak Beyaz, Çağrı Erdemci, Göksel Korkmaz, Hakan Ayhan Dağıstanlı, Hakan Dilek, Hakan Ömer Tunca, Kemal Eroğluer, Kemal Gürol Kurtay, Memduh Begenirbaş, Merve Asiloğulları Ayan, Muhammed Serkan Pasinlioğlu, Muhammet Gürsal, Mustafa Bekmezci, Mustafa Kemal Topcu, Neslihan Kavalcı Canbuldu, Niyazi Gümüş, Olcay Okun, Pınar Fayganoğlu, Rukiye Can Yalçın, Savaş Yıldız, Serhat Çakır, Suat Gürbüz, Tuğrul Oğuzhan, Wasim Ul Rehman Varlığını sürdürmek için güvenli bir ortam, bireyler için olduğu kadar devletler için de hayati bir öneme sahiptir. Devletler, iç ve dış tehditlere karşı savunma mekanizmaları geliştirmek ve güvenli bir ortam yaratmak için savunma yönetimi konusunda ciddi bir kaynak ayırmaktadır. İyi bir savunma yönetimi, konsepte göre ihtiyaçların belirlenmesi, bu ihtiyaçların; planlanması, programlanması, bütçelenmesi ve tedarik edilmesi ile gerçekleştirilmektedir. Bu faaliyetlerin, birlikte ve bütünleşik bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Savunma tedarikinin ve savunma lojistiğinin bilimsel bir yöntemle ele alınması ve incelenmesi, savunma yönetiminin başarılı olmasını sağlayacaktır. Alanında ilk olma özelliği taşıyan bu kitapta; savunma tedariki ve lojistiği, savunma tedarik yaklaşımları ve savunma tedarik stratejileri ile savunma tedariki uygulamaları hakkında bilgi verilmiştir.
Abdusselam Sağın, Adem Başpınar, Ali Arı, Alper Akpınar, Ayşenur Topcu, Aytekin Cantekin, Bulent Yılmaz, Cem Barlas Arslan, Goksel Korkmaz, Kemal Eroğluer, Mahir Terzi, Mehmet Hanefi Topal, Mehmet Şahin, Memduh Begenirbaş, Metehan Topsakal, Muhammad Nadeem, Mustafa Bekmezci, Mustafa Kemal Topcu, Necmettin Celik, Raif Cergibozan, Semih Ozen, Serkan Yenal, Ufuk Bal, Unal Cağlar, Wasim Ul Rehman, Yunus Ozcan Son dönemde yakından takip edilen savuma ve güvenlik ekonomisi, dünya üzerinde mevcut doğal kaynaklar ve doğal kaynakların durumları, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, küresel aktörler ve uluslararası arenada yaşanan gelişmeler ile birlikte dikkat çeken ve üzerinde çalışılan bir alan hâline gelmiştir. Kamusal bir hizmet olan güvenliği sağlamanın temel unsuru olan savunma gücü, ekonomi ile yakından ilişkili bir kavramdır ve bağımsızlığın, ülkenin ve milletin bekasının temelini oluşturmaktadır. Ülkelerin jeopolitik konumu yanında sahip olduğu savunma sanayi özellikleri, uyguladığı savunma sanayi politikaları ve bu politikaların sosyoekonomik dinamikleri, savunma harcamalarının etkinliği ve ekonomi üzerindeki etkileri, silahlanma yarışı ve silahsızlanma süreci, çatışma, savaş ve terörizmin sosyoekonomik ve politik dinamikleri gibi pek çok konu savunma ekonomisi alanında incelenmektedir.
Sınırlı sayıda kaynağın olduğu savunma ve güvenlik ekonomisi alanına katkıda bulunmak, alanının temel unsurlarını açıklamak, ekonomi ve güvenlik kavramlarını disiplinler arası bir yaklaşımla incelemek amacıyla hazırlanan bu eserin; araştırmacılara, savunma ve güvenlik ekonomisi alanında çalışanlara ve bu alana ilgi duyanlara katkı sağlaması beklenmektedir.
A.Gamze Aytekin, Arif Bel, Arzu Uğurlu Kara, Aslı Duman, Ayhan Biber, Aysun Doğan, B. Kağan Aktürk, Büşra Dündar, Cengiz Çoban, Çağatay Mirgen, Çağdaş Akif Kahraman, Emre Danışman, Emre Ekin, Erol Işıkçı, Kadir Aktaş, Kubilay Baş, Memduh Begenirbaş, Muhammed Serkan Pasinlioğlu, Mustafa Kemal Topcu, Mümin Dündar, Necmettin Çelik, Orhan Çömlek, Orhan Özcan, Sercan Edinsel, Suat Gürbüz, Süleyman Emir, Tuğrul Tekin Tunalılar, Uzay Özder, Yusuf Tepeli Savunma yönetimi, bir ülkenin veya bir organizasyonun güvenliğini sağlama, toplumun ve kaynaklarının korunmasını temin etme, kriz durumlarına karşı hazır olma ve ulusal veya uluslararası tehditlere karşı savunma stratejilerini planlama sürecidir. Bu, bir toplumun istikrarını ve ulusal çıkarlarını koruma açısından kritik bir rol oynar ve güvenliği sağlamak için politika, teknoloji, askerî planlama ve diplomasi gibi bir dizi disiplini içerir. Savunma yönetimi, bir ülkenin veya organizasyonun sürdürülebilirliği ve güvenliği için temel bir unsurdur. Bu nedenle savunma yönetiminden sorumlu her kuruluş, yerinde ve zamanında etkin kararlar alabilmek ve uygulayabilmek için çok çeşitli savunma planlamalarına ihtiyaç duymaktadır. Savunma yönetimi konusundaki bilgi ve tartışmalara katkıda bulunan bu çalışma, okuyucularına disiplinler arası iş birliği ve yaratıcı düşünme yolunu göstermektedir.
Savunma Yönetimi: Disiplinler Arası Bir Yaklaşım isimli bu kitap, modern savunma stratejilerini farklı perspektiflerden incelemiştir. Yazarlar, güncel tehditler ve karmaşık güvenlik zorlukları karşısında savunma liderlerinin ve politika yapıcılarının nasıl etkili bir şekilde hareket edebileceğine katkı sağlamaktadır. Bunun yanı sıra bu kitap, okuyuculara savunma stratejileri oluştururken karşılaşabilecekleri önemli konuları anlamalarına yardımcı olurken gelecekteki tehditler ve teknolojik gelişmelerin nasıl ele alınacağını tartışmaktadır. Yazarlar, güncel olaylardan örnekler sunarak savunma yönetiminin karmaşıklığını ve önemini vurgulamaktadır.


Ahmet Barış Solmaztürk, Alper Gürer, Demet Özkavak Bilginoğlu, Emrah Özdemir, Erdem Erciyes, Fatma Korkmaz, Gamze Ebru Çiftçi, Gökhan Çapar, Kemal Olçar, Özkan Leblebici, Ramazan Aslan, Savaş Mutlu, Serkan Yenal, Vasfiye Çelik, Zeynep Ece Ünsal Devlet yönetimi kendi meşruiyetini sağladıktan sonra üretim örgütlenmesi ve güvenlik konularında değişen ve gelişen koşullara uyum sağlama yeteneği kazanmıştır. Değişen çevre koşullarına uyum, devletin kendi iç işleyişini, işlevlerini ve geleceğe dönük planlamalarını da etkilemektedir. Bir sistem olarak devlet, olası tehditlerin yapıya etkilerini sınırlandırmak amacıyla güvenlik örgütlenmesini sürekli olarak güncellemekte, üretim örgütlenmesini de çevresiyle rekabet içerisinde güncel gelişmelerle uyumlaştırmaya çalışmaktadır.
Günümüzde devletler, çeşitli asimetrik tehditlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu tehditler, devletleri, karşılıklı etkileşim içerisindeki sayısız faktörün etkili olduğu savunma ve güvenlik konularında düşünmeye, çalışmaya, örgütlenmeye ve önlem almaya zorlamaktadır. Sürecin yönetiminin ve planlamasının önem kazandığı bir yapıda savunma ve güvenlik alanına etkisi olan temel konuların anlaşılabilir kılınması önemlidir. Söz konusu ihtiyaçlardan yola çıkılarak hazırlanan kitabın savunma ve güvenlik alanında eğitim alan öğrencilerin yanında bu konularda çalışma yapan akademisyenlere ve konuya ilgi duyan genel okuyucuya kaynak olması amaçlanmıştır.
Çağdaş Akif Kahraman, Ebru Caymaz, Göksel Korkmaz, Gülhan Çalış Yazgu, Hakan Ayhan Dağıstanlı, Hakan Ömer Tunca, Hasan Yılmaz, Kemal Eroğluer, Kemal Gürol Kurtay, Memduh Begenirbaş, Merve Asiloğulları Ayan, Metin Ocak, Mustafa Bekmezci, Mustafa Kemal Topcu, Oğuzhan Pehlivan, Pınar Fayganoğlu, Rukiye Can Yalçın, Serkan Pasinlioğlu, Sinan Babaçoglu, Süleyman Akbay, Tuğrul Oğuzhan, Volkan Ergül Savunma yönetimi ulusal ve uluslararası literatürde sıklıkla kalkınma, büyüme, ekonomi, güvenlik bağlamında ele alınmış, yeni bir bilim dalı olarak derinleşmeye başlamıştır. Küreselleşme, teknolojideki hızlı değişim, iklim değişikliği, sosyodemografik değişimler, çatışmalar savunma kaynaklarının planlanmasından elden çıkarılmasına kadar olan süreci geleneksel yöntemlerin yanında gelişmeler çerçevesinde ele almayı zorunlu kılmıştır. Bu çerçevede güncel savunma yönetimi yaklaşımları çalışması doğmuştur. Ulusal alanyazındaki gelecek çalışmalara yön vermesini beklediğimiz bu kitabımızda; savunma yönetiminin gelecek perspektifi, postmodern yaklaşımlar, millî güç unsurları, askerî gücün değişimi ve dönüşümü, postmodern dönemde savunma kaynakları yönetimi, stratejik ortaklık ve iş birlikleri, bölgesel oluşumların rolü, kuvvet planlaması, postmodern toplum, sivil-asker iş birliği, sivil toplum kuruluşları, özel askerî şirketler, koruma sorumluluğu doktrini, sürdürülebilirlik, mavi okyanus stratejisi önerisi, teknoloji öngörüsü, yenilik ve nanoteknoloji ile yapay zekâ konularına yer verilmiştir.
Ahmet Emre Köker Bu kitap; “Türkiye’nin siber güvenlik anlayışı nasıl şekillenmektedir?”, “Türkiye’de siber güvenliği sağlamaya yönelik stratejiler ve hedefler ile politikalar uyumlu mudur?“, “Türkiye etkili ve aktif bir siber güvenlik politikası yürütmekte midir?”, “Türkiye’nin siber uzayda aktif bir strateji uygulamama şansı var mıdır?“ gibi sorulardan yola çıkılarak kaleme alınmıştır.
Siber uzayın anarşik yapısının birçok belirsizlik yaratıyor olmasından dolayı Türkiye’nin ulusal siber güvenlik stratejisini yönetmek için belirlenmiş sorular çerçevesinde siber vatan kavramına yönelik bir analiz gerçekleştirilmiştir. Bu doğrultuda siber vatan doktrini özelinde Türkiye’de siber faaliyetlerin dünü, bugünü ve geleceği üzerinde durulmuştur. Böylece Türkiye’nin yeni yüzyılına yönelik yeni bir siber politik rota belirlenmesinin gerekliliği üzerine odaklanılmıştır.
Ülkemizin yetki alanlarını sadece karasuları, hava sahası veya kara sınırı ile sınırlandırmak büyük bir yanlıştır.
Siber Vatan’ı savunmak millî bir duruş gerektirir.
Bu kitap, Cumhuriyet’in 100. yılına ithaf edilmiştir.
Yunus Çolak Yirmi birinci yüzyıl, devletler için olduğu kadar devlet dışı aktörler açısından da çok önemli değişimlerin yaşandığı bir yüzyıl olmuştur. Bu nedenle günümüz uluslararası ilişkilerinin yapı ve işleyişine dair devlet dışı aktörlerin dışarıda bırakıldığı her analiz, bir yönüyle eksik kalmaktadır.
Bu çalışma, yirmi birinci yüzyılın devlet dışı aktörleri arasındaki ayrılıkçı hareketlere odaklanarak günümüz uluslararası ilişkilerinin anlamlandırılabilmesi hususunda literatüre bir katkı sunmayı amaçlamaktadır. “Silahlı bir mücadele yürüten ayrılıkçı hareketler ne zaman ve hangi koşullar altında silah bırakır?” sorusundan hareketle, bu çalışma, şiddet seviyesi bakımından savaş boyutuna ulaşmış ayrılıkçı hareketler içerisinde silah bırakan günümüz yegâne iki örneğini odağına almaktadır.
Filipinler'deki Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) ile Sri Lanka'daki Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanlarının (LTTE) siyasalarındaki değişime odaklanan bu çalışma, bu değişimi, uluslararası sistem ve lider (ara değişken) faktörleriyle açıklamaya çalışmaktadır. Ayrıca bu çalışmada, C. Hermann'ın devletlerin dış politikalarındaki değişime dair modellemesi ayrılıkçı hareketlere uyarlanarak ayrılıkçı hareketlerin siyasalarındaki değişime dair özgün bir tipoloji geliştirilmiştir. Çalışmada elde edilen bulgular, ilgili aktörlerle yapılan mülakatlar (MILF lideri Sn. Hacı Murat İbrahim de dâhil olmak üzere) ile desteklenmiş ve böylece ayrılıkçı hareketlere dair literatüre özgün bir katkı sunulmuştur.
Osman Meşe Tüm modern sosyal düzenler şiddet problemi ile yüz yüzedir. Buna karşın modern sosyal düzenler şiddet problemi ile farklı şekillerde ilgilenirler. Ancak hiçbir modern sosyal düzen şiddet problemini yok etmiş değildir. En iyi yol şiddeti meşruiyet ve faydalılık hakkında olan demokrasi gereği sınırlandırmak, yönetmek ve yönlendirmektir. Çalışmada şiddet problemi hakkında olan sivil-asker etkileşiminin demokratikleşmesi Yeni Kurumsal Yaklaşım ile incelenmekte, askeri etkililiği teminat altına almanın yolu demokratik kontrolü güvence altına almaktır tezi ispatlanarak şiddetin nasıl kısıtlanacağı, yönetileceği ve yönlendireceği sorusuna sözleşme kuramı ile cevap verilmektedir. Siyasetçilere, askerlere ve güvenlik konuları ile ilgilenen bilim insanlarına hitap eden ve özgün bir teorik teşebbüsü ifade eden çalışma sivil-askeri ayrı dünyaların insanları olarak gören ve sivil-asker ilişkisini sıfır toplamlı bir güç oyunu olarak açıklayan geleneksel teorilere karşı sivil-asker etkileşiminde hem demokratik kontrolü hem de askeri etkililiği garanti altına alan sözleşme kuramını Türk sivil-asker etkileşimi üzerinden açıklamaktadır. Çalışma Türk sivil-asker etkileşimini çerçeveleyen sözleşmeyi kamu yararı-özel çıkar dengesi, erkler arası kontrol ve denge sistemi, yönetişim yapıları dengesi ve sivil-asker güven dengesi olmak üzere Yeni Kurumsal Yaklaşımın sunduğu dört düzeyde analiz ederek şiddetin sınırlandırılması, yönetilmesi ve yönlendirilmesinde demokratik kontrol ve askeri etkililik etkileşimini irdelemektedir.
Ahsen Saçlı, Aşkın İnci Sökmen Alaca, Aytekin Cantekin, Ergenekon Savrun, Fulya Köksoy, Gökhan Çapar, Halil Emre Deniş, Halil Kanadıkırık, Hasan Acar, İbrahim İrdem, Mehmet H. M. Bektaş, Ozan Kavsıracı, Serkan Yenal, Süleyman Temiz, T. Gökhan Özçelik, Yunus Karaağaç “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Bu sözle Herakleitos, zamanının çok ötesine bir mesaj göndermekteydi. Günümüzde zamana yenik düşen dünya ve insanlık, bu sözü her geçen saniyede yaşayarak doğrulamaktadır. Bir saniye öncesine dönmenin imkânsızlığı, pek çok alanda olduğu gibi uluslararası politikada da sürekli değişen ve dönüşen bir ortamı doğurmaktadır. Terörizm de uluslararası politikadaki diğer her şey gibi değişmektedir. Özellikle 11 Eylül Saldırıları, dünyada terörizmin değişim ve dönüşümünde katalizör etkisi yaratmış ve yeni bir başlangıç oluşturmuştur.
Siyasal şiddet, toplum ya da devlet kanalıyla gerçekleşen politikanın şiddet yoluyla işletilmesini ifade ederken radikalizm (köktencilik), bilim, din ve politikada temelden değişiklik yapma eğilimini ifade etmektedir. Bu kitapta terörizm, siyasal şiddet ve radikalleşme boyutuyla işlenmiştir. Alanında uzman akademisyenlerden oluşan yazar kadrosuyla ve uzun uğraşlarla hazırlanan bu kitabın, öğrencilere, akademisyenlere, güvenlik kuvvetlerine ve konuya ilgi duyan genel okuyucuya hitap etmesi amaçlanmıştır.
Tarık Demir Sosyal bilimler alanında ortaya konulan çalışmalarda çoğunlukla tarih ve coğrafya disiplinlerine ait bulguların birbirinden bağımsız ve ilintisiz bir şekilde kullanıldığı ve yine bu iki disiplinin kesişim noktasını oluşturan siyasi coğrafya konusuna gerekli ve yeterli ilginin gösterilmediği müşahede edilmektedir. Tarih ve coğrafya disiplinlerine ait bulguların birbirleriyle ilişkilendirilmek suretiyle analiz edildiği bu monografik çalışmada, sıra dışı sınır konusu coğrafi fragmanlar üzerinden incelenmiştir. Bu çerçevede, uluslararası ilişkiler tarihinde önemli yer teşkil etmiş olan ve/veya teşkil eden otuz iki adet coğrafi fragman örneği, siyasi coğrafya ışığında jeopolitik perspektiften analiz edilmiştir. Uç topraklar, koridorlar, kıstaklar ve bölünmüş adalar şeklinde dört kategoride gruplandırılan bu coğrafi fragman örnekleri aynı zamanda tarihsel açıdan da incelemeye tabi tutulmuştur. Çalışmada Alaska, Caprivi, Wakhan, Tenasserim ve Transnistria uç toprakları; Petsamo, Zengezur, Danzig, Antofagasta, Dobruca, Kongo, Amazon, Eritre, Adriyatik, Eilat, Akabe, Ege, Trieste, Neum-Klek, Siliguri ve Gansu koridorları; Kra, Panama, Orta ve Doğu Avrupa ile Perekop kıstakları; Yeni Gine, Borneo, Éire, Timor, Ateş Toprakları, Hispaniola ve Kıbrıs adaları incelenmiştir.
Onur Ertunç Sari Türkiye Cumhuriyeti, İkinci Dünya Savaşı sonrası NATO ve Varşova Paktı’nın kurulmasıyla oluşan iki kutuplu dünya düzeninde yeni bir savunma ve güvenlik politikasına ihtiyaç duymuştur. Bu yeni politika; kuruluşu, ilkeleri ve inkılapları itibarıyla emperyalizme karşı duran ve sömürülmekte olan milletlerin istiklal davasına örnek ve umut olan Türkiye'nin savaş öncesi müstakil politikalarından uzaklaşmasına sebebiyet vermiştir.
Konusu bakımından İkinci Dünya Savaşı’nın fiilen sona erdiği 1945 yılını çıkış noktası alan bu kitap, 1975 yılına kadar uzanan tarihsel süreçte Türkiye'nin güvenlik meselesini antlaşmalar kapsamında irdelemektedir. Nitekim bu eser, Soğuk Savaş döneminde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası siyasi, askerî ve iktisadi antlaşmaların iç ve dış politikada yarattığı dinamizmin yanı sıra siyasette ve kamuoyunda uyandırdığı tepkileri incelemek ve etki alanlarını tartışmak amacıyla kaleme alınmıştır. Ele alınan antlaşmaların maddelerine, yapılış süreçlerine, yükümlülüklerine ve orantılılığına da değinen bu çalışma, temel antlaşmalara dayanak gösterilerek yapılan tali antlaşmaların sonuçlarına da dikkat çekmektedir. Sonuç olarak bu kitap, üzerine çokça çalışılan tarihî ve siyasi konulara farklı bir pencereden bakıldığında hâlâ yeni görüşlerin var olabileceğini göstermektedir.
Peter Trim and Yang, Im Lee Siber tehditler, toplumun her kesimi için kalıcı bir tehdit hâline gelmeye başlamıştır. Bu nedenle, siber güvenliğe bütüncül yaklaşımın altında yatan mantık, toplum üyelerinin siber saldırılar ve bunlarla nasıl başa çıkılacağı konusunda daha iyi bilgilendirilmesi ve böylece siber saldırıların neden oldukları zararın önlemesidir. Bu kitap, siber güvenlik yönetimini organizasyonel ve stratejik bir çerçeveye oturtarak okuyucuların zihinsel donanımı için bilgi ve becerilerini geliştirmelerini sağlamayı amaçlamaktadır. Kitap, akademik bir kitleye hitap etmenin yanı sıra konuyla ilgili bilgilerini derinleştirmek ve karşılaştıkları çeşitli siber güvenlik sorunlarıyla nasıl başa çıkabileceklerine dair görüşlerini genişletmek isteyen uygulayıcılara da hitap etmektedir. Kitapta ele alınan ana konular: stratejik siber güvenlik yönetimine giriş; stratejik siber güvenlik yönetimi ve paydaş yaklaşımı; hükûmet, endüstri ve toplum ayrımı arasında köprü kurmak; stratejik siber güvenlik yönetimi ve stratejik istihbarat; tehdit belirleme ve risk değerlendirmesi; yönetişim ve uygunluk karar verme; iş sürekliliği yönetimi; dayanıklılık politikası ve planlaması; entegre güvenlik ve risk yönetimi iletişim stratejisi; örgütsel öğrenme, değişimi yönetme ve güvenlik kültürü; siber güvenlik yönetimi ve siber güvenlik farkındalık programı.
Adem Özer, Ayşe Füsun Arsava, Fatma Taşdemir, Gökhan Albayrak, Hakan Taşdemir, Mehmet Ciğer, Mehmet Dalar, Nilgün Eliküçük, Saadat Rustemova Demirci, Umut Kedikli Suriye, Çatışma ve Uluslararası Hukuk isimli editöryal çalışma, 2011'de Suriye'de başlayan ve hâlâ devam eden bir çok devletin ve devlet dışı silahlı aktörün karıştığı Suriye iç savaşını uluslararası hukuk açısından teorik ve pratik yönleriyle analiz etmektedir.
2014 yılında hilafet ilan eden DEAŞ terör örgütü ile mücadele kazanılmış olmasına karşın Suriye'de barış ve istikrar henüz sağlanamamıştır. Esad rejiminin etkin kontrolünü arttırdığı Suriye, işlevsel olmayan, başarısız bir devlet olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak komşu devletler açısından istikrarsızlık kaynağı olmaya devam etmektedir. Bu kitabın amacı; Türkiye'nin ulusal güvenliğini önemli ölçüde etkileyen Suriye İç Savaşı'nın ortaya çıkardığı problemleri uluslararası hukuk perspektifinden ele almaktır ve okuyucuya başka bir kaynaktan kolaylıkla edinemeyeceği bilgi ve analizleri kapsamlı bir şekilde sunmaktır.