Gazetecilik ve Yeni Medya \ 1-2
Nazlı Yayıntaş İnsanlık var olduğundan bu yana temel gereksinimler arasında yer alan iletişim, tarihsel süreç içinde sürekli gelişim göstermiştir. İletişim teknolojilerinin gelişmesi medyanın toplumsal yaşamda merkezî bir konum elde etmesine yol açmıştır. Medya, böylelikle toplumsal yaşamda ve örgütlenmede aktif rol edinerek hayatın her alanında etki derecesini giderek arttırmıştır. Geleneksel medya araçlarıyla iletişimin tek taraflı işlevi, yeni medyayla birlikte karşılıklı etkileşime dönüşmüş ve zaman-mekân sınırlılıkları ortadan kalkmıştır. Bu kapsamda medyanın, hayatın her alanındaki işlevi, özellikle ülke yönetiminde yer alan erklerden dördüncüsü mü yoksa birincisi mi olduğu yönündeki tartışmaları da gündeme getirmiştir. Medyanın siyasetle ilişkisi ve ülke yönetimine kamuoyu oluşturma ve gündem belirleme işlevinden kaynaklı müdahil olması Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde gerçekleşen darbelerde de roller edinmesini sağlamıştır. Türkiye’de demokrasiye müdahale etmeye yönelik son kalkışma olan 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesinde ve demokrasinin savunulmasında medyanın rolü yadsınamaz. Medyanın o gece takındığı tutum ve yayınlar, halkın darbecilere karşı mücadelesini yönlendirmiş ve etkilemiştir. Halkın 15 Temmuz gecesinde yaşanan olaylardan anında bilgi edinmesi ve yöneticilerin halkla iletişiminin sağlanması, keza darbecilerin kisveleri ve amaçları hakkında bilgilendirici yayınlar yaparak önemli görevler üstlenen medya kuruluşları, darbenin başarısız olmasıyla toplumsal yaşam ve demokrasinin inşası ve korunması bakımından da etkin bir rol oynadığını ve oynayacağını ortaya koymuştur.
Ahmet Karakaya, Ahmet Köroğlu, Alev Erkilet, Alperen Gem Ennçosmanoğlu, Asım Öz, Ayşen Baylak, Ertuğrul Zengin, Fatih Kucur, İbrahies Aksu, İlhan Sadıkoğlu, Kâmil Yeşil, Mahmut Hakkı Akın, Mehmet Erken, Mustafa Aydın, Mustafa Oğuzhan Çolak,Necdet Subaşı, Nurettin Ürün, Serkan Yorgancılar, Şerife Nihal Zeybek, Tuba Aydın, Vahdettin Işık, Yunus Emre Özsaray, Yunus Emre Tapan Ulus devlet serüveninin çeperinde şekillenen içe kapanma dönemi¬nin düşünce dünyasında da ciddi bir sınır oluşturduğunu her ge¬çen gün daha iyi anlıyoruz. Gündemler, kavramlar ve meseleleri ele alıştaki öncelikler takip edildiğinde bu durum açıkça gözlemlene¬bilir. Bu sınırlılığı aşma işaretlerinin en somut şekilde görüldüğü dönemin, çok partili hayatın nispeten süreklileştiği 1960-1980 ara¬sı yıllar olduğunu söylemek mümkündür. Bir ölçüde, halkın farklı katmanlarının doğrudan sürece dâhil olduğu bu dönem, gerek Tür¬kiye’nin yakın tarihindeki özgül ağırlığı, gerekse de İslamcı düşünce ve yayıncılık tarihindeki yeni arayışlar, mecra tutuşlar, kurumlaş¬malar, çeşitlenmeler ve söylem farklılaşmaları bakımından günü¬müzde de canlı bir şekilde etkisini devam ettirmektedir.
Ayrıca dönemin faaliyetlerinde etkin rol üstlenmiş şahısların önemli bir kısmının hâlen hayatta bulunması bugünden yapılacak bir okumanın sınanmış bir gözle de murakabesine imkân vermek¬tedir. Bugünün Türkiyesini siyasette, bürokraside, sivil kurumlarda ve entelektüel alanda taşıyan kadroların çok önemli bir kısmının 1960-1980 döneminde yetişen kuşaklar olduğu dikkate alındığın¬da, o yılların önemi daha iyi anlaşılacaktır. Sonuç olarak, günümüzü daha iyi anlamak için, adeta bugünün ana rahmi olan 1960-80 yıl¬larını yakından incelemenin gerekliliği oldukça açıktır. Dolayısıyla gerek tanık olduğumuz sürecin anlaşılmasına katkıda bulunması gerek yaşayan bu tarihî tanıklarla yeni kuşaklar arasında bir köprü oluşturma imkânı vermesi bu çalışmanın hem niyetini hem de kıy¬metini ortaya koymaktadır.
Richard Charkin Yayıncılığın altın çağına tanıklık etmek, sadece bir gözlemci olmaktan öte bir deneyimdir. Bu kitap, Richard Charkin’in kaleminden son 50 yılda kitap yayıncılığının değişen dinamiklerine ışık tutuyor. Yayıncılık dünyasının önde gelen isimlerinden biri olan Charkin, Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin eski başkanı ve Oxford Üniversitesi, Bloomsbury, Macmillan Yayınları gibi prestijli yayınevlerinde üst düzey yöneticilik yapmış duayen bir isim.
Okuyucu alışkanlıkları nasıl dönüştü? Dijitalleşme yayıncılık dünyasını ve kitapları nasıl etkiledi? Akademik dergiler ve bilimsel yayınlar değişim sürecini nasıl tetikledi? Bu ve benzeri sorulara kişisel hikayelerle yanıt aramaya çalışan eser, sadece yayıncılığın bir tarihçesini değil, sektörün geleceğine dair yeni perspektiflerini de sunuyor.
Sürükleyici, açık fikirli, kapsamlı ve çok öğretici bir çalışma. Yazarlığa, okurluğa, kitaplara ve yayıncılığa ilgi duyan herkes için vazgeçilmez bir kaynak.

Yayıncılığın Tarihi artık yayıncılık dünyasına yeni girenler için zorunlu bir metin haline gelmeli. O kadar iyi.
Sir Tim Waterstone (Waterstone kitabevleri zincirinin kurucusu)

Çok keyif aldım. Bir anı kitabından çok daha fazlası, gerçek bir yayıncılık tarihi, sektördeki herkesin ve dahası yayıncılıkla ilgilenen herkesin, özellikle de yazarların ve yazar adaylarının ilgisini çekecek bir kitap.
Bob Campbell (Blackwell Scientific'in eski başkanı)

Kitap, çalıştığı yayıncılara, sektöre ve karşılaştığı pek çok renkli karaktere dair bir tur sunuyor. Lord Archer'dan Harry Potter'a, tüm hikayeler burada ve Richard'ın kendine özgü yetenekli sesiyle anlatılıyor. Bayıldım!
John Sargent (Macmillan ABD'nin eski CEO'su)

Richard Charkin profesyonellerin profesyoneli ve hiç kimse kitap ticaretini bu kadar iyi bilemez.
Jeffrey Archer
Eylem Şentürk Kara Son dönemlerde sosyal bilimler alanında nitel yöntemlere doğru bir kayma yaşanmaktadır. Özellikle nitel araştırmada veri toplama yöntemleri arasında yer alan görüşme en çok tercih edilen yöntemlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat görüşme, yönteminin çok sayıda türü (narrativ, epizodik, problem merkezli, odaklanılmış, derinlemesine, alıcı, uzman vs.) olmasına rağmen Türkiye'de sosyal bilimler alanında yapılan çalışmalarda bu yöntem ne yazık ki sadece derinlemesine görüşmeden ibaretmiş gibi lanse edilmektedir. Ayrıca derinlemesine görüşmenin uygulanması konusunda da birtakım ciddi problemler ve belirsizlikler söz konusudur. Zira bu tür görüşmelerde psikanalitik sorgulama teknikleri göz ardı edilerek uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Bunun haricinde bir de soru formunun katılığına göre hazırlanan görüşme formu türleri (yarı yapılandırılmış, yapılandırılmış, yapılandırılmamış) pek çok çalışmada görüşme yöntemi türü olarak sunulmaktadır. Özetle Türkiye'de son dönemlerin en popüler araştırma yöntemleri arasında yer alan görüşmenin teorik altyapısı ve uygulanması konusunda ciddi eksikliklerin ve sıkıntıların olduğunu söylemek mümkündür. Aynı zamanda Türkçe alan yazında nitel araştırmalarda görüşme yönteminin teorisi ve uygulanması konusunda da oldukça kısıtlı ve yüzeysel bilgi içeren çalışmalar bulunmaktadır. Bu bağlamda bu çalışma ile nitel araştırma yöntemlerinden görüşmeyle alakalı Türkçe alan yazında bulunan büyük bir boşluğun doldurulması hedeflenmiştir. Bilhassa bu kitabın kaleme alınmasıyla nitel araştırmalar kapsamında kullanılan görüşme yönteminin çeşitliliği ve uygulama alanları ortaya konularak iletişim bilimlerine katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Aysel Çetinkaya, Aytekin Çelik, Ebru Davulcu, Gülhanım Karaoğlu, Gülsemin Mısırlı, Mustafa Böyük, Mustafa Temel, Seçil Özay, Serhat Ekar, Serkan Bayrakcı, Şirin Karal Temüroğlu, Tolkun Nazarkul kyzy Soldan, Yasemin Giritli İnceoğlu, Zeynep Benan Dondurucu Dede, Zuhal Demir Algoritmalar, gün geçtikçe dijitalleşen dünyada toplumsal yaşamın birçok farklı alanında, önemli etkileri ve sonuçları bulunan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlık sektöründen istihdama, eğitimden adalet sistemine kadar birçok alandaki varlığı tartışma konusu olan ve arka planda sessiz bir biçimde çalışarak anlam dünyamızı, toplumu, kültürü şekillendiren algoritmik sistemler, medya sektöründe de gittikçe artan şekilde etkili olmaktadır. Algoritmalar; haber toplama, üretim ve dağıtım aşamalarında ve medya tüketiminde sürekli karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde, dijitalleşmenin hızla arttığı dünyada, medyayı ve medyanın geleceğini, algoritmalar ve yapay zekâ teknolojileri olmaksızın ele almak ve değerlendirmek yetersiz kalacaktır.
Tüm dünyada, algoritmaların etkileri ve sonuçlarının tartışıldığı, günden güne büyüyen bir literatür bulunmaktadır. Algoritma konusunun farklı boyutlarıyla ele alındığı bu kitap ile bu tartışmaların, Türkiye'de de gereken ilgiyi görmesi amaçlanmıştır. Habercilik ve medya alanında kullanılan algoritmalara odaklanılan bu kitapta; medyada kullanılan algoritmalar hakkında bilgi verilmiş; algoritmik gözetim, algoritmik popülizm, algoritmik aktivizm, algoritmik okuryazarlık, dijital halkla ilişkiler ve algoritmalar, algoritma etiği gibi konular tartışmaya açılmıştır.
Ali Dağlar Anaakım medya kavramı; merkez siyasete yakın, geniş kitlelere hitap eden, tarafsızlık ve nesnellik iddiası taşıyan, kurumsal ve profesyonel gazetecilik anlayışını ifade eder. Türk basınında anaakım medya tanımına uyan Batılı anlamda gazetecilik, çok partili hayata geçiş sonrası yayın hayatına başlayan Hürriyet gazetesiyle ortaya çıkmıştır. Türk basınının gelişiminde ve kitleselleşmesinde öncü rolüyle “Basının Amiral Gemisi” sıfatını yakın zamana dek koruyan Hürriyet gazetesinin kuruluşundan itibaren sivil ve askerî iktidarlar karşısında sergilediği duruş, Türk basınının demokrasi ile olan ilişkisine de ışık tutmaktadır. 12 Eylül 1980 askerî darbesi sonrası büyük sermayenin basın sektörüne girişiyle değişen sahiplik yapısı, medyanın haber politikalarını güç odakları lehine dönüştürmüştür. Artık basın, dördüncü kuvvet olma işlevini yitirerek, büyük sermayenin ve iktidarın çıkarlarını gözeten bir yapıya evrilmiştir. 1990’lardan itibaren yaşanan ticarileşme ve baskılar, Hürriyet’in anaakım medya kimliğinde aşınmalara yol açmış, bu aşınma 2000’li yıllarda gazetenin ve bağlı bulunduğu grubun patronu üzerinde giderek artan iktidar baskısı nedeniyle hızlanmıştır. Nihayetinde 2018 yılında Demirören Grubu’na devriyle birlikte anaakım medyanın son temsilcisi gazete, bağımsızlığını tümüyle kaybetmiş ve siyasi güçlerin etkisi altına girmiştir. Hürriyet’in iktidar yanlısı bir gruba devri Türkiye’de anaakım medyanın da sonunu işaret etmektedir. Hürriyet gazetesinin tarihi, bir bakıma modern Türk basınının da tarihidir.
Ahmet Faruk Çeçen, Alper Yılmaz, Bilge Yavaş, Cem Sefa Sütcü, Elif Akçay, Elif İrem Yıldırım, Emre Sarı, Esra Tunçay, Kemal Deniz, Mahmut Yavuz Türkmen, Mehmet Ulaş, Metin Enes Dönmez, Nil Çokluk, Nurat Kara, Oğuz Göksu, Oğuz Güner, Özgürcan Yolcu, Rıdvan Öner, Sedef Subölen, Serkan Bulut, Sezgin Savaş, Taybe Topsakal, Zeynep Ekin Bal Teknolojinin gelişip yaygınlaşmasıyla birlikte veri seliyle karşı karşıya olduğumuz bir çağın içine girdik. Bu çağda büyük veri, eğitimden pazarlamaya, ekonomiye, sağlığa, siyasete, iletişime kadar her alanda büyük önem kazanmaya ve çağın petrolü olarak görülmeye başlamıştır. Sosyal ağların sunduğu olanaklarla insanların istekleri, ihtiyaçları ve beklentileri, siyaset hakkında ne konuştukları hakkında bilgi sahibi olmak mümkün hâle gelmiştir. Bu durum çağın petrolü olarak kabul edilen büyük verinin siyasal iletişim uzmanları tarafından seçmen kitlelerini etkilemek için kullanılmasına imkân sunmaktadır. Uzmanlar, bireylerin bıraktığı dijital izleri analiz ederek siyasi iletişim çalışmalarını şekillendirebilmektedir. Bilgi çağında siyasetin geçirdiği dönüşümü ele alan bu çalışmada, büyük verinin ne olduğu, siyasal alanda nasıl kullanıldığı ve siyasal iletişimi nasıl dönüştürdüğü farklı yazarların makaleleri ve fikirleriyle ortaya konmaya çalışılmıştır. Büyük veri ile ilgili temel kavramlara, büyük verinin analizinde kullanılan tekniklere hem uygulamalı hem de teorik bir yaklaşım sunan kitap, konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere perspektif kazandıracak niteliktedir.
Esin Hazar 21. yüzyıl becerileri arasında önemli bir yer tutan bilgi, medya ve teknoloji becerilerini tanımlamak için birçok farklı kavram kullanılmaktadır. Dijital okuryazarlık, dijital yeterlilik, bilgi iletişim teknolojileri okuryazarlığı gibi kimi zaman birbirlerinin yerine kullanılan bu kavramlar dijital teknolojilerin kullanılması ile ilgili beceri ve yeterlilikleri kapsayacak şekilde ele alınmaktadır. Bilgi, medya ve teknoloji becerilerini ve bu becerilere ilişkin kavramları ayrıntılı şekilde ele alan bu kitapta; aynı zamanda farklı eğitim sistemlerinde bu becerilerin öğrencilere kazandırılmasına yönelik uygulamalara da yer verilmiştir.
Şafak Etike Bağımsızlık savaşında bir kurtuluş destanı yazanlar, Cumhuriyet'in ilk yıllarında da bir kuruluş destanı yazmaktaydılar… Musa Ataş, Bursa'da o destanın hem anlatıcısı hem de yazıcılarındandır. Musa Ataş, Cumhuriyet kadrolarının yazdığı Bursa destanını anlatmaktadır…
Kurtuluş Savaşı'na katılmış bir Türk aydını, Bursa Gazeteciler Cemiyetinin kurucu başkanı, duayen gazeteci Ataş'ın 1928-1934 yılları arasında Hâkimiyet-i Milliye'de yayınlanan “Bursa Mektupları” sadece Bursa'yı anlatmaz. Yüz yıl önce Cumhuriyetimizin nasıl kurulduğunu, buğdayı bile dışardan alan bir milletin kendi ipeklisini üretir hâle nasıl geldiğini bize en canlı biçimde göstererek geçmişle bugün arasında köprüler kurar…
Ataş'ın Hâkimiyet-i Milliye yazılarından herkesin öğreneceği şeyler vardır. Gazeteciler, halk için ve kamu yararı için nasıl gazetecilik yapıldığını öğrenirler. Valiler, belediye başkanları ve diğer yöneticiler, o en zor yokluk zamanlarında yolların, hastanelerin, fabrikaların ve okulların nasıl inşa edildiğini, modern kentlerin imkânsızlıklar içinde nasıl kurulduğunu okurlar. Doktorlar, sıtma ve diğer hastalıklara karşı hiç karşılık beklemeden verilen büyük mücadelelere tanıklık ederler. Öğretmenler, yüzlerce yıl karanlıklar içinde kalmış bir halkı aydınlatma savaşının nasıl verildiğini görürler. Ve bu mektupları okuyan herkes, en önemlisi de gençler, Cumhuriyet'in nasıl kurulduğunu öğreneceklerdir. Ataş'ın satırlarında o ruh, yüz yıl sonra yeniden hayat bulacaktır…
Shokhrukhbek Olimov Buharalı Abdurrauf Fıtrat, bugünkü Özbekistan topraklarında özgürlükçü hareketin başta gelen isimlerinden biridir. Fıtrat, İsmail Gaspıralı'nın başlattığı Usulü Cedit okullarının Türkistan'da yaygınlaşmasına ve Türkistan halkının bağımsız bir devlet kurabilme ülküsüne hizmet edecek birçok esere imza atmıştır.
Abdurrauf Fıtrat'ın kültür, tarih, edebiyat, müzik konularında yazdığı birbirinden değerli eserlerinin yanı sıra gazetelerde de kaleme aldığı siyasi yazıları bulunmaktadır. Hayatı boyunca yazdığı iki yüze yakın eserde, 20. yüzyılın başlarında Türkistan halkının düşünceleri ve dertlerini yansıtmıştır.
Fıtrat'ın hayatının ve eserlerinin memleketi Özbekistan'da çokça araştırılmasına ve yeniden yayımlanmasına rağmen Türkiye'deki yansımaları çok kısıtlı kalmıştır. Türkiye'de Türkistan Ceditçileri üzerine çalışanlar dışında çoğu kişi Fıtrat'ı tanımamaktadır. 1910'lu yıllarda İstanbul'da eğitim almış ve Türkistan Millî Bağımsızlık Hareketi'nin lideri olarak görev yapmış bir yazarın Türkiye'de mutlaka bilinmesi gerektiği düşüncesiyle Fıtrat'ın yaşamına odaklanan bu kitap, onun kim olduğuna, hayatı boyunca neler yaptığına ve nasıl bir Türkistan hayal ettiğine açıklık getirecek bir kaynak niteliğindedir.
Suat Gezgin Gazetecilik, toplumsal yapıdaki erkek egemen dokunun gözeneklerinin en belirgin olduğu alanlardan birisidir. Gazetelerin idari yapılanmasında, söz ve yetki ediniminde hedeflerinin uzağında kalan kadın gazeteciler, ne yazık ki haber seçiminde ve sunumunda da erkek egemen yapılanmanın ekimozlarını taşımaktadır. Bu gerçekliğin tespitini yapacak olan da vicdandır. Elinizdeki çalışma, işte bu vicdanın sesidir.
Çağının Tanığı Kadın Gazeteciler, özünde “toplumsal cinsiyet” duyarlılığıyla, meslekteki eril yapıyı ve hiyerarşiyi sorgulayan bir çalışmadır. Eser bu yönüyle bir sestir, çığlıktır. Gazetecilik mesleğinin farklı alanlarında uzmanlaşmış elli altı kadın gazetecinin meslekte yaşadıkları sorunları ortaya koyan ve buna tüm tarafların dikkatini toplamaya dönük bir çığlık…
Ali Alper Akgün, Belgüzar Nilay Türkan, Burak İli, Deniz Sezgin, Ekrem Çelikiz, Eyüp Al, Fatmanur Demir, Gül Dilek Türk, Hakan Bakar, İbrahim Şamil Köroğlu, İlkin Esen Yıldırım, Nevzat İnan, Ogeday Çoker, Şebnem Özdemir “Yılan, Adem ve Havva’yı; şeytan, Habil’i öldürmesi için Kabil’i; Mefistofeles Faust’u; tilki kargayı kandırır. İnsanlar birbirini; bazen de kişi kendi kendini kandırır.” Bu sözler, kitaptaki bir bölümün giriş cümleleri, mesajı açık: Manipülasyon yeni değil. İnsan, kandırmak ve kandırılmak için ant içmişçesine, hayret verici şekilde tutarlı bir tavır sergiliyor! İnsanlığın ortak tecrübesi olan bu durumu yazgıya bağlamak, önemli bir konuyu gözden kaçırmak olurdu. Zira mantığa ve psikolojiye göre akıl çelinebilir; duygular yönlendirilebilir. İnsan zihni o kadar da kusursuz değil gibi. Retorik ve ikna çalışmaları başta olmak üzere iletişimle alakalı araştırmalar manipülasyonun “inceliklerine” dair bilgi sağlar, medya ve iletişim profesyonelleri ise bu bilgiye vâkıftır. Çarpıtılmış Gerçekliğin İnşası adlı eserin bu ilk cildi, medya ve iletişim pratiklerindeki manipülasyona odaklanıyor. Kitap sadece “iletişim” çevresine değil yukarıda aktarılan bağlama uygun olarak genel okuyucu kitlesine de hitap ediyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılla birlikte iyiden iyiye medya ağlarıyla kuşatılan okuyucu kitlesine...
Adem Bölükbaşı, Alaattin Aslan, Alim Alper Cesur, Fatma Yasa, Ferihan Ayaz, Haldun Narmanlıoğlu, Hayrullah Yanık, İmran Uzun, İsmail Birlik, Mehmet Büyükafşar, Mert Küçükvardar, Nihal Sepetci, Semra Ağaç Sucu, Serpil Seda Şimşek “İnsan aklının, duygularının ve davranışlarının farklı amaçlar ve tekniklerle manipülasyonu, düşünce tarihinin ve toplumsal ilişkinin onulmaz hastalıklarından biridir, manipülasyonun türü, tekniği ve vuku bulduğu ortam çeşitlilik gösterse de iletişim çalışmaları çerçevesinde manipülasyon konusu ayrı bir değeri hak eder. İletişimin kitleselleşmesi ve modern medya araçlarının yeni özellikleri, hastalık olarak tarif edilen bu durumu ilerleten başat faktörler arasında görülebilir, manipülasyon olgusunun, iletişim bilimi çerçevesinde farklı uzmanlık alanlarının odaklandığı konularda değişen düzeylerde ama mutlaka irdelenmesi gerekmektedir. İletişim bilimcilerin bu olguyu farklı yönleriyle ele alması, hem bilimsel bir gereklilik hem de ahlaki bir yükümlülük olarak görülmüştür.” Buradan hareketle, Çarpıtılmış Gerçekliğin İnşası adlı eserin bu ikinci cildi, iletişimin manipülatif yönünü trolcülük, algı ve izlenim yönetimi, veri gazeteciliği, etik, eleştirel düşünme, hakikat sonrası (post-truth), medya okuryazarlığı ve daha birçok konu üzerinden ele almaktadır. Yanılgının tedirginliğini duyan, gerçeği önemseyen okuyucuya...
Ayhan Selçuk - Mustafa Şeker Hemen her basın yayın organı, kendilerinin “bağımsız”, “tarafsız”, “demokratik”, “herkese/her siyasi görüşe eşit mesafede duran” vs. bir yayın politikası izlediklerini ifade etseler de, idealize edilmiş bir yayıncılık anlayışına tekabül eden bu sözlerin pratikte karşılık bulduğunu söylemek oldukça güçtür. Son yıllarda, “Yandaş Medya”, “Yoldaş Medya” ya da “Laik/çi Medya”, “Dinci Medya” nitelemelerinin dolaşıma girdiği bir medya düzenine evrilen Türkiye koşullarında bunu söyleyebilmek daha da güçleşmiştir.
17 Mayıs 2006'da yaşanan Danıştay saldırısı, Türk medyası açısından bu anlamda önemli bir kırılma noktası oluşturmuş, deyim yerindeyse Türk toplumu, “birinin ak dediğine, diğerinin kara dediği” bir medya gerçekliğiyle karşı karşıya kalmıştır.
Bu kitapta, Türkiye'de bazı olaylar üzerinden yapılan rejim tartışmalarının Danıştay saldırısı haberleri üzerinden ne tür söylemlerle tekrar dolaşıma sokulduğu, egemen güçler arasındaki mücadelenin bir terör olayının haberleştirilmesinde ne kadar görünür hâle geldiği, başka bir deyişle ideolojik farklılıkların haber sunumlarında ne denli etkili olduğu gibi hususlar tartışılmaya çalışılmıştır.


Yılmaz Ceylan Değerler, her dönemde farklı şekillerde insanların ve toplumların geçmişten gelen kültürel kodlarına sirayet etmiş ve onlara yol gösterici ölçütler olmuştur. Tarih boyunca değerler, coğrafya, iklim ve toplumsal koşullar nedeniyle değişime uğramış ve dönemden döneme, toplumdan topluma farklılaşmıştır. Tarihsel süreç içerisinde bir kategorileştirmeye gidildiğinde genel olarak değerleri ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasi temelde bir ayrışmayı içinde barındırması nedeniyle geleneksel, modern ve postmodern şeklinde üç kategoride ele almak mümkün olmuştur. Bu dönemlerin içinde bulundukları şartlar gereği kendilerine göre referans aldıkları kaynaklar olmuş ve o referans kaynakları hem değerlere kaynaklık etmiş hem de değerler aracılığıyla kendi davranış örüntülerine yön vermiştir. Bu anlamda üç önemli fenomen din, toplum ve topluluk veya cemaat, toplumların norm ve değerlerine farklı dönemlerde kaynaklık etmiştir. Bu dönemler ve bu dönemlerin merkezinde bulunan değer ve normların referans kaynakları, kitabın yoğunlaştığı hususlardır. Bu kitapta modern dönem sonrası genelde teknoloji özelde iletişim teknolojisindeki değişimlerle birlikte bu değerler ve medyada karşılık bulduğu durum, sosyolojik bağlamda tartışmaya açılmıştır.
Elif Korap Özel, Erdem Geçit, Fatma Şendoğan, Mehmet Emin Satır, Rabia Serttaş, Ümit Aydoğan, Yasin Bulduklu Algoritmaların, kodların, sayıların etrafımızı sardığı bir çağda yaşıyoruz. Dijital çağ, karşımıza dijital medyayı ve onun yeni formlarını çıkarıyor. Peki, bu bizi nasıl etkiliyor? Dijital çağda medya ve iletişim nasıl bir akışta ilerliyor? Hangi alanlarda kullanılıyor ve sonuçları neler oluyor? İşte bu kitap, alan araştırmacılarının ve konuyla ilgilenen herkesin faydalanabileceği biçimde, dijital medyanın ekonomi politiğinden veri gazeteciliğine, dijital halkla ilişkilerden dijital platformlara ve görsel efektlere uzanan bir yelpazede, dijital çağda medya ve iletişimle ilgili araştırmaları içeriyor. Dijital çağda iletişim araştırmalarında faydalanılan nöropazarlama, dijital diplomasi perspektifinden sosyal medya, dijital çağda yalan haberin yükselişi ve kitle fonlamalı gazetecilik üzerine çalışmalar da bu kitabın ele aldığı konular arasında yer alıyor.
Hakan Tan Dijital Dalgalar Cilt 2: Dönüşüm adlı eser, “Yeni Medya ve İletişim”, “Güzel Sanatlar”, “İşletme”, “Gazetecilik”, “Halkla İlişkiler ve Tanıtım”, “Tarih”, “Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi” ve “Uluslararası İlişkiler” gibi farklı disiplinlerin gelen akademisyenlerin, birbirlerinden ayrı olarak çalışmalarıyla ortaya çıkan, multidisipliner, editörlü bilimsel bir çalışmadır.
Editörlüğünü Dr. Öğr. Üyesi Hakan Tan’ın üstlendiği bu eserde, bölüm yazarlarının metinlerinde öne çıkan kavram "dönüşüm"dür. Dönüşüm kavramı deyince ilk akla gelen, Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı eseridir. Dönüşüm kavramı dilbilim, antropoloji, felsefe, psikoloji, sosyoloji ve edebiyat bilimlerine göre olduğundan başka bir biçime girme, bir şeyin yapısındaki veya şeklindeki değişimler, transformasyon olarak açıklanmakta ve dönüşümde her geçiş, bir düzene göre gerçekleşmektedir. Dönüşüm ilişkisinde; her dönüşümün sistematik bir düzeni vardır, her bir tür birbirinden çıkar ve bu dönüşüm sürecinin gerçekleşmesi için bir "olgunlaşma" aşamasına ihtiyaç vardır. Bilim, hep aynı durumda ve değişmeden kalan yönünü ilgilendiren her şeyi eşsürem, evrimlerle ilişkin her şeyi ise artsüremli olarak açıklamaktadır. Dönüşüm artsüremlidir ve evrimseldir. Evrim kavramı; bir türün, ideolojilerin, toplumsal sistemlerinin, insanın, makinelerin ve yazılımların süreç içerisinde (olgunlaşma-zaman) birdenbire olmayan, kesintisiz, niteliksel ve niceliksel gelişim sürecine gönderme yapmaktadır.
Dijital dalgalar; dijitalleşme, dijital teknolojiyi ve dijital araçlar; sosyal, kültürel, siyasal, simgesel ve ekonomik yaşamımızın her alanını etkilemektedir. Bölüm yazarları da dijitalleşme, dijital teknoloji ve dijital araçlar ile gelen dönüşümü; “Dijital Medya Kapitalizmi”, “Dijital Kamusal Alan”, “Dijital Marka”, “Dijirati”, “Kurumsal İletişimin Dönüşümü”, “Tarihsel Dezenformasyonlar”, “Dijitalleşme ve Rekabet”, “Dijitalleşme ve Sürdürülebilirlik”, “İfadelerin Dijitalleşmesi”, “Sosyal Ağ Analizi” ve “Dijital Anlam (dijisemantik) ve Anlatım (dijisentaktik) Yapılarını Çözümlemek” olarak açıklamaktadır.
İhsan Eken, Başak Gezmen Çağımızın en hızlı gelişen alanı olarak görülen iletişim teknolojileri, toplumlar üzerinde yarattıkları değişim ve dönüşümleriyle birlikte farklı bir kültürün oluşumuna da zemin hazırlamaktadır. Günümüzde dijital değişim, gelişen yeni iletişim teknolojileri ekseninde bilginin çok kolay ve hızlı bir şekilde dağıtılabilmesini sağlamaktadır. Farklı ortamlarla bireylere teknoloji içinde aktif olabilme olanakları sunulmakta, bu doğrultuda çeşitli paylaşım alanları üretilmektedir. Baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji, radyo, televizyon, bilgisayar, akıllı telefonlar vb. cihazların internet ile kullanılmasına olanak sağlamıştır. Günümüzde internet ve mobil telefonların kullanım alanının yaygınlaşması ile bireylere birçok konuda kolaylıklar sağlanmaktadır. McLuhan'ın söylemindeki “Teknoloji insanın uzantısıdır.” savı, yaşam alanımızda sürekli karşılık bulmaktadır. Artık bireyler günün her anında akıllı telefonlarıyla iç içe bir yaşam sürdürmektedir. Teknoloji birey yaşantısının vazgeçilmez bir unsuru hâline gelmiştir. Bireyler akıllı telefonları olmadan kendilerini ıssız, yalnız ve soyutlanmış hissetmektedir. Dijital dünya ve teknolojik gelişmeler, sosyal bilimlerin birçok alanını etkilemektedir. Bu bağlamda kitabın daha sonraki birçok çalışmaya katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Hakan Tan Dijital Dalgalar Cilt 1: Yakınsama ve Dijital Dalgalar Cilt 2: Dönüşüm adlı eserlerde dijital medyanın yüz yüze iletişimin karakteristik özellikleri olarak açıklanan etkileşim, katılım, paylaşıma sahip olduğu için yeni medya mecralarının yeniden tanımlanmasının gerekliliğini belirterek iletişimin karakteristik özelliklerine sahip olan dijital medya mecralarının PIME (Participant Interactively Media) adı altında toplanması önerilmişti. Yeni medya teknolojisi; iletişim kavramının tanımında olan etkileşimlilik, katılımcılık ve paylaşıma olanak sağladığı için sadece birey ve öznelerin gündelik yaşam pratiklerini değil aynı zamanda toplum ve toplumun kültürel, siyasal, sosyal, simgesel, teknolojik ve ekonomik yapılarını da değiştirmekte ve dönüştürmektedir.
Somut ve soyut araç (dijital medya teknolojileri) ile insan etkileşimi, katılımı, iletişimi, iş birliği ve etkileşimliliği artmaktadır. Birey, bireyin tini, ve toplumu oluşturan öznel ve nesnel tinler, hem yaşamlarındaki diğer kişiler hem şirket, kurum ve markalar hem de toplumun yapıları ile iletişime, paylaşıma, etkileşime, katılıma ve iş birliğine girerek “Sen ve ben birlikte miyiz?” sorusuna yanıt aramaktadırlar. Hem insan-insan, insan-makine, makine-insan, makine-makine etkileşimliliği ile yaratılan katılımcı, paylaşımcı ve iş birlikçi toplum hem aracın (teknolojinin) kazandığı zekâ ile yaratılan yeni uzamlar (sanal, arttırılmış, metaverseler) hem de katılımcı, paylaşımcı ve iş birlikçi toplum üyelerinin tüm iletişim, deneyim, ilişki ve bağlantılarının veri stratejisiyle taranması, işlenmesi, sınıflandırılması ve tekrar dolaşıma sokulması PIME (Participant Interactively Media) kavramı ve Participant Interactively Media Theory (PIM) kuramı çerçevesinde açıklanabilir.
Dijitalleşme, dijital teknoloji ve dijital araçlar sosyal, kültürel, siyasal, simgesel ve ekonomik yaşamımızın her alanını etkilemektedir. Dijital Toplumu Açıklama Çalışmaları: İletişim ve Yeni Medya adlı esere katkı veren bölüm yazarları iletişim, iletişim çalışmaları, yeni medya ve iletişim, pazarlama iletişimi, marka iletişimi, reklam, siyasal iletişim ve halkla ilişkiler ve tanıtım kavram ve kuramları üzerinden dijitalleşme, dijital teknoloji ve dijital araçların toplum (dijital topluma) ve toplumun kültürel, siyasal, sosyal, simgesel, teknolojik ve ekonomik yapılarına olan etkilerini açıklamaktadır.


Ömer Aytaç Aykaç Bu kitap; “Amerika Birleşik Devletleri'nin Edebî Gazetecilik Serüveni”, “20. Yüzyılın Edebî Gazetecilik Anlayışı”, “Yitik Kuşak'ın Gazeteci-Romancıları” gibi başlıklar altında, Amerikalı önemli gazetecileri, kapsamlı bir şekilde ele alacak şekilde hazırlandı. Ernest Hemingway, John Steinbeck ve John Dos Passos gibi önde gelen yazarların gazeteciliklerinin, edebî eserlerinin arka planında yer almış olması, kitabın merkezinde yer almaktadır. Öte yandan Toplumsal Eleştiri, Toplumcu Gerçekçilik gibi önemli kuramsal yaklaşımlar, bu çalışmanın temelinde yer alan önemli konular arasında bulunmaktadır. Kitap, yukarıda sunulan başlıklar ve bu başlıkların altına dâhil edilebilecek birçok ismi ve dönemi kapsayan bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Buna ek olarak aynı amaca hizmet eden farklı türler olması gerçeğinden hareketle gazetecilik ve edebiyat gibi iki önemli disipline büyük bir yer de ayrıldı.
Kitapta, edebiyat ve gazetecilik, önce bağımsız birer tür olarak, daha sonra birlikte işleyen bir mekanizmanın iki ayrı çarkı olarak irdelenmeye çalışıldı. Edebî gazetecilik olarak adlandırılan fakat özelde “Yitik Kuşak'ın Gazeteci Romancıları”na dair kapsamlı bir çalışma özelliği taşıyan bu eser hem gazeteci kurguları hem de toplumsal eleştirel bir yöntem ile ele alınması dışında aynı zamanda bağımsız türleri bir araya getiren bir kılavuza dönüştürüldü. Ayrıca günümüz eleştirmenlerinin büyük bir kısmının, yeterince çalışılmadığını iddia ettikleri ve tartıştıkları konulardan biri olarak görülen edebî gazetecilik alanına katkı sunmak şiarıyla kaleme alındı.
Eser, öncelikle Platon ve Aristo'nun edebiyata dair düşüncelerinden çağdaş edebî kuramlarına kadar geniş bir çerçeveyi kapsayan edebî bir kuramsal altyapı ile temellendirilmeye çalışıldı. Bu temellendirme yapılırken gazetecilik ile edebiyat arasındaki ilişkiyi, yakınlığı ve zıtlığı ele alan bazı çalışmalardan da faydalanıldı ve çalışma, literatüre akademik bir katkı sunma hedefiyle çerçevelendirildi. Bu bağlamda Amerika Birleşik Devletleri'nin içinden geçtiği; politik, ekonomik ve sosyolojik açıdan çalkantılı bir dönem olan Büyük Buhran'da yazan, Yitik Kuşak'ın en önemli isimlerinden sayılan üç yazar üzerinden toplumsal eleştirel bir okuma yapılması amaçlandı. 20. yüzyılın ilk döneminde yaşanan Büyük Buhran başta olmak üzere I. ve II. Dünya Savaşları, İspanya İç Savaşı, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı gibi bunalımlı dönemlere tanıklık eden birçok yazarın edebî gazetecilik kapsamına alınabilecek eserleri üzerinden hazırlanan bu çalışmada, bu yazarların, edipliklerinden daha az bilinen gazetecilik geçmişleri ile gazetecilikteki tecrübeleri ön plana çıkarılmaya çalışıldı. Hâliyle bu isimler, dünyaca ünlü roman yazarları olarak değil gazeteci-edebiyatçılar olarak ele alındılar. Çalışma ayrıca toplumsal eleştiri çatısı altında bulunan, Marksizm temelli bir kuram olan toplumcu gerçekçi bakış açısı ile kuramsal bir çerçeveye de oturtulmaya çalışıldı. Edebî gazetecilik alanında bir kaynak olacak şekilde detaylandırıldı.
Hakkı Akgün Ekonomi ve ekonomiye ilişkin bilgi tarih boyunca insanların en temel gereksinimleri arasında yer almıştır. Nitekim Batı’da basının ilk ortaya çıkışında iktisadi bilgilerin aktarılma gereksinimi etkili olmuştur. Basın türleri arasında yer alan ekonomi basını, ekonomik aktivitelere ilişkin kitlelere bilgi sağlaması bakımından önemli bir konumda yer almaktadır. Özellikle 1980’li yıllarla birlikte ülkemizde artan neo-liberal politikaların ekonomi basınına duyulan ihtiyacı daha da arttırdığı görülmektedir. Basında tekelleşmenin giderek yaygınlaştığı, ekonomi konularının basındaki ağırlığını arttırdığı bir dönemde gerçekleşen bu dönüşüm medyanın sahiplik yapısıyla bağlantılı olarak ekonomi basınının ürettiği haber söylemlerinde de varlığını hissettirmektedir. Bu kitapta Türkiye’de ekonomi içerikli yayın yapan haftalık dergilerin ekonomi politik yapısı ve bu ekonomi politik yapının üretilen haber söylemlerine yansıması ortaya konulmuştur. Bireylerin doğrudan ekonomik aktivitelerini ilgilendiren ve yönlendiren ekonomi haberlerinin ekonomi politik bağlamda incelenmesi literatürde benzer bir çalışmanın bulunmaması açısından önem taşımaktadır. Medya aracılığıyla edindiğiniz bilgilerle yatırım ya da tüketim kararınızı vermeden önce kitabı okumanızın ekonomik tercihlerinizde siz değerli okuyuculara faydalı olmasını temenni ederim.
Metin Kasım Bu kitap, fotoğrafçılığa sıfırdan başlayan insanların rahatlıkla anlayabileceği ve aşama aşama ilerleyebileceği bir yöntem kullanılarak hazırlanmıştır. Kitapta; dünyada ve Türkiye’de fotoğrafın tarihçesi; fotoğraf makinesi çeşitleri; fotoğraf makinesinin temel ve yardımcı parçaları; filmler; aydınlatma ve flaşlar; çekim ölçekleri; film banyosu ve kart baskısı; fotoğrafçılık türleri başlıkları altında konu ele alınmıştır. Fotoğrafı öğrenmenizde size yardımcı olacak ve daha güzel fotoğraflar elde etmenizi sağlayacak bir çalışma.
Şükran Pakkan Medya ve gazeteciliğin yakın geleceğine dair tahminler hep aynı soru etrafında şekilleniyor: Gazeteciliğin sonu mu geliyor yoksa gazetecilik küllerinden yeniden mi doğuyor? Dijital evrende geleneksel gazetecilik ortadan yok olursa, yerini ne alacak? Gazetelerin ve bilinen şekliyle gazeteciliğin sonunun gelmeye başladığı, gazetelere artık ihtiyaç olmadığı en çok konuşulan senaryolar arasında geliyor. Peki, bu dönüşüm medyayı, gazetecileri, okurları ve gazeteciliği nasıl etkileyecek?
“Geleceğin gazeteciliği nasıl olacak?” sorusuna yanıt vermek üzere yapılan bu çalışma; yakın geleceğe yönelik bir projeksiyon çizilmesini, dijital dünyanın medya sektörünü nasıl şekillendireceğini gazetecilerin öngörüleriyle ortaya koymayı amaçlıyor.
Gazeteciliğin insanlık var oldukça asla ölmeyeceği, hatta dijital dünyaya uyum sağlanırsa hiç olmadığı kadar güçlü olacağı en gerçekçi varsayım olarak ortaya çıkıyor. Peki nasıl? Dr. Şükran Pakkan, araştırmasında bu sorunun yanıtlarını veriyor; “Geleceğin ideal gazete, haber ve okur tanımı nedir?”, “Okur, ana akım medya kanallarına mı yoksa bağımsız gazetecilere mi güvenecek?”, “Okurların gazetecilerden beklentileri nasıl değişecek?”, “Gazeteciler, güveni yeniden kazanacak mı ve nasıl?”, “Teknoloji hikâye anlatıcılığını nasıl şekillendirecek?”, “Yeni gelir modelleri yaratılabilecek mi?”, “İhlâllerin önüne geçilebilir mi?”, “Şeffaf ve hesap verebilir algoritmalar nasıl mümkün olabilir?” gibi sorularda ortaya çıkan temel ortak öngörüleri ele alıyor.
Havva Bozkurt Meriç “Gazetecilik mesleğini bütün detaylarıyla irdeleyen bu kitap, görünmeyeni görünür kılarak gazeteciliğin yaşadığı değişimi ve dönüşümü doğru bir dille ve kronolojik olarak aktarmaktadır. Gazeteciliğin satır aralarını okumak için önemli bir rehber olan bu çalışma; ömrünü gazeteciliğe ve mesleğin gelişmesine katkı sağlamaya adamış meslektaşlarımıza, gazetecilik mesleğini omuzlarında taşıyanlara ve gazeteci olma tutkusuyla yaşayan tüm gençlerimize armağan olsun.” Prof. Dr. Suat Gezgin1
Ceren Okcu, Deniz Sahil, Elif Korap Özel, Gülşah Gönülşen, Halide Tonga, Mehmet Şakir Saraç, Rabia Serttaş, Şadiye Deniz, Zeynep Ateş Gündelik yaşantımızın her alanını kuşatan yeni medya ekolojisi, pek çok meslek kolunda olduğu gibi gazetecilikte de önemli değişimlere sebep oldu. Her an ulaşabildiğimiz, vücudumuzun bir uzvu gibi kullanma yetkinliğine sahip olduğumuz akıllı cihazlarla günümüzün büyük bir çoğunluğunu dijital alanda geçiriyoruz. Bu bağlamda haber artık gazete almadan, televizyon izlemeden de elimizin altında erişebildiğimiz ve hızla tükettiğimiz bir olgu hâline geldi. Haber üretim süreçleri de bu baş döndürücü gelişmelerden, haberin kaynağı, yazımı, dili, etik ilkeleri gibi pek çok konuda derinden etkilendi. Hız, tıklama sayısı arama motoru odaklı habercilik, sosyal medya gündemleri, sadece dijitalle var olan yeni gazetecilik türleri, etkileşimlilik gazetecilikte haber faktörlerinden daha fazla haberin mevcudiyetinde etkili oluyor. SEO gibi yeni meslek kolları ve iş alanları doğdu, ana akım medyada çalışma olanağı bulamayan gazeteciler, Youtube, podcast gibi yeni mecralarda habercilik yapmaya devam edebildi. Kurumsal gazeteler de yapay zekâ, algoritma gibi yeni dijital araçları haber üretiminde yaygın bir şekilde kullanmaya başladı.
Sekiz bölümden oluşan bu kitap, dijitalleşmenin yarattığı dönüşümler bağlamında, gazeteciliği etkileyen unutulma hakkı, tık gazeteciliği, veri gazeteciliği, habercilikte yapay zekâ kullanımı, gazetecilikte yeni gelir modelleri, podcast gazeteciliği, dijital kamusal alan konularını anlatmaktadır. Kitabın dijital gazetecilik alanında çalışan akademisyenlere ve öğrencilere faydalı olması ve literatüre katkı sunmasını dileriz.
Emrah Arğın, Feridun Nizam, İsmail Baydili, Mehmet Zülfü Er, Mustafa Çetinkaya, Mustafa Yağbasan, Nesrin Öztürk Salgar, Sibel Yardım, Yeşim Argın Medya, bedenleri şekillendiren söylemleri vasıtasıyla gündelik yaşama kadar girerek iktidar biçimlerinin yeniden inşa edilmesini sağlamaktadır. Zira medya, bedenlerle ilgili toplumsal temsillerin sürekli üretildiği bir yapıyla donatılmıştır. Dolayısıyla medya, bedenin sürekli gözetilmesini ve kontrol altına alınmasına destek olmakta ve cinsiyet, sınıf, etnik köken gibi durumlar bağlamında medyadaki temsil biçimleri, toplumsal biçimi denetlemekte ve düzenlemektedir. Bu bağlamda idealize edilen bedenler hakkında da hüküm verilerek erkek, kadın, eşcinsel, hasta, sağlıklı, çirkin, güzel, zayıf ve şişman gibi ikili karşıtlıklar ekseninde hegemonik bir yapı yeniden inşa edilmektedir. Bununla beraber medyada spor, egzersiz, diyet, estetik ve güzellik vb. gibi unsurlar çerçevesinde idealize edilen bedenler de yeniden oluşturulmaktadır. Çünkü medya, tüketicilere/kullanıcılara/ izleyicilere bedenlerini adeta bir tüketim nesnesi haline getirerek mükemmelleştirmeleri konusunda çeşitli politikalar da sunmaktadır. Bu kitap genel olarak geleneksel medyada bedenin nasıl temsil edildiği ve yeni medyada bedenin nasıl sunulduğuna yönelik yaklaşımlara bütüncül bir bakış açısı sunmayı hedeflemektedir.
Ed. Selda İçin Akçalı Gündelik Hayat ve Medya kitabının içerisinde, tüketim kültürü perspeksifinden okumalar şeklinde yedi makale bulunmaktadır. Makale içerikleri tüketim, tüketim kültürü, tüketim ideolojisi çerçevesinde medya ortamı ve medya uyugulamaları ile Türkiye’deki kültür sembollerinin medyaya yansımaları çerçevesinde şekillenmektedir.
Ali Aydın, Arda Umut Saygın, Emine Sırmalı Kayacan, Enes Baloğlu, Eylem Şentürk Kara, Fatma Nisan, Fırat Adıyaman, Nergiz Boral Aslan, Nida Sümeyya Çetin, Ozan Kocabaş, Ömer Faruk Yücel, Özge Cengiz, Turan Ulaş, Yemliha Kurt Kitle iletişim kuramları, genel olarak medya içeriklerini ele almakta ve topluma, bireye, medyanın hangi boyutta ve nasıl tesir ettiğini açıklamaya çalışmaktadır. Bununla birlikte haber, toplumsal yapıdaki farklı işlevleri ve topluma etkileri bakımından medya içerikleri içerisinde başat bir role sahiptir. Dahası, iletişim sahasındaki kuramsal ve uygulamaya dönük çok sayıdaki araştırmanın merkezinde yer almasına rağmen haber, hâlâ tam olarak anlaşılabilmiş de değildir. Zira haber, kitle iletişim teknolojilerinin gelişmesine bağlı olarak sürekli değişmekte ve dönüşmektedir. Kitle iletişim kuramlarının, medya içeriklerinin tümünü aynı anda ele alan ve anlamaya çalışan toptancı bakışının, haber ve gelişen iletişim teknolojileri merkeze alınarak rafine edilmesi, bilhassa gazetecilik sahası için önem arz etmektedir. Bu kitapta, kitle iletişim kuramlarının bir parçası olarak değerlendirilen haber kuramları tarihsel zemininde, özellikle internet tabanlı dijital teknolojiler çerçevesinde ele alınmakta, liberal ve eleştirel bakış açılarının haber olgusunu nasıl izah ettiği ortaya konulmaktadır. Ayrıca kitapta, haberin yaşadığı dönüşümlere ve değişimlere de yer verilmektedir.
Rıdvan Bülbül Kitabımızda haber olgusu, başlangıçtan bugüne kadar çeşitli boyutlarıyla irdelenmiş, temel yaklaşımlar da ele alınarak, konuların bütünlük içinde algılanmasına imkan tanınmıştır. Bu çalışmanın, İletişim Fakülteleri öğrencileri, basında çalışanlar, haber ve haberciliğe ilgi duyanlar için bir kaynak niteliği taşımasına da özen gösterilmiştir.
Ebru Hançer Hakikat sonrası dönem, inançların ve duyguların hakikatten daha önemli olduğu, her türlü manipülasyon ve sahte içeriğin kolaylıkla geniş kitleleri yönlendirdiği bir çağ olarak tanımlanmaktadır. Son zamanlarda dijitalleşmenin yükselişi ve yeni medya ortamlarının artmasıyla birlikte sahte haberlerin kamuoyuna etkisi üzerine çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Bu kitapta da “Hakikat sonrası çağda dijital gazeteler, etik ihalallerde bulunuyorlar mı?”, “Güvenilirliklerini, itibarlarını, inanılırlıklarını koruyabiliyorlar mı?”, “Kamuoyu gerçekten gerçeği bilmek istiyor mu yoksa sadece kendi dünya görüşüne uygun güzel hikâyeleri mi tercih ediyor?” sorularına yanıt aranmaktadır.
Aysel Çetinkaya Konvansiyonel gazetelerin hammaddesi olan kâğıdın giderek pahalı bir h^qle gelmesi ve internet kullanımının yaygınlaşması sebebiyle her geçen gün tirajların düşmesi, basın işletmelerini yeni uygulamalara yöneltmiştir. Okurların ve reklamverenlerin giderek çevrimiçi ortama kaydığını fark eden basın işletmeleri, çareyi yaşanan teknolojik gelişmelere uyum sağlamakta bulmuş ve çevrimiçi gazetelere olan yatırımlarını arttırmıştır. Medya endüstrisi içerisinde günden güne büyüme gösteren çevrimiçi gazeteciliği, günümüz ekonomik dinamiklerini ve üretim biçimlerini temel alarak açıklamak önem kazanmıştır. Rekabetin her geçen gün arttığı çevrimiçi gazete endüstrisinde, maliyetlerini karşılamak ve kâr etmek isteyen işletmeler, reklam alma yarışına girmiş ve reklamverenleri kendilerine çekebilecekleri yeni reklam modelleri sunmaya başlamışlardır. Çevrimiçi gazetelerin ekonomik dinamiklerinin kaleme alındığı bu kitabın alana katkı sağlaması ve yeni gelenlere kaynak olması umuduyla...
A. Selçuk Tuna Bu kitabın temel amacı, insanlığı İkinci Dünya Savaşı'na götüren başlangıç konularını ve bitiş sonrasındaki gelişmeleri inceleyerek bu dönemde medyanın ve gazeteciliğin rolünü manipülasyon açısından değerlendirmektir.
Öz Türkçesi ile “güdüleme” yani manipülasyon kavramı, kitleleri ve kişileri yönetmek için bilgileri çarpıtmak yoluyla bu dönemde bir silah olarak kullanılmıştır. Savaşa katılan ve neden olan ülkelerdeki örneklerden yola çıkarak, onları irdeleyerek gerçekleştirilen çalışmanın, medya konusundaki akademik çalışmalara kaynak teşkil edebilmesi hedeflenmiştir.
Çalışmada, konu belirli bir alana indirilerek tüm ülkelerdeki örnekler değil baskın karakter taşıyan ve savaşın büyük devletleri sayılan; Almanya, ABD, Rusya (SSCB), İngiltere, Fransa, İtalya, Çin, Japonya ve Uzak Doğu ile Türk basınından ilginç konular ele alınmıştır.
İkinci Dünya Savaşı'nda ve Gazetecilikte Manipülasyon kitabının amacı, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve oluşturulması amacıyla gerçekleştirilen propagandanın, etik yönden saptığında/saptırıldığında ne denli toplumsal bilinç yanlışlarına yol açtığını sergilemektir. İkinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en kanlı, en yıkıcı dönemidir ve sonuçları açısından bakıldığında dünya sistematiğini değiştiren bir etki yaratmıştır.
Bu anlamda gazetecilik mesleği de bu yeni dünya düzeninde yerini almıştır.
Özetlenirse;
“Gazeteyi yapan haber değil haberi yapan gazetedir.” Umberto Eco
Wendy Leeds-Hurwitz “Kişilerarası iletişimin entelektüel kaynaklarını ve ilgili sosyal yaklaşımları bir araya getiren ve ampirik araştırmaların sonuçlarındaki verimliliği ortaya koyan kapsamlı bir derleme… İletişim Bilimlerine Toplumsal Yaklaşımlar, sosyal bilimlerin yöntemleri ve amaçları üzerinde yapılan mevcut mütalaalara önemli bir katkı sağlamaktadır.”
Ian Angus, Simon Fraser Üniversitesi
“Bu kitap, bir mihenk noktasıdır. Bu kitaba destek veren mümtaz isimler, ortaya sosyal bilimler alanının yeniden ele alınmasını mümkün kılan bir eser çıkarmıştır… Bu kitap, kişilerarası ilişkiler araştırmalarında yol gösterici önemli bir çalışmadır.”
John Shotter, New Hampshire Üniversitesi
Çok eskiden resmî kurumlar, yayın kuruluşları ve yüz yüze iletişim vardı; bunlar iletişim çalışmalarının çekirdeğini oluşturan uygulamalardı. Ancak son zamanlarda, kişilerarası iletişim alanındaki araştırmalar, deneysel sosyal psikoloji ile çok sıkı bir uyum içindeki davranış biliminin hâkimiyeti altına girmiştir. Tam vaktinde yapılan bu teşvik edici çalışma, iletişimin güncelleşmesine yardım eden “sosyal yaklaşımlar”ı geniş bir bakış açısıyla inceleyerek eski modellerin sınırlarını tenkit etmektedir.
Kişilerarası iletişim çalışmalarındaki mevcut teorik yeniliklere eşsiz bir bakış açısı sağlayan İletişim Bilimlerine Toplumsal Yaklaşımlar, iletişim konusundaki bütün profesyonellerin ve öğrencilerin raflarında bulunması gereken bir kitaptır. Bu çalışma, özellikle iletişim teorisi, kişilerarası iletişim ve sosyal etkileşim konularıyla ilgilenenler için çok değerli bir kaynaktır.
Ali Efe İralı, Barış Erkan Yazici, Burak Aşık, Duygu Dumanlı Kürkçü, Esma Gültüvin Gür Omay, Görkem İldaş, İnci Tarı, İrem Yeniceler Kortak, Kenan Ateşgöz, Mustafa Eren Akpınar, Nurhayat Yoloğlu, Özgül Dağlı, Pınar Tuğçe Yelki, Rezal Koç, Yelda Şenkal İletişim Ekonomisi; gazetecilik, halkla ilişkiler ve bu iki disiplinin ekonomi ile kesişimi bağlamındaki alanlara odaklanan, derlemelerden ve araştırmalardan oluşan bir çalışma şeklinde hazırlanmıştır. İlk bölümde gazetecilik mesleğine ve basılı ortamın ekonomik süreçlerine dair araştırmalara yer verilmektedir. İlgili çalışmalar, teknolojik gelişmelerin hem çalışanlar hem de teknoloji doğrultusunda ortaya çıkan sonuçlar bağlamındaki değerlendirmelerine odaklanmaktadır. İkinci bölümde, halkla ilişkiler ve pazarlama odaklı çalışmalara yer verilmektedir. Kavramsal yapılardan yola çıkılarak sadakat programları ve benzeri ekonomik süreçler özelindeki pazarlama faaliyetlerinde görülen yeniliklere, teknolojik gelişim odağında değinilmektedir. Üçüncü bölümdeyse iletişim sektörünün adaptasyon süreci içine girdiği oyun endüstrisinin, yeni medya bağlamındaki ekonomik sahalara yansımaları ele alınmaktadır. Farklı sektörlerin entegrasyon aşamalarında görülen ve toplumsal değişimle beraber şekillenen oyun endüstrisinin iletişim ekonomisi bakımından önemli noktaları incelenmektedir.
Dilek Çiftçi YEŞİLTUNA Bu kitapta Yeşiltuna, birçok toplumsal soruna, iletişim ve medya boyutundan ışık tutmaktadır. Ulusal sınırların aşılarak küresel politikaların, medya ve iletişim süreçleri üzerinden toplumlarla buluşturulduğu günümüzde, sorunların kaynağında medyanın rolü, göz ardı edilemeyecek kadar öne çıkmaktadır. Çünkü çeşitli toplumsallıkların medyada temsil edilmesi kadar, çeşitli medya ürünleriyle kurgulanan medya gerçekliğinin, bilinçleri yönlendirdiği hatta sürecin bir bilinç endüstrisi biçiminde işlediği bilinmektedir.

Yazar bu bağlamda; televizyon ve çocuk ilişkilerini, geleneksel ve yeni medyada kadın kimliklerinin ve kadın hareketlerinin temsilini, medya temsilleri üzerinden toplumsal cinsiyetin inşasını, yeni bir toplumsallık biçimi olarak medyatik toplulukları, yurttaşların medya üzerinden kendini ifade edişiyle varlık bulan yeni toplumsal hareketleri, tüketim kültürü ve e-alışverişi, film turizmini, hediye kültürünü vb. konuları ulusal ve küresel düzlemdeki iletişim süreçleri içinde ele alıp değerlendirmektedir.

Kitapta işlenen konular temelinde, toplumsal sorunlara iletişim boyutundan açıklamalar getirilirken, aracılanmış iletişimin ve bilişim sistemlerinin yeni dönemin temel bir değişme dinamiğini oluşturduğu vurgulanmaktadır. Böylelikle, medyanın giderek her türlü sosyal ilişki ve etkileşim biçimini kapsayan, dönüştüren ve yeniden üreten bir iktidar aracı olma durumunun altı çizilmektedir.
Michel Bourse, Halime Yücel İletişimin sözcükleri üzerine olan bu kitap okuru, her iletişim durumunu kapsayan, çok çeşitli etkenlerin işin içine girdiği karmaşık iletişim durumlarına göndermede bulunan yöntemler ve sorunsallar üzerine düşünmeye de yöneltmeyi hedefliyor. Sözlük biçiminde sunulması, tanımların bütününe hemen ulaşma olanağı tanıyor. İletişim alanının hem kavramlarını ve tanımlarını hem de bilimsel olmayan güncel terimlerini kapsıyor. İletişimin kavramlarının yalın bir sunumundan çok daha fazlasını ele alarak düşünceler tarihinde önerilen farklı iletişim kavramlarının ve modellerinin eleştirel bir incelemesine girişiyor, böylece özgünlüklerini ve varsıllıklarını gösteriyor. Akımların ve kuramların karşılaşmasının hareketli tarihinin ötesinde iletişimin düşünceler çekirdeğini ve oluşturucu değerlerini ortaya koyuyor.
Kitap, öncelikle iletişimsel etkinliğin uygulanmasıyla karşı karşıya kalan kişilere -öğrenciler, araştırmacılar, meslek çalışanları- sesleniyor. İletişimi daha iyi anlamayı isteyen okuyucuların; bilgilerini derinleştirmelerine, bakış açılarını genişletmelerine katkıda bulunmayı, günümüzde önem kazanan bu araştırma alanının farklı akımlarını ve eğilimlerini değerlendirmeyi amaçlıyor.
John R. Levine - Margaret Levine Young İnternete bağlanmanız mı gerekiyor?
İşte İnternete giden eğlenceli ve kolay yol haritanız!
İnternet ticaret, eğlence ve anlık iletişim merkezidir. Aynı zamanda çok hızlı değişen, dolayısıyla bir rehbere ihtiyac duyulan bir araçtır. İnternet for Dummies her türlü araçla İnternet bağlantısının kurulması, e-posta ve sosyal hesapların kurulumu, içerik arama ve paylaşımı ve çevrimiçi takılırken güvenli ve gizli kalmaya dair tavsiyeleriyle bu boşluğu dolduruyor.

İnternet nedir ağlardan oluşan bu harika ağla başa çıkın ve nasıl güvenli kalacağınızı ve gizliliğinizi nasıl koruyacağınızı görün
Giriş yapın tarayıcı yükleme, İnternet hizmet sağlayıcısı seçme, aracınızı yapılandırma ve webe girişle ilgili basit adımları takip edin
Tarayıcılarla tarama yapın Google Chrome gibi farklı tarama seçeneklerini deneyin
Takılın arkadaşlarla iletişim kurmak için bir e-posta hesabı açın, telefon ve video konferans seçeneklerinden yararlanın
Sosyalleşin Facebook ve Twitter hesapı açın ve sosyal medya dünyasını keşfedin
İhtiyacınız olan şeyi bulun en iyi arama sonuçlarını edinme, kişi bulma, güzel siteleri keşfetme ve alışveriş yapma yollarını keşfedin
İnternetin bir parçası olun: kendi yazınızı, fotograf ve videolarınızı çevrimiçi nasıl ekleyeceğinizi öğrenin

Kitabı açın ve
İnternet bağlantısı için basit tavsiyeyi
Çocuklar için güzel çevrimiçi şeyleri
Bilgisayar virüsleri ve
e-posta spamlarını önlemeyi
Wi-fi ağa bağlanmak için tüyoları
Önde gelen sosyal medya sitelerine katılmanın adımlarını
Bankacılık işlemleri, fatura ödemeleri ve çevrimiçi yatırım ile ilgili her şeyi
Blogda düşüncelerin paylaşılmasını
Fotoğraf paylaşılacak, müzik dinlenecek ve alışveriş yapılacak yerleri
Bağlantınızla ilgili problemleri gidermeye dair tüyoları inceleyin
Seyfi Kılıç Teknoloji, genellikle ekonomik ve toplumsal bağlamı göz ardı edilerek güç ilişkilerinden bağımsız bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu durum, teknolojiye bağlı olarak ortaya çıkan yeniliklerin de kapsamlı bir analizini olanaksız kılmaktadır. Günümüzde özellikle iletişim alanını etkileyen teknolojik yeniliğin başında iletişimin hızını, kapsamını ve boyutunu tümüyle değiştiren internet gelmektedir. İnternet ve onun habercilik pratiklerindeki karşılığı olan internet gazeteciliğine yönelik değerlendirmelerde ise teknolojinin ele alınışındaki eksikliğe bağlı olarak, toplumsal ve ekonomik boyutlar soyutlanmaktadır. Dolayısıyla internet ve internet gazeteciliğine dair kapsamlı bir değerlendirme yapabilmek için ekonomik ve toplumsal boyutların da göz önüne alınması gerekmektedir. Buradan hareketle bu kitapta, var olan toplumsal sistem, bu sistem içinde iletişim, internet ve internet gazeteciliğinin konumu ekonomi politik bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu doğrultuda kapitalizm öncesi toplum biçimlerinden Marx'ın kapitalist topluma dair temel eleştirilerine, iletişim ve internetin ekonomi politik analizinden dünyada ve Türkiye'de internet gazeteciliğinin genel özelliklerine kadar çok geniş bir konu yelpazesi okurlara sunulmaktadır. Böylece tüm öğrenci, akademisyen ve bu alana ilgi duyanların yararlanabileceği, iletişimin ekonomi politiğine dair doyurucu bir kaynak ortaya çıkarmanın yanında internetin, ekonomi politik bakımdan analizine dair var olan ciddi eksiklik giderilmeye çalışılmıştır.
Yüksel Yıldırım Bu kitapta, gazeteciler arasında yaşanan polemikte Velid Ebüzziya'nın başmakaleleri ve karikatürleri ele alınmıştır. Böylece yazıları bir bütünlük içinde incelenmiş ve onun günümüze kadar muhalif bir gazeteci olduğu algısına sebep olan polemiğin bütün ayrıntıları bulunmaktadır.
Bu bağlamda okuyucu kitapta, Mart 1923 tarihinde başlayıp Aralık 1923 tarihine kadar devam eden polemikte esas mevzunun Cumhuriyet’in ötesinde olduğunu göreceği gibi İstiklal Mahkemesine taşınan polemiğin sonunda Velid Ebüzziya'nın İstiklal Madalyası ile taltif edildiğini bulacaktır.
Erdem Güven Bu çalışmada, terörün ve terör eylemlerinin bizatihi bir iletişim metodu olduğu savından hareketle tarihten günümüze uluslararası çapta iz bırakan eylemler ve örgütlerin yapısına değinilmiştir. Korkuya dayalı bir iletişim modeli olan terör, gücünü silahtan ve kaba kuvvetten almakla beraber kitle iletişim araçlarından da faydalanmaktadır. Hatta çalışmada özellikle üstünde durulan IŞİD ve El-Kaide gibi uluslararası örgütler, kendi medyalarını oluşturmuş ve kendi özgün içeriklerini üretmişlerdir.
Bu bağlamda Korku İletişimi adını verdiğimiz bu kitapta, terörizm faaliyeti iletişim disiplininden bir bakış ile irdelenmiş ve kitabın, daha sonraki çalışmalara öncülük etmesi planlanmıştır.
Huriye Kuruoğlu Medya çoğu kez iktidarın bir ideolojik aygıtı ve kısmen de toplumun aynasıdır. Gerçek öyküler ise her zaman insanoğlunu çok etkiler. Huriye Kuruoğlu'nun yazıları bu iki temel bakış açısına dayanıyor. Günümüzde hâlen en yaygın kitle iletişim aracı olan televizyonda başta diziler olmak üzere pek çok programdaki kadınlık hâlleri, medyanın kadına bakış açısını yansıtır. Kuruoğlu, bir anlamda bu programlar aracılığıyla televizyonun ve dolayısıyla da erkek egemen ideolojinin ve toplumun kadına bakışının bir aynasını tutuyor okura. Öte yandan da gerçek ve gündelik hayatta çevremizde yaşayan kadınların öyküleri, erkeklerin, toplumun ve kadınların kadına bakışının bir özetini sunuyor. Bu yazılar toplamında 15 yılda ülkemiz televizyon kanallarında ve gerçek hayatta kadınlık durumlarının kısa bir serüveni yer alıyor.
Burak Medin, Serhan Koyuncu Kamu diplomasisi, küresel boyuttaki gücünü ve etkisini arttırmayı amaçlayan ülkeler için vazgeçilmez bir unsurdur. Bu nedenle içerisinde bulunduğumuz yüzyılın başlarından itibaren devletler bu alana yatırım yapmaya başlamışlar ve beklentilerini de bu doğrultuda arttırmışlardır. Kültürel diplomasi, kamu diplomasisinin alt alanlarından biridir ve belki de en stratejik ve en önemli olanıdır. Kültürel diplomasi özellikle sinema, TV dizileri, turizm, sanat ve diğer kültürel olguları içerisine alan geniş kapsamlı bir alandır. Sinema diplomasisi de kültürel diplomasinin en önemli bileşeni konumundadır.
Elinizdeki bu kitapta sinema diplomasisinin uluslararası ilişkiler içerisindeki konumuna ve sinema diplomasisinin niteliklerine ilişkin önemli bilgiler yer almaktadır. Bu çalışmada ilk olarak kamu diplomasisi, kültürel diplomasi, güç kavramı, yumuşak, sert ve akıllı güç kavramları açıklanmış; kamu diplomasisi ve kültürel diplomasinin bağlantılı olduğu alanlara yer verilmiş; ardından sinema diplomasisi Hollywood ve Bollywood sinema endüstrileri ekseninde ele alınmıştır. En önemli yumuşak güç araçlarından biri olan sinema, kültürel diplomasi politikalarının oluşmasında başat bir role sahiptir. Bu yönüyle sinema diplomasisi dış politikada devletlerin elini güçlendiren ve onlara hareket alanı sağlayan en önemli diplomasi türüdür. Hollywood ve Bollywood örnekleri özelinde sinema diplomasisinin özellikle uluslararası alanda nasıl bir işlev gördüğünü irdeleyen bu çalışma, bu yolla sinemanın bir yumuşak güç aracı olarak gücünü ve potansiyelini de ortaya koymaya çalışmaktadır.
Bilgehan Gültekin, Leyla Budak Son dönemlerde pek çok ülkenin parlamentolarında gündeme gelen sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısı, tamamen Ermeni Lobisinin bir lobicilik illüzyonudur. Tarihin lobi tarafından saptırılması gerçeğine rağmen, bir teknik olarak lobiciliğin ve de özellikle Amerikan siyasi yaşamı üzerinde hayli etkin olan Ermeni Lobilerinin kullanılmasıyla Türkiye aynı zamanda bir kara propaganda saldırısına maruz kalmaktadır. Bu çalışmalarda Rum Lobisi, Ermeni Lobisine en büyük desteği vermektedir. Kitabımızda Ermeni ve Rum lobilerinin kullandığı iletişim teknikleri açımlanmaya çalışılmıştır. Kitap, Lobicilik üzerine araştırma yapan ve konuyla ilgili olan kişilere dönük temel bir referans kitabıdır. Baskı grupları, kamuoyu oluşumu, sivil toplum, propaganda ekseninde lobicilik ile ilgili kavramlara giriş yapılmış olup konuyla ilgili temel bir bilgilendirme amaçlanmıştır.
Şebnem Gürsoy Ulusoy 21. yüzyıl dört kavramın birbirine karıştığı, birbiri ile iç içe geçtiği bir dönemi beraberinde getirmiştir. Bu kavramlar teknoloji, İnternet, İnsan ve İletişim kavramlarıdır. Değişim ve dönüşüm bu kavramlar üzerinden ilerlemekte ve yolunu çizmektedir. İnternet teknolojinin bir çıktısı olarak insanların hayatına girmiş ve daha sonrasında insan doğasını ve iletişim süreçlerini değiştirmeye başlamıştır. İnsan doğası gereği sürekli bir değişime alışıktır aslında. İnsan anne karnına düştüğü andan itibaren devam eden bir değişim ve dönüşüm sürecindedir. Değişim sürecine doğası gereği entegre olan insan, modernleşen dünyanın getirdiği değişimlere de adapte olmaktadır. Bu adaptasyon sürecinde yaşanan ve yaşanması muhtemel olan kısıtlılıklar, iletişim sorunları, insanın doğasına yabancılaşması söz konusu olabilmektedir. Makineleşen İnsan ve İletişim Dili Etkileşimleri, dijitalleşme ile birlikte ortaya çıkan süreçlerin özellikle kitle iletişim araçlarının (televizyon, yeni medya) ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan uzantılarının e-kitap, online eğitim, sosyal medya kavramlarının irdelendiği ve incelendiği araştırmalarla desteklenmiş bir araştırma ve teori kitabıdır.
Gloria Degaetano Çeviren: Nilüfer Pembecioğlu Öcel Gloria Degaetano’nun Parenting Well in a Media Age Keeping Our Kinds Human adlı eserinin İngilizce aslından çevrilerek dilimize ve bilim dünyamıza kazandırılan Medya Çağındaİyi Anne Baba Olmak, okuyucularına anne-baba-çocuk ilişkileri açısından çok farklı bakış açıları kazandıracak ender çalışmalardan biridir. Kitap; Günümüzde anne baba olmanın zorlukları, Anne babalık kimliğimizi geri istiyoruz, İlk temel gereksinim: Sevgi dolu bir anne-baba-çocuk bağı, İkinci temel gereksinim: İç yaşam, Üçüncü temel gereksinim: İmaj oluşturma, Dördüncü temel gereksinim: Yaratıcı anlatım, Beşinci temel gereksinim: İlişkiye katkıda bulunma ve son olarak da Bireysel üretilmiş bir kültüre doğru bölüm başlıklarından oluşmaktadır. Çeviri her anne babanın okuması gereken öncelikli çalışmalardandır.
Alev Ayyıldız, Ali Çakır, Barışkan Ünal, Bülent Öztürk, Eray Aydın, Erkam Temir, İlknur Kılınç, Veysel Karani Şüküroğlu, Zülfiye Acar Şentürk Bu kitap, medya çalışmalarını tarih, dijitalleşme ve dönüşüm perspektifinden ele almaktadır. Kitapta; Osmanlı'da yayımlanan ilk gazete olan Bulletin Des Nouvelles'den Anglo Amerikan liberal basının dönüşümüne, medyanın etkisiyle “modern çağın dijital vahşisi” hâline gelen insandan dijital etiğe, sosyal medyanın stratejik öneminden kültürel dijitalleşmeye, kriz haberciliğinden medyada siyasallaştırılan hastalıklara kadar birçok konuda geniş, farklı ve kapsayıcı bakış açıları sunulmaktadır. Her bölüm özgün içeriklere değinmektedir. Bütüncül olarak değerlendirildiğinde ise kübist bir yaklaşım odaklı bir medya portresi çizilmektedir. Bu bağlamda “MEDYA ÇALIŞMALARI Tarih, Dijitalleşme ve Dönüşüm” adlı eser, medyayı derin okumaya imkân tanımaktadır.
Necla Mora Elinizdeki kitap, medya metinlerinden haberin çok katmanlı okumayla analiz edildiğinde, yüzeyde görünenin altındaki gerçek söyleminin nasıl çıkarılabileceğini ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Yine küresel hegemonik güçlerin, medya ile ilişkilerini, bunun toplumsal dönüşüme olan etkilerini ayrıntılı bir şekilde tartışmaktadır. Bu bağlamda, eleştirel medya okuryazarı olabilmenin önemine vurgu yapmaktadır. Bilimsel bakış açısıyla, medya-iktidar-sermaye ilişkileri ve küresel söylem olgusuna ışık tutan bu başarılı çalışmanın, medya takipçilerine yeni bir perspektif kazandıracağını umuyorum.
Arthur Asa Berger Arthur Asa Berger, başkalarının medyayı nasıl yorumladıkları ile yetinmeyip kendi medya çözümlemelerini yapmak isteyen okuyuculara uygulamalı öneriler sunan, örnekli, kullanıcı dostu bir rehber oluşturmuştur. Medya yorumlamalarını; göstergebilimsel bakış açısı, Marksist kuram, psikanalitik kuram ve toplumbilimsel kuram çerçevesindeki incelemelerle açıklayan ve popüler kültürü bu dört kurama bağlayan Berger, yaratıcı insanların eleştirel düşünceleriyle gerçek dünyayı nasıl dönüştürebileceklerini anlayabilmeleri için bu kuramları bilmelerinin gerekli olduğunu vurguluyor. Beşinci baskısı yapılan kitap, kuramsal açıklamaların yanı sıra, uygulamalı bölümleri, karmaşık kavramları örnekleyen çevrimiçi alıştırmaları, sözlüğü ve çalışma kılavuzları ile yazarın kendi çizimlerini de içermektedir.

“Geçmişin ve geleceğin dünyasını metinlerle kavramaktayız. Aslında tüm dünyanın metinlerden oluştuğunu bilen bizler, metinlerin nelerden oluştuğunu görmek istedik. Bu metinleri görmek, anlamak, izleyerek kavramak, çözmek ve yeniden kurmak istedik. Bize aynı metine dört farklı pencereden bakabilmeyi gösteren Berger'in açıklamalarında ve örneklerinde, bu yapıbozumu, neye göre gerçekleştirebileceğinizi bulabilirsiniz.”
Nilüfer Pembecioğlu
Serpil Çiğdem Gig ekonomisi, hem akademik çalışmalarda hem uluslararası platformlarda son birkaç yıldır muazzam ilgi görmektedir. Birçok insanın çeşitli kısa süreli iş ve projeler aldığı gig ekonomisinde freelance çalışanların sayısı giderek artmaktadır. Yeni nesil işgücü olarak tanımlayabileceğimiz freelance çalışanlar; medya, bilişim başta olmak üzere tüm sektörlerde daha fazla görünür hâle gelmektedir. Freelance gazetecilik, eskiden beri var olan bir gazetecilik türüdür. Fakat freelance çalışmanın esnek bir çalışma türü olarak yaygınlaşmasıyla freelance gazetecilik kimliği de değişime uğramaktadır. Esneklik ve güvencesizlik zemininde yeni bir kimliğe dönüşmektedir. Bu kitapta, freelance çalışma ile ilgili geniş bir literatüre yer verilirken freelance gazeteciler üzerinde gerçekleştirilen araştırma ile freelance çalışma deneyimine yönelik temel veriler elde edilmiştir. Konuya ilgi duyan herkese katkı sağlaması dileğiyle...
Canan Tiftik, Erbuhan Nalbantoğlu, Filiz Yıldız, Gülsün Bozkurt, Hilal Kılıç, Mehmet Ali Göngen, Mehmet Emin Begtimur, Metehan Özırmak, Nevra Üçler, Nuran Akdağ, Oğuz Kuş, Onur Dursun, Onur Türker, Özge Gürsoy Atar, Özge Turhan, Rabia Zamur Tuncer, Serdar Kuzey YILDIZ, Sevda Ünal, Sevinç Koçak, Şebnem GÜRSOY Ulusoy, Tükran Öykü Büyükçelikok, Yıldıray Kesgin Bu kitap, alanında uzman akademisyenlerin gazetecilik, medya, medya çalışanlarının örgütsel davranışları ve iletişim alanlarında ortaya koydukları bilimsel çalışmaları içermektedir.
Kitapta yer alan çalışmaları kapsayan bölümler; medya ve iletişim çalışmalarında güncel sorunlar, yeni iletişim teknolojilerinin medya, iletişim ve gazetecilik alanlarında yarattığı dönüşümler, halkla ilişkilerin stratejik rolü, içerik pazarlama, e-ticaret ve pandemi sürecinin iletişim çalışmalarına etkileri ekseninde olup medya ve iletişimin birçok alanını kapsamaktadır.
Yaşamımızın her aşamasını önemli ölçüde dönüştüren dijitalleşmenin iletişim çalışmaları üzerinde de etkisi olması oldukça doğaldır. Özellikle dijital yaşamla iç içe olduğumuz pandemi sürecinde yeni iletişim teknolojilerinin medya, iletişim, halkla ilişkiler ve pazarlama alanlarına etkilerini yadsımamak gerekir. Bu bakış açısıyla kitapta, pandeminin iletişim çalışmalarını ne şekilde yönlendirdiğinin yanı sıra geleneksel medya gücünü ve güçsüzlüğünü de ortaya koyan çalışmalar yer almaktadır.
Bu kitapta yer alan bölümlerin daha sonraki akademik çalışmalara öncülük etmesi ve yaşamın ayrılmaz bir parçası olan iletişim ve kitle iletişimi olgularına ilgi duyan tüm kitapseverlerin ilgiyle okumaları dileğiyle...