Din Sosyolojisi \ 2-2
Aydın Bayram, Bekir Altun, Bilal Kartal, Daniya Shakimanova, Fatiha Bozbaş, H. Merve Çalışkan Başer, Mehmet Çelenk, Mehmet Emin Günel, Meliha Köse, Nizamettin Çelik, Nurullah Çakmaktaş, Osman Dertli, Yakup Uzun Selefilik, İslam düşünce geleneğinin en köklü ekollerinden birisidir. Erken dönem İslam toplumundan günümüze kadar taşınan bu miras, İslam düşüncesinin en muhafazakâr alanı olarak kabul edilmektedir. Hz. Peygamber, sahabe ve tebeu't tâbiîn dönemlerinin uygulamaları etrafında özgün bir epistemoloji inşa eden Selefilik, sınırlı bir zamanı kutsallaştırarak ve mutlak bir örneğe dönüştürerek var olagelmiştir. Selefilik, bu daraltıcı ve indirgemeci metodu sebebiyle kendi dışında kalan kelam, tasavvuf ve felsefe metotlarını reddetmiş ve bunları gayr-i islami bir
bidat olarak görerek onlarla mücadele etmiştir. İslâm kültürünün fetih ve kültürel temaslarla genişlemesiyle beraber Selefilik dar bir havzada seçkin bir grubun, bahusus hadis ulemasının, tutumu olarak devam etmiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısında Muhammed b. Abdülvehhâb'ın Suud kabilesinin mali ve askerî desteğiyle Hicaz Yarımadası'nda başlattığı tecdit hareketi modern dönem Selefiliğinin miladı olarak kabul edilir. Petrolün servet değerinin gelişmesiyle beraber modern Suud Krallığı, Selef iliğin en büyük finansörü ve propaganda merkezine dönüşür. Global emperyalizmin Doğu ve İslam dünyasına yönelik siyasetlerinin gelişmesiyle oluşan tepkisel hareketlerin bünyesine Selefi bir neşve almasıyla beraber Cihadi Selefilik birçok yerde görünür hâle gelir. Sovyetlerin Afganistan'ı işgali, 11 Eylül sonrasındaki ABD güdümlü ikinci Afganistan işgali, 1990 Körfez Savaşı, Somali'ye yönelik Batı operasyonları, 2003 Irak işgali ve 2010 yılının sonlarında başlayan ve günümüze kadar devam eden Arap Baharıyla beraber Selefilik ve Selefi örgütler, İslâm dünyasını aşıp global bir siyaset ve krize doğru evrildi.
Ayşegül Kip, Bahar Küçük, Beyza Oğuz, Büşra Kara, Cennet Feyza Cömert, Fuat Araz, Hayrunnisa Dokuyucu Solak, İsmail Zeyrek, M. Ahmet Kurum, Mehmet Emin Sarıkaya, Meryem Sümeyye Atmaca, Özcan Güngör, Yusuf Yaralıoğlu, Zekiye Demir Dünya ve Türkiye'de dinin toplumsal hayattaki etkileri son yüzyıllarda hep tartışılagelmiştir. Kimi zaman yok olacak kimi zaman etkisini yitirecek ve kimi zaman da torbadan düşerek yeniden güç kazanacak bir kurum olarak dinin toplumsal hayatta çok farklı değerlendirmelere konu olduğu bilinmektedir. Din ve sekülerleşme konularında derinlemesine bir anlayışa sahip olmak isteyenler için kapsamlı bir kaynak olan bu kitap, öğrencilerin, akademisyenlerin ve normal okuyucunun bu etkileşim üzerine ilgisini çekecek bir içeriğe sahiptir. Kitap, temel kavramları anlamak isteyenlere sağlam bir giriş sunmanın yanı sıra farklı perspektiflerden konuya yaklaşma imkânı sunarak okuyucuların çok yönlü bir bakış açısı kazanmalarını sağlamaktadır. Ayrıca din ve sekülerleşme konularını ele alırken güncel olaylara da odaklanarak okuyucunun teorik bilgilerini pratik uygulamalara dönüştürmelerine yardımcı olacaktır. Yine okuyucuya, eleştirel düşünme becerilerini geliştirme ve farklı yazarların görüşlerini değerlendirme yeteneği kazandırma açısından da önemli bir rol oynayacak niteliktedir.
Kitap, din ve sekülerleşme ilişkisine dair sadece Türkiye ile sınırlı kalmayarak dünya çapında çeşitli örnekler sunmaktadır. Ayrıca eser, modernleşme sürecinin din, dinin de modernleşme süreçleri üzerindeki etkilerini incelerken sosyolojik bir derinlik sunarak akademik alanda var olan boşlukları doldurma potansiyeline sahiptir. Bunun yanında sosyolojik teorilerin din ve sekülerleşme konularına, sekülerleşme teorilerinin de Türk toplumsal hayatına nasıl uygulandığını göstererek okuyuculara teorik çerçevelerle çalışma yeteneği kazandırmaktadır.
Abdullah Yargı, Ali Ermiş, Ayşe Taşkın Demiralay, Ayşegül Kip, Beyza Oğuz, M. Halit Ateş, Maşite Sevimli, Mehmet Emin Sarıkaya, Mustafa Özer, Münteha Çağatay, Özcan Güngör, Sevde Öztürk, Yasemin Özsoy, Yusuf Yaralıoğlu Bu kitap, her ne kadar din sosyolojisi bilimi çerçevesinde yürütülmüşse de esas olarak siyaset sosyolojisi, siyaset bilimi, tarih ve teolojinin temel konu ve argümanları bağlamında tamamlanmıştır. Gerçekte siyasal olan ile toplumsal olan iç içedir ve siyaset, doğası gereği “ilişkiseldir”. Bu ilişkisellik bağlamında hem teolojik hem düşünsel manada dinin siyasetle ilişkisi de önem arz etmektedir.
Din ve siyaset ilişkisini nasıl anlamalı? Bu, modern zamanlarda her din mensubunun, özellikle Müslümanların zihnini fazlasıyla meşgul eden bir soru(n)dur. Yaşanan siyasi, tarihî, sosyal, kültürel ve bilhassa Batı hegemonyasının etkin olduğu dönemlerde ve adalet arayışı içinde geçen zamanlarda insanların bu konuya dair soruları devam etmektedir/edecektir.
Bilindiği kadarıyla tarih boyunca geleneksel toplumlardan başlayarak bütün toplum biçimlerinde siyasal yapılanmaların din ile ilişkisi olmuştur. Bu, bazen din adamlarının doğrudan yönetme talebini ve erkini kullanma şeklinde bazen de siyasi liderlerin, din adamlarının desteğini alarak devlete ve yasaya dini meşruiyet kazandırma şeklinde işlerlik kazanmıştır. Bu tecrübeler sonucunda ortaya çıkan bazı ideolojiler ve bunların pratik sonucu olan bazı siyasal hareketler dünyanın her tarafında gündeme gelmiştir. İdeolojiler ve siyasal hareketler dünyada çözüm üretme, adına pek çok düşünce ve mücadele ortaya koyarak iddialarını ispatlama derdine düşmüşlerdir.
İşte bu kitap; siyaset ve din ilişkisini, teorik, teolojik ve tarihî temelde ele alırken siyasal ideolojiler, Türkiye'de siyasal partiler ve siyasal parti seçmenlerinin eğilimlerini tartışmıştır. Böylesi kompleks yapıda bir ilişkisellik barındıran din ve siyaset alanında akademik üretim yapmak kolay değildi ancak her şeye rağmen kitap genç akademisyenlerin cesareti, titizliği, okumaları ve geleceğe bir iz bırakma düşünceleri sayesinde vücut buldu.
Veli Urhan Kişiliğin özünü oluşturan "ben" ve "sen" kavramları ile öncelikle Leibniz'in ve İkbal'in Tanrı-evren ilişkisi üzerine olan düşüncelerinin karşılaştırılması konusunda yaptığım yüksek lisans tezi çalışmalarım sırasında karşılaştım. Leibniz'in "monadlar monadı" ile İkbal'in "mutlak ben"i kişilik sahibi olan bir Tanrı'yı anlatmak için kullanılan iki terimdir. Bu bakımdan, onların Tanrı-evren ilişkisi hakkındaki düşüncelerini anlamaya çalışırken Tanrı ve insan ile ilgili düşüncelerin bir kısmını elde etme olanağını bulmuştum. Otuz yılı aşkın olan akademik hayatım boyunca Tanrı, insan ve kişilik üzerine yapılan çalışmalarımın bir derlemesi olan bu kitaptaki denemelerin bir kısmı, katıldığım yurt içi ve yurt dışı sempozyumlarda sunulan bildiri metinlerinden bir kısmı da çeşitli dergilerde yayınlanan, özellikle çağdaş Fransız felsefesinde insan ve kişilik üzerine yazılan makalelerimden oluşmaktadır.
Ahmet Emin Seyhan, Ali Rafet Özkan, Arife Ünal Süngü, Ayhan Hıra, Bayram Ayhan, Emine Gümüş Böke, Emine Öztürk, Emine Yiğit, Erkan Perşembe, Ersin Savaş, Fatih Ulaşan, Fethi Güngör, Gülsen Sezgin Salkaya, Hayrunnisa Keklik, Mahmut Gurbet, Mahmut Üstün, Mohamadou Aboubacar Maiga, Niyazi Akyüz, Rüveyda Çınar, Sadagat Abbasova, Seçil Şenel Uzunkaya, Senem Gürkan, Şule Yüksel Arıcı, Ümran Karadeniz, Zehra Gözütok Tamdoğan, Zeynep Altuntaş Kuşkusuz bu çalışma, en eski Arkaik Çağlardan Antik Çağlara, Antik Çağlardan İlk ve Orta Çağlara ve Orta Çağlardan modern zamanlara kadar sorunsallığı tartışma götürmez bir mesele olan kadının dinî ve sosyolojik konumu ile ilgili söylenecek ne ilk ne de son sözdür ancak kadın konusuna dair söylenecek önemli bir sözdür. Çünkü kitap; toplum, din ve kadın konusuna dair söylenebilecek hemen tüm alanlara dair sözleri 25 farklı başlık altında, 28 farklı müellifin ve bilim insanının bakış açısıyla her bir müellifin titiz emekleri ve çalışmaları ile söyleyen bir kitaptır. Kitabın amacı; kadının toplumsal ve dinî konumu hakkında hem Batı hem de Doğu menşeli söylenmiş sözlerin tekrar edilmesinden ziyade ilgili konuda yeni söylenebilecek söz var mıdır ve varsa ne denilebilir ve konuya hangi farklı açıdan bakılabilir, sorularına yeni bir cevap bulmaya çalışmaktır. Çalışma boyunca uymaya çalıştığımız iki ilke oldu: Kitapta hem alanında uzman olanlara hem de genç yazarlara daha çok yer vermek ve kitaba bilimsel olmayan hiçbir şeyi dâhil etmemek. Alanda önemli bir eksiği tamamlayan faydalı bir çalışmaya imza atılmış olması ümidiyle...
• İslam Öncesi Türk Devlet Geleneğinde Kadının İdari Hayattaki Konumu
• Cahiliye Dönemi’nde Kadın
• Reformist Yahudilikte Kadının Toplumsal Konumu
• Socia et Femmina: Hristiyanlıkta Kadının Sosyal Statüsü
• İslam İnancında Kadının Konumu
• Hz. Peygamber'in Sünnetinde Kadının Konumu
• İlahi ve Beşerî Dinlerde Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet
• Kadına Yönelik Ev İçi Şiddetin Kültürel Kaynakları: Türk Atasözleri Örneği
• Klasik Dönem İslam Literatüründe Kadın ve Kadın Konulu Eserler
• İslam'da Çok Eşlilik Meselesine Yaklaşımlar
• Hadislere Göre Kadının Yönetimdeki Yeri
• Kur'an'da Kadının Statüsü
• Endülüs Arap Şiirinde Kadın Şairler ve Kadın İmgesi
• Batı Afrika Arap Şiirinde Afrikalı Kadın İmgesi
• Osmanlı Devleti'nde Toplumda ve Ekonomik Hayatta Kadın
• Şeyhülislam Hânelerinden Üç Kadının Para Vakıfları (18-19. Yüzyıllar)
• Osmanlı Taşrasında Hayırsever Kadınlar (XVIII. Yüzyılın ilk Yarısında Manisa Örneği)
• Terekelerde 19. Yüzyıl Gayrimüslim Osmanlı Kadını
• Avrupa'da Feminizm ve Dünden Bugüne Feminist Hareketler
• Batı Avrupa'da Feminizm Teorisi ve Tarihi
• Müslüman Ülkelerde Kadının Konumuna Feminist Yaklaşım
• Din ile İlişkisi Bağlamında Yeni Kadın Kimliği: Mütedeyyin Kadın
• Havle Kadın Derneği ve Reçel Blog Sitesi Örnekleminde Türkiye'de İslami Feminizmin Dünü ve Bugünü
• Erkek Akademisyenlerin Gözüyle Akademide Kadın Algısı ve Din
• Kur'an'dan Hareketle Sosyal Hayatta ve Dijital Dünyada Kadının Konumu Tartışmaları

Abdulvahap Taştan, Ali Coşkun, Emine Öztürk, Erkan Perşembe, Fatma Nur Şengül, Hacer Ayaz, Harun Geçer, İlyas Sucu, İsa Abidoğlu, Latife Kabaklı Çimen, Muhammed Tosun, Mustafa Sarmış, Nesrin Ünlü, Ramazan Bulut, Ravza Ocakdan, Sabiha Büşra Uzun, Senem Gürkan, Sümeyye Aydın Bulut, Şule Güldü, Zeynep Gülten Yılmaz Toplumsal değişme, insanlık tarihi boyunca toplumların en önemli gerçekliğidir. Değişmenin temel aktörü olarak insanın kültürel anlamda oluşturduğu maddi ve manevi bütün muhteva ve süreçler, sürekli hareketlilik içermektedir. Günümüzde teknolojik yeniliklerin kazandırdığı gelişmelere odaklı değişmelerin, bütün dünyada çok boyutlu etkileşimleri yaşanmaktadır. Toplumsal değişmeyi dinle olan etkileşimi açısından ele almak, değişmede birçok faktör olduğu gerçeğinden kopmaksızın toplumsal gerçekliği daha iyi kavramamızda yol gösterici olacaktır. Dinler önemli toplumsal değişme faktörü olarak, yayıldığı toplumlara yeni bir ruh ve dinamizm kazandırabilmektedir. Buna karşılık dinler, yeni kültürlerle temasları kapsamında ve geçen zamana bağlı yaşanan toplumsal değişmeler karşısında farklı algılanma ve yaşama konumlarıyla da görünür olmaktadırlar. Özellikle çağdaş dünyadaki konumlarıyla dinler yaşanan hızlı toplumsal değişme sürecinden yoğun şekilde etkilenmekte ve modern dünyanın seküler evreninde farklı dindarlık görüntüleri söz konusu olabilmektedir.
“Toplumsal Değişme ve Din” başlığı altında sunduğumuz bu kitabımız, “din” kurumunu etkileyen ve etkilenen konumuyla dikkate alan çalışmalardan oluşmaktadır.
Ahmet Özalp, Bilal Düzbayır, Filiz Orhan Çağlayan, Halil İbrahim Bulut, Hasan Sarı, Hilal Nur Şenol, İsa Abidoğlu, Mehmet Akgül, Mehmet Süheyl Ünal, Merve Göktepe, Mustafa Akman, Mustafa Sarmış, Mustafa Tekin, Niyazi Akyüz, Rüveyda Çınar, Tahir Dağcı Bu akademik çalışmada, Türkiye'deki dinî gruplar farklı açılardan incelenmekte, teorik ve uygulamalı araştırmalar ile güncel saha verileri elde edilerek dinî gruplarla ilgili farklı problem alanları ortaya çıkarılmaktadır.
Kitapta on beş akademik bölüm yer almaktadır. Alanlarında uzman akademisyenler, kendi bilim dallarının perspektifleri üzerinden çok önemli konuları bu araştırma kapsamında inceleme altına almaktadırlar.
Bu kitap çalışması;
• Dinî gruplara yönelik araştırmalarda mutlaka göz önünde bulundurulması gereken temel konuları,
• Günümüz Türkiye'sinde dinî grupların doğru bir analize tabi tutulabilmesi için gerekli olan tarihî süreçleri,
• Dinî gruplara üyelik biçimlerini,
• Bireysel ve cemaatsel din anlayışlarının yansımalarını,
• Dinî gruplara yönelik olumlu ve olumsuz yaklaşım biçimlerini,
• Dinî grupların birey-toplum-devlet üçgeninde yaşadıkları yapısal sorunları,
• Örgütlü dinî grupların bireysel dine doğru dönüşümlerini,
• Grup üyelerini yönlendiren sosyal psikolojik faktörleri ve bu konularla bağlantılı birçok meseleyi derinlemesine ve farklı açılardan inceleme altına almaktadır.
Bununla birlikte çalışmada; Süleymanlılar, Menzil, İskenderpaşa, Işıkçılık ve Millî Görüş grupları, katı Selefî gruplar, Kur'an İslamı, geleneksel-yeni kuşak Nurcular ve Adnan Oktar hareketi hakkında farklı perspektifler üzerinden teorik ve uygulamalı olarak sorgulamalar da bulunulmaktadır.
Hamdi Çilingir Vakıf, özünü İslam’daki sadaka ve infak anlayışından alan, tarihsel süreç içerisinde Müslümanların tecrübeleriyle gelişen ve zenginleşen, hizmet ettiği amaçlarla neredeyse hayatın bütün alanlarını kapsayan çok önemli bir müessesedir. İslam, Müslümanları bir yandan zekât, sadaka-i fıtır, öşür gibi zorunlu sadakalarla (sadaka-i vâcibe) yükümlü tutarken diğer yandan da onları nafile sadakalar (sadaka-i nâfile) konusunda teşvik etmiştir. Bu nafile sadaka türleri arasında vakıf kurumsallık, yaygınlık ve hizmet ettiği amaçlar açısından tarih içinde çok önemli bir gelişim seyri takip etmiştir. Vakıf kuran kimsenin vakfına amaç belirleme hususunda sahip olduğu özgürlük zamanla vakıflarda geniş bir amaç çeşitliliğini ortaya çıkarmıştır. Nitekim bu amaç çeşitliliği tarih çalışmalarında gayet iyi belgelenmiş ve ortaya konmuştur.
Bu kitap, vakıfta amaç konusuna farklı bir açıdan yaklaşmakta, konuyu hukuki çerçevede ele almakta ve vakfın amacına dair teorik bir çerçeve çizmeye çalışmaktadır.
Ekber Şah Ahmedi Sekülerleşme tartışmaları derinlikli bir analize tabi tutulduğunda süreç içinde ortaya çıkan “yeni” teori ve kavramların önemli bir kısmının aslında eski/klasik sekülerleşme teorisinden aşina olduğumuz konu ve yaklaşımları yeni bir bağlamda, farklı bir dil ve içerikle yeniden dolaşıma sokmaktan başka bir şey olmadığı görülebilir. Ekber Şah Ahmedi'nin doktora tezinin kitaplaştırılmış versiyonu olan elinizdeki çalışma, bu teorilerden biri olan “varoluşsal güvenlik teorisi”nin (existential security theory) eleştirel bir analizini sunarak yaşanmakta olan sürecin sekülerleşmeden ziyade “çoğulculaşma” olarak yorumlanması gerektiğini teklif ediyor. Bu hâliyle kitabın, sekülerleşme tartışmalarına bir taraftan kavramsal ve teorik boyutuyla önemli açılımlar sağlayacağını öte taraftan bu alanda yapılacak çalışmalara da bir zemin oluşturabileceğini düşünüyoruz.
Prof. Dr. Kemal Ataman
Erbakan Vakfı Genel Merkez Hanımlar Komisyonu Çalışma Grubu "Müslümanlık: namaz kılmak, Kur'an okumak, tesbih çekmekten ibaret olsaydı Eyyub el-Ensari'nin İstanbul'da ne işi vardı?" Prof. Dr. Necmettin Erbakan
M. Ali Kirman Tüm dünyada önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilen 1950'den sonra özellikle ileri düzeyde sanayileşmiş Batılı toplumlarda birçok dinî hareketin ve oluşumun ortaya çıktığı ve kısa zamanda yaygınlık kazanarak küresel bir olgu hâline dönüştüğü görülmüştür. Modernleşme/sekülerleşme sürecinde ortaya çıkan yeni ve bireysel dindarlıkları temsil eden bu hareketler, bilimsel çevrelerde özellikle din sosyolojisi literatüründe “yeni dinî hareketler” olarak adlandırılmıştır. Türk toplumunda da 1950 sonrası yaşanan demokratikleşme sürecine bağlı olarak oluşan kısmi özgürlük ortamında daha fazla görünürlük kazanan yeni dinî oluşumlar kamuoyunda sıklıkla tartışma konusu olmuş, hâlen de olmaya devam etmektedir. Yeni dinî hareketler veya cemaatler konusunda yazılan ve 2010 yılında yayımlanan ilk Türkçe telif kitap olan bu çalışma da basımını takip eden yıllarda bir yandan 1997 yılında başlayan ve bin yıl devam edeceği iddia edilen sekülerist süreçten, diğer yandan da devletine ve milletine silah doğrultan bir dinî oluşumun etkisiyle din adına estirilen rüzgârdan nasibini almıştır. Ancak zamanla değişen siyasi konjonktürün de etkisiyle özellikle akademik çevrelerde lisans ve bilhassa lisansüstü çalışmalarda büyük ilgi görmüş ve kısa zamanda ilk baskısı tükenmiştir. Bu yoğun ilgi, yazara bir yandan cesaret verirken diğer yandan da daha fazla sorumluluk yüklemiştir. Yeni baskıya duyulan ihtiyaca cevap vermek üzere gözden geçirilerek genişletilmiş olarak kamuoyunun ve akademik çevrelerin istifadesine sunulmuştur.
Zafar Iqbal, Mervyn K. Lewis Yönetim konusunu İslam iktisadı bağlamında inceleyen çok az çalışmanın yanısıra İslam'ın ve Batı'nın bu konudaki bakış açılarını karşılaştıran çalışma sayısı ise çok daha azdır. Kitap, İslam'ın temel ilkelerini, felsefesini ve yasal geleneklerini klasik ve çağdaş kaynaklarından faydalanarak ele almakta Batı'nın duruşuyla mukayese edilebilecek bir çerçeve ortaya koymaktır, islami olarak toplumsal sorgulamada az araştırılmış yönetişim konusunu modern teori ve pratikten beslenerek ve onları klasik ve modern Müslüman yorumlarla birleştirerek taze ve çağdaş bir yaklaşım getirmişlerdir.
Genel bir bakış sağlamak adına kitapta incelenen ana soru, Kur'an-ı Kerim ve sünnette belirlenen amaçlar, normlar ve değerlerin devlet mali teşkilatında konvansiyonel modelden farklılaşıp farklılaşmadığı ve farklılaşıyorsa bunun nasıl olduğudur, Bu bağlamda analiz edilen konular arasında adalet teorileri, vergilendirme, bütçe açıkları, islami finansman modları, kamu ve özel hesap verebilirlik ve yolsuzluklar yer almaktadır, Bu eşsiz ve son derece yenilikçi kitap, İslam iktisadı, kamu politikası, bankacılık ve Asya ve Orta Doğu çalışmalarına ilgi duyanlar için güçlü bir kaynak olacaktır.
Mervan Selçuk, Şakir Görmüş Müslümanların zekâtla olan irtibatı gün geçtikçe azalmış ve neredeyse kopma noktasına gelmiştir. Zekâtı aslına uygun olarak hesaplayıp, hak edenlere ulaştıranların sayısında azalma olduğu görülmektedir. İslam ülkelerinin sahip olduğu zekât potansiyeli kolaylıkla gelir dağılımındaki bozuklukları ve fakirlik problemini ortadan kaldırabilecekken, zekâtın günümüzde yeterince kurumsallaşamaması birçok sosyo-ekonomik problemin ortaya çıkmasına ve mevcut problemlerle etkili bir mücadele yapılamamasına neden olmaktadır. Hz. Peygamberin (s.a.v.) sünnetinde olduğu gibi devlet otoritesi altında ve cebrî bir şekilde toplanıp dağıtılamasa da başta Malezya, Endonezya ve Pakistan gibi ülkelerde devlet destekli olarak zekâtın kurumsal bir yapıda uygulanmaya çalışıldığı görülmektedir. Bu çalışmada, zekâtın kurumsal bir yapıda uygulandığı ülkeler hakkında bilgiler verilmiş ve karşılaştırmalı olarak bu zekât kurumları incelenmiştir. Bu bilgiler ışığında, mevcut yasal ve kurumsal yapıları da göz önüne alarak, Türkiye'de modern anlamda uygulanabilir bir zekât kurumu için model oluşturulmuştur.