Yeniçağ Tarihi \ 1-1
Vecihi Sefa Fuat Hekimoğlu Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlığına kavuşmuş olan Kazakistan, 2.724.900 km2'lik yüz ölçümü ile bağımsız Türk devletleri arasında en büyük topraklara sahip olan cumhuriyettir. Kazak Türklerinin bağımsızlığa giden yolu çok zorlu mücadeleler neticesinde gerçekleşmiştir.
15. asırda tarih sahnesine çıkışlarının ardından sürekli olarak varlık mücadelesi vermek zorunda kalan Kazak halkı, asırlar boyunca büyük felaketler geçirmiştir. Kalmuk ve Cungar akınları sebebiyle büyük katliam yaşanan Kazak bozkırları, kendi iç birliğini sağlayamadığı için Rusya’nın himayesine girmek zorunda kalmıştır. Ancak bu himaye yüz yıl içinde tüm Kazak ülkesinin Çarlık Rusya orduları tarafından işgali ile sonuçlanmıştı. Bağımsızlık ve egemenliğini canından aziz bilen Kazak Türkleri bu esareti asla kabullenmemiş ve iki asır boyunca 300'den fazla ayaklanma çıkarmıştı. Bu isyanlar, ağır ateşli silahlarla teçhiz edilmiş Rus orduları tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. 18. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına ve Birinci Dünya Savaşı yıllarına kadar devam eden bu ayaklanmalar, Kazak Türklerinin, içindeki bağımsızlık ruhunu canlı tutmakla birlikte binlerce insanını kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. Bolşevik Devriminden sonra Çarlık idaresine son verilmesi ve Sovyet yönetiminin kurulması da Kazakların kaderinde bir değişiklik meydan getirmemişti. 20. asrın 20'li ve 30'lu yıllarında yaşanan açlık felaketleri milyonlarca Kazak Türkünün hayatını kaybetmesiyle neticelenmişti. Tarih boyunca dünya sahnesinden birçok ulus yaşadıkları felaketlere bağlı olarak silinerek yok olmuştur. Ancak Kazak Türkleri yüzyıllarca yaşanan bunca felakete dayanabilmiş ve 21. asırda bağımsız dünyadaki yerini almıştır.
Bu eserde 18. ve 19. asırlarda Kazak Türklerinin Moğol istilalarına karşı mücadeleleri, Rusya'nın Kazak Bozkırlarını işgali ve ardından Rus egemenliğine karşı Kazak halkının gerçekleştirmiş olduğu ayaklanmalar hakkında bilgiler verilmektedir.
Mehmet Ali Karaman Hiçbir tarihî vaka bir anda şekillenmez. Vakalar mutlaka bir sürecin sonucunda açığa çıkar. 31 Mart gibi son derece önemli bir olay da elbette bu tanıma dâhildir. 31 Mart'ın da temellerini, devleti bu olaylar silsilesine götüren süreç içinde aramak en doğru yaklaşımdır. Bu yüzden mevcut çalışmanın 19. yüzyıl dönüşüm ve demokratikleşme hamleleri çerçevesinde ele alınması gerekir.
Bu çalışma, olayların birden çok sebebi olma düsturu ve mutlaka bir süreç dâhilinde gerçekleştiği yaklaşımı içerisinde 1909 yılında gerçekleşen 31 Mart hadisesinin sebeplerini bir asırdan daha fazla bir süre öncesinden başlayarak arayan bir araştırma niteliğindedir. Osmanlı Devleti'nin içerisinde bulunduğu durum ve devleti dönüştürme eğiliminde olan padişah, asker ve bürokratların bu süreç içerisinde yaptıkları hassas hamleler ile dâhili ve harici diyaloglar ele alınmıştır. Çalışmada 31 Mart ile alakalı çok sayıda arşiv vesikası başta olmak üzere gazete haberleri, hatıratlar ile dönemin çeşitli kaynakları değerlendirilmiştir.
Ayfer Özçelik, Bahadır Duman, Celal Şimşek, Çağdaş Yüksel, Engin Aslan, Ercan Haytoğlu, Erhan Ateş, Erim Konakçı, Etem Dönmez, Fadime Sözaldı Dağ, Fulya Dedeoğlu, Gülseren Mutlu, Güney Çeğin, H. Tolga Candur, İbrahim Balık, Kamuran Şimşek, M. Ayşem Sezgin, Mehmet Ali Ünal, Muhammed Dağ, Murat Türk, Mustafa Beyazıt, Nezahat Belen, Ömer Faruk Özkul, Ömür Yazıcı Özdemir, Pınar Savaş Yavuzçehre, Saim Cirtil, Seda Yolaç Nennioğlu, Selda Özgün Cirtil, Serhat Özbey, Sevil Gözübüyük, Umut Karabulut, Yasemin Avcı 20. yüzyıl başlarına kadar uzanan Denizli yereline dair çalışmaların günümüze değin oluşturduğu ciddi bir birikim söz konusudur. Bu kitapla hedeflenen, 2021 yılından geriye bakarak Denizli’ye dair yapılmış çalışmaların oluşturduğu birikimi tespit etmek ve değerlendirmektir. Şüphesiz Denizli sosyal bilim çalışmalarının sınırı bu kitabın içeriğini fersah fersah aşmaktadır. Kitapta tarih bilimi merkeze alınarak tarihin en çok ilişki kurduğu ve yardımlaştığı arkeoloji, sanat tarihi ve sosyoloji gibi alanlar incelemeye dâhil edilmiştir.
Kitapta; tarih öncesinden günümüze değin Denizli tarihini ele alan çalışmalar tespit edilmiş, değerlendirilmiş ve irdelenmiştir. Beş bölüme dağılmış otuz makaleden oluşan kitapta, makaleler başlıca iki grup hâlinde planlanmıştır. Birinci grup yazılarda, ilgili döneme ilişkin literatür tespit edilerek kaynakça oluşturulmuş ve oluşturulan bu kaynakça; yazarlar, yayım tarihleri, yayın türleri gibi hususlar çerçevesinde nicel olarak değerlendirilmiştir. Böylelikle farklı devirlere ait eserleri derli toplu görme imkânı doğduğu gibi dönemleri kendi arasında mukayese etme fırsatı da yakalanmıştır. Literatür değerlendirme yazıları, kitabın ikinci grup makalelerini oluşturmaktadır. Değerlendirme yazıları yazarların uzmanlık alanlarına göre kaleme alınmış, bu yazılarda ilgili döneme ilişkin genel ya da tematik başlıklar seçilmiştir. Yazarlar ilgili konudaki literatürü değerlendirerek alandaki eksiklikleri, boşlukları tespit etmeye çalışmışlardır. Denizli’ye dair bilgi birikimimizin tespiti, tahlili ve kritiği şüphesiz yeni yapılacak çalışmalar için hayati bir öneme sahip olup yol gösterici ve rehberlik edici bir özellik taşır.
Mesut Hakkı Caşın Hiçbir savaş; kendisini hazırlayan tarihsel, siyasal, etnik, dinsel, ekonomik, kültürel ve ticari çıkarların oluşturduğu çok katmanlı birikimden bağımsız anlaşılamaz.
Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı isimli bu eser; İkinci Dünya Savaşı'nın görünür olanın ötesinde yer alan iç içe geçmiş karmaşık nedenlerini gün ışığına çıkarmanın peşine düşerken ekonomik ve siyasal krizlerin totaliter rejimlerin güçlenmesine etkisinin arka planını da girift nedenleriyle birlikte mercek altına almaktadır.
Ayrıca yirminci yüzyılın en kanlı çarpışması olarak İkinci Dünya Savaşı'nın sebep ve sonuçlarını seksen yıl sonra yeniden gözden geçirirken aynı zamanda seksen yıl sonraki sorunlarla karmaşık bağına da ışık tutarak günümüz dünyasındaki güç ilişkilerinin sıcak ve soğuk savaş potansiyelini anlamamızı sağlamaktadır.
Kitapta yer verilen belge niteliğindeki binlerce fotoğraf ise hem savaşa dair araç ve mühimmatı hem de savaşın dehşetini ve yıkıcılığını bir belgesel film niteliğiyle hafızalara kazıyacaktır.
Sefa Alp Nüfus defterlerinde şahısların isim, yaş, eşkâl, meslek, meşguliyet, fiziki özellik, varsa lakap ve benzerine dair önemli bilgiler bulunmaktadır. Temettuat defterlerinde hane (ev) esas alınmış olup, bu hanelerin reisi olan vergi mükelle¬finin ismi, mesleği, sahip olduğu/kiralayıp ektiği tarla, bağ, bahçe, beslediği küçükbaş/büyükbaş hayvanlarının cinsiyle (inek, keçi, merkep vb.) sayıları, menkul ve gayrimenkullerinden bir yıl içinde elde ettiği kazancı, bunların yanı sıra imamlık, kiracılık, çobanlık, amelelik ve hizmetkârlıktan sağladığı gelirler, bir yıl içinde mükellef hane reisinin ödediği vergi miktarı belirtilmektedir.
Abdullah Taha İmamoğlu, Ali Benli, Asım Cüneyd Koksal, Berat Açıl, Fatih Usluer, Halil İbrahim Kaygısız, Harun Kuşlu, Haşan Umut, Muhammed Usame Onuş, Müstakim Arıcı, Özgür Kavak, Pehlul Düzenli, Sami Arslan, Seyfullah Efe, Tuba Nur Saraçoğlu Koleksiyon çalışmalarında son yıllarda meydana gelen artışa ciddi bir katkı sunan Osmanlı Kitap Kültürü: Cârullah Efendi Kütüphanesi ve Derkenar Notları, Osmanlı kitap kültürünün yazma boyutunu ele aldı. Eserde, Cârullah Efendi Koleksiyonunda yer alan yazmalar üzerinde bulunan derkenar notlan tahlil edilerek kitap, kütüphane, koleksiyon, koleksiyoner, yazar, okur gibi kitap kültürünün farklı boyutlarına dair sorulara cevaplar üretilmeye çalışıldı.
Bu çalışma, birçok açıdan ilkleri barındırıyor. Öncelikle kitap kültürü ve yazma kitap kültürü çalışmalarında ilk defa bir koleksiyonun tamamı inceleme konusu edildi, ikinci olarak ilk defa derkenar notlarının da kitap kültürü çalışmalarında çok önemli veriler sunabileceği, "hürde” bilginin "hurda” addedilmemesi gerektiği gösterildi. Kitabın hiç şüphesiz en önemli katkısı, hakkında neredeyse hiçbir bilgi bulunmayan Cârullah Efendi gibi çok kıymetli bir âlim, müderris, kadı, kütüphaneci ve bibliyofilin ilim âlemine layıkıyla tanıtılmış olmasıdır.
İbrahim Ethem Atnur Bu çalışma, Resi-i Cumhur Gazi Mustfa Kemal Paşa’nın Erzurum ve Kars’taki incelemelerini ve tabii olarak 1924 Erzurum depreminin ortaya çıkardığı büyük sorunların onun önderliğinde çözülmesini el almaktadır. Gazi’nin önderlik yeteneği ve çelik disiplini ile bir buçuk ayı dahi doldurmayan bir sürede inşaatlar bitirilerek felaketzedeler evlerine yerleştirilmiş, kışın kapıda olduğu bir dönemde halk büyük bir tehlikeden kurtarılmıştır. Dönemin kayıtlarına yansıyan bilgiler ışığında, Gazi’nin müthiş bir özveriyle çalıştığı ve yaptıkları ile Türk Milletine nasıl “Ata” olduğu çok net bir şekilde gözükmektedir.
Mehmet Ziya Sanayi Tarihi (Tarih-i Sanayi) “İhtifalci” Mehmed Ziya Bey’in kaleme aldığı sanayinin doğuşunu, antik medeniyetlerden önce İslâm medeniyetine, oradan da Batı medeniyetine geçiş macerasını bir Osmanlı aydının gözlemiyle anlatan, Osmanlı Devleti’nin sanayi ve teknoloji tarihini merak edip öğrenmek isteyen herkesin kütüphanesinde bulundurması gereken bir başvuru kitabı. Mehmet Ziya Bey, yaşadığı dönemde İstanbul'da zor şartlar altındaki halkın moralini düzeltmek, kendine güvenini artırmak için Türk tarihinin önemli olayları veya kişileri için birçok ihtifaller düzenlemiştir.