Uluslararası İlişkilere Giriş \ 1-2
Baybarshan Ali Kazancı, Burak Güneş, Canan Kışlalıoğlu, Çağrı Emin Demirbaş, Elif Şahin, Hülya Küçük Bayraktar, İnan Akdağ, Lütfi Tutuş, Mustafa Türk, Onur Yıldırım, Samet Zenginoğlu, Selçuk Efe Küçükkambak, Selin Dinçer, Veli Ercan Çetintürk, Veysel Babahanoğlu, Zeynep Deniz Altınsoy Bu kitabın amacı, 21. yüzyılda güncel tartışmalar ve gelişmeler ışında küreselleşme olgusunu ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel bakış açıları esasında değerlendirmektir. Küreselleşme kavramının sosyal bilimlerde tek bir tanımla tanımlanamıyor oluşu, ona ve farklı boyutlarına anlam yükleyenlerin yeni fikir ve değerlendirmelerini görmek adına önem arz etmektedir. Bu açıdan küreselleşme olgusu üzerine literatürde ne kadar çalışma olursa olsun; her biri kendi zamanında konjonktürel gelişmeler noktasında özeldir. Bu kitabın farkı ise çağımızda meydana gelen yeni gelişmeler ile birlikte yorumlanan küreselleşme olgusunun sistem içinde yeniden okumalarını sunmaktadır. Çalışmada, Türkiye'nin farklı üniversitelerinden birbirinden değerli ve alanında uzman akademisyenler, bu okumaları bilimsel bakış açılarıyla harmanlayarak bir panorama sunmaya çalışmışlardır. Bölüm yazarı akademisyen hocalarımız, küreselleşmenin kavramsal, olgu, olay ve tarihsel çerçevesinin güncel analizlerinin yanı sıra küreselleşmeyle özdeşleşen “ulus devlet, kimlik, kültür, iktisat, güç, yoksulluk, eşitsizlik, yeni toplumsal hareketler, uluslararası hukuk, güvenlik, terörizm, özgürlük, insan hakları, yerel yönetimler, çevre sorunları” gibi konulara odaklanmaktadırlar. Bu editoryal kitap çalışmasında, bütün bu konuların ve uzantılarının, objektif bakış açılarının yanı sıra net bir akışla ortaya konulması konusu da nihai hedef olmuştur. Alan açısından oldukça kıymetli ve güncel analizlerin okuyuculara sunulduğu bu kitabı; Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılında, yeni nesillere ve okuyucularına, Türk akademiyasının bir armağanı olarak sunmaktan kıvanç duyarız.
Eda Tutak 21. yüzyıl, denizlerin ve okyanusların çağıdır. Bu çağda, güçlü donanmalara ve etkin deniz ticaret filolarına sahip olmak, devletlerin uluslararası ilişkilerdeki yerini belirleyen en önemli unsurlardandır. Dr. Eda TUTAK tarafından kaleme alınan bu kitapta; denizlerin ve deniz gücünün 21. yüzyılda değişen önemi ile dünyada önemli deniz gücüne sahip devletlerin deniz stratejileri incelenmiş ve Türkiye'nin 21. yüzyıldaki deniz gücü ile deniz stratejisi askerî ve ekonomik boyutlarıyla analiz edilmiştir. 21. Yüzyılda Türkiye'nin Deniz Stratejisi, literatüre önemli katkı sağlayacak değerli bir çalışmadır.
Prof. Dr. Gökhan KOÇER

Konuya uzak birisi, üç tarafı mavi sularla çevrili bir yarımada ülkesi konumundaki Türkiye'de deniz gücü alanında geniş bir akademik literatürün olduğunu düşünebilir. Oysa gerçek hiç de öyle değildir. Neyse ki Eda TUTAK gibi denizlerin ve deniz gücünü geliştirmenin önemini kavramış, son derece donanımlı ve vizyoner akademisyenlerimiz de var. Onların büyük emekleriyle oluşturdukları literatür, yeni nesillerin deniz uygarlığı konusunda farkındalıklarının artacağı ve bu sayede denizci millet, denizci devlet hedefine ulaşacağı noktasında umut var olmamızı sağlıyor.
Doç. Dr. Cenk ÖZGEN
Ahmet Can Kevser, Ahmet Çağrı Azman, Aşkım Beste Özdoğan, Atakan Orğan, Aydın Güven, Başak Nur Bedir, Bawer Kazanççı, Bekir Yıldız, Beyza Nur Yıldız, Cansel Özel, Cemil Samet Polat, Dilara Edman, Doğukan Aktürk, Duygu Kutlu, Elif Yıldız, Erzan Aktar, Fatma Rabia Şen, Hasibe Talaş, Hilal Gizem Öztürk, İpek M. H. Şahin, Kübra Paydaş, Melih Tayyip Kırtay, Mustafa Şahan, Özlem Bilgin, Ruken Başduvar, Semih Erdoğdu, Sena Beyza İmat, Seren Önal, Sümeyye Melek Teke, Tolga Batkitar, Yonca Demir, Zeynel Abidin Binici, Zinnet Arıcı Bilgi Çağında Mekânın Sahibi Kim Olacak?
Uzun zamandır duyuyoruz: Türkiye dünyada ilk 10 ekonomi arasında olacak. Bu; meydan okuyan bir hedef! Nasıl olacak peki bu? Bu kitabın en temel savı şudur: Eğer bu ülke ilk 10’a girmek istiyorsa beşeri sermayesini (“human capital”) yükseltmelidir; İnsani Gelişim Endeksi (İGE) ve İyi Yönetişim kriterlerini gerçekleştirerek, eğitim, adalet, iş ahlakı, toplumsal barışma vb. hususlarda kendini tedavi ederek yükselmelidir.
Sizce İGE’de kaçıncıyız?
Biz İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nin genç yazarları olarak bir mücadeleye giriştik; bu projeyi, gençlere “sonuç odaklı-ezbere dayanmayan-fayda üreten” eğitim ve sorumluluk verilince, onların daha erkenden sisteme girerek, sisteme gençlik aşısı yapabileceğini göstermek için yaptık.
15-45 yaş aralığını ana hedef kitlesi seçen bu kitap; uzayı keşfetmiyor ama uzayın amansız önemini vurguluyor!
Uluslararası İlişkiler perspektifinden teknolojik dönüşüm, yumuşak güç çözümlemeleri, popüler kültür, küresel raporlar, dijital medya, ekonomik yansımalar ve mental sağlık konuları kitabın ana başlıklarını oluşturmaktadır.
Fatma Altınbaş Modern şehirlerde pek çoğumuz sabah kahvemizi Kenya’dan gelen kahve taneleriyle, İtalya’dan gelen espresso makinesiyle hazırlıyor, Bulgaristan’dan gelen reçeli, Mısır’dan gelen buğdaylarla üretilmiş ekmeğimize sürüyor, Bangladeş’te üretilmiş, Fransız malı kıyafetimizi giyip, Çin’de üretilmiş cep telefonumuzla epostalarımıza bakıp, Almanya’da üretilmiş arabamıza ya da belediye otobüsüne binerek, radyoda çalan Küba şarkıları eşliğinde, Japon, Hint, Meksika, Suriye restoranlarının önünden geçiyoruz.
İnternet sayesinde cep telefonlarımız ya da bilgisayarlarımızdan uluslararası gazeteleri okuyabiliyor, uluslararası piyasaları takip edip, kur hareketlerini anlık olarak izleyebiliyoruz. Akşam eve döndüğümüzde Amerikan dizileri ve talk - showları izliyoruz. Günlük yaşamımıza etkiyen her şey, yerel hayatlarımıza dünyanın dört bir yanından sızıyor ve biz buna küreselleşme diyoruz.
Peki küreselleşme gerçek mi? Nereye gidiyor? İşte bu soruların cevabını bu kitapta arıyoruz...
Hasan Ali Karasar - Hasan Kanbolat Avrasya coğrafyasında stratejik düşünce kültürü Mezopotamya, Anadolu, Eski Yunan, Çin, Hint, İran, Moğol, Türk, Rus medeniyetlerinin etkileri ile çok köklü bir geçmişe sahiptir. Ortak özellikleri, belki de, hemen hepsinde “emperyal” bir tarihin izlerinin bulunmasıdır. İkinci bir ortak özellik ise stratejik düşüncenin “devletin bekası” ve “farklı kültürleri yönetme” motifleri ile bir tekâmül geçirmesidir.

Bu çalışmanın özelliklerinden biri coğrafi olarak dev bir mekânı temsil eden Avrasya genelinde dengeli bir temsilin sağlanmış olmasıdır. Bölümlerde göreceğiniz üzere Sırbistan, Ermenistan, Gürcistan, Ukrayna, Rusya, Türkiye, İran, Bulgaristan, Azerbaycan, Türkistan (Orta Asya) ve Belarus düşünce kuruluşları ve kültürleri hakkında detaylı analizler sunulmaktadır. Çalışmanın ikinci özelliği ise bu ulusal ve bölgesel odaklı yazıların aynı zamanda tematik çerçevelerinin de bulunmasıdır. Bu tematik çerçeveler arasında; sivil toplum gelişimi, kültürel parametreler, düşünce kuruluşlarının sınıflandırılması sorunsalı, uzmanlaşan kuruluşlar, “doğuran düşünce kuruluşları,” kamudaki stratejik yönetim süreçleri, bölgesel ve küresel iletişim ağlarında düşünce kuruluşlarının rolleri, güvenlik sektöründeki düşünce kuruluşları, “renkli devrimler” sırasında düşünce kuruluşlarının oynadıkları roller, iktisadi sahada faaliyet gösteren düşünce kuruluşlarının karar alma mekanizmalarındaki etkileri, demokratikleşme ve sivil toplum stratejilerinde düşünce kuruluşları gibi başlıkları bulabileceksiniz.
John M. Hobson John M. Hobson, tarih boyunca çoğu uluslararası teorinin Avrupa merkezciliğin çeşitli biçimlerine gömülü olduğunu iddia etmektedir. Uluslararası teori, devletler arası ilişkilere dair değerden arınmış ve evrenselci teoriler üretmek yerine Batı medeniyetini dünya siyasetinin öznesi ve ideal normatif referansı olarak kutlayan ve savunan analizler sunmaktadır. Hobson ayrıca Edward Said'in Avrupa merkezcilik ve oryantalizm kavramlarına anlayışlı bir eleştiri getirerek Avrupa merkezciliğin emperyalist veya anti emperyalist olabilen farklı biçimler aldığını ortaya koymakta ve bunların 1760'tan bu yana uluslararası teoride nasıl yol aldığını göstermektedir. Bu nedenle kitap, uluslararası ilişkiler akademisyenlerinin yanı sıra siyaset bilimi/siyaset teorisi, ekonomi politik/uluslararası ekonomi politik, coğrafya, kültür ve edebiyat çalışmaları, sosyoloji ve en önemlisi antropoloji disiplinlerinde Avrupa merkezciliği ile ilgilenen herkese hitap etmektedir.

Hobson'ın uluslararası teorinin yalnızca Avrupa merkezci bir dünya siyaseti anlayışı inşa ettiğine dair güçlü iddiası, hem ana akım hem de eleştirel görüşlere sahip teorisyenler için önemli bir meydan okumayı temsil etmektedir. Hobson'ın sunduğu geniş entelektüel tarihçe ışığında bu kitap, farklı okuyucu kitlelerinin ilgisini çekecektir.
BRIAN C SCHMIDT, Carleton Üniversitesi

Uluslararası ilişkiler akademisyenlerini entelektüel miraslarının Avrupa merkezci ön yargılarına karşı duyarlı olmaya davet eden, Batı uluslararası teorisinin ustaca ve kışkırtıcı bir tarihçesi. Bu önemli ve dikkatlice gerekçelendirilmiş kitap, hepimize, araştırmalarımızın ahlaki ve etik sonuçlarını yeniden incelememiz için bir çağrı niteliğindedir.
J. N. TICKNER, Southern California Üniversitesi

John M. Hobson'ın, Immanuel Kant'tan Adam Smith'e ve Hans Morgenthau'ya kadar uzanan ve yazılarıyla Batı uluslararası teorisine bugünkü şeklini veren uzun düşünürler silsilesinin; iddialı, araştırmacı ve geniş kapsamlı eleştirisi, bir güç gösterisi niteliğindedir. Hobson, sadece alanın ısrarla Avrupa merkezci örgütlenmesine işaret etmekle kalmıyor; aynı zamanda oryantalizm ve Avrupa merkezciliğin çeşitleri arasında genellikle çağdaş analizlerde eksik olan önemli ayrımlar yapmayı da başarıyor. Postkolonyal uluslararası teori çalışmalarına bugüne kadar yapılmış en iyi katkılardan birini temsil eden bu kitaptan tüm“dünya siyaseti” öğrencileri faydalanacaktır.
DIPESH CHAKRABARTY, Chicago Üniversitesi
Leonard J. SWIDLER, Reuven FIRESTONE, Mehmet ESGİN , Kenan ÇETİNKAYA Birlikte yaşama kültürü ve diyalog, huzurlu bir toplumun oluşmasında hayati rol oynayan olgulardır. Asırlar boyunca kendi geleneğimizde ve kültürümüzde yaşattığımız bu değerleri, yirmi birinci yüzyılda yeni okumalarla tekrar hatırlamalıyız. Bunu yaparken de birlikte yaşamanın genel esaslarından birisi olarak karşıdakini de dinlemeli ve onun da birlikte yaşama ilişkin neler düşündüğünü anlamaya çalışmalıyız.
Bu kitabı, işte bu açıdan düşünebilirsiniz. Beş farklı geçmişe sahip akademisyenin, birlikte yaşama ve diyaloğa dair kıymetli makalelerini bir araya getirdik. Katolik, Anglikan, Yahudi ve Müslüman bakış açılarıyla birlikte yaşama, önyargılar ve diyalog meselelerini ele alan elinizdeki kitap, Türkiye'deki diyalog ve birlikte yaşama kültürüne entelektüel düzeyde katkı yapmayı amaçlıyor.
Ahmet Ceylan, Ahmet İlkay Ceyhan, Armağan Ozturk, Ayşe Yarar, Burak Samih Gulboy, Cağlar Ozer, Cansu Arısoy Gedik, Cenk Ozgen, Cumhur Kartal Yıldız, Deniz Tansi, Eren Alper Yılmaz, Fahri Erenel, Fikret Birdişli, Gamze Helvacıkoylu, Guney Ferhat Batı, Hasret Comak, Haydar Cakmak, Huseyin Yeltin, Mehmet Babacan, Mustafa Cakır, Mustafa Nail Alkan, Nazif Mandacı, Oğuzhan Goksel, Oğuzhan Manioğlu, Oncel Sencerman, Ozan Ormeci, Segah Tekin, Serdar Cukur, Serdar Yılmaz, Serhan Unal, Sezgin Mercan, Sina Kısacık, Şebnem Udum, Temmuz Yiğit Bezmez Doç. Dr. Ozan Örmeci ve Doç. Dr. Eren Alper Yılmaz'ın editörlüğünü yaptıkları bu özel çalışmada, Türk dış politikasının farklı konularında uzmanlaşan duayen akademisyenler ile birlikte genç akademisyenler ve akademisyen adaylarının “Cumhuriyet'in 100. yılında nasıl bir dış politika?" sorusuna verdikleri yanıtları okuyabileceksiniz.
Eserin, Cumhuriyetimizin 100. yılını taçlandırmak adına iyi niyetli bir çaba olarak değerlendirilmesi ve genç akademisyenlere, araştırmacılara rehber olması dileğiyle...
Metin Çelik BM Şartı md. 2/1'de “Örgüt, tüm üyelerin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulmuştur” denilmektedir. Bu ifade 1945 sonrası kurulan yeni uluslararası sistemin anayasası hüviyetindeki BM Şartı'nda örgütün ve dolayısıyla uluslararası sistemin devletlerin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulduğunu belirtmekte, böylece egemen eşitlik ilkesi sistemin kurucu unsuru hâline gelmektedir. Ancak egemen eşitlik ilkesinin BM Şartı, uluslararası antlaşmalar ve uluslararası hukuk kararlarından müteşekkil teorik muhtevasına karşılık uluslararası pratikler aksini göstermektedir, yani ilkenin teorisi ile pratiği örtüşmemektedir. Bu teori-pratik uyuşmazlığı akla şu soruları getirmektedir:
Egemen eşitlik bir aksiyom olarak kabul edilebilir mi? Egemen eşitlik bir aksiyom ise, bu aksiyom realite tarafından kabul edilmekte midir? Yoksa egemen eşitlik aksiyomu kâğıt üzerinde kalan bir ilke olup, realitede farklı mı işliyor? Eğer ilkenin teorisi ile pratiği örtüşmüyorsa, bu ilke neden var? Neden temel uluslararası antlaşmalarda, hukuki metinlerde ve hukuk doktrininde bu ilkeden ısrarla bahsediliyor? Bir şey hem var hem de yok olamayacağına göre, o hâlde egemen eşitlik ilkesinin mahiyeti nedir?
Kitapta bu sorulara cevap aranmaktadır.
Elif Gürdal Limon Diplomasi, iletişim ve teknoloji üçgeninde oluşan dijital diplomasi uluslararası ilişkilerde nasıl bir güç dayanağı hâline gelebilir? Bu kitap, hegemonik bir dünya düzeninde devletler arası ilişkileri yorumlarken bunu teknoloji ile bağdaştırmış ve bu soruya yanıt aramıştır. Dünya kamuoyunun fikri, devletlerin kararlarını ve geleceklerini etkilemektedir. Kamu diplomasisi de bu farkındalığın bir sonucu olarak devletlerin yabancı halkların fikirlerine ve kanaatlerine sırt çeviremeyeceklerini göstermektedir. Kamu diplomasisi, gelişen iletişim teknolojileri sayesinde kendine münhasır bir hâl alan dijital diplomasiye kapı açmış ve devletler arası ilişkiler, dijital iletişim teknolojilerinden etkilenir olmuştur. Hegemonya analizi yapılırken de bunu dijital iletişim teknolojileri ile bağdaştırmak bu özgün kitabı ortaya çıkarmıştır. Uluslararası ilişkilerde en çok tartışılan konular, güç ve düzen anlayışı etrafında gezmektedir. Hegemon aktörün bu düzenin sağlayıcısı ve sürdürücüsü olarak sorumlulukları ve ayrıcalıkları vardır. Bunun için de gücünü meşrulaştırması gerekmektedir. Dijital diplomasi dünyanın birbirine bağlantılılığındaki bu muazzam seviyede uluslararası ilişkilere etki edebilecek her aktör için gücün meşrulaştırılmasında en uygun araçlardandır. Hegemonya, kamu diplomasisi ve dijital diplomasiyi tüm boyutları ile ele alan bu kitaptan istifade etmeniz ve keyif almanız dileğiyle...
Hüsmen Akdeniz Türk-Amerikan ilişkilerinin çeyrek milenyuma yaklaşan bir geçmişi vardır. İkili ilişkilerin tarihi, çökmekte olan bir büyük güç ile yükselmekte olan bir büyük gücün bir başka deyişle “Anka Kuşu’nun inişe geçtiği”, Amerikan kartalının ise Roma İmparatorluğu'nun yerini almak üzere havalandığı bir dönemden günümüze kadar uzanan bir süreci kapsamaktadır. Bu nedenle ilişkilerin en önemli niteliğini, güçteki eşitsizlik olgusu oluşturmaktadır.
Bu kitap, bir taraftan farklı güç kategorisindeki ilişkilerde uygulanacak strateji ve politikalara yönelik istatistiksel analiz destekli bir yöntem önermekte ve Uluslararası İlişkiler çalışanlarına ve öğrencilerine bir model sunmaktadır. Böylece eşit olmayan güçlerin birbirlerine karşı uygulayabilecekleri strateji ve politikalara ışık tutmaktır.
Diğer taraftan kitap, ilk diplomatik ilişki kuruluşundan günümüze Türk-Amerikan ilişkilerindeki olaylar, olgular, krizler, uygulanan strateji ve politikaların kısa tarihçesini de hatırlamaya ve giderek bir satranç oyununa dönüşen ikili ilişkilerin çözümlemesine ilişkin ipuçları vermek suretiyle tüm okuyuculara da yararlı olmayı umut etmektedir.
Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel'in ifadesiyle kitap, yalnızca Türk-Amerikan ilişkilerini “güç ve çıkar” temelinde değerlendirmekle kalmayıp ''küresel bir başat güç” ile “orta güçte bir ülke” arasındaki ilişki modeline kuramsal bir çözümleme de sunmayı amaçlamaktadır.
Aslıhan Özler, Ayşe Güneş, Betül Bardak Tunç, Betül Metin, Betül Sülükoğlu, Burak Tayyip Şahin, Burçin Demirbilek, Çağlar Ezikoğlu, Fatma Gül, Halil Yarar, Oğuz Apaydın Bu kitap, Asya'dan Afrika'ya; Akdeniz'den Ortadoğu'ya dünyanın farklı coğrafyalarındaki az gelişmiş ülkelerin siyasetlerine dair temel incelemeler yaparak, özellikle bu ülkelerin siyasi tarihlerine ve siyasi sorunlarına dair Türkçe literatürdeki akademik çalışmalar açısından var olan boşluğu doldurmayı amaç edinmektedir. Kitabın temel iskeletini oluşturan bu çalışmaların sonucunda az gelişmişliğin sadece iktisadi perspektiften açıklanabilecek bir olgu olmadığı gerçeğine ulaşılmaktadır. Farklı ülkelerin siyasi tarihlerinden günümüze değin karşılaşmış oldukları siyasi sorunlar aynı zamanda doğrudan doğruya o ülkelerin az gelişmişliği ile bağlantılıdır. Çalışmaya konu olan ülkelerde yaşanan istikrarsızlıklar, siyasi çalkantılar, etnik çatışmalar, iç savaşlar gibi birçok sorun alanları aynı zamanda o ülkelerin geri kalmışlığının da en bariz neticeleri olarak saptanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, bu kolektif çalışmanın var oluş sebebi az gelişmişlik ve siyaset arasındaki bağa dair literatüre yeni bir soluk katmak ve lisans seviyesi başta olmak üzere birçok öğrenciye kaynak kitap olarak kullanabilecekleri bir eser ortaya çıkarmaktır.
Peter Haugen Dünya tarihinde kişisel rehberiniz şimdi güncellendi!
Dünya tarihine dair daha fazla bilginiz olmasını mı istiyorsunuz, bu özlü rehber dünyayı bugünkü haline getiren tüm önemli oyuncuları ve olayları ayrıntılarıyla açık bir biçimde izah ediyor. İnsanlık tarihinin bütününü ele alan bu kapsamlı kaynak, yirmi birinci yüzyıldaki dünyanın nasıl vücuda geldiği hususunda size bir fikir vererek, dinden bilime, oradan sanata ve savaşa kadar her alandaki önemli gelişmelere ışık tutuyor.
Geçmişle bağlantı kurmaya başlayın Neandertaller ile karşılaşır, Homer’e yönelir, Atlantis’i yükseltir ve Firavunları mumyayla korurken çağlara ad verin.
Sayılarla güç kazanın eski medeniyetlerden bugünün küresel topluluğuna kadar gelen büyümenin izlerini sürün ve toplumları başarıya veya başarısızlığa götüren faktörleri keşfedin.
Düşüncenin etkisini keşfedin dinin çıkışı, felsefenin kökleri, bilimin gelişimi ve hislerimiz ve inançlarımızın bizi nasıl sürekli olarak yeniden tanımladığını anlamaya çalışın.

Savaşın küresel sonuçlarını anlayın Grekler ve Romalılar ile ata binerek, süvarilerle birlikte silahlanarak, hendek kazarak, insanların modern savaşlar başlatmada tuttukları yolları izleyin.
Önderler ve düzeni sarsanlarla; büyük liderler, cesur devrimciler, acımasız titanlar ve adı duyulmamış kahramanlarla tanışın.
Yirmi birinci yüzyılın önemli olaylarını; 11 Eylül ile Afganistan ve Irak savaşları, iklim değişikliği, Katrina Kasırgası ve Çin, Hindistan ve Brezilya’nın ekonomik yükselişini inceleyin.
Kitabı açın ve
• Tarihin detaylı bir değerlendirmesini
• Dünya dinlerinin gelişimini
• İncil’den Haklar Bildirisi’ne kadar başlıca tarihi belgelerin değerlendirmesini
• Yazının ve resmin icadını
• Dünyayı kökten değiştiren bilimsel gelişmeleri
• Dünyayı değiştiren insanların ve dünyanın değiştirdiği insanların özlü biyografilerini
• Dünya geçmişindeki unutulmaz on tarihi inceleyin.
Abdullah Sayın, Akın Kiren, Akın Sağıroğlu, Alaettin Sevim, Ali Bilgin Varlık, Alperen Kürşad Zengin, Arzu Yorkan, Aslı Okay Toprak, Aylin Çelik Turan, Ayşe Gülce Uygun, Begüm Doğrusöz, Bekir Evin, Belma Engin Güder, Betül Özyılmaz Kiraz, Burak Şakir Şeker, Canan Özge Eğri, Cemal Kakışım, Cemre Pekcan, Cihat Yaycı, Çağla Arslan Bozkuş, Çiğdem Pekar, Çiğdem Sofuoğlu, Dimitrios Ioannidis, Dinçer Bayer, Doğan Şafak Polat, Dora Uzkesici, Ece Barutçu, Emete Gözügüzelli, Emin Abbasov, Emine Kılıçaslan, Emre Çıtak, Erdoğan Mert, Ergun Mengi, Erkan Akdoğan, Erkan Zan, Esra Ballı, Esra Toz, Fahri Erenel, Ferda Özer, Feride Yılmaz, Furkan Yıldız, Gökhan Yılmaz, Gülşah Özdemir, Hakan Çetinoğlu, Hande Sapmaz, Hanife Bıdırdı, Hasret Çomak, Hatice Nur Germir, Hüseyin Çelik, Hüseyin Gençer, Ioannis E. Kotoulas, Ioannis Th. Mazis, Işıl Demirtaş, İ. Melih Baş, İbrahim Akın, İbrahim Arslan, İlhan Aras, İsmail Hakkı Elçi, Konstantinos Gogos, Kübra Deren Ekici, Levent Uzunçıbuk, Markos I. Troulis, Mehlika Özlem Ultan, Mehmet Şahin, Melis Atasoy, Mesut Şöhret, Mine Yılmazer, Muhammed Emin Kocaman, Murad Duzcu, Murat Koray, Murat Pınar, Mustafa Kaymakçı, Mustafa Oktay Alnıak, Müge Manga, Nejat Doğan, Neslihan Özkerim Güner, Nurettin Taşar, Nuri Gökhan Toprak, Oğuz Taner Hacıfazlıoğlu, Oktay Bingöl, Özkan Gönül, Pelin Dikmen Yıldız, Sadullah Özel, Sami Kiraz, Serdar Altun, Serdar Çukur, Serpil Bardakçı Tosun, Sezai Özçelik, Sina Kısacık, Soner Karagül, Soyalp Tamçelik, Şengül G. Aydıngün, Tarık Demir, Volkan Tatar, Yunus Karaağaç, Zeynep Erhan Bulut, Zuhal Mert Uzuner Ege Denizi, Karadeniz ile Akdeniz arasında İstanbul ve Çanakkale boğazları ile birlikte önemli bir suyolunu oluşturmaktadır. Bu suyolunu kullanan tüm ülkeler için Ege Denizi, jeopolitik ve jeostratejik önemini korumaktadır. Yarı kapalı bir deniz olması nedeniyle Ege Denizi’nde istikrar odaklı politikaların üretilmesi ve izlenmesi önem kazanmaktadır. Bu suretle, Ege Denizi’nin barış ve istikrara örnek teşkil etmesi ve bunun devam ettirilmesi, bölge ve dünya barışına çok katkı sağlayacaktır. Deniz güvenliğinin ve istikrarının her zamankinden daha fazla önem kazandığı bu dönemde; Ege Denizi’nde kıyıdaş ülkeler arasında karşılıklı güvenin tesis edilmesi ve sürdürülmesi, tarafların, Uluslararası Antlaşma ve Sözleşme hükümlerine uyması ile mümkündür.
Ergün Köksoy Bu kitap, ülkelerin uluslararası ilişkilerinin ve iletişimlerinin aldığı yeni formu tanımlayan kamu diplomasisini ve kamu diplomasisi için de bir değişim ve dönüşüm unsuru olan dijitalleşmeyi ve bağlantılı konuları incelemeyi amaçlamaktadır. Kitapta, birbiriyle ilişkili ve kamu diplomasisini merkeze alacak şekilde; uluslararası ilişkiler, diplomasi, kamu diplomasisi, dijitalleşme, dijital diplomasi ve dijital kamu diplomasisi kavramları ve olguları ele alınmıştır. Çalışma kapsamında; Türkiye kamu diplomasisinin; güncel yaklaşımına, gelişimine, aktörlerine ve uygulamalarına değinilmiş, Türkiye kamu diplomasisi üzerine genel değerlendirmeler yapılmış ve söz konusu diplomasinin gelişmeye açık alanları konusunda önerilerde bulunulmuştur. Kitap, bu hâliyle kamu diplomasisini güncel bir perspektifle ele almayı, geleneksel kamu diplomasisi ile dijital kamu diplomasisi arasında bir köprü görevi üstlenmeyi amaçlamaktadır.
Emete Gözügüzelli Deniz hukuku; üzerinde bulunan nüfus, ekonomik niteliği ve bağlı olduğu devlet ana karası gibi özelliklerle şekillenir. Deniz hukukunda iyi olan devletler, dünya politikasını şekillendiren güçtedirler. Başka bir ifadeyle, politik manada oyun kurucudurlar. Unutulmamalıdır ki deniz hukukunun kodifikasyon çalışmalarına dair harcanan emek, köklü bir geçmişe dayanmaktadır. Elbette deniz hukukuna dair kamu hukukunun politikalarına şekil verecek detayları sunmak, devlet yetkisinde ve otoritesinde olan bir iştir ve deniz sınırlarının resmî olarak ortaya konması, tek bir alana dayalı olarak ortaya konamayacak kadar mühimdir. Bu doğrultuda Hukuki ve Teknik Bakış Açısıyla Uluslararası Deniz Hukuku isimli bu kitap, deniz hukukuna dair teknik ve teorik bilgileri ortaya koyarken bir yandan da uluslararası içtihat hukukundan faydalanarak çeşitli izahatlarda bulunmaktadır. Kitapta formüller ve çizelgeler, geometrik ifadeler kullanılarak Mavi Vatan üzerinde büyük etkisi bulunan deniz hukuku alan çalışmalarına katkıda bulunulmaya çalışılmıştır.
İrfan Sancak Türkiye'de özellikle son yıllarda II. Abdülhamid dönemini konu edinen çok sayıda eser yazılmış olsa da bu kitap, dönemi uluslararası ilişkiler disiplinine ait bir kavram olan kamu diplomasisi bağlamında ele alan ilk çalışmadır. Kitapta öncelikle bugün uluslararası ilişkilerde yaygın bir kullanım alanı olan kamu diplomasisinin daha o dönemde II. Abdülhamid tarafından öneminin fark edildiği ve bu alanda birçok faaliyetin gerçekleştirilmiş olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda II. Abdülhamid'in Osmanlı coğrafyası dışındaki Müslümanlara yönelik yürüttüğü faaliyetlerin, çoğu zaman iddia edildiği gibi Panislamist politikanın araçları değil Osmanlı Devleti'nin bekasını merkeze alan yumuşak güce dayalı kamu diplomasisi faaliyetleri olduğu savunulmaktadır. Temelde akademik bir eser olan bu kitap gerek konusu gerekse de kullanılan sade dil ile özellikle tarihe ve uluslararası ilişkilere meraklı akademi dışı okuyucuların da ilgi duyabilecekleri bir niteliktedir.
Özden Özlü Globalization's impact has redefined international relations by reshaping strategies, actors, and methods across sectors. Governments no longer wield sole authority; NGOs and corporations engage in global affairs, addressing political, economic, and cultural disparities. "The Conceptual Convergence Between International Public Relations and Public Diplomacy" illuminates this evolving communication landscape, offering insights for practitioners, scholars, and students. Exploring strategies, practices, and challenges, the book delves into historical roots, theoretical frameworks, and contemporary cases, showcasing the intertwining of international public relations and public diplomacy. This fosters a profound understanding of intricate dynamics shaping the global landscape. Amid evolving times, effective communication's role in nurturing understanding, trust, and cooperation remains pivotal. A vital resource for navigating international public relations and diplomacy intricacies, the book contributes to a harmonious, interconnected world.
Aykut Bedük İşletme literatürüne kazandırılan “Karşılaştırmalı İşletme-Yönetim Terimleri Sözlüğü” alanında var olan boşluğu önemli ölçüde doldurabilecek bir eser niteliğindedir. Özellikle ALES ve KPSS sınavlarına hazırlanan İşletme, İktisat, Kamu yönetimi Uluslararası ilişkiler, Pazarlama ve benzeri programlarda okuyan ya da bu programlardan mezun olmuş olan ön lisans ve lisans öğrencileri için aynı zamanda yüksek lisans, doktora sınavlarına girecekler için de önemli bir başvuru kaynağıdır.
Muhammet Savaş Kafkasyalı Kelimelerin iradesi yoktur. Nereye ve hangi anlama gideceklerine kendileri karar veremez. Bu yüzden kelimeler anlama gelmez veya gitmez, insanlar kelimeleri istedikleri anlama getirirler. Bizler de kelimelerin doğuşunu tam olarak bilemesek de gelişine bakarak onları istedikleri anlama getirenlerin hem maksadını, muradını hem de zihin yapısını anlamaya çalışırız. Bir eylemi, bir nesneyi veya bir hissi ifade etmesi için kullanılan kelime, zamanla gereken hassasiyeti göstermemekten, onu muhafaza etme lüzumunu kavrayamamaktan yahut kasıtlı olarak başka anlamlara getirilir. Bu sebepledir ki bir kelimenin sergüzeşti, o kelime ile ifade edilmeye çalışılanı anlamaya, ifade edenin düşüncelerini hatta bazen amacını veya niyetini dahi anlamaya yarayabilmektedir.
Getirilmiş anlamları sorgulamadan kullanmak, getirenlere gönüllü mahkûm ve tabi olmak demektir. Getirenlerin kurguladığı ve kurduğu sisteme mahkûm olmamak için bu sistemi inşa eden zihniyeti anlamak şarttır. Bir sistemi inşa etmiş zihniyetin yapı taşları kelimelerdir ve evvela bu kelimeleri anlamak icap eder.
Muhammet Savaş Kafkasyalı Kelimelerin iradesi yoktur. Nereye ve hangi anlama gideceklerine kendileri karar veremez. Bu yüzden kelimeler anlama gelmez veya gitmez, insanlar kelimeleri istedikleri anlama getirirler. Bizler de kelimelerin doğuşunu tam olarak bilemesek de kökenine bakarak onları istedikleri anlama getirenlerin hem maksadını, muradını hem de zihin yapısını anlamaya çalışırız.
Bir eylemi, bir nesneyi veya bir hissi ifade etmesi için kullanılan kelime, zamanla gereken hassasiyeti göstermemekten, onu muhafaza etme lüzumunu kavrayamamaktan ötürü yahut kasıtlı olarak başka anlamlara getirilir. Bu sebepledir ki, bir kelimenin sergüzeşti, o kelime ile ifade edileni ve anlatılanı anlamaya, söyleyenin düşüncelerini hatta bazen amacını veya niyetini dahi anlamaya yarayabilmektedir.
Kelimeleri, getirilmiş anlamları sorgulamadan kullanmak, getirenlere gönüllü mahkûm ve tâbi olmak demektir. Getirenlerin kurguladığı ve kurduğu sisteme mahkûm olmamak için bu sistemi inşa eden zihniyeti anlamak şarttır. Bir sistemi inşa etmiş zihniyetin yapı taşları kelimelerdir ve evvelâ bu kelimeleri anlamak icap eder.
Anastassia Bugday, Başar Baysal, Buğra Sarı, Gözde Turan, İsmail Erkam Sula, Mine Nur Küçük, Neslihan Dikmen Alsancak, Onur Erpul Uluslararası İlişkiler, küresel siyasetin işleyişini çeşitli düşünce geleneklerinden, analiz düzeylerinden ve kuramlardan yararlanarak anlamayı ve açıklamayı amaçlayan bir akademik disiplindir. Disiplinin doğuşundan bu yana birçok farklı kuram ortaya çıkmış; bu kuramlar, açıklamalarında belirli olayların nedenlerini ortaya koymayı ve çeşitli olay ve olguları kendi içerisinde tutarlı iddialara sahip bir düşünsel çerçeve sunarak açıklamayı amaçlamıştır. Farklı Uluslararası İlişkiler kuramları, iddia ve varsayımlarını birtakım temel kavramlar üzerine inşa etmektedir. Nitekim kavramlar, sosyal dünyanın anlaşılmasını ve açıklanmasını kolaylaştıran araçlardır. Bu yönleriyle kavramların Uluslararası İlişkiler disiplinindeki kuramların birbirleri ile etkileşimini de şekillendiren temel işlevleri vardır.
Bu kitap, Uluslararası İlişkiler kuramlarının farklı iddia ve varsayımlarının, disiplinde kullanılan çeşitli temel kavramlar üzerinden karşılaştırılmasına yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır. Uluslararası ilişkiler kuramlarının iddia ve varsayımlarındaki farklılıklar, sadece ampirik düzeyde uluslararası ilişkilerde hangi aktörlere (devlet, devlet dışı, uluslararası örgütler, liderler vs.) veya konulara (askerî, ekonomik, kültürel vs.) odaklandıkları üzerinden değil, meta kuramsal düzeyde ontolojik, epistemolojik ve metodolojik ön kabullerinden de kaynaklanmaktadır. Kitap, çoğulcu bir yaklaşımla hazırlanmış; meta kuramsal olarak farklılık arz eden ana akım ve eleştirel Uluslararası İlişkiler kuram ve yaklaşımlarının temel kavramları nasıl tanımladıklarını ele almıştır.
Kitabın her bölümünde, Uluslararası İlişkiler disiplininin temelinde yer alan bilim ve yöntem, kuram ve pratik ilişkisi, uluslararası, güç, devlet, yapı, anarşi, hegemonya, savaş ve barış kavramlarının anlamları, farklı Uluslararası İlişkiler kuramlarının bu kavramlara bakış açısı üzerinden tartışılarak açıklanmaktadır. Bu yönüyle kitap hem bir karşılaştırmalı uluslararası ilişkiler kuramları kitabı hem de bir temel uluslararası ilişkiler kavramları kitabıdır.
Oğuz Kaymakçı Dünya ekonomisi her geçen gün artan oran ve önemde küreselleşen bir yapı kazanmaktadır. Bu yapının yansıması olarak makro planda ülkeler hızlı bir transformasyon sürecine girerken, ulusal ve/veya uluslararası şirketler açısından da farklı yöntem, yaklaşım ve felsefelerle bu akım içerisinde varlıklarını koruma-sürdürme mücadelesi verildiği görülmektedir. Ülkelerin ve şirketlerin bu yeni dönemde bölünme ya da entegrasyon tavrıyla bu dönemi karşılamaktadırlar. Bu karşılama devresinde ortaya çıkan tartışma konularının on kısım olarak ele alındığı çalışma, özellikle iktisadi küreselleşme temelinde yaşananları alanında uzman akademisyenlerin kaleminden anlatmaktadır. Bu on kısım; ulus-devlet, değişim ve birey, yeni ekonomi, e-dünya, küresel sermaye hareketleri ve krizler, fakirlik ve eşitsizlik, piyasa, firma ve rekabet, STK/NGO ile küresel ve bölgesel diğer etkiler başlıkları altında verilen yirmi dokuz makaleden oluşmaktadır. Kitapta yer alan makaleler çok sayıda tablo ve şekil yardımıyla yalın anlatımlı ve açık hâle getirilmiştir. Çalışmanın başta iktisadi ve idari bilimler fakülteleri olmak üzere küreselleşme etkisi yaşayan tüm alanlar için kaynak nitelik taşıyabilecek niteliktedir.
Ferhat Tekin Teritoryal sınırlar, sosyal bilim geleneği içinde 1990'ların başına kadar coğrafya ve uluslararası ilişkiler disiplininin konusu olarak görüldü ve incelendi. Sosyoloji, bir bilim olarak ortaya çıkışından 1990'lı yıllara kadar sınırlara ilgi duymadı ya da sınırları görmezden geldi. Oysa hem teritoryal sınırlar hem de onlara dair hemen her söylem, sembol ve uygulama dolaylı ya da dolaysız olarak toplumla ilgilidir. Zira modern anlamda sınırlar, toplumun bir taraftan başladığı diğer taraftan da bittiği sosyopolitik mekânlar olarak kodlanır. Bir başka ifadeyle aslında modern toplum, daha önce hiç olmadığı kadar hem toprakla (teritorya) hem de sınırlarla ilişkili olarak inşa edilmiştir. Neredeyse bütün teritoryal sınırlar vatandaşlarına bir ulusal kültür ve kimlik algısı dayatır. Bu bakımdan sınırlar toprak üzerine işaretlendiği kadar insanların zihinlerine de çizilir. Bazen toprağa çizilen sınırların insanların zihinlerinde veya kültürlerinde tam bir karşılığı olmayabilir. Bu durumda teritoryal sınırlar büyük ölçüde etkisiz ama bir o kadar da yaralayıcı olabilmektedir. Her hâlükârda sınırdaki yaşam ve kültür; geçişkenliğe, engelleyiciliğe ve diğer birçok açıdan ilginç sosyolojik ilişki biçimlerine yol açabilmektedir.
Bu kitapta sınır, sosyolojik bir perspektiften ele alınarak onun bir taraftan ulus devlet, ulusal türdeşlik ve kültür açısından ne ifade ettiği ve nasıl işlevler üstlendiği; diğer taraftan da sınırın, sınır insanları ve sınır toplulukları tarafından nasıl algılandığı dolayısıyla da sınır kültürünün şekillenmesinde nasıl rol oynadığı ele alınmaktadır.
Colin FLINT, Peter J. TAYLOR, Pearson Çok hızlı değişen günümüz dünyasında süreklilik ve süreksizlikleri anlaşılır kılmak, sağlam bir odak noktası ile birlikte esneklik de gerektiriyor. ColinFlint ve Peter J. Taylor entelektüel açıklık, titizlik ve vizyonlarıyla bu entelektüel gerekliliği karşılayacak bir metin ortaya koyuyorlar. Flint ve Taylor, küresel düzeyde deneyimlediğimiz değişimleri dünya-sistemleri çerçevesinde bir teorik bağlama yerleştirerek, politik şiddetten terörizme, çevre felaketlerinden emperyalizme, ekonomik eşitsizliklerden dışlayıcı ve köktenci milliyetçi ve dini politikalara, toplumsal cinsiyetten kentlerin küresel politikalara etkisine kadar çok sayıda sorunu doğrudan ele alıyor ve bizlere farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Siyasi Coğrafya: Dünya-ekonomisi, Ulus-devlet ve Yerellik, başta uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, siyasi coğrafya ve ilişkili alanlarda çalışanlar ve öğrenciler olmak üzere dünya politikasının işleyişini geleneksel ve alışılmış bakış açılarından farklı bir tarihsel ve coğrafi çerçevede anlamlandırmaya çalışan herkese temel bir metin sunmaktadır.
Muhammet Savaş Kafkasyalı Modern Uluslararası Sistem ele alındığında, iki açıdan sorun söz konusu olabilmektedir:
1) Uluslararası sorunlar. Modern Uluslararası Sistemin işleyişi sırasında ortaya çıkan ve sistemin işleyişine uymadığı için adına sorun denen, çözümünün sisteme uygun hâle getirmek olduğu kabul edilen durumlar. Modern Uluslararası Sistemin sorun-çözüm tanımlaması ya da kabulü çerçevesindeki sorunlar.
2) Sistemik sorunlar. Modern Uluslararası Sistemin işleyişinin ürettiği ya da sistemin işleyişinde ortaya çıkan sorunlar.
Biz bir üçüncü durumdan bahsedip bu durumun da incelemesini yapmak gerektiğini düşünmekteyiz. Mevcut literatürde bu üçüncü tür sorun üzerine herhangi bir inceleme olmadığı gibi sorun olarak dahi kabul edilmemektedir.
3) Bir sorun olarak Modern Uluslararası Sistem. Yapısı ve işleyişi itibariyle Modern Uluslararası Sistemin bizatihi kendisinin sorun oluşu.

Considering the Modern International System, there can be two problems:
1) International problems. Situations that arise during the operation of the Modern International System and which are called problems because they do not comply with the operation of the system for which solutions that are suitable for the system are generated. Problems within the framework of the Modern International System's definition or acceptance of problem-solution.
2) Systemic problems. Problems generated by the operation of the Modern International System or arising in the operation of the system.
We think that it is necessary to talk about a third situation and examine it. In the current literature, there is no examination of this third type of problem and it is not even considered as a problem.
3) The Modern International System as a problem. Due to its structure and functioning, the Modern International System itself is a problem.
Bilal Karabulut Strateji kavramı, yüzyıllardır karar alma mekanizmaları içindeki en önemli yapı taşlarından biri olmuştur. Yöntem ve taktik gibi kavramlarla sıklıkla karıştırılan strateji olgusu, temelde etkili düşünebilme becerisidir. Stratejinin bu temel özelliği, sosyal bilimlerin hemen her alanında kullanılan bir kavram hâline gelmesinin en önemli sebebidir. Çünkü bir ticari işletmenin, siyasi partinin, askerî kurumun ya da devletin başarılı olabilmesi için her şeyden önce stratejik düşünebilme yeteneğine sahip karar alıcıların liderliklerine ihtiyaçları vardır. Bu bağlamda strateji, “başarıya ulaşmadaki düşünsel yol haritası” şeklinde de kavramsallaştırılabilir.
"Strateji" ve "jepolitik" olguları, yazılı ve görsel basında sıklıkla karşılaştığımız hemen her kesim tarafından sıklıkla kullanılan kavramlardır. Bu kavramların ne anlama geldiği ve birbirleri ile benzerlikleri veya farklılıklarının ne olduğu tam olarak idrak edilemediği için ülkemizde bu konuda yaygın bir kavram kargaşası yaşanmaktadır. Bu kitap, alandaki önemli bir boşluğu doldurmakta ve yirmiden fazla üniversitede ana ders kitabı olarak okutulmaktadır. Strateji ve jeopolitik olgularıyla ilgili kavramsal haritalar, tarihsel süreçler, temel düşünürler ve teoriler, bu kitapta kapsamlı bir şekilde analiz edilmektedir.
Hasan Ali KARASAR, Hasan KANBOLAT The culture of strategic thinking in Eurasia has very deep roots in history -under the influence of Chinese, Indian, Persian, Mesopotamian, Anatolian, Ancient Greek, Mongolian, Turkish and Russian civilizations.
Their common characteristic seems to be the existence of an “imperial” past. Another common pattern in all of them is that the strategic thinking in these civilizations had evolved with the motives of “ruling different cultures” and “survival of the state”.
In designing the book, we have tried to have a balanced representation of the gigantic Eurasian geography with significant thematic frames.
To this end, we have included articles about the think-tanks and detailed analyses about the strategic thinking cultures of Eurasian countries like Serbia, Armenia, Georgia, Ukraine, Turkey, Russia, Islamic Republic of Iran, Bulgaria, Azerbaijan, Turkestan (Central Asia: Turkmenistan, Uzbekistan, Kazakhstan, Kyrgyzstan, Tajikistan) and Belarus. As to the thematic frames, topics like development of civil society, cultural parameters, the question of the categorization of think-tanks, specialization and experts, “think-tanks which are giving birth to others,” strategic management procedures in the public sphere, the roles played by the think-tanks at the regional and global communications networks, security sector think-tanks, the roles played by the think-tanks during the “colored revolutions,” the influences of think-tanks operating in economics sector over the decision making mechanisms, think-tanks in transition to democracy and civil society strategies” were included.
Şuay Nilhan Açıkalın İçinde yaşadığımız yüzyılın ve uluslararası sistemin, buna dayalı olarak diplomasinin değişen doğasını anlamak ve anlamlandırmak konusunda henüz adı konulmamış birçok yeniliğin mevcut olduğunu düşünüyorum. Bu kitabın, Türk-Alman ilişkileri özelinde dünya siyasetini, farklı ve yeni bir bakış açısı ve yaklaşım olan “lider diplomasisi” ile yeniden değerlendirmek ve düşünmek için ipuçları sağlayacağına inanıyorum.
Ahmet Ateş, Ali Gök, Ayşe Dilek Öğretir Özçelik, Çağla Mavruk, Esra Sezer, Fulya Köksoy, İlknur Şebnem Öztemel, Kemal Gökçay, Kemal Olçar, Levent Ersin Orallı, Mehmet Halil Mustafa Bektaş, Melek Özlem Ayas, Muhammet Cemal Şahinoğlu, Muhammet Mağat, Muzaffer Ercan Yılmaz, Nurcan Ceyhan, Seçkin Baykal, Serdar Çukur, Sezai Özçelik, Sezgin Kaya, Vildan Meydan, Zeynep Arıöz Uluslararası ilişkilerde çatışma olgusu, dün ve bugün olduğu gibi yarın da olmaya devam edecektir. Ayrıca tamamen yok edilmesi mümkün olmadığı gibi arzu edilen bir durum da olmayabilir. Çatışma, bazen bir rahatsızlığın göstergesidir ve bu rahatsızlık iyi okunursa sorunun altta yatan nedenleri üzerine yapıcı girişimler devreye konulabilir. Bazen de çatışma, daha adil ve kalıcı ilişkiler oluşturmanın bir aracı olabilir. Ancak çatışmanın bu olumlu fonksiyonları, uluslararası çatışmaların son derece yıkıcı olabileceği gerçeğini de ortadan kaldırmaz. Özellikle modern silah teknolojisinin gelişmesine paralel olarak savaşların yıkıcılığının son derece arttığı ve kitle imha silahlarının insanlığın tümünü tehdit ettiği günümüz dünyasında uluslararası çatışmalar, tarihte hiç olmadığı kadar riskli bir hâle gelmiştir.
Bu sebeple uluslararası çatışmaların barışçıl yollarla çözülmesi ve sorunların minimuma indirilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Bu çalışma da işte böylesi bir anlayışla kaleme alınmıştır. Çalışmada; görüşme, arabuluculuk ya da yargısal yöntemler gibi klasik çatışma çözüm yöntemlerinin yanı sıra, çatışmacı paradigmanın değişimini hedef alan çok sayıda yeni ve alternatif yöntem de irdelenmiştir. Çalışmanın, daha barışçıl bir dünyaya katkı sunması dileğiyle…
Emete Gözügüzelli “Denize hâkim olan cihana hâkim olur”.
Barbaros Hayreddin Paşa (1478-1546)

İnsanlık tarihi, denizler ve okyanuslar olmadan düşünülemez. Okyanuslar ya da denizler, dünyada hâkimiyet kurma stratejilerinin kalbidir. Daha da ötesi, devletlerin kaderlerini etkileyen alanlardır.
Devletlerin büyük stratejileri için önemli olan deniz hukuku, uluslararası kamu hukukunun bir parçası olarak son 20 yıldır artan önemiyle bugün dünya üzerinde önemini hissettiren bir konuma gelmiştir. Deniz hukukunun artan önemi, daha çok kıyı devletlerinin örtüşen talepleri sonrasında kimi zaman savaşın eşiğine varabilecek kadar yükselen gerginlikler yaşanıyor olmasından kaynaklanmaktadır.
Türkiye'nin, dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi Akdeniz, Adalar Denizi veya Karadeniz'de kendi deniz yetki alanlarını belirleme ve egemen haklarını talep etme hakkı, tamamen deniz hukukunun oluşturduğu örf ve âdet hukukundan kaynaklanmaktadır. Akdeniz'deki problemler de deniz hukuku prensiplerini yok sayan Yunanistan gibi ülkelerin tutumları ile daha net görülmektedir.
Bu eser, Türk deniz yetki alanlarında verilen mücadelenin bilimsel zeminde ilerletilmesi adına gerçekleştirilen çalışmalara katkı sağlamak için kaleme alınmıştır. Türk deniz yetki alanlarının kamu hukuku boyutu kritiktir ve dış politikada birincil önemdedir.
Hukuksal ve teknik rejimin kurulmasına dair atılacak adımlarda başlangıç niteliği taşıyan bu eseri, ilgi duyan herkesin heyecan ve merakla okuması temennisiyle…
Selma Yakut Bu çalışma insani müdahale ve koruma sorumluluğu yaklaşımlarının bir uluslararası hukuk normu haline gelip gelmediği meşruiyet bağlamında ele alınmıştır. Bu çalışma insan güvenliğini garantileyeceği düşünülen insani amaçlı müdahale hakkının kabulüne giden yola ışık tutmayı; devlet içi çatışmalarda ağır insan hakları ihlallerine, göçe, katliama ve kötü yaşam koşullarında yaşamaya maruz bırakılan insanların yaşadığı büyük acıların çözümsüzlüğün kökenlerini ele almayı, mevcut durumda gelinen noktayı anlamayı ve çözüm önerilerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda literatüre katkı sağlamak umulmaktadır.
James Gerber Uluslararası iktisadın hem makro hem de mikro ögelerini kapsayan, alanın tüm konularını analitik bir yaklaşımla ele alan Uluslararası İktisat kitabının en güçlü yönü, konuların anlatımında çok sayıda ve ilginç örnekten yararlanmasıdır. Bu örnekler, Güney Kore’de karşılaştırmalı üstünlüğün zaman içindeki sektörel değişiminden, çocuk iş gücüne, ticaret anlaşmazlıklarındaki çevre problemlerinden, geleneksel şifacıların fikrî mülkiyet haklarına, döviz piyasasının niteliklerinden, Latin Amerika’daki borç krizlerine kadar çok zengin bir içeriği sunmaktadır. Böylece kitap, iktisat öğrencilerinin yanı sıra konuya ilgi duyan fakat farklı dallarda uzmanlaşanlar için de yararlı ve ulaşılabilir olmaktadır. Ayrıca kitabın önemli bir kısmı, dünyanın çeşitli bölgelerindeki gelişmekte olan ülkelerin uyguladığı ticaret politikaları ile sanayileşme politikaları arasındaki bağlantılara ayrılmıştır. Bu bölümler, Türkiye’nin deneyimine aşina olan öğrencilerin ve ilgili diğer insanların bakışını genişletecek, eğitimcilerin yararlanabileceği seçenekleri artıracak ve benzer örneklerle karşılaştırmalar yapılmasına imkân sağlayacaktır.

Meltem Bostancı Medya ve iletişim çalışmaları özellikle son 20 yılda toplumsal bilimlerin her alanını etkileyen bir niteliğe sahip olmuştur. Kitap çalışmamız da bu gerçeğin ışığında ortaya çıkmıştır. Bu açıdan bakıldığında eser, “Uluslararası İletişim” ve “Uluslararası Politika” alanlarıyla yakın ilişki içindedir. Disiplinlerarası çalışma perspektifinde bütünlüklü bir bakış açısı oluşturularak güncel konular ele alınmıştır. Uluslararası kamuoyunu ilgilendirmenin ötesinde, Türkiye'yi de yakından ilgilendiren olgu ve olaylara odaklanma çabası ön plandadır. Türkiye'nin yakın coğrafyasında yaşanan gelişmeler, Ortadoğu'nun uluslararası politika açısından önemi, Suriye sorunu, sığınmacı meselesi, Avrupa Birliği'nin göç meselesine yaklaşımı ve göç sorununu güvenlik sorununa indirgemesi, sınırlarında olağanüstü güvenlik önlemleri alması gibi konular kitabın “Uluslararası Politika” bölümünde yer almaktadır. “Uluslararası İletişim” bölümünde ise, en etkili yumuşak güç unsuru olarak değerlendirilebilecek “kültür” olgusu, kültür diplomasisi bağlamında ele alınmıştır. Ayrıca barış gazeteciliği, El Cezire'nin uluslararası medya ortamındaki konumlanışı, Soğuk Savaş sonrasında uygulanan neoliberal politikaların medya ortamını nasıl dönüştürdüğüne dair yapılan analizler de bu eserin konuları arasındadır.
Yeldar Barış Kalkan “Realizm”, gerçekçilik anlamına gelmektedir ve entelektüel hayatın çeşitli alanlarında çok farklı akım ve görüşlerin kendilerini adlandırmak için kullandığı bir kavramdır. Uluslararası İlişkiler disiplininde ise “Realizm”, ilk olarak Edward Hallett Carr, Hans Joachim Morgenthau ve Reinhold Niebuhr gibi teorisyenler tarafından ortaya koyulan bir teorik yaklaşımdır. Realizm, Uluslararası İlişkiler disiplininin gerek oluşum gerekse gelişim sürecinde entelektüel anlamda itici bir güç olmuş, disiplinin sahip olduğu entelektüel dinamizm ve teorik çeşitlilik Realizm ekseninde günümüze dek süregelmiştir. Uluslararası İlişkiler tarihi bir anlamda Realizm’in tarihidir. Uluslararası İlişkiler alanı üzerine yapılan bir çalışmanın Realizm’i göz ardı etmesi mümkün değildir. Eleştiri, şerh, olumsuzlama veya reddiye söz konusu olabilir ama Uluslararası İlişkiler disiplinini Realizm olmadan düşünmek olanaksızdır.
Paul R. Viotti - Mark V. Kauppi Doğumu, diğer sosyal bilimler disiplinlerine nazaran daha geç bir döneme tekabül eden Uluslararası İlişkiler disiplini, özellikle bünyesinde vuku bulan büyük tartışmalar (great debates) hasebiyle oldukça parçalı bir yapı arz ediyormuş görünümü vermektedir. Buna mukabil disiplinin bahse konu parçalı ve sürekli tartışmaya sebebiyet veren yapısı, aynı zamanda onun ve onunla iştigal edenlerin teorik düzlemdeki verimliliklerini de yansıtmaktadır. Yine de bırakınız disiplinin ontolojisi, epistemolojisi ve metodolojisi üzerine odaklanan tartışmaları, disiplinin mevcut adının üzerinde bile bir oydaşmanın sağlanamayışı ve “uluslararası” sıfatının günümüz küresel ilişkilerini yansıtmaktan aciz olduğu yorumları; yalnızca Uluslararası İlişkiler’i öğrenmeye çalışan öğrenciler nezdinde değil, aynı zamanda disipline mensup akademisyenler için de Uluslararası İlişkiler’in kavranması zor bir araştırma alanı olduğu algısını güçlendirmektedir. Dolayısıyla disipline dair kuramsal çalışmaları sistematik olarak ve gündemdeki teorik yaklaşımları ve tartışmaları da yalın bir şekilde ele alan çalışmalara duyulan ihtiyaç, özellikle Türkiye gibi Uluslararası İlişkiler’in çevresi ülkelerde günden güne artmaktadır. Bu noktadan hareketle elinizdeki naçizane çalışma, böylesi bir ihtiyacın doldurulma çabasıdır.
Paul R. Viotti, Mark V. Kauppi “Uluslararası İlişkiler ve Dünya Siyaseti kitabında; günümüz uluslararası ilişkilerinin tüm tema, eğilim ve konuları geniş kapsamlı, aynı zamanda da çok ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. Bu etkileyici eserin beşinci basımını, dünya siyasetiyle ilgilenen herkese şiddetle tavsiye ederim.”
Bruce Hoffman, Georgetown Üniversitesi

Yazarların akademisyen ve uygulamacı olarak deneyimlerine dayanan Uluslararası İlişkiler ve Dünya Siyaseti, alanın yetkin bir çalışmasını yaparak günümüz ve gelecekteki sorunları incelemek için uygulamaya yönelik yollar sunar. Eserin bu beşinci basımı, geçerliliğini hiç kaybetmeyen bir mesele olarak bireylerin; teori, tarih, coğrafya ve daha fazlasını, küreselleşmiş bir dünyada siyaset olgusunu kavramak için kullanmalarına odaklanmak amacıyla tamamen yeniden yazılmıştır. İster dünya siyasetinde aktör olsunlar ister küresel ekonomiye katılımcı ya da sadece haberleri takip etsinler, Uluslararası İlişkiler ve Dünya Siyaseti kitabını okuyanlar, yalnızca alandaki temel kavramlara tam anlamıyla hâkim olmakla kalmaz, bunların somut etkiye sahip gerçek fikirler olduğunu anlarlar.
Ali Burak Darıcılı, Araz Aslanlı, Aslı E. Çomu, Bersis Ayberk Akkılıç, Cihan Daban, Emine Zeynep Daban, Eşref Yalınkılıçlı, İlyas Fırat Cengiz, Mehmet Fatih Öztarsu, Murat Ülgül, Ömer Çolak, Özden Selcen Özmelek, Segâh Tekin, Sinem Cengiz, Yasin Avcı, Yusuf Çınar Her ne kadar Soğuk Savaş'ın sona ermesi uluslararası toplumda kısa süreli bir travmaya neden olsa da teknolojinin gelişmeye başlaması ve artık uluslararası alandaki risklerle beraber tehditlerin çeşitlenmiş olması, uluslararası toplumu Soğuk Savaş'ın bitmesinden daha da derin etkilemeye başlamıştır. Ayrıca ortaya çıkan bu yeni sorunlar, sadece devletleri değil aynı zamanda direkt olarak bireyleri de özellikle ekonomik açıdan etkilemektedir. Bilhassa teknolojik gelişmişlikler, diğer bir deyişle internetin de silah olarak kullanılmaya başlanması, uluslararası toplumu hem siyasi hem askerî hem de ekonomik olarak etkilemeye başlamıştır. Keza bir yerde yaşanan sorunlardan diğer toplumların da anında haberdar olması, demokratik olmayan toplumlardaki demokratikleşme hareketlerini de etkilemeye başlamış ve bu çerçevede hem bölgeyi hem de uluslararası toplumu etkileyen yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durum, bir anlamda günümüzde etkililiği tartışılır hâle gelen uluslararası örgütleri de etkilemiş ve özellikle BM ekseninde, örgütün reforme edilmesi yönündeki fikirler, daha etkili bir şekilde söylenmeye başlanmıştır.

Uluslararası toplumun çözüm getirmesi gereken sorunlar, terörizm gibi geçmişten bu yana devletleri ya da tüm uluslararası toplumu etkileyen sorunlar, artık derinleşmeye başlamakta ve farklı stratejilerle insanlığa zarar vermeye devam etmektedir.

Bu çerçevede, bu kitapta, uluslararası ilişkilerde gündeme gelen güncel olaylar ele alınmış ve literatürde eksik olduğu düşünülen konular, yazarlar tarafından farklı bakış açılarıyla analiz edilmiştir.




Selçuk Duman Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar kitabı, uluslararası politikada Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren ya da uluslararası nitelik kazanmış bölgesel ve küresel konuları içermektedir.
On bölümden oluşan kitapta; Doğu Akdeniz sorunu, Ukrayna sorunu, Güney Kafkasya sorunu, Kıbrıs sorunu, Karabağ sorunu, Suriye sorunu, Irak sorunu, Filistin sorunu, Yemen sorunu, Libya sorunu, Kuzey Afrika Ülkeleri sorunları, Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan sorunlar, terörizm sorunu, Güney Çin Denizi sorunu ve güncel Türk dünyasında yaşanan sorunlar güncel gelişmeler göz önünde bulundurularak analiz edilmiştir.
Kitabın yazılış amacı, analitik bir yaklaşım ve özgün bir değerlendirme ile Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı etrafında öğrenimini sürdüren öğrencilerimizin, tarafsız bir yaklaşımla konuları öğrenmesine katkıda bulunmak ve bu konulara ilgi duyan diğer okuyucuları da bilgilendirmektir.
Levent Yiğittepe Tarih boyunca güvenlik, hem insanlar hem de ulus-devletler nezdinde çok önemli bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Başlangıçta güvenlik, salt askerî güç kapsamında değerlendirilmiş ve daha çok bu yönde analizler ön plana çıkarılmıştır. Güvenliğin bir bilim alanı olarak ilgi görmesi ve kapsamının genişlemesi ise Uluslararası İlişkiler disiplinin gelişimiyle olmuştur. Bu çerçevede disiplinle birlikte anılan her teori, içinde farklı güvenlik yaklaşımlarını barındırmaktadır. Son dönemde güvenlik konusuna akademik ilginin de giderek arttığı görülmektedir. Bu eserde, son yıllarda uluslararası politikada yaşanan gelişmeler karşısında ulus-devletler için güvenliğin vazgeçilmez niteliğinden hareketle güvenlik yaklaşımları ve teorileri tüm boyutlarıyla ele alınmaktadır. Ayrıca uluslararası barış ve güvenliğe dair temel meselelere de yer verilmektedir. Uluslararası güvensizliğin kaynakları elbette burada yer verilen meselelerle sınırlı değildir. Bu minvalde eserin, güvenlik konusuna ilgi duyan araştırmacılara katkı sunacağı beklenmektedir.
Martin Griffiths, Steven C. Roach, M. Scott Solomon Uluslararası ilişkiler alanında Türkçe literatürü zenginleştirmek amacıyla Nobel Akademik Yayıncılık öncülüğünde başlatılan Uluslararası İlişkiler Ders Kitapları Serisi projesi kapsamında Türkçeye kazandırılan "Uluslararası İlişkilerde Temel Düşünürler ve Teoriler" isimli kitap; alanındaki en güncel, kapsamlı ve öğrenci/araştırmacı odaklı teori kitabı olmaya adaydır. Alanda iz bırakmış elli ayrı düşünür, düşünce okullarına ve teorilere göre sınıflandırılmıştır. Samuel Huntington'dan Barry Buzan'a, Christine Sylvester'dan Antonio Gramsci'ye kadar birçok düşünür bu çalışmada; uluslararası ilişkiler alanına olan katkıları, temel savunuları, çalışmalarını kaleme aldıkları toplumsal ve tarihsel süreçler ile birlikte yer almıştır. Kitapta dokuz ayrı teori ve düşünce okuluna yer verilmiştir. Kitabın başarısı ve özgünlüğü de, düşünce okullarına yer verirken gösterdiği kapsayıcılık ve güncellikten ileri gelmektedir. Klasik teoriler Realizm ve Liberalizmin yanı sıra Feminizm, Eleştirel Teori, Tarihsel Sosyoloji gibi disiplinler arası perspektiflere de yer veren, bunun da ötesine geçen çalışma, Uluslararası Politik Teori ve Uluslararası Etik, İnşacılık (Konstrüktivizm), İngiliz Okulu ve Postmodernizmi işlemektedir.
Martin GRIFFITHS, Terry O’CALLAGHAN, Steven C. ROACH, Routledge Kökenleri farklı disiplinlere ve ilk çağlara kadar giden uluslararası ilişkiler disiplininde kullanılan temel kavramları herkesin anlayabileceği bir dille bir araya getiren elinizdeki kitap, alanı başlangıç seviyesinde anlamak isteyenler için önemli bir yardımcı eserdir. Adil savaş, güç, hegemonya, demokrasi ve benzeri klasik kavramların yanı sıra son yıllarda uluslararası ilişkilerin gündemine giren haydut devlet, ön-alıcılık, şer ekseni gibi kavramlar ile disiplinin önemli kuramsal tartışmalarına ve farklı bakış açılarına da yer veren kitap, konuyla ilgili çalışmalarda sıklıkla karşılaşılan kavram ve konular hakkında sunduğu kısa ve anlaşılır makaleler ile uluslararası ilişkiler öğrencileri için vazgeçilmez olacaktır. Genelde uluslararası ilişkilere yönelik son yıllarda gözlenen yoğun ilgiye rağmen henüz yeterli derecede yardımcı ders kitabı üretilememiş olan Türkiye'de Griffiths, O'Callaghan ve Roach'ın çalışması önemli bir boşluğu dolduracaktır.
Haluk Karadağ Uluslararası ortamda devletler tarafından sıklıkla başvurulan ne var ki tüm dünyada yeterince kavramsallaştırılamayan ve tafsilatlı biçimde açıklanamayan bir argüman olan “kamu diplomasisi” hâlâ net olarak tanımlanamamaktadır. Bu nedenden dolayıdır ki bahse konu kavram ile yumuşak güç kavramı iç içe girmiş hâlde kullanılagelmektedir. Kitabın yazımı esnasında Yazar ile “yumuşak güç” kavramını ortaya atan Joseph S. Nye arasında yapılan görüş alışverişinin kamu diplomasisi ile yumuşak güç kavramlarını birbirinden ayrıştırabilme konusunda kıymetli bir yere sahip olduğu açıkça ifade edilebilir. Temelini söz konusu ayrıma yaslayan eser, içerdiği örneklerle kavramsal tartışmayı belirli bir zemine oturtmaya çalışmıştır.
Haddizatında kamu diplomasisi, dış politika alanında uygulanan bir teknik olarak ifade edilebilir. Kamu diplomasisini metodolojik ve geniş bir perspektiften açıklamaya ve anlamlandırmaya yönelik çalışmayı konu alan “Uluslararası İlişkilerde Yeni Bir Boyut Kamu Diplomasisi” isimli bu eser, kamu diplomasisinin uluslararası ilişkilere yönelik bir uygulamasını ele almaktadır.
Eserin sadece uluslararası ilişkiler alanında akademik çalışma yapanlar için değil dış politikaya merakı olan herkes için faydalı olacağı umuduyla…
Arif Bağbaşlıoğlu, Barış Özdal, Bilal Karabulut, Buğra Sarı, Cem Yılmaz, Cemil Doğaç İpek, Dinmuhammed Ametbek, Erman Akıllı, Esra Geçeci, Fatma Taşdemir, Fırat Purtaş, Hakan Taşdemir, Haydar Çakmak, Hüseyin Bağcı , İrşat Sarıalioğlu, Mehmet Akif Okur, Mehmet Emin Çağıran, Müge Yüce, Ragıp Kutay Karaca, Refet Yinanç, Soyalp Tamçelik, Türel Yılmaz Şahin Diplomasi tarihinden uluslararası hukuk konularına, Orta Doğu’dan Asya-Pasifik bölgesi gelişmelerine, Türk dış politikası ve uluslararası politikanın eskimeyen ve güncel meselelerine ilişkin 20 özgün makale... Farklı konulara ilişkin bu makalelerin ortak özelliği ise Prof. Dr. Refet Yinanç’ın hepsine bir şekilde dokunmuş olması.

Prof. Dr. Refet Yinanç, sahip olduğu tarih formasyonunu uluslararası ilişkiler disiplinine aktararak, ele aldığı konuları geçmişle günümüz arasında bağ kurup bütüncül bir şekilde inceleyen tarihselci yaklaşımın temsilcisidir. Kitaba katkı sunan yazarların çoğu Refet Hoca’nın rahle-i tedrisinden geçmiş akademisyenlerdir. Dolayısıyla bu eser, bir armağan kitap olmanın ötesinde bir gelenek ve ekolü yansıtma iddiası taşımaktadır.

Eser; Körfez Krizi gelişmelerinden Kıbrıs meselesinin toplumsal boyutuna; Ermenistan ve İran’ın ulusal güçlerinin analizinden Kazakistan’ın çok vektörlü dış politikasına; Hazar Denizi’nin hukuki statüsüne dair imzalanan sözleşmeden Suudi Arabistan’ın Yemen’e askeri müdahalesinin uluslararası hukuk açısından değerlendirmesine; Konfüçyüs felsefesinin Çin dış politikasına etkilerinin incelenmesinden Hint alt kıtasındaki bölünmüşlüğün tarihine, birbirinden kıymetli ve alana katkı sunan makaleler derlemesidir.
Bayram KÜÇÜKOĞLU Uluslar arası konularda, toplumların istenilen şekilde ve yoğunlukta yönlendirilebilmesi aynı zamanda liderin gücünün de bir göstergesi olarak ifade edilmektedir. Toplumla iletişim kurabilme yetisi, bir liderdeki önemli vasıflardan biri olduğu şüphesizdir. Çünkü liderin toplum üzerinde yaratmak istediği imaj veya etki, hesaplananın tam aksi bir şekilde de ortaya çıkabilir.
Bu kapsamda, liderlerin doğuştan getirdikleri salt yapısal (zeka, karizma, cesaret gibi) özelliklerinden ziyade, Kıbrıs uyuşmazlığı içerisinde, davranış tercihleri (iletişim becerisi, topluma umut aşılayabilme, inisiyatif kullanabilme, risk alma, kararlı olma, güven verebilme, hitabet yeteneği, öngörü sahibi olma, adanmışlık duygusu gibi) ve bu hal ve davranışlarının etkinliği, sürekliliği ve yerindeliği gibi hususlar öncelikli değerlendirilmiştir. Kıbrıs Uyuşmazlığı çerçevesinde örneklenen liderlerin, kendi toplumunu ve dünya kamuoyunu etkilemedeki iletişim becerisi ve bu konuda kitle iletişim araçlarını etkin kullanabilme yetisi ele alınmıştır.
Ayrıca, Kıbrıs uyuşmazlığında etki yaratan bir liderin toplumu etkileme düzeyi gözardı edilmeden, bu sorun kapsamında kendisini lider ve öncü duruma getiren koşullar da irdelenmiştir.
Abdulkadir Develi, Ahmet Hüsrev Çelik, Aslıgül Sarıkamış Kaya, Demet Şefika Mangır, Fazlı Doğan, Gül Seda Acet İnce, Halis Ayhan, Hüsrev Tabak, Kürşat Kan, Muhammet Cemal Şahinoğlu, Nezir Akyeşilmen, Ramazan Gözen, Şaban Halis Çalış, Tevfik Orkun Develi, Yiğit Anıl Güzelipek, Zerrin Savaşan Bu kitapta yer alan makaleler uluslararası örgütlerle devletler arasındaki ilişkilerin doğasını anlamayı amaçlamakta; uluslararası örgütlerin, uluslararası sistem ve başta dış politika olmak üzere devlet politikaları; devletlerin de sistem ve örgütler üzerindeki rolünü, etkisini ve ağırlığını derinlikli bir biçimde ve eleştirel olarak analiz etmeye çalışmaktadır. Uluslararası sistem ve örgütlerin devletçi yapılarına ve aralarındaki simbiyotik ilişkiler ağına dikkat çeken bu kitap özellikle ulusalcı-devletçi elitlerin kullandıkları söylemlerin gerçekte sadece mevcut düzeni ve kendi iktidarlarını sürdürmek için en kutsalı bile sömüren nasıl birer araç olduklarını ortaya koyuyor. Bu kısır döngüden çıkmak için de güçlü bir dip dalga olarak varlığını sürdüren "küresel" imkân ve fırsatlara örnekleriyle işaret ediyor.
Birol YAKAN Eserde, Türkiye'nin 1950'li yıllardan günümüze kadar imzaladığı ve hâlen yürürlükte olan seyahat, vize kolaylığı, vize harcı ve vize muafiyeti gibi uluslararası tek taraflı ve çok taraflı anlaşmaları, Türkiye'nin vize politikası ve uygulamaları, Avrupa Birliği vize müktesebatına uyum çalışmaları, Türk ve yabancı ülkelerin pasaport türlerine göre karşılaştırmalı vize rejimi uygulamaları konu edilmiştir.
Eser, 130 ülke ve 4 uluslararası kuruluş ile imzalanan toplam 176 uluslararası metin içermekte, ayrıca eserde 199 ülkenin karşılaştırmalı vize rejimi ve uygulamaları anlatılmaktadır.
Kapsamı bakımından aşağıdaki kategoriler de faydalanılabilecek bir kaynak ve rehber niteliği taşımaktadır:
Karşılaştırmalı ülke vize rejimleri ve uygulamaları
Vize muafiyeti, vize ve vize harcı kolaylığı anlaşmaları
Vizesiz seyahat hakları
Kimlik kartıyla seyahat imkânları
Turizmciler ve tur operatörleri
Yat sahipleri ve mürettebatları
Uçuş personeli
Profesyonel sürücüler
Denizadamları (gemiciler/denizciler)
Misafir öğretim görevlileri
Uluslararası öğrenciler ve değişim programları
Tatil ve çalışma / çalışarak tatil programları
Çalışma (ev hizmetlileri, bakıcılar vs.) ve stajyerler
Diplomatik ve Konsüler Misyon mensupları
İş adamları ve iş kadınları
Ticari ve turistik vizeler
Ülkelerin vize rejimleri ve uygulamaları, günün şartlarına göre yeni düzenlemeler ve değişiklikler gösterebilmektedir. Bu sebeple, kıymetli okuyucularımızın, ilgili ülkenin vize bilgilerini seyahatlerinden önce ilgili ülke konsolosluklarından teyit etmeleri ve seyahatleri sırasında, ülkeler arası anlaşmalardan doğan, seyahat haklarına ilişkin karşılaştıkları farklı düzenlemeleri ilgili mercilere iletmeleri önem taşımaktadır.
Muhammet Savaş Kafkasyalı Modern Uluslararası Sistem, kendi yapısına dayanarak işleyen ve bu işleyişiyle var olan, yanlışı, sorunu kendi kıstaslarıyla belirleyen fakat asla kâinatın takdir edilmiş deveranına uymayan, bu sebeple de her geçen gün adaletten biraz daha uzaklaşan, zulüm üstüne zulüm üreten bir sistemdir. Bu sistem, kendi işleyişine aykırı bir durumu, yani bir sorunu teşhis ettiğinde, onun çözümü için muhakkak kökü olmayan, geçmişi olmayan yeni bir devrim yapmayı salık verir. Çözüm diye benimsediği ve bütün dünyaya kabul ettirdiği, yıkmak, yok etmek, sonlandırmaktır. Bu doğrultudaki her yıkım, her devrim, her son, bu sistemin işleyişinin devamını sağlar ama yeni bir kökü, bağı koparır.

The Modern International System is a system that operates based on its own structure and exists with this functioning, determines errors, problems with its own criteria, but never complies with the predestined revolving of the universe, moves farther away from justice with every day and therefore promulgates persecution upon persecution. When this system identifies a situation that is contrary to its functioning, that is, a problem, it recommends a new revolution without a basis, without history, for its solution. The whole world has been made to accept that what is defined as the solution is to demolish, destroy and terminate. Every destruction, every revolution, every termination in this direction ensures the continuation of this system, but a new root, a bond will is severed.
Demet Şefika MANGIR Uluslararası toplum, her toplumda olduğu gibi öncelikli korunması gereken temel değerlere sahiptir. Bu değerlerin korunması uluslararası hukukun sıradan normlarından farklı olarak, otoriter ve üst niteliklere sahip jus cogens normlarla sağlanmaktadır. Uluslararası toplum nazarında bu normların varlığının kabul edilmesinde, devlet egemenliğinin bir uzantısı olarak karşımıza çıkan devletlerin sözleşme yapma yetkisinin sınırlandırılması önemli bir rol oynamaktadır. Burada devletlerin özgürlüğü, sınırsız bir nitelik olmaktan ziyade toplumun temel değerleri ve çıkarları ile çevrelenmektedir. Dolayısıyla, hem ulusal hem de uluslararası hukuk düzenlerinde, toplumun temel değerlerinin ve buna bağlı çıkarlarının, bireylerin ya da tek tek devletlerin çıkarlarından daha üstün, daha öncelikli olduğu kabul edilmeli ve temel değerlerin jus cogens normlar kapsamında uygulanmasının yolu açılmalıdır.
Alessandro Quarenghi, Aylin Ünver Noi, Ayşegül Aslanoğlu, Bashir Ahmad, Emre Alkin, Emre Kaan Sarıkaya, Fatma Hande Dizdaroglu, Figen Öcal, Fulya Aksu, Maawra Salam, Mehtap Aldogan Eklund, Mouez Soussi, Oyoon Abdul Razzak, Sameh Zouari, Utku Özer, Yasin Kütük “This important book aims to discuss the effects of digital transformation in the world. You get the opportunity to read in detail many issues to better understand today’s complex economic problems.”
Dr. Mahfi EĞİLMEZ

“These scientific articles in this book elaborate and give valuable meaning to the economic and international relations dimension of digital transformation worldwide.”
Prof. Dr. Saim KILIÇ

"This book provides a new background by weaving the connection between the recent developments in both international politics and political economy, and digital transformation."
Prof. Dr. Çağrı ERHAN