Toplumsal Yapı ve Değişim \ 2-2
Gülcan IŞIK Toplumsal hareketleri incelemek, öncelikle bizi bu hareketlerin neden önemsendiği sorusuna götürür. Öyle ki, günümüzde kültürel kimliklere dayanan ve bunlar üzerinden yükselen “yeni” toplumsal hareketlerin demokrasiyi de geliştireceği kabulü, eskinin sınıf tabanlı toplumsal hareketlerinin de artık tamamen sona erdiğini göstermektedir. İşte bu süreçte sınıf aidiyeti taşımadığı belirtilen insan hakları, feminizm, ekolojik denge, savaş karşıtlığı ve nükleer karşıtı gibi pek çok toplumsal hareketin toplumsal bir güç olarak da gündeme geldiği gözlenmektedir. Öte yandan yeni iletişim teknolojilerinin merkezinde yer alan internet ve sanal eylemler, yasal düzenlemelerin uygulanmasında yeterince özgür olunmadığı durumlarda bir alternatif örgütlenme ve tepki gösterme ortamı haline gelme potansiyeli taşımaktadır.
Sanaldan Sokağa Toplumsal Hareketler, yeni toplumsal hareketler için alternatif medyanın önemini öncelikle konunun kuramsal yaklaşımları çerçevesinde geniş dökümünü sunarak ele almaktadır. Ardından yeni toplumsal hareketler kategorisinde en ön sırada yer alan çevre hareketlerinden nükleer santraller karşıtı hareketin pratik dökümünü, bugün Türkiye'de bu hareketi internet medyasından organize eden ve en üst oluşumlardan biri olan Nükleer Karşıtı Platform ve Küresel Eylem Grubu ve bunların sosyal medya ağı facebook üzerinden vermektedir. Bu noktada eser, toplumsal hareketler ve medya bağımlılığını da gözler önüne sermektedir.
Alpaslan ÖZERDEM Eski savaşçıların silahsızlandırılması, terhisi ve topluma yeniden entegrasyonu (STyE) uluslararası barışinşası uygulamalarının temel prensiplerinden ve aşamalarındandır. Öyle ki barışinşasının başarısını veya başarısızlığını anlamak için ilk bakılan kriter söz konusu savaşçıların silahsızlandırılıp topluma entegre edilebilme dereceleridir. Savaştan etkilenmiş ülkelerde çatışmanın sonlandırılması ve düşmanlıkların dindirilmesi beraberinde, normal bir hayat sürdürmek için gerekli imkan ve yeterliliklerden yoksun eski savaşçı yığınları getirmektedir. Bu eski savaşçıların silahsızlandırılarak topluma kazandırılmaları konusunda gösterilen başarısızlıklar çatışmanın yeniden alevlenmesine kadar gidebilecek sonuçlar doğurabilmektedir. Bu noktada StyE tüm barışinşası çalışmalarında üzerinde çokça durulan bir aşama olmaktadır. Elinizdeki bu kitap da konuyu Afganistan, Kosova, El Salvador ve Sierra Leone örnek olayları çerçevesinde planlama, uygulama ve etkinlilik noktalarında karşılaştırmalı olarak incelemekte ve çıkarılabilecek dersleri ortaya koymaktadır. Konunun Türkiye açısından önemine binaen kitap İngilizce aslından Türkçeye çevrilmiştir.
Hüseyin Batuhan Bu eşsiz eser, Hüseyin Batuhan’ın Batıda Tolerans Fikrinin Gelişmesi adlı kitabı ile daha önce kendisinin kitaplaştırmadığı, içten içe tolerans konusunu işlediği, toleranssızlığın (hoşgörüsüzlüğün), fanatizmin, akıl ve bilim-dışılığın her türlüsünün modern mantık, özellikle semiyotik açısından bir tahlilinin yapıldığı yazılarını bir araya getirmek amacıyla hazırlanmıştır. Hazırlanan bu kitapta Hüseyin Batuhan’ın semiyotik ile ilgili yazıları tolerans ile ilgili fikirlerine giriş niteliğindedir.
Kitap üç kısımdan ve bir de ekler kısmından oluşmaktadır. Batuhan’ı genel ve özel yönleriyle tanıtmaya çalışan birinci kısım, Turhan Yörükan tarafından kaleme alınmıştır. İkinci ve üçüncü kısımlar ile Batuhan’ın kitabına hazırlık olmak üzere belirlediği ve yaptığı ön çalışmaları örneklemekte olan ekler, onun yazılarını bir araya getirmektedir.
Lütfi Sunar, Büşra Bulut Son zamanlarda dünyada ve Türkiye'de yaşanan gelişmeler düşünce tarihi çalışmalarına hız kazandırmış ve bu tartışmaları merkeze taşımıştır. İslamcılık da, Türkiye siyasal ve düşünsel hayatının en canlı alanlarından birini teşkil etmektedir. İslamcı düşünce üzerine yapılan tartışmalar ve yayınların sayısındaki artış ve ilgi, çalışmaların niteliğini belirlerken aynı zamanda kaynakların da çeşitlenmesine imkân tanımıştır. Bütün siyasal görüşlerde olduğu gibi İslamcı düşüncede de matbuat ve neşriyat önemli bir yer tutar. Bu alandaki fikir toplulukları kendi mesajını geniş kitlelere ulaştırmak için yayıncılık faaliyeti yapmıştır. Bu anlamda İslamcılığın tarihini anlamak için matbuatın tarihini anlamak gerekir.
İlmi Etüdler Derneği (İLEM) tarafından 2013 yılında hayata geçirilen İslamcı Dergiler Projesi (İDP), İslamcılık düşüncesine ve üzerine yapılan tartışmalara yeni bir boyut kazandırmak ve İslamcılık düşüncesinin en önemli birincil kaynağı olan dergiler vasıtasıyla İslamcılığa dair meselelerin yeniden düşünülmesine katkı sağlamayı amaçlamıştır. Proje kapsamında bu dergiler arşivlenmiş ve dijital olarak ulaşılabilir hale getirilmiştir. Basılı kaynağın ulaşılabilir hale gelmesi bu alandaki söz, eylem ve olgunun tespiti, izahı ve karşılaştırması bağlamında büyük bir alanı aydınlatmıştır. İDP Sözlü Tarih çalışması bu alanı daha da genişleterek, basılı kaynaklara hayat veren aktörlerin kişisel tanıklıkları üzerinden dönem araştırmalarını renklendirmiş ve çeşitlendirmiştir. Elinizdeki bu kitap sözlü tarih kapsamında 34 kişiyle yapılan görüşmeleri içermektedir. 34 ayrı ismin tanıklıklarını anlattıkları bu kitap 1970 sonrası Türkiye'deki İslamcı düşüncenin serüveni, dönüşümleri ve kırılmaları hakkında çok sayıda bilgi vermektedir. Bu anlatılar bildiklerimizi radikal şekilde değiştirmeyebilir aksine, dönem incelemesinde sahip olduğumuz ön kabulleri onaylayabilir, yeni bir bakış açısı kazandırabilir ya da her zaman söylenenin ardında söylenmeyen bir noktaya işaret edebilir. Bu kitapla yapmayı arzuladığımız şey, basılı kaynaklardaki bilgiyi ve olguyu onaylatmak değil, incelenen döneme farklı yollarla yaklaşmayı sağlamaktır.
Lütfi Sunar, Büşra Bulut Son zamanlarda dünyada ve Türkiye'de yaşanan gelişmeler düşünce tarihi çalışmalarına hız kazandırmış ve bu tartışmaları merkeze taşımıştır. İslamcılık da, Türkiye siyasal ve düşünsel hayatının en canlı alanlarından birini teşkil etmektedir. İslamcı düşünce üzerine yapılan tartışmalar ve yayınların sayısındaki artış ve ilgi, çalışmaların niteliğini belirlerken aynı zamanda kaynakların da çeşitlenmesine imkân tanımıştır. Bütün siyasal görüşlerde olduğu gibi İslamcı düşüncede de matbuat ve neşriyat önemli bir yer tutar. Bu alandaki fikir toplulukları kendi mesajını geniş kitlelere ulaştırmak için yayıncılık faaliyeti yapmıştır. Bu anlamda İslamcılığın tarihini anlamak için matbuatın tarihini anlamak gerekir.
İlmi Etüdler Derneği (İLEM) tarafından 2013 yılında hayata geçirilen İslamcı Dergiler Projesi (İDP), İslamcılık düşüncesine ve üzerine yapılan tartışmalara yeni bir boyut kazandırmak ve İslamcılık düşüncesinin en önemli birincil kaynağı olan dergiler vasıtasıyla İslamcılığa dair meselelerin yeniden düşünülmesine katkı sağlamayı amaçlamıştır. Proje kapsamında bu dergiler arşivlenmiş ve dijital olarak ulaşılabilir hale getirilmiştir. Basılı kaynağın ulaşılabilir hale gelmesi bu alandaki söz, eylem ve olgunun tespiti, izahı ve karşılaştırması bağlamında büyük bir alanı aydınlatmıştır. İDP Sözlü Tarih çalışması bu alanı daha da genişleterek, basılı kaynaklara hayat veren aktörlerin kişisel tanıklıkları üzerinden dönem araştırmalarını renklendirmiş ve çeşitlendirmiştir. Elinizdeki bu kitap sözlü tarih kapsamında 34 kişiyle yapılan görüşmeleri içermektedir. 34 ayrı ismin tanıklıklarını anlattıkları bu kitap 1970 sonrası Türkiye'deki İslamcı düşüncenin serüveni, dönüşümleri ve kırılmaları hakkında çok sayıda bilgi vermektedir. Bu anlatılar bildiklerimizi radikal şekilde değiştirmeyebilir aksine, dönem incelemesinde sahip olduğumuz ön kabulleri onaylayabilir, yeni bir bakış açısı kazandırabilir ya da her zaman söylenenin ardında söylenmeyen bir noktaya işaret edebilir. Bu kitapla yapmayı arzuladığımız şey, basılı kaynaklardaki bilgiyi ve olguyu onaylatmak değil, incelenen döneme farklı yollarla yaklaşmayı sağlamaktır.
Şenol Korkut Şenol Korkut, siyaset felsefesi bağlamında Sezai Karakoç'un Toplum, İslâm Toplumu, Devlet ve Devlet Adamı Hakkındaki Görüşleri'ni incelemektedir. Karakoç toplumu nötr bir organizasyon olarak görmektense hangi medeniyete göre inşa edildiğini öncelemektedir. Medeniyetlere yön veren ilgili medeniyete ait sitelerdir. Medeniyetlerin metafizik boyutları ve ruhları zemininde yükseldikleri şehir modelleri yani sitelerde gizlidir. İslâm toplumu veya sitesi esasında ve özünde adalet ve erdem içermesi bakımından özünde gücün saklı olduğu toplum modellerinden farklıdır. İslâm toplumu, insanlığın, İslâm'ın ve hakikat medeniyetinin diriliş sitesini ifade eder. Karakoç'a göre devleti, devlet ve millet şuuru olan devlet adamlarının yönetmesi gerekir. Devlet adamının en temel tasası milletini nasıl organize edeceği ve milletin geleceğinin nasıl şekillenmesi oluşturmaktadır. Korkut'un kitabı Karakoç'un düşünce dünyasına mükemmel bir yolculuk için bulunmaz bir fırsat.
Günal Seyit Uluslaşma süreçleri ile kapitalist üretim biçimi arasındaki ilişki nasıl açıklanabilir? Kapitalist gelişmenin karakteri ulusların yazgısını nasıl etkilemektedir? Sermayenin küreselleşmesi çağında kapitalist gelişmenin ulusların sonunu hazırladığı söylenebilir mi? Kapitalist devletin ulus ile ilişkisi nasıl kurulmaktadır? Ulusçuluk bir burjuva ideolojisi midir? İşçi sınıfı hareketi ile ulusçuluk arasındaki ilişkinin tarihsel görünümleri nelerdir? İşçi sınıfının ulusçu yönelişleri, sınıfsal bilincin azgelişmişliğinin bir yansımasına indirgenebilir mi? Ulusçuluk, sınıfsız topluma dönük, burjuvazi karşıtı bir hegemonik projenin unsuru olarak yapılandırılabilir mi?
Kitap, bu sorular bağlamında ulusçuluk ve sınıf savaşımının çelişkili ilişkisini ekonomi-politik düzlemde tartışmayı amaçlıyor.
Ahmet Gedik, Bilgen Sütçüoğlu, Fahri Erenel, Hazerfen Gültekin, Levent Ürer, Murat Arslan, Ozan Örmeci, Suat Eren Özyiğit, Tolga Sakman 12 Eylül kaos ve anarşisini yöneten ana kumanda, Türk'ü Türk'e, kardeşi kardeşe kırdırdı. Çünkü sağ ve sol düşünceye bir araya gelip konuşma fırsatı vermediler. Eğer verselerdi Türkiye'de anarşiyi zaten tezgâhlayamazlardı. Sağ ve solu birbirine kırdıran bazı isimler, ABD'deki müesses nizamdan direktif alıyorlardı.
Evren, hükûmeti kurma görevini ANAP'a vermezse diye endişeleniliyordu. Turgut Özal da ANAP kurucusu Bedrettin Dalan'a düşüncesini sordu. Dalan “Milletimiz bize bu görevi tevdi etti. Eğer bu iradeyi başkasıyla paylaşırsak milletimize ihanet etmiş oluruz. Velev ki böyle bir şey derlerse biz de o zaman 'Milleten aldığımız emaneti yine millete geri veriyoruz.' diyerek Çankaya'da ayrılırız.” dedi. Ardından Özal da Dalan'dan güç alarak “Evet, ben de senin gibi düşünüyorum.” dedi.
Kitapta, 12 Eylül Darbesi sonrası kurulan ve 1983 genel seçimlerine katılan partilerin; kuruluş süreçleri, politikaları ve 12 Eylül öncesi ile benzeyen veya ayrışan taraflarının incelenmesi hedeflenmektedir. Bu süreci anlayabilmek için de 12 Eylül Darbesi öncesi siyasal ve ekonomik durum, 24 Ocak Kararları analiz edilecektir.
Aykut Aras, Bulut Doğan, Çağla Mavruk, Derya Seymen, İsmail Akbal, Mehmet Darıcı, Muharrem Şen, Nercü Durmuş Aydın, Seçkin Baykal, Talip Kurşuncu Sosyal bilimler içerisinde bazı kavramlar vardır ki çeşitli dönemlerde ön plana çıkmaktadır. Bu kavramlardan birisi de "sivil toplum"dur. Devlet dışındaki sivil ve örgütlü yapı diyebileceğimiz sivil toplum, demokratik ülkeler açısından çok büyük önem arz etmektedir. Sivil toplum kavramı, kökenleri Antik Yunan'a kadar dayanan ancak günümüzün de en önemli kavram ve araştırma konularından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sivil toplum düşüncesinin ortaya çıkardığı yapılanmalar ise sivil toplum kuruluşları/örgütleridir. Sivil toplum kuruluşlarının ortaya çıkması durumu, demokratik ülkelerde siyasal toplum karşısındaki örgütlenmeyle başlamıştır. Bu örgütlenme özellikle yirminci yüzyılın son çeyreği ile yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde önemli ölçüde hızlı olmuştur. Bu hâli ile sivil toplum kuruluşları, çeşitli yönleriyle topluma hizmet etmektedirler. Bu hizmet, sivil toplum kuruluşlarının bazen bir demokrasiye geçiş sürecinde üstlendikleri görevler bazen karar alma süreçlerine dâhil olmaları bazen afet yönetiminde üstlendikleri sorumluluk ve toplumsal çıkarlar doğrultusunda üstlendikleri birçok rolle kendisini göstermektedir.
Okuyucusuna sivil toplum düşüncesinin tarihçesi, Türkiye açısından sivil toplum düşüncesinin gelişimi ve sivil toplum kuruluşları hakkında açık ve sade bir anlatım sunan bu kitap, aynı zamanda günümüzün popüler kavramları olan yönetişim, karar alma süreçlerine katılım, afet yönetimi, demokrasi, yerel yönetimler gibi kavramlarla sivil toplum kuruluşlarını ilişkilendirmekte ve spesifik sivil toplum kuruluşu örneklerini de içermektedir.
Şükrü Türköz Toplumsallaşma, bireyin içinde yaşadığı toplumun kültürünü kazanma sürecidir. Bu süreç, kişiye birçok alanda olduğu gibi toplumsal siyasal kültür hakkında da bilgi sahibi olma imkânı tanımaktadır. Başka bir ifadeyle birey, genel toplumsallaşma sürecinin bir parçası olarak siyasal açıdan da toplumsallaşmaktadır. Bu bakımdan siyasal toplumsallaşmayı bireyin üyesi olduğu topluma ait siyasal kültürü içselleştirme süreci olarak tanımlamak mümkündür. Siyasal toplumsallaşma süreci, çok erken yaşlarda başlayan ve hayat boyu devam eden bir süreçtir. Bu süreçte kişi üzerinde; aile, okul, akran grupları, siyasal olaylar, siyasal örgütler ve medya gibi birçok aracı değişen oranlarda etkili olabilmektedir. Bu kitapta, bireyin siyasal toplumsallaşma sürecine etkisi bakımından okulun, daha özelde ise eğitim-siyaset ilişkisi bağlamında Türkiye'de kuruluşundan bugüne siyasal tartışmaların değişmez bir öznesi olan İmam Hatip Liselerinin rolüne odaklanılmıştır. Bu çerçevede İmam Hatip Liselerinin mezunlarının siyasal kültürü, siyasal tutumları ve siyasal davranışları üzerindeki olası etkilerinin boyutlarını mümkün olduğunca geniş bir perspektiften ele alarak tespit edebilmek temel amaç olarak belirlenmiştir.
Ayşe Zişan Furat, İbrahim Özcoşar, M. Nesim Doru, Mehmet Alıcı, Melahat Boran, Murat Köse, Musa Öztürk, Sümeyye Akça, Vehbi Bayhan, Zafer Çelik Kitapta, sosyal bilimler alanında ’araştırma esnasında’ ve ‘yayın sürecinde’ yaygın olarak karşılaşılan etik sorunlar ele alınmaktadır. Çalışmanın içeriği, başta sosyal bilimler olmak üzere tüm disiplinlerde etik kurallara uygun biçimde bilimsel bilgi üretmek isteyen araştırmacılara kılavuzluk edebilecek nitelikte tasarlanmıştır.
Dokuz bölümden oluşan kitapta; Bilimsel Araştırma ve Bilim Etiği, Bilimsel Araştırmalarda Mahremiyet, Gizlilik ve Etik, Arşiv Araştırmalarında Etik, İnternet ve Veritabanı Araştırmalarında Etik, Akademik Okur-Yazarlık, Bilimde Etik Dışı Davranış Türleri, Yayın Etiğinin Temel İlkeleri, Fikrî Mülkiyet Hakları ve Korsan Yayıncılık ve Yayın Etiğiyle İlgili Yasal Mevzuat gibi konular alanın uzmanları tarafından etik perspektifinden okuyucunun istifadesine sunulmaktadır.
Kitapta, sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri ve teknikleri kitaplarında pek değinilmeyen editörlük, hakemlik, yazarlık hakları, telif hakları, korsan yayıncılık vb. konular da derinlemesine ele alınmaktadır. Kısacası kitap, hem ele aldığı konular hem de bunları tartışma düzeyi itibarıyla bu alanda önemli bir boşluğu doldurmaktadır.

Vivien Burr / Çeviren: Sibel Arkonaç "Vivien Burr sosyal inşacılığı en üst düzeyde mükemmel bir şekilde
özetleyen önceki kitabını takip etmekte ve düğümleri uyumlu
bir goblen dokuma haline getirmektedir."
Rom Harré, Georgetown University, Washington,
and Linacre College, Oxford.

"Sosyal İnşacılık geniş bir kitle tarafından okunmayı hak eden,
doyurucu, kapsamlı bir kitaptır. Yazar bu materyalden, herhangi
bir okuru dahi şevke getirecek bir güvenle bahsetmektedir."
Richard Mallows, Head of Psychology, York St.John College.

Bu kolaylıkla ulaşılabilir bilimsel giriş kitabı öğrencilere, sosyal
inşacılık olarak bilinmeye başlanan sosyal bilim teorisini ve
araştırma alanını takdim etmektedir. Gündelik yaşantılardan ve
kişilik, cinsellik, sağlık gibi alanlarda var olan araştırmalardan
çeşitli örnekler kullanarak sosyal inşacılığın temel teorik
faraziyelerini açık bir şekilde izah etmektedir. Bilginin statüsü,
doğası, hakikat, gerçeklik, benlik gibi kilit tartışmalar, anlaşılabilir
bir şekilde derinlemesine bir analizle verilmektedir. Sosyal inşacı
araştırma ile ilişkili teorik ve pratik meseleler ve sosyal inşacı
araştırmadaki farklı yaklaşımlar açık bir şekilde izah edilmektedir.
Metin sosyal inşacılığa yaygın bir sempati ile yaklaşmakla birlikte
yaklaşımın zayıflığına, eleştirel bir yaklaşımla hitap etmekte ve
son bölümde teoriye daha da yoğun bir eleştiri yöneltmektedir.

Sosyal İnşacılık (ikinci baskı) birinci baskıdaki materyali
genişletmekte ve güncellemektedir, kitap lisans ve lisansüstü
psikoloji, psikopatoloji ve psikiyatri öğrencileri kadar sağlık,
sosyal hizmet ve eğitim gibi ilişkili alanların öğrencileri için de
kullanışlı ve bilgilendirici bir kaynak olacaktır.

Vivien Burr, Birleşik Krallık'ta Huddersfield Üniversitesi
Psikoloji Bölümünde öğretim üyesidir.
Abdürrahim Güler, Ahmet Burak Kahraman, Ali Erdem Akgül, Cem Koray Olgun, Cevdet Yılmaz, Erdi Demir, Eyyüp Ensar Taşkın, Ferhat Arık, Hasan Hüseyin Aygül, Levent Taş, Mehmet Çakır, Muharrem Kılıç, Nilüfer Öztürk Aykaç, Oya Eryiğit Günler, Seda Taş Sosyoloji, yapı ve fail arasında gerçekleşen mücadeleyi bilimsel, sistematik ve eleştirel bir düzlemde anlamaya ve açıklamaya çalışan bir disiplin olarak değerlendirilmekte iken sosyolog, bu anlayışın icracısı konumundadır. Herkesin “toplum” hakkında bir şeyler söylemeye kendini ehil hissedebildiği bir düzlemde ihtiyaç duyulan iki ana şey ise sosyolojik perspektif ve sosyolojik tahayyül gücüdür. Mills'in yorumuyla sosyolojik bakabilme ve sosyolojik tahayyül gücü sayesinde bireylerin belirsiz kişisel huzursuzlukları net bir biçimde “sıkıntı” olarak ortaya konmakta ve kamusal “sorunlar” konusunda politik adımlar atılması beklenmektedir. Burada açıklığa kavuşturulması gereken önemli bir konu da “sıkıntı” ve “sorun” kavramlarıdır. “Muhitlerle ilişkili kişisel sıkıntılar” ile “toplumsal yapıyla ilişkili kamusal sorunlar” olarak adlandırılan bu iki ayrım, sosyolojik tahayyülü anlamak adına önemli işaretleyicilerdir. Örneğin, A karakterinin zararlı madde kullanıyor olması kendi muhitinde bir eylem icra ettiğinden bir “sıkıntı”dır. Ancak, zararlı madde kullanma yaşının ilkokul çağı yaşına kadar düştüğü bir toplumda bu kamusal bir “sorun” olarak görülmektedir. Bu ve buna benzer sıkıntı ve sorunları ortaya koyabilmek sosyolojik tahayyül gücüne sahip olmayı gerektirmektedir. Bu eser, kişisel sıkıntı ve kamusal sorunları merkeze alarak toplumbilimsel bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır.
Emine Zeynep Suda Sosyolojiye giriş niteliğindeki bu kitabı, üniversitenin en değerli unsuru olan öğrencilerimiz için hazırladık. Öğrencilerimizin akademik yaşamına en baştan itibaren eşlik etmek, onlarla birlikte düşünmek ve birlikte üretmeye yönelmek ne güzel…
Sosyoloji nedir, beşeri bilimler içerisindeki konumu nasıl tarif edilir, disiplinin kendine özgü nitelikleri nelerdir gibi temel sorulara çağdaş bir yanıt aradığımız bu kitapta bir sosyal bilim olarak sosyolojinin kuruluşunu hazırlayan toplumsal koşulları, toplum düşüncesini mitolojik, ütopik, felsefi ve tarihsel açıdan ele alan öncülleri ve 19. yüzyılda sosyolojik düşünceyi besleyen sorunları ve öncüleri tanıtmayı hedefledik.
Kitabımızda, klasik sosyolojik perspektifleri ve bu alanda çağdaş katkıları tanıtmayı istedik. Aşina olunmayan kavramları açıklamak amacıyla öğrencilerimizin yararlanabileceği kutularla hem sosyolojinin kurucularına dair bilgiler vermeyi hem de pozitivizmden organizmacılığa kadar sosyolojik tartışmalarda önemli yer tutan çeşitli kavramlara ışık tutmayı istedik.
Sosyoloji eğitiminde klasik olarak takip edilen izlek ile güncel tartışmalar ve yeni yaklaşımları sentezlemeyi önemsedik. Bu amaçla Batı'da önde gelen üniversitelerde okutulan sosyolojiye giriş niteliğindeki kitapları taradık, özellikle de eğitim açısından kolaylıklar sağlayan Amerikan sosyolojisi kitaplarını incelemeyi ihmal etmedik. İçeriği oluştururken Kıta Avrupa'sının değerli birikimini de yapı taşı olarak değerlendirdik. İngiltere'de ve Fransa'da okutulan giriş kitaplarını bu gözle yeniden inceledik.
Sosyolojide yöntem konularını, öğrencilerimizin bu alana giriş yapabileceği ve kendi çalışmalarında yararlanabileceği pratik bilgilerle oluşturmaya çalıştık. Bu çerçevede sosyolojik araştırmalarda kullanılan araçları; alan araştırması, etnografi, katılımcı gözlem başta olmak üzere temel başlıkları anlaşılır bir dille aktarmayı amaçladık. Kentler ve kentsel alanların dönüşümünü ele alan bir bölüm ekledik.
Türkiye'de sosyolojinin gelişimini ele alan bölümde Doç. Dr. Güven Gürkan Öztan'ın yazdığı bölüm, kitabımızı bu alanda yazılmış diğer kitaplardan ayıran önemli bir katkı sağladı.
Daha güzel bir dünya kurma umuduyla kitabımızı öğrencilerimize armağan ediyoruz.
Abdullah Yargı, Ali Ermiş, Ayşe T. Demiralay, Burcu Türk, Büşra Ortakaya, Hayrunnisa Solak, İsmail Zeyrek, İsmail Kaya, Maşite Gençaslan, Mehmet Emin Sarıkaya, Merve Betül Çiftçi, Nazife Yılmaz, Özcan Güngör, Yasemin Kırlangıç, Yusuf Yaralıoğlu, Zeliha B. Ayata, Zeynep Katmer, Zeynep T. Albakır Sosyoloji, tarihi değişimin bir yönünü sürekli din ile ilişkilendirmektedir. Bu yüzden bütün toplumlar için din ve değişim ilişkisi çeşitli boyutlarıyla derinlemesine inceleme gerektiren bir konudur. Zamanın akışı içerisinde büyük müesses dinler ve her türden inanç, insanların sosyal, ekonomik, politik vb. pek çok görüş ve hareketinde kaynak olma işlevi üstlenmiştir. Bu bağlamda dinin dönüştürücü gücü ve dinin değişim gücünden ve dönüşümünden bahsedilebilir. Aynı zamanda insan, vahiy kaynaklı dinler açısından kendisine vahyolunanı veya beşerî dinler açısından sezgiye konu olan bilgileri, içinde yaşadığı toplumun şartları itibarıyla yorumlayarak farklı mekân ve zamanlarda insanileştirerek yaşanır kılmıştır. Her iki yönüyle
-dinin etkilediği değişim yahut değişimden etkilenen din- bu ilişki din sosyologlarının ana ilgi alanlarından birini oluşturmaktadır.
Eser, din sosyolojisi alanında daha önce yapılan çalışmalardan farklı olarak değişim ve din ilişkisini farklı konu başlıkları altında detaylı ve kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Kitabın din sosyolojisi alanında çalışma yürüten araştırmacılara sağlayacağı en önemli katkı; din ve değişim ilişkisine dair sunduğu sistematik içerik, zengin kaynakça ve özgün anlatımdır. Eserin genel okuyucuya hitap eden yönü yanı sıra din sosyolojisi alanında lisans ve lisansüstü çalışmalar yürütenler için özellikle başucu kitabı olması en büyük dileğimizdir.
Yaşar Suveren Sosyolojik araştırmalarda karşılaşılan en temel sorunların başında araştırmanın başlangıç, hazırlık ve tasarlanma aşamalarında yaşanan özellikle kuramsal ve araştırma modellerinin seçimi gibi konular ve bunlarla ilgili kimi zorluk ve belirsizlikler gelmektedir. Bu belirsizlikler aşılamadığı ölçüde araştırmanın uygulama düzeyine nasıl aktarılacağı konusunda sorunlar ortaya çıkmakta ve bu, çoğu deneyimsiz araştırmacıda ve özellikle de sosyal bilim öğrencilerinde kaygı ve yılgınlığa neden olabilmektedir. Bu kitap belirtilen bu belirsizliklere ve araştırma süreçlerinde yaşanan kimi zorluklara açıklık getirmeyi, mümkün olabildiğince pratik araştırma sürecine rehberlik etmeyi ve aydınlatmayı amaçlamaktadır. Bu yanıyla sosyal bilimsel araştırma sürecine ve pratiğine yönelik temel konularda aslında bir tür “Nasıl başlanmalı?” kitabı olarak da düşünülebilir. Kitabın esas kaygısı da bu “Nasıl?” sorularına anlamlı ve yararlı karşılıklar ve yanıtlar üretebilmek olmuştur. Araştırma pratiğinde en sık karşılaşılan sorun ve belirsizlikler ise bir araştırmanın hazırlık ve tasarımında temel zeminler olan kuram, kavramsal çerçeve, araştırma tasarımına temelde yön veren felsefi kabul ve önermeler ve bunların somut araştırma süreçleriyle ilişkileri, araştırma modellerinin doğru bir biçimde konumlandırılması, araştırma modelleri arasındaki farklılaşmalar, kuram ile pratiğin eklemlenme sorun ve zorlukları, literatürle nasıl ilişki kurulacağı ve sosyal bilimsel metin yazımı gibi konulardır. Bu bakımdan kitap, değinilen bu konularla ilgili temel belirsizlik ve sorunların aşılmasına yönelik bir işlev görmeyi amaçlamaktadır.
Soner Aksoy İtiraz etmek herkesin kullanmadığı cesaret gerektiren önemli bir eylemdir. Bu eylemin, düşünen insanların hayatında önemli bir yeri vardır. Aklını kullananlar, düşünürken kritik etmeyi, gerektiğinde yargılamayı tercih edebilirler. Bazıları içinden itiraz ederken bazıları da bunu dışa vurur. İşte bu çekinmeden dışa vuranları severim. Her söyleneni, her okuduğunu hatta her gördüğünü kabullenmeyi, hap gibi sorgusuz sualsiz yutmayı aslında insana yakıştırmak istemem.
Maksadım, önüne gelen her şeye düşünmeden karşı çıkan, ileri geri, sürekli itiraz eden, gözü kapalı birini de kastetmek değildir. Makul ve dengeli bir yaklaşımla itiraz eylemini ortama aktarmak güzel sonuçlar doğurabilir diye düşünüyorum. Bu, özellikle aydınlarımızdan beklediğimiz bir haslettir. Hakkı söylemek, doğru bildiğini çekinmeden söylemek, yanlış ya da hata varsa ortaya çıkarmak, gerçeği, daha güzelini aramak maksadıyla farklı açıdan bir bakışı ışıklandırmak adına yapılmalıdır.
Maalesef ülkemizde böyle bir hastalık var. Zihinlere daha küçükken yerleştirilmiş gizli bir virüs. Gelişmeyi, büyümeyi, değişimi durdurmanın, kendi ayağımıza kurşun sıkmanın, çocuklarımızın yaratıcı özelliğini yıkmanın, heyecanı öldürmenin verimi düşürmenin adeta gizli bir yolu! Toplumun bu gizli virüsünü öldüren bir eğitim ve öğretim sistemine şiddetle ihtiyaç vardır. İhtiyacımız olan, olaylara karşı ciddi ve sorumlu; alaycı yaklaşmayan, sorgulayan, yargılayan, nedenini, niçinini öğrenmeye çalışan ve itiraz etmeyi bilen cesur erdemli gençlerdir.
Ahmet Ak, Celal Türer, İhsan Çetin, İsmail Hakkı Aksoyak, Kazım Sarıkavak, Mehmet Çetin, Murat Akçakaya, Osman Şimşek, Seyfettin Erşahin Bir toplum yapısının inşasına yön veren ana unsur “Toplumun Kurucu Felsefesi (Toplum Felsefesi)dir”. “Kurucu Toplum Felsefesi” de “Düşünce Yöntemi” üzerinden oluşan bilgi ile kurulmaktadır. Buna göre, bir medeniyetin ilmî inşası ise esasında o medeniyetin “Kurucu Toplum Felsefesi” ile özgün bilgi inşası için gerekli olan “Düşünce Yöntemi” ilişkisinin etkileşimi üzerinden gerçekleşebilir. Çünkü her medeniyet, “özgünlük” üzere oluştuğu için bu iki unsurun birbirleriyle etkileşimlerinin çıkardığı sonuçlar, her medeniyete ayrı bir nitelik kazandırmaktadır.
İslam/Türk-İslam medeniyetinin “Toplum Kurucu Felsefesi”; “Tevhidî Düşünce Bilgi Üretme Yöntemi”ne bağlı olarak oluşan Tevhidi Toplum (İctimaiyat) Felsefesidir. Buna göre de “Tevhidî Düşünce” anlayışına dayalı “Toplum Felsefesi”; Tevhidî toplum yapısının “kurucu felsefe aklını” ifade etmektedir.
Bu çalışma; modern Batı toplum felsefesinden farklı bir niteliğe sahip olan Türk-İslam Medeniyetinin Tevhidî Toplum Felsefesine göre 21. yüzyıl sürecinde Yeni ve Büyük Türkiye'nin ilim dalları eşliğindeki özgün inşasının nasıl olması gerektiğine yönelik bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır.
M. Zeki Duman Bu kitapta, topluma düşülen bir (dip)not misali macerası iki yüzyıldır süren sosyolojinin sosyal bir realite olarak gördüğü, tanımladığı ve incelediği toplumun varoluş hikâyesi ele alınmaya ve bu hikâye ele alınırken de şu temel sorulara cevap verilmeye çalışılmıştır: a) İnsanın doğası nedir? b) Toplum nasıl ortaya çıkmıştır? c) İnsan, neden bir topluma ihtiyaç duymuştur? d) Toplum doğal bir yapı mıdır yoksa zorlamayla inşa edilmiş bir oluşum mudur? e) Gönüllü birlikteliğin bir ürünü müdür yoksa sözleşmeye ve rızaya dayalı kolektif bir bütün müdür? f) İnsan ve toplum açısından kültür ne ifade etmektedir? g) Toplumsal yapıyı oluşturan aile, hukuk, ekonomi, din ve devlet kurumları neden ortaya çıkmıştır? h) Toplum, neden sosyal yaşamın temel bir koşulu hâline gelmiştir? Aslında bu ve buna benzer soruların cevapları, bugüne kadar toplumsal gerçekliğe dair ortaya konulmuş kuramsal yaklaşımların iki temel özelliğini de ortaya koymaktadır. Bunlardan ilki, Durkheim'in de zamanında veciz bir biçimde ortaya koyduğu gibi bireysel davranışlarımızın gerisindeki motivasyonu oluşturan ve bireye kendini etkili ve kalıcı bir biçimde kabul ettiren toplumun nasıl bir doğaya ve işleyişe sahip olduğunu, ikincisi de toplum düşüncesinin felsefi, sosyolojik ve epistemolojik temellerinin ne olduğunu göstermektedir.
Sait Yılmaz Bu kitapta size etrafınızda bir türlü anlam veremediğiniz pek çok gelişmenin neyin parçası olduğunu, ülkelerin nasıl karıştırıldığını ve bölünmeye çalışıldığını anlatmaya çalışacağız. Uluslararası ilişkilerde sorun çözmede diplomasi ve savaştan sonra gelen üçüncü yöntem olan örtülü faaliyetler, her şeyden önce toplum mühendisliği alanında bilimsel bir hazırlık ister ve uzun yıllar saha çalışması gerektirir. Bu yüzden öncelikle antropoloji ve toplum mühendisliği üzerinde duracağız. Birinci Dünya Savaşı esnasında İngilizlerin Türklere karşı Arapları nasıl ayaklandırdığını ayrı bir bölümde sizlere sunacağız. Sonra ABD'nin ayaklanma, darbe işlerine yoğunlaşacağız. CIA'nın İslamcılık projesi ve Orta Doğu'daki gündemine yer vereceğiz. Arap Hareketleri ile birlikte yaşananlar kamu diplomasisi penceresinden anlatılacak. Rusların yöntemleri ve Kuzey Kafkasya'da olanlar Rus örtülü operasyon kültürünü tanımamıza yardımcı olacak. Toplum mühendisliği, pandemi döneminde de olduğu gibi pozitif anlamda da kullanılması gereken bir devlet politikası olabilir. Pandemi ve Ukrayna Savaşı kapsamında dünyanın geleceğine ilişkin karanlık gündemi, Çin ve Rusya üzerine planları ele aldıktan sonra yeni bir paradigma olan akıllı istihbaratın toplum mühendisliği ile ilişkisine yer vereceğiz.
Ahmet Emin Seyhan, Ali Rafet Özkan, Arife Ünal Süngü, Ayhan Hıra, Bayram Ayhan, Emine Gümüş Böke, Emine Öztürk, Emine Yiğit, Erkan Perşembe, Ersin Savaş, Fatih Ulaşan, Fethi Güngör, Gülsen Sezgin Salkaya, Hayrunnisa Keklik, Mahmut Gurbet, Mahmut Üstün, Mohamadou Aboubacar Maiga, Niyazi Akyüz, Rüveyda Çınar, Sadagat Abbasova, Seçil Şenel Uzunkaya, Senem Gürkan, Şule Yüksel Arıcı, Ümran Karadeniz, Zehra Gözütok Tamdoğan, Zeynep Altuntaş Kuşkusuz bu çalışma, en eski Arkaik Çağlardan Antik Çağlara, Antik Çağlardan İlk ve Orta Çağlara ve Orta Çağlardan modern zamanlara kadar sorunsallığı tartışma götürmez bir mesele olan kadının dinî ve sosyolojik konumu ile ilgili söylenecek ne ilk ne de son sözdür ancak kadın konusuna dair söylenecek önemli bir sözdür. Çünkü kitap; toplum, din ve kadın konusuna dair söylenebilecek hemen tüm alanlara dair sözleri 25 farklı başlık altında, 28 farklı müellifin ve bilim insanının bakış açısıyla her bir müellifin titiz emekleri ve çalışmaları ile söyleyen bir kitaptır. Kitabın amacı; kadının toplumsal ve dinî konumu hakkında hem Batı hem de Doğu menşeli söylenmiş sözlerin tekrar edilmesinden ziyade ilgili konuda yeni söylenebilecek söz var mıdır ve varsa ne denilebilir ve konuya hangi farklı açıdan bakılabilir, sorularına yeni bir cevap bulmaya çalışmaktır. Çalışma boyunca uymaya çalıştığımız iki ilke oldu: Kitapta hem alanında uzman olanlara hem de genç yazarlara daha çok yer vermek ve kitaba bilimsel olmayan hiçbir şeyi dâhil etmemek. Alanda önemli bir eksiği tamamlayan faydalı bir çalışmaya imza atılmış olması ümidiyle...
• İslam Öncesi Türk Devlet Geleneğinde Kadının İdari Hayattaki Konumu
• Cahiliye Dönemi’nde Kadın
• Reformist Yahudilikte Kadının Toplumsal Konumu
• Socia et Femmina: Hristiyanlıkta Kadının Sosyal Statüsü
• İslam İnancında Kadının Konumu
• Hz. Peygamber'in Sünnetinde Kadının Konumu
• İlahi ve Beşerî Dinlerde Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet
• Kadına Yönelik Ev İçi Şiddetin Kültürel Kaynakları: Türk Atasözleri Örneği
• Klasik Dönem İslam Literatüründe Kadın ve Kadın Konulu Eserler
• İslam'da Çok Eşlilik Meselesine Yaklaşımlar
• Hadislere Göre Kadının Yönetimdeki Yeri
• Kur'an'da Kadının Statüsü
• Endülüs Arap Şiirinde Kadın Şairler ve Kadın İmgesi
• Batı Afrika Arap Şiirinde Afrikalı Kadın İmgesi
• Osmanlı Devleti'nde Toplumda ve Ekonomik Hayatta Kadın
• Şeyhülislam Hânelerinden Üç Kadının Para Vakıfları (18-19. Yüzyıllar)
• Osmanlı Taşrasında Hayırsever Kadınlar (XVIII. Yüzyılın ilk Yarısında Manisa Örneği)
• Terekelerde 19. Yüzyıl Gayrimüslim Osmanlı Kadını
• Avrupa'da Feminizm ve Dünden Bugüne Feminist Hareketler
• Batı Avrupa'da Feminizm Teorisi ve Tarihi
• Müslüman Ülkelerde Kadının Konumuna Feminist Yaklaşım
• Din ile İlişkisi Bağlamında Yeni Kadın Kimliği: Mütedeyyin Kadın
• Havle Kadın Derneği ve Reçel Blog Sitesi Örnekleminde Türkiye'de İslami Feminizmin Dünü ve Bugünü
• Erkek Akademisyenlerin Gözüyle Akademide Kadın Algısı ve Din
• Kur'an'dan Hareketle Sosyal Hayatta ve Dijital Dünyada Kadının Konumu Tartışmaları

Sevim Atila Demir İnsanlar kendilerini ve çevrelerini ona yükledikleri anlamlar çerçevesinde kavrarlar. Bu anlam haritasını belirleyen en önemli unsurlardan birisi de özellikle son yıllarda sosyoloji başta olmak üzere sosyal bilimler alanında görünür olan değerlerdir. Değer alanı; insanlık tarihini, değişen sosyal ilişkileri ve günümüz pratiklerinin doğasını okumada fiziki eylemlerin ötesindeki başvuru merkezidir. Bu adım tüm sosyal bilimcilere, özelde sosyolog ve sosyal araştırmacılara toplumu, işleyişini ve dahası sorunlarını görebilme yolunda kapı aralar. Neden bazı davranışlar değişen toplumsal gerçekliğe rağmen aynı ölçüde değişmez? Ya da gerçekte aynı kalan bir şey var mıdır yaşamda? Sosyal ilişkilerimizi neye göre kurgularız? Özellikle son on yılda bu kadar hızlı değişim sürecinden bahsederken (özellikle Kovid-19 salgını ile beraber) bireysel, toplumsal pratiklerimizdeki yeni normlar sosyal etkileşim alanlarımıza nasıl yansımıştır? İnsanlar bu tür hızlı değişme dönemlerinde nasıl tepki verir, kendisini ve dünyayı nasıl anlamlandırır? Tüm bu soruları tartışabilmek ve toplumsal değişmelerin bireysel, kültürel, küresel yankıları değer dünyasının okunabilmesinde saklıdır. Değer, “Ben”im, “Biz”in ve tüm sosyal etkileşim biçimlerinin özünde var olandır.
Abdulvahap Taştan, Ali Coşkun, Emine Öztürk, Erkan Perşembe, Fatma Nur Şengül, Hacer Ayaz, Harun Geçer, İlyas Sucu, İsa Abidoğlu, Latife Kabaklı Çimen, Muhammed Tosun, Mustafa Sarmış, Nesrin Ünlü, Ramazan Bulut, Ravza Ocakdan, Sabiha Büşra Uzun, Senem Gürkan, Sümeyye Aydın Bulut, Şule Güldü, Zeynep Gülten Yılmaz Toplumsal değişme, insanlık tarihi boyunca toplumların en önemli gerçekliğidir. Değişmenin temel aktörü olarak insanın kültürel anlamda oluşturduğu maddi ve manevi bütün muhteva ve süreçler, sürekli hareketlilik içermektedir. Günümüzde teknolojik yeniliklerin kazandırdığı gelişmelere odaklı değişmelerin, bütün dünyada çok boyutlu etkileşimleri yaşanmaktadır. Toplumsal değişmeyi dinle olan etkileşimi açısından ele almak, değişmede birçok faktör olduğu gerçeğinden kopmaksızın toplumsal gerçekliği daha iyi kavramamızda yol gösterici olacaktır. Dinler önemli toplumsal değişme faktörü olarak, yayıldığı toplumlara yeni bir ruh ve dinamizm kazandırabilmektedir. Buna karşılık dinler, yeni kültürlerle temasları kapsamında ve geçen zamana bağlı yaşanan toplumsal değişmeler karşısında farklı algılanma ve yaşama konumlarıyla da görünür olmaktadırlar. Özellikle çağdaş dünyadaki konumlarıyla dinler yaşanan hızlı toplumsal değişme sürecinden yoğun şekilde etkilenmekte ve modern dünyanın seküler evreninde farklı dindarlık görüntüleri söz konusu olabilmektedir.
“Toplumsal Değişme ve Din” başlığı altında sunduğumuz bu kitabımız, “din” kurumunu etkileyen ve etkilenen konumuyla dikkate alan çalışmalardan oluşmaktadır.
Alper Mumyakmaz, Aynur Tekke, Çağatay Sarp, Damla Şahin Büyük, Dilek Özmen, Dolunay Şenol, Fatih Yıldız, Gıyasettin Yıldız, Günce Demir, Öznur Özdarıcı, Ruken Macit, Şule Gece, Tevfik Erdem Toplumsal yapılanmaların çözümlenmelerinde kendilerini oluşturan parçaların ve onların kendi içlerindeki etkileşim ağlarının anlaşılması son derece önem arz etmektedir. Son dönemdeki çalışmalarda, bireyi şekillendiren toplum kadar toplumun şekillenmesinde etkisi olan bireyi de incelemenin önemi fark edildiği için etkileşim ağlarının çözümlenmesine daha fazla önem verilmeye başlandı. Tarih içindeki toplumlara bakıldığında toplumsal kurumların toplumsal yapılanmalarda önemli fonksiyonlar yüklendikleri ve basit toplumlardan daha karmaşık toplumlara doğru gidildikçe kurumların hem sayı hem de fonksiyon olarak artış gösterdikleri fark edilmektedir. Bu da toplumu ve toplumsal ilişkileri anlama çabasında toplumsal kurumları, toplumsal kurumlardaki dönüşümleri, değişimleri, kaybedilen fonksiyonların hangi kurumlarda tekrar fonksiyon bulduğunun anlaşılmasını zorunlu hâle getirmiştir. Bu kitapta; toplumsal kurumlar tek tek ele alınarak özellikle içinde bulundukları yapılanmalarda nasıl fonksiyonlar yerine getirdikleri, zaman içinde fonksiyonlarının nasıl ve neden değişime uğradıkları ve hem kendi içlerinde hem de diğer kurumlarla nasıl bir etkileşim ağı ortaya koydukları değerlendirilmeye çalışılmıştır. Kitapta yer verilen değerlendirmelerin, toplumsal yapı analizlerinde yol gösterici olması beklenmektedir.


Gülcan Işık Ekonomi, din, kültür gibi farklı toplumsal alanlardan beden kimliğine ve siyasete kadar geniş bir yelpazede her geçen gün önemini ve etkisini artıran toplumsal hareketler, alternatif bir siyaset ve iletişim tarzına dönüşmüştür. Toplumsal gelişimin ve beraberinde gelen dönüşümünde etkisiyle 'eski' ve 'yeni' olarak kategorize edilen toplumsal hareketler, birbirinin devamı mı yoksa kopuşu mu noktasında da tartışılmaktadır.
Çağrı Kara, Emel Poyraz, Erman Işık, Firuze Selen Çağlar, Gizem Aksu Can, Gülçin Eren, Manolya Kılıç, Merve Evren, Mine Demirtaş, Oktay Demirtaş, Orhun Doğuş Yılmaz, Serhat Ulağlı İnsanı, medeniyet oluşturan bir canlı türü hâline getiren özelliği hiç kuşkusuz içgüdüler ötesi kompleks bir iletişim kabiliyetine sahip olmasıdır. Bu iletişim yeteneği, bireyleri doğal olarak sosyal hâle getiren bir harç gibidir. İnsan, sosyal bir canlıdır çünkü doğaya karşı bireysel ve türsel dezavantajlarını ancak iletişim, dayanışma ve adaptasyon yoluyla giderebilir. Bu yollarla birey sosyalleşir ve topluluklar toplumları meydana getirir. Toplum hiç kuşkusuz birbiriyle bağlantısız insan gruplarını tanımlamak için kullanılan bir kavram değildir. Toplum ve birey tüm sosyoekonomik ve sosyokültürel yönleriyle sürekli bir geçişkenlik ve iletişme içindedir. Bu iletişme bazen toplumdan bireye bazense tersine olacak şekilde olsa da birbiriyle etkileşim içinde olmayan bir toplum-birey ilişkisinden söz etmek mümkün değildir. Bu sebeple günümüzde birey, kendini tanımak için toplumu tanımaya, toplumu tanımak için de kendisini tanımaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacın yapısökümü için anahtar kavram ise iletişimdir. Çünkü bireyler arasındaki stereotipik ve algısal bağlantıları inşa eden olgu iletişimdir. İletişim bilimlerinin disiplinler arasılığı sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi, antropoloji gibi diğer bilimlerle sürekli bir etkileşimi gerekli kılar. Kitap; bu etkileşim bağlamında McLuhan, Maslow, Castells gibi teorisyenlerin perspektifleriyle ve hem ana akım hem de eleştirel paradigmalar çerçevesindeki güncel örneklerle, sözü edilen ilişkinin gözler önüne serilmesini amaçlamaktadır.
Adem İnce, Ayşe Yıldız Aydın, Betül Durmaz Yurt, Büke Koyuncu Kahvecioğlu, Hasan Yeniçırak, Hatice Özer, Hüseyin Halil, İbrahim Mavi, Mehmet Ozan Aşık, Mehmet Tayanç, Mustafa Berkay Aydın Katı olan her şeyin buharlaştığı günümüz dünyasında, toplumsal kurumların da değişim ve dönüşüm geçirmesi tartışılmaz bir gerçektir. Bu değişim ve dönüşümün mahiyetini tam anlamıyla okumak için ise yeni bir “kurumlar sosyolojisi”, günümüz sosyolojisinde önemli bir ihtiyaç hâlini almıştır. Hazırlanan Toplumsal Kurumlara Sosyolojiden Bakmak: Dünü, Bugünü ve Yarını adlı bu kitapta temel amaç, değişen dünyada toplumsal kurumlar üzerine yeniden düşünmeyi sağlamaktır. Bu kitap ayrıca, okuyucuları toplumsal kurumlar üzerine yapılmış klasik okumalardan uzaklaştırarak okuyucuların kurumların günümüzde nasıl bir işlev kazandığı üzerine eleştirel bir perspektifle yeniden düşünmesine zemin hazırlamaktadır. Bu bağlamda kitapta, kurumların günümüzde toplumu nasıl şekillendirdiği üzerine farklı bakış açılarına yer verilmiştir. Bu amaç doğrultusunda farklı üniversitelerden alanında uzman akademisyenlerle, aile, siyaset, ekonomi, hukuk, eğitim, din, ahlak, sağlık, boş zaman ve sanat gibi toplumsal kurumlar, geniş bir perspektifle yeniden ele alınmıştır.


Mizrap Polat Sosyal bir varlık olan insanın eylemi, diğer bir varlığa doğrudan veya dolaylı olarak dokunduğu için ahlaki bir nitelenmeye müstahaktır. Bu vecihle ahlak, sosyal bir olgudur. Ahlakın fikrî arka planını oluşturan ve insana birlikte yaşam bağlamında yol gösteren değerler ise içtimai yaşamın bir nevi şuurunu inşa eder.
Günümüz meta yönelimli hayat tarzında faziletin, diğer bir ifadeyle değerlerin arka plana itildiğine, sıklıkla suistimale uğratıldığına, sabiteleri az olan, eyyamcı, hazcı ve faydacı bir ilişki ve iletişim biçiminin giderek daha fazla kendini hissettirdiğine şahit olunmaktadır. Bu anlamda değerler ve onlardan doğan müspet eylem biçimi olan ahlakilik; sosyal yaşamın insanileşmesi, gücü elinde bulunduranların zalim olmaması ve insan onuruna uygun yaşam tanzimi açısından daha da önem kazanmaktadır.
Değerler sadece ferdî davranışlara yön veren düşünceler olmayıp aynı zamanda kamu vicdanının oluşmasında ve kanunların tesisinde etkili olan şiarlar bütünüdür. Bu yönleriyle onlar, toplumun birlikte yaşama imkânının fikrî ve manevi temelini de oluşturur.
Ahmet Umut Hacıfevzioğlu, Ayşe Uslu, Barış Çelik, Begüm Akdeniz, Berhu Erdoğan, Burak Gürbüz , Eyyüp Ensari Cicerali , Fatma Zeynep Özkurt Dördüncü, Göknur Akçadağ, Gözde Karabacak, Halime Bayar, Hanife Cemre Fidan, Melis Uçar, Nazlı Elgin, Özlem Özarslan Saydar, R. S. Savaş Biçer, Sakine Arslan, Sare Kılıç, Serhat Dağlı, Sinan Cana, Uğur Yozgat, Yelda Şenkal, Yılmaz Aydın Tarihte salgınların, ortaya çıktıkları dönemde ve sonrasında çeşitli krizlere ardından da toplumsal değişim süreçlerine yol açtıkları bilinmektedir. COVID-19 salgınının da ekonomiden toplumsal yaşama, insan psikolojisinden siyasete pek çok bağlamda etkileri görülmüş; salgının neden olduğu kaygı ve sosyal izolasyon birey, toplum ve devlet bağlamında yeni sorunları beraberinde getirmiştir. Söz konusu süreçte ülkeler hemen hemen her alanda benzer sorunları deneyimlerken salgının; küresel ekonomi, üretim ve istihdam, tüketim alışkanlıkları, eğitim, spor, turizm gibi birbirinden farklı pek çok alanda deyim yerindeyse yeni bir milat olarak kabul edilebilecek dönüşümlere neden olduğu gözlemlenmiştir.
Bu kitap; ekonomi, politika, finans, güvenlik, eğitim, psikoloji, tarihte salgınlar, Avrupa Birliği'nin COVID-19 ile kolektif eylemleri, etik ikilem, sosyal izolasyon, basın ve gazetecilik, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, belediyelerin sosyal yardımları, turizm sektörü, Z kuşağının eğlence anlayışı, sağlık iletişimi ve hukuk başlıklarının yer aldığı çeşitli makaleler ile salgının etkilerine ilişkin bütünsel bakış açısına katkı sağlamak üzere hazırlanmıştır. Nişantaşı Üniversitesi İİSBF'nin farklı disiplinlerinden akademisyenlerinin katkı verdikleri kitap; COVID-19 salgınının toplumsal, ekonomik, siyasal ve tarihsel yönleriyle etkilerine ışık tutmayı amaçlamaktadır.
Randall COLLINS, Michael MAKOWSKY, Mc Grew Hill McGraw Hill Yayınevi tarafından ilk kez 1972 yılında basılan ve sekizinci basımı 2010'da çıkarılan Collins ve Makowsky'nin hazırladığı bu eser, modern toplumun oluşmasına katkıda bulunan ve bugün de önemini koruyan düşünürler konusunda karmaşık bir dil kullanılmadan büyük bir titizlik ve incelikle öykü tadında hazırlanmıştır. 19. yüzyıldan çağdaşımız olan düşünürlere kadar yaşam öykülerinin yanı sıra kavramsal düşüncelerini yaşanmış büyük dönüşümlerle birleştirerek günümüze kadar ustalıkla dokuyan bu eser, sosyal bilimlerin her alanında kullanılabilir bir özelliğe sahiptir. Özellikle hem temel hem de yardımcı kitap olarak sosyal/sosyolojik teori, sosyal düşünce tarihi, sosyoloji tarihi ve sosyolojiye giriş derslerinde rahatlıkla kullanılabileceği gibi 19. ve 20. yüzyılı anlamak isteyen özgür okuyucular için de iyi bir kaynak kitap olabilir.
Toplumun Keşfi, bu alanda yazılan diğer eserlere kıyasla kısa ve kapsamlı bir kitap özelliğinde olup lisans ve lisansüstü çalışmalarda öğrencilere rahatlıkla okutulabilir.
M. Serdar Erbaş Kitap; stratejik yönetim ve stratejik planlamayı kuramsal ve kavramsal olarak açıklamakta, pratik uygulama örnek ve önerileri ile somutlaştırmaktadır. Kamu kurumları için stratejik plan hazırlama rehberi niteliği de taşıyan kitapta; stratejik yönetim bünyesinde stratejik planlama, performans esaslı program bütçe, performans programı, yatırım programı, kalkınma planı, orta vadeli program, eylem planları arasındaki bağlantılar; güncel, anlaşılır, pratik uygulama örnekleri ile açıklanmıştır. Bu yönüyle, tüm kamu kurum ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüslerinin bütün düzeylerdeki yöneticileri ile denetim elemanları ve bütün düzeylerdeki çalışanları ile akademik camiaya ve hatta özel sektör yöneticilerine katkı sağlayacaktır. Stratejik yönetim ve stratejik planlamanın bütün bileşenleri, sistem içerisindeki birbirlerini tamamlayıcı özellikleri ile birlikte kısa, öz, akıcı ve anlaşılır şekilde anlatılmaktadır. Bu özellikleri ile özellikle kamu kurumlarının merkez ve taşra teşkilatı, düzenleyici denetleyici kuruluşlar, kamu iktisadi teşebbüsleri, belediyeler, il özel idareleri, üniversiteler gibi kamu kurum ve kuruluşlarının stratejik yönetim ve stratejik planlama süreçlerinde yönetici ve çalışanlar ile bilimsel çalışma yapan akademisyenler için kaynak bilimsel kitap niteliğindedir.

Konu Başlıkları:
• Strateji, Stratejik Yönetim, Stratejik Plan Kavramsal ve Kuramsal Çerçevesi
• Stratejik Yönetim ve Türk Kamu Yönetiminde Stratejik Yönetim
• Stratejik Planlama ve Türk Kamu Yönetiminde Stratejik Planlama
• Stratejik Planı ve Uygulamasını Etkileyen Faktörler
Alper Uzunyol, Bayram Şık, Berk Özgür, Ertuğ İğdeli, Furkan Terzi, Hatice Nur Yerlikaya, Hazal Karadoğan, Hilal Aydın, Nazgul Kenzhetay, Oğuzhan Can, Reyhan Samsama, Sirad Jafar Mohamed Aden, Tuğba Yaşar Kitap, Türk siyasal hayatına alışılmış bir yöntemin ötesinde yaklaşarak devlet, toplum ve ekonomi ilişkilerini bir bütün hâlinde ele almaktadır. 19. yüzyıldan 21. yüzyılın başına değin Türk Modernleşmesinin kırılma noktalarını; politik değişim ve toplumsal süreklilik olguları üzerinden ele alan eser, Türkiye'de siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında öğrenim gören lisans ve lisansüstü öğrencilerin inceleme kaynağı niteliğindedir. Türk Modernleşmesinin kronolojik bir çizgide ele alındığı eserde, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş sürecinde inşa edilen kurum ve kuralların felsefi arka planı bölümler hâlinde analiz edilmektedir.
Aydın Aktay, Canan Sarıyar Sezan, Görkem Turaç , Halil Akkurt, Haydar Şahin, Hüseyin Nergiz, İmge Hazal Yılmaz, Mahmut Karaman, Mustafa Fazıl Karaman, Mustafa Kara, Mustafa Oğuzhan Ercan, Mürsel Tekin, Süleyman Demir, Süleyman Yelocağı, Tuğçe Binar, Zeki Anıt
Damla Topçu Sosyoloji başta olmak üzere birçok disiplinin ilgi konusu olan toplumsal değerler, hayatı anlamlı hâle getirmeleri hasebiyle toplumsal yaşamda önemli bir yer tutmaktadırlar. Ancak yaşanılan zamansal ve mekânsal farklılıklar ve teknolojik gelişmelerle birlikte toplumsal değerlerden giderek uzaklaşıldığı görülmektedir. Bu çalışmada, toplumsal değerlerden uzaklaşılması noktasında göç olgusu önemli bir unsur olarak dikkati çekmiş ve göç olgusunun toplumsal değerler üzerindeki etkileri incelenmeye çalışılmıştır. Genel olarak göç, özel olarak da iç göçle birlikte eskiden çok daha fazla değer verilen saygı, sevgi, yardımlaşma, dayanışma, birliktelik, akrabalık, komşuluk, misafirperverlik, sohbet, örf, âdet, gelenek, görenek gibi toplumsal değerlerin farklı derecelerde de olsa önemsizleştiği ve giderek bu değerlerden uzaklaşıldığı görülmektedir. Bu durum, sosyal ilişkilerin zayıflamasına neden olurken bilinçsiz bireyselleşmelerin artmasını da beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla bu kitap, gerek eski ve günümüz gerekse göç öncesi ve sonrası karşılaştırmalarıyla toplumsal değerlerin geldiği noktayı yaşlılar ve yetişkinler üzerinden gözler önüne sermektedir.
Yusuf Yaralıoğlu Türkiye'de muhafazakârlık düşüncesinin en temel kurucu unsuru, din kurumudur. Aynı zamanda toplumsal alanda muhafazakâr kavramı, dindar anlamıyla eş değer şekliyle kullanılmaktadır. Ancak toplumsal alandaki kabulün aksine muhafazakârlık düşüncesinin toplumsal değişmeler karşısında önem verdiği kurumlardan sadece bir maddesi din kurumuyla ilgilidir. “O zaman neden muhafazakârlık Türkiye'de din kurumunu merkeze alan bir düşünce sistemi olarak bilinmektedir?" Bu sorudan hareketle eserde muhafazakâr düşüncenin temel maddeleri Türkiye özeline ait olarak siyasal aktörler üzerinden anlaşılmaya çalışılmıştır. Özellikle Cumhuriyet Devrimi sonrasında belirginleşen bu tutum ve algının temel kodları; Türkiye'deki muhafazakârlığın türleri, İslam'la ilişkisi, edebî dergilerdeki işlenişi, siyasal savunucuları gibi temsil toplumsallığı ile irdelenmiştir. Böylece Türkiye muhafazakârlığın toplumsal alandaki temel kodları belirlenmiş, Cumhur ve Millet İttifakı partilerinin temsilcileri ile yapılan görüşmelerde kültürel bir muhafazakârlığın varlığı tespit edilmiştir. Ancak Türkiye'de muhafazakârlığın din kurumunu toplumsal alanda kısıtlayan her türlü anlayışı reddeden bir algı çevresinde, din kurumu ile bütünleşen, birçok alanda kesişen ve bazen din kurumundan ayrışan noktaları ile ön plana çıktığı belirlenmiştir. Eser, iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Cumhuriyet devrimi sonrası muhafazakârlığa katkıda bulunan toplumsal ve siyasal alandaki örnekler ele alınmıştır. İkinci bölümde ise 2023 seçimleri öncesinde Cumhur ve Millet İttifakı partilerinin katılımcıları ile yapılan görüşmelerden hareketle Türkiye'de muhafazakâr düşüncenin izi sürülmüş ve temel kodları belirlenmiştir.
Abdullah Aydın, Ali Davut Alkan, Bekir Gündoğmuş, Çağdaş Zarplı, Elif Nagihan Türköz, Fikri Keleşoğlu, Hacı Şükrü Taştan, M. Ferit Duman, Melih Coşgun, Selman Bölükbaşı, Semih Sütçü, Semra Altıngöz Zarplı, Şükrü Türköz, Yücel Can Günümüzde bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de toplumsal ve siyasal alandaki değişim/dönüşüm hızlı bir biçimde sürmektedir. Aile ilişkilerinde meydana gelen değişimlerden dijitalleşmenin her alanda baş döndürücü şekilde yaygınlaşmasına, din ve siyaset ilişkilerine yönelik yeni yaklaşımlardan spor ve siyaset etkileşiminde yaşanan artışa, ülkedeki demokrasi kültürünün evrilmesinden sivil toplum kurumlarının siyasal ve toplumsal alandaki işlevselliğine, bürokratik sistemin yapısal sorunlarından hükûmet sistemlerinde meydana gelen köklü değişimlere varıncaya kadar birçok başlıkta bu değişim ve dönüşümün toplumsal yansımaları kolayca fark edilebilmektedir. Bazı alanlarda oldukça süratli seyreden bu değişim/dönüşüm özellikle toplumsal ve siyasal açıdan üzerine eğilmemiz gereken önemli meselelere de yol açabilmektedir. Bu bağlamda Türkiye'de Toplum ve Siyaset: Teoriden Pratiğe Güncel Meseleler isimli eser Türkiye'de toplumu ve siyaseti etkileyen meseleleri tartışmayı amaçlamaktadır. Kitapta, siyaset bilimi ve sosyoloji alanlarında yer alan temel kavramlar ışığında güncel siyasal/toplumsal meseleleri ele alan on iki yazıya yer verilmektedir. Özellikle siyaset bilimi ve siyaset sosyolojisi literatürüne katkıda bulunmayı amaçlayan eserde ele alınan konular teorik ve pratik boyutlarıyla ayrıntılı olarak tartışılmaya çalışılmıştır. Bu bakımdan kitap, Türkiye'nin değişen ve dönüşen güncel toplumsal ve siyasal meseleleri ekseninde siyaset çalışmalarına ilgi duyan herkese katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Lütfi SUNAR, Suna BAŞAK, Mehmet Fatih AYSAN, Mustafa KÖMÜRCÜOĞLU, Ertan ÖZENSEL, Yunus KAYA, İsmail DEMİREZEN, Gülcan IŞIK, Ali Yaşar SARIBAY, Necdet SUBAŞI, Mustafa TEKİN Sosyolojinin köşe taşlarından birisi olan toplumsal değişimi incelemek neredeyse sosyolojinin bütün alt alanlarını kapsayan bir çalışma yapmak anlamına gelmektedir. Bu sebeple başlangıcından bugüne kadar sosyolojide toplumsal değişim merkezi bir konu olmuştur. Onu açıklamak için çok sayıda teori geliştirilmiş, kavramlar üretilmiş ve nihayetinde yeni bakış açıları meydana çıkartılmıştır. Ancak sosyolojideki bu merkeziliğinin aksine Türkiye'de toplumsal değişimle ilgili yeterli çalışmaların yapıldığını söylemek güçtür. Hâlbuki Türkiye toplumu incelenmeye muhtaç daimi, ciddi ve hızlı bir toplumsal değişim yaşanmaktadır. Elinizdeki kitap bu ihtiyacı gidermek üzere hazırlanmıştır.
Toplumsal değişimin kapsamlı bir biçimde ele alınabilmesi için evvela konunun karmaşıklığı kabul edilmek durumundadır. Bu sebeple bu kitapta konuyu değişik disiplinlerin birikiminden faydalanarak ele alan yazılara yer verilmiştir. Öğrencilerin, araştırmacıların ve meraklı okuyucuların faydalanacağı bu kitap toplumsal değişimle ilgili temel kavram ve konular hakkında bir bilgi çerçevesi oluşturmak üzere hazırlanmıştır.
Erhan Tecim, Ertan Özensel, Kadir Yıldırım, Lütfi Sunar, Mahmut Hakkı Akın, Mehmet Fatih Aysan, Mustafa Kömürcüoğlu, Necdet Subaşı, Öner Buçukçu, Yunus Kaya Toplumsal değişim nedir?
Türkiye'nin toplumsal yapısını nasıl açıklarız?
Türkiye'de toplumsal değişimin dinamikleri nelerdir?

Sosyolojinin temel çalışma alanı olan toplumsal yapı ve değişim çerçevesinde bugüne kadar birçok teori geliştirilmiş, kavramlar üretilmiş ve nihayetinde yeni bakış açıları meydana çıkartılmıştır. Bir bilim olarak kendi kuramsal ve ampirik gelişimini toplumsal değişimin incelenmesi üzerinden gerçekleştiren sosyolojideki bu merkeziliğin aksine Türkiye'de bu alanda yeterli çalışmaların yapıldığını söylemek güçtür. Hâlbuki Türkiye toplumu çeşitli sarsıntılar ve krizlerle sürekli bir biçimde hızlı ve kapsamlı bir toplumsal değişim yaşamaktadır. Bu durum ise artan ilgiye rağmen toplumsal yapı ve değişim analizlerinin sağlamlaştırılması gerektiğini göstermektedir.
Elinizdeki kitap, konuyu kuramsal temelleri ve ampirik uygulamaları ile bütüncül bir şekilde ele alan temel bir başvuru kaynağı olarak hazırlandı. Oldukça karmaşık olan toplumsal değişim konusunu kapsamlı bir şekilde ele almak için kitapta, konuyu değişik disiplinlerin birikimi ve perspektiflerinden faydalanarak ele alan yazılara yer verildi. Kitap içerisinde eserin takibini ve anlaşılırlığını kolaylaştıracak temel kavram açıklamaları, okuma parçaları ve ilgilenenlerin başvurabileceği ileri okuma önerileri bulunuyor. Öğrencilerin, araştırmacıların ve konuya ilgi duyan meraklı okuyucuların faydalanacağı bu kitap, Türkiye'de yaşanan toplumsal değişimle ilgili temel kavram ve konular hakkında bir bilgi çerçevesi oluşturuyor.
Abdulvahhap Akıncı, Ali Gençoğlu, Bahadır Elal, Başak Akar, Başak Gorgoretti, Betül Tansel, Cansu Yetimoğlu, Ebru Eren, M. Yavuz Alptekin, Mehmet Talha Paşaoğlu, Miraçhan Yılmaz, Oğuz Yavuzyılmaz, Selda Tunç Subaşı, Selin Karaibrahimoğlu, Serap Yavuz, Tuğrul Korkmaz, Ünsal Yavuz, Zafer Durdu Ulus devlet; sosyal, siyasal, demografik, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin sonucu ve bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Benzer bir şekilde ulus inşası da bu zorunluluğun ürettiği başka bir zorunlu durumdur. Her süreç ve olgunun olumlu ve olumsuz yönleri ve örnekleri mevcuttur. Bununla birlikte bu çalışmada ulus inşası olumlu veya olumsuz olarak değil daha çok harici şartların ürettiği bir gereklilik olarak bütün yönleriyle ele alınmıştır. Ulus inşası, günümüz ulus devletlerinde yaşayan ve vatandaşlık bağıyla bu devletlere bağlı bulunan toplumların ayrı alt kültür ve mikro milliyet durumlarına bakılmaksızın ve yereldeki bu farklılıkları mahsurlu görülmeksizin bütün bu yerel ve sınıfsal farkların üzerinde oluşturulmaya çalışılan sosyopolitik bir üst kimlik, ulus devletin sınırlarıyla örtüşen geniş kapsamlı bir grup aidiyeti ve yüksek kültürdür. Çalışmadaki on yedi bölümün başlıklarına bakıldığında kitabın ana teması ve geniş kapsamı daha iyi anlaşılabilecektir:
• Teoride ve Pratikte Ulusçuluk ve Ulus İnşası
• Türkiye'de Millî Tarih Yazımı ve Ulus İnşası
• Türk Halkının Kolektif Belleğinde Çanakkale Savaşı ve Ulus İnşası
• Erken Cumhuriyet Döneminde Halkevleri ve Ulus İnşası
• Yöntemlerin Yerinde(n)liği ile İlmin Evrenselliğini Buluşturmak:
• Türkiye'nin Köy Enstitüleri
• Türk Ocakları ve Ulus İnşası
• Cumhuriyet'in Vatanseverlik Merkezli Din Anlayışı ve Ulus İnşası
• Türkiye'de Ulus İnşasında Eğitim Politikalarına Örnek Olarak Köy Enstitüleri
• Türkiye'de Siyasal Kültür, Kimlik ve Ulus-İnşası
• Tanıtım Filmlerinde ve Kamu Spotlarında Ulus-İnşası
• Erken Cumhuriyet Döneminde Ulus Yaratımı ve Beyaz Perde Üzerindeki Refleksler (1919-1938)
• Türk Ulus-İnşasında Batılılaşma Üzerine Çelişkili Düşünceler:
• Devlet Tiyatrosu Repertuvarı Üzerinden Bir Değerlendirme
• Türk Romanında Ulus İnşası ve Kadın İmgesi
• Osmanlı'dan Cumhuriyete Türk Müzik Kültürü ve Türkiye'de Ulus İnşasına Katkıları
• Türkiye'de Modern Mimarinin İdeolojik İşlevleri ve Ulus İnşası (1923-1950)
• Ulus İnşasının Posta Pullarına Yansıması Ulusal Bayram Örnekleri
• Türkiye'de Millî Folklor Çalışmaları ve Ulus İnşası
Abdulvahap Akıncı, Ali Sönmez, Aykan Karademir, Ayşe Günsel, Halit Yanıkkaya, Hande Çiftçi, Hasan Yazıcı, Haydar Çoruh, Mahmut Hakkı Akin, Mehmet Taş, Meryem Özcan, Muharrem Es, Mustafa Altunok, Mustafa Çağlayandereli, Mustafa Semih Arıcı, Nazmi Avcı, Osman Sarı, Öznur Yaşar, Ramazan Biçer, Sertan Demir, Uğur Dolgun, Vasfi Haftacı, Zeki Arslantürk Türkiye'nin toplumsal, siyasi ve ekonomik yapısıyla aile, nüfus, eğitim, ekonomi, din, siyaset kurumları ve işleyişlerine dair ana konularda Türkiye’yi anlamaya yönelik genel bilgi önemlidir. Türkiye’nin temel dinamiklerini oluşturan konu ve meseleler üzerinde durulmalıdır. İçinde yaşanılan toplumsal yapı konusunda farklı ve geniş bir bakış açısı kazanılmalıdır. Türkiye'nin toplumsal yapısındaki değişmeler, tarihî ve sosyolojik açıdan incelenip değerlendirilerek Türkiye'nin toplumsal, ekonomik ve siyasi yapısının farklı bileşenleri ilişkilendirilip çeşitli yönlerden karşılaştırmalarla modern Türkiye'nin kültürel ve sosyoekonomik yapısının anlaşılması sağlanmalıdır. Farklı aktörlerin siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelerdeki rolleri, Türkiye'de olan bitenler yorumlanmalıdır. Türkiye'nin toplumsal yapısının sorunları ve sebepleri teşhis edilmeli, yaşanan değişimlerin sebep olduğu, olabileceği sonuçlar tartışılmalıdır. Toplumsal problemlere farklı çözümler sunulmalı, sorunların ortadan kalkması için önerilen çözümler analiz edilmelidir.
Türkiye’nin toplumsal yapısını ortaya koyarken Osmanlı toplum yapısı, Cumhuriyet’i doğuran özelliklerine ağırlık verilerek bütüncül, temel, genel olarak özetlenmeye çalışıldı. Cumhuriyet’ten 1970-1980’lere bütüncül, temel, genel, ayrıntılı özet yapıldı. Son kırk yıl, dönemlere ayrılarak tasvir edildi; zamanın konuyla ilgili âdeta fotoğrafı çekildi.
Yirmi üç yazarın kaleme aldığı kitabın; zengin bir içerik ve bakış açısıyla, ilgili herkese faydalı ve yol gösterici olmasını dileriz.
Aykut Aydın, Aylin Aydın Sayılan, Aylin Görgün Baran, Bilgin Kıray Vural, Çağdaş Demren, Davuthan Günaydın, Dilara Onur, Dilek Baybora, Dilek Hocaoğlu, Ebru Akbaş, Elçin Tezel, Erdi Ekren, Esra Serdar Tekeli, Fatma Arpacı, Füsun Kökalan Çımrın, Gönül İçli, Gülay Taşdemir Yiğitoğlu, Gülüşan Özgün Başıbüyük, Hasan Hüseyin Başıbüyük, Işıl Kalaycı, Meryem Salman, Mine Gözübüyük Tamer, Murat Şentürk, Mükerrem Arslan, Nesrin Çunkuş, Nilüfer Korkmaz Yaylagül, Özlem Körükçü, Reyyan Beyza Büyükgümüş, Şeyda Koçak Kurt, Tülay Zorlu, Velittin Kalınkara Yirmi birinci yüzyılda, dünya tarihinde hiçbir zaman gerçekleşmeyen demografik bir değişim yaşanıyor ve hiçbir ülke bu kapsamın dışında değil. Yaşam beklentisini arttırmak ve doğum oranlarını düşürmek modern bilim ve sağlık hizmetlerinde büyük başarılar olarak kabul edilirken, gelecek nesiller üzerindeki önemli etkileri fazla dikkate alınmıyor. Ne kadar uzun yaşarsak yaşayalım, çalışma yaşamı sona erdiğinde bireylerin refahını garanti etmek için her ülkenin sosyal ve ekonomik kurumlarını yeniden düşünmesi ve yapılandırması gerekli hâle gelir. Toplumların yaşlanması, ekonomik büyümeyi ve ailelerin sürdürülebilirliğini, devletlerin ve toplumların yaşlı bireylere kaynak sağlama becerisini ve uluslararası ilişkileri de içeren diğer birçok konuyu etkileyebilir. Bilimsel kanıtlara karşın, nüfus yaşlanmasının önemi ve küresel etkileri henüz tam olarak anlaşılmamıştır. Yalnızca küresel yaşlanma sorunları hakkında değil, aynı zamanda yaşlanan bir dünyanın zorluklarına ve fırsatlarına yanıt vermemize yardımcı olacak titiz uluslararası bilimsel araştırma ve politika diyaloğunun önemi konusunda da farkındalık yaratmaya ihtiyaç vardır.
Bu kitap, yaşlanan nüfusun ekonomi, toplum, aile ve çevre üzerindeki etkisinin bir resmini çizmektedir. Yirmi bölümden oluşan ve 32 yazarın katkıda bulunduğu bu kitabın çalışma yaşamı, ekonomi, aile, iletişim, yakın çevre düzenlemesi ve davranışsal konular hakkında diyaloğu, uluslararası çalışmaları ve evrensel insan deneyimini ele almanın en iyi yollarını belirlemede sizleri teşvik edeceğini umuyoruz. Kendi geleceğimizi, dünya toplumlarının ve ülkemizin yaşlanmasını ve yaşlılık politikalarını planlamada bilim insanlarının ve toplumdaki her üyenin bu önerilerden ve deneyimlerden ilham alacağına inanıyoruz.
Graham Taylor Şu an elinizde son elli yıl ile gelecek elli yılın ortasında duran bir kitap tutuyorsunuz. Bunu söylerken Graham Taylor'ın bir kehanet kitabı yazdığını iddia etmiyorum. Ama Graham Taylor özellikle sosyal determinizm yapmadan gelecekte yaşamamız muhtemel şeyleri bir alternatif dizi olarak önümüze sermektedir. Bunu yaparken gelecek ile ilgili en önemli kazanmamız gereken beceri ya da bakış açısının muğlaklık olduğunun altını çizmektedir. Muğlaklık, belirtileri artık her yerde ortaya çıkmaya başlayan bir sosyal durumdur. Pozitivist yaklaşımın artık yok olmak üzere olan mutlak sebep sonuç ilişkisinin tek varisi bu muğlaklıktır.
Köktenciliğin dinî şeklinden siyasi şekline, medyanın kullanımının suistimali aşan ve ahlaki sorgulama gerektiren şekillerine; ulus devletin ne kadar doğal olduğundan devletleri hâkimiyetleri altına alan uluslararası ve uluslarüstü ticari ve hukuki kuruluşlara; sokak eylemlerinin arkasındaki güçlerden ulus devletlerin siyasal sınırlarını ortadan kaldıran iletişim imkânlarına kadar geniş
bir alanın tarandığı söylemde Graham Taylor, postmoderniteyi -Türkçedeki bir tabirle- tavşana kaç tazıya tut diyen bir sistem olarak göstermektedir.
Necmettin Mutlu Tüm medeniyetler asırlar süren öyküleriyle birlikte yol hikâyeleri biriktirdi. İpek Yolu masallarında, Çelebi'nin "Seyahatname"sinde her beldenin evsafı ve sırları nesilden nesile aktarıldı. Roma'lılar, Osmanlılar ve dahi köklü tüm imparatorluklar aynı zamanda karada ve denizde yolların hâkimi oldular. Fakat yıkıcı ve tümüyle yenileyici teknolojilerin geliştirilmesiyle birlikte yolun günümüz dünyasında yeniden belirleyici olacağını öngörmek zorlu bir uğraş olurdu. Çünkü fütüristler bağlantısızlık ve bireysellikle fiziki ulaşımın belirleyici olacağı aynı zamanda dijital küresel yeni dünyayı gözden kaçırdılar. Yollar ve bağlantılar, pandemi sonrası dijitalleşen dünyanın en az dijitalleşme kadar önemli bir unsuru hâline geldi. Bu kitap, işte bu küresel gündemde yakın tarihe dair bir girizgâhın ardından söz konusu rekabete dair projelerin analiziyle Türkiye ölçeğinde yeni bir tasavvurun çizilmesi için D-8 ve Türk Devletleri Teşkilatına dair yeni bir perspektif sunmaktadır. Binaenaleyh, ortak kader ve ortak geleceğin yol ve bağlantılarla yeniden inşası, Türkiye için yeni yüzyıl hazırlığında kritik önem ihtiva etmektedir.
Rıdvan Küçükali İnsan; eylemlerini, birey ve toplum olarak organize eder. Eylemlerinin öncesinde düşünsel bir zemine sahiptir. Bundan dolayıdır ki idare (administration) ile yönetim (management) felsefeyle yakından ilişkilidir. Özellikle idarecilerin, bir insan modeline sahip olduğu, bu modele göre dünyayı tanımladıkları ve eylemlerini, insanlarla olan ilişkilerini, bu insan modeline göre belirledikleri varsayımı, idarenin felsefe ile yoğun bir ilişkisi olduğunu gösterir. Ayrıca yönetimin son derece genel nitelikli bir faaliyet olduğunu, en azından amaçları, özellikle de örgütler için geçerli olan kolektif amacın belirlenmesiyle ilişkili bir olgu olması itibarıyla felsefi olduğu söylenebilir. İşte yöneticilik ve felsefenin, yöneticilikle olan ilgisi burada başlar. Eğer belirli amaçlar ve amaçlar doğrultusunda örgütlenen eylemler varsa felsefeye ihtiyaç vardır. Yöneticiliğin bu yönü üzerinde düşünme, araştırma ve tanımlama felsefe olmaksızın yapılamaz. Bu mana da bilim yetersiz kalır.
Bunun içindir ki bu kitapta amaç olarak yönetim, liderlikle ve yönetim felsefesi ile ilgili kuramsal bilgileri öncelikli olarak vermek ve bu kuramsal bilgilerden hareketle uygulamaya geçerek geleceğin yöneticisinin düşünce yapısını yeniden oluşturmasına ışık tutmak amaçlanmıştır. Özellikle burada eğitimi uygulama alanı olarak seçmemizin nedeni ise geleceğin yöneticilerinin eğitim kurumlarınca yetiştiriliyor olmasıdır. Ayrıca mevcut yönetici, liderler ve eğitimcilerin yeni yetiştirilecek bireylerin eğitilmesinde kendilerine yol gösterecek çağdaş kaynaklara ihtiyaçları olacaktır. Bu anlamda da bu kitabın, bu kişilere katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Kitabın bir başka özelliği de, kurumlar ve örgütlerin yapısal özelliklerinden ziyade insanı ön plana çıkartmayı amaçlamasıdır.

İÇİNDEKİLER
1. Bölüm: Giriş
Yönetimin Tarihçesi
2. Bölüm: Yönetim Biliminin Doğuşu
Yönetim ve Yönetici
Yöneten ve Yönetilen İlişkisi
Yönetim Kuramları
Yönetim Süreçleri
Liderlik ve Yöneticilik
Yönetici ve Lider Açısından Önemli Olan Bazı Kavramlar
Yönetsel Egemenlik
Yönetici ve Lider Arasındaki Farklar
3. Bölüm: Yönetim İle İlgili Önemli Kavramlar Ve Yönetimin Uygulandığı Alanlar
Gelişme
Katılma
Yönetim ve Yönetici Açısından Etik
Yönetim ve Yönetici Açısından Motivasyon
Değişme ve Değişim Yönetimi
Değerler Yönetimi
Çatışma ve Çatışma Yönetimi
İnsan Kaynağı Yönetimi ve Personel Yönetimi
Toplam Kalite Yönetimi
Sorun Çözme ve Kriz Yönetimi
İletişim Yönetimi
Bilgi ve Bilgi Yönetimi
Zaman Yönetimi
Çevre Yönetimi
4. Bölüm: Eğitimin Yönetim Felsefesi Üzerindeki Etkisi
Felsefe ve Eğitim
Okulun Örgüt Felsefesi
Okulda Değişme ve Gelişme Süreci
Okul Yöneticisi
Yönetsel Erkin Kullanımı
Okul Yöneticisinde Olması Gereken Özellikler
Yönetici Yetiştirilmesi ve Atanmasında Alınacak Bazı Tedbirler
Modern, Postmodern ve Küreselleşme Sürecinde Eğitim


Aylin Araza - Gonca Aslan Kitapta, stratejik yönetim biliminin içinde yer bulan “kurumsal çeviklik ve improvizasyon” kavramlarının, bağlamsal ilişkileri ile birlikte, düşünsel derinlikleri ve pratik uygulamalara etkileri anlatılmaktadır. Bağlantılı bölümlerden oluştuğu görülen kitap, çizgisel olarak takip edilebileceği gibi, her kavramın bağımsız olarak da anlamlı bir bütünü temsil ettiği görülmektedir. Giriş bölümünü takiben Birinci Bölüm'de, çeviklik ve kurumsal çeviklik kavramlarının kuramsal çerçevesi çizilmektedir. Kurumsal çeviklik kavramının boyutları bağlamında ele alındığı bölümde, çevresel dinamizm ve dinamik çevre kavramlarına bakış irdelenmekte ve çevresel dinamizmin kurum ile ilişki boyutunun ortaya konulmasına çalışılmaktadır. Kurumsal çeviklik ve improvizasyon ilişkisinin ele alınması ile kitabın İkinci Bölümü'ne geçilmektedir. İmprovizasyon kavramı ve sözü edilen kavrama farklı yaklaşımların anlatıldığı İkinci Bölüm'de, improvizasyon, örgüt perspektifinden detaylı bir biçimde değerlendirilmektedir. Yönetimde stratejik improvizasyon yaklaşımının, boyutları dahilinde ve ilişkilendirilen diğer kavramlar çerçevesinde anlatıldığı bölümü takiben Üçüncü Bölüm'de, kavramlar ile kurumsal performans ilişkisi tartışılmaktadır. Kurumsal performansın kavramlara yönelik boyutları kapsamında ele alındığı bölüm, önerilerin yapıldığı sonuç bölümü ile sonlandırılmaktadır. Yaklaşımlar, ürün ve hizmet üreten her tür işletme için geçerli olan çözümlere işaret etmektedirler. Bakışın derinlikli anlatımı, kavramların işletmeler açısından çözüm olarak algılanmasının nedenlerini ayrıntısıyla ortaya koymaktadır. Söz konusu önerilen çözümler çok yönlü ele alınarak, işletmeler açısından yaklaşımların yararlılığı, detaylı şekilde kitap kapsamında açıklanmaktadır.
Kitap, günümüz koşulları göz önünde bulundurularak, mevcut yönetim yaklaşımları ile bağlantılandırılmış ve öneri niteliğinde olan, yönetimin yeni paradigmalarından “kurumsal çeviklik ve improvizasyon” konularını içermektedir. Yaklaşımların özgünlükleri, yapılan derinlemesine inceleme sonucu, analizlerle kanıtlanan geçerlilikler ve somut çıktılar ile ortaya konulmaktadır. Sözü edilen yeni yönetim paradigmalarının, yazında var olan kuramsal yapılanmalarda günümüz koşullarında oluştuğu görülen boşluğun doldurulmasında ne kadar etkili olabileceği tartışması siz okurlara bırakılmaktadır.