Tıp Tarihi Ve Etik \ 1-1
Illysa R. Foster - Jon Lasser - Jones & Bartlett Yazarlar ve çevirmenler; kitabı okuyan her öğrenci ve ebenin bir klinik etikçi olmasını beklememekle birlikte; onların etik düşünmeyi, etik karar vermeyi, etik sorunları fark edebilmeyi hatta etik sorunlarla baş edebilmeyi öğrenmelerini umut etmektedirler. Bu yolculuktan yazarlar ve çevirmenler gibi sizlerin de zevk almanızı arzu ediyoruz. Kitabın ebeliğin hak ettiği değere ulaşmasına katkı sağlaması dileğiyle...
Aynur Toraman, Cuma Sungur, Fatih Şantaş, Gülcan Şantaş, Haydar Sur, Kamuran Cerit, Meltem Saygılı, Özlem Özer, Ramazan Erdem, Seda Aydan, Sevil Aslan, Sümeyye Özmen Tarihten bugüne gelene kadar farklı anlamları ve boyutları olan etik kavramının sağlık alanındaki önemi, günümüzde her geçen gün daha fazla anlaşılmaktadır. Sağlık sektörü, diğer sektörlerde olduğundan daha hassas ve etik ilkelere dayalı hizmet sunmayı gerektiren bir alandır. Bu nedenle sağlık hizmeti sunumu sürecinin farklı aşamalarına katılan tüm personelin etik anlayışa sahip olması gerekmektedir. Bu kitap;
• Sağlık Hizmetleri ve Etik
• Hekimlik ve Etik
• Hemşirelik ve Etik
• Ötanazi ve Etik
• Klinik Araştırmalar ve Etik
• Sağlık Teknolojisi ve Etik
• İlaç ve Tıbbi Malzeme Sektörü ve Etik
• Sağlık Sigortacılığı ve Etik
• Hasta Mahremiyeti ve Etik
• Sağlıkta İletişim ve Etik
• Hasta Hakları ve Etik
başlıkları çerçevesinde etik ilişkisini, etik ilkelerin sağlıkta ne ifade ettiğini, hukuki düzenlemelerin neler olduğunu, karşılaşılan güçlükleri ve çözüm önerilerini ortaya koymayı amaçlamıştır. Etik ile ilgili kavramlar, standartlar ve teoriler ışığında; hekimler, hemşireler ve sağlık yöneticileri açısından etiğin önemi, basına yansıyan örnek olaylardan yararlanılarak ele alınmıştır. Bu kitabın sağlık çalışanlarına, yöneticilere, bu konuda çalışmalar yapan araştırmacılara, akademisyenlere ve öğrencilere faydalı olacağı düşünülmektedir.
Gülhan Seyhun Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında Kurtuluş Savaşı’ndan çıkalı henüz savaştan çıkalı on altı yıl olmuştur. Yetim çocuklar hâlâ yetimdir ve bir kısmı belki büyümemiştir, şehit analarının acısı dinmemiş, gazilerin bir kısmının yaraları belki sarılamamıştır. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, devlet yetkilileri, askerler ve doktorlar savaşın acılarını yıllarca tecrübe etmiş kişilerdir. Kim bilir kaç canın yitip gittiğine tanık, geride kalanlarının acısına ortak olmuşlardır. Amaç bu ülkeye bir daha savaş yüzü göstermemektedir.
Savaşın eşiğinde bulunan Türkiye’nin dış politikadaki birincil amacı, ülkeyi savaşa sürüklememek, iç politikada ise orduyu her an savaşa girecekmiş gibi hazır tutmak olmuştur. Bu savaş topyekûn bir savaş olduğundan hazırlıklar da topyekûn olmuştur. Seferberlik ilan edilmeden sıkıyönetim ilan edilerek bazı birlikler sefer kadrosuna yükseltilmiş, askerî sağlık hizmetlerinde mevzuat ve teşkilat değişikliği yapılmış, artan personel ve malzeme ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda Kızılay tarafından orduda görev alacak hemşire ihtiyacının karşılanması için kurslar açılmış, askerlerin kışlık kıyafet ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik bağışlar toplanmış, ordu personeli ve sivil halk için gaz maskesi üretilmiş, sıhhi malzeme ve ilaç temin edilmiş, esir mübadelesi gerçekleştirilmiştir. Yine sivil bir yardım cemiyeti olan Yardımsevenler Cemiyeti de ordu ile işbirliği içinde olmuş, ordu hemşire ihtiyacının karşılanması ve askerî sıhhi malzeme ihtiyacını karşılamaya yönelik faaliyetlerde bulunmuştur. Diğer yandan birliklerin sağlık durumları denetlenerek önlemler alınmış, Gülhane Ankara’ya nakledilmiş, askerî hastanelerde gönüllü hastabakıcılık kursları açılmış ve bu hastanelerin yerleri ve kapasiteleri bağlı bulundukları birliklere göre değiştirilmiştir. Aynı şekilde askerin beslenmesi için toplumu kısıtlayıcı önlemler alınmış, güçlü ve sağlıklı asker yetiştirmek için spora önem verilmiş, askerin sağlığına yönelik propaganda faaliyetleri yapılmıştır. Bu dönemde askerin sağlığını yükseltmek için topyekûn çaba gösterilse de asker sayısının artması ve birliklerin sık yer değiştirmesi sonucu, toplumda sık görülen verem, tifüs, sıtma, çiçek gibi hastalıklar orduda da görülmüştür. Sonuçta yaklaşık yetmiş iki milyon insanın hayatını kaybettiği bu savaşa hazırlanma sürecinde topyekûn bedel ödenmiştir. Ancak Türk ordusunun savaşa sürüklenmemesi, asker ve sivil tüm toplum sağlığı için en büyük kazanım olmuştur.