Sosyal Politika \ 1-1
Ayşe Çiçek Türkiye’den Almanya’ya iş gücü göçünün üzerinden altmış bir yıl geçmiş fakat birinci kuşak göçmenlerin göç deneyimi kuşaklar boyu etkisini sürdürmüştür. Konuyla ilgili literatürde, genellikle Almanya’da doğup büyüyen kuşaklar, önceki kuşaklar gibi “uyum kabiliyeti olmayan” bireyler olarak sınıflandırılmıştır. Üçüncü kuşağın gündelik yaşam deneyimleri de ekseriyetle entegrasyon politikaları perspektifinden anlaşılmaya çalışılmıştır. Entegrasyon politikaları devletin hâkim söylemini oluştururken göç kökenli bireylerin sosyal politikalar, hâkim kültür ve yasalar karşısında geliştirdikleri yanıtlar, gündelik yaşamda tanık oldukları iktidar ilişkileri, resmî tarihin ihmal ettiği konular arasında yer almaktadır. Bu eser, diğerlerinden farklı olarak Almanya’da yaşayan üçüncü kuşak Türkiye kökenli bireylerin gündelik yaşamda ulusal kimlik, sosyal, kültürel ve iktisadi politikalar karşısında sergiledikleri adaptasyon ve örtülü direnişlerini; bunların hangi alanlarda ve hangi şekillerde ortaya çıktığını araştırmaktadır. Eserde, iktidar ilişkilerinin toplumsal ilişkilerin bütününe yayıldığı fikrine dayanarak Türkiye kökenli bireylerin gündelik yaşam içinde Alman toplumuna ve kültürüne (okulda, iş yerinde, kamu kurumları başta olmak üzere diğer kamusal alanlarda ve hatta özel alanda) kendi kimlikleriyle adapte olma sürecindeki eylem repertuvarları ortaya konulmuş; bu eylemlerin sosyal politikalara ne tür yanıtlar içerdiği analiz edilmiştir.


Abdullah Karatay, Başak Ekim Akkan, Berna Yazıcı, Betül Altuntaş, Faruk Taşcı, Güngör Toprak Çabuk, Mehmet Baki Deniz, Mehmet Ertan, Reyhan Atasü Topcuoğlu, Turgay Çavuşoğlu, Volkan Yılmaz Türkiye'de 2011 yılına kadar Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu çatısı altında örgütlenen kurumsal sosyal hizmetler, 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının oluşumuyla birlikte yeni bir örgütlenme sürecine girmiştir. Bu süreç; sadece bürokratik yapılanma değişimini değil, aynı zamanda sosyal hizmetlerin sunumunda kamu dışındaki aktörlerin yer almasını da ifade etmektedir. Bu aktörler; özel sektör, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri olarak sıralanabilir. Kuşkusuz bu yeni dönemde, ailenin toplumsal dayanışmanın ana dayanağı olarak sahip olduğu önem devam etmektedir.
Bu kitap; farklı refah rejimleri bağlamında sosyal hizmetlerdeki dönüşümü, dezavantajlı guruplar (çocuk, yaşlı, engelli, kadın, göçmen, LGBT bireyler, farklı etnik-kültürel gruplar, insan ticareti mağdurları) ekseninde tartışmaya açmaktadır. Kuşkusuz dezavantajlı her gurubun istihdamdan, yaşam kalitesinin artırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerine değin pek çok alanda sorunları bulunmaktadır. Bu çalışma, sosyal hizmetlerin ilgisi çerçevesinde farklı dezavantajlı grupları sosyal politikanın temel meselesi olarak ele almakta ve her bir grup için özgün tartışmalar içermektedir.
Ayşenur Karakuş, Büşra Tuna, Dilek Doruk Kondakcı, Hakkı Kalaycı, Hatice Demirbaş, Hazal Swearinger, Melis Erdener, Nihal Gördes Aydoğdu, Tahsin Barış Değer Yaşlılık dönemi biyolojik ve sosyolojik olarak kendine özgü dinamikleri olan yaşamın hassas bir evresidir. Bu hassasiyetle yaşlıların sorunlarını ortaya koyarak çözümü noktasında sosyal politikalara yön verebilmek, daha refah bir toplum için çok önemlidir. Bununla birlikte sosyal politikaların sorumluluk alanlarından biri de dezavantajlı grupların sosyal risklerini tespit ederek önlem almak ve bu grupların yaşamlarını iyileştirmektir. Bu kitap; engelliler, yoksullar, kadınlar, göçmenler, mahkûmlar gibi dezavantajlı grupların içerisinde yer alan ve aynı zamanda yaşlı olduğu için kendi biyolojik ve sosyolojik sorunlarıyla da baş etmek zorunda kalan insanları hedef almaktadır. Bu insanların sorunlarını ortaya koyan, dünyada ve ülkemizde bu gruplara yönelik uygulanan sosyal politikaları derleyen ve hızla yaşlanmakta olan ülkemizde bu grupların sorunlarına çözüm önerileri getiren bir eserdir. Bu kitabın; başta sosyal politika yapıcıları olmak üzere, sosyal politika, yaşlılık, sosyal hizmet alanlarında çalışan araştırmacılara özgün bir kaynak olacağı düşünülmektedir.
Bengi Yanık İlhan, Deniz Erer, Derya Demirdizen Çevik, Gökten Öngel, Gözde Bozkurt, Gülay Aslan, Gülçin Taşkıran, Janet Barış, Seyran Gürsoy Çuhadar Kadınların işgücüne katılımı, toplumsal ve ekonomik düzenin temel taşlarından birini oluşturmaktadır. Kadınlar, işgücüne katıldıklarında, sıklıkla karşılaştıkları ayrımcılık ve cinsiyet temelli stereotiplerle mücadele etmek zorunda kalmaktadırlar. Elinizdeki kitap, ayrımcılık ve stereotiplerin nasıl şekillendiğini, kadın çalışanların yaşadığı zorlukları ve bu sorunların toplumsal ve ekonomik etkilerini ele alarak bu konuda bir derinlik kazanmayı hedeflemektedir.
Kolektif emeğin bir ürünü olan bu kitap, Cumhuriyetin 100. Yılında kadın emeğinin Türkiye’deki durumunu anlamaya çalışırken, toplumsal cinsiyete dayalı işbölümünden işgücü piyasasında cinsiyete yönelik ayrımcılıklara, kadın yoksulluğundan, kayıtdışı-güvencesiz kadın emeğine, karşılıksız kadın emeğinden, eğitim ve sağlık alanında emeğin cinsiyetlendirilmesine, sinemada kadın emeğinin sınıfsal örüntülerinden kadınların cam tavan sorunsalına ve kapsayıcılık ve çeşitlilik politikalarına kadar birçok konunun geniş bir perspektifte tartışıldığı makalelerden oluşmaktadır.
Gözde Genç “Başka bir ekonomi mümkün.” söylemi, kapitalizme alternatif yeni yol arayışları ile pekişmekte ve yeni alternatif ekonomi modelleri ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, bu modeller tanımlanmakta ve örneklendirilmektedir. Alternatif ekonomi modellerinden birisi olan sosyal ve dayanışma ekonomileri ise sosyal girişimleri uygulamada bir araç olarak görülmektedir.
Sosyal girişimler farklı biçimlerde örgütlenmektedir. Bunlardan birisi de sosyal kooperatif biçiminde örgütlenen sosyal girişim modelidir. Kitapta, sosyal kooperatif biçiminde çalışan kadın kooperatiflerinden bazıları sosyal girişim olarak nitelendirilmekte ve bunlar “sosyal girişimci kadın kooperatifi” biçiminde ifade edilmektedir. Peki, tüm kadın kooperatifleri sosyal girişim midir? Kadın kooperatiflerinin tamamının idealize edilen biçimde örgütlen(e)mediği gerçeği, satır aralarında okunacaktır. Bu kitap, sosyal girişimci kadın kooperatiflerine yönelik belirleyici ve kapsamlı bir çalışma olmanın izlerini sürmektedir.
Sosyal girişimci kadın kooperatiflerinin “tabandan gelen kadın hareketleri” biçiminde olduğu söylenebilir. Benzer biçimde, kadının güçlenmesi de kadının kendi iradesini öne çıkarmakta; “güçlendirme” yaklaşımındaki gibi yukarıdan sağlanan bir eylemi ifade etmemektedir. Peki, sosyal girişimci kadın kooperatiflerinde kadın nasıl güçlenmektedir? Kadının güçlenmesinin çok boyutlu ve çok düzeyli doğası, sosyal girişimci kadın kooperatiflerinde nasıl sağlanmaktadır?
Bu kitapta; alternatif ekonomilerden sosyal girişimlere, sosyal kooperatiflerden kadın kooperatiflerine ve kadının güçlenmesi sürecine uzanan kapsamlı bir teorik çerçeve oluşturuldu. Alandan gelen seslerin duyulması için “çoklu durum çalışması” yapılarak pratikte neler yaşandığına bakıldı. Bu kitabın; akademisyen, lisansüstü öğrencileri, sosyal girişimciler, kadın kooperatifleri ortakları, kadın örgütlenmeleri, diğer uygulayıcılar ve bu alanlara ilgili herkese fayda sağlaması dileğiyle...
Bayram Balcı Nitelikler bütünü olarak ifade edilen emeğin vasfı, iktisadi bakış açısıyla değerlendirildiğinde edinilmiş beceriler ve yetenekler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Teknolojik gelişmeler, mal ve hizmet üretiminde değişim ve dönüşüm yaşatmakta ve yaşanan dönüşüm sonucunda emek süreç içerisinde vasıfsızlaşmaktadır. Yeni teknolojik ilerlemeler, yeni işgücü vasfı talebini oluşturmakta ve emeğin yeniden vasıflandırılmasını zorunlu duruma getirmektedir. Emeğin yeniden vasıflandırılması ise eğitim yoluyla yapılmaktadır.
Sanayi öncesi dönemden başlayarak evreler şeklinde tarihsel bir süreç izlenerek yaşanan teknolojik gelişmeler incelenmiş ve bu gelişmelerin emeğin niteliğinde oluşturduğu dönüşümler araştırılmıştır. Her dönemin farklı dinamiklere sahip olduğu belirlenmiş ve bu dinamikler doğrultusunda emeğin niteliği değerlendirilmiştir. Uzun dalgalar kuramı, yaratıcı yıkım, Moore yasası ve S eğrileri gibi bilimsel gelişmeler ışığında yapılan incelemede, emeğin niteliğinin süreç içerisinde nasıl vasıfsızlaştırıldığı ve yeniden vasıflandırılma zorunluluğunu ortaya çıkartıldığı detaylı olarak resmedilmiştir.
Kenan Ören Sosyal Politika, sosyal devlet niteliğine sahip bir ülkede, avantajlı bireylerle dezavantajlı bireyler arasında yardımlaşma ve dayanışma köprüsü kuran bir uzlaşı kültürüdür. Bu bağlamda dar anlamdaki “Sosyal Politika”, işçi ve işveren arasında meydana gelen çatışmaları ve sorunları çözüme kavuşturan veya asgariye indiren bir uzlaşı kültürü iken geniş anlamdaki “Sosyal Politika”, zengin ile yoksul arasında, genç ile yaşlı arasında, çocuk ile büyükler arasında, sağlam bireyler ile engelliler arasında, erkekler ile kadınlar arasında vs. avantajlı ile dezavantajlı bireyler arasında meydana gelen veya gelebilecek sorunları çözmeye çalışan bir disiplindir. Sosyal politikanın optimal bir şekilde işlemesi; devletin refah devleti yani ekonomik açıdan kalkınması ve elde edilen gelirin adil bir şekilde tüm vatandaşlara dağıtılması gerekmektedir. Devlet bu bağlamda bir organizatör ve katalizör görevini ya da her iki kesim arasında bir hakem görevini üstlenerek ihkakıhak yapmalıdır. Yani her kim neyi hak ediyorsa ona hakkını vermelidir. Böyle bir sosyal devlet niteliğine sahip olan devlet türü himayeci yani koruyucu devlettir. Her ne kadar sosyal devlet niteliği taşıyan bir devlet, tüm vatandaşların refahı için gayret sarf etmeye çalışsa da daha çok dezavantajlı kesimlere pozitif ayrımcılık yaparak onları korumakla mükelleftir. İşte bu kitap, devletin bu rolünü ve sosyal politika alanında yer alan konuları analiz etmekte ve bu konulara ışık tutmaktadır.
Demet Akarçay Ulutaş, Doğa Başer, Eda Beydili Gürbüz, Fatümatü Zehra Ercan, Hasan Hüseyin Tekin, Huriye İrem Kalaycı Kırlıoğlu, İlkay Başak Adıgüzel, Mehmet Kırlıoğlu, Meliha Funda Afyonoğlu, Nur Feyzal Kesen, Rasim Babahanoğlu, Sami Kalaycı, Sinan Akçay Bu kitap, sosyal sorunların kavramsal tanımlamaları ve alt başlıklarının ötesinde dünyada ve Türkiye'de sorun alanı ile ilgili temel bilgi ve tartışmaların yanı sıra Türkiye'de sosyal politika alanında farklı alanlardaki uygulamaların olumlu ve olumsuz yönlerini de değerlendirmesi açısından katkı sağlamaktadır. Ayrıca sosyal politika açısından Türkçe literatüre yeterince değinilmediği düşünülen bağımlılık ve sosyal politika, aile ve sosyal politika, eğitim ve sosyal politika, ruh sağlığı ve sosyal politika bölümlerini barındırması da kitabın literatürde sağladığı katkıyı arttırmaktadır. Özetle bu kitap; sosyal hizmet akademisyenlerinin sosyal politika alanına sosyal hizmet perspektifi ile baktıkları bir kitap niteliğine sahiptir.
Bölümlerin oluşturulmasında genel bir başlık düzeni izlenmiş, her bölümün Giriş alt başlığında sorun alanı ile ilgili genel bilgi ile birlikte güncel tartışmalarla dünyadaki duruma değinilmeye çalışılmıştır. Türkiye'deki Mevcut Durum başlığında ilgili sosyal sorun alanının Türkiye'deki durumuna odaklanılmış, örnekler ve uygulamalar betimlenmiştir. Türkiye'deki Politika ve Uygulamaların Olumlu ve Olumsuz Yönleri başlığı ise sosyal hizmet perspektifini de içeren politika değerlendirmesini içermektedir. Son olarak da bölümle ilgili sonuç ve öneriler sunulmaktadır.
Kitabın içeriği oluşturulurken işlevselliği de ön planda tutulmuştur. Basit ve somut veriler üzerinden örneklerle anlatım ve güncel gelişmelere dikkat edilmiş; tablolar, şekiller kullanılmış ama okuyucuyu istatistiğe boğmayarak özet bilgi verilmesine önem gösterilmiştir. Sosyal sorunların ve politikaların birbiri ile olan bağlantısına (yoksulluk-sağlık) da dikkat edilmiştir.
Abdulkadir Develi, Burak Kabakcı, Didem Koca, Edip Aygüler, Ercem Erkul, Erdal Tanas Karagöl, Esat İpek, Gamze Erükçü Akbaş, Hülya Altınsoy, İbrahim Demir, Rıdvan Kurtipek, Selman Salim Kesgin, Ülkü İstiklal Ortakaya, Yahya Aydın 19. yüzyılda gerçekleşen Sanayi Devrimi'yle birlikte değişen üretim ilişkileri; gelir adaletsizliğinin artmasına, kişilerin sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının dönüşmesine ve sosyal politika alanının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Küreselleşmeyle birlikte iyice artan gelir adaletsizliği, işsizlik ve yoksulluk ise sosyal ve ekonomik sorunların günden güne derinleşmesine sebep olmuştur. Öncelikle dezavantajlı gruplara yönelik olmak üzere toplumun bütün katmanlarına yayılan sorunların üstesinden gelebilmek için kurgulanan politika ve düzenlemeler, bütün dünyada karşımıza daha fazla çıkmaya başlamıştır. Bu da sosyal politikalara olan ilgilinin her geçen gün artmasını sağlamıştır.
Sosyal politikaların bahse konu sorunların çözümüne yönelik ortaya koyduğu uygulamaların hayatın her alanında karşılığı bulunmaktadır. Yaşlılar, çocuklar, kadınlar ve göçmenler gibi en kırılgan toplumsal grupları oluşturan kitleler için tasarlanan politikalar, bireylerin insan onuruna yakışır bir hayat sürdürebilmelerini hedeflemektedir. Diğer taraftan adil bir gelir dağılımı da sürdürülebilir kalkınma için vazgeçilemez unsurlardan bir tanesi olup bireylerin refahı için zaruridir. Sosyal politikaların eksikliği yalnızca dezavantajlı gruplar için değil toplumun tamamı için olumsuz bir etki oluşturmaktadır. Dolayısıyla sosyal politikalar aracılığıyla daha adil bir gelir dağılımı ve refah düzeyi yüksek toplumlar inşa edilebilecektir.
Alanında uzmanlaşmış pek çok akademisyenin katkı verdiği bu kitap, kapsadığı konu başlıkları bağlamında en güncel bilgileri sunmayı, sade bir dille anlaşılır olmayı ve akademik camiadan olsun olmasın herkes için okunabilir ve faydalı bir eser olması için kurgulanmıştır. Kitap kapsamında sosyal politika alanındaki temel çalışma konuları; betimsel ve eleştirel bir üslupla ele alınmış ve iktisat, sosyoloji, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri ve sosyal hizmet gibi birçok alandaki öğrenciler, akademisyenler ve sosyal politika uygulayıcıları için temel bir kaynak hâline gelmiştir.
Aysun Aydın, Canan Asal Ulus, Çağla Ünlütürk, Çiğdem Görgün Akgül, Demet Özmen Yılmaz, Didem Semerci, Fatma Mumcu Küçükçaylı, Gönül Yüce Akıncı, Gülbiye Yenimahalleli Yaşar, Hatice Doğan, Işıl Özden Çıtır, İlkay Üremiş Kiril, Merter Akıncı, Nihan Ciğerci Ulukan, Pınar Sökülmez Kaya, Rabia Büşra Erafşar, Sebiha Kablay, Seda Dönmez, Şenay Eray Sarıtaş, Tuba Acar Erdol, Tuğba Kontaş Azaklı Kadın; özel ve kamusal alanda bulunduğu ortama değer katan, ilişkilerin sürdürülmesinde bir nevi tutkal görevi gören ancak hak ettiği değeri pek çok toplumda göremeyen bir varlıktır. Ataerkil örüntüler, kadının toplum içinde genellikle özel alanda kalmasına neden olurken kapitalist üretim ilişkileri bunu beslemektedir. Toplumda yaygınlaşan radikal düşünce tarzları da kadının “gölge varlık” olmasına, toplumsal yaşamda yeteri kadar temsil edilmemesine ve statüsünün güçsüzleşmesine neden olmaktadır.
Cumhuriyet rejimi; cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele ve kadının insan haklarına yönelik etkili politikalar geliştirilmesi açısından önemli adımlar atılmasına vesile olmuş, kadının hukuksal, sosyal ve ekonomik pek çok hak edinmesinde önemli rol oynamıştır. Ancak yasalarla eşitlik sağlansa da fırsat eşitliğinin tam olarak sağlanamaması ve her geçen gün artan kadına yönelik şiddet olayları pek çok alanda kadınların sorunlarının devam etmesine neden olmaktadır.
Bu kitap; kadınların toplumsal yaşamda yer aldığı alanları ele almakta, "Kadın nerede?" diye sorgularken aslında kadının toplumsal yaşamın her alanında olduğuna dikkat çekmekte ve bu alanlarda kadınların yaşadıkları sorunlara odaklanmaktadır.
Seyfullah Demir, Emine Kantar Bu kitapta; siyaset bilimi ve kamu yönetimi, sosyal ve beşerî bilimler başta olmak üzere birçok disiplinin ilgi alanına giren konular değerlendirilmiştir. Seçilmiş araştırma konularının yer aldığı eser, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana Cumhuriyet'in siyasi tarihi açısından önem arz eden temel konuları bilimsel bir bakış ve üslupla ele almıştır. Kitabımız, Cumhuriyet'in yüz yıllık tarihinde siyasal hayatın en dikkat çeken konularını değerlendirmeye çalışmıştır.Türkiye Cumhuriyet'i siyasi tarihinde uygulanmış farklı konulardaki politikaları, tek eserde sunmaya çalışmıştır.
Eser, siyaset bilimi ve kamu yönetimi, sosyal ve beşerî bilimler başta olmak üzere alana ilgi duyan herkes için hazırlanmıştır ve alanda bilgi edinmek isteyen ve alana dair bilgi edinmek isteyen herkese yararlı olacağı kanısındayız.
Gelecek nesiller ve araştırmacılar üzerinde etkili olacak bir eser bırakmak, bilimle anılmak, kalıcı olmak umuduyla çıktığımız bu yolda ilk eserimizi yayımlayarak bir hayali gerçekleştirmiş bulunmaktayız.
Eserin hem literatüre katkı sağlaması hem de ilgi duyan araştırmacı ve okuyucuya yararlı bir kaynak olması umudu ve dileğiyle…
Faruk Taşçı Türkiye’de sosyal politikanın önemi gün geçtikçe artmakta­dır. Ancak yakın zamanlara kadar ‘sosyal politika’ denildi­ğinde Türkiye’de daha çok ‘çalışma hayatı merkezli’ bir yak­laşım hâkimken bu anlayış giderek değişmektedir. Hâlbuki sosyal politikanın yoksullar, engelliler, yaşlılar, göçmenler, kadınlar, gençler gibi ‘çalışma hayatı dışı’ ile ilgili birçok yönü bulunmaktadır ve son yıllarda bu yönleri de Türki­ye’de daha fazla gündeme gelmektedir.
Öte yandan, çalışma hayatı dışında kalan sosyal politikalar ise daha çok ‘alan/alıcı’ odaklı incelenmektedir. Bu nedenle bu alanla ilgili ‘aktörler’ hakkında yapılan çalışmalar ya yok denecek kadar az ya da dar kapsamlı ve tekil çalışmalarla sınırlı kalmaktadır.
‘Türkiye’de Sosyal Politika Aktörleri: Zemin ve Uygulama’ adlı bu kitap, sosyal politikanın çalışma hayatı dışında kalan konularını ele alırken, bir yandan da alandaki ilgili aktörle­-rin bütüncül bir analizini yapmaktadır.
Elif Asoy Ana akım iktisat teorileri cinsiyete dayalı ücret eşitsizliği konusunu irdelerken son derece yanlı ve yüzeysel bir tavır sergilemektedirler. Kadın emeğinin marjinalleştirilmesini ve buna bağlı gelişen sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri, piyasanın buyruklarına ters düşer endişesiyle sorgulamak şöyle dursun, âdeta sümen altı etmektedirler. Ücretler belirlenirken cinsiyetin “görünmeyen değişken” olarak denkleme dâhil edilmesinden rahatsızlık duymamaktadırlar. Oysa sürdürülebilir bir dünya ve ekonomik kalkınma için her alanda eşitliğin vazgeçilemez olduğu açıktır.
Ücretin Haksız Belirleyeni: Cinsiyet'in çıkış noktası, daha az fayda getirme maliyetine rağmen iktisaden irrasyonel tutumlara gösterilen zafiyettir. Bu bağlamda öncelikle kadın emeğinin statüsünün tarihsel izdüşümünü ana hatları ile ortaya koyma, sergilenen söz konusu haksız tavrı belli başlı iktisat teorileri ışığında eleştirme, alternatif bakış açılarına ve beraberinde literatürün hâlen eksik kalan kısımlarına değinme gayreti ile kaleme alınmıştır. Yazım esnasında Simone de Beauvoir'ın The Second Sex kitabında belirttiği ümidi ilham olmuştur:
“Umarım bir gün bu kitabın modası geçecektir.”
Umulur ki bir gün şu an elinizde tuttuğunuz bu kitabın içerisinde yer alan tüm konular ve sorunlar tarih olur. Toplumsal cinsiyet algılarının kökten değiştiği, kadın emeğinin istediği rol ve istediği kılık ile toplumda ve emek piyasasında var olduğu, cinsiyet nötr sosyoekonomik yapıların ve politikaların hâkim olduğu bir dünya, gelecek kuşaklara miras bırakılabilir.
Abdulhalim Çelik, Abdulkadir Şenkal, Ali Kemal Nurdoğan, Ayşe Şeyma Turgut Arıkan, Büşra Yüksel Güngör, Çiğdem Uludağ Güler, Dilay Teke, Doğa Başar Sarıipek, Emel İştar Işıklı, Emine Elif Ayhan, Gökçe Cerev, İbrahim Altunkaynak, Mehmet Erçorumlu, Muhsin Halis, Müslüm Engin, Nurettin Arıkan, Yaşar Bülbül "Yeni Sosyal Riskler ve Sosyal Koruma" kitabı, ekonomik ve sosyal dönüşümün etkilerini derinlemesine inceleyen uzman yazarlar tarafından kaleme alınmıştır. Kitap, özellikle 70'li yıllardaki ekonomik kriz sonrasında ortaya çıkan "yeni sosyal riskler" kavramına odaklanmıştır. Endüstri toplumundan post-endüstriyel döneme geçişle birlikte eski sosyal risklerin azalırken, güvencesiz istihdam, çalışan yoksulluğu, iş-aile dengesindeki uyumsuzluk, iş gücü yapısının değişmesi, yetersiz sosyal güvenlik kapsamı gibi yeni sosyal risklerin ortaya çıktığına vurgu yapmaktadır.
Geleneksel sosyal koruma rejimlerinin sanayi toplumu şartlarına göre tasarlandığını ve yeni sosyal risklere etkili bir yanıt veremediğini belirtmektedir. Bu bağlamda, sosyal korumanın dönüşümüne işaret ederek kapsayıcı, proaktif, koruyucu, içermeci, sosyal yatırımcı, herkese dokunan, katılımcı, hakları geliştiren ve sosyal adaleti tesis eden politikaların önemini vurgulamaktadır.
Özellikle üniversite öğrencileri, akademisyenler, politikacılar, iş dünyası profesyonelleri ve konuyla ilgilenen herkes için uygun bir kaynak olan kitap, post-endüstriyel refah devletinin evrimini detaylı bir şekilde analiz ederek, sosyal koruma politikalarının nasıl sürdürülebilir bir yaklaşımla geliştirilebileceği konusunda geniş bir perspektif sunmaktadır.