Sosyal Hizmet \ 2-4
Ali Serdar Yücel, Alpaslan Hamdi Kuzucuoğlu, Ayça Gürkan, Ayla Taşkıran, Bülent Kılıç, Demet Akarçay, Elif Karagün, Emine Demiray, Emre Yanıkkerem, Fatma Arpacı, Fatma Tezel Şahin, Gökşen Aras, Mihalis (Michael) Kuyucu, Murat Korkmaz, Nurhayat Çelebi, Nurullah Karta, Saliha Özpınar, Seda İnan, Sevgi Özkan, Sezer Er Güneri, Şadan Tokyürek, Şebnem Aslan, Şerife Güzel, Ümran Sevil, Yavuz Taşkıran, Zeynep Kurtulmuş Şiddet günümüzde gelişmiş ya da az gelişmiş bütün ülkelerin en önemli sorunları arasındadır. Kadına, çocuğa, yaşlıya ve doğaya yönelik yapılan şiddet engellenemez durumdadır. Şiddetin en önemli nedenleri arasında gösterilen eğitim, ekonomi, yönetim, algı, psikoloji, medya ve inanç kavramlarıyla ilgili sorunlar üzerine her gün yeni çalışmalar literatürde yer almakta ve yasal boyutta birçok düzenlemeler yapılmaktadır. Ancak teknoloji ve uzay çağını yaşadığımız bu dönemde hâlen insan­lığın çok uzun zaman önce geçmişte bırakması gereken şiddetle ilgili sorunlar artarak devam etmektedir.
Bu kitapta da, farklı açılardan şiddet boyutlarına, Türkiye ve Dünyada yaşanan şiddetin nedenlerine, geçmişten günümüze kadar olan gelişmeler ile her anlamda şiddetin yok edilmesinin nasıl sağlanacağı konularına yer verilerek, akademik çerçevede şiddet sorununa cevap aramayı amaçladık. Alanında uzmanlaşmış ve literatüre birçok eser kazandırmış akademisyenlerimizin kaleminden çıkan değerli çalışmaları siz okuyucularımızla paylaştık. Umudumuz ve hedefimiz şiddet ve şiddete neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması, bu anlamda sorun yaşayan tüm dünya insanlarına bir nebze de olsa katkı sağlamak, önerilerde bulunmak, yapılması gerekenlerin neler olduğuna değinmek ve toplumsal fayda unsurunu ortaya çıkarmaktır.
Akif Abdullah, Bircan Reçber, Cezmi Ervüz, Elvan Ulucan Özkan, Feyza Özler Ervüz, Güler Güneş Aslan, Lale İzci, Meral Öztürk, Necati Demircan, Olgun Gündüz Bir toplumun güvenliğinin önemli göstergelerinden biri, çocukların, yaşamlarını güvende sürdürebilme fırsatına sahip olmalarıdır. Çocuklar, toplumsal risklerden en fazla etkilenen kesimlerden biridir. İnsanlık tarihinde çocuklukla ilgili sosyal inşalar, tarihsel süreç içinde değişmiş ve çocukluğun değeri zaman içinde daha iyi anlaşılmıştır. Bu, çocukların refah içinde yaşamaları için çocuk koruma sistemlerinin gelişmesine yol açmıştır. Farklı ülkeler, çocukların iyilik hâlini sağlamak amacıyla kendi çocuk koruma sistemlerini oluşturmuşlardır. Çocuk koruma sistemlerinin kurulmasıyla çocukların risklerden korunması amaçlanmış ve koruyucu aile ve evlat edinme sistemleri resmî bir statü kazanmıştır.
Bu kitapta, yazarlarımız; Almanya'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne, Çin'den Fransa'ya, Norveç'ten İngiltere'ye, Kanada'dan Rusya'ya ve Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar farklı ülkelerin çocuk koruma sistemlerini incelediler. Kitap, bu sistemlerin içinde yer alan özel hizmetleri ayrıntılı bir şekilde ele almaktadır.
Bu eserin; çocuk refahı, çocuk koruma gibi alanlarda hizmet veren yöneticiler, uzmanlar, akademisyenler, öğrenciler ve tüm okuyucular için faydalı olmasını umuyoruz. Çocukların daha güvenli ve sağlıklı bir geleceğe sahip olmalarına katkıda bulunulması için bu kitabın, bir kaynak olarak kullanılmasını bekliyoruz.
Şeniz Aslan Küresel ısınma, çevre kirliliği, iklim değişikliği ve oluşan ekolojik bozulmalar toplumsal sorunlara dönüştüğünden bu konular, sosyal hizmet gibi insan odaklı meslek/disiplinlerin de çalışma alanına giriyor. Ekolojik sosyal hizmet de bir boyutuyla ekolojik bozulmalara ve sorunlara çözüm üretme, bir boyutuyla da insanı ve ekolojinin diğer unsurlarını içeren bir anlayışla bütünsel bir iyilik hâline katkı sunma çabalarının sosyal hizmet alanındaki karşılığıdır. Mevcut çevresel bozulmalar ve etkileri arttıkça genişleyecek bir alan olacağı da öngörülüyor. Ayrıca sosyal hizmet bölümlerinde bu konuya dair ders eklemelerinin olduğu ve giderek artacağı da biliniyor. Bu kitap da böyle bir dersin neleri içerebileceği düşüncesiyle Ekolojik Sosyal Hizmet ders kitabı olabilecek şekilde düzenlenmiştir.
Henüz gelişen bir alan olduğu için ekolojik sosyal hizmete dair Türkiye'de telif eser olmayıp çeviri olarak Yeşil Sosyal Hizmet kitabı bulunuyor. Bu sebeple kitap, kaynak olacak genişlikte ama okurun gözünü korkutmayacak bir hacim ve dilde yazıldı. Bu durumda hedef kitlesi, bu konuda çalışmayı düşünen ve ders vermek isteyen sosyal hizmet akademisyenleri ve öğrencileridir. Kitap “ekoloji” üst başlığında yer alan birçok temel konuyu ele aldığı için sosyal bilimler ve ekoloji ilişkisine ilgisi olan okur için de cazip olabilir. Kitaptan istifade edilmesi dileğiyle…
Ronald E. Riggio Geçtiğimiz yüzyıl, endüstrileşme sürecinin bir tarihini sunar. Üretim tarzındaki değişim, çalışan sınıfının doğuşu ve fabrikalarda yaşanan sorunlar bu yüzyılın ilk yarısına damga vurmuştur. Üretim örgütlerinde ve daha sonraları yaygınlaşan hizmet örgütlerinde, çalışanlar ve örgütlerin yönetimi arasında büyük bir mücadele sahnelenmiştir. Bir yanda örgütlerin amaçlarını başarmaları, çalışanların daha çok gayret göstermelerine bağlıyken öte yanda çalışanların kişisel amaçlarını başarmaları, gelirleri, fiziksel ve ruhsal sağlıkları örgütlerin sundukları koşullara bağlıdır. Her iki tarafın da amaçlarını başarmaları örgüt ve çalışan arasında uyum olmasını gerektirir.
Endüstri ve örgüt psikolojisi çalışanlar; bulma, seçme, yerleştirme, eğitme, performans değerlendirme gibi uygulamalarla örgütün beklentileriyle çalışanların özelliklerini uyumlaştırmaya destek sağlar. Örgüt yapısı; motivasyon, iletişim, gruplar ve liderlik gibi örgütsel süreçlerle çalışanların beklentileriyle örgütün yapı ve süreçlerini uyumlaştırmaya destek sağlar. Ayrıca örgütlerdeki ortak yaşamın bir sonucu olan olumlu ve olumsuz tutum ve davranışların anlaşılmasına katkıda bulunur. Bu kitap; örgütün insani unsuruna, emek faktörüne odaklanarak hem örgütlerin başarısı hem de çalışanların tatmini ile olumlu bir çalışma ortamı oluşturmak için gerekli bakış açısı ve yöntemleri sunmaktadır.
Serdarhan Duru, Veli Duyan Aileye yeni bir üyenin katılması, ailede yenilikleri beraberinde getirirken aile ilişkilerini, evlilik uyumunu, aile içi rolleri, aile gereksinimlerini ve yaşam doyumunu etkilemektedir.
Özel ihtiyaçları bulunan, fiziksel, sosyal, bilişsel, duyuşsal ve tinsel açıdan hassas olan engelli çocuk sahibi aileler ve engelli çocuk boşanma sürecinde stres faktörlerinden daha fazla etkilenmektedir. Ayrıca ebeveynlerin boşanmasıyla birlikte tek ebeveynle yaşamak engelli birey açısından ve tek ebeveyn açısından farklı dinamikler içermektedir. Engelli çocuğun aile yapısına etkisi kültüre, sosyal çevreye, inanç sistemine, düşünce yapısına, toplumun duygusal hafızasına, ekonomik gelişmelere göre farklılık gösterebileceği gibi boşanmanın da nedenleri ve sonuçları bahsi geçen faktörlerden etkilenmektedir. Fakat burada önemli olan nokta, ebeveynlerin boşanmasında ya da ayrı yaşamasında bir çocuğun engelinin öneminden çok, engelli çocuğu olan ailelerin içinde yaşadıkları bağlama, engelli çocuğu olan bir kadının boşanma sürecinde ve sonrasında neler deneyimlediğine, bunlarla nasıl baş ettiği konularına odaklanılması gerektiğidir. Bu kitap; zihinsel engelli çocuğu olan boşanmış annelerin boşanma yaşantılarını ele almaktadır.
Serdarhan Duru ve Veli Duyan bu kitabıyla, zihinsel engelli çocuğu olan boşanmış annelerin boşanma süreçlerini boşanma öyküleriyle anlamaya çalışıyor ve aile refahı, kadın refahı ve engelli refahı için somut öneriler sunuyor.
“Önceden kocalı kocasızdım. Şimdi kocasız kocasızım.”
Hakan Sarı, Tuğba Pürsün Sosyal hizmet mesleği, engelli bireylerin sosyal engellilik modeli çerçevesinde vatandaşlar olarak çalışmaya yönelik kaydettiği ilerlemenin yansıtılması açısından önemlidir. Kapsayıcı bir toplum oluşturmaya yönelik süregelen mücadelede engelliler ve sosyal çalışanlar için bir kaynak işlevi göreceğinin umut edildiği bu kitap, özünde engelli bireyleri refahı hak eden bir grup olarak görmenin ötesinde engelli bireylerin toplumsal hayata sosyal, ekonomik ve politik olarak katılma konusunda bütün haklara sahip olan vatandaşlığa geçişini içermektedir. Sosyal engellilik modeli ile engelli bireylerle sosyal hizmet potansiyelini teşvik etmeye devam eden ancak aynı zamanda bireysel model içinde uygulamanın neleri kapsadığını açıkça ortaya koyan bu kitapta; sosyal politika, mevzuat ve yeni araştırmalar açısından güncellik sağlanmaya çalışılmış en güncel alan yazınına ve alıntılara da yer verilerek içeriğin güncel bilgi olması sağlanmıştır. Bu sayede engelli bireylerin refah sistemindeki değişiklikler için mücadele edilen zamanın uzunluğu ve kapsamı hakkında okuyucuya bilgi verilmesi ve sosyal hizmet içinde ne ölçüde değişikliğin olduğunun ortaya konulması amaçlanmıştır. Engelliler ve sosyal hizmet konusunda ilk ve temel olan bu kitabın, alana katkı sağlayacağına gönülden inanılmaktadır.
Abdulkerim Gün Engelli bireyler için oluşabilecek sosyal risklere karşı koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması ve engelli bireylerin yaşam kalitelerini artırmak adına uygulanan hak temelli sosyal politikalar, çalışma hayatına katılım sağlamaları noktasında önem arz etmekte ve bu kapsamda geliştirilen aktif istihdam politikaları engelli bireylerin yaşamdan duydukları memnuniyetin artmasına katkıda bulunmaktadır.
Günümüzde hayatın geneli içerisinde çalışma hayatının kapladığı alan, sosyal hayattan önce gelmektedir. Dolayısıyla çalışma hayatından duyulan memnuniyetin artması, genel olarak yaşamdan duyulan memnuniyetin de artmasına ciddi anlamda etki etmektedir. Bu bağlamda engelliliğin getirdiği dezavantajları aşmak adına engelli bireylerin istihdamı hem katma değer oluşturmalarına hem de toplumla bütünleşmelerine vesile olmaktadır. Bu noktadan hareketle engelli istihdamını artırmanın yanı sıra istihdam edilen engelli bireylerin çalışma hayatından ve dolayısıyla genel olarak yaşamlarından duydukları memnuniyet durumu önem arz etmektedir.
“Kamuda çalışan engellilerin yaşamdan duydukları memnuniyet nasıldır?” sorusuna, saha çalışmasına dayalı olarak cevap arayan bu kitap, başta engelli vatandaşlarımız olmak üzere öğrencilere, akademisyenlere, araştırmacılara ve konuya ilgi duyan tüm okurlara hitap etmektedir.
Ahmet Ege, Arzu İçağasıoğlu Çoban, Ayşe Burcu Tunca, Buğra Yıldırım, Cengiz Özbesler, Gülsüm Ege, Hakan Taşdemir, Hüsnünur Aslantürk, Mehmet Can Aktan, Melike Tekindal, Merve Deniz Pak Güre, Mustafa Bülent Utku, Özgür Altındağ, Özlem Altındağ Kumaş, Seda Attepe Özden, Seval Bekiroğlu, Şevket Perçin, Umut Yanardağ, Yunus Kara, Zafer Uzun, Zülal Eroğlu Engellilik alanı, sosyal hizmet mesleğinin ve disiplininin temel alanlarından birini oluşturmaktadır. Bu alanda bireyler, gruplar ve topluluklar; sahip oldukları özel gereksinimleri ve gelişimleri nedeni ile toplumsal, ekonomik, kültürel sistemler içerisinde “engellenmişlik” yaşamakta ve kendilerini gerçekleştirememektedirler. Bu kapsamda engelli bireylere, ailelerine ve topluma yönelik sosyal hizmet uygulamaları; sistemlerin sosyal işlevselliklerini güçlendirmeyi, bireylerin ihtiyaç duydukları hizmet politikaları geliştirmeyi ve değiştirmeyi, toplumsal hayata aktif bir şekilde katılmalarını sağlamayı ve bu katılımın önündeki engelleri görünür kılarak gidermeyi amaçlamaktadır. Bu amaçtan yola çıkarak hazırlanan bu kitapta; engellilik alanının temel dayanakları, farklı nüfus grupları özelinde sosyal hizmet uygulamaları ve engellilik alanında güncel tartışmalar yer almaktadır. Bu kitabın hem sosyal hizmet öğrencileri, araştırmacıları, eğitimcileri ve uygulayıcıları için hem de bu alana ilgi duyan farklı disiplinlerdeki bireyler için temel bir başucu kitabı olacağı düşünülmektedir.
Behçet Kaldık Engelli bireyler, toplumsal yaşamın gündelik pratiğinde bütün çağlarda çeşitli sorunlar deneyimlemişlerdir. Tarihsel bağlamda, dinamik bir özne olarak görülmekten ziyade edilgen bireyler olarak görülen engelliler, zorlu bir yaşam mücadelesinden geçmişlerdir. Temel hak ve özgürlükleri genellikle ihlal edilerek ikinci plana atılan engelli bireylerin toplumsal katılım ve bağımsız yaşam sorunsalı, daima gündelik yaşam pratiklerinin bir parçası olmuştur. Oysaki birçok alanda hakları ihlal edilen ve sorun yaşayan engelli bireylerin de diğer bireyler gibi toplumsal yaşama katılım sağlama hakları bulunmaktadır.
Toplumsal düzlemde inşa edilen ekonomik, kültürel ve siyasal bariyerler, engelli bireylerin çeşitli sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır. Bazı yeti yitimleri olan engelli bireylerin yaşadıkları sorunların asıl kaynağı, bu yeti yitimlerinden ziyade toplumsal ön yargılar, stereotipler ve damgalamalardır. Bu olumsuz kültürel tanımlama biçimleri neticesinde bireyler; çalışma yaşamı, erişilebilirlik, eğitim, sağlık ve kültürel yaşam gibi alanlarda sosyal dışlanmaya maruz kalmaktadır.
Bu kitapta engellilik olgusu, temelde sosyal bir perspektiften ele alınmıştır. Bu kapsamda engelli bireylerin deneyimledikleri sosyal dışlanma boyutları ekseninde ele alınmış, ayrıca bireylerin başta sosyal dışlanma olmak üzere karşılaştıkları sorunlarla nasıl başa çıkmaya çalıştıkları da incelenmiştir. Dolayısıyla mevcut çalışma, engellilik alanında çalışan bütün akademisyenlere, araştırmacılara, öğrencilere ve konuya ilgi duyan herkese hitap etmektedir.
Edward. S. Kubany, Mari A. Mccaig, Janet R. Laconsay Şiddet içeren bir ilişkiyi sonlandırmanıza rağmen hâlâ bunun etkileri ile başa çıkmaya çalışıyorsanız bu kitapta sunduğumuz Travmadan İyileşme Teknikleri Programı iç huzurunuzu yeniden elde etmenizi sağlayabilir. Bilişsel Travma Terapisi olarak isimlendirilen ve klinik olarak etkisi kanıtlanmış olan alıştırmalar size suçluluk, öfke, depresyon, endişe ve stres konularında yardımcı olacaktır. Zihninizde dolaşmakta olan olumsuz düşünceleri ortadan kaldırarak onların yerine olumlu ve yapıcı ifadeler koymayı öğreneceksiniz. Programın devamında yaşamınız boyunca kaçmak zorunda olduğunuzu düşündüğünüz korkularla yüzleşmeniz için şiddet anımsatıcılarına kontrollü bir şekilde maruz bırakılma konusunda rehberlik alacaksınız. Program, kendinizin en güçlü savunucusu olmanıza yönelik tekniklerle başlamakta ve aynı tekniklerle sonlanmaktadır. Programın sonunda, hak ettiğiniz güvenli ve tatmin edici hayatı inşa etmeniz için tüm güce sahip olan bilgili, kendine güvenen bir kişi olacaksınız.
• Kitaptaki çalışmaları tamamlayarak:
• Travmanın hayatınızdaki etkisini fark edebilirsiniz.
• Öfke, stres, utanç ve suçluluktan kurtulabilirsiniz.
• Şiddet içeren ilişkileri kurmanıza neden olan çekirdek inançlarınızı değiştirebilirsiniz.
• Korkularınızla yüzleşip üstesinden gelebilirsiniz.
• Çaresizlik duygusunu ortadan kaldırabilirsiniz.
• Potansiyel şiddet uygulayıcıları tanıyabilir ve bu kişilerle gelecekte bir ilişki kurmayı engelleyebilirsiniz.
Ev içi şiddetten kurtulmuş birçok kadın, fiziksel ve duygusal güvenliklerini elde ettikten çok sonra dahi Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) belirtilerini tecrübe etmektedir. Çalan bir telefon ya da kalabalık bir sokak, şiddet uygulayanla karşılaşma riskini taşımaktadır. Önem verdikleri kişiler, onlara çok uzak görünür ve önceden keyif aldıkları şeyler artık ne zevk ne de rahatlama sağlar. Uzun ve uykusuz geceler geçirirler.
Hatice Yalçın Aile kurma kararınızı ve aile ortamınızı bu kitap ile zevkli ve unutulmaz hâle getiriyoruz.
Aile kurarken, eş seçerken nelere dikkat etmelisiniz? Eş adayı, dört dörtlük olmalı mı? Aile kurarken bağlanma duygusu önemli mi? Aile kuracağınız kişide hangi özellikler olmalı? İdeal kadın ve erkek modeli, nişanlılık ve düğün dönemi, evliliğin düşmanları, aile içinde yapılması ve yapılmaması gereken davranışlar, ailede mutluluğun sırları, üçlü ilişkiler, "öteki kadın" ya da "öteki erkek", boşanmanın çocuklar üzerindeki etkisi, üvey anne-baba ve çocuk gibi konulara farklı bakış açısı kazanacaksınız.
Bu kitap ile daha aile kurarken yaşamınızda bilinçli kararlar almanızın kolaylaştığını görecek; mutluluğu keşfedecek, kendiniz ve aileniz için olumlu bir ortam oluşturarak zorluklarla başa çıkmayı öğreneceksiniz.
Elinizdeki bu rehber, unutulabilen yüzlerce detayı size hatırlatacak ve evliliğe, aileye dair her şeyin, hayalinizdeki gibi eksiksiz olmasını sağlayacak.
Bilinçli şekilde aile kurmaya ve mutlu bir evlilik sürdürmeye hazır mısınız?
Sağlam aile kurmanın sırları bu kitapta var.

Bülent Şen Bugün, toplumumuzda gerçekçi olmayan beklentilerle başlayan birçok evlilik bulunmaktadır. Toplumsal yaşamdaki değişikliklerle birlikte aile içi roller ve sorumluluklarda da değişiklikler olmaktadır. Bu nedenle günümüzde birçok aile, evlilik öncesi dönemden başlayarak danışmanlık hizmetlerine ihtiyaç duymaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki yükselişi önlenemeyen boşanma oranlarının azaltılması konusunda bugün en çok umut bağlanılan uygulamalardan birisi “Evlilik Öncesi Çift Eğitimi”dir. Küreselleşme, baş döndürücü teknolojik gelişmeler ve hızlı kentleşmenin olumsuzluklarından ülkemiz de payını almış ve güçlü aile yapısı sayesinde düşük olan boşanma oranları da hızla artmaya başlamıştır. Gelişmiş ülkelerde bu konuda çalan alarm zillerine kulaklarımızı tıkamayarak gerekli tedbirleri bugünden ve doğru uygulamalarla alınmasına katkıda bulunmak bilim insanının en önemli görevidir.
Hem bir akademisyen hem de uygulayıcı olan Yazarın bu kitabı; son zamanlarda gündemde olan ve birçok uzmanın ilgi alanına giren Aile Danışmanlığının, özellikle önleyici ve koruyucu çalışmalarında ihtiyaç duyulan önemli bir boşluğu; hem yurt dışı hem de yurt içi literatürü inceleyerek ve kendi uygulamalarını da ekleyerek; 600'den fazla kaynak gösterip, Aile Danışmanlığı ve meslek elemanı sertifikası alabilecek sosyal hizmet, psikoloji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, çocuk gelişimi, okul öncesi öğretmenliği, aile ve tüketici bilimleri, sosyoloji, tıp gibi alanlarda; gerek eğitim alan üniversite öğrencilerine, aile danışmanlığı eğitimi alan mezunlarına, gerekse bu alanda araştırma ve uygulama yapacak akademisyen ve uygulayıcılara rehber olacaktır.
Yazarın eğitimine katılan nişanlı çiftlerin aşağıdaki sözleri eğitimin faydası hakkında fikir vermektedir.
“Evlilik Öncesi Çift Eğitimi aileler için gerçekten önemli bir konu. Bu eğitimi aldığım için kendimi çok şanslı buluyorum. Nişanlıma ve çocuğuma nasıl davranmam gerektiğini evlendikten sonra da nişanlımla daha çok mutlu olacağımı anladım ve öğrendim. Nişanlıma daha önce söyleyemediğim şeyleri söylemeye başladım ve iletişimimizi güçlendirdim. Korkularım, tereddütlerim kalktı ortadan. Türkiye'nin her yerinde uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Teşekkürler.”
G. Ö. (kadın katılımcı)
“Modern dünyada yaşadığımız, gelişme ve değişme sürecinde bize rota oldu. Artık yürütmeye çalıştığımız bu geminin nerede su alacağını, nerede fırtınalarla karşılaşacağımızı daha iyi biliyoruz.”
C. Y. (erkek katılımcı)
İbrahim Ethem Özgüven Günümüzün değişen dünya ve toplum yaşamında evlilik ve aile sorunlarına olan yardım talebi önemli düzeyde artmıştır. Evlenecek gençler, evli çiftler ve aileler, bireyler, evlenme ve evlilik konusunda danışman ve terapistlere başvurmaktadırlar. Evlilik danışması, eş seçme ve nişanlılık danışması olarak gencin daha evliliği düşünmeye başladığı evlilik öncesi dönemden başlamaktadır. Batı ülkelerinde ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Almanya başta olmak üzere oldukça hızlı bir yayılma göstermiştir. Ülkemizde de gelişme aşamasında olduğu söylenebilir.
Ancak, ülkemizde, evlilik ve aile danışması ya da terapisi konusundaki kaynaklar oldukça sınırlıdır. "Evlilik ve Aile Terapisi" kitabı, konuya ilişkin olarak bütüncül bir yaklaşımla evlilik ve aile sorunlarının nedenlerini, sağlıklı bir aile ve evlilik yaşamının ilkelerini, evlilik ve aile terapisinin kuram, kavram, ilke, teknik ve uygulamalarını, izlenen farklı yaklaşımları genel çerçevede ele alan bir kaynak olarak düşünülmüş; konuların, standart bir dille anlaşılır olarak ifade edilmesine özen gösterilmiştir.
Aysun Gür, Berna Akyüz Sizgen, Betül Tansel, Cihan Camcı, Ece Sağel-Çetiner, Erdem Çiftçi, Gökhan Gürdal, Nergiz Gündel, Zeynep Zafer Esenyel Yaşlanma, yalnızca bir sağlık konusu değildir. Yaşlanmanın; geriyatri ve geriyatrik hemşirelik, yaşlı bakımı, sosyal yardım gibi alanların birbiriyle örtüştüğü bütüncül bir anlamı da vardır. Bu bütüncül anlam, yaşamın ya da filozofların dediği gibi varoluşun kendisinden başka bir şey değildir. Varoluşun kendisi, yaşamın sonluluğunu aşan zamansal sürekliliktir. Gerontoloji, bu anlamda varoluşu yaşamımızda bölünmüş yaş dönemlerindeki rollerimizin ve kimliklerimizin ötesindeki bu süre-gidişini anımsama zamanıdır. Rollerimizi, kimliklerimizi aşan, otantik benliğimizi anımsama zamanı…
Bu kitap, yaşlanmaya bu varoluşsal açıdan katkı yapmayı amaçlıyor. Yaşlanmaya daha önce bakmadığımız pencerelerden bakıyor; onu edebiyat ve sinemadaki karakterlerle yorumluyor ve aynı zamanda yaşlanmayı; Freud ve Heidegger'in tekinsizlik, kaygı kavramlarıyla, yolda oluş hâliyle, yavaşlığıyla, Bergson'un bölünmeyen zamanında yaşamı duyma, belki de onunla hesaplaşma olanağı olarak öneriyor…
Aykut Can Demirel, Gonca Polat, Eda Purutçuoğlu Sosyal hizmet mesleği; tarih sahnesine çıktığı ilk günden itibaren bireylerin, ailelerin ve toplumun sorunlarını çözmek, gelişim kapasitelerini ve refah düzeylerini arttırmak için mücadele vermektedir. Bu mücadele zaman ruhuna bağlı olarak değişim göstermektedir. 1980'li yıllardan itibaren dünya genelinde uygulanan neoliberal politikalar ve bu politikaların getirdiği finansal krizler ve dalgalanmalar, devletlerin refah sağlamadaki görevlerini özel sektöre bırakmaları sosyal hizmet mesleğinde yeni modellerin ve yaklaşımların gelişmesine yol açmıştır. Bu modellerden birisi de finansal sosyal hizmettir. Finansal sosyal hizmet; müracaatçıların finans ile ilgili davranışlarını yönlendiren düşünce ve duygulara müdahalede bulunan, finansal sorunlarında daha iyi kararlar vermelerine ve bu kararları günlük yaşamda uygulamalarına yardımcı olan, savunuculuk ve sosyal aksiyon kullanarak makro düzeyde toplumun finansal iyilik hâlini artırmayı hedefleyen bir modeldir. Finansal sosyal hizmet, büyüyen ve gelişen yeni bir sosyal hizmet modeli olmasına karşın literatürde konu ile ilgili çok az araştırma bulunmaktadır. Türkiye'de ise bu modelin nasıl uygulandığı veya uygulanabileceği henüz tam anlamıyla net değildir. Bu yüzden Türkiye için bir ilk niteliği taşıyan kitapta, finansal sosyal hizmetin ne olduğu ve nasıl uygulandığı aktarılmaya çalışılmaktadır.
Aliye Mavili, Serap Daşbaş Toplumun En Dinamik Kesimi Olan Yarinlarimizi Emanet Edeceğimiz Gençlerimizi Dinlemenin Önemi Ve Değerine Hep İnandik Ve İnaniyoruz Geleceğimizin Yarinlarinalrim Izn Umudu Olan Bir Grup Arkadaşimizla Üniversite Eğitiminde Kesişen Yollarimiz Onlara Kendisi Aileleri Arkadaşlari Hakkinda Yeni Farkindalik Kazandirmiştir. Bu Çalişma İki Yönetici İle Sürdürülmüştür .
Arzu İçağasıoğlu Çoban, Ayşe Burcu Tunca, Aziz Şeker, Berkay Kabalay, Emre Özcan, Fatime Güneş, Gizem Aytaç, Gonca Polat, Hacı Çevik, Hande Uz Özcan, Mehmet Can Aktan, Melike Tekindal, Merve Deniz Pak, Seda Attepe Özden, Seval Bekiroğlu, Türkan Fırıncı Orman Gençlik öznelliği, günümüz toplumsal hareketlerinin daima itici gücüdür. Bu öznellik, maruz kaldıkları ayrımcılık kategorilerini yerinden etme gayretindedir. Gençler, bu bağlamda içinde bulunduğu sorunlardan çıkışı kendilerini üretken kılmada görmektedir. Bu, aynı zamanda yeni toplumsal hareketleri gençlik odağında çok daha farklı bakış açılarıyla kavramayı gerektirmektedir. Yeni toplumsal hareketlerin temsiliyet üstü niteliği gençliği bu odağa taşımaktadır. Buradan hareketle bu çalışma, gençliği hem içinde bulunduğu sorunlar hem de toplumsal dönüşümlerdeki gücü bağlamında irdelemeye çalışmaktadır.
Ali Osman Özpolat, Aykut Can Demirel, Bekir Güzel, Bilge Abukan, Ecem Nazlıer, Ercem Erkul, Fethi Anıl Mayda, Filiz Yıldırım, Huriye İrem Kalaycı Kırlıoğlu, İlkay Başak Adıgüzel, Melek Zubaroğlu Yanardağ, Meliha Funda Afyonoğlu, Melike Tekindal, Murat Çay, Nur Feyzal Kesen, Ozan Selçuk, Semih Sütçü, Şevval Özge Özlem, Umut Yanardağ, Yasemin Özkan Sosyal hizmetin küresel tanımında ifade edildiği üzere sosyal hizmet bir yandan bireylerin iyilik hâlini teşvik ederken diğer yandan da toplumun kolektif olarak refahının artırılmasını hedeflemektedir. Birey ve toplum üzerine bu ikili bakış açısı sosyal hizmet uzmanlarının uygulama odağını temsil ederken mesleğin de temelini oluşturmaktadır. Sosyal hizmet alanında tartışılagelen bir konu olan genelci yaklaşım çok farklı kuram ve disiplinlerden edinilen “en iyi bilgi”nin kullanılmasını gerektirmektedir. Genelci sosyal hizmet ise, insanların yaşamlarındaki zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olmak için tasarlanmış çok yönlü bir yaklaşımı tanımlamaktadır. Bugün ülkemizde lisans ve lisansüstü sosyal hizmet eğitimi müfredatlarında genelci yaklaşımı görmek mümkündür.

Genelci Sosyal Hizmet Uygulaması adlı bu kitabın amacı, sosyal hizmetin amaçlarını gerçekleştirmek için soruna sebebiyet veren tüm unsurları içeren, çok sistemli bir bakış açısı ortaya koymayı hedefleyen genelci sosyal hizmet uygulamasını vakalarla birlikte ele alarak ülkemizin gerçeklerine ve kültürel kodlarına uygun bir eser ortaya koymaktır. Aynı doğrultuda bu kitabın ikincil amacı da lisans ve lisansüstü sosyal hizmet eğitimi için öğrenci, akademisyen ve araştırmacılara önemli bir kaynak sunmaktır. Bu amaçla, kitapta genelci sosyal hizmetin ana hatlarından başlayarak uygulama ilkeleri, etik boyutlar, uygulama araçları ile mikro, mezzo ve makro boyutta sosyal hizmet uygulaması vaka örnekleriyle birlikte ele alınmıştır. Bu mevcut durum, söz konusu bu kitabın çıkış noktasıdır.
İsmail Tufan Belki farkında olmasak da istatistik ile iç içe yaşıyoruz. Hava durumundan trafiğe, para kurlarından borsa endekslerine kadar her gün çeşitli istatistiklerle karşılaşıyoruz. Ama bu istatistiklerin nerden geldiğini, nasıl hesaplandığını, ardındaki mantığını bilenler azdır. Özellikle gerontoloji ve sosyal bilimlerin ve fen bilimlerinin her alanında ve öğrenimi gören gençlerde rastladığım bu sıkıntıyı gidermeye çalıştım. İstatistiğin mantığını kavrama sorunlarını basit ve anlaşılır dille aşmaya ve istatistiğin temel kavramlarını anlatmaya çalıştım. Bol örnek, diyagram ve şekillerle pratik odaklı bir çalışma, meraklısına ve araştırma alanına çıkacak her araştırmacı için yararlı bir başucu kaynaktır.
Ahmet Turan Işık, Andreas Kruse, Berfin Varışlı, Bernd Seeberger, Bilgen Taneli, Cem Ergun, Emre Şenol-Durak, Eric Schmitt, Franz Kolland, Frerich Frerichs, Georg Rudinger, Gerhard Naegele, Gertrud M. Backes, Gülgün Gündüz, İsmail Tufan, Josef Hilbert, JUrgen Howe, Jürgen Bauknecht, Katrin Schneiders, Kayahan Fışkın, Manuela Nitsch, Mehmet Fatih Aysan, Melis Oktuğ Zengin, Mim Sertaç Tümtaş, Mirko Sporket, Mithat Durak, Muammer Tuna, Nilüfer Korkmaz Yaylagül, Nina M. Silverstein, Oliver Lambacher, Özden Tenlik, Peter Enste, Robert Anderson, Rolf G. Heinze, Sebastian Merkel, Selahattin Fehmi Akçiçek, Sevnaz Şahin, Şeref Uluocak, Tamer Köse, Terence Seedsman, Wolfgang Clemens Dünyayı saracağı yarım asırdan beri bilinen yaşlılığın simalarını tanımakla dünyayı tanımış olmayız, ama şu güneşin altına doğan her insanın başlı başına bir dünya olduğu düşünülürse, o zaman nasıl ve neden yaşlandığımızı ve bizi nasıl bir yaşlılığın beklediğini bilmek, yepyeni bir dünyanın kapısını aralamakla aynıdır.
Yaşlanırken değişiyor, değişirken dünyayı da birlikte değiştiriyoruz. “Yaşlı” ise etikettir. Yaşımız değildir bizi yaşlı kılan. Ne yaşlanmanın ne de insanın bir tek yüzü var. Her insan gün boyunca simadan simaya giriyor. Maskelerini bir takıp bir çıkarıyor. Yaşlılık da bugün karşımıza değişik simalarıyla çıkıyor. Bunları tanıdıkça yaşlanışımızı ve yaşlılığımızı da tanıyoruz. Hele yaşam süresinin 100 yılı gördüğü ve ötesine taşacağı umutlarının yeşerdiği çağda yaşlanma ve yaşlılığı bilmek insanı ve çağı bilmek anlamına geliyor.
Yaşlılık hazin bir son olmak zorunda değildir. Kadere inanmak kadar önemlisi onu değiştirebileceğimize de inanmaktır; işte asıl mesele budur. Yaşlanmak kaderimizdir, ama yaşlılığı değiştirmek elimizdedir. Kaderini öngörebilenler kaderini değiştirebilir. Görmek ışıkla mümkün olur. Bilgi güçlü bir ışıktır. Gençlikte hayatın güçlü ışığı gözleri kamaştırır. Yaşlılıkta ise hayat ışığının gücü azaldıkça hayat daha iyi görünür hâle gelir. İşte bize bugün düşen görev, hayatı görebilenlerin hayatını iyileştirmek, onlara huzur, mutluluk ve anlam dolu bir yaşamı görebilecekleri koşulları hazırlamaktır.
Bir ansiklopedi niteliği taşıyan elinizdeki kitap geceli gündüzlü üç yıllık yoğun bir emeğin sonucudur. Gerontoloji alanının dünya çapında tanınan ve duayen olarak kabul gören uzmanların bölüm yazarları olarak eşsiz bilgilerini ve tecrübelerini aktardığı iki ciltten oluşan bu kitaptaki bölümleri büyük bir heyecanla ve keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz. İki cilt olarak hazırlanan bu kitapta demografiden psikolojiye, antropolojiden sosyolojiye, ekonomiden yaşam ve çevre bilimlerine, eğitimden teknolojiye, siyasetten sosyal refaha, biyolojiden psikiyatriye, uzun dönemli bakımdan koruyucu sağlığa, beslenmeden engelliliğe, aile yapılarından yaşlılara yönelik şiddete geniş bir yelpazede Gerontoloji Biliminin konularını ele alınmıştır.
Ayfer Aydıner Boylu, Aylin Ulusal, Beyza Erkoç, Bülent Karakuş, Deniz Pamuk, Deniz Say Şahin, Emre Birinci, Esra Savaş, Fatma Canım, Gülay Günay, Gülsüm Çamur, Harun Ceylan, M. Zafer Danış, Melek Zubaroğlu Yanardağ, Murat Çay, Mustafa Keskin, Sayra Lotfi, Sema Oğlak, Vedat Işıkhan, Vedat Işıkhan, Zilan Uğurlu Günümüzde sağlık alanındaki gelişmeler neticesinde tüm dünyada ortalama ömür beklentileri artmaktadır. Bu duruma düşük doğum oranları da eklendiği zaman toplumlarda yaşlı nüfus oranları hiç olmadığı kadar yükselmektedir. Demografik dönüşümle birlikte toplumlarda başta sağlık, sosyal güvenlik ve bakım hizmetleri olmak üzere birçok alanda değişimin kaçınılmaz olması ve daha çok kişinin sosyal hizmete ihtiyaç duyması beklenmektedir. Sosyal hizmet doğası gereği toplumsal değişimlere hızlı tepki veren, sorunları belirleme ve çözüm konusunda esnek bir yapıya sahiptir. Önümüzdeki yıllarda yaşlılık alanının, sosyal hizmet mesleğinin en önemli çalışma alanlarından biri olması beklenmektedir. Gerontolojik sosyal hizmet alanının birçok boyutunun ele alındığı kitabın literatüre önemli katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
İsmail Tufan Yaşlılık, bugün, bir taraftan yaşam süresinin sonu, diğer taraftan yaşam süresinin uza­ması olmak üzere iki anlama gelmektedir. Çocukluk, 14 yıllık süreyi; yaşlılık ise 20 yıl veya daha uzun süreyi kapsamaktadır. Yaşlılık döneminin uzamaya devam edeceği bazen umut bazen kaygı verici bir beklenti olarak görülmektedir.
İnsanlık tarihine baktığımızda, yaşlı insanlarla ilgili pek çok bilgiye rastlıyoruz. Efsanelerde, masallarda, destanlarda, roman ve şiirlerde yani edebiyatın her türünde yaşlı figürleri hakkında görüşler yer alıyor. Din ve felsefede de yaşlılar hakkında pek çok düşünce dile getirilmektedir. Yaşlılık, bu açıdan bakıldığında, uzun bir geçmişe sahiptir ama yaşlanma ve yaşlılıkla bilimsel olarak henüz yeni ilgilenilmeye başlandı. Türkiye'de bu alandaki bilimsel çalışmalar diğer endüstri ülkelerinden çok daha yenidir. 2009 yılında yükseköğretim kapsamına alınabilmiş ve ilk mezunlarını 2013 yılında verebilmiştir. Yani Yaşlılık Bilimi diğer ifadeyle Gerontoloji ülkemizin en genç bilim dalıdır.
Bu kitapta, yaşlanma ve yaşlılığı çeşitli perspektiflerden değerlendirmeye ve yorumlamaya çalıştım. Amacım, okuyucuma bu perspektifleri göstermek, kendi değerlendirmelerine ve yorumlarına erişmelerini sağlamaktır. Yaşlılığa yönelik toplumsal bir duyarlılık yaratmaya çalışıyorum. Gerontolojik çalışmalarım sırasında aldığım notlarımdan derlediğim yaşlanma ve yaşlılık üzerine bu söyleşi kitabının ilgi duyanlara ulaştırılma fikri ve çabası Sayın Uzman Gerontolog Yeliz Güçer'e aittir ve onun gayreti ile okuyucuya ulaşan bu eserin, ömür boyu yaşlananlara fay­dalı olacağını umuyorum.
Yusuf Adıgüzel Temel göç konularına giriş mahiyetindeki bu kitap, kısa sürede 5. basımını yaparak alandaki kaynak eserlerden biri olmuştur. Göç Sosyolojisi kitabı, göçün sosyolojik boyutlarına, ulusal ve uluslararası toplumsal etkilerine eğilmeyi amaçlamaktadır. Kitapta öncelikle göçe ilişkin kavram ve kuramlar açıklanmakta, göç hareketleri yerelden küresele bir izlekle ele alınmaktadır. Türkiye'de iç göç süreçleri, kentleşme, kentlileşme ve hemşerilik boyutlarıyla birlikte değerlendirilmektedir. Türkiye'den yurt dışına yapılan göçler ve yurt dışından Türkiye'ye yönelen düzenli ve düzensiz göçler incelenmektedir. Küresel göçler, göç politikaları, birlikte yaşam modelleri, diasporalar, geri dönüş göçleri, göçmen dayanışma ağları, göç alanında çalışan kamu kurumları ve STK'lar yine bu kitapta yer verilen konular arasındadır.
Göç Sosyolojisi; üniversitelerin sosyoloji, hukuk, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler disiplinleri başta olmak üzere tüm sosyal bilimler alanındaki öğrenci ve akademisyenler için önemli bir başvuru kaynağı olacaktır.
Alpaslan Çobanoğlu, Aslı Cennet Yalım, Ayşe Nur Boz, Bekir Güzel, Büşra Uslu Ak, Demet Akarçay Ulutaş, Dilara Ustabaşı Gündüz, Ecem Naz Nazlıer Keser, Emrah Akbaş, Filiz Demiröz, Gamze Erükçü Akbaş, Gizem Akoğlu, Gökçe Ceylan, Gülgez Ağbaba Eroğlu, H. İrem Kalaycı Kırlıoğlu, Mehmet Başcıllar, Meliha Funda Afyonoğlu, Nur İncetahtacı, Ozan Selçuk , Resul Turan, Serhat Tek, Tahir Emre Gencer Toplumsal değişimin, gelişimin temelinde göç vardı, hep olacak. Son yıllarda ülkemizde yaşanan gerçeklik ile bunun daha çok farkındayız, dahası acilen kapasitemizin geliştirilmesi gerekiyor. Genç akademisyenler Dr. Tahir Emre Gencer ve Dr. Bekir Güzel tarafından editörlüğü yapılan on dokuz bölümlük bu değerli çalışma, Türkiye’de göç alanındaki akademik kapasitenin son yıllarda ne kadar büyük bir atılım yaptığının da önemli bir kanıtıdır. Ama belki de bu kitabın asıl önemli olan kısmı “sosyal hizmet/sosyal politika” perspektifinin göç alanında hak ettiği yeri almasına verdiği katkıdır. Unutmayalım, “Her şeyin bir ‘fıtrat’ı vardır, göçün fıtratı ise kalıcılık!” İşte tam da bu gerçeklik, bize onurlu ve huzurlu ortak yaşamlar için sosyal hizmet disiplininin vazgeçilmezliğini ortaya koyuyor. Bu değerli çalışma ile ortaya konulan zemin, iki tarafı keskin bıçak olan “göç” konusunda önemli bir rehberlik sağlıyor.
Prof. Dr. M. Murat ERDOĞAN, Türk-Alman Üniversitesi
Göç ve göçmenler günümüzün en çok konuşulan konuları arasında. Bunun temel nedeni, göçün yaygınlığından ziyade ender rastlanıyor olmasıdır. İnsanların çok büyük bir kesimi, yaklaşık yüzde doksanı göç etmiyor. Göç etmenin zorlu ve maliyetinin yüksek olması pek çok kişiyi bu maceradan caydırmaktadır. Ancak dünyanın her tarafında gözlemlediğimiz çeşitli eşitsizlikler, ayrımcılıklar ve hak ihlalleri çok büyük kesimleri göçe yöneltmektedir. Bu kitap da alana olan artan ilginin bir örneği olarak göçe sosyal hizmet bağlamında kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır. Dr. Tahir Emre Gencer ve Dr. Bekir Güzel, titiz bir çalışmayla on dokuz bölümde sosyal hizmet alanında göç ile ilgili sorulara yanıt olabilecek zengin bir kaynak ortaya çıkarmışlar. Bu kitabı benzerlerinden ayıran bir özelliği akademi ve pratik bakışları bir araya getirebilmiş olmasıdır.
Prof. Dr. İbrahim SİRKECİ, International British Business School, İngiltere
Bu kitap, göç olgusuna kavramsal bakışın yanı sıra göçün, göç edenler ve yerleşik toplumlar açısından ortaya çıkardığı değişimlere, karşılaşmalara ve birlikte yaşam pratiklerine odaklanmaktadır. Kitap; çeşitli motivasyonlarla göç edenlerin karşılaştıkları güçlükleri ve yeni yaşamlarına ilişkin deneyimlerini çocuk, kadın, aile, yaşlı ve engelli olma durumları üzerinden değerlendirirken okuyucuya kişisel göç hikâyelerinin ötesinde göç deneyiminin yarattığı değişimi düşünme imkânı sunmakta. Kitabın göç meselesini tarihsellik ve süreklilik temelinde ele alan bakış açısı ve alandaki uygulama birikiminin ortaya çıkardığı iyi uygulama örneklerine yer vermesi özgünlüğünü artırmaktadır.
Prof. Dr. Sema BUZ, Hacettepe Üniversitesi
Adem Dağ, Adem Efe, Çağdaş Erkan Akyürek, Elif Nur Çeçen, Erdinç Kalaycı, F. Burak Yerlikaya, Fulya Akgül Gök, Habibe Özdemir, Hilal Tuğçe Bayar, İclal Dağlıoğlu Şanlı, İlhan Kayacan, İmran Uzunaslan, Merve Aytaç, Pınar Özdemir, Süha Çelikkaya, Şefika Eda Çiçek, Tuba Yüceer Kardeş, Yunus Kara, Muhammet Atila Göç olgusu tarih boyunca insanlığın gündeminde yer almış, özellikle son yüzyılda etkisini arttırarak bir insanlık krizi hâline dönüşmüştür. Ekonomik, psikososyal ve siyasi alanda devletlere etki eden göç hareketliliği, sadece insana etki eden bir sorun alanı olmaktan çıkıp aynı zamanda uluslararası politik bir sorun hâline gelmiştir. Bu yönüyle insanlığı derinden yaralayan bir sorunsal olan göç kavramı, sadece sosyal yönüyle değil birçok alanda etki yaratması ve bunun yanı sıra etki sonuçlarının da yine insanlığı etkilemesi bakımından çift yönlü görünüm sergilemektedir. Dolayısıyla 21. yüzyıl tarihine varlığını bir insanlık krizi olarak ortaya koyan göç olgusunu disiplinler arası bir değerlendirme ile anlamlandırma çabası gerekmektedir. Bu eserde; iktisat, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler, sosyoloji, sosyal hizmet, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, maliye, din, işletme, sağlık yönetimi, felsefe, psikoloji, eğitim, sağlık ve hukuk disiplinlerinden 19 yazar bir araya gelerek göç olgusunu kendi teorik ve pratik alt yapısıyla değerlendirmeye ve anlamlandırmaya çalışmıştır. Göç kavramının birçok değişken ile değerlendirilmesi, anlamlandırılması ve göçün ortaya çıkardığı sorunlara yönelik çözüm önerileri geliştirilmesi bakımından bu eserin, disiplinler arası tüm alanlara temel oluşturacağı ve kaynak eser olma niteliği taşıyacağı düşünülmektedir.
Dilara Ustabaşı Gündüz, Yusuf Genç Bu kitap, toplumla bütünleşme sorunlarının yaşandığı Konya’nın Karatay ilçesi Tatlıcak Mahallesi örneğinden hareketle mahalle sakinlerinin sosyal dışlanma deneyimlerini ve yaşadıkları sorunları odağına almaktadır. Tatlıcak Mahallesi, içerisinde her yaştan farklı kültürlerden insanın başına gelebilecek her türlü sosyal sorunu barındırması nedeniyle Türkiye’nin sosyal politika üretiminde kullanabileceği bir laboratuvar niteliği taşımaktadır.
Gömülü teori araştırma deseninin benimsendiği bu araştırmada, mahalledeki toplumla bütünleşememe sorunlarının nedenleri ve sonuçlarının birbirleriyle olan ilişkisini gösteren yapı ortaya konulmuştur. Bu yapıdan hareketle benzer özellikler taşıyan yerleşim alanlarına yönelik sosyal sorunların çözümü ve toplumla bütünleşmenin sağlanabilmesi için izlenebilecek sosyal içerme modeli önerilmiştir.
Ahmet Ege, Alp Çağlan Maçkan, Arzu İçağasıoğlu Çoban, Aslıhan Aykara, Begüm Turğut Güller, Damla Güner Aydın, Dilay Uçak, Eda Ülger Karabuğa, Emine Seda Akdeniz, Fatma Özge Çavuş Bekce, Halil İbrahim Korkmaz, İçağasıoğlu Çoban, İlkay Başak Adıgüzel, Melek Zubaroğlu Yanardağ, Melike Tekindal, Merve Deniz Pak Güre, Murat Çetin, Özlem Cankurtaran, Rabia Özaslan, Seda Attepe Özden, Süheyla Damla Yeşilçimen, Süleyman Kaçmaz, Şevket Perçin, Tuğçe Başar, Umut Yanardağ, Yasemin Özkan Grup çalışması sosyal hizmet uygulamalarının vazgeçilmezidir.
Bu kitabın sosyal hizmet başta olmak üzere grup çalışmasıyla ilgilenen tüm öğrencilerin eğitimlerinde, meslek elamanlarının uygulamalarında akademisyenlerin araştırmalarında ve derslerinde başvurabilecekleri bir kaynak olmasını arzu ettik.
Grup çalışması uygulama örneklerinin yer aldığı bu kitapta yazarların grup çalışmasına ilişkin deneyimleri ve işlevsel önerileri ile grup çalışması
süreci -grup öncesi, grup sırası ve grup sonrası olacak şekilde- detaylı olarak ele alınmaktadır.
Kitabın bölümleri; kadın sığınmaevinde kalan çocuklarla, korunma ihtiyacı olan çocuklarla, yıkıcı davranışlar gösteren ilkokul öğrencileriyle, korunma ihtiyacı olan ergenlerle, üniversite öğrencileriyle, şiddet uygulayan erkeklerle, kadınlarla, ruh sağlığı sorunu olan bireylerle, bağımlı yakınlarıyla, toplum ruh sağlığı merkezi danışanlarının yakınlarıyla, ceza infaz sistemi personeliyle ve yaş almış bireylerle yapılan grup çalışması örneklerinden oluşmaktadır.
Grup çalışmasına ilişkin merakı ve heyecanı olan herkese fayda sağlaması dileğimizle...
Belgin Oral, Cüneyt Çalışkan, Dilek Ener, Gülcan Demir Özdenk, Hasan Durmuş, İsmet Çelebi, Nursel Üstündağ Öcal, Şemsinnur Göçer, Tuncay Polat, Zehra İncedal Sonkaya Bütün dünyada doğum oranlarının azalmasının yanı sıra insanlar daha uzun yıllar yaşamakta ve dolayısıyla yaşlı bireylerin nüfus içerisindeki payı giderek artmaktadır. Toplumların değişen bu demografik yapısı, beraberinde yaşlı nüfusun sosyal, demografik ve ekonomik açıdan önem kazanmasına neden olmaktadır. Tüm dünyada nüfusun hızla yaşlanmasıyla ortaya çıkan yeni durumlar, yaşlılık kavramının çağımızın önemli konuları arasında yer almasını gerektirmektedir. Mevcut demografik değişimlerin devam edeceğinden yola çıkılırsa yaşlı nüfusun giderek artış gösteriyor olması gerek fiziksel ve ruhsal sağlık gerekse sosyal sağlık alanlarında da sorunların ortaya çıkmasına neden olacaktır ve bu durum kaçınılmazdır. Tüm bu alanlarda yeni ve yenilikçi yaklaşımlar ile beraberinde güncel bakış açılarının geliştirilerek ortaya çıkacak olan sorunlara dair çözümlerin üretilmesini zorunlu kılmaktadır.
Cem Malakcıoğlu Kişiler arası ilişkilerde sağlıklı bir devamlılık, karşılıklı gelişen güvene dayanır. Güven kazanmanın ve kazandırmanın başlıca yolu, karşı tarafa güven veren, diğer bir deyişle güvengen bir ilişki kurmaktır. Güvengenlik, karşısındakine üstünlük kurmaya kalkışmadan, kendisini ve diğerini zorlayan bir davranış içerisine girmeden, kişinin kendi duyguları, düşünceleri, davranışları arasındaki bağlantıyı kurması ve bunu doğrudan ifade etmesidir. Güvengenlik, kişiler arası ilişkilerde ve iletişimde önemli bir yeri olan İngilizce “assertiveness” kavramının karşılığıdır. Kavram, Türkçeye ilk olarak “atılganlık” şeklinde çevrilmiştir. Daha sonraları ise “girişkenlik” kavramı ile anılmaya başlanmıştır. Özellikle insana yardım eden meslek elemanı yetiştiren tıp, diş hekimliği, hemşirelik, psikolojik danışma ve rehberlik, öğretmenlik, psikoloji, sosyal hizmetler, beslenme ve diyetetik vb. alanların kariyer gelişim süreçlerinde güvengenlik eğitimine yer verilmesi, o alanda hizmet veren ile hizmet alan arasında daha etkili bir iletişim kurulmasına katkı sağlayacaktır.
Güven Kazanma Kılavuzu, bir ihtiyaçtan doğdu. Sağlık hizmetleri için iletişimde güvengenlik (assertiveness in health communication) son yıllarda gittikçe önem kazanan bir konu hâline geldi. Güvengenlik ile ilgili bir rehber kitaba, bir başucu kaynağına ihtiyaç duyuluyordu. Güvengenliğin temelini oluşturan güven ihtiyacı, güven duygusu, ilişkilerde güven, benlik saygısı ve kendine güven, kitabın içeriğini oluşturan konulardır. Kitapta 20 adet güvengenlik senaryosu da bulunuyor. Güvengenliği gerçek yaşam olayları aracılığıyla anlatmanın en etkili yöntem olduğuna inanıyorum. Bu yüzden, kitabın son bölümü güvengenlik ile ilgili yaşantıların paylaşıldığı senaryolara ayrılmıştır. Bu senaryoların oluşmasında, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümünden değerli öğrencilerimin katkıları vardır. Hepsine teşekkür ederim.
Bu kitap, aslında güven duygusunu önemseyen herkese hitap ediyor. Daha güvengen olmak için kendini geliştirmeyi hedefleyen herkes bu kitaptan yararlanabilir. Kendisine ve başkalarına daha fazla güvenmek isteyen, güven kazanmak-kazandırmak ihtiyacı duyan herkese kitabın katkı sağlayacağına inanıyorum. Faydalı olmasını dilerim.
Burak Özçetin, Deniz Sezgin, Duygu Alptekin, Esra Karakuş, Hatice Yıldız, Jason K. Holdsworth, Meltem Gökmen Tol, Nadir Suğur, Nurşen Adak, Özgür Arun, Saygın Vedat Alkurt, Temmuz Gönç, Yasemin İnceoğlu Son yıllarda sağlıkla ilgili çalışmalar, biyolojik ve tıbbi boyutun yanı sıra sosyal bilimlerin konuya yaklaşımları ile daha mozaik bir yapıya bürünmüş ve eleştirel bir düşünce akımı yaratmıştır. Bu akıma destek olma amacıyla sosyoloji, iletişim, sağlık ve gerontoloji gibi farklı disiplinlerdeki sosyal bilimcileri buluşturan bu kitapta, sağlığın toplumdaki farklı görünümleri üzerinden yapılan analizler bulunmaktadır. Sağlıklı ve hasta olma hâllerinin tartışmasını; erkek ve kadın bedenlerinin tıbbileştirilmesi konusunu; yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik statüye bağlı ortaya çıkan sağlık eşitsizliklerini içeren bu kitap çalışmasının, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, sağlık kanaat önderlerinin ve bilgisinin gündelik hayata nüfuzu ve tüketim toplumunda sağlık tartışmaları ile literatüre farklı alanlardan katkı sağlaması hedeflenmiştir. Bununla beraber çalışmada, Türkiye'ye ilişkin genel sağlık profilleri eşliğinde yaş ve cinsiyete dayalı karşılaştırmalı analizlerin yanı sıra, madde bağımlılığı ve kullanımı, yaşlılık sürecinde karşılaşılan sağlık sorunları ve eşitsizlikleri, yaşlı bakımı, kent ve kır yaşamında sağlık hizmetlerinden yararlanma koşulları gibi güncel ve önemli sağlık sorunlarına da yer verilmiştir.
Üzeyir Ok, Zümrüt Gedik, Zehra Erşahin Din psikolojisinin uygulama alanlarından manevi bakım ve danışmanlık, değişik koşullarda insana yönelik hizmette güçlü bir potansiyele sahiptir. Dinler ve manevi geleneklerin; onlara mensup olan insanlar için yaşamın zorluklarıyla başa çıkmada, hayatı anlamlandırmada, kendini bir sosyal gruba ait hissetmede, bir kimlik oluşturmada ve sağlıklı yaşamı seçmede önemli rollere sahip olduğu bilinmektedir. Diğer taraftan, zor koşullarda yaşayan insanlara yönelik yardım etme ve bakım verme evrensel bir insan güdüsüdür. Gönüllülük esasına bağlı olarak karşılıksız yardım etmek, hemen hemen bütün yaşam felsefelerinde ve dinî-manevi geleneklerde erdem olarak görülür.
Türkiye'de, insana yardım hizmeti ile din-maneviyat konusunu bir araya getiren manevi bakım ve danışmanlık alanında yapılan çalışmalar son 10 yılda bir ivme kazanmıştır. Ancak konuyu bütüncül ve derinlemesine ele alan ve de bilimsel temele vurgu yapan çalışmalar oldukça azdır. Hastanelerde hastalara yönelik manevi bakımla ilgili bu kitap, hem ampirik bir zemin oluşturma bakımından hem de belirli bir alana tahsis edilmiş olması bakımından mevcut çalışmaları bir adım ileriye taşıma niyetindedir.
Kitapta maneviyatın insan ruh ve beden sağlığı üzerindeki etkisi detaylı açıklandıktan sonra çalışmada hastaların manevi bakım ihtiyaçları hasta olmayan gruplarla karşılaştırılmış, hâlen manevi bakım uygulaması yapan din görevlilerinin kendilerini ve yaptıkları işleri algılama düzeyleri, yeterlilikleri, yeterliliklerde etkili olan kişilik boyutları ve alan deneyimleri derinlemesine ele alınmıştır. Bunların yanında bu kitapta, elde edilen ampirik bulgular ve literatür bilgisi doğrultusunda bir hastane manevi bakım çalışma modeli oluşturulmaya çalışılmıştır.
Jeremy JOLLEY, Pearson Araştırma anlaşılması zor bir konu olarak görünebilir. Ancak bu kitabın özünde araştırmanın esasen basit bir aktivite olduğu, öğrenciler tarafından bu konunun esaslarının anlaşılır olduğu yatmaktadır. Her bölüm okuyucuya araştırmanın “gizemli” yanlarını keşfetmeleri için rehberlik etmekte ve sağlık bakımında araştırmanın temel bir faaliyet olduğunu gösterir.
Bu kitap araştırmada yeni olan hemşirelik ve sağlık bakımı öğrencileri ile sağlık bakımı profesyonelleri için tasarlanmıştır. Araştırma öğrencilere günlük yaşamlarındaki aktivitelerinden tanıdık örneklerle gösterilmekte, bu da kanıta dayalı uygulama ve araştırmaya başlamaları için özgüven sağlamaktadır.
En son kaynaklar ve çalışmalarla güncellenmiş olan bu kitap;
Nicel ve nitel araştırma tasarımı tiplerini tanımlayarak, bu araştırma tasarımlarının nasıl yapıldığını açıklar.
Araştırma ile ilgili terminolojiyi açıklamaya yönelik kapsamlı bir nicel ve nitel terimler sözlüğü içerir.
Her bir istatistiksel prosedürü açıklamaya yönelik ek bilgiler sunar.
Literatürün nasıl bulunacağını ve nasıl anlamlandırılacağını açıklar.
Kanıta dayalı uygulamayı tanımlayarak, kanıta dayalı uygulama ve araştırma arasındaki ilişkiyi gösterir.
Araştırma ve kanıta dayalı uygulamayla ilgili iyi bir makale yazabilmenin ipuçlarını verir.
Bahar Akoğlu, Ekin Sönmez Güngör, Elif Kurtuluş, Emel Aner Aktan,Kader Bahayi, Mune Aktay, Volkan Demir Anne… Bir çocuğun yaşamına dokunan en önemli varlık. Yaşama gözlerimizi açtığımız ilk andan itibaren anneyle kurulan ilişkinin izlerini hayatın her döneminde görebilmek mümkün. Anne veya birincil bakımı sağlayan kişi ile çocuk arasında kurulan bağ diğer tüm ilişkilerin temelini oluşturmaktadır. Sağlıklı bir anne-çocuk ilişkisinin varlığı, bir çocuğun sahip olabileceği en büyük şanstır. Annenin sesi, kokusu, ilgisi, sevgisi ve çocukla kurduğu temas çocuğun anneye olan bağlanmasını etkiler. Annenin bebekle kurduğu ilişkinin niteliği, kişinin yaşam sürecini etkileyerek yetişkinlikte kurulan ilişkilerde nasıl davranacağını belirler.
Yaşam sürecinde karşılaşılan psikolojik veya duygusal problemlerin çocukluk dönemindeki olumsuz deneyimlerle ilişkili olduğunu söylemek mümkündür. Erken dönemde anne yoksunluğunun varlığı veya bakım sağlayan kişinin çocuğun ihtiyaçlarına duyarsız kalması, bağlanmanın gelişimine zarar vererek farklı psikolojik problemlere zemin hazırlayabilmektedir. Bu yüzden anne ve çocuk arasındaki ilişki, incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken en özel ilişkidir. Anne ve çocuk arasındaki bağın sosyal ve duygusal gelişim sürecinde önemli bir etken olduğu düşünülerek bu eserde bağlanmaya dair tüm süreçler değerlendirilmiştir.
Her çocuğun annesi ile kurduğu ilişki benzersizdir ve en özel ilişkidir.
Abdülkadir Öztürk, Asiye Ata, Aykut Elmas, Ayşe Gümüşler Başaran, Bekir Güzel, Burak Koçak, Cabir Zeren, Cemal Kakışım, Çağlar Kıvanç Kaymaz, Edip Aygüler, Elif Emir Öksüz, Elvan Ulucan Özkan, Emine Güzel, Gülsevim Evsel, Harun Aslan, İbrahim Tanju Akyol, İrfan Sancak, Merve Ertene, Mustafa Çağrı Ayalp, Onur Yaşar, Osman Eraslan, Ozan Selçuk, Seher Aktarer, Seval Bekiroğlu, Şafak Kılıçtepe, Tuba Işık, Volkan Temizkan Bugün, geçmiş nesillerden miras aldığımız insan haklarının temel değer ve ilkelerini, koruyarak yaşatma sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Ne var ki bu sorumluluğu yerine getirirken insanlığın karşılaştığı zorluklar hiç olmadığı kadar büyük!
Salt kalkınmacı kapitalist bir anlayış temelinde vücut bulan küreselleşme ve dijitalleşme gibi olgular, insan haklarını, özgürlüğü ve mahremiyeti tehdit eden bir kılığa bürünerek kamusal/gündelik hayatın içinde kol gezmekte. İnsanlar arasındaki eşitsizlikler geçmişte olduğundan çok daha fazla ve tabana yayılmış durumda. Bugün insanlık tarihine kök salmış olan bu eşitsizlikleri yıkarak daha adil bir dünya inşa etmek için geçmişte olduğundan çok daha fazla çaba sarf etmemiz gerekmektedir. Nitekim insan hakları mücadelesi, geçmişin acılarından bugünün umutlarına ve yarının aydınlığına uzanan sonsuz bir yol, soluksuz bir yarıştır.
Gelecek; umutsuzlukların değil adaletin, eşitliğin, değişimin bir yolu olarak görülmeli ve insan haklarının daha ileriye taşınması için topyekûn mücadele edilmelidir.

“Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.”
Nazım Hikmet
Faruk Taşçı, Fatih Kucur, Fatih Yaman, Ü. Serdar Serdaroğlu, Zeyneb Hafsa Orhan Bu kitap, ülkesi için vermiş olduğu sayısız eser ve yetiştirdiği öğrencilerle âdeta bir ekol yaratmış, "hocaların hocası" olarak bilinen merhum
Sabahattin Zaim Hoca ile ilgili olarak başta asistanlığını yapmış olan Doç, Dr. Faruk Taşçı olmak üzere çeşitli akademisyenler tarafından kaleme
alınmış çalışmalardan oluşmaktadır.
Yine asistanlığını yapmış olan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof, Dr, Sedat Murat'ın ifade ettiği üzere Hoca, pergelin sabit ayağı
olarak "Çalışma Ekonomisi" alanında Türkiye'de öncülük etmiş, pergelin hareketli ayağı olarak "İslam iktisadı" alanında yoğun çaba sarf etmiştir. Sabahattin Zaim, sadece rehber niteliğinde akademik metinler ortaya koymakla kalmamış, bizzat ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi hayatta İslam iktisadının uygulayıcılarını yetiştirmek için de uğraşmıştır. Sabahattin Zaim hakkında birçok eser kalem alınmıştır. Bu eserler,
Hoca'nın çeşitli yönlerini ele alan bir hüviyete sahiptir. Bu bakımdan eksik kalan ve bu kitabın bir nebze gidermeye çalıştığı nokta, Hoca'nın fikirleri ile ilgili akademik metinlerin eksikliğiydi. Elinizdeki kitap, bu noktada devreye girmektedir, zira Zaim'in görüşleri üzerine kaleme alınan metinlerden oluşmaktadır ve bu, Türkiye için ilktir. Başka bir ifadeyle, daha önceleri Zaim hakkında yazılanlar daha çok hatıraları paylaşma bağlamında iken bu kitap ile Zaim'in fikirleri ortaya konmaktadır ve müzakere edilmektedir.


Qazi Masood Ahmad, Osamah Hussain Al Rawashdeh, Toseef Azid, Valentino Cattelan, Mehmet Tarık Eraslan, Khoutem Ben Jedidia, Ozan Maraşlı, Yulizar D. Sanrego, Salman Ahmed Shaikh, Ömer Faruk Tekdoğan, Hüsnü Tekin, Aimatul Yumna, Dwi Retno Widiyanti Gelir adaletsizliğinin her geçen gün arttığı, yoksulluğun dünya çapında bir problem olduğu, gayriinsani çalışma koşulları, yetersiz maaşlar ve sosyal güvencesizlik ile malul bir emek piyasasının varlığını koruduğu bugünün hâkim iktisadi düzeninde, çoğu devletin bu talepleri karşılayacak düzeyde politikalar üretememesi dikkat çekici bir husustur. Kapitalist politikaların sosyal adaleti sağlamaktan uzak, bilakis eşitsizliği her daim derinleştiren ve iktisadi ve sosyal refahın geniş kitlelere ulaşmasını engelleyen özellikleri birçok Müslüman ilim insanı tarafından yıllardır eleştirilmektedir. Ancak, İslamî ilkeler çerçevesinde şekillenecek bir iktisadi düzenin sosyal adaleti sağlayacağı fikrine dayanan bu eleştirilerin, henüz bütünlüklü alternatifler önerdiklerini söylemek güç görünmektedir.
Elinizdeki kitap bu çabanın bir ürünü olarak, farklı ülkelerden çalışmalar yapan akademisyenlerin sosyal adalet başlığı etrafındaki meseleleri İslam iktisadı perspektifinden ele aldığı yazılardan oluşmaktadır. Kitapta yazarlar, mevcut sosyal ve iktisadi adaletsizliklerin sebeplerinin gerçekçi ve derinlikli bir şekilde irdelenmesi, İslamî ilkelere dayalı bir sosyal adalet anlayışının teorik zemininin nasıl oluşturulacağı, hangi alternatif mekanizmaları içereceği ve ne gibi somut çözümler üretilebileceği konuları üzerine tartışmalar yürütmektedir. Kitapta ayrıca, güncel iktisadi sistemin eşitsizlik kaynağı hakkındaki teorik tartışmalarla faiz, zekât, vakıf, dayanışma ve sadaka gibi uygulamalı alanlarda model önerileri bir araya getirilerek, İslam iktisadı perspektifinden sosyal adalet mevzusunun kapsamlı ve bütüncül bir biçimde ele alınması sağlandı.
Yüksel Baykara Acar “Cinsel suç”,
Okumak, konuşmak veya düşünmek bile çoğumuzu rahatsız eden bir olgu…
Çocuklar söz konusu olduğunda insanı daha da huzursuz edebiliyor. Çocuklar söz konusu dediğimde belki de bir kısım okuyucunun aklından “cinsel suç mağduru çocuklar” geçmiştir. Ancak kitabımın esas konusu cinsel suça yönelmiş olan küçükler. Kitabı okuduğunuzda bu küçüklerin hemen büyümek zorunda kalmış yetişkinler olmak durumunda kaldığını, istismar döngüsünde kaybolup gittiğini ve aslında birer “mağdur” olduğunu göreceksiniz.
Şevki Özgener Son yıllarda yönetime katılımın önem kazanması, toplumda imaj yaratma kaygısı ve hükümetlerin sosyal sorunlara dönük çıkardıkları yasal düzenlemeler, işletmeleri ekonomik faaliyetlerin sosyal sonuçlarını da düşünmeye zorlamıştır. Bu bağlamda tüm paydaşların hak ve sorumluluklarının gözetildiği ahlaki bir toplumun temel taşları; iş ahlakının araştırılması ve geliştirilmesiyle elde edilen bilgileri yayma, çevreyi dikkate alan sosyal sorumluluk anlayışını benimseme, yönetim kültürlerinin ahlaki temellerini güçlendirme ve iş ahlakı eğitimini bir norm olarak kabul eden iş yapma anlayışıdır. Dolayısıyla işletmelerde iş ahlakının kurumsallaşması, bilimsel çalışmaların desteklenmesi, iş dünyası ile akademik çevreler arasında diyalog ve iş birliği ortamının oluşturulması önem kazanmaktadır. Bu diyalog ve iş birliğinin sağlanması düşüncesinden hareketle hazırlanmış olan “İş Ahlakının Temelleri: Yönetsel Bir Yaklaşım” isimli çalışmada ahlak feslsefesi, iş ahlakı, işletmelerde ahlak yönetimi, değer yönetimi, kurumsallaşma, sosyal sorumluluk ve farklılıkların yönetimi konuları ele alınmaktadır.
Akbey Elçi, Güfte Caner Akın, Nükte Topraksever, Pınar Yesilgöz, Tufan Öztürk, Zeynep Feride Olcay Teknolojinin her geçen gün gelişmesi üretimin miktarını, kalitesini ve hızını artırmaya devam ediyor. Tüketici ise ürüne ait özelliklerdeki bu ivmeli artışın sürekliliğini bekliyor. Üretici daha fazla ürünü tüketiciye sunarken tüketici de buna bağlı olarak konfor alanını genişletiyor. Fakat tüm dünyada üretim süreci içinde ter dökerek yer alan çalışanların sağlık ve güvenlik durumu gün geçtikçe kötüye gidiyor. Örneğin; dünyada hâlâ her yıl yaklaşık 300 milyon çalışan iş kazası geçiriyor, bunların 3 milyondan fazlası hayatını kaybediyor ve milyonlarcası engelli kalıyor. Elbette bu olumsuz tabloyu etkileyen sayısız faktör var. İşyerlerindeki fiziksel risk faktörleri de bunların en önemlileri arasında yer alıyor. Bu nedenle kitabımızda iş sağlığı ve güvenliğinde fiziksel risk faktörlerini ele aldık. Bu süreçte her bir risk faktörünün; özelliklerini, insan vücudu üzerindeki olumsuz etkilerini, iş yerindeki kaynaklarını ve yok edilme yöntemlerini araştırdık. Bu kitaptaki emeğin; çalışanlarımızın akşamları sağlıklı ve mutlu bir şekilde evlerine dönebilmelerine bir nebze de olsa katkı sağlaması temennisiyle...
Hüseyin Erol 4857 ve 6331 sayılı iş Kanunu ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde getirilen ve ülkemiz için çok yeni olan bu yükümlülüğün en önemli ayağını oluşturan “Yönetim Planlaması, Kontrol Sistemleri, Ölçüm Planlamaları, inceleme ve Denetim metodolojileri” konusunu ele alınıp incelenmiştir. iş sağlığı ve güvenliği kapsamına giren işletmelere kılavuz niteliğinde kullanabilece ğine inandığımız bu kitabı kazandırmış olmaktan mutluluk duymaktayım.
Kenan Ören Bu kitap, İş ve Sosyal Güvenlik alanında yapılan en son değişiklikler ile güncelleşmiş haliyle hazırlanmış ve örnek olaylarla desteklenmiş bir kitaptır. İşçinin gerek bireysel ve gerekse toplu iş ilişkileri ve bu ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıkların ve hak ihlâllerinin halli için gerekli kanunlar, örnek uygulamalar ve bazı Yargıtay kararlarıyla takviye edilmiş bu kitap, sadece işçiler için değil aynı zamanda onlarla ilintili tüm toplum için gerekli olan önemli bilgileri içermektedir. Bu bağlamda işçinin ihbar ve kıdem tazminatı, iş güvencesi çerçevesinde işe iade davası, işsizlik sigortası gibi hayatî önem taşıyan faktörler örnek uygulamalarla birlikte sunulmaya çalışılmıştır. Şurası iyi bilinmelidir ki, bir “İş Sözleşmesi (Hizmet Akdi)” ile çalışan ve “işçi” statüsü taşıyan her bireyin bu kitaptan alacağı ve faydalanacağı çok önemli dersler bulunmaktadır. Diğer taraftan, her bir İşçinin, bilhassa iş sözleşmesinin sona erdirilmesinden kaynaklanan haklarını elde edebilmesi için, öncelikle bu haklardan hakkıyla haberdar olması gerekmektedir. İşte bu kitap, işçinin gerek iş hukuku bağlamında ve gerekse sosyal güvenlik bağlamında mevcut olan haklarını ayrıntılarıyla takdim eden etkin bir kitap haline getirilmeye çalışılmış bir kitaptır.
Ayşe Şeyma Turgut Arıkan Bu kitap kamu istihdam servislerinden hizmet almakta olan işsiz bireylerin sahip oldukları psikososyal sorunları ve psikososyal destek ihtiyaçlarını ortaya koymak, iş ve meslek danışmanlarının kamu istihdam hizmetlerince sunulan yardımın işsizlerin psikososyal sağlığı ve işsizliğin önlenmesi üzerindeki etkisine yönelik görüşleri ile çalışma deneyimlerini tespit etmek amacıyla hazırlanmıştır. Kitapta ayrıca, kamu istihdam servislerinin hizmet kalitesinin artırılabilmesine, verilen hizmetlerin işsiz bireylerin psikososyal sağlığının da korunmasına yönelik olarak geliştirilmesine dönük bir politika ve model önerisi sunulmuştur.
Dört bölümden oluşan kitapta ilk olarak işsizliğin tanımına, ölçümüne, sebep ve sonuçlarına ve işsizliği açıklayan teorilere yer verilmiştir. İkinci bölümde aktif ve pasif işgücü piyasası politikaları, kamu istihdam servisleri ve işsizlerin psikososyal iyilik hallerine yönelik gerçekleştirilmiş olan uluslararası örnek uygulamalar ele alınmıştır. Bir saha araştırmasına sahip olan bu kitabın üçüncü bölümünde araştırmanın yöntemi ve bulguları sunulmuştur. Son bölümde ise hem literatür taraması hem de araştırma bulgularına dayanılarak Türkiye için işsizlerin psikososyal iyilik hallerini geliştirici ve kamu istihdam servislerini sağaltıcı bir model önerisine yer verilmiştir.
Sami Kalaycı, Zeynep Aytış Yoksulluk; kültürel, ekonomik, politik ve sosyal haklardan yararlanmak için gerekli kaynak, yetenek, seçenek gibi imkân ve fırsatlardan yoksun bırakılmayla karakterize edilen insani bir durumu ifade eder. İnsanlık tarihinin her evresinde farklı düzey ve şekillerde kendisini gösteren yoksulluk, günümüzde de varlığını temel bir sorun olarak devam ettirmektedir. Toplum içerisinde tüm kesimlerin maruz kalabildiği bir durum olması yanında bu sorundan en çok etkilenen dezavantajlı gruplardan birisi de kadınlardır. Dolayısıyla kadın yoksulluğu sorunu, tüm dünyanın yoksulluk alanında uğraş verdiği temel konulardan birisi hâline geline gelmiştir. Benzer şekilde Türkiye'de de kadın yoksulluğu sorununa karşı mücadele edilerek derinleşen etkileri azaltılmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda yoksulluğa karşı mücadele etmek amacıyla Habur Sınır Kapısı'nda (karınca ticareti) karıncalık faaliyeti yürüten kadınların verdikleri mücadeleler ile bu süreçte karşılaştıkları sorunlar ele alınmıştır.
Özlem Güllü Burası Hollanda’daki bir kadın hapishanesi.
Küçücük hücrelerine büyük bir yaşam sığdıran kadınlar…
Yaklaşık beş senedir burada mahkûm olarak yaşamını sürdüren hapishanenin belki de en yaşlı teyzesinin tanımladığı gibi:
“ Burası bir üniversite, burada her gün yeni bir şey öğreniyorum...”
Feride 39 yaşında, dört çocuklu bir kadın. 12 yıl ceza aldığı günkü dirayeti unutulacak gibi değil. “Çok zor tabii ama hak ettim”, derken aslında kendine karşı ne kadar dürüst olduğunu dile getiriyor...
Mina’nın derdi ise çok büyüktü. Ne protez koluydu ona ızdırap veren ne de hapishanede olmasıydı...
Gizem’in şu sözleri ise ibret verici: “İyi ki gelmişim buraya.”
Gaye, İstanbul’da yaşayan, bir seyahat sırasında Hollanda’da tutuklanan genç bir mahkûm. Türkiye’de manken ve dizi oyuncusu olduğunu söylüyor ve yine birçok kişi gibi suçsuz olduğunu, haksız yere burada olduğunu vurguluyor.
Bu kitapta, mahkûmların gerçek yaşam hikâyelerini “hayat dersleri” tadında okuyacaksınız.
Vicki L. Plano Clark, Nataliya V. Ivankova “Bu kitabın yaklaşımını seviyorum. Karma yöntemler araştırmasına (KYA) ilişkin geniş bir görünümü gözler önüne sermekte ve okuyucunun KYA'yı işlevsel hâle getirmesi için bir durak noktası sunmaktadır. KYA'nın geniş ve karmaşık dünyasına bir alan rehberi olarak hizmet edebileceğine inanıyorum.”
-Theresa A. Beery, Cincinnati Üniversitesi
“[Bu metin], uygulamalı ve kuramsal olarak karma yöntemlerle ilgili alana (ve önemli tartışmalara) katılmak için mükemmel bir başlangıç noktası sağlamaktadır.”
-Holly Thomas, Carleton Üniversitesi
“Tabloları ve metin kutularını çok sevdim. Çok fazla bilgi doluydu ve anlatıyı okurken üzerinde düşünmek çok yararlıydı.”
-Deborah Gioia, Maryland Üniversitesi, Baltimore

Karma yöntemler araştırması alanına ve uygulamasına kısa bir giriş
Bu uygulamalı kitap, karma yöntemler araştırması alanını ve farklı bakış açılarını anlamaya yönelik özgün bir sosyoekolojik çerçeve sunmaktadır. Çerçeveyi kullanarak aşağıdaki konulara ilişkin temel bazı soruları ele almaktadır: Karma yöntemler araştırma süreci nedir? Karma yöntemler araştırması nasıl tanımlanır? Neden kullanılır? Hangi desenler mevcuttur? Karma yöntemler araştırması diğer araştırma yaklaşımlarıyla nasıl kesişir? Karma yöntemler araştırmalarında nitelik ne anlama gelir? Karma yöntemler araştırması kişisel, kişiler arası ve sosyal bağlamlarda nasıl şekillenir? Karma yöntemler araştırması alanında ortaya çıkan konulara, bakış açılarına ve tartışmalara odaklanan bu kitap, öğrencilerin, akademisyenlerin ve araştırmacıların kendi araştırma uygulamalarını şekillendirmek için bu söylemleri tanımlamasına, anlamasına ve bunlara katılmasına yardımcı olur.
Adem Kılıç, Aslıhan Aykara, Cemre Bolgün, Çiçek Nilsu Varlıklar Demirkazık, Ercem Erkul, Ferman Erim, Harun Aslan, M. Serkan Demirci, Müge Özmen, Nurullah Çalış, Sultan Ebru Bulgurcuoğlu, Şükran Kolay Çepni, Tahir Emre Gencer, Türken Çağlar Günümüzde dünya nüfusunun yarısından çoğu kentlerde yaşamaktadır. Çalışma ilişkileri, eğitim imkânları, deneyimlenen toplumsal sorunlar, sahip olunan destek ağları, kültürel örüntüler ve günlük yaşam pratikleri gibi insanı çevreleyen sosyal gerçeklik olgusu, büyük oranda kent yaşantısı içinde biçimlenmektedir. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi'nin kent nüfusu projeksiyonları, günümüzde %55 olan kentli nüfusunun, önümüzdeki yıllarda artış göstereceğini ve 2100 yılında dünya nüfusunun %85'inin kentlerde yaşamaya başlayacağını işaret etmektedir. Bu durum kente dair çalışmaların öneminin gün geçtikçe artmasına neden olmaktadır.
Kentlerdeki nüfusun artışı, çeşitlenmesi ve heterojen bir hâl alması aynı zamanda sorun ve ihtiyaçların da yeni boyutlar kazanmasını beraberinde getirmektedir. Bu süreçle beraber derinleşen “kent” olgusu, sosyal bilimciler için önemli bir çalışma ve düşünme alanı yaratmıştır. Bu alanın içerdiği kentli hakkı, kent hizmetlerine katılım, kentsel adalet, sosyal içerme, kentlileşme ve kente uyum gibi kavramlar farklı disiplinler için ilgi odağı hâline gelmiş; yeni ve çok boyutlu çalışmaların ortaya konmasını gerektirmiştir.
Sosyal değişimi ve gelişimi, sosyal bütünleşmeyi, insanın güçlendirilmesi ve özgürleşmesini içeren küresel sosyal hizmet tanımı, okumakta olduğunuz bu kitabın kent ve kentliliği konu ediş biçimine ilham vermiştir. Sosyal hizmet mesleğinin çalışma alanları ve hizmet ürettiği nüfus grupları ele alınırken sosyal adalet, insan hakları, ortak sorumluluk ve farklılıklara saygı ilkeleri de bu kitabın odak noktasını oluşturmaktadır.
“Kentsel Sosyal Hizmet” kitabının, sosyal hizmet başta olmak üzere sosyal bilimler alanındaki tüm öğrencilere, akademisyenlere ve meslek elemanlarına faydalı olması; kentlerin, canlı dostu alanlar olarak gelişimine katkı sunması dileğiyle…
Nilay Gemlik, Ali Arslanoğlu Elinizdeki eserin yazılma amaçlarından biri; ülkemizdeki kamu otoritelerinin, toplumun, akademik çevrelerin, hazırlıksızlığımızdan dolayı yaklaşmakta olan tehlikeye dikkatlerini çekmektir. Konuyla ilgili multidisipliner araştırmalara, bilimsel çalışmalara acilen ihtiyaç vardır. Yaşlılığın; acizlik, kendine yetememek ve zor bir dönem algısından soyutlanarak kendine yetebilme, tatmin, mutluluk ve verimlilik algısı temelinde nasıl daha iyi hâle getirilebileceği onbir ülke uygulamaları ile birlikte ele alınmıştır. Bu yapılırken de “yaşlı” yerine “kıdemli” kavramı tercih edilerek aşağıdaki sorulara detaylı ve incelikli cevap bulunmaya çalışılmaktadır:
-Kıdemli nüfusunun iyilik hâli için neler yapılıyor?
-Kıdemli nüfusunun iyilik hâli için daha neler yapılmalı?
-Kıdemli nüfusunun iyilik hâli için hangi politikalar uygulanıyor?
-Kıdemli nüfusunun iyilik hâli için başka hangi politikalar uygulanmalı?
“Herkes bir gün kıdemli olacaktır.” çıkış noktasından kitabın herkese ulaşması dileğiyle…
Abdulkadir Karabulut, Bilge Abukan, Buse Erzeybek Şemi, Elmas Akın Altıncı, Elvan Atamtürk, Erdinç Kalaycı, Ergün Hasgül, Esra Çalık Var, Fatma Peker, Ferda Karadağ, Filiz Er, Hakan Karaağaç, Hamza Aydemir, İpen İlknur Ünlü, Merve Elifnur Gülbüz, Oğuzhan Zengin, Yunus Kara Sosyal hizmet mesleğinin klinik boyutu bireylerin ve ailelerin karşılaştığı zorlukları anlamak, destek sağlamak ve çözüm yolları sunmak için vazgeçilmez bir araçtır. Tamamı sosyal hizmet uzmanları ve akademisyenlerinden oluşan bir ekip tarafından hazırlanan bu kitap, klinik sosyal hizmetin temel prensiplerini ele alarak farklı kuram ve yaklaşımların klinik sosyal hizmet alanında nasıl uygulandığına odaklanıyor. Türkiye'de klinik sosyal hizmet alanında yapılmış ilk çalışmalardan birisi olan bu kitap sosyal hizmet öğrencileri, akademisyenleri, saha uygulayıcıları ve ilgili diğer alanlardan okuyucular için kapsamlı bir kaynak olmayı amaçlıyor. Eserin, Türkiye'de klinik sosyal hizmet uygulamalarının gelişimine ve yaygınlaştırılmasına katkı sağlaması dileğimizle...
Bilge Abukan, Buse Erzeybek Şemi, Çiğdem Canatan, Derya Kayma, Didem Kaçar Adam, Ece Parlak Ünlü, Erdinç Kalaycı, Ergün Hasgül, Esin Zengin Taş, Esra Kılıç Ceyhan, Fatma Peker, Ferda Karadağ, Filiz Er, Hakan Karaağaç, İpen İlknur Ünlü, Merve Deniz Pak Güre, Yunus Kara, Zeynep Turhan Sosyal hizmet mesleğinin en önemli uygulama alanlarından birisi olan klinik sosyal hizmet; birey, aile ve küçük grupların psikososyal işlevselliğinin iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve sürdürülmesine odaklanan, insan refahını yükseltmeyi amaçlayan profesyonel bir alandır. Klinik sosyal hizmet müdahalesinin bağlamını derinlemesine bir kavrayışla ele almayı hedefleyen bu kitap, iki ana bölümden oluşmakta olup klinik sosyal hizmetin müdahale boyutlarını ve müdahale alanlarını içermektedir.
Bölüm yazarlarının tamamının sosyal hizmet uzmanı/akademisyeni olduğu bu kitap, klinik sosyal hizmet müdahalesi ve uygulama alanlarını ele alırken hem teorik bilgiler sunmakta hem de somut vaka örnekleri ile okuyuculara pratik rehberlik sağlamaktadır. Kitabın; sosyal hizmet öğrencileri, akademisyenleri, saha uygulayıcıları ve araştırmacıları için güçlendirici bir kaynak kitap olması dileğimizle...
Don Dinkmeyer Jr., Jon Carlson, Rebecca E. Michel Konsültasyon kitabında; Don Dinkmeyer Jr., Jon Carlson ve Rebecca Michel tarafından sunulan yöntemler, ev ve sınıftaki sorunların yalnızca yıkıcı öğrencilerin doğrudan eylemlerinden değil aynı zamanda öğretmenlerin ve ebeveynlerin beklentilerinden de kaynaklandığı varsayımına dayanmaktadır. Bu yeni genişletilmiş dördüncü basım, sözde “sorunlu” çocuklardaki değişimi teşvik etme geleneğini sürdürerek otorite figürlerinin olumsuz davranışları arttırmada oynayabilecekleri rolü fark etme ve değiştirmelerine yardımcı olmaya devam etmektedir. Yeni ilaveler şunları içermektedir: değerlendirme ve farkındalık üzerine iki yeni bölüm, çok kültürlü ve çeşitli vaka örnekleri ve metne eşlik eden çevrimiçi video oturumlarına erişim.