Siyasal İletişim \ 1-1
Necla Mora Yabancı düşmanlığı, kendinden olmayan, dili, dini, kültürü ve bazen de görüntüsü ile farklı olana gösterilen düşmanlıktır. Yabancı düşmanı, ait olduğu grubun daha iyi, daha üstün olduğunu göstermek için diğer grubu aşağılayarak, dışlayarak, biz ve onlar ayrımını yapar. Bu durum, özellikle biz grubunun kendini zayıf hissettiği dönemlerde artar.
Alman kültüründe düşman imgesi dönemsel olarak farklılık göstermiştir. I. Dünya Şavaşı sonrası yaşanan ekonomik bunalımla Yahudileri hedef almış ve II. Dünya Şavaşı sonuna kadar altı milyon Yahudi Naziler tarafından yok edilmişlerdir. 1970'li yıllarda başlayan ekonomik bunalım Federal Almanya'da yeniden yabancı düşmanlığının ortaya çıkmasına neden olmuş ve bu düşmanlık 1980'li yıllardan itibaren özellikle Türk düşmanlığına dönüşmüştür.
Yabancı düşmanlığının başlamasında, yayılmasında; medyanın etkisi büyük kitlelere ulaşması açısından çok önemlidir.
“Kültürel Kimlik”, “Kolektif Bellek”, “Düşman İmgesi” kavramlarını içeren bu kitap; üniversitelerde, Türkiye AB İlişkileri ve Medya, Uluslararası İletişim, Kültürlerarası İletişim dersleri için ders kitabı olarak hazırlanmıştır.
Ayhan Selçuk - Mustafa Şeker Hemen her basın yayın organı, kendilerinin “bağımsız”, “tarafsız”, “demokratik”, “herkese/her siyasi görüşe eşit mesafede duran” vs. bir yayın politikası izlediklerini ifade etseler de, idealize edilmiş bir yayıncılık anlayışına tekabül eden bu sözlerin pratikte karşılık bulduğunu söylemek oldukça güçtür. Son yıllarda, “Yandaş Medya”, “Yoldaş Medya” ya da “Laik/çi Medya”, “Dinci Medya” nitelemelerinin dolaşıma girdiği bir medya düzenine evrilen Türkiye koşullarında bunu söyleyebilmek daha da güçleşmiştir.
17 Mayıs 2006'da yaşanan Danıştay saldırısı, Türk medyası açısından bu anlamda önemli bir kırılma noktası oluşturmuş, deyim yerindeyse Türk toplumu, “birinin ak dediğine, diğerinin kara dediği” bir medya gerçekliğiyle karşı karşıya kalmıştır.
Bu kitapta, Türkiye'de bazı olaylar üzerinden yapılan rejim tartışmalarının Danıştay saldırısı haberleri üzerinden ne tür söylemlerle tekrar dolaşıma sokulduğu, egemen güçler arasındaki mücadelenin bir terör olayının haberleştirilmesinde ne kadar görünür hâle geldiği, başka bir deyişle ideolojik farklılıkların haber sunumlarında ne denli etkili olduğu gibi hususlar tartışılmaya çalışılmıştır.


Emine Kaplan Son yıllarda, teknolojide meydana gelen gelişmeler, birçok alanı olduğu gibi siyasal propagandayı da etkilemiştir. 2000'li yıllarda, Web 2.0'ın ortaya çıkması, sosyal medyanın, geleneksel medyanın yanında politik propaganda aracı olarak kullanılmasını da beraberinde getirmiştir. Seçmen ve siyasi aktörleri, ortak bir paydada buluşturan sosyal medya mecraları, seçim dönemlerinde daha sık kullanılsa da seçimden sonra da seçmenin ve siyasi aktörlerin birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayan önemli bir araç olmuştur. Sosyal medya kullanıcı sayısının, gün geçtikçe artmasıyla da ilişkili olarak iktidara talip olan siyasal aktörlerin, dijital politik propagandayı göz ardı etmesi söz konusu değildir.
Bu çalışmada; sosyal medyanın siyasal seçim kampanyalarında kullanımının tarihçesi, Türkiye'den ve dünyadan örneklerle ele alınmış, siyasal iletişimcilere, dijital siyasal propaganda stratejilerini oluştururken kılavuzluk etmek ve dijital seçim kampanyalarının hedef kitlesi olan seçmenlerin, kendilerine iletilen mesajlara karşı daha bilinçli olmalarını sağlamak amaçlanmıştır.
Ed. Selda İçin Akçalı Gündelik Hayat ve Medya kitabının içerisinde, tüketim kültürü perspeksifinden okumalar şeklinde yedi makale bulunmaktadır. Makale içerikleri tüketim, tüketim kültürü, tüketim ideolojisi çerçevesinde medya ortamı ve medya uyugulamaları ile Türkiye’deki kültür sembollerinin medyaya yansımaları çerçevesinde şekillenmektedir.
Yüksel Yıldırım Bu kitapta, gazeteciler arasında yaşanan polemikte Velid Ebüzziya'nın başmakaleleri ve karikatürleri ele alınmıştır. Böylece yazıları bir bütünlük içinde incelenmiş ve onun günümüze kadar muhalif bir gazeteci olduğu algısına sebep olan polemiğin bütün ayrıntıları bulunmaktadır.
Bu bağlamda okuyucu kitapta, Mart 1923 tarihinde başlayıp Aralık 1923 tarihine kadar devam eden polemikte esas mevzunun Cumhuriyet’in ötesinde olduğunu göreceği gibi İstiklal Mahkemesine taşınan polemiğin sonunda Velid Ebüzziya'nın İstiklal Madalyası ile taltif edildiğini bulacaktır.
Adem Doğan, Göksel Göker Siyasal İletişim Araştırmaları kitabı, teorik ve uygulamalı araştırmaları içeren makalelerden oluşmaktadır. Bu kitapta; yerel ve genel seçimlerdeki seçmen davranışını etkileyen faktörler, siyasal iletişim sürecinde kullanılan temel stratejiler, siyasal reklamların yerel seçimlerde kullanımı ve etkileri, basın ve siyaset ilişkisi değerlendirilmektedir.
Kitabın önemli ayrıcalıklarından biri, genel ve yerel seçimlerde seçmen davranışına ilişkin araştırmaların bir arada bulunmasıdır. Ayrıca buna ek olarak siyasal iletişim çalışmaları kapsamında kullanılan siyasal reklamların çözümlenmesi ile siyasal iletişim çalışmalarında kullanılacak temel stratejilerin sunulmasıdır. Yine, siyasal iletişimin, özellikle bugüne kadar çalışılmamış bir saha olarak Elazığ ilinde uygulamalı olarak araştırılması kitabın en temel ayırıcı özelliklerinden biridir. Bu sebeple kitap, yerel siyaset bağlamında da önemlidir.
Ahmet Koçyiğit, Ali Özcan, ArzuGürdal, Ayşe Okumuş, Ayşegül Gürdal Pamuklu, Emine Şardağı, Ersin Diker, Esra Yıldırım, Fatih Baritci, Hakan Irak, Hamide Sarıtaş, Hasan Güllüpunar, Hatice Kılınç, Kazım Babacan, Mehmet Akif Günay, Mehmet Sinan Tam, Merve Özdemir, Murat Başarır, Mustafa Cankut Kurt, Mutlu Doğan Güllüpunar, Nedret Çağlar, Nil Çokluk, Onur Tos, Pınar Güner Koçak, Raci Taşcıoğlu, Susin Gören Kekeç, Şakir Güler, Şükrü Balcı, Yusuf Şahin, Zülfiye Acar Şentürk İletişim teknolojilerinin gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte siyasal kampanyalar, gönüllülerin katılımıyla gerçekleşen bir faaliyet olmaktan uzaklaşarak hızla profesyonellerin bir uğraş alanına dönüşmektedir. Bu durum; siyasal iletişim, seçim kampanyaları ya da siyasal kampanyalar gibi başlıklar altında yapılan ana akım akademik çalışmaların sayısında önemli artışlara neden olmaktadır. Bu çalışmalar genel olarak siyasal kampanyaların seçmen davranışları üzerindeki etkisinin olabildiğince artırılabilmesi için nasıl planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi gerektiği üzerine odaklanmaktadır. Bu süreçte; seçmen davranışlarının tanınması, seçmen davranışlarına etki eden faktörlerin anlaşılması, seçim atmosferinin kaynaklandığı nedenlerin ortaya konması, iletişim teknolojilerinin etkili bir şekilde kullanılması için gerekli yaklaşımların sergilenmesi, siyasal iletişim sürecinde stratejik bakış açısının geliştirilmesi, kampanya profesyonellerinin ve gönüllülerinin motivasyonu ve örgütlenmesi ve medyanın gündem yaratma gücünün kampanya lehine çevrilmesi gibi birçok konu ele alınmakta ve hem kampanya profesyonellerine hem kampanya gönüllülerine hem de siyasilere rehberlik edilmektedir. Dolayısıyla bu kitap gerek teorik anlamda seçim kampanyalarını ele alması ve gerekse 2023 cumhurbaşkanı seçim kampanyaları üzerinden gerçekleştirilen analizleriyle hem akademisyenler hem sahadaki uygulayıcılar hem siyasiler hem de bu alana ilgi duyan lisans ve lisansüstü öğrencileri için siyasal iletişim alanıyla ilgili olarak önemli bir kaynak konumundadır.
Özgür Yılmaz Siyaset bilimi ve iletişim çalışmaları, doğuşundan itibaren ilişki hâlinde olmuştur. Zamanla bu iki bilim birbirinden ayrılmış ve yollarına ayrı disiplinler olarak devam etmiştir. Fakat 1970'li yıllar, hayatın her alanını olduğu gibi sosyal bilimleri de değiştirip dönüştürmüştür. Bu dönemde başlayan yoğun dijitalleşme süreci gerek siyaset bilimini gerek iletişim çalışmalarını birbirine yakınlaştırmıştır. İki disiplinin ilgi alanına giren konular artmaya başlamış, böylelikle iki disiplinin benzer konulara yaklaşımı metodolojik ve epistemolojik olarak farklı bağlamlarda seyretmiştir. İki disiplini birbirine yakınlaştırmaya çalışan yaklaşımlar ise “Siyasal İletişim” başlığından öteye götürülememiştir. Bu kitap, bu sorundan yola çıkmıştır. Siyaset bilimi ve iletişim çalışmalarını birbirine daha fazla temas ettirmenin sosyal bilimler alanında ön açıcı bir işleve sahip olduğu düşünülmektedir.
Bruce I. Newman “Onlarca yıl siyasi kampanyalar ticari kurumların gelişimine yönelik tasarlanan pazarlama ilke ve tekniklerini kendilerine göre uyarlamaya çalışmışlardır. Ancak yine, onlarca yıldır kampanyaların bu mantık üzerine kurulu olması siyasal alanda kullanılan pazarlamanın, ticari dünyayla rekabet edebilmesine adeta engel teşkil etmiştir. Bu süreç Obama'nın 2008 ve 2012 yıllarındaki kampanyalarına kadar da böylece devam etmiştir. Siyasal pazarlama akademisyenlerinin üstadı olan Bruce Newman bu aydınlatıcı çalışmasıyla Obama Modeli üzerinden ticari ve siyasi kurumlara yönelik başarılı kampanya yürütme konusunda değerli derslerle birlikte pazarlamada yaşanan paradigma kaymasını gözler önüne sermiştir. Bu eseri okumanın tam sırası; şiddetle tavsiye ederim”.
DENNIS W. JOHNSON
Emekli Profesör (George Washington Üniversitesi), Siyasi Danışmanlar ve Amerikan Seçimleri kitabının yazarı
“Amerikan başkanlık kampanyalarının analizinde 'ne oldu' sorusuna sıkça değinilirken, sadece Newman bunun ötesinde 'niçin' ve 'nasıl' sorularına da açıklık getirmiştir. Newman, Madison Bulvarının uyarlama savaşı verdiği siyasal pazarlamayı sofistike seviyeye iten inovasyon ve stratejileri gözler önüne sermiştir”.
TOM EDMONDS
Amerikan Siyasi Danışmanlar Birliği ve Uluslararası Siyasi Danışmanlar Birliği eski başkanı
“Eğer ticari bir faaliyet yürütüyorsanız bu kitabı okumalısınız. Siyasal kampanya yönetiminde yer alıyorsanız bu kitabı okumalısınız. Kâr amacı gütmeyen bir örgüt yönetimindeyseniz bu kitabı okumalısınız. Bu eser, bahsi geçen üç alanda kullanılabilecek yeni pazarlama stratejileri konusunda aydınlatıcıdır”.
RICK RIDDER
Siyasi danışman ve profesör (Denver Üniversitesi)
Alaaddin F. PAKSOY, Ali Fikret AYDIN, Ayşe Aslı SEZGİN, Birsen ÇETİN, Ceren YEGEN, İbrahim EFE, İkbal Bozkurt AVCI, Kamile ELMASOĞLU, Nesrin YARAR, Osman ÇALIŞKAN, Övünç MERİÇ, Selçuk ÇETİN İçerisinde yaşadığı dünyayı tarif, tanzim ve tasnif etme gayesi asırlardır devam eden insanoğlu, bu uğurda yaşadığı büyük kayıplara rağmen varoluşsal hedefinden asla vazgeçmemiş, kendi 'meşru' iktidarını oluşturabilmek adına her daim 'öteki' yaratmayı bilmiştir. Bu faaliyetler için en uygun araçlar ne ise onlar üzerinde denetim kurabilme yarışı, iktidara talip yapılar arasında süregiden bir rekabete yol açmıştır.
Bu kitapta da ifade edilen yarışta yer alan aktörlerin söylem ve eylemleri, olgusal tekabüliyetleri de göz önünde bulundurulmak suretiyle, çeşitli açılardan incelenerek siyasal iletişim alanında özgün bilgi üretmek amaçlanmıştır. Çalışmanın önemli noktalarından biri de hedefe giderken tek bir ekolün görüşlerinden faydalanmak yerine, okura farklı bakış açıları sunabilmek adına liberal çoğulcu paradigmadan, eleştirel yaklaşımın farklı sorgulamalarına kadar uzanan çok geniş bir çerçeve çizilmiş olmasıdır.
Ali Saydam, Aslı Yağmurlu, Elif Gürdal Limon, Elif Kahraman Gökalp, Ergün Köksoy, Faruk Yazar, İbrahim Halil Yaşar, Meltem Ünal Erzen, Samet Kavoğlu, Süleyman Eren, Yusuf Zafer Can Uğurhan Yeni dünya düzeninde ya da düzen arayışında sadece sert güce dayalı güvenlik mimarilerinin yeterli olmadığı, ülkelerin güvenliği ve gelişimi açısından yumuşak güç bileşenlerini de içerisine alan akıllı güç pratiklerine yönelimin gerekli olduğu görülmektedir. Küçük, orta, büyük, bölgesel ve küresel olmak üzere güç ölçekleri farklılaşan tüm ülkeler imkân ve ihtiyaçları doğrultusunda yumuşak güç enstrümanlarına başvurmaktadır. İktisadi ve askerî sert güç parametrelerini kullanma noktasında görece farklı özellikler taşımakla birlikte ülkeler 20. yüzyılın başından itibaren propagandadan psikolojik savaşa, kültürel iletişimden kamu diplomasisine kadar değişen yumuşak güç bileşenlerini kullanmaya devam etmektedir. Farklı coğrafyaların ve kültürlerin kesişim noktasında yer alan, bölgesel güç ve küresel aktör olma iddiası taşıyan Türkiye de güvenliğinin tahkimi ve uluslararası politikalarının kabulü açısından sert gücün yanı sıra meşruiyet tesis edebilmek; politikalarını, değerlerini ve görüşlerini muhataplarına daha iyi anlatabilmek için akıllı güç bileşenlerine ihtiyaç duymaktadır.
Yukarıda belirtilen önemden ve ihtiyaçtan yola çıkarak Türkiye perspektifinden bir kamu diplomasisi panoraması ortaya koymayı hedefleyen bu kitapta, Türkiye'de kamu diplomasisi alanında düşünen ve yazan kıymetli akademisyen, uzman ve araştırmacılar Türkiye'nin yumuşak güç ve kamu diplomasisi anlayışına, kurumlarına ve uygulamalarına ilişkin değerli bilgiler sunmaktadır. Çalışmanın Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılında, Cumhuriyet'imizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi çerçevesinde biçimlenen Türk dış politikasına ve bu politikanın en önemli bileşenlerinden biri hâline gelen Türk kamu diplomasisine anlamlı bir katkı sunmasını ümit ediyoruz.


Festim Rizanaj Bu çalışma, önemli bir konuyu -kilit uluslararası medya platformlarının anlatılarını- hayati bir konumda inceliyor: Batı Balkanlar. Bulgular; ABD, Rusya, Türkiye ve Almanya'nın, bu bölgenin geleceğine ilişkin farklı gündemlerini açıkça ortaya koymaktadır. Hangi anlatının ve hangi geleceğin galip geleceğini zaman gösterecek.

Nicholas J. Cull
University of Southern California

Devletlerin dış davranışlarını etkileyen başlıca öge, uluslararası değerlerdir. Bugün, en önemli uluslararası değerler arasında, siyasal bağımsızlık ve ulusların kendi geleceklerini kendilerinin tayin etmesi hakkı (self-determination) bulunmaktadır. Yakın tarihlerde gelişen bir başka değer, ekonomik kalkınma olmuştur. Bugün; teknolojik gelişme düzeyleri, endüstriyel kalkınmaları ve askerî güçleri, devletlerin uluslararası sistemde statülerini belirleyen başlıca etmenleri oluşturmaktadır. Özellikle teknolojik yenilikler ve demokratikleşme, bugün, bu iki silah dış siyasayı, yalnız ayrıcalıklıların girebildiği “yasak bölge” olmaktan çekip almış, dış siyasa denince ilk akla gelen diplomasi, demokratik toplumlarda kapılarını dünyaya aralamış, kamu diplomasisi ile de daha varsıl yol almaya başlamıştır. Teorik perspektifte kamu diplomasisi, kuvvet elde etmek ve bunu korumaya çalışmak değil kendini bir amaç olarak sunmaktır. Bu amaç bağlamında hareket eden disiplinin stratejik anlatılarının irdelendiği bu kitapta, yazar Festim Rizanaj, uluslararası konjonktürün demokratikleşme sürecinde karşımıza çıkan sorunları, Batı Balkan dillerinde yayın yapan uluslararası yayıncıların haber söylemleri üzerinden irdeleyerek alanla ilgili önemli sondajlara ulaşmış durumdadır. Kamu diplomasisinde stratejik anlatı teorisi üzerine analizleri bakımından kitap, bu alan için oldukça önsel nitelik taşımaktadır. Demokrasi felsefesinin küresel gelişimine katkı sağlayacak önemli bir bilimsel keşifle okuru kavuşturmaktadır.

Prof. Dr. Emine Yavaşgel
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi
Hasan Yazıcı Hayatın her safhasında sözü en etkili ve en verimli şekilde kullanmak için uyulması, benimsenmesi gereken şartlar, kurallar vardır. Şartlar, kurallar; her birimizin kolaylıkla kavrayacağı, uygulayabileceği, faydalanabileceği niteliktedir. Söz söyleme şartlarına, kurallarına uyarak daha güzel, daha etkili şekilde söz söylemek mümkündür.
İkna, hedefe varmak, süratli başarı ve üstünlük, dost kazanmak, tanınmak için güzel, iyi ve doğru söz söylemek ve söz söyleyerek iş başarmak sanatıyla donanmalıyız.
Kitap, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde temel kompozisyon bilgileri verilmiştir. İkinci bölüm, genel hitabet özelliklerini konu etmiştir. Üçüncü bölümde hitabet sanatıyla ilgili seçilmiş örneklerin giriş, gelişme, sonuç bölümlerine göre temel kaynaklarda belirtilen yöntem ve teknikler süzgecinden geçirilip hitabelerin kendilerinde ayrıca kullanılan yöntem ve teknikler belirlenmiştir ve yapılan teknik incelemeleriyle uygulama becerisine katkı sağlanmaya yol gösterilmeye çalışılmıştır.