Klinik Psikoloji \ 1-11
Kahraman Güler, Mahmut Yılmaz “Durdukça Büyüyen Yara” Çocuk ve Ergenlerde Travma adlı bu kitap, çocuk ve ergenler ile çalışan uzmanlar için olduğu kadar öğretmenler ve aileler için de başvuru kitabı olarak yazılmıştır. Evlat edinme, ölüm, ebeveyn ayrılığı/boşanma, doğal afetler, cinsel istismar, aile içi şiddet, terörizm ve çocuk ve ergenler üzerindeki etkileri, hastalık ve hastaneler, taşınma, sünnet, kazalar gibi birçok konu bölümler hâlinde ele alınmıştır. Çocuk ve Ergenlerde Travma, araştırma bulgularına ve etkili psikoterapi modellerine ve müdahale programlarına dayalı bir çalışmadır. Her bölümde yer alan etkili müdahaleler ve pratik beceriler setleri kurama dayalıdır ve sorunları ele almak için özel stratejilere yer verilmiştir. Çocuk ve Ergenlerde Travma, klinik müdahale yanında çalışmalarda tam olarak ele alınmayan okul ve aile gibi diğer ortamlara özgü müdahaleleri de içermektedir.
“Durdukça Büyüyen Yara” Çocuk ve Ergenlerde Travma, çocuklar ve ergenlerle çalışan uzmanlar ve diğer profesyoneller için pratik bir rehber ve önemli konular ve teknikler dâhil olmak üzere travmatik olayların değerlendirilmesine dair kapsamlı bir yaklaşım sunan kitap ayrıca travmatik olayların üstesinden gelmek için bir sistem yaklaşımıyla öneriler de getirmektedir.
Betül Rana Uludoğan Bu kitapta, insanların duygudurumu üzerinde etkisi olan müziğin kadim geleneklerde olduğu gibi iyileştirici yönü ele alınmıştır. Müziğin insan ruhunda meydana getirdiği rahatlama biyolojik, psikolojik ve fiziksel olarak incelenmiş ve ruhsal hastalıklarda tedavi edici yönü işlenmiştir. Psikiyatride en sık karşılaşılan depresyon üzerine yetişkin bireylerin aldıkları tanının bütüncül tedaviyle olan ilişkisi araştırılmıştır.
Makamların şifasıyla uygun vakitlerde kullanılan, hastalığa iyi gelecek olan eserin dinlenilmesi kişiyi iyileştirmeye sevk eder. Çalışmalara göre bu yola eşlik edecek en ideal enstrümanın ise nefesli çalgı aletlerinden "ney" olduğu bilgisidir.
Bu kitap, bir destek terapisi olarak müzik terapinin hem psikoterapi hem de ilaçla tedavi gören depresyon hastalarında nasıl bir etkiye sahip olduğunu uygulamalı bir şekilde incelemiştir. Müzik terapi desteği alan depresyon hastalarıyla almayan hastaların depresyon skorlarıyla yaşam kalitesi ölçeklerinin kıyaslaması yapılmıştır. Yapılan bu araştırma, depresyon hastalarında azalan ilgi, istek ve hazların müzikten destek alarak yapılan terapiyle yaşadıkları sorunlara karşı bir müdahale geliştirmeleri açısından önemlidir.
Rezvan Ameli En son ne zaman bir üzümü, bir kirazı bir ısırık elmayı çok yavaş çiğnediniz ve gerçekten tadını aldınız ve kokusunu algıladınız? Elbiselerinizin kumaşının cildinizde bıraktığı hissi algılamak için ne sıklıkta zaman ayırıyorsunuz? Hiç yünün, pamuğun ve ipeğin hissettirdiği duygunun bilincine vardınız mı? Hiç tüm dikkatinizi tek bir nefes alıp vermeye odakladınız mı ve bunu başlangıcından sonuna kadar dikkatlice takip ettiniz mi?
Farkındalık, mevcut anı bilinçli bir akıl ve şefkatli, açık ve sevgi dolu bir kalp ile algılamaktır.
Hepimiz her bir anda gövdemizde, aklımızda ve kalbimizde nelerin olup bittiğini bilecek kapasitedeyiz ve algıladığımızı kabul etme ve bununla dost olma kapasitesine sahibiz. Farkındalık bize deneyimlerimize tam olarak katılımcı olmak ve hayatı sansürsüz yaşamak için gerekli olan tüm araçları sunabilir.
Esra Gül Koçyiğit Bedensel ve ruhsal varlığını tehlikede olduğunu değerlendiren bireyde meydana gelen huzursuzluk korku ve kaygıya neden olur. Yaşamı tehdit eden gerçek bir tehlike karşısında yaşanan duygu korku iken, nedeni belli olmayan, somut bir tehlikenin olmadığı durumda yaşanan huzursuzluk ve tedirginlik hali ise kaygı (anksiyete) olarak ifade edilmektedir.
Günümüzde pek çok çocuk ve yetişkin düzeyde insan kaygı bozukluklarından mustariptir ve çeşitli şekillerde bu sorunla başa çıkmak için mücadele etmektedir. Kaygı ve korkunun ortaya çıkmasında genetik faktörler, bakım verenler, bireyin çocukluğundan itibaren model aldığı kişiler, aile ve okul yaşantılarının önemi büyüktür.
Kaygıyı tanımak onunla baş etmeyi kolaylaştırır. Bu nedenle bu kitapta hem yetişkin hem de çocuklarda görülen kaygı bozukluklarının özellikleri, nedenleri, yaygınlığı, tedavisi ve çeşitli baş etme stratejileri okuyucunun bilgisine sunulmuştur.
Zerrin Bölükbaşı Macit Psikolojik danışma ve rehbelik (PDR) alanının “yaşam boyu” kavramını kullandığı göz önüne alındığında, sunduğu hizmetlerin çocuklara bakım ve eğitim sağlayan yetişkinleri de kapsayacak şekilde programlandırılması gerekmektedir. Okul öncesi dönemden itibaren bu hizmetlerin programlı bir şekilde sunulmaya başlanmasıyla daha sonraki eğitim basamaklarında verilecek PDR hizmetlerinin de temeli oluşturulmuş olacaktır. Artık çocukların üç yaşından itibaren giderek yükselen oranlarda okula başlamaları, bu yaş dönemi çocukların çevreleri ile birlikte PDR hizmetleri kapsamına alınması için öncelikle bir Gelişimsel Sınıf içi Rehberlik programı oluşturmayı da kaçınılmaz kılmaktadır.
Sınıf içi grup rehberliği etkinliklerinin uygulanması esnasında özel danışan danışman ilişkisi geliştirilmeye çalışılmaz. Öğrencilerin belirli bilgi beceri ve tutumları kazanmaları amaçlanır. Öğretmenler ile işbirliği hâlinde gerçekleştirilir. Yalnızca öğretmenlerin yalnızca okul danışmanının gerçekleştirdiği etkinlikler olduğu gibi her ikisinin birlikte gerçekleştirdiği etkinlikler de bulunabilir. Kitapta bulunan, 27 haftayı kapsayan 108 adet etkinlik, aile katılımı çalışmalarının yararlılığı doğrultusunda aileleri de işin içine dâhil ederek hazırlanmış ve uygulanabilir hâle getirilmiştir.
Okula atılan ilk adım olan okul öncesinden itibaren gelişimsel bir sınıf içi rehberlik müfredatı hazırlamak ve uygulamak, koruyucu/önleyici yönü ile daha fazla gruba ulaşarak görünür kılmayı sağlayacaktır. Bu kitapta yer alan etkinliklerin tümü PDR'nin üç gelişim alanı olan kişisel-sosyal, eğitsel ve mesleki rehberlik kapsamında program tasarlama ilkeleri doğrultusunda hazırlanmış olup okul öncesi ve PDR alanlarındaki akademisyen ve uygulayıcıların görüşleri ile düzenlenmiştir. Etkinliklerin hemen hemen hepsi yazar tarafından ana sınıfı PDR çalışmaları doğrultusunda çocuklara bizzat uygulanarak değerlendirmesi yapılmış ve son hâli verilmiştir.
Asiye Dursun, Betül Ulukol, Elif Çimşir, Emine Tunç, F. Zehra Ünlü Kaynakçı, Gökhan Kabacaoğlu, Merve Çıkılı Uytun , Muharrem Koç, Nilüfer Koçtürk, Nurten Karacan Özdemir, Osman Zorbaz, Özlem Haskan Avcı, Öznur Bayar, Serdar Körük, Seval Kızıldağ Şahin, Tolga Zencir Aile içi şiddet, sadece mağdurlarını ilgilendiren bireysel bir sorun değil toplumsal bir sorundur. Oluşumunda toplumsal faktörlerin yer aldığı aile içi şiddetin; topluma hem psikolojik etkisi hem de toplumun kaynaklarını tüketerek ekonomik etkisi olmaktadır. Bu bağlamda Aile İçi Şiddet adlı bu eser; şiddeti “aile içinde çözülmesi gereken bir sorun” olarak değil “toplumsal düzeyde ele alınması ve önlenmesi gereken bir sorun” olarak görmekte ve kitap boyunca bu bakış açısının kazandırılmasını ve sorunun çözümünde ve soruna müdahale edilmesinde neler yapılabileceğinin aktarılmasını hedeflemektedir. Kitapta; “Merak Edilen Soru”, “Kendini Değerlendirme Sorusu”, “Araştırma Kutucuğu”, “Tartışma Kutucuğu” gibi oluşturulan farklı tasarımla da okuyucunun sadece bilgi edinmemesi, aynı zamanda soruna farklı bir bakış açısıyla bakabilmesi, kendi yaşamıyla bağ kurarak öz değerlendirme yapabilmesi, içgörü kazanabilmesi ve bilimsel bilgiler ve ilkeler doğrultusunda kendisinde tutum değişikliğinin oluşması amaçlanmaktadır. Böylece eser, başta Eğitim Fakültesi öğrencileri olmak üzere tüm okuyucular için okuması zevkli, düşündürücü ve farkındalık yaratıcı bir hâl aldığı gibi aile içi şiddete dair teorik ve uygulamaya dönük bilgilerle bütüncül bir bakış açısı da sunmaktadır.
Zeynep Turhan Aile içi şiddetin son bulması için pek çok kurumun bir arada ve koordineli bir şekilde çalışması gerektiği literatürde sürekli vurgulanan bir noktadır. Buna rağmen uygulamalardaki yetersizlikler ve başarısızlıklar karşımıza çıkmaktadır. Bu kitap, muhtemel yetersizlikleri ve zorlukları göz önünde bulundurarak aile içi şiddet fail müdahale programlarını uygulamaya koymanın aile bireyleri ve toplum için faydalı olacağını hatta hayati bir önem taşıdığını vurgulamaktadır. Bunun ötesinde bu eser kapsamında sunulan Sağlıklı ve Saygılı Davranış Geliştirme Programı ile aile içi şiddet failleri için müdahale çalışmalarının başlatılması önerilmektedir. Böylece aile içi şiddetin temel sorunu olan şiddete başvurmuş kişilere sorumluluk verilmiş olacaktır. Özellikle bu kişilerin müdahale programına katılması zorunlu tutularak davranış değişimine davet edilmesiyle kendi içlerinde ruhsal olarak iyileşmeleri ve yakın ilişkilerinde sağlıklı ve saygılı davranışlar geliştirmeleri hedeflenmektedir.
Frank M. DATTILIO - Arthur E. JONGSMA, Jr., Wıley Bu kitap “Aile” ile çalışan psikiyatristler, doktorlar, psikologlar, psikolojik danışmanlar, rehber öğretmenler, sosyal hizmet uzmanları, hemşireler, sosyologlar ve genel anlamda Aile Terapisti Uzmanları ile bu alanlarda eğitime devam eden öğrencilerinin ihtiyaç duyduğu bir kaynaktır.
Yapılandırılmış, kanıta dayalı terapi planları ile tedavi sürecini açıklar, kolaylaştırır ve hızlandırarak birçok üstünlük sağlar.
Böylelikle danışanlarla daha etkili ve istenen niteliklerde zaman geçirilmiş olur.

Aile Terapisi Tedavi Planlayıcısı İkinci Baskısı;
Deneysel açıdan destekli kanıta dayalı terapi girişimlerini ön planda tutmaktadır.
-Çocuk, Ergen ve Ebeveyn Çatışmaları,
-Depresyon,
-Suiistimal,
-Bağımlılık,
-Kayınpeder-Kayınvalide Müdahaleri,
-Aldatma,
-Ensest,
-Cinsel Eğilim Çatışmaları,
-Ölüm ve Aileden Ayrılmalar ve
-Aile içinde görülebilecek 40 farklı problemi konu edinmiştir.

1000’in üzerinde terapi amaç ve girişim örnekleri ile kendi terapi seansınızı yapılandırmanızı sağlayacak imkanlar sunmaktadır.

Konuların sistematik bir şekilde sunulması danışmanlık seanslarınızı raporlaştırmanızı kolaylaştıracaktır.

Ayrıca kendi deneyim ve gözlemlerinizi de ekleme imkanı sunmaktadır.

İlkay Kasatura Bütün psikolojik tedavilerde olduğu gibi, grup psikoterapilerinde de amaç, psikolojik dengenin sağlanmasıdır. Yani kişiler arası ilişkilerin düzelmesi, içgörü kazanılarak gerçekleri yargılayabilme, daha dengeli bir kişilik yapısı elde etmeye gidiş, geliştirilmiş bir benlik duygusunun yaratılması, tedavinin özünü oluşturur.
İnsan ilişkilerinin en yoğun yaşandığı grup psikoterapileri, bireyin kendini tanıması ve saklambaç oynamaktan vazgeçmesi gereken arenalardır. Öyle arenalar ki grup oturumları ilerledikçe sosyal maskelerini ve savunma silahlarını yavaş yavaş terk eden bireyler cesaretle silkelenerek kendi özleriyle yüzleşmeyi göze alırlar.
Dr. Kasatura, yarım asrı kapsayan binlerce seanslık grup psikoterapi deneyimi ile bu yüzleşmelerin teoriden uygulamaya nasıl geçirildiğini ayrıntılı olarak anlatmaktadır.
Çarpıcı yaşam kesitlerinden öyle örnekler vardır ki sadece klinik psikoloji, psikiyatri öğrencilerine değil, kendi iletişim biçimleri üzerinde düşünmek ve yaşamlarını buna göre düzenlemek isteyen bireylere de ışık tutmaktadır.
Rukiye Yenibaş Ailede Çocuğun İstismarı ve Umutsuzluk kitabı, aile içinde istismar ile umutsuzluk düzeyi arasındaki ilişkiyi göstererek, ergenlerdeki depresyon ve intiharın nedenlerinin sorgulanmasına katkıda bulunacak, bunların önlenmesine ve sağaltımına ışık tutacak bilgileri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Kitapta çocukistismarı kavramı; Aile içi çocuk istismarı, Çocuk istismarı türleri, Aile içi şiddet ve çocuk istismarı, çocuk istismarını açıklamaya yönelik modeller, Çocuk istismarının göstergeleri, Dünyada ve Türkiye’de istismar, umutsuzluk, Ergenlik döneminde istismar ve umutsuzluk, Önleme ve tedavi başlıkları altında incelenmiştir. Çalışma; halkı bilinçlendirilerek farkında olunan ya da olunmayan istismarın önüne geçmek, istismarın hiç oluşmamasını sağlamak isteyen herkese yol gösterici olacaktır.
Claude STEINER Duygusal Okuryazarlık, bugünün dünyasında başarılı olabilmek için gerekli olan kişisel gücün vazgeçilmez bir kaynağıdır. Bu kitap size adım adım kalp zekâsı ile duygusal okuryazarlık becerisini nasıl elde edileceğini gösterecek.
“Duygusal okuryazarlık, sağlıklı bir gelişim için önemlidir.”
Benjamin Spock, M.D.

“Empatiyi öğrenmek ve öğretmek için... ve duyguları saygı ve olgunlukla açıklamak için önemli bir araç.”
Riane Eisler, “The Chalice and the Blade,
Sacred Pleasures and Partnership Way Kitabı”nın yazarı

“Steiner... nasıl ileti (mesaj) verileceğini, alınacağını ve reddedileceğini... ve nasıl algılanılacağını ve iletişim kurulacağını öğretiyor... o duygusal etkileşim hakkında pek çok içsel bilgi sunuyor.”
Publishers Weekly

“Eğer bu yeni dilde biz yeterince uzmanlaşırsak, dünyayı değiştiririz.”
Elaine Aron, "The Highly Sensitive Person'in” yazarı

“... adım adım arkadaşlığa götüren bu programı kaçırmayın.”
Susan Page “How One of You Can Bring the Two of You Together".
En çok satan kitabın yazarı
Abdullah Yalnız Çocuklarda ve ergen bireyler arasında sıkça görülen; akranına vurma, itme, küçümseme, dalga geçme, lakap takma, hakkında dedikodu yayma, yalnız bırakma, etkinliğe çağırmama, attığı mesajı görüldü yapıp dönüş yapmama, aramalarına cevap vermeme, fiziksel veya sözel olarak sataşma gibi davranış biçimleri, mağdur bireyde akademik ve sosyal problemler oluşmasına neden olabilmektedir. Bu davranışların karşı tarafı incitmek amacıyla kasıtlı bir şekilde yapılması, taraflar arasında güç dengesizliğinin bulunması, uzun süre ısrarlı bir şekilde devam etmesi ve akranlar arasında gerçekleşmesi gibi özellikler taşıması nedeniyle saldırganlık ve kavgadan farklı olan bu durum, “akran zorbalığı” olarak tanımlanmaktadır.
Okulda, mahallede, etkinlik kursunda ve günlük yaşamın her alanında ortaya çıkabilen “akran zorbalığı” hem zorbalık yapan (zorba) hem de zorbalığa maruz kalan (mağdur/kurban) bireyin ruhsal durumunu olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu nedenle zorbalığın olduğu her ortamda, sınıfta ve okulda gerekli müdahalelerin yapılması ile öğretmenlerin ve velilerin konuyla ilgili farkındalık kazanması son derece önemlidir.
Akran zorbalığının önlenmesine veya minimum seviyeye düşmesine katkıda bulunmak amacıyla kaleme alınan bu eser, eğitimciler ve öğrenim hayatını sürdüren gençler için yararlı bir kaynak olacaktır. Akran Zorbalığı kitabının psikolojik danışmanlara, öğretmenlere, eğitimcilere, ebeveynlere ve zorbalığa maruz kalan tüm bireylere faydalı olması dileğiyle...
Yıldırım B. Doğan Alkol bağımlılığı konusunda önemli bir husus, alkol içen herkesin bağımlı olmadığı ancak içen herkesin bağımlı olma tehlikesinin aynı boyutta olduğudur. Elinizdeki kitap yalnızca tedavi gören, görmek isteyen ya da görmüş olan alkol bağımlılarını ve hekimi değil, içen veya içmeyen başka pek çok okuru hedef kitlesine alan bir kitaptır. Amacına ulaşma yolunda açık seçik, yalın ve görünür nitelikteki bilgiyi araç olarak kullanmaktadır.
Bu nitelikteki bir bilgi ne işe yarar? Bu nitelikte bir bilgi meslek kişisinin zihnine düzen vermesini sağlar. Ona sunduğu bilgiler sonraki öğrenmelerin kapısını açacaktır. Aynı nitelikte bir bilgi yalnızca belirli bir tıp alanını değil, toplumun tümünü ilgilendiren bir soruna bakarak meslekten olmayan kişi için konu odağında farkındalığın artmasını sağlar.
Yıldırım B. Doğan Toplum, doğa gibi hareketli bir sürecin adıdır. Hareketlilik doğada canlı ile cansızı, toplumda ise yalnızca insanları kapsar. Hareketlilik doğada evrim, toplumda kültür adını alır. Toplumsallaşanlar birbirini tamamlamayı öğrenmiş olanlardır. Toplumsal bütünlük böyle sağlanır. Toplum, tek bir insanından dahi vazgeçemez! Yoksa ne toplumsal bütünlük ne de bireyin varoluşu gerçekleşir. Madde bağımlısı, kendini toplum zararlısı gibi gördüğünden toplumun ondan vazgeçtiğine inanır. Toplum tek bir bireyinden bile vazgeçmez! Ondan vazgeçen aslında kendisidir. Sonuçta bağımlı, toplumun inşasında tamamlayıcı rolünü göremez. Bağımlı ve bağımlıya göre toplum aynı ön yargıyı paylaşırlar.
Bağımlı ile karşılaşan hekime düşen, arındırma işlemi sırasında başlayarak ön yargılarını yıkmak üzere bağımlıya yardım etmektir. Bağımlının öz saygı, öz sevgi ve öz değerini yeniden ve işlevsel biçimde ele almasını sağlar. Böylece bağımlının toplumsal varoluşu yeniden yapılanacaktır.
Hekim, bağımlı ve toplum arasında köprü işlevselliğindedir. Bu köprü duyarlı bir dengeyi gerektirir. Kitabım bu dengeye süreklilik ve kararlılık sağlamak adına önemsediğim bir katkıdır.
Salih Yaşar ÖZDEN 1972 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi. 1983 yılında Adli Tıp Doçenti oldu. 1987 yılında Psikiyatri Doçenti oldu. 1989 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne Başhekim olarak atandı. Hâlen aynı hastahanede klinik şefi olarak görev yapmaktadır.

Yazarın diğer kitapları:
Adlî Tıp (iki baskı yapmıştır), Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Teşhis-Tedavi-Tedbir, 500 Soruda Uyuşturucu Madde Bağımlılığı.
AN
Deniz Altınay Anda olmak, anlık yaşamaktan tamamıyla farklıdır. Anlık yaşamak bağlantısız bir şekilde kaçış, inkâr ve sağlıksızlık olarak karşımıza çıkarken anda olmak derin ve karşılıklı etkileşimle zamanın ruhunu yakalamaktır. An, sahip olduğumuz tek zaman dilimidir ve eğer içinde değilsek yaşamımızda çok şey kaybediyor olabiliriz. Geçmiş, gelecek ya da her ikisi bizi esir almış olabilir. Bu durumda kurtuluş, an felsefesini anlamak ve şimdiki zamanın içine girip anın parçası olmaya çalışmaktan geçiyor olabilir. Bu kitap, size bu sürecin kapılarını aralamak için hazırlanmıştır. Farkındalık her şeydir, bilen ile bilmeyen bir olmaz. Bildiklerinizi siz yönetirsiniz, bilmedikleriniz sizi yönetir.
Serap Akgün - Arzu Araz Anlaşmazlıklarımızı Çözebiliriz Çatışma Çözümü Eğitim Programı, çocuklarımıza bazı sosyal becerileri kazandırarak, okullarımızda yaşanan şiddeti önleyebilmek amacıyla geliştirilmiştir. Programın hedefi ilköğretim öğrencilerine, yaşadıkları çatışmaları şiddete başvurmadan, yapıcı yollarla çözme becerisini kazandırmaktır. Program, çocukların bilişsel kapasiteleri ve psiko-sosyal gelişimleri göz önünde bulundurularak, uygulayıcının ağzından yapılandırılmıştır. Sınıftaki tüm öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirilen toplam 21 oturumda, çeşitli malzemeler kullanılmaktadır. Kitap, yazılı ya da görsel malzemelerin yer aldığı araç-gereç setini de içermektedir. Programın hedefine ulaşması; cesur, idealist ve yeniliklere açık öğretmenler aracılığıyla gerçekleşecektir.


İÇİNDEKİLER
Bölüm I ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜ
Okullarda Şiddet
Saldırganlık
Duygular
Öfke
Empati
Çatışma Nedir?
Bölüm II ANLAŞMAZLIKLARIMIZI ÇÖZEBİLİRİZ EĞİTİM PROGRAMI
1. Oturum : Merhaba
2. Oturum : Duygularımız
3. Oturum : Yüzüm Duygularımın Aynası
4. Oturum : Farklı Durumlar Farklı Duygular
5. Oturum : Empati Kuruyorum
6. Oturum : Hepimiz Öfkelenebiliriz
7. Oturum : Sakin Ol… Gevşe
8. Oturum : Öfkemi Kontrol Ediyorum
9. Oturum : Sevgili Arkadaşım
10. Oturum : Birlikten Kuvvet Doğar
11. Oturum : Bazen Anlaşamayabiliriz
12. Oturum : Çözüm: Yapıcı Davranmak
13. Oturum : İkimiz de Kazanabiliriz
14. Oturum : Dinlemeyi Öğreniyorum
15. Oturum : Kendimi İfade Ediyorum
16. Oturum : Çözüm Yolları Üretiyoruz
17. Oturum : Yaşayarak Öğreniyorum
18. Oturum : Öğrendiklerimi Kullanıyorum
19. Oturum : Sataşma ile Başedebilirim
20. Oturum : Kaza mı Kasti mi?
21. Oturum : Evet, Anlaşmazlıklarımızı Çözebiliriz

Oya Mortan Sevi, Güliz Şan Etgür Son yıllarda yapılan çalışmalar, ebeveyn ve çocuğun düşünce yapıları arasındaki ilişkiye ve ebeveynin çocuğun düşünce yapısı üzerindeki etkisine odaklanmanın bilişsel davranışçı terapiler başta olmak üzere tüm kanıt temelli tedavilerin başarısını artırdığını göstermektedir. Bu terapi yöntemlerini içeren ve ev ortamında uygulanabilen etkinlik kitapları Batı'da oldukça yaygınken ülkemizde bu kitapların sayısı oldukça azdır. Covid-19 pandemisi itibarıyla içinden geçtiğimiz bu zor zamanlarda, araştırmacılar tarafından özenli bir çalışmanın sonucu olarak hazırlanmış olan anne-çocuk etkileşimli Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yönelimli bu etkinlik kitabında yer alan düşünce-duygu-davranış-beden duyumları gibi BDT'nin temel ögelerini öğreten çalışmalar aracılığıyla anneler ve çocuklarının olumsuz bilişleri ve depresif bulgularını azaltmak amaçlanmıştır.
Bu kitabın araştırmacılar tarafından anne-çocuk çiftlerine uygulandığı etkililik çalışmasında bu amaçlarına ulaştığı istatistiksel bulgularla gösterilmiş ve kitaba esas olan araştırma, 2023 yılında Türk Psikologlar Derneği tarafından Prof. Dr. Işık Savaşır Klinik Psikoloji Araştırma Birincilik Ödülü'ne layık görülmüştür.
Dolayısıyla bu kitap, klinisyenler tarafından bireysel ya da grup oturumlarına yardımcı bir müdahale kaynağı olabileceği gibi aileler tarafından da bir el kitabı olarak rahatlıkla kullanılabilir. Ancak tek başına tanıya yönelik bir tedavi aracı değildir, yalnızca belirtileri azaltmaya yardımcı bir kaynak olabilir.
Alanda çalışan herkese yararlı olması dileğimizle...
Koray Karabekiroğlu Bu kitap; o hiç hatırlamadığımız, bizi biz yapan, belki de hayatın en gizemli dönemi olan 0-4 yaş dönemine doğru, bebekle birlikte doğan anne ve babalığın da ruhsal dünyasında bir gezinti yapmak isteyenler için hazırlandı.
Evrenin en büyük mucizelerinden biri olan "bebek", önce anne baba olarak zihninizde doğar. Onun gelişini ne kadar çok isteseniz de ne kadar hazırlıklı olmaya çalışsanız da her bebek bir sürprizdir. Kucağınıza bir insan yavrusu, mükemmel bir yaratık sanki atılmıştır, “Alın, buna bakın.” der gibi…
• Bu büyük sorumluluğu almaya uygun, istekli ve donanımlı mısınız?
• Sizi bekleyen riskler ve paha biçilmez güzellikler neler olabilir?
• Bebeğin ruh sağlığına etki eden sonsuz sayıdaki faktörlerin öncelikli olanları nelerdir?
• Bebek ruh sağlığı ve gelişiminde “sağlıklı” ve “sağlıksız” ayrımı nasıl yapılır?
• 0-4 yaş dönemine özgü ruhsal bozukluklar ve bu döneme özgü ruhsal belirtiler nelerdir?
• Bebek ruh sağlığı ile ilgili sık sorulan sorular ve yanıtları nelerdir?
• Bebek ruh sağlığında tedavi ve müdahale yaklaşımları için neler söylenebilir?
Bu gibi sorulara yanıt arayan kitabın; daha sağlıklı bebeklere, böylelikle de daha sağlıklı çocuklar ve erişkinlere, daha sağlıklı ailelere, toplumlara ve sonuçta daha mutlu ve huzurlu bir insanlığa katkıda bulunması dileğiyle…
Thomas F. Oltmanns, Michele T. Martin, John M. Neale, Gerald C. Davison Anormal Psikolojide Vaka Çalışmaları kitabının 10. basımının 3 temel amacı bulunmaktadır:

• çeşitli klinik problemlerin ayrıntılı tanımlarını yapmak,
• bu sorun­ların değerlendirileceği ve tedavi edilebileceği bazı yolları göstermek ve
• söz konusu bozuklukların yaygınlığı ve nedenleri ile ilgili mevcut kanıtları tartışmak.

Kitap, anormal psikoloji ile ilgili hem lisans hem de yüksek lisans dersleri için uygundur. Ruhsal sağlık sorunlarının en iyi nasıl kavramsallaştırılacağını ve tedavilerinin planlanacağını öğreten psikiyatri, psikoloji, psikolojik danışmanlık, sosyal hizmetler ve hemşirelik bölüm­lerindeki çeşitli uygulamalı derslerde de yararlı olabilir. Tek başına veya anormal psikoloji ile ilgili standart bir ders kitabına ek olarak kullanılabilir.
Ronald J. Comer, Jonathan S. Comer Anormal Psikolojinin Temelleri adlı bu kitap, en temelde aslında herkesi ilgilendiren bir konu olan psikolojik sağlık konusuna odaklanmaktadır. Psikolojik sağlık konusundaki açıklamalar ile başlayan kitap, oradan psikolojik rahatsızlıkları bilimsel açıdan kapsamlı bir sınıflandırmaya ve bilgi seline doğru sizi bir yolculuğa çağırıyor. Sınıflandırma derken de kitabın psikolojik rahatsızlıkları veya bozuklukları tanımlarken sadece sınıflandırma bilgileri ve belirtilere odaklandığını da düşünmeyin. Sınıflandırmanın yanı sıra kitap, her bir kategorideki spesifik psikolojik bozuklukların betimleyici tanı özelliklerini, belirtilerini, ayırıcı niteliklerini, rahatsızlıklara özgü bilimsel ve kuramsal açıklamaları ve de tabii ki farklı tedavileri ayrıntılı şekilde ele alıyor. Ayrıca kitapta her bir psikolojik soruna özgü güncel literatür tartışmaların yanında sosyal medya, teknolojik gelişmeler ve haberler gibi rahatsızlıkları daha iyi şekilde anlatmaya yardımcı olan ekstra malzemelerden de faydalanıyor. Bu sayede sadece bilgi yüklü bir kaynağın ötesinde okuyucuya rahatsızlıkların türü, etkileri ve sonuçlarını gündelik yaşam koşullarıyla olan ilişkileriyle birlikte bütünsel biçimde aktarıyor; bu yolla da insanda merak ve ilgi uyandıran önemli bir kaynağa dönüşüyor. Dolayısıyla bu kitap, psikolojik sağlık ile direkt ilişkili olan psikoloji, psikiyatri, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, sosyal çalışma, hemşirelik, sağlık yöntemi gibi birçok farklı bilim dalında eğitim veren üniversitelerdeki bölümlerde okuyan öğrencilerin yanı sıra psikolojik sorunlar ve tedavisine ilgi duyan hemen herkese hitap eden bir referans kaynak gibi de görülebilir. Dokuzuncu basımın çevirisi olan bu kitabı edindiğinizde daha uzun yıllar boyunca kullanılabilecek temel referans kaynaklarından birine sahip olacağınızdan emin olabilirsiniz.
Ann M. Kring, Sheri L. Johnson, Wiley Anormal Psikolojisi kitabı, ruhsal bozukluklar alanında çalışan tüm profesyoneller, psikiyatristler, klinik psikologlar, psikologlar, psikolojik danışmanlar, hekimler, sosyal hizmet uzmanları, psikiyatri hemşireleri ve bu alanlarda öğrenci yetiştiren akademisyenler ile eğitim alan öğrenciler için temel bir başvuru kitabıdır.
2013 yılının Mayıs ayında yayımlanan DSM-5 ölçütlerine göre ruhsal bozukluklarla ilgili sunulan bilgilerin güncellemesinin de yapıldığı bu kitap, tüm dünyada pek çok üniversitenin psikiyatri ve psikoloji bölümlerinde ders kitabı olarak okutulmaktadır.
Kitabın her bölümünde, ilk olarak ruhsal bozukluklarla ilgili vakalar sunulmakta, daha sonra bozuklukların klinik tanıları yapılmakta ve DSM-IV-TR'den farklı olan DSM-5'te yapılan değişikliklere yer verilmektedir. Ayrıca, DSM-5'teki tanı ölçütleri, bozuklukların etiyolojisi ve epidemiyolojisi, bozukluklar üzerinde kalıtımın ve çevrenin etkileri, biyolojik ve sosyal ve kültürel etkiler, en güncel araştırmalardan elde edilen verilerle harmanlanarak sunulmaktadır. Ruhsal bozuklukların tedavisinde etkili olacak terapi yaklaşımları ve ilaçla yapılan tedaviler hakkında da bilgiler veren kitap, sahip olduğu zengin içeriği ile eşsiz bir kaynaktır.
Anormal Psikolojisi kitabının; profesyoneller ve öğrenciler için önemli bir rehber olacağına, yardıma ihtiyaç duyan insanların sorunlarının çözümüne, ruhsal bozuklukların tanı ve tedavisine önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.
Beth M. Schwartz, R. Eric Landrum, Regan A. R. Gurung Yeni bir yere seyahat etmek heyecan verici olabilir ancak herhangi bir yere ilk kez gitmenin her zaman zorlukları vardır. Yeni bir şehir, yeni bir okul veya yeni bir iş olsun, yerin içini ve dışını, kurallarını ve geleneklerini öğrenmek zaman alır. Amerikan Psikoloji Derneği (APA) Stilinde yazmayı öğrenmek de benzer bir süreçtir.
Bu kitap, akademik yolcuğunuzda yanınızda bulunması gereken bir harita olacaktır.
İçerikte, akademinin her düzeyinde kullanılabilir bilgiler yer almaktadır.
Lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde ödevler hazırlarken ya da makale taslaklarınızı oluştururken bu kitap, önemli bir başvuru kaynağı olacaktır.
Wayne C. Booth - Gregory G. Colomb - Joseph M. Williams “…yanlış fikirler hatta tehlikeli olanlar yayılıyor çünkü çok fazla insan; çok fazla fikri, çok az kanıtla kabul ediyor.”
Nitelik göreceli bir kavram olmasına rağmen nitelikli bilimsel araştırmayı, kısaca yaşamın herhangi bir bölümünde toplum yararına kullanılacak öneme sahip bir bilgiyi üretmek şeklinde tanımlayabiliriz. Nitelikli toplumların, sayıca az olsalar bile, büyük kalabalıklardan çok daha büyük işler başardıklarını tarihten biliyoruz. Bu, aynı zamanda çokluğu yani niceliği, niteliğin önüne yerleştiren toplumların da her zaman geri kalmaya mahkûm olduğu anlamına gelmektedir.
Nitelikli araştırmanın temel felsefesinin anlatıldığı bu kitapta, başkalarının araştırmalarını nasıl değerlendireceğimiz, kendi araştırmamızı nasıl nitelikli hâle getireceğimiz ve kaliteli bir raporu/makaleyi nasıl hazırlayacağımız konularında bize yol gösterilmektedir. Bazen akademik unvanlara sahip kişilerin bile ulusal televizyon kanallarında oldukça rahat bir şekilde son derece zayıf iddialarda bulunabildiğini gördüğümüzde sağlam bir argümanın sahip olması gereken beş bileşen konusunda bu kitapta verilen tavsiyenin ne kadar gerekli olduğu fark edilmektedir:
“…okurlarınız adına kendi kendinize sormanız gereken sorular:
1. İddiam nedir?
2. Hangi nedenler iddiamı desteklemektedir?
3. Hangi kanıtlar nedenlerimi desteklemektedir?
4. Alternatifleri/yan etkileri/itirazları kabul ediyor muyum ve nasıl cevaplıyorum?
5. Nedenlerimin iddiamla ilgisini hangi prensip oluşturmaktadır?”
Aliye Atay, Alper Sinan, Anıl Eralp, Belgin Akın, Bilal Barış Alkan, Büşra Altınel, Deniz Görgülü, Esme Özdaşlı, Fırat Kıyas Birel, Gül Kadan, M. Petek Dinçman, Mehmet Ali Hamedoğlu, Mehmet Sabir Çevik, Mehtap Akçil Ok, Metin Karaca, Nihan Potas, Nilay Neyişci, Rıdvan Küçükali, Rukiye Dağalp, Sait Akbaşlı, Selim Kanat, Şahika Gökmen, Şefika Şule Erçetin, Şuay Nilhan Açıkalın Bilimsel araştırma; yoğun bir çaba ve sonsuz bir emek tutkulu bir merak ve hiç bitmeyen bir arayışla öğrenme, diğer araştırmacılar ve alanlarla etkili bir biçimde iş birliği yapabilme ve tüm bunları müthiş bir heyecana dönüştürebilme sürecidir.
İşte bu kitap, size böylesi bir süreçte de zengin içeriği ve yetkin yazarlarıyla yol arkadaşlığı yapmak üzere hazırlanmıştır.
Yıldırım B. Doğan Babaanne; merak eden, merak ettiğini kovalayan, öğrenen, öğrendiklerini bildikleri ile sınayan sonra bilgi dağarına yerleştiren birisi. Açık ve seçik, keskin, nezaketi eksik etmeyen biri. Torunu ise ruh hekimi bir psikoterapist. Babaanne 1965 yılında böbrek hastalığından ölmüş. Sene 2020'ler... Babaanne ve torun buluşuyorlar. Nerede? Torunun hiç boş kalmayan ve boş kalmayacak görünen zihninde. Öte zamandan bu zamana konuk olarak torununun zihnine yerleşen Fahriye Tomris, torununun mesleği ile yakından çok ilgili. Sanal kavuşmaları beraberinde hareketli bir söyleşmeyi getiriyor. Soran-yanıtlayan rollerinin hızla değiştiği bu söyleşmede neler konuşmuyorlar ki: Çökkünlük (depresyon) saplantılı-zorlantılı hâl (obsesif-kompulsif zorluk) bağımlılık, cinsellik, iletişim süreci… Kısaca çağcıl psikiyatrinin belli başlı konuları. Konuşmaları Türkçenin yetkinliğinin bir başka kanıtı değerinde. Tıbbi terimlerin uzak tutulması şeklindeki asal benimseme hem babaannenin hem de torunun özen gösterdikleri bir tutum.
Bu söyleşmede yeriniz hazır. Söyleşmeye tanık olurken kimi zaman Fahriye Tomris'in, kimi zaman torunun sandalyesini paylaşacaksınız. Ancak çoğu zaman kendi sandalyenizde kalmayı yeğ tutacaksınız. Hadi! Başlıyor!...
Jenny Svanberg Zararsız bir alışkanlık ne zaman bağımlılığa dönüşür?
Neden yalnızca bazılarımız bağımlı olur? İyileşmeyi mümkün kılan nedir?
Bağımlılık Psikolojisi, bağımlılığı çevreleyen psikolojik sorunlara etkileyici bir giriş niteliğindedir. Bu sorunların sosyal politika ve iyileşme ile ilişkisiyle birlikte bağımlılığın günlük yaşamdaki etkilerini inceler. Kitap, uyuşturucu ve alkol bağımlılığına odaklanır. Bunun yanında, iyileşmede sosyal çevrenin önemi gibi konuları ele alır. Kitap aynı zamanda insanların kumar, oyun ve seks gibi aktivitelere nasıl bağımlı hâle geldiğini araştırır.
Hâlâ bağımlılığı damgalayan bir toplumda, Bağımlılık Psikolojisi, şefkatin önemini vurgulamakla beraber, bağımlılık deneyimi olan herkese derin bir içe bakış sunar.
Hülya YELTEPE ERCAN Bağımlılık bir beyin hastalığıdır ve tedavisi, hasta için olduğu kadar ailesi ve yakınları için de oldukça zor ve sabır isteyen bir süreçtir. Süreç içerisindeki en ufak hata beraberinde nüks riskini getirir. Nüks, bütün çabaların boşa gitmesi ve en başa dönülmesi demektir. Bu sebeple, bağımlılık tedavisi sadece hastanın bağımlılık yapan maddeden arınmasını değil aynı zamanda onun maddesiz bir yaşama hazırlanmasını ve bu yaşam karşısındaki endişe, kaygı, korku ve çaresizliğiyle başa çıkabilme becerilerinin öğretilmesini de hedeflemelidir.
Egzersizin madde bağımlılığı tedavisine dâhil edilmesi fikrinin temelini, egzersiz bağımlılığının bu pozitif yapısı ile sıklıkla bağımlılıkla birlikte görülen ve nüks riskini artıran kaygı ve depresyonun iyileştirilmesindeki rolü oluşturur. Bağımlılıklar bazen birbirleri ile yer değiştirebilmektedir. Pozitif bir bağımlılık olarak görülen egzersiz bağımlılığının, alkol ve madde bağımlılığı tedavisine eklenmesi ile benzer mekanizmalara sahip olan bu bağımlılıkların yer değiştirebileceği düşünülmektedir.
Bu kitabın amacı, bağımlılık ve tedavisi hakkında ayrıntılı bilgiler vermek, egzersizin bağımlılığı iyileştirici bir etkisi olduğu konusunda iddialarda bulunmak ve okuyucuyu bu konuda yönlendirmek değildir. Bu kitabın amacı, zor bir süreç olan bağımlılık tedavisine ek olarak uygulanabilecek ve hastaların maddesiz yaşama geçişlerini kolaylaştırmaya, kaygı, depresyon ve düşük yaşam kalitesi gibi sorunlar sebebiyle ortaya çıkan nüks riskini azaltmaya yardım edecek bir ek terapi seçeneği olarak egzersizin yararlarından bahsetmektir.
Carlo C. DiClemente, The Guilford Press Siz ya da çevrenizdeki insanlar:
Sigara içiyor musunuz?
Alkol veya başka maddeleri kullanıyor musunuz?
Bağımlı mısınız? Bağımlılık riskiniz var mı ya da bağımlılığın hangi aşamasına doğru gidiyorsunuz?
Kumar bağımlılığı için de bağımlılık sürecindeki aşamalar geçerli mi?
Bırakmayı mı düşünüyorsunuz?
Bırakma sürecinde hangi aşamadasınız?
Tüm bu soruların cevabını bu kitapta bulacaksınız.
Dr. DiClemente, Dr. James Prochaska ile birlikte 20 yıllık bir çalışmanın sonunda davranış değişikliğinin Transteorik Modeli’ni (TTM) geliştirmiştir.
Bu kitap, bağımlılığa gidiş ve bağımlıktan dönüş sürecinde neler yaşandığını, bu süreçlerde döngünün nasıl değişebileceğini gösteren çok değerli bir eser.
Tüm çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin bağımlılıktan korunmasını, sağlıklı ve güzel bir yaşam sürdürmesini dilerim...
Hande Çelikay Söyler “Bizler, sigara içmeyen babaların esrar içen çocuklarıydık”.
“Madde yüzünden çok şey kaçırdım. Yuvam olmadı, işim olmadı, eğitimim olmadı, evim bile olmadı”.
“Madde kullanımına çok param gitti, harçlıklarımın hepsi gidiyordu. Bazen yemek paramı harcıyordum, dükkândan para çalıyordum. Babam biliyordu çaldığımı. Babam çaldığım parayı okulda arkadaşlarımla harcadığımı düşünüyordu ama işte çalıp içiyorduk”.
“Beyindeki dopaminin yükseldiğini hissediyorsun ve yine istiyorsun maddeyi. Sürekli mutlu olmak varken neden mutsuz olasın ki?”
“Kimse 'Ben bugün madde kullanmaya başlayacağım.' diye başlamaz, arkadaş kurbanı olur”.
“Madde almadığımda gözüm dönüyordu. Kavga kıyamet... Bir kere adam yaralamışlığım var”.
“Kendimi dünyadaki en rezil, en iğrenç insan gibi hissettim, babam o kadar çok şey söyledi ki çoğu argo olduğu için anlatmak istemiyorum fakat gerçekten hayatımın en kötü günüydü”.

Kitap kapsamında; madde kulanım geçmişi olan bireylerle görüşürken nelere dikkat edileceği, bağımlılığın görüşmelere yansıyan doğası, bu görüşmelerin tanı ve tedavi sürecine ne gibi katkılarının olabileceği üzerinde durulmuştur. Klinik görüşmelerin sunulmasındaki amaç, örnek bir görüşmenin nasıl yapılacağından ziyade bağımlılığın doğası hakkında kabaca bilgi verebilmektir. On altı bağımlı bireyle yapılan görüşmelerde gerçek hayat hikâyelerine yer verilmiştir.
Ahmet Önem, Betül Çebi, Bilal Kaya, Büşra Vural Şenel, Cansu Bozer, Emin Yorgun, Filiz Yurtal, Fulya Cenkseven Önder, Gülşah Selin Tümkaya, Hülya Arslantaş, İbrahim Tanış, İnanç Eti, Mehmet Ayhan Cöngöloğlu Merve Yavuz, Münire Aydilek Çiftçi, Nazlı Akdeniz, Nazmiye Temiz, Nuray Taşcı, Oya Güleşen, Özkan Özgün, Pınar Gürler Ağaçkıran, Sinem İpek, Songül Tümkaya, Sümeyra Arzu Oral Paksoy, Şahin Bodur, Şule Erden Özcan Bağlanma El Kitabı, bağlanma kuramı ve olgusuna adanmış, bu konuda kapsamlı ve ayrıntılı bir bilgi kaynağıdır. Kitap; okuyucuya bağlanma kuramının temellerini, uygulamalarını ve bu alandaki son gelişmeleri sunmakta, böylece bu karmaşık ve çok katmanlı konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Toplam dokuz ana bölümden oluşan kitap, her bir bölümün altında yer alan yirmi yedi alt bölümle bağlanma kuramının çeşitli yönlerini derinlemesine incelemektedir.
Bu eserde, bağlanma kuramının tarihsel gelişimi, temel ilkeleri ve bu kuramın çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık gibi farklı yaşam evrelerindeki uygulamaları ele alınmaktadır. Ayrıca bağlanmanın okula geçiş, akran ilişkileri, zorbalık, çoklu bakım, göç, ruh sağlığı ve bağımlılıkla arasındaki ilişkiler, romantik ilişkiler ve aile dinamikleri üzerindeki etkileri ile bağlanmanın ölçülmesi gibi konular da detaylı bir şekilde işlenmektedir. Kitap; akademik araştırmacılar, öğretmenler, çocuk gelişimcileri, psikolojik danışmanlar, psikologlar ve bağlanma kuramına ilgi duyan herkes için değerli bir kaynak niteliğinde olup bu alanda çalışan uzmanların yanı sıra bu konuya yeni başlayanlar için de uygun bir rehber olarak tasarlanmıştır. Bu kapsamlı çalışma, bağlanma kuramının geniş yelpazesini ve bu kuramın insan davranışı ve ilişkiler üzerindeki etkisini ortaya koyarak okuyuculara bu alandaki anlayışlarını genişletme fırsatı sunmaktadır.
Susan M. Johnson "Psikoterapi üzerine, deneyimli pratisyenler kadar öğrenciler için de faydalı olacak anlaşılır bir inceleme. John Bowlby, Carl Rogers ve Harry Stack Sullivan gibi öncülerin bilgeliklerinden, duygusal ve kişiler arası fenomenlerdeki önemli ampirik araştırmalardan ustaca yararlanan Johnson, alanımızda uzun yıllar etki bırakacak olağanüstü bir çalışma yazdı."
-Irvin Yalom, MD, Psikiyatri Fahri Profesörü, Stanford Üniversitesi

"En sonunda terapistlere DOT ilkelerini psikoterapi yöntemlerinde kullanma konusunda kılavuzluk eden pratik bir başyapıt... 'Mutlaka okunmalı."
-John M. Gottman, PhD, Gottman Enstitüsü, Seattle, Washington

“Johnson; bireyler, çiftler ve ailelerle başarılı bir şekilde uygulanan ve insanların yaşamlarını değiştiren terapi metodunun en iyi şekilde nasıl kavramsallaştırılıp uygulanacağını göstermek için bağlanma teorisi ve araştırması konusundaki derin bilgisiyle, terapiye yönelik iyi araştırılmış bir yaklaşımını ve uzun yıllara dayanan klinik ve öğretim deneyimini birleştiriyor.”
-Phillip R. Shaver, PhD, Seçkin Fahri Psikoloji Profesörü, California Üniversitesi, Davis

"Eğitimine devam eden veya uzman olan her terapist, yaptıkları işe ilişkin bu önemli bakış açısının farkında olmalıdır."
-David H. Barlow, PhD, ABPP, Fahri Psikoloji ve Psikiyatri Profesörü ve Anksiyete ve İlişkili Bozukluklar Merkezi Kurucusu, Boston Üniversitesi

“Alanında en önde gelen çift terapisti olarak tanındığı çerçevenin ötesine geçen Johnson, bağlanmanın insan işleyişindeki merkezî rolünü ve bağlanmaya odaklanmanın başarılı psikoterapiyi nasıl destekleyebileceğini keşfediyor. Johnson'ın kusursuz bilgisi ve olağanüstü klinik zekâsı, harika yazılmış bu kitabın her sayfasında kendini gösteriyor."
-Jay L. Lebow, PhD, ABPP, LMFT,
Kıdemli Araştırmacı ve Klinik Profesör, Northwestern Üniversitesi Aile Enstitüsü

“Her bölümde zekâ ve bilgelik parçacıkları var."
-Jeffry A. Simpson, PhD, Seçkin Üniversite Öğretim Profesörü ve Başkan,
Psikoloji Bölümü, Minnesota Üniversitesi

“Sağlam temellere dayanan bu kitap, kanıta dayalı tedaviler ve 'sendrom protokolleri' çağının kakofonisinin, yalnızca bozuklukların gelişimini değil, aynı zamanda insanların işlevselliğini de ele alan geniş bir teori tarafından nasıl yönetilebileceğini gösteriyor."
-Steven C. Hayes, PhD, Psikoloji Vakfı Profesörü, Nevada Üniversitesi
Bernard Roth, HarperBusiness Stanford Üniversitesindeki d.school kurucularından olan Bernard Roth, gerçekleşeceği konusunda umudumuzun olmadığı hedeflerimize ulaşmamız için bize, tasarımcı düşünme gücünü tanıtarak başarma alışkanlığını nasıl edinebileceğimizi anlatıyor.
Tek kelime ile bu kitap muhteşem.
Başarma Alışkanlığı, çağın gerektirdiği değişimi sağlamak için son zamanlarda kaleme alınan en yalın kitaplardan biri. Kolaylıkla ve sistemli bir şekilde değişimi ve dönüşümü sağlayarak kişideki kararlılığın ortaya çıkmasını hedefliyor ve başarıya giden yolun haritasını veriyor.
Sorunları, farklı bir strateji izleyerek yeni fikirlere dönüştürüyor; başarının, mutluluğun ve huzurun sürdürülebilir olmasını sağlayacak önemli bilgiler ve uygulamalar sunuyor.
Roth, hayatımızda farklı bir deneyim yaratıyor; tasarlanmış bir dizi tartışmayla, hikâye, öneri ve egzersizle başarı alışkanlığı oluşturuyor. Değişime ihtiyacı olan her bir kişinin, kurumun, yatırımcının ve girişimcinin rahatlıkla uygulayabileceği tasarım kaynakları sunuyor. Hepimizin içinde var olan, olumlu değişim için gereken gücü farkına vardırıp, uyandırmaya ve harekete geçirmeye yardımcı oluyor.
Bernard Roth, kendi içimizde oluşturduğumuz engelleri kaldırıp, kendimize güvenmemizi sağlıyor. Dikkatsizliklerimizi ve kayıplarımızı ortadan kaldıran metotlar öneriyor.
Mazeretleri bir tarafa koy...
Artık senin zamanın... Denemelisin... Yapmalısın...
İstediğin ne varsa vakit kaybetmeden harekete geç...
Başarılı, mutlu ve huzurlu ol... Haydi! Ne duruyorsun...
Seda Erzi Bu kitapta, zararına sevinme (schadenfreude) duygusu; felsefi, biyolojik temellerinden başlanıp psikoloji alan yazını bağlamında güncel araştırma konularına yer verilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Akademik çalışmaların yanı sıra gündelik hayatımızda sıklıkla deneyimlediğimiz ya da deneyimlendiğine şahit olduğumuz zararına sevinme duygusunun incelenmesinin önem arz ettiği düşünülmektedir. Nitekim düşünürlerin bir kısmı tarafından "nahoş" olarak nitelendirilen, kimileri tarafındansa "olağan" görülen bu duygu, reddetmeye çalışsak da hayatımızın bir parçası olmaya devam edecektir. Bu nedenle hangi koşulların, hangi duyguların, hangi beyin bölümlerinin, hangi kişilik özelliklerinin söz konusu duygunun deneyimlenmesi ile ilişkili olduğunu kavramanın, zararına sevinme duygusuna ilişkin yeni bakış açıları geliştirmeye olanak sağlayacağı düşünülmektedir.
Arzu Aydın, Asya Çetin, Aynur Bütün Ayhan, Aysel Köksal Akyol, Ayşe Balcı Karaboğa, Binnaz Kıran, Damla Pektaş, Dilara Keklik, Duygu Gür, Emin Demir, Emine Saraç, Evşen Nazik, Figen Gürsoy, Haktan Demircioğlu, Hatice Güdül Öz, Hazel Sıla Menteş Tanaydın, İlker Altun, İmray Nur, Mehmet Tahir Karaboğa, Mustafa Kale, Müzeyyen Soyer, Naşide Nur Karaman, Sara Hurşidi, Sena Öz, Sudet Karagöz, Şehnaz Ceylan, Şenay Türe, Türkü Kılavuz, Uğur Hassamancıoğlu, Utku Beyazıt Beden algısı, kendi bedeninizi düşündüğünüzde ya da aynaya baktığınızda kendinizi fiziksel olarak nasıl gördüğünüz ile ilişkilidir. Beden algısı, insanın bireysel özellikleri (yaş, cinsiyet vd.), sosyokültürel çevre ve medya dâhil olmak üzere birçok faktörün etkisine maruz kalır. Erken yaşlardan itibaren gelişim sürecinde bu etkilere maruz kalma ve etkilenme derecesi, bireyin bedenine ilişkin memnuniyetini ya da memnuniyetsizliğini belirleyebilmektedir. Son yıllarda, yeni medyanın ve tüketim kültürünün de etkisiyle birlikte, beden algısının sadece aynaya yansıyan görüntümüzden ibaret olmadığı farklı araştırmalarla da ortaya konmuştur. Öyle ki farklı yaş gruplarından insanların özellikle medya aracılığıyla dayatılan ideal beden ölçülerine ulaşma çabaları ve bu çabaları temelinde bedenlerine yönelik tutum ve uygulamaları, onların fiziksel ve psikolojik sağlıklarını çoğu zaman olumsuz etkilemektedir. Ancak beden algısı kavramı, insan yaşamı üzerindeki bu önemli etkilerine rağmen ülkemizde oldukça geç ele alınan konulardan biri olagelmiştir. Mevcut kitap, ülkemizde beden algısı konusunu ilk kez ele alan bir kitap olma özelliğini taşımaktadır. Bu kitapta, beden algısına ilişkin tanımlar ve kavramlar, farklı gelişim dönemlerinde beden algısı, beden algısını etkileyen faktörler, beden olumlamaya yönelik uygulamalar, çocukluk ve ergenlik döneminde beden algısı gelişiminin yetişkinliğe yansımaları konuları farklı disiplinlerden alan uzmanları tarafından ele alınmıştır.
Bessel A. van der Kolk Ne yazık ki şimdiki psikiyatri anlayışı, yakınmalarınızı anlatmanız ve hekimin de bu yakınmaları düzeltecek bir ilaç önermesi üzerine kurulu. Ancak “Hiçbir ilaç, kötü geçmiş bir çocukluğu düzeltmiyor”. Anne babanızın veya eşinizin size nasıl davrandığı, nasıl bir ailede büyüdüğünüz, anne babanızın birbirlerine sevgi dolu ya da düşmanca davranışları, bireysel, ailesel, hatta toplumsal travmaların üzerinizdeki izleri ne yazık ki hiç konuşulmuyor.
Artık biliyoruz ki beynimiz ve bedenimiz karşılıklı etkileşimler üzerinde şekilleniyor. Bu etkileşimlerin değerlendirilmediği bir tanı ve tedavi anlayışı her zaman eksik kalacaktır. Sıklıkla, “Öyle düşünmemelisin… Düşünce şeklin yanlış!” diyen terapistlerle karşılaşıyorum. “Oltaya yakalanmış bir balığın davranışlarını gören arkadaşları, onun çıldırdığını düşünebilir”. Ama balığın yaptığı sadece hayatını kurtarmaya çalışmaktır. İnsanları yaşadıkları ya da yetiştikleri ortamlardan ayrı değerlendiremeyiz, oltayı göremezseniz bu davranışları anlamak ve anlamlandırmak da mümkün olmayacaktır.
Hekimlik, çaresizliğe tahammül etmenizi gerektirir. İnsanlar hastalanır, yaşlanır ve ölürler. Henüz çözümünü bilmiyoruz. Yapabildiğimiz çoğu zaman acıları azaltmak, acı çeken insanların yanında olmak, ölümü geciktirmeye çalışmak, çoğu zaman da çaresizce beklemek… Acı kaçınılmazdır. Yaşam hepimiz için neşe sağlık ve mutluluk kadar, az ya da çok ıstırap ve kayıpla dolu. Kimimiz bunlarla çok erken, çok savunmasızken ve üst üste karşılaşırız, kimimiz daha geç. Bunca yıl sonra psikiyatrinin en önemli görevlerinden birinin bu acı ve kayıplarla baş etmede insanlara yardımcı olmak, yeniden toparlanıp geçmişlerinin etkisinden kurtulup mümkünse daha güçlü bir şekilde yaşamlarına devam etmelerini sağlamak olduğunu düşünüyoruz.
“Beden Kayıt Tutar” var olan psikiyatri anlayışının tıkanmışlığına bir umut ışığı yakıyor, nörobilimdeki gelişmeler sayesinde ruhsal ve hatta bedensel hastalıklarımızın kökeninin daha farklı anlaşılmasını, taşların yerine oturmasını açık, kanıta dayalı ve anlaşılır bir şekilde sunuyor. Yirmi birinci yüzyılın getirdiği yeni terapi yöntemlerini tanıtarak etkili başa çıkmanın nasıl olabileceğinin yollarını gösteriyor. Bunu yaparken, gerçek öykülerle insanın zekâsına, dayanıklılığına, baş etme ve iyileşme gücüne bir kez daha hayran bırakıyor. Büyük zaferlerin büyük yıkımlardan doğması gibi, en çok acıyan yerimizi korumamız gibi travmadan iyileşmenin muhteşem sonuçlarını gösteriyor. Pek çok kez yaşadıkları travmaları, hayatlarının kaynağı yapan hatta bunun ötesine geçip başkaları aynı acıyı yaşamasın diye mücadele eden insanlar tanıdık. Bu kitapta da okuyacağınız yaşamlar gibi…
Zorlayıcı yaşam olaylarında duygudaşlık yaptığımız danışanlara, anılarıyla yaptıkları savaşlarda ateşkes sağlama çabalarımızda, zihinlerindeki olumsuz inançlarıyla, bedenlerindeki rahatsızlık veren duyumlarıyla kavgalarında uzlaştırıcılık yaparken, travmaya tanıklık yapmanın etkileriyle boğuşurken travma çalışanları için bir pusula olduğunu düşünüyoruz. Tekrar tekrar okunmayı hak eden bir başeser.
“Beden Kayıt Tutar” dan en az bizim kadar faydalanmanızı dileriz.
Kâmile Bahar Aydın Bekâr Danışmanlığı kitabının iki temel hedef kitlesi bulunmaktadır. Birincisi, danışmanlığın merkez kitlesini oluşturan farklı bekârlık statülerinden 18 yaş ve üstü bekâr bireyler; ikincisi ise en az lisans düzeyinde temel danışmanlık ve psikoloji eğitimi almış olan profesyonellerdir.
Bilimsel araştırma bulguları ve teoriler temel alınarak bilimsel bir kavram olarak ilk defa Aydın (2017) tarafından tanımlanan Bekâr Danışmanlığı’nın bu kavramsallaştırmasında, ulusal ve uluslararası düzeyde güncel yaşama dair gözlemler ve bekâr bireylerle yapılan danışmanlık uygulamalarından elde edilen deneyimsel bilgiler etkili olmuştur. Kitabın kapsamında yer alan konular, gerek bilimsel literatürden bulgularla gerekse güncel yaşamdan örneklerle desteklenmiş olup kitap, bilim ve pratik yaşamın bir sentezi niteliğindedir. Bekâr Danışmanlığı, toplumun tamamına yönelik ve disiplinler arası bir doğaya sahip olduğundan özellikle üniversite eğitimine sahip insanlar başta olmak üzere evlilik ve aile danışmanları, sosyologlar, sosyal çalışmacılar, hukukçular, mimarlar, şehir planlamacıları ile tıp biliminin psikiyatri, halk sağlığı ve jinekoloji dallarında uzman kişilerin bu kitaptan faydalanabileceği öngörülmektedir.
Bekâr Danışmanlığı, bu kitapta genel olarak açıklanmış olup bir bilim dalı olarak geliştikçe özgün bir literatür de gelişebilecek ve konular daha incelikli olarak açıklanabilecektir. Bekâr Danışmanlığı’nın bir bilim dalı olarak gelişebilmesi için lisansüstü eğitim programlarının açılması ve bu programlar aracılığı ile danışman ve araştırmacıların yetiştirilmesi önerilmektedir. Tüm dünyada bekâr sayısının, boşanmaların ve yalnızlığın artması, yakın ilişki ve özerkliğin önemli ihtiyaçlar hâline gelmesi, eş seçiminin ve kariyerin önem kazanması ve özellikle, Türkiye’de kadın cinayetlerinde görülen artış, Bekâr Danışmanlığı’nı gerektiren önemli nedenler arasındadır.
Sonuç olarak, Bekâr Danışmanlığı olgusu ile bekâr yaşamının kalite standartlarının yükselmesi, daha sağlıklı ailelerin kurulması ve sürdürülmesi, nihayetinde ise sağlık, adalet ve refah standartları yüksek bir toplum oluşturmaya yönelik daha büyük bir vizyona ulaşılması hedeflenmektedir.
Rüya Turna Ben Bana Güveniyorum, seçme sınavlarında büyük heyecanlar yaşayan ve bunun etkisiyle duygusal dengeleri bozulan gençleri düşünerek, roman şeklinde yazılmış bir kitaptır.
Kitapta sınav kaygısı ile boğuşan bir grup öğrencinin, bir psikolojik danışmanın liderliğinde, kendilerine güvenlerini geliştirmelerinin öyküsü anlatılıyor. Yaşanan yoğun kaygı, bazı öğrencilerde ders çalışmayı engellerken, bazı öğrencilerde kendisine ya da çevresine zarar verme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Kitapta bu gruba katılan öğrenciler, kendi yoğun kaygıları ile baş etmeyi öğrenmektedir.
Ali Telli Hepimizin çevresinde olan fakat görünmez bir pelerine bürünmüş düşman... Bazen içimizde, bazen yakınımızda, bazen etrafımızda... Çoğu zaman ise televizyon, radyo ve sosyal medyada bir haber konusu. Nedir bu çocukları, gençleri, aileleri bataklığa sürükleyen? Ülkelere mücadele için milyonlarca para harcattıran, kolluğun neredeyse %20'sinin istihdamını sağlayan?
Ülkelerin nesillerini yok etmek için küresel güçler, teröristler, baronlar ve terör örgütleri tarafından üretilen, ticareti yapılan madde: UYUŞTURUCU.
Elinizdeki bu kitapta; Türkiye'nin değişik illerinde madde kullanan, tedavi gören, tedaviyi reddeden, cezaevine giren bağımlıların gerçek hikâyelerini okuyacaksınız. Onlarla uyudum, çalıştım, arkadaş oldum, yemek yedim... İlaçlı ve ilaçsız Doğal tedavi yolu, detoks. tedavi yöntemlerini, onların ağzından dinleme imkânı buldum.
Koray Karabekiroğlu Ben kimim? Varlıktan bana kalan ne? Beni senden farklı kılan ne? Sadece çabam ve seçimlerimden mi ibaretim? Çabalayan ne? Seçen kim? Ruhum var mı? O da ne? Ya iradem?
Bir ruha sahip misin? Eğer sahipsen bu ruh da neyin nesi? Seçimlerin tamamen sana mı ait yoksa sadece sana tanımlanan bir programı uygulayan -bir robot ya da zombi misali- bir tür bilgisayar mısın? Ya da “biraz ondan biraz bundan ortaya karışık” bir tür varlık mısın? Bilerek ve isteyerek yaptığın neler var? Bunların -özgür iradenin- sorumluluğunu üstlenmeye hazır mısın?
Sen de kendini tutamayıp, "Ben kimim?", "Elimde ne var?, "Ne yapmalıyım?" diye soruyorsan, acı çekiyor ve acı çektiğini de biliyorsan, başkasının acısını da ta içinde hissediyorsan, seçimlerin olduğunu fark edip “Doğru, iyi ve sağlıklı nedir?” diye kafa yoruyorsan yalnız değilsin; aramıza hoş geldin.
Birbirimize arkadaşlık edelim. Nereye varacağımızı önceden hesaplamadan, birlikte bir maceraya çıkalım. -İyi, güzel ve doğru nedir, belki hiçbir zaman emin olamasak da- varlığa güvenip sevgi, hayret, merak, şüphe ve tutkuyla, hem söylem hem de eylemde en iyi(?), en güzel(?), en doğru(?) olanı yapma niyetiyle, sırt sırta verip yelkenleri okyanusa açalım. Ne duruyoruz o zaman! Yolcu yolunda gerek…
Michelle Skeen Beni Sev, Terk Etme en zorlu ilişkilerinizin engebeli bölgesine girer. Michelle Skeen, kendinizi iyileştirmek ve başkalarıyla etkileşime geçmek için akıllı ve sağlıklı yollar geliştirmek için yeni bir yola doğru vazgeçilmez bir harita ve net bir yönlendirme sunar. Bu kitap temel değerlerinizi yeniden sıraya koymak için size net araçlar önerecektir. Bu kitabı okumak son derece ilgili bir terapistin karşısına oturmuş gibi hissettiriyor. Bir sandalye çekin ve kendiniz için Skeen’in sıcak ve şefkatli rehberliğini deneyimleyin. (Dr. Rebecca E. Williams, Klinik Psikolog)
Bu kitap yaşam boyu, sevgi dolu ilişkileri yaratan kendi kendini anlama doğrultusunda mükemmel yollar sunuyor. Sevgi adına acı çeken herkese yürekten tavsiye ederim. (Uzm. Dan. Jason B. Fischer)
Beyza Boyacı, Burcu Kömürcü Akik, Cem Güney Özveren, Erkin Sarı, Esra Çebi, Gamze Er Vargün, Gökhan Arslantürk, Gülnihal Kafa, Hüseyin Çil, Mehmet Fatih Bükün, Meryem Berrin Bulut, Meryem Şahin, Muhammed Şükrü Aydın, Nihat Durmaz, Rukiye Kızıltepe, Şeyma Begüm Harmancı, Tuğçe Göğer, Volkan Koç, Yağmur İlgün, Yeşim Dellal, Yıldız Bilge Neliğine dair felsefedeki tartışmaları nihayete ermese de psikolojinin her alanında artan bir ilgiyle karşılaşan benlik, insan davranışını anlamak için zengin bir bakış açısı sunmaktadır. Eğitimden çevreye, akıl sağlığından çalışma hayatına kadar her ortamda insanların neden ve nasıl davrandıklarını çözmeye çalışan psikologlar, benlik merkezli yaklaşımlarla alan yazına yeni açıklamalar kazandırmaktadır. Benlik, sosyal bilimlerin konuya yaklaşımları, kuramsal açıklamalar ve uygulama ana başlıkları altında yirmi bölümde ele alınarak mümkün olduğunca kapsamlı bir başvuru kitabı sunmak amaçlanmıştır. Bu çalışma, alanında ilk olma özelliğine sahip olup hem konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen okuyucular hem de araştırmacıların faydasına sunulmuştur.
Barbara Sher Benlik saygısı oyunları çocuklara duygusal, sosyal, fiziksel ve zihinsel olarak kendileri olabilmenin muhteşem bir şey olduğunu göstermektedir. Benlik Saygısı Oyunlarındaki eğlenceli ve özenle tasarlanmış etkinlikleri paylaşarak, çocuğunuzun olumlu duygularını destekleyebilir ve öğrenmeleri için kalıcı bir temel oluşturabilirsiniz.
Bir anne, öğretmen ve oyun terapisti olan Barbara Sher tarafından otuz yıllık deneyim ile geliştirilen 300 adet benlik saygısı oluşturan bu fikir koleksiyonu, bir ön hazırlık ya da materyal gerektirmez. Siz ve aileniz hemen hemen her yerde oyuncu sayısı önemli olmaksızın istediğiniz sayıda kişiyle bu oyunları oynayabilirsiniz. Öyleyse haydi gelin, rahatlayın ve eğlenceyi keşfedin.

ÖZEL BÖLÜMLER :
Güçlü yanlarınızı ve yeteneklerinizi bilmek
Günlük duygularınızı ve tepkilerinizi ifade etmek
Benzersiz olmaktan keyif almak-herkes gibi!
Arkadaşlık yoluyla ilişkiler geliştirmek ve başkalarına güvenmek
Vücudunuzun ve duyularınızın farkına vararak özgüven geliştirmek
A. Gülden Pekcan, Aliye Özenoğlu, Çağatay İnam Karahan, Erhan Akarçay, Funda Şensoy, H. Hüsrev Hatemi, Metin Saip Sürücüoğlu, Muhittin Tayfur, Polat Tuncer, Selahattin Dönmez, Türkan Kutluay Merdol Beslenme ve Diyetetiğin Sağlık Bilimleri ile ilişkisi ve sağlık üzerine etkileri iyi bilinmesine rağmen Sosyal Bilimler ve insan psikolojisi ile ilişkisi çok iyi bilinmemektedir. Bu düşünceden yola çıkarak, bu alandaki eksikliği gidermek ve Beslenme ve Diyetetik alanına yeni bir boyut kazandırmak amacıyla ortaya çıkmış
olan bu kitap, alanındaki ilk kitap olma özelliği taşımaktadır.
Beslenme ve diyetetiğin sağlık dışı disiplinler ile ilişkisini inceleyen bu ilk kitap, Toplum ve Kültür Sorunu Olarak Beslenme; Tarihsel Süreçler ve Beslenme; Diyetisyenlik ve Meslek Etiği; Beslenme ve Sağlık Politikaları; Beslenme, Sanat ve Diyetisyen; Sanatın McDonaldlaşması; Beslenmenin Sosyolojisi; Beslenme Psikiyatrisi; Örgütlerde İnsan Kaynakları Yönetimi ve Beslenme; Turizm ve Beslenme; Beslenme ve Medya olmak üzere toplam 11 bölümden oluşmuştur. Bölümlerde sunulan bilgiler okuyucuya önemli bilimsel katkılar sağlaması yanında, özellikle bazı bölümler sürükleyici bir roman tadında ve keyifle okunacak niteliktedir. Bu özelliği ile beslenmenin bir bilim ve sanat olduğunu da doğrulamaktadır.
“Beslenme ve Diyetetiğin Psikososyal Boyutu” isimli bu kitap; başta diyetisyenlere, Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğrencilerine, ayrıca Beslenme ve Diyetetiğin ilişkili olduğu Sosyal Bilimler alanı mensuplarına yol gösterici, disiplinleri kaynaştıran yeni çalışmalara ışık tutacak bir kaynak eser niteliğindedir.
Barbara A. Wilson, Jill Winegardner, Fiona Ashworth Bu kitapta, hem beyin hasarından kurtulan kişilerin hem de profesyonellerin gözünden hastalık ve iyileşme süreçlerinin öykülerini bulabilirsiniz. Kurtulanların hasardan önceki hayatları, rehabilitasyon yolculukları ve bu yolculukta karşılaştıkları ile bu alanda çalışan uzmanların pratiğe yönelik uygulamaları ve teorik tartışmalarını birleştiren kitap, sürecin etkileşime ne kadar dayalı olduğunu bir kez daha vurguluyor. Tüm bunların yanı sıra beyin hasarından kurtulanların anlamlı hedeflere ulaşmalarına yardımcı olmak için pratik yaklaşımlar sunarken; rehabilitasyonda çalışan herkesin, bütünsel beyin hasarı rehabilitasyonunda yer alan ilkeleri ve bu ilkelerin teori ve modellerle nasıl birleştiğini anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Kitap, beyin hasarı sonrası hayatta kalan insanlar için hayatı daha yönetilebilir kılmakla ilgili en son teoriler ve uygulamalar hakkındaki bilgileri genişletiyor. “Beyin Hasarı Sonrası Yaşam: Kurtulanların Öyküleri”; klinik psikologlar, nöropsikologlar, beyin hasarından kurtulanlar, akrabalar, arkadaşlar veya bakım verenler ve beyin hasarıyla ilgilenen herkes için güzel bir kaynak olacaktır.
Tracy Packiam Alloway Beyninizin becerisini sınayın ve birinci sınıf zihinsel çevikliğe ulaşın
Beyin vücudunuzun en önemli kasıdır ve düzenli egzersizle onun performansını artırabilir ve onu yaşla bağlantılı kötüleşmeye karşı güçlendirebilirsiniz. Bu rehber, gerek doğru yiyecekleri seçerek gerekse piyano çalarak beyninizi ve hafızanızı en iyi biçiminde tutmak için bilmeniz gereken her şeyi sunmaktadır. Bulmacalardan ve egzersizlerden en iyi günlük alışkanlıklara ve uzun vadeli zihinsel formda olma tekniklerine kadar bu kitap, zihinsel çevikliğinizi artırmanıza ve hafıza kaybını azaltmanıza olanak sağlamaktadır. Dolayısıyla, silkinip o örümcek ağlarından kurtulun ve vakit kaybetmeden beyninizi zinde ve sağlıklı hâle getirin!
 Devam etmek istediğiniz gibi başlayın! Beyin eğitiminin temelleriyle uğraşmaya başlayın ve sizin için nasıl işe yarayacağını keşfedin.
 Zihninizi jilet gibi keskin tutun! Hafızanızı geliştirin ve o sinir bozucu “dilimin ucunda” olgusundan kurtulun.
 Mutlu düşüncelere sahip olun! Zihninizi mutlu ve sağlıklı tutmak için uzman tavsiyelerine uyun.
 Yeni baştan başlayın! Yeni beyin dostu beslenme ve hayat tarzı seçeneklerine alışın.
 Oyunlar başlasın! Zekâ oyunları, egzersizleri ve bulmacalarının bir özetine müptela olun.
Kitabı açın ve
 Kurgunun arkasındaki gerçekleri,
 Çocuklar ve 50 yaşın üzerindekiler için zihinsel zindelik egzersizlerini,
 Alışveriş listenizi ezberlemenin, yüzlerin isimlerini ve yol tariflerini hatırlamanın yollarını,
 Başarınızı nasıl görselleştirebileceğinizi,
 Sosyalleşmenin neden önemli olduğunu,
 Stres ve kaygıyla baş etme tekniklerini,
 Beslenme ve “beyin besinleri” hakkındaki tavsiyeleri,
 Kelime bulma bulmacalarını, sudoku bulmacalarını ve daha fazlasını inceleyin.
Ali Çayköylü, Aslı Güller Çelik, Aslıhan Gürbüz, Ayşe Canatan, Ayten Er, Burcu Pınar Bulut, Burçin Çolak, Bülent Şam, Dursun Ayan, Ece Bekaroğlu, Emrah Emiral, Esra Zıvralı Yarar, F. Eray Dökü, Görkem Karakaş Uğurlu, Güven Mengü, Hatice Demirbaş, İ. Hamit Hancı, İlhan Tomanbay, Melek Pala Akdoğan, Metin Özarslan, Mustafa Yakar, Necati Sümer, Neslihan Gürbüz, Nesrin Karaca, Nurten Gökalp, Nurullah Ulutaş, Rüya Kılıç, Selçuk Kırlı, Selma Elyıldırım, Sertaç Ak, Sezer Oduncuoğlu, Songül Demir, Şenkal Kileci, Uğur Ersoy, Vesile Şentürk Cankorur, Yücel Dener, Zeynep Tezel Bir insanın ölümüyle kalmıyor intihar, bir halk sağlığı sorunu olarak da kabul ediliyor; çok boyutlu ve sadece intihar edenin yakınlarını değil toplumun ruh sağlığı başta olmak üzere pek çok şeyi etkiliyor. İntiharın farklı boyutları var, bir iki mesleğin işi değil; psikolog, psikiyatrist veya sosyologların ilgi alanını aşmış durumda. Adli tıp uzmanları, hukukçular, edebiyatçılar, tarihçiler ve farklı sosyal bilimcileri de ilgilendiriyor; onlar da bir dizi araştırma ile anlamaya, anlatmaya gayret ediyor.
Bu kitap aracılığı ile aslında önlenebilir bir olgu olan intiharı anlamak ve ona müdahale etmek isteyenlerin çalışmalarını bir araya getirmeye çalıştık. Sınırlı olsa da konuyu geniş bir yelpazede ortaya koymak için çok emek sarf edildi.
Kitapta; Tıp Bilimleri ve İntihar - Beşerî Bilimler ve İntihar - Hukuk ve İntihar - Tarih Aynasında İntihar - Dil, Edebiyat ve Sanatta İntihar - İntihar ve Gündelik Hayat - Sosyal Hizmetler ve İntihar - Türkiye’de İntihar olarak sekiz ana başlıkta toplanan çalışmalar bulunuyor. Bu çalışmalar toplumsal olarak tabu sayılan intihar literatürüne katkı sağlayabildiğince amacına ulaşmış sayılacak.
Remzi Kıncal, Çavuş Şahin, Erdoğan Köse, Rüştü Yeşil, Salih Zeki Genç, Arif Özerbaş, Hasan Hüseyin Özkan, Hüseyin Hüsnü Bahar, Ramazan Özbek Araştırmanın temel amacı; tanımlamak, açıklamak ve keşfetmektir. Günümüz toplumlarında bu konulardaki ihtiyaç giderek artmaktadır. Bilimsel araştırmaya daha çok kaynak ayıran toplumlar, daha fazla ön plandadır. Dolayısıyla, bilgi toplumunun insanını yetiştirecek olan öğretmen adaylarının da bilimsel araştırmaya ilişkin gerekli yeterliliklere sahip olmaları bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede hazırlanan kitap, hem sosyal bilimler hem de fen bilimleri alanlarında öğrenim gören öğrencilere, bilimsel araştırma yeterliliklerini kazandırmayı amaçlamaktadır.
Bu kapsamda, aşağıdaki konular ayrıntılı bir biçimde irdelenmektedir:
• Bilim ve araştırma kavramları
• Sosyal bilimlerde ve fen bilimlerinde araştırmanın temel özellikleri
• Nicel ve nitel araştırma yöntemleri
• Bilimsel araştırma basamakları
• Araştırma modelleri
• Veri toplama yolları
• Verilerin analizi
• Rapor yazma
• Araştırma sonuçlarının kullanımı
• İnternette bilimsel araştırma
Shamash Alidina Hayatınızdaki dengeyi yeniden kurmak için bilinçli farkındalığı kullanın…
Anksiyete, depresyon veya elden ayaktan düşüren bir ağrıdan mı muzdaripsiniz? Bu kitabı elinize almanın nedeni her neyse doğru yolda olduğunuzdan emin olabilirsiniz! Bu kitapta bilinçli farkındalığın gergin sinirlerinizi yatıştırmanıza, stres ve acıyı azaltmanıza, zihninizi dikkat çelici düşüncelerden arındırmanıza nasıl yardımcı olabileceğini ve yaşam denen bu gizeme dair algınızı nasıl yeniden canlandırabildiğini göreceksiniz.
• Bilinçli farkındalığın mucizelerini izleyin! Bilinçli farkındalığın anlamını kavrayın, bilinçli farkındalık meditasyonuna bir göz atın ve bilinçli farkındalığın beden ve zihni nasıl iyileştirebileceğini görün.
• Derin bir nefes alın! Anksiyete, depresyon, bağımlılık, stres, öfke ve yorgunlukla mücadele etmek için bilinçli farkındalık meditasyonunu kullanın.
• Daha mutlu hâlinize giden yol! Bilinçli farkındalığı olumlu duygular yaratmak üzere uygulamaya dair faydalı ipuçları sayesinde, mutluluğa giden kendinize ait yolu açın.
• Şükür tutumu geliştirin! Tutumların sonuçları nasıl etkilediğini keşfedin ve bilinçli farkındalığı hayatınıza dâhil etmek üzere kendinizi hazırlamak için problem çözmenin ötesine bakın.
• Bilinçli farkındalığa “ben”i katın! İş yerinde, hareket hâlinde veya gündelik stres kaynaklarıyla boğuşurken kendi bilinçli farkındalık rutininizi oluşturmanın pratik yollarını bulun.
Kitabı açın ve
• Bilinçli farkındalığın size gerçekten yardımcı olabileceği doğru ve denenmiş yolları,
• Engellerle baş etmek ve dikkat çelicilerden kurtulmak için tavsiyeleri,
• Fiziksel acıyla baş etmek için bilinçli farkındalığı kullanmanın yollarını,
• Bilinçli farkındalığın çocuklara nasıl öğretileceğini,
• Hoş olmayan duygulara yanıt vermenin yapıcı yollarını,
• Düşüncelerin gerçekler olmadığını hatırlamanın önemini,
• Bilinçli farkındalığın yaratıcılığı nasıl artırabileceğini inceleyin.
Abdullah Arı, Ali Saffet Gönül, Ali Uncu, Asim Orujov, Asude Durmaz, AyĢegül Şeyma Sarıtaş, AyĢın Kısabay Ak, Birce Lal Yalçın, ÇağdaĢ Eker, Demet Özbabalık Adapınar, Dilek Evyapan, Elvin Hasanlı, Emre Kumral, Fatma Ece Çetin, Fatma Özge Kayhan Koçak, Fidan Balayeva, Göktuğ Dinçer, Gülcan Neşem Baskan, Gülgün Uncu, Hande Çelikay Söyler, İrem Fatma Uludağ, Merve Toper, Merve yavuz, Mesut Dorukoğlu, Mine Topcuoğlu Karakoç, Özge İlhan, Özge Güngör, Psikolog Sevinç Özkan, Sibel Çavdar, Sumru Savaş, Şeyma Aykaç Biliş; düşünce, deneyim ve duyular yoluyla bilgi ve anlayış edinmenin zihinsel eylemi veya sürecidir. Dikkat, bellek, bilgi, karar verme, planlama, akıl yürütme, yargılama, algı-anlama, dil ve görsel-uzaysal fonksiyon gibi üst düzey entelektüel fonksiyon ve süreçlerin çeşitli yönlerini kapsar. Bilişsel süreçler, mevcut bilgiyi kullanır ve yeni bilgi üretir. "Bilişsel bozukluk", farklı biliş alanlarındaki bozulmayı tanımlamak için kullanılan kapsayıcı bir terimdir. Bilişsel eksikli,k herhangi bir hastalık veya durumla sınırlı değildir; kişinin altta yatan durumunun belirtilerinden biri olabilir. Aynı zamanda "bilişsel kayıp" ile birbirinin yerine de kullanılabilir. Kısa süreli bir durum olabileceği gibi ilerleyici ve kalıcı bir durum da olabilir. Öte yandan bilişsel bozukluklar, DSM-5'te nörobilişsel bozukluklar olarak da işlenmektedir. Bilişsel bozukluklar, bireyin bilişsel işlevlerini, sağaltım olmadığında toplumda normal işleyişin olanaksız olacağı noktaya kadar önemli ölçüde bozan herhangi bir bozukluk olarak tanımlanır. Alzheimer hastalığı (AH), bilişsel bozuklukla ilişkili en iyi bilinen durumlardan biridir.
İnsanın zihinsel ve bilişsel işlevlerini ele almak ve derinliklerine inmek, ciddi yöntemler ve araştırma stratejileri kurmayı gerektirmektedir. Bu kitapta, insan beyninin önemli işlevlerini ele alan konulara değinilmiş; özellikle günlük yaşamda ve hayatta kullandığımız bu işlevlerin nasıl bozulduklarına değinilmeye çalışılmıştır. Nöroloji, psikiyatri ve psikolojiye ilgi duyan, bilişsel bozuklukları daha iyi anlamak isteyenlere yararlı olması dileğimizdir.