İşletme ve İktisadi Bilimler \ 2-36
Z. Özlem Parlak Biçer İş sağlığı ve güvenliği, kendi içerisinde dinamikleri farklılaşan ve her alanda olması gereken bir dünyadır. Bu kitap ile iş sağlığı ve güvenliği alanında yıllarını geçirmiş, farklı bilgi ve deneyimlere sahip profesyoneller, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili önemli konuları, kavramsal bilgiyi ve alana yönelik çalışmaları, konu ile ilgili kişi ve kurumlar ile paylaşmayı amaçlamışlardır.
Kitapta; iş sağlığı ve güvenliğine yönelik verilen eğitimler sırasında öğretilmesi gerekli olanlar, yasal mevzuat, mevzuatlardaki değişiklikler ve iş güvenliğinin gerektiği farklı alanlara yönelik spesifik bilgilerin yanı sıra iş güvenliği eğitimi konusunda da bilgiler yer almaktadır. Konular ele alınırken tablolar, grafikler ve görseller eşliğinde ayrıntılı anlatımlar gerçekleştirilmiştir. Bir kişi iş sağlığı ve güvenliği konusunda ne kadar çok şey bilirse bilsin, ne kadar deneyimli olursa olsun her zaman güvenilir kaynağa ihtiyacı vardır. Alanında uzmanlarca hazırlanan bu kitap ile iş güvenliğine temel kaynak olmak hedeflenmiştir.
Bilgi, deneyim ve alana yönelik çalışmalar ile iş sağlığı ve güvenliğinde kaynak olacak kitap, iş güvenliği tarihçesi, uygulama esasları, meslek hastalıkları, makine, tekstil ve yapı sektörüne yönelik konuları, teknolojinin iş güvenliği ile olan faydalı birleşimlerini, iş güvenliğinin farklı düzeylerde eğitimi gibi geniş perspektifli bir anlatıma sahiptir.
Kitap editörü Z. Özlem Parlak Biçer, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yer alan ve alacak olanların işlerini gerekli düzeyde yapabilmeleri için kitapta verilen bilgilerin gerekliliğini “Bilgi ve deneyim iş güvenliğinde önemli unsurlardır. Kitap bölümleri, bilgi ve deneyimleri ile alanlarında uzman kişilerce hazırlanmıştır. İş güvenliği eğitimlerinde öğretilen bilgileri destekleyen ve sahada da bu öğretilenlerin bilinçli olarak kullanılması olmaz ise konu üzerinde yapılanlar yerini bulamaz. Bilgilerin sürdürülebilirliğini sağlamak ve tecrübeyi yaygın kılmak önemlidir. Bu kitap, eğitim sürecinde ele alınan konulara katkı sağlamak ve eğitim sonrasında eğitimlerde edinilenleri hatırlatmak, etkin teknoloji kullanımı ile iş güvenliğine yardımcı olmak, özellikli alan çalışmalarına dikkat çekmek ve yasal mevzuattaki düzenlemeleri görünür kılmak üzere ele alınmıştır.” olarak ifade etmektedir.
Abdullah Orhan, Adem Bağış Alçiçek, Agil Mammadov, Ahmet Keser, Ahmet Sapmaz, Ainur Nogayeva, Akın Kiren, Akın Sağıroğlu, Ali Serdar Erdurmaz, Anıl Çağlar Erkan, Arif Bağbaşlıoğlu, Aslı Okay Toprak, Aybike Açıkel, Aylin Çelik Turan, Aylin Erdoğdu, Ayşe Gülce Uygun, Azime Telli, Belma Engin Güder, Betül Buzbay, Burak Şakir Şeker, Canan Orhan Gönül, Ceyda Tuna Bozdoğan, Cüneyt Akalın, Deniz Mehmet Irak, Deniz Vural, Dinçer Bayer, Doğan Şafak Polat, Doğuş Sönmez, E. Caner Bener, Eda Güney, Emete Gözügüzelli, Emin Abbasov, Emin Erol, Emine Kılıçaslan, Emre Ozan, Erdoğan Mert, Faik Canbolat, Fatma Aslı Kelkitli, Furkan Yıldız, Gamze Tanil, Gaukhar Jumadilova, Gökçe Hubar, Gökhan Ak, Göksu Uzunyayla, Güney Ferhat Batı, Güngör Şahin, Hakan Çetinoğlu, Hasan Oktay, Hasret Çomak, Haşim Türker, Hatice Nur Germir, Haydar Çakmak, Hekma Wali, Hüseyin Çelik, İ. Melih Baş, İbrahim Akın, İbrahim Hasanoğlu, İlhan Aras, Keisuke Wakizaka, Kübra Deren Ekici, Levent Uzunçıbuk, M. Cem Oğultürk, Mahir Terzi, Mehmet Şahin, Melih Ersal, Melih Görgün, Merve Taşyaran, Mesut Şöhret, Metin Aksoy, Murat Koray, Mustafa Oktay Alnıak, Muzaffer Akdoğan, N. Verda Ecim, Nejat Doğan, Nurgül Yıldırım, Nuri Gökhan Toprak, Oktay Bingöl, Ömer Gök, Öykü Oğulbalı, Özkan Gönül, Özkan Gönül, Saltuk Duran, Saniya Nurdavletova, Serhan Karaloğlu, Serpil Bardakçı Tosun, Sevilay Keleş, Sezai Özçelik, Sina Kısacık, Soyalp Tamçelik, Tarık Demir, Ufuk Cerrah, Uğur Gül, Uğur Özgöker, Ulvi Keser, Ulvi Keser, Ülkü Öztürk, Volkan Tatar, Yaşar Onay, Zeynep Erhan, Zuhal Mert Uzuner Küresel ve bölgesel aktörler, günümüzde ekonomik, politik, kültürel ile güvenlik açılım ve yönelimlerini büyük ölçüde deniz ulaştırma hatları aracılığıyla gerçekleştirmektedirler. Bu açıdan denizler ve deniz yolları, jeopolitik rekabetin önemli bir unsuru haline gelmiştir.
Akdeniz, jeopolitik ve jeostratejik önemi gittikçe artan bir denizdir. Uluslararası ticaretin en önemli kavşaklarından birisidir. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarını kendi çevresinde birbirine bağlayan Akdeniz; bir yandan Süveyş Kanalı üzerinden Hint Okyanusu ve Uzak Doğu ülkelerine, diğer yandan ise Cebelitarık Boğazı üzerinden Atlantik ve Kuzey ile Güney Amerika ülkelerine uzanan deniz ulaştırma hatlarının odak noktasıdır.
Akdeniz'in enerji açısından konumu, dünya ölçeğinde Akdeniz üzerindeki güç yarışını ve jeoekonomik rekabeti gittikçe artırmaktadır.
Akdeniz; Avrupa-Atlantik güvenliğine yeni bir boyut ve yeni bir yönelim kazandırmakta, jeopolitik konumu gereği Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Uzak Doğu ülkelerinin güvenlik dinamiklerini doğrudan etkilemektedir.
Ülkemizde Akdeniz ile ilgili çok boyutlu ve zengin içerikli bir araştırma eserinin hazırlanması ve bilimin hizmetine sunulması gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Akdeniz Jeopolitiği isimli eser; Akdeniz ile ilgili güncel konulara açıklık getirmek, geleceğe ilişkin yeni yönelim ve yaklaşımları belirlemek, bilim alanına derinlik ve zenginlik kazandırmak düşüncesinden hareketle hazırlanmıştır.
Abdülkadir Akturan, Aden M. Douksıeh, Altuğ Yenginar, Arif Onur Öztürk, Arife Tuğsan İşiaçık Çolak, Ayşe Taş, Bayram Deniz, Burak Şengün, Durmuş Ali Deveci, Ebru Nur Güngör, Elif Bal Beşikçi, Elif Koç, Erdeniz Erol, Ferhat Sayım, İbrahim Feyzioğlu, İsmet Tıkız, Kaan Koyuncu, M. Taner Albayrak, Murat Korçak, Murat Yorulmaz, Müge Büber, Nazel Turgay, Nazlı Nur Çetin, Okan Büyükacar, Ozan Hikmet Arıcan, Pınar Özdemir, Saip Onurhan Kadıoğlu, Seda Yüksel, Tarık Efe Kendir, Tayfun Acarer, Tuba Keçeci, Tuğçe Merve İnak Özberk, Yusuf Baykan Akıllı ve yeşil denizcilik çalışmaları; çevresel, ekonomik, operasyonel ve toplumsal düzeyde önemli faydalar sağlar. Bu çalışmalar, denizcilik sektörünün sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasına ve daha verimli, emniyetli ve çevre dostu operasyonların gerçekleştirilmesine yardımcı olur. Bu kapsamda yazılan Akıllı ve Yeşil Denizcilik kitabı; deniz taşımacılığında teknolojik gelişmeler, otonom-akıllı gemiler, gemilerde ve limanlarda kullanılan dijital teknolojiler, deniz ulaştırmasında yeni nesil gemiler, sürdürülebilir denizcilik, limanlarda ve marinalarda dijitalleşme, gemilerde enerji verimliliği, gemi kaynaklı zararlı emisyonlar, alternatif deniz yakıtları, yeşil denizcilik ve uygulamaları, yeşil koridor, yeşil lojistik, yeşil limanlar, yeşil liman projeleri ve yeşil marinalar ile ilgili özgün bölümlerden oluşmaktadır. Akıllı ve Yeşil Denizcilik kitabı, denizcilik sektöründe sürdürülebilirlik ve verimlilik hedeflerine ulaşmak için kapsamlı bir rehber olacak ve denizcilik sektörü profesyonellerine, denizcilik alanı öğrencilerine ve akademisyenlerine değerli bir kaynak olarak hizmet edecek, denizcilik operasyonlarının daha akıllı ve yeşil hale getirilmesine katkıda bulunacaktır.
Ufkunuz açık, pruvanız neta, güneşiniz bol olsun…
McGraw-Hill Psikoloji alanında en güncel bilimsel bilgileri okuyucuya sunmayı hedefleyen bu kitap, her biri kendi alanında ve çeviri konusunda uzman olan psikologlar tarafından Türkçeye kazandırılmıştır.
Aklımın Aklı: PSİKOLOJİ kitabı; psikoloji biliminin temel konularını yalın, açık, net ve kolay anlaşılır şekilde okuyucuya aktarmasının yanı sıra renkli içeriği ile de son derece ilgi çekicidir. Okuyucu, kitabı ilk incelediği andan itibaren kitabın gerçek dünyadan örneklerle zenginleştirildiğini ve baştan sona etkileşimsel ve dinamik öğrenme yöntemlerinin etkin şekilde kullanıldığını fark edecektir. Kitapta içerik ve biçim dengesinin korunmasına özel bir duyarlılık gösterilmiştir.
Öğrenme alışkanlıklarının günümüzde değişmiş olması nedeniyle Aklımın Aklı: PSİKOLOJİ kitabında, "Ne?", "Neden?" "Nasıl?" ve "Ne zaman?" sorularına etkileyici şekilde yanıt verme hedeflenmiştir. Aynı zamanda, merakı, düşünmeyi ve yaratıcılığı destekleyen yeni öğretim yöntemlerinin kullanılmış olması özellikle öğrenciler için yararlı olacaktır. Öğrencilerin derse hazırlanma, derse katılma ve ders sonrası gözden geçirme etkinliklerinde kendi akıllarına bu kitabı eşlikçi kılmaları kitabın yapısı gereği kaçınılmaz görünmektedir.
Okuyucunun merak düzeyini yüksek tutmasının ötesinde onun kendi iç dünyasında ve sosyal çevresinde olup bitenleri anlamlandırmasını hedefleyen Aklımın Aklı: PSİKOLOJİ kitabının, satışa çıktığı tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de psikoloji alanının en temel kaynaklarından biri olacağına inanıyorum.
Doç. Dr. Mithat Durak
Batuhan Buğra Akartepe İnsanoğlu girişmiş olduğu ticari ilişkilerde salın aldığı ürünlerin bedelini peşin olarak ödeyebildiği gibi borçlanma yoluyla vadeli olarak da ödeyebilmekledir. Günümüzde ticari ilişkilerin çoğunluğunun borçlanma yöntemiyle yapılması ve söz konusu borçların vadesinin uzun olması, alacaklı konumundaki kişi ya da kuramların nakit sorunu yaşamasına sebep olmaktadır. Alacaklı olan taraf, nakit ihtiyacını gidermek ve borçluların ödeme güçlüğü yaşaması sebebiyle maruz kaldığı zararı en iyi şekilde bertaraf etmek için borçludan tahsil edilmesini beklememizin söz konusu alacakları satmaktadır. Kitap, güncel ve toplumun büyük kesimini ilgilendiren bir mesele olması sebebiyle yaygın hâle gelmiş bu uygulamayı İslam hukuku açısından değerlendirmektedir. Ticari boyatır peşin ödemelere dayalı olmadan çıkıp büyük oranda borçlanma sureliyle yürütülmesinin sonucu olarak ekonomilerdeki borç miktarları artış göstermiştir. Ekonomik krizlerin ve diğer faktörlerin etkisiyle borçların geri ödenmesi konusunda sıkıntılar yaşanmış ve alacaklı tarafın zararı gündeme gelmiştir. Söz konusu bu zararı ortadan kaldırmak için çeşitli yöntemlere başvurulmuştur. Bu bağlamda faaliyet gösteren kuramlardan biri de alacağın temliki uygulamalarıyla ön plana
çıkan varlık yönetim şirketleridir. Varlık yönelim şirketlerinin icra ettiği alacağın temliki uygulamalarını konu edinen bu kitabın amacı, alacağın temliki konusundan ortaya konulan İslam hukuku ilkelerinin ve hükümlerin tespit edilmesi, uygulama alanında varlık yönelim şirketi faaliyetlerinin analiz edilmesi ve nihayet mevcut uygulamanın İslam hukuku ilkelerine göre değerlendirilmesidir.
Kitapta; Hanefî mezhebinin görüşleri esas atamakla birlikte alacak satımı işlemleriyle ilgili ortaya konulan görüşlerin sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için Şafiî, Hanteli, Mâliki ve Zâhirî mezheplerine ait kaynaklar da incelenmiştir.
Selami Eryılmaz İnternet ve bilgisayar teknolojilerinin yenilik ve değişim süreci insan hayatı üzerinde de etkili olmakta; sosyalleşme, öğrenme, iletişim ve eğlenme biçimimizi değiştirmektedir. Bunun yanı sıra, teknolojinin hayatımıza girdiği hız ile teknoloji üretme ve kullanma konusunda da aynı oranda bu değişimi yakalama süreci içerisinde olunması gerekmektedir. Algoritma ve Bilgisayar Bilimi dersi, problem çözme becerisi kazanma ve programlamayı öğrenme açısından öğrencilere yarar sağlamaktadır. Bilgisayardaki yazılımları kullanmanın ve bu yazılımların nasıl çalıştığını anlamanın öğrenme sürecine katkısı açısından farklı yararları bulunmaktadır. Problem çözme becerisi kazanma, program yazma süreci, düşünme ve iş birliği becerileri açısından öğrencilere bilişsel ve duyuşsal katkılar sunmaktadır. Problem çözme becerisini ve programlamayı öğrenmek; akıl yürütme, karar verme, eleştirel düşünme ve sorgulama gibi becerileri geliştirmektedir.
“Algoritma Tasarımı ve Geliştirme” adlı eser; programlama eğitiminde algoritmanın problem çözme ve programlamadaki önemi, algoritma tasarlama teknikleri, akış diyagramları ve çalışma yöntemleri, algoritma ve akış şemalarının görselleştirilmesi, giriş/çıkış kavramları, temel veri tipleri, sabit ve değişkenler, operatörler ve işlem öncelikleri, karar yapıları, döngüler, fonksiyon kullanımı, problem çözümünde farklı algoritmaların uygulanabilirliği, arama ve sıralama algoritmaları, problem çözme ve algoritma tasarlamaya yönelik örnek uygulamalar ile temel becerileri kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır. Çok boyutlu ve zengin içeriği ile bu kitap, programlamaya yeni başlayanlar için temel referans kaynaklarından biri olmaya adaydır.
Robert Sedgewick, Kevin Wayne “Bilgisayar biliminin bilgisayarlarla bağlantısı, astronominin teleskoplarla bağlantısından fazla değildir.” E. W. Dijkstra
Bilgisayar bilimlerinin özünü oluşturan algoritma analizi, insanlığın tarih boyunca geliştirdiği, bilgisayar donanımından, programlama dillerinden veya yazılım projelerinden bağımsız, bir işin farklı şekillerde nasıl yapılacağını anlatan, bilgi birikimini oluşturmaktadır. Herhangi bir dilde veya ortamda, herhangi bir amaçla program yazmak isteyen birinin, yazdığı programı daha iyi nasıl yazabileceğini veya yazılabilecek en iyi algoritmayı geliştirdiğini anlaması ancak algoritmayı doğru şekilde analiz etmesi ile mümkün olur. Bu kitap, algoritma analizi kavramlarına giriş yapmanın yanında, programlama ile uğraşan herhangi birinin ihtiyaç duyabileceği çok klasik problemler için de çözüm yollarını sunmakta ve hatta bu çözümlerin Java gibi güncel bir dil üzerinden kodlaması ile ilgili örnekler de vermektedir.
Bilgisayar bilimlerinin ve programlamanın en gizemli ve ilgi çekici konusu olan algoritmalara bu kitapla giriş yapan biri için programlama artık çok farklı bir olguya dönüşecektir.
Ayşe Çiçek Türkiye’den Almanya’ya iş gücü göçünün üzerinden altmış bir yıl geçmiş fakat birinci kuşak göçmenlerin göç deneyimi kuşaklar boyu etkisini sürdürmüştür. Konuyla ilgili literatürde, genellikle Almanya’da doğup büyüyen kuşaklar, önceki kuşaklar gibi “uyum kabiliyeti olmayan” bireyler olarak sınıflandırılmıştır. Üçüncü kuşağın gündelik yaşam deneyimleri de ekseriyetle entegrasyon politikaları perspektifinden anlaşılmaya çalışılmıştır. Entegrasyon politikaları devletin hâkim söylemini oluştururken göç kökenli bireylerin sosyal politikalar, hâkim kültür ve yasalar karşısında geliştirdikleri yanıtlar, gündelik yaşamda tanık oldukları iktidar ilişkileri, resmî tarihin ihmal ettiği konular arasında yer almaktadır. Bu eser, diğerlerinden farklı olarak Almanya’da yaşayan üçüncü kuşak Türkiye kökenli bireylerin gündelik yaşamda ulusal kimlik, sosyal, kültürel ve iktisadi politikalar karşısında sergiledikleri adaptasyon ve örtülü direnişlerini; bunların hangi alanlarda ve hangi şekillerde ortaya çıktığını araştırmaktadır. Eserde, iktidar ilişkilerinin toplumsal ilişkilerin bütününe yayıldığı fikrine dayanarak Türkiye kökenli bireylerin gündelik yaşam içinde Alman toplumuna ve kültürüne (okulda, iş yerinde, kamu kurumları başta olmak üzere diğer kamusal alanlarda ve hatta özel alanda) kendi kimlikleriyle adapte olma sürecindeki eylem repertuvarları ortaya konulmuş; bu eylemlerin sosyal politikalara ne tür yanıtlar içerdiği analiz edilmiştir.


Serkan Deniz, Selva Staub, Mesut Çimen Altı sigma yaklaşımının 1980’li yıllara dayanan yakın bir geçmişi olmasına rağmen bugün farklı sektörlerde faaliyet gösteren büyük şirketlerce yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir. Yaklaşımın sağlık sektörüne girişi yavaş ve geç olmuştur; ancak dünya örnekleri incelendiğinde sağlık kuruluşlarının yaklaşım ile önemli kazanımlar elde ettiği görülmektedir. Sağlık harcamalarında ve maliyetlerde yaşanan artış, sağlık sektörü için önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu durum, sunulan hizmetlerin verimli hâle getirilmesi, kaynakların doğru kullanılması, değişkenliğin ve israfın önlenmesi gibi çalışmaları önemli hâle getirmiştir. Bu noktada sektörün başvurabileceği önemli araçlardan biri de altı sigma yaklaşımıdır.
Bu kitap, sağlık hizmetlerinde altı sigma örneklerine yer veren ülkemizdeki ilk kaynaklardan biri olma niteliğindedir. Kitapta; altı sigma yaklaşımı ile ilgili genel bilgilere, yararlarına, uygulanmasındaki kritik başarı faktörlerine, uygulanma aşamalarına, kullandığı araç ve tekniklere ve yaklaşım ile sağlık sektöründe sağlanan başarı örneklerine yer verilmiştir. Kitap; öğrencilere, araştırmacılara, akademisyenlere, uygulayıcılara, yöneticilere, girişimcilere, sağlık ve kalite konusuna ilgi duyanlara yararlı olacaktır.
Fatma Serab Onursal “Kesme Kaybı ve Stok Maliyetlerinin Optimizasyonuna Yönelik Bir Model Önerisi” isimli doktora tezi esas alınarak hazırlanan bu kitapta; ambalaj ve fonksiyonları ile ilgili temel bilgilere yer verilmekte, sektöre ilişkin özet bilgiler sunulmakta ve sektördeki hammadde firelerinin temel sebepleri özetlenerek problemler, endüstri mühendisliği bakış açısıyla tanımlanmaktadır. Kitap, kombinatoryal problemlerde en iyi çözümleri üreten sezgisel teknikler anlatılmakta ve onlardan biri olan parçacık sürü optimizasyonu algoritmasının genel yapısı, mantığı açıklanmaktadır.
Kitap, fireleri minimize etmek üzere Parçacık Sürü Optimizasyonu Algoritması kullanarak, bir işletmenin elinde bulundurması gereken hammadde stoklarının çeşit ve ölçülerini belirleyerek maliyetleri düşürmeye yönelik bir model önermektedir.
Kitapta yer alan bilgiler ve önerilen modelin; sektörde yer alan şirketlerin yanı sıra sektörün etkinlik ve verimliliğini artırma konusunda çalışan araştırmacılar, öğrenciler ve uygulamada çalışanlar için de yararlı olacağı düşünülmektedir.
Osman Okka Türkiye’de sözel finansal yönetim konusunda yayınlar olmasına karşılık sayısal finansal yönetim konusunda büyük bir eksiklik yaşanmaktadır. Bu eksikliği bir ölçüde gidermek için hazırlanan bu çalışma 1.300’den fazla çözümlü problemi içermekte ve finansın firmada canlı olarak yaşanmasını sağlamaya çalışmaktadır. Günümüzde üniversitelerimizdeki finansal yönetim eğitiminin, işin gereği, sözel değil sayısal olması gerekir. Pedagojik açıdan firma faaliyetleri içerisine giremeyen, finansal olayları analiz edip değerlendiremeyen, finansal politikaların belirlenmesinde etkin olamayan bir finans eğitiminin yeterli olmadığı da açıktır. Bu kitabın amacı; öğrenciye ve okuyucuya basite indirgenmiş finansal problemlerin nasıl çözüleceğini göstermek ve ilgili konuda yeterli finans bilgisini vermektir. Kitaptaki teorik bilgilerin temel seviyede olması amaçlanmışken, oldukça ileri seviyede olması düşünülmüş ve kitapta teorik bilgi yoğunlaştırılmıştır. Kitabın ikinci amacı Finansal Yönetim Örnek Olayları kitabına bir hazırlık yapmaktır. Kitabın sonunda problemlere ağırlık verilmiş ve sorular çözüldükten sonra öğrencinin kendisini test etmesi için farklı yönlendirme soruları da sorulmuştur.
Rauf Arıkan Anketler, sosyal konularda bilgi toplamak için yapılır. Konu ne olursa olsun bilginin kaynağı ve anketin muhatabı bireylerdir. Bilgi toplamanın anketler dışında da başka yolları mevcuttur: Deney, gözlem, kütüphane çalışması, örnek olay incelemesi vb. Ancak kısa zamanda güncel, az masraflı ve amaca uygun veriler toplayabilmek için çoğu zaman anket yöntemine başvurmaktan başka çare olmayabilir. Geleneksel anketlerde çok sayıda denek adı verilen bireyle görüşülür ve sınırlı sayıda soru sorulur. Derinlemesine anketlerde denek az sayıda olur fakat daha çok zaman alan ayrıntılı sorular sorulur ve görüşler alınır. Sorulan sorular bazen tamamen test şeklinde olur. Bazen de hem test hem de yorum soruları bir arada sorulur.
Anket yoluyla elde edilen bilgiler, fen bilimlerindeki ölçmeler gibi doğru olmaz, az veya çok hata içerir. Çünkü, algıları, tutumları, davranışları veya becerileri tam olarak ölçecek araçlarımız yoktur. Sayılan bu hususlar, bireylere, zamana ve mekâna göre değişkendir. Öğrencinin başarı ve yeteneğini, fertlerin beğeni ve tepkilerini, beklentilerini, toplumun hoşgörü düzeyini veya nefretini, insan haklarının düzeyini, adil rekabeti, piyasanın şeffaflığını, fakirliğin derecesini, hastadaki ağrının şiddetini, depremin derecesini ölçmek terazide domates tartmak gibi değildir.
Anket yoluyla hatası az olan veriler elde etmek için geçerli ve güvenilir bilgiler toplamak gerekir. Bunun için de iyi ölçme araçları geliştirmek ve çok sayıda denekle anket yapmak ve en yüz yüze görüşme, posta yoluyla bilgi isteme, telefonla bilgi alma, internet ortamından yararlanma gibi anket tekniklerinden birini seçmek gerekir. Bulguları genelleyebilmek için de işe olasılık (probabilite) dâhil edilmelidir. Yani, denekleri olasılıklı olarak örnekleme yoluyla seçmelidir. Araştırılan topluluğa tam sayım yapılabilecekse, örneklemeye gerek kalmaz.
Günümüzde kamu kurumları, üniversiteler, firmalar, bankalar, siyasi partiler, elçilikler, dernekler, ulusal ve uluslararası araştırma şirketleri çeşitli amaçlarla tekrar tekrar anket yapmaktadırlar. Hatası en az ve başarılı bir anket gerçekleştirebilmenin belki de ilk şartı, en uygun anket formu düzenleyebilmektir: Anket formunun tasarımı, soru sayısı, soru sırası ve soru tipi uygun anket formunun temel göstergeleridir. Bu kitapçığın amacı da bu göstergeleri inşa etmektir. Toplanan verileri, tablolar, grafikler, betimsel veya nedensel istatistiklerle analiz ederek anket çalışmamızı başarılı bir rapora, makaleye veya teze dönüştürerek amacımıza ulaşmış oluruz.
Ahmet Selim Süzer Havacılığın uluslararası doğası gereği dünya genelinde ortak kuralların uygulanması gereklidir. Bu amaçla 1948 yılında kurulan Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO), uluslararası asgari standartları belirlemek için çalışmalar yürütmektedir. 7 Aralık 1944'te imzalanan Chicago Konvansiyonu, dünya çapında sivil havacılığın yasal temelini oluşturur.
Havacılık endüstrisinde hava trafiği, kritik bir rol oynamaktadır. Hava trafiği, havacılık sektörünün omurgasını oluşturur. Hava trafik yönetimi (ATM), uçakların güvenli kalkışını, inişini ve akışını sağlamak için hayati öneme sahiptir. Organize hava trafiği, hava sahasının verimli kullanılmasını sağlar. Özellikle trafiğin yoğun olduğu hava sahasında uçakların güvenli ve düzenli hareketi, hava sahasının verimli kullanımı açısından çok önemlidir. Bu durum, hem askerî hem de sivil havacılığın uyumlu çalışmasını teşvik eder ve havalimanlarının kapasitesinin etkin bir şekilde yönetilmesini sağlar. Düzenli ve iyi yönetilen hava trafiği, yolcu memnuniyetini artırır.
Bu nedenle hava trafik akışları havacılık sektörünün emniyeti, verimliliği, ekonomik katkısı ve çevresel sürdürülebilirliği açısından önemlidir. Hava trafik akışlarının etkili yönetimi, tüm paydaşlara büyük faydalar sağlar. Bu kitabın amacı, hava trafik akışının ne kadar önemli olduğunu göstermek ve bu konudaki bilgi ve tecrübelerimi okuyucuyla paylaşmaktır.
Büyük önder Atatürk'ün dediği gibi “İstikbal göklerdedir”.
Ahmet Selim Süzer Genel olarak havalimanlarının neden önemli olduğuna dair bazı ana nedenleri sıralayabiliriz. Havaalanları, hava taşımacılığının ana merkezleridir. Hava yolculuğu, uzak mesafeleri kısa sürede aşmak ve dünya genelinde bağlantı sağlamak için önemli bir ulaşım yoludur.
Havaalanları, ülkenin ekonomisine önemli katkılarda bulunur. Hava yolu şirketleri, havalimanlarında ticaret, turizm, lojistik ve diğer sektörler üzerinden önemli bir ekonomik etkiye sahiptir. Bu nedenle havalimanları toplum için uluslararası bağlantıyı, ekonomik kalkınmayı ve ulaşımı destekleyen önemli varlıklar hâline gelmektedir. Rötar, havacılıkta uçağın planlanandan daha geç kalktığı veya varış noktasına geç vardığı bir durumu ifade eder. Havayolları için rötarların birçok önemli zorluğu ve sonuçları vardır. Rötarlar, müşteri memnuniyetini azaltabilir ve şirketin itibarını olumsuz etkileyebilir. Aynı zamanda havayolu için daha yüksek işletme maliyetlerine neden olacaktır. Bu nedenle havayolları rötarları azaltmak ve müşterilere güvenilir hizmet sunmak için çeşitli stratejiler geliştirmektedir. Bu kitabın amacı, havaalanı kaynaklı rötarlarının havayolu maliyetlerinin önemli bir nedeni olduğunu göstermek ve bu konudaki bilgi ve deneyimimi okuyucuyla paylaşmaktır.
Büyük Önder Atatürk'ün dediği gibi " İstikbal göklerdedir."
Christopher W. Moore Güncelleştirilmiş, Arabuluculuk Yazın Klasiği
Neredeyse 30 yıldan bu yana anlaşmazlık çözümü uygulayıcıları, üniversite öğretim elemanları ve öğrenciler alandaki en kapsamlı rehber olarak Arabuluculuk Süreci'ne başvurmaktadır. Arabuluculuk üzerine yazılmış en kapsamlı kitap olarak bu metin, anlaşmazlık çözümünün herhangi bir alanında—aile, toplum, istihdam, iş dünyası, çevre, kamu politikaları, çok-kültürlü veya uluslararası—çalışan yeni ve deneyimli anlaşmazlık çözüm uygulayıcıları için biçilmiş kaftandır. Bu kitap, uzmanlar için bir rehberdir ve dördüncü basım, alandaki gelişmelere ayak uyduracak şekilde genişletilmiş ve yenilenmiştir. Bu basım, arabuluculukta mükemmelliği sağlayacak ve anlaşmazlık yaşayanların kalıcı anlaşmalara varmalarına ve ilişkilerini sürdürmelerine yardımcı olacak yeni kaynaklar içermektedir.
• Arabuluculuk hizmeti sunma konusunda daha fazla bilgi ve en güncel yaklaşımlar
• Hem yaygın hem de özgün sorunlar için doğru stratejiyi seçme konusunda kapsamlı rehberlik
• Her türlü anlaşmazlıkla ilgili güncellenmiş yeni vakalar
• Gelişmekte olan kültürler arası ve uluslararası arabuluculuk alanı ve uygulamaları hakkında daha fazla bilgi
Rauf Arıkan Araştırma soru sormakla başlar. Bilgiye erişmek ve bilginin doğru kullanımı araştırmacının temel uğraşlarından biridir. Araştırma yapma ve sonuçlarını doğru yorumlamanın önemi günümüzde daha da artmıştır. Sekiz milyona yakın öğrencisi bulunan üniversitelerimizin başlıca görevi, araştırma yapmak ve bilimsel yöntemi yaygınlaştırmaktır. Deney, gözlem, anket ve kütüphane çalışması, bilimsel araştırma yöntemlerinin en yaygın olanlarıdır. Üniversitelerin yanında bankalar, siyasi partiler, firmalar, elçilikler, yerli ve yabancı kuruluşlarla pazarlama uzmanları her alanda araştırma faaliyetinde bulunmaktadır.
Fen ve teknoloji alanında yapılan araştırmalar kadar, insanlar, toplumlar ve örgütlerle ilgili araştırmalar da yaygınlaşmaktadır. Günümüzün öne çıkan konularından araştırma geliştirme faaliyetleri ve inovasyon olgusunun temelinde de araştırmacılık kapasitesi yer almaktadır. Sayıları 200'ü aşan Üniversitelerimizde her yıl 75 bin kadar master ve doktora tezi tamamlanmaktadır.
Bilgi çağında yaşıyoruz. Bilginin üretimi, yayılması ve kullanımı hız ve yaygınlık kazandığı için çağımıza bilgi çağı diyoruz. Diğer yandan, bilgi çağının bir sonucu da bilgi kirliliğinin ortaya çıkmış olmasıdır. Bilgi bombardımanı altında doğru ile yanlış bilgiyi, iyi niyetli ile sömürme niyetli bilgiyi birbirinden ayırt etmek zorlaşmıştır. Bu zorlukların çaresi bilimsel araştırmacılık eğitimini yaygınlaştırmaktır.
Elinizdeki bu kitap, öğrenen ve inceleme yapan tüm öğrencilere, gerçek ve güvenilir bilgi peşinde olan araştırmacılara, özellikle de akademik tez hazırlayan adaylara yöneliktir. Araştırma yöntemlerini tanıtan, veri kaynaklarını, veri toplamayı, anket yapmayı, örnekleme tekniklerini açıklayan; veri analizinin tablolar, grafikler ve istatistiksel araçlarla nasıl yapıldığını uygulamalı olarak gösteren; bir araştırma raporunun nasıl yazılması gerektiğini ve buna ilişkin bilimsel ve etik kuralların neler olduğunu anlatan bir eserdir.
Hüseyin Mert, Bülent Deniz Karahan, Ferhat Atın Değişim, yaşadığımız dünyanın önemli bir markası olmuştur. Değişim yönünde yaşanan gelişmeler, insanlar ve işletmeler için önemli olanaklar, fırsatlar yarattığı gibi bazı sorunları da beraberinde getirmiştir.
Bilimsel ve teknolojik alanda baş döndürücü hızla yaşanılan gelişmeler, işletmeler için temel sorun olarak rekabet sorununu öne çıkartmıştır. Rekabet koşullarında işletmeler, Ar-Ge faaliyetlerinin önemini anlamışlardır. Ar-Ge faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan verimlilik artışları ve maliyetlerdeki düşmeler, bir işletmenin ve toplumun ekonomik ve sosyal birçok amacının gerçekleşmesinde önemli bir unsur olmuştur. Bu çabalarda etkin, üretken ve yaratıcı bir biçimde faydalanan işletmeler ve ülkeler, rekabet koşullarında önemli bir güç elde etmişlerdir.
Ülkelerin büyüme ve kalkınma politikalarında, bilimsel ve teknolojik gelişmenin önemi giderek anlaşılmıştır. Bu yönüyle Ar-Ge faaliyetleri, işletmelerin sürekliliği ve hedeflerini gerçekleştirebilmelerinde önemli rolü nedeniyle devletler tarafından teşvik politikalarıyla önemli ölçüde desteklenmektedir.
Ar-Ge faaliyetlerinin ekonomik yaşantımızda giderek yoğunluk kazanması, Ar-Ge’yi “mali ve muhasebe boyutu”yla anlatan bu çalışmayı yapmaya bizleri yönlendirmiştir.
Alanında özgün olması itibariyle meslek mensuplarına, işletme yöneticilerine ve Ar-Ge çalışanlarına faydalı olması en büyük dileğimizdir.
Michael Armstrong(çeviri editötü Yonca Deniz Gürol) Yönetim kurulu düzeyinde İK temsilinin stratejik önemini vurguladığı ve İK stratejisinin her yönünün global iş stratejisine mükemmel bir şekilde nasıl bağlanması gerektiğini gösterdiği için insan kaynakları yöneticilerine büyük bir değer katacaktır.
Training Journal

Stratejik insan kaynakları yönetimi akademisyenler, danışmanlar ve uygulamacılar tarafından benzer şekilde ele alınmıştır. Bununla birlikte, insan kaynakları stratejisinin genel iş stratejisi ile entegrasyonu teoride uygulamaya göre daha kolaydır. Armstrong’un Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi El Kitabı, teori ve pratik arasında bir köprü kurarak hem insan kaynakları stratejilerini formüle etmek hem de bunları uygulamak için rehberlik eder.

Bu tamamen gözden geçirilmiş altıncı basım, İK stratejisinin geliştirilmesi ve uygulanması, bireysel performans stratejilerinin uygulanması ve kurumsal bir sosyal sorumluluk stratejisinin oluşturulması ve yürütülmesi konularındaki yeni bölümlerin yanı sıra uluslararası İKY stratejileri üzerine de tartışmalar içermektedir. Armstrong'un Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi El Kitabı örnek olay incelemeleri, kontrol listeleri ve pratik örneklerle dolu olup, olumlu ve verimli bir değişiklik gerçekleştirmek için karmaşık bir strateji uygulamaya koyan herkes için vazgeçilmez bir kaynaktır.
Özlen Çetin Günümüzde işe alım, terfi, atama ve potansiyellerin keşfedilmesi aşamalarında kullanılan Değerlendirme ve Gelişim Merkezi (Assessment Center) uygulamalarına ilişkin bu kitap, insan kaynakları profesyonellerinin görüşlerinden hareketle, kişilik envanterleri ile değerlendirme merkezi uygulama sonuçları arasındaki ilişkiyi irdelemekte; değerlendirme ve gelişim merkezi uygulama süreçlerinin öncesi, uygulama sırası ve uygulama sonrası aşamaları ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır.
Dr. Özlen Çetin’in akademik birikimi ile bu alandaki sayılı değerlendiricide bulunan uygulama tecrübesini birleştirerek hazırladığı bu kitabının, değerlendirme ve gelişim merkezi uygulamasına başlamak isteyen ya da kendi kurumları bünyesinde böyle bir merkez kurmayı planlayan meslektaşlarım için çok faydalı bir kaynak olacağını düşünüyorum.
ONGUN CAN ÖZKAYA / Aselsan / Kariyer ve Yetenek Yönetimi Müdürü

“Doğru işe doğru çalışan” mottosu için yol haritasını olacağını düşündüğüm ve sadece insan kaynakları profesyonellerinin değil tüm insan yönetimi işlevini gerçekleştiren yönetim ekibinin başucu kitabı olması gereken bu çalışma için Dr. Özlen Çetin’e ve emeği geçen herkese teşekkür ederim.
BARIŞ GÜL / Faveo Danışmanlık / Genel Müdür

Sevgili Özlen Çetin’in birikim ve tecrübelerini paylaştığı bu kitabın, insan kaynakları sahasının ihtiyaçlarına çok güçlü bir ışık olacağına eminim. Yolu açık olsun.
MUSTAFA KODAZ / Bayer Türk/Saha Eğitim Müdürü

İş hayatı için kaynak niteliği taşıyan bu kitabın okuyucularına, değerlendirme merkezi uygulamalarının aslında korku ve stres dolu süreçler olmadığını, aksine kişinin kendisini keşfetme noktasında yol gösterici olduklarını gösteriyor.
ÖZGE KARVAN / Kahve Dünyası/İnsan Kaynakları Müdürü

İnsan kaynağına yapacağımız stratejik yatırım açısından, kurum için vazgeçilmez bir süreç olan değerlendirme merkezi uygulamaları her zaman kabul gören araçlardır. Çalışanların insan kaynakları departmanına bakış açılarını saygı ve kabul bakımından arttıran bu araç hakkındaki süreçlerin anlatıldığı bu kitabı, bir başucu kaynağı olarak görüyorum.
SEVİNÇ DURMUŞ / A&Y/İnsan Kaynakları Departman Yöneticisi

Dr. Özlen Çetin’i, değerlendirme merkezi danışmanlığı ve akademik uzmanlığın gücü ile uzun yıllardır biriktirdiği deneyimlerinden hareketle yazdığı bu kaynak eser için kutluyorum. Kitap, başta insan kaynakları profesyonelleri olmak üzere değerlendirme ve gelişim merkezi uygulamasına başlamak isteyen herkes için bir başucu kaynağı…
AYKUT BORA / Abora/İnsan Kaynakları Yönetim Danışmanlığı-Kurucu/Danışman
Ali Oğuz Diriöz, Ali Yavuz Akın, Barbaros Güneri, Cem Tepebaşı, Ekrem Ersin Cesur, İsmet Kahraman Arslan, Nurullah Erem, Remzi Bulut Asya Pasifik ülkeleri, Batı Pasifik Okyanusu'na kıyısı bulunan veya yakınını kapsayan bölgenin genel adıdır. Bölge, ana hatlarıyla Doğu Asya, Güney Asya, Güneydoğu Asya ve Okyanusya'nın büyük kısmını içine almaktadır. Bölge ülkeleri; farklı din, kültür, etnik, ekonomik ve siyasi yapı açısından oldukça zengin kimliğe sahiptir. Asya Pasifik söylemi 1980'li yıllardan sonra ticaret, siyaset ve finans ortamlarında sürekli konuşulur hâle gelmiş ve kısa süre içinde popüler olmuştur. Asya Pasifik bölgesini oluşturan ülkelerin ekonomileri birçok farklılıkları barındırmaktadır. Bölge içinde dünya ekonomisine yön veren birçok güçlü ülke yer almaktadır. Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan ve Singapur gibi ülkeler büyüyen ve gelişen piyasalar olarak nitelendirilmektedir.
Asya Pasifik ülkeleri tarafından Asya Pasifik'te kurulan yeni oluşum ve iş birliği örgütleri, yeni dünya ekonomik düzeninin şekillenmesi adına büyük önem taşımaktadır. Dünyanın en büyük ticaret bloğu olarak kabul edilen Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Antlaşması, 2020 yılında imzalanmış ve 2022 yılında resmen yürürlüğe girmiştir. RCEP kapsamına giren ülkeler toplam dünya GSYİH'nin ve nüfusunun yaklaşık %30'luk kısmını oluşturmaktadır. Bölgedeki yeni oluşum ve kuruluşlar, dünya ticaret merkezinin Asya Pasifik bölgesine doğru kayma olgusu tezini güçlendirmektedir. Bölgedeki oluşumların ve iş birliği örgütlerinin en önemli özelliği, farklı makroekonomik yapıya sahip tüm ülkeleri ayırt etmeksizin kapsamış olmasıdır.
Asya Pasifik bölge ülkeleri tarafından kurulmuş özellikle ASEAN, APEC ve RCEP gibi geniş çaplı ve güçlü oluşumlar ABD ve gelişmiş Avrupa ülkeleri ekonomilerini etkilemektedir. Son zamanlarda dünyadaki bu tür değişim ve oluşumlar merakla ve kaygıyla izlenmektedir.
Cihan Dura, Hayriye Atik, Cüneyt Dumrul Bu kitap Avrupa Birliği'ni, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki, başta Gümrük Birliği olmak üzere ekonomik ilişkileri, tarihsel süreçleri ve yapıları ulaşmış oldukları son durum itibariyle incelemektedir.
Çalışmanın ilk amacı; olabildiğince Ortodoks yaklaşımdan sıyrılarak, üniversitelerimizin iktisat, işletme, uluslararası ilişkiler bölümlerinde, lisans düzeyinde ya da lisansüstü öğretimde okutulan “Uluslararası İktisadi Birleşmeler”, “Avrupa Birliği” gibi derslerde el kitabı olarak kullanılabilecek bir yapıt ortaya koymaktır. Çalışma “Uluslararası İktisat” gibi temel derslerde de yardımcı kitap olarak kullanılabilir. Çalışmamızın ikinci amacı; konuyla ilgilenen -öğrenci, aydın, sade yurttaş- herkese, Avrupa Birliği ile Türkiye-AB ilişkileri hakkında bilgilerini genişletmelerine, isabetli yorumlar yapmalarına ve doğru kararlar vermelerine yardımcı olacak bir araç sunmaktır.
Kadriye Gül Yücel Çalışma hayatının en tartışmalı konularından biri olan asgari ücret, özünde ekonomik bir kavram olmakla birlikte, her ulusun politik, hukuki ve felsefi algısının bir ürünü olması nedeniyle farklı veçhelerden ele alınması gereken bir olgudur. Sosyal refah devletinin toplumsal adaleti sağlaması bakımından önemli bir sosyal politika aracı olarak görülen asgari ücret, yoksulluk kıskacında yaşamını sürdüren asgari ücretli çalışanların refahının artırılması bakımından kritik öneme sahiptir.
Bu kitapta; Avrupa Birliği ülkelerinde ve Türkiye'de asgari ücret uygulamasının tarihsel perspektif içerisinde ve adalet bağlamında karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Amaç; toplumun en düşük gelir grubunu oluşturan asgari ücretlilerin yaşam standartlarının iyileştirilmesine yönelik olarak asgari ücretlerin belirlenmesi ve vergilendirilmesinde en adil ücret politikasının ne olduğunun araştırılmasıdır.
Kitapta, adalet kavramına ilişkin kuramsal tartışmalardan hareketle asgari ücretlilerin aileleri ile birlikte insan onuruna yakışır düzeyde bir yaşam sürmesini garanti edecek adil bir ücret düzeyi ve bu ücret düzeyinin belirlenmesinde ve çeşitli kriterler temelinde farklılaştırılmasında Avrupa'dan iyi uygulama örnekleri göz önünde tutularak Türkiye'ye ilişkin önerilerde bulunulmaktadır.
Yüksel Akay Ünvan Avrupa Ekonomik Topluluğu, şimdiki adıyla Avrupa Birliği 1957'de Roma Anlaşması ile kurulmuştur. Belçika, Batı Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg kurucu ülkelerdir. AB'nin kuruluşundan itibaren başarılı bir gelişim göstermesi, başlangıçta topluluğa üye olmak istemeyen ülkelerin daha sonra üyelik başvurusunda bulunmalarına neden olmuştur. Özellikle 2000'li yıllarda AB bir taraftan genişlerken diğer taraftan da bütünleşme çabası içine girmiştir. Genişleme, o dönemde AB için en önemli fırsatlardan birisi olmuştur. Yeni üyelere bir istikrar ve refah bölgesi sunarken kıtanın barışçıl yollarla bütünleşmesinin daha ileriye gitmesi amaçlanmıştır.
Bu kitap, AB'ye üyelik süresinde etkili olan genel bir modele ulaşmak ve bu model üzerinden ileride aday olacak ülkelerin üyelik sürelerinin kısa ya da uzun süreceği konusunda karar verilmesine yardımcı olması açısından önem taşımaktadır. Çalışma kapsamında kullanılan bağımsız değişkenler uluslararası çalışmalarda kullanılan göstergeleri içermekte ve Kopenhag kriterlerine uygun bir nitelik taşımaktadır. Kitapta ayrıca koşullu lojistik regresyon çözümlemesi kullanılarak AB gibi gündemdeki bir konu için üye ülkelerin üyelik sürecinde etkili olan değişkenleri belirlemek amaçlanmıştır. Aday ülkelerin bu değişkenlere göre üye olma sürelerinin sekiz yıldan kısa sürmesi olasılıkları tahmin edilmiştir. Uygulama sonucu olarak Türkiye için üyeliğin sekiz yıldan kısa olduğu tespit edilmiştir.
Çalışmanın literatüre sağladığı katkıyla, konu ile ilgilenen okurlar ve araştırmacılar için bir başvuru kaynağı olması hedeflenmektedir.
Melike Çallı Kaplan Uluslararası göç, tarih boyunca devam eden dinamik bir süreçten oluşmaktadır. Bireylerin göç etme kararlarında etkili olan sebepler çeşitlilik göstermekte ve bilim insanları tarafından göç sürecini açıklamaya yönelik teoriler ortaya konulmaktadır. Özellikle ülkelerin ekonomik yapısı, bireylere sundukları insan onuruna yaraşır asgari yaşam koşullarını sağlayacak temel haklar, o ülkelere göç akışını etkiyebilmektedir. Bireyleri göç ederken karşılaşacakları sosyal risklere karşı koruyacak en temel hak, sosyal güvenlik hakkıdır. Kitapta, göç alanındaki çalışmalarıyla öne çıkan George Borjas'ın “Immigration and Welfare Magnet” (Göç ve Refah Mıknatısı ya da Göç ve Refah Çekim Etkisi) teorisinden yola çıkılarak refah devletlerinin bireylere sağladığı haklardan biri olan sosyal güvenlik hakkının göç etme kararı üzerinde etkisi incelenmektedir. Ayrıca en yaygın göç teorileri arasında yer alan Lee'nin “İtme ve Çekme Modeli”nin sosyal güvenlik hakkını kapsayıp kapsamayacağı üzerinde tartışmaya yer verilmektedir. Kitap, belirtilen tartışmaları Avrupa Birliği'ne üye refah devletleri kapsamında ve farklı göçmen gruplarını içeren geniş bir kapsam analizi yaparak göç alan yazınına katkıda bulunmaktadır. Kitapta; göç olgusu tek yönlü olarak değil sosyolojik, hukuksal, sosyal politika ve uluslararası hukuk disiplinlerini de kapsayacak şekilde ele alınmaktadır. Dolayısıyla üniversitelerin çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, iktisat, uluslararası ilişkiler, Avrupa çalışmaları, sosyal politika, sosyoloji ve hukuk bölümlerinde olmak üzere tüm sosyal bilimler alanında önemli bir başvuru kaynağı olacaktır.
Aslan Tolga Öcal, Ayşe Atılgan Sarıdoğan, Ayşe Uyduranoğlu, Billur Engin Balın, Burak Beder, Burcu Yavuz Tiftikçigil, Burcu Yerlikaya, Duygu Erten, Esra Yüksel Acı, Feride Doğaner Gönel, Funda H. Sezgin, Gökçe Tekin Turhan, Gökçen Garipoğlu, H. Dilara Mumcu Akan, Hilal Kuvvetli Yavaş, İrem Berksoy, Kerem Alkin, Mehmet Cevat Yıldırım, Müge Nurgün, Özge Balkız, Rana Atabay Kuşçu, Uygar Dursun Yıldırım, Yaşar Serhat Yaşgül Dünya kaynaklarının tahrip edilmesi ile ortaya çıkan çevresel felaketler, bu kaynakların sınırsız olmadığının anlaşılmasında etkili olmuştur. Yaşanan gelişmeler, kalkınmanın sürdürülebilir kılınması için çevre ve ekonomi dengesini korumak gerektiğini ortaya koymuştur. Yeşil ekonomi, tüm ekonomik faaliyetlerin çevresel amaçlarla yeniden tasarlandığı, sosyal, ekonomik ve çevresel faktörleri bütünleştiren, kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınmanın yeni yol haritasıdır.
Avrupa Komisyonu, 2019 yılında yeşil ekonomik dönüşümü gerçekleştirmek üzere Avrupa Yeşil Mutabakatı'nı küresel kamuoyuna sunmuştur. Ancak Avrupa'nın, Mutabakat'ın öngördüğü dönüşüme, tek başına hareket ederek ulaşması mümkün değildir. Zira iklim değişikliğinin ve biyolojik çeşitlilik kaybının itici güçleri de sonuçları da küreseldir. Türkiye'nin kapsayıcı büyümesi ve sürdürülebilir kalkınması açısından kritik bir belge olan Avrupa Yeşil Mutabakatı, bu nedenle her yönüyle anlaşılması gereken, ülkelerin, birey ve toplulukların katkılarının sürece dâhil edildiği bir yol haritası olmalıdır. Bu kitabın motivasyonunu oluşturan temel düşünce de bu olmuştur.
Kalkınma alanında çalışan bir grup akademisyen ve uzman tarafından yeşil ekonominin çeşitli sektör ve boyutlarının ele alındığı, Türkiye'den ve dünyadan sahaya ilişkin örneklerin verildiği bu çalışma; araştırmacılara, lisans ve lisansüstü öğrencilere, şirket yöneticilerine, sivil toplum örgütlerine ve hükûmet yetkililerine ulaşarak yeşil ekonomi alanına ilişkin önemli bir boşluğu doldurmayı ve kavramın ana akımlaştırılmasına katkı sağlamayı hedeflemektedir.
Ayşe Atılgan Yaşa, Bülent Ergönül, Bülent Gülçubuk, Doğan Bakırtaş, Ferruh Işın, Filiz Erataş Sönmez, Gökçehan Talay, Gülce Olgun Susta, Hilmiye Türesin, Lale Oral Ataç, Mine Yılmazer, O. Murat Koçtürk, Serap Demirler, Şule Öztürk Birim, Tuncay Yılmaz İklim krizinin yarattığı etkileri minimize etmek üzere 2050 yılına kadar yapılması hedeflenen bir dizi düzenlemeyi içeren Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı'nın, Avrupa Birliği ile yoğun ticari ilişkileri bulunan bir ülke olarak Türkiye'de endüstri ve ekonomi üzerinde büyük bir dönüşüm sürecinin başlangıcına vesile olduğuna tanık olmaktayız. Bu kitap, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nı ve konunun Türkiye ile ilişkisini çeşitli boyutları ile bir bütün olarak incelemeye olanak verecek disiplinler arası bir yaklaşım ortaya koymakta; okuyucuya, konuyu ekoloji, gıda, tarım, dış ticaret, finansman, maliye politikası, işletme organizasyonlarının yönetimi ve işgören davranışları gibi farklı perspektiflerden inceleme olanağı sunmaktadır.

Şerife Büyükköse, Özlem Çakır Bu kitap, bilgisayar alanında kullanılabilecek matematiğin; mantık, ispat yöntemleri, küme, işlem gibi temel konuları yanı sıra indirgeme bağıntıları, matrisler, graflar, ağaçlar ve algoritmalar gibi konularını da ele almaktadır.
Kitap, öğrencilere bazı matematiksel gerçekleri öğreterek bunları nasıl uygulayacakları ile ilgili bilgiler vermektedir. Ayrıca her bir bölüm sonunda verilen konu sonu çoktan seçmeli sorular ile "Neler öğrendik?" sorusunun cevabı aranacaktır.
Kitabın; Bilgisayar Mühendisliği ve Matematik bölümlerinde okutulan Ayrık Matematik dersi yanı sıra Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümünün Bilişim ve Matematik dersini alan öğrencilere yardımcı olacağını ümit ediyoruz.
Ahmet Seha Selek, Leyla Akgün Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Azerbaycan ekonomisinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Katı devlet kontrollü, sosyalist ekonomiden piyasa ekonomisine geçen Azerbaycan'da özel sektörün gelişimi, bağımsız rekabet koşullarının oluşturulması, mülkiyet çeşitliliğinin artırılması ve uluslararası ticaretin geliştirilmesi yönünde önemli reformlar gerçekleştirilmiştir. Ülkeye yapılan yabancı yatırımların artmasıyla, piyasa ekonomisinin temel unsurlarından olan bağımsız denetimin geliştirilmesi zarureti ortaya çıkmıştır. Bağımsız denetimin gelişimi yönünde gerçekleştirilen en önemli çalışma, ülkedeki Ulusal Denetim Standartlarının Uluslararası Denetim Standartlarına geçişiyle yapılmıştır. Yabancı yatırımcıların finansal bilgi ihtiyacını karşılamak, ticari ilişkilerde şeffaflık ve güveni sağlamak için bağımsız denetimin Uluslararası Denetim Standartları çerçevesinde yürütülmesi büyük önem taşımaktadır. Kitapta öncelikle Azerbaycan’da uygulanan Ulusal Denetim Standartları incelenmiştir. Ardından Ulusal Denetim Standartlarının, Uluslararası Denetim Standartlarıyla uyumluluğunu değerlendirmek için karşılaştırması yapılmıştır.
Seval Kardeş Selimoğlu - Mehmet Özbirecikli - Şaban Uzay Bağımsız denetim (auditing); muhasebecinin hazırlamış olduğu finansal tablolara ilişkin yönetimin iddialarını araştıran ve böylece doğru ve güvenilir finansal bilgilerin ilgili kamuoyuna sunulmasına yardımcı olan önemli bir uzmanlık alanıdır. Bağımsız denetim; sermaye piyasasında kamuyu aydınlatma ilkesinin bir gereği olup, Türkiye'de Kamuya Yararlı İktisadi Kuruluşlar (KAYİK) yanı sıra her yıl yeniden belirlenen ölçütlerle ve Bakanlar Kurulu Kararı ile belirli büyüklükleri (satış hasılatı, aktif büyüklüğü, çalışan sayısı gibi) aşan sermaye şirketleri içinde yasal bir zorunluluktur. Türkiye'de bağımsız denetim, ilk düzenlemelerin yapıldığı 1987 yılından beri bilinmekteyse de geniş kesimlerin bağımsız denetimle tanışması 2011 yılında yayınlanan yeni Türk Ticaret Kanunu ile olmuştur.
Bağımsız denetim standartları denetçinin rehberi olup, kaliteli bir denetim çalışmasının altyapısını oluşturur. Kitabımızda denetim standartları esas alınarak bir denetim süreci; denetimi planlama, denetim programlarını gerçekleştirme ve sonuçları raporlama kısımlarına ayrılarak açıklanmaktadır. Ayrıca kitabımızda denetim ihtiyacının ortaya çıkışı, denetime yön veren ulusal ve uluslararası kurallar, hile denetimi konuları ile, eklerde; denetim standartları özeti, denetimin planlanması örneği sunulmuştur.
Kitabımız; bağımsız denetim uygulayıcıları yanında bağımsız denetçi olmak için sınavlara hazırlanan muhasebe meslek mensuplarına / adaylarına ve her biri geleceğin potansiyel bağımsız denetçi adayı olan ilgili üniversite öğrencilerine rehberlik edebilecek ve fayda sağlayabilecek bir içeriğe sahiptir.
Suat Kılıç Kitap kapsamında, işletmelerde uluslararası denetim standartları esas alınarak uygulanan bağımsız denetimin kurumsal yönetime etkisi değerlendirilmiştir. Bu çerçevede kurumsal yönetimi etkileyen temel denetim standartları değerlendirmeye alınmıştır. Belirlenmiş olan denetim standartlarının Borsa İstanbul Gelişen İşletmeler Pazarı'nda 2012 yılından itibaren işlem gören işletmelerde yapılan bağımsız denetim ile birlikte kurumsal yönetime etkisi araştırılmıştır. Özellikle kurumsal yönetim ile ilgili olduğu belirlenmiş denetim standartlarına yönelik olarak, çok ayrıntılı kavramsal bir araştırma yapılmıştır. Kurumsal yönetim gelişimini hedefleyen küçük ve orta boy işletmelerin, belirleyecekleri yol haritasına yönelik olarak öncelikle şeffaf bir denetim uygulamasına geçmesinin gerekliliği somut kavramlarla ortaya konulmuştur. Araştırmadan elde edilen sonuçların özellikle Türkiye'de uygulanan bağımsız denetime ve bununla birlikte işletmelerin kurumsal yönetim gelişimine katkı sağlaması hedeflenmiştir. Kitap içeriğinde kavramların hiyerarşik bir düzende anlatımı ve denetim-kurumsal yönetim etkileşiminin somut tespitler ile ortaya konulması; özellikle işletme yönetici adayları, denetim ve/veya işletme yönetimi üzerine eğitim alan, araştırma yapan kişiler açısından yararlı bir kaynak olarak değerlendirilebilir.
Mustafa Özseven, Akansel Yalçınkaya Bu eser, Türk sanayisinde hayata geçirilen yönetim uygulamalarının kökenlerini ve yayılımını kamu bursu ile yurt dışında eğitime gönderilen Promethe'lerin kariyer güzergâhlarını analiz ederek araştırmaktadır. Bu çalışma “bağlam” mefhumunun aktörlerin kariyer güzergâhlarındaki etkisini de konu almakta ve Türk sanayisindeki yönetim uygulamalarının yayılımını bu minvalde incelemektedir. Araştırmada yönetim uygulamalarının yayılımında bağlam ve aktörlerin etkileşiminin daha net ortaya konulabilmesi için 1930-1950 ve 1950-1970 olmak üzere iki ayrı dönemde eğitime gönderilen iki farklı nesil araştırmaya dâhil edilmiştir. Bu çalışmada, 1930-1950 döneminde Almanya ve Fransa başta olmak üzere daha çok Avrupa'daki ülkelere eğitime gönderilen nesil Promethe-1, 1950-1970 döneminde ABD ve İngiltere ağırlıklı olacak şekilde yurt dışında eğitime gönderilen nesil ise Promethe-2 olarak anılmaktadır. Bu doğrultuda Promethe-1 ve Promethe-2 nesillerinin kariyer güzergâhlarının kapsamlı bir karşılaştırması yapılarak araştırma bulgularına ulaşılmıştır. Bu boyutlarıyla çalışma, 1930-1980 yılları arasında Türk sanayisinde etkin olmuş yönetim uygulamalarının kökenlerini ve yayılımını bağlam ve aktörler özelinde ortaya koyabilmiştir.
Sabri Kaya Savaşlar, yoksulluk, aile içi sorunlar, anne babanın biri ya da ikisinin yokluğu, ihmal ya da istismar gibi pek çok nedenlere bağlı olarak aile bakımından mahrum kalan ve korumaya ihtiyaç duyan çocuk ve gençler, toplumsal uyumda ve sosyal ilişkiler geliştirmede önemli zorluk çeken bir grubu oluşturur. Korunma ve bakıma muhtaç olan bu çocuk ve gençler devlete ait çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, sevgi evleri ya da çocuk siteleri şeklinde örgütlenmiş yatılı bakım kurumlarında bakım, koruma ve gözetim altına alınır. Bakım kurumlarında kalan çocuk ve gençlerin sosyalleşmesi (toplumsallaşması) aile yokluğundan dolayı ilk olarak bakım altında bulunduğu kurumlar içinde başlar ve toplumsal rollerini bu yapı içinde öğrenirler.
Birçok araştırmada sosyal faktörlerin yanı sıra spor ve boş zamanları değerlendirme etkinliklerinin çocuk ve gençlerin kişilik gelişiminin ve sosyalleşmesinin belirleyici etkilerinin olduğu vurgulanmaktadır. Özellikle korunma ve bakım altındaki çocuk ve gençlerin kişilik gelişimi ve sosyalleşmesinde bu etkinin daha da belirleyici olduğu açık ve net bir şekilde yapılan bu araştırmada ortaya çıkmıştır. Bu kitabın alanda bu konuya değinen kapsamlı ilk çalışma olarak alana katkı vermesi, bakım kurumlarındaki sosyal çalışmacılara, eğitimcilere, yöneticilere, spor ve rekreasyon liderlerine kaynak oluşturması temel amacını taşımaktadır.

Arzu Baloğlu Bu kitaba başlama nedenimiz, öncelikle ülkemizin özellikle çocuklarını daha sonra gençlerini yenilik peşinde koşan ve icat çıkaracak şekilde yetişmesi gereken bir nesil olmasına duyduğumuz inanç ve güvendir.
Bugünlerin çocukları, yeni tabiriyle Z kuşağı gençleri olarak eğitim görecekler. Kimi küçük yaştan itibaren iyi eğitim imkânları ile yetişiyor kimi ise son derece zor şartlarda okuyor veya okuyamıyor.
Bir çocuk icat çıkararak büyürse inanın hem kendisi hem ailesi ve yakınları için hep farklı ve yetenekli olarak ayırt edilecek, arzu ettiği imkânları yaşamak istediği hayatı daha kolay elde edebilecektir. O hâlde çocukları geleceğin araştırmacısı ve yenilikçisi olarak serbest bırakmak hatta sürekli teşvik etmek gerekir. Küçüklüğünde oyuncaklarını bile seçerken eğitici ve yönlendirici olmasına dikkat ediniz. Bu ana fikirden yola çıkarak, gerek ülkemizde gerekse dünyada farklılık yaratmış kâşif, vizyoner, araştırmacı ve fikir insanlarını örnekleyerek bu hedefin başlangıcını oluşturduk. Daha sonra ise merak ve araştırmaya yönelik ilgileri başlayan küçüklerin, sürekli arz ederek yenilik peşinde koşan bireylere evrilmesi adına, bunun pazar, teknoloji, ülkeler, teşvikler, fırsatlar açısından bakışını yine gerçek vakalarla anlatmaya çalıştık. Burada mümkün olduğunca örneklere yer verdik. Ve nasıl başarılı olunduğunu analiz etmeye çalıştık.
Son günlerde en çok konuşulan teknolojilerin yani yapay zekâ, robot, nesnelerin interneti gibi yeni teknolojilerin yaratıcılarının yine meraklı insanlar olduğunu ve bu ürünlerin araştırmacı bir zihinle üretildiğini özellikle vurguladık. Bunlar son teknolojik gelişmeler değildir, hiçbir zaman gelinen nokta da son olmayacaktır. Teknoloji sürekli yenilik ve evrilme hâlindedir.
Bu gibi teknolojilerin ve dünyaca tanınacak yeni ürün ve markaların yaratıcıları neden sizlerden biri olmasın! Aslında başarılı olmak için gereken her şey sizde yeterince var. O hâlde sizden beklentimiz, icat çıkararak büyüyünüz, büyütünüz ve çevreniz için rol model olunuz!
Ferudun Yayman Değerli Satışçılar,
Yaptığınız iş dünyanın en saygın ve en popüler işlerinden biridir. Çünkü dünya ekonomisi satışçılar üzerinden dönmektedir. Bir fabrika veya hizmet işletmesinde ne üretirseniz üretin, ürettiğiniz şey ister fiziksel bir ürün isterse soyut bir hizmet olsun. Ürettiğiniz şeyi en gelişmiş teknolojik aygıtlarla da yapsanız sonuçta onu birilerine satmak zorundasınız. Dolayısıyla ürettiğiniz ürün veya hizmeti satmak için pazarlama ve satış sistemlerine, stratejilerine ve bunları hayata geçirecek satış ekiplerine ihtiyacınız vardır. Bu nedenle ister bireysel ister kurumsal olarak ürettiğimiz değeri, başkalarına transfer etmek için mutlaka Satışa ihtiyaç duyarız.
Satış, en basit şekliyle “ürün veya hizmetlerin el değiştirmesidir”. Bu değişim parasal bir bedel karşılığı olabilir veya olmayabilir. Satışın konusu mallar, hizmetler, fikirler vs. maddi ya da manevi her şey olabilir. Satış, ihtiyaç ve isteklerin karşılanması amacıyla yapılır. Satışta önemli olan ne sattığınız değil nasıl sattığınızdır. Satış başarınızı etkileyen şey, nasıl sattığınızdır. “Nasıl?” sorusunun cevabı ise uyguladığınız “stratejiler”dir.
Sattığınız şey ne olursa olsun, başarınız sadece hedef kitlenizi, müşterilerinizi etkileme yeteneğiniz ve satışı tamamlamanızla ölçülür. Bunu şu örnekle sanırım daha iyi ifade edebiliriz: A takımı çok güzel oynadı ama maçı B takımı kazandı. Satış da böyledir, sonuç olarak maçı kazanmanız gerekiyor. Satış işinde maçı kazanmak demek, müşteriden “Evet” yanıtını almak demektir. “Evet”e giden yol ise ikna stratejilerinden geçer. Doğru stratejileri uyguladığınızda ulaşmak istediğiniz hedeflere en kısa yoldan ve zahmetsizce varırsınız.
Bu bağlamda hazırlanan kitap, çıktığınız yolda en büyük yardımcınız olacaktır. Kitapta yer alan bilgi, deneyim ve uygulamalar sayesinde satış başarınızı en yüksek seviyeye çıkaracaksınız.
Kitap, satış alanında kendinizi geliştirme konusunda ve sahada takıldığınız noktalarda her an başvurabileceğiniz bir “kılavuz kaynak” niteliğindedir. Her okuduğunuzda daha fazla şey öğreneceğinizden eminim. Buradaki bilgileri kullandığınızda onların sadece satış işinde değil aynı zamanda sosyal ve özel hayatınızdaki ilişkilerinizde de ne kadar faydalı olduğunu göreceksiniz. Çünkü onlar, insanın doğasından gelen ve dolayısıyla insan davranışını yansıtan bilgilerdir.
Çıktığınız yolda yararlı olması dileğiyle…
Şenol Babuşcu, Adalet Hazar Bankacılık sektörü, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamında aracılık faaliyetini yürüten en önemli finansal kurumlardır.
Ülkemizde de finans piyasasında her ne kadar banka dışı diğer finansal kurumlar faaliyette bulunsalar da, bankalar en önemli aktör konumundadır. Bunu sağlayan unsurların başında; bankacılık sektörünün dinamizmi, kendini yenileme ve gelişmelere kısa sürede uyum sağlama konusundaki hızı ve başarısı gelmektedir. Bu kapsamda, bankacılık sektörünün kısa ve orta vadede finansal sistemin belirleyicisi olma özelliğini açık ara koruyacağı bir gerçektir.
Bu noktadan hareketle, özellikle son yıllarda üniversitelerin büyük çoğunluğunda lisans düzeyinde bankacılık bölümleri açılmış ve ayrı bir disiplin olarak ele alınmaya başlanılmıştır. Giderek yaygınlaşan ve önemli düzeyde talep gören bu gelişme, özellikle bankacılık alanındaki akademik çalışma ve kitaplara olan ihtiyacı da artırmıştır.
Bu çerçevede hazırlanan kitabımız, okuyucularına bankacılığın temel yapısını ve gelişimini özetlemeyi hedeflemektedir. Kitabın içeriği incelendiğinde görüleceği üzere, bu çalışmanın hem başvuru kaynağı olma özelliğini bünyesinde taşıdığı hem de üniversitelerin lisans bölümlerinde yeni ders alacak öğrenciler için temel kaynak olacağı düşünülmektedir.
Çalışmanın ilgilenen herkese yararlı olması dileğiyle...
Ahmet Cemali Adır • Ekonomik gelişmeleri değerlendirirken makro göstergeleri nasıl yorumlamalıyız?
• Para ve maliye politikaları, ulaşılmak istenen iktisadi hedeflere nasıl yön veriyor?
• Bankaların mali yapı içindeki fonksiyonları nelerdir?
• Bankaların finansal performansı hangi kriterlere dayanılarak ölçülüyor?
• Firmaların kredilendirilmesi sürecinde bankalar hangi konuları önemsiyor?
• İflas etmek üzere olan ticari işletmeler ne gibi sinyaller veriyor ?
• Şirketler, finansal kuruluşlardan kredi talep ederken hangi konulara dikkat etmeli?
• Sağlıklı bir finansal analizde mali tabloları incelemenin püf noktaları nelerdir?
• Faiz ve kâr payı aynı şey midir?
• Kredi ve mevduat faizleri basitçe nasıl hesaplanır?
• Sağlıklı ve sürdürülebilir müşteri ilişkileri için hangi stratejiler kullanılmalıdır?
• İşletmelerin, dış ticarette finansman maliyetlerini düşüren fırsatlar nelerdir?
• Kredilerin teminatlandırılması hangi usullerde gerçekleştiriliyor?
Finans sektöründe edinilen bilgilerin çeşitli kaynaklarla bir araya getirilip titizlikle kaleme alınmasıyla hazırlanan eser, sektör çalışanları ve öğrencilerin yanı sıra ticari hayatın içindeki kişi ve kurumlara da hitap eden benzersiz bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Ali Bayrakdaroğlu, Aysel Gündoğdu, Bora Selçuk, Cüneyt Dirican, Dina Çakmur Yıldırtan, Fatma Dilvin Taşkın, Gürcan Avcı, Halime Temel Nalın, Selin Sarılı, Serhat Yüksel, Yusuf Dinç Bankacılık sistemi, ülke ekonomilerinin lokomotifi durumuna gelmiştir. Bankalar, kredi kanalı ve finansal aracılık işlevleri ile ekonomiye yadsınamaz katkılar sunmaktadır. Bu nedenle bu derece önemli bir yere sahip olan bankaların denetimi hayati niteliktedir. Yasal düzenlemelerde yaşanabilecek bir boşluk ya da uygulamadaki uyumsuzluk, ekonomiye ciddi zararlar verebilir. Küreselleşme ile birlikte bankaların uluslararası işlevi artmakta, teknoloji ile faaliyet alanları sürekli gelişmektedir. Yeni faaliyet alanları ile birlikte karşılaştıkların riskler de değişmekte olup buna bağlı olarak bankaların risk ölçüm teknikleri de gelişmektedir. Özellikle küresel kriz sonrasında gündeme gelen Basel 3 kriterleri, bankacılık alanında yeni arayışların devam edeceğini göstermektedir. Risklere ek olarak bankaların her açıdan artan bir rekabet ortamında olduğu görülmektedir. Sıkı bir mevzuat kapsamında faaliyet gösteren bankalar, kâr odaklı finansal performans kaygısı ile çok hızlı gelişen teknolojiye ayak uydurmak durumunda kalmaktadır. Özellikle dijital ve mobil bankacılık tarafında yaşanan gelişmeler bankaların maliyetlerini de arttırmaktadır. Buna karşın bankaların yeni nesil ürünler ile faaliyet alanını genişlettiği ve kârını arttırdığı anlaşılmaktadır. Oldukça dinamik bir sistem olan bankacılık sistemi, sürekli bir değişim ve gelişim içerisindedir. Bu nedenle finansal piyasaların en önemli ayağı olarak kabul edilen bankacılık alanındaki çalışmaların sürekli güncellenmesi gerekmektedir.
Çalışmamız, ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelere göre bankacılığın temellerini incelemektedir. Çalışmamız on üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmamızda bankacılık sisteminin tüm temel konuları, tamamı akademisyen olan bankacılık alanında uzman bir ekip tarafından incelenmiştir. Bu anlamda eserin literatüre katkısının önemli düzeyde olacağı kanaatindeyim. “Küresel Kriz Sonrası Gelişmeler Işığında Bankacılığın Temelleri” ismini verdiğimiz kitabımız; üniversitelerde bankacılık, finans alanlarında lisans, yüksek lisans öğrencileri ile bu alanlardaki araştırmacıların bilgisine sunulmuştur.
Bülent Balkan Bankaları diğer şirketlerden ayıran en önemli fark, kendilerine verilen para toplama ayrıcalığıdır. Bu ayrıcalık, bankacılığı bir “güven müessesesi” hâline getirmektedir. Bir bankanın en büyük değeri, bilançosunda görünmeyen bir unsur olan “itibar”dır. Bir bankanın itibarı yasalara ve mevzuata uyumun yanında, paydaşları ve toplumla olan ilişkilerinde adalet, güvenilirlik, saygı ve hoşgörü, mesleki sorumluluk, sosyal sorumluluk gibi mesleki etik değerlere uymasında yatar. İtibarın yok olması veya zarar görmesi bir güven müessesesi olan bankalar açısından telafi edilemeyecek zararlara yol açar.
Bankalar artık kararlarını alırken kârlılığı tek ölçüt olarak alamazlar, dünyadaki gelişime koşut olarak etik değerlere uyum, sosyal sorumluluk konularındaki yükümlülüklerini de en az kârlılığı kadar karar alma mekanizmalarının içine taşımak zorundadırlar. Hatta daha da ileri giderek yalnızca kendi yaptıklarından sorumlu olmakla kalmayıp yatırım yaptıkları, finanse ettikleri veya mal ve hizmet sağlayıcısı olarak kullandıkları firma ve kuruluşların da davranışlarından sorumluluk hissetmeye başlamalıdırlar.
Bankacılıkta ortaya çıkan etik sorunlar; insan kaynakları temelli etik sorunlar, çıkar çatışmasından kaynaklanan etik sorunlar, müşteri ilişkilerinden kaynaklanan etik sorunlar, bankaların kendi arasındaki ilişkiler ile suç gelirlerinin aklanması bağlamındaki etik sorunlar olmak üzere dört ana başlık altında gruplandırılabilir.
Bu çalışmada yer alan anket çalışması ile Türk bankacılık sisteminin etik açıdan görünümü sektörü yakından tanıyan sektör çalışanlarının tanıklıklarıyla irdelenmiş, çalışanların sektör ve kendi bankaları hakkındaki etik uygulamalar konusundaki görüşleri belirlenmiştir.
Ferudun Yayman İşletmelerin öncelikli hedefleri arasında kârlılık, büyüme ve paydaşları için değer yaratmak vardır. Bunu da ancak sürdürülebilir rekabet avantajı ve pozitif finansal performans sonuçları ile elde edebilirler. Doğaldır ki bu sonuçların elde edilmesi, “doğru yönetim stratejileri” ve “sadık müşteriler” ile mümkündür.
Tutundurma faaliyeti olarak müşteri bağlılık programlarının yüksek maliyetleri hesaba katıl-dığında, müşteriye değer katan ve bağlılık yaratan unsurların neler olduğunu bilmek, işletmeler açısından yaşamsal bir öneme sahiptir. Çünkü işletmeler için sadık müşterilerin elde tu-tulmasının maliyeti, yeni müşteri kazanımına göre daha düşüktür. Dolayısıyla sadık müşteri portföyünün genişliği, sürdürülebilir rekabet avantajı ve pozitif performans sonuçları açısından hayati önem taşımaktadır.
Bu bakımdan kitapta yer alan araştırma sonuçları gerek bankacılık sektörü gerekse hizmetler sektöründe faaliyet gösteren işletmeler açısından önemli çıkarımlar içermektedir. Elde edilen sonuçlar, “uygulayıcıların yoğun rekabet ortamında bağlı müşteri portföylerini büyütebilmeleri için hangi faktörlerin önemli olduğunu” ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca konuyla ilgilenen araştırmacılara geniş bir teorik çerçeve ile önemli bulgular sunmaktadır.
Bu bağlamda kitap, hem uygulayıcılar hem de araştırmacılar açısından önemli bir kaynak ni-teliğindedir. İlgilenenlere katkısının büyük olacağı inancıyla iyi okumalar…
Korkmaz Keskendir Bu kitap ile bankacılık işlemleri ve muhasebesi anlatılmıştır. Bankacılık uygulama işlemleri ülkemizde genel olarak sektörde öğrenilen bir meslek dalıdır.
Bunun için mesleğe yeni başlayan banka çalışanları ve üniversite öğrencilerimizin öğrenme süreçlerini kolaylaştırmak ve bankacılık alanıyla ilgili onlara farklı bakış açıları kazandırmak amaçlanmıştır.
Bu kitapta sadece teorik bilgiler değil yoğun bir şekilde bankacılık uygulaması işlem ve örnekleri anlatılmıştır. Bu doğrultuda banka muhasebesi, kredi işlemleri, temel bankacılık bilgileri ve banka şubelerinde yapılan karmaşık işlemler ele alınmış ve öğrencilerin anlayabileceği düzeyde anlatılmıştır.
Bu eser, bankacılıkla ilgilenen bütün bireyler için önemli bir kaynak olacaktır. Uzun bir süredir banka muhasebesi ve bankacılık uygulamalarını anlatan çok fazla eserin olmadığını söyleyebiliriz. Bu kitabın alanda oluşan bütün eksiklikleri gidereceğini düşünüyorum.
Ayrıca kitapta, toplamda 165 adet özgün soru bulunmaktadır.
Bu sorularla kitap; banka personellerine unvanda yükseleme sınavlarına, üniversite öğrencileri ise banka muhasebesi, bankacılıkta kredi işlemleri ve temel bankacılık işlemleri derslerine referans olacaktır.
Bu kitabın bankacılığa ilgi duyan herkese faydalı olması dileklerimle.
Mehmet Eren Günümüz dünyasında, değişen koşullara uygun doğru yaklaşımların belirlenmesi ve bu yaklaşımların pratik hayatta başarılı bir şekilde uygulanması büyük önem taşımaktadır. Bu düşünceden hareketle dünyayı, olayları, olguları, kurumları ve çalışanları daha iyi analiz etmeyi sağlayan yaklaşımlara ve bunları kullanarak mevcut uygulamaları yorumlayan çalışmalara gereksinim duyulmaktadır.
Bankacılık sektörü, siber güvenlik açısından büyük risklerle karşı karşıyadır. Finansal kurumlar, müşteri bilgilerinin ve finansal bilgilerin yanı sıra para transferleri ve diğer işlemleri yöneten çevrimiçi platformlar sunarlar. Bu nedenle siber suçluların hedefi hâline gelmektedirler. Bankacılıkta kullanılan ödeme sistemleri, siber güvenliğin sağlanması gereken önemli yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kitapta; bankacılık sektörü ödeme sistemleri, bu yapılarda meydana gelebilecek siber olaylar, bu kapsamda yer alan ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeler ele alınmaktadır. Siber güvenlik farkındalığına dikkat çekilerek bu yönde gerçekleşebilecek saldırı yöntemleri, sektörde yaşanan olaylar üzerinden analiz edilmektedir.
Hicabi Ersoy Bu kitabın ilk bölümünde bankaların finansal sistemdeki rolü ve önemi, bankaların faaliyetleri, banka parası yaratılması, bankacılık risklerinin yönetimi ve bankacılıkta piyasa rekabet modelleri hakkında bilgi verilmiştir.
İkinci bölümde seçilmiş ülke incelemeleri yapılmıştır. Bu kapsamda dünyanın en büyük ve birbirinden farklı bankacılık sistemlerine sahip İngiltere, Çin ve ABD bankacılık sektörleri incelenmiştir.
Üçüncü bölümde Türk bankacılık sisteminin tarihsel gelişimi ve uluslararası bankacılık düzenleme ve denetleme sistemleri karşısında mevcut durumu ortaya konulmuştur.
Dördüncü bölümde Türk bankacılık sisteminin performansı ve performans konusunda yapılan akademik çalışmalar hakkında bilgi verildikten sonra gelişmiş bankacılık sistemlerine sahip İngiltere, Çin, Fransa, Almanya, Japonya, İspanya ve İtalya bankacılık sistemleri performans kriterleri açısından Türkiye ile karşılaştırılmıştır.
Kitabın beşinci ve son bölümünde ise deregülasyon, inovasyon, küreselleşme olguları dikkate alınarak uluslararası düzenlemeler çerçevesinde bankacılığın geleceğine ilişkin bazı öngörülerde bulunulmuştur.
Araştırmacılara ve bankacılıkla ilgilenenlere yararlı olacağı ümit edilmektedir.
Mehmet TAKAN, Melek ACAR BOYACIOĞLU Ekonominin işleyişi içerisinde önemli bir yere sahip olan bankacılık sektörü, tasarrufları mevduat olarak toplayıp bunları müşterilerine kredi şeklinde kullandırmak gibi iki temel fonksiyona sahiptir. Bu fonksiyonları hayata geçirirken bankalar, hem sermaye birikimi sürecinin hızlanmasına katkı sağlamakta hem de para ve kredi politikalarının uygulanmasına destek vermektedir. Bunun yanı sıra baş döndürücü bir hızla gelişimini sürdürmekte olan teknoloji, yer küreyi bilgisayar ve iletişim ağlarıyla örerken, bunların ticari işlemlerde kullanılmaya başlanması, bankacılık sektörünün iktisadi hayattaki yerini vazgeçilmez bir konuma taşımaktadır.
Bu kitapta bankacılık, tarihsel süreç içerisindeki gelişiminden, üstlendiği fonksiyonlara, ticari hayatta faaliyetlerine başlamasından, taşıdığı risklere ve yönetimine kadar oldukça geniş bir yelpazede ele alınmakta ve okuyucuya bankacılıkla ilgili pek çok konuda bilgi sunulmaktadır.
Hülya Yeşilyurt Temel Estetik emek, çalışma hayatında aslında hep var olan, olması gerektiği kanıksanmış ancak çoğu zaman göz ardı edilen ve duygusal emeğin de bir uzantısı olarak kabul edilen emek türüdür. Estetik emek, istihdama katılma sürecinde belirli bir aşamaya kadar çalışanın kendi tercihi iken, kendi tercihi olmaktan çıkarak yöneticisinin istekleri doğrultusunda zorunluluğa ve yaptırıma dönüşmesi, son zamanlarda estetik emeğin mercek altına alınmasına ve bu alanda sıkça araştırmalar yapılmasına yol açmıştır.
Sağlık bilimleri, turizm sektörü, güzel sanatlar gibi birçok farklı disiplin alanlarının araştırma konusu olan estetik emek kavramı, sosyal bilimler alanında kapsamlı biçimde yeterince ele alınmamıştır. Oysa çalışma hayatı, insan ömrünün büyük bir kısmını kapsadığı gibi çalışanın gününün yaklaşık üçte birini de geçirdiği yaşam alanıdır. Dolayısıyla çalışanın her anlamda sağlıklı bir birey olarak toplumda var olabilmesi için çalışma koşullarının önemli olduğu göz ardı edilmemelidir.
Elinizdeki kitap, estetik emeği kamu bankaları ve özel bankalar ayrımında kadın ve erkek çalışanlar açısından ele alarak sektöre ilişkin çalışan deneyimlerini gözetim, habitus ve nesneleştirme perspektifinden değerlendirmektedir. Ayrıca teorik bilginin pratikte var olan halini ortaya çıkarma amaçlanmıştır.
Ozan Gülhan, Melike Aktaş Bozkurt Basel Bankacılık Komitesince ortaya konan Basel III düzenlemeleri hem kredi hem de likidite riskinin yönetilmesine ilişkin önemli yenilikler getirmektedir. Bu yeni düzenlemeler; bankaları, iş süreçlerini ve risk yönetimlerini aynı zamanda likidite yaratma kapasitelerini önemli ölçüde etkileyecek niteliktedir. Komite, likidite yönetiminin kalitesinin arttırılmasına yönelik olarak iki yeni oran ortaya koymuş, böylece kısa ve uzun vadede bankalarca likidite yönetimine yönelik daha iyi uygulamalar geliştirilmesini amaçlamıştır.
Basel Bankacılık Komitesinin “üçüncü yapısal blok” çerçevesinde piyasa disiplini ve kamuya açıklama kavramlarını ön plana çıkarması ile finansal piyasaların risk yönetimi kontrolünde, piyasa disiplini uygulama etkinliği akademik çalışmalarda tartışılmaya başlamıştır.
Bu kitapta ilk olarak Türk bankacılık sektörünün tarihi gelişimine ve genel finansal yapısına yer verilmiş; ikinci olarak likidite riski kapsamında uluslararası alanda uygulama alanı bulmuş yasal düzenlemeler açıklanmış, Türk bankacılık sektörü açısından söz konusu düzenlemelerde yer alan oranlar likidite analizi çerçevesinde finansal ve yasal likidite oranları, analiz edilmiştir incelenmiştir. Son olarak piyasa disiplini kavramı ele alınarak Türk bankacılık sektöründe piyasa disiplininin etkinliği açıklanmaya çalışılmıştır.
Hatice Elanur Kaplan Riski önceden yönetmenin, gerçekleşmesini beklemekten çok daha iyi olduğunu söylemek mümkündür. Risk yönetimi; belirli bir riski belirlemek, analiz etmek ve ardından yanıt vermek için kullanılan bir ölçüdür. Risk yönetimi; bir organizasyonun günlük ve uzun vadeli işleyişinin dokusuna giren çok çeşitli riskleri planlamak, yönetmek, organize etmek ve kontrol etmek için proaktif stratejinin uygulanmasıdır.
Bankacılık risklerinin değerlendirilmesi, analizi ve yönetimi ile ilgili konulara kapsamlı bir bakış sağlamayı ve bankacılık alanında eğitim alanlara ve sektör çalışanlarına bir bakış açısı sunmayı amaçlayan bu çalışmanın çerçevesi, finansal risklerin farklı boyutlarını, bankacılık sektörü risk yönetiminin ana hatlarını vurgulamaktadır. Risk ve sermaye yönetimi ile ilgili teorik ve kavramsal çerçeve ile risk yönetimi, sermaye yeterliliği teknik ve standartlarının sade bir sunumla ve özet bir içerikte açıklanmasına özen gösterilmiştir.

Levent Sezal Bankalar, bir ülke ekonomisinde yerine getirdikleri çeşitli fonksiyonlarla çok önemli bir konuma sahiptirler. Kalkınmakta olan ülkelerin başlıca faaliyetlerini oluşturan sanayi yatırımlarının ve ihracata yönelik faaliyetlerin finansman talebini karşılayan bankalar, atıl durumlardaki tasarrufları ve diğer fonları, geniş ve çeşitli kaynak yaratma kapasiteleri sayesinde yatırımlarda ve ihracatta kullanılabilen uzun vadeli fonlara dönüştürebilirler.
Etkin bir iç denetim ve risk yönetim sistemi, banka yönetiminin en önemli unsuru ve aynı zamanda bankacılık faaliyetlerinin tam ve güvenli olarak sürdürülmesi için gerekli bir yapıdır. Güçlü bir iç denetim sistemi, bankanın amaçlarına ulaşılması, uzun dönemli kâr hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve güvenilir mali ve idari raporlamanın sürdürülmesi için gereklidir. İç denetim sistemi aynı zamanda, bankaların hem ilgili yasa ve yönetmeliklere hem de kendi politika ve yöntemlerine uyumlu olarak faaliyet göstermesine ve bankanın ticari itibarını olumsuz etkileyebilecek beklenmedik risklerin en aza indirilmesine yardımcı olur.
Bu kitap, para ticareti işi ile uğraşan bankalarda etkin olarak işleyen bir iç denetim ve risk yönetim sisteminde bulunması gereken unsurları incelemektedir. Bu unsurların nasıl olması gerektiği bankacılık faaliyet yapısı paralelinde irdelenmeye çalışılmaktadır. Bu konuda bilgi sahibi olmak isteyen lisans ve lisansüstü öğrenciler ile diğer araştırmacıların faydalanabileceği bir kaynak olarak tasarlanmıştır. Bu çalışmanın hem literatüre hem de uygulayıcılara faydalı olması dileğiyle...

Aslan ŞENDOĞDU Bankacı olmayı mı düşünüyorsunuz? Ya da Bankacılık sektöründe çalışan olarak iş performansınızı artırmak mı istiyorsunuz? Elinizdeki kitabı okuyarak mevcut bilgi dağarcığınızı daha da geliştirebilirsiniz. Siz de iş hayatının yoğunluğunu, Thomas Edison'un dediği gibi “Hayatımda bir gün bile çalışmak zorunda kalmadım, her şey eğlenceydi” şeklinde, keyifli bir yolculuk olarak duyumsayabilirsiniz.
A. Kadir Tuna Kurumsal yönetim, şirketin yönetimi ile yönetim kurulu, hissedarlar ve diğer pay sahipleri arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi olarak tanımlanmaktadır. Özellikle son yıllarda artan şirket skandalları ve krizler, şirketlerin kurumsal yapılarına ilişkin sorunların daha fazla tartışılmaya başlanmasını sağlamıştır. Bu çerçevede İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, 1999 yılında üye ülkelerdeki şirketlere yol göstermesi amacıyla, Kurumsal Yönetim İlkeleri rehberini yayımlamıştır. Temelde halka açık şirketlere yönelik ilkelerden oluşan rehber zamanla tüm şirketleri ilgilendiren unsurları içermiştir.
Söz konusu ilkeler; adillik, sorumluluk, hesap verebilirlik ve şeffaflık unsurlarını içine alan hissedar haklarının korunması, yönetim kurulunun yapısı, paydaşlarla ilişkiler ve şeffaflık unsurlarından oluşmaktadır. Diğer taraftan, Basel Bankacılık Komitesi tarafından OECD ilkeleri referans alınarak 1999 yılında “Bankalarda Kurumsal Yönetim İlkeleri” yayımlanmıştır.
Bankalarda kurumsal yönetim, bankaların ekonomik sistemde üstlendikleri rol ve mevduat toplama imtiyazına sahip olmaları nedeniyle ayrı bir önem arz etmektedir. Bu nedenle Türk Bankacılık Sisteminde etkin kurumsal yönetimin uygulanması büyük önem taşımaktadır.