İlkçağ Felsefesi \ 1-1
Ayşen Sina, Didem Demiralp, Dilnur Karabulut, Fatih Özeş, Kemal Çinçin, Mustafa Köseoğlu, Suat Soner Erenözlü, Şahin Filiz Batının kökleri olarak kabul edebileceğimiz Antik Yunan medeniyeti, gerek sanat gerekse felsefe üzerine yürüttüğü tartışmalarla günümüzde de akademik ve bilimsel araştırmaların ilgi odağıdır. Dolayısıyla “modern dünya” Antik Yunanların büyük mirasıdır ve Batı medeniyeti bu birikimini geliştirerek kendi ilkelerini belirlemiştir. Bu kitap da Antik Yunan'ı Batı medeniyetinin beşiği olarak görmekte ve bu kültürel birikimi genel hatlarıyla araştırmaya tabi tutmaktadır. Kitap, Antik Yunan'ın bu bilimsel, felsefi ve sanatsal birikiminin ilk olarak nasıl doğduğunu, ardından o zamanın tarihsel ve kültürel şartlarında nasıl bir görünüme sahip olduğunu okuyucuya açma amacındadır. Aynı zamanda genel okuyucuya ulaşmayı amaçlayan bu kitapta, özellikle herkesin anlayacağı bir üslup kullanılmaya özen gösterilmiş, ağır ve ağdalı akademik dilin kullanılmasından kaçınılmıştır.
Arslan Topakkaya Bu eser hermeneutik tarihini ana hatlarıyla betimlemeye çalışmaktadır. Ülkemizde hermeneutik çalışmak isteyenler için hermeneutiğe tarihsel gelişim süreci bağlamında sistematik bir bakış açısı kazandıracak eserlerin eksikliği söz konusudur. Söz konusu eksikliği bir nebze olsun gidermek bu kitabın ortaya çıkmasına vesile olmuştur.
Okuyucuyu detayda boğmak yerine tarihsel gelişim bağlamında olmazsa olmaz noktalar üzerinde durulmuştur. Bununla birlikte hermeneutiğin anlaşılması bakımından önemli olan hususlara da temas edilmiştir. Konu hakkında detaylı tartışmalara girmeden hermeneutik tarihini bir bütünlük içinde -Antik Yunan'dan günümüze kadar- verilmeye çalışılmıştır. Günümüzde özellikle Felsefi hermeneutik araştırma alanı olarak ilgi görmektedir. Bu alanda yol alabilmek için ilk olarak hermeneutik tarihini bilmek gerekir. Hermeneutik sadece felsefeciler tarafından çalışılan bir alan değildir. Bu açıdan elinizdeki eser konuyla ilgilenen bütün araştırmacılara bütünlükçü bir bakış açısı kazandırmayı amaçlamaktadır. Hermeneutik tarihini bütün detaylarıyla bir kitapta toplamak oldukça zor bir iştir. Bu bağlamda bu eser, muhtasar -ama bütüncül- bir tarihsel gelişim kitabı olarak düşünülmüştür.
Süleyman Hayri Bolay Yedinci basımına ulaşan bu eser, Türkiye’de bazı bakımlardan ilkleri gerçekleştirmiştir. Çünkü ülkemizde bu esere kadar, Doğu/İslâm ile Batı düşüncesinin büyük ve temel isimlerine ait felsefî görüşlerinin bu çapta derinlikli mukayesesi yapılmamıştır. Binaenaleyh bu çalışma, Aristo’nun ve Gazzalî’nin metafizik kavramlarının ve bu kavramların ihtiva ettiği ana fikirlerin karşılaştırmasını yaparak hem bir örnek teşkil etmiş hem de Gazzalî gibi bir büyük düşünürün Aristo’dan neler aldığını, neler almayıp, nerelerde onun görüşlerine karşı çıktığını açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bunu yaparken Gazzalî’nin İslâm aleminde düşünceyi durdurduğu iddiasının temelsiz olduğunu açığa çıkardığı gibi onun ele aldığı problemleri nasıl sistematik bir biçimde tek tek çözdüğünü de ortaya koymuştur.
Türkiye’de felsefe ve düşünce dünyasının iki büyük zirvesinin karşılaştırılması, konuya ilgi duyan herkese ilginç gelmektedir. Böyle ağır konulu bir kitabın altıncı baskıya ulaşması, ona gösterilen alakanın bir göstergesidir. Çeyrek asra varmadan klasikleşen bu eser, umarız, bundan sonra da aynı alakaya mazhar olur. Nobel Akademik Yayıncılık böyle bir eseri tekrar basmakla düşünce tarihimize büyük bir katkıda bulunmaktadır.
Yıldız Karagöz Yeke

Bugün modern siyaset içerisinde kolektif çıkarılan bireysel çıkarlar ile nasıl uzlaştırılacağına ilişkin soru önemli bir yer tutmaktadır. “Halkın egemen olduğu” düşünülen demokrasinin kamusal iyiyi sağlayacağı konusundaki iddialar da tümüyle gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü bu rejimin, en son aşamada, kamu yararını tahrip edecek şekilde bireysel çıkarları toplumun çıkarlarının önüne geçirme ihtimali vardır. Hem günümüzde hem de demokrasinin olanaklarını ve yetersizliklerini kendi döneminde gerek problematik gerek tarihsel olarak çok iyi analiz ederek açıkça ortaya koyan Aristoteles için demokrasi rejimi en çok erdemli olması beklenen bir rejimdir. Aristoteles için demokrasi rejimi en çok erdemli olması beklenen bir rejimdir. Aristoteles’e göre, sitenin ortak iyiliği sözkonusu olduğunda hem yurttaşların hem de yöneticilerin bu erdemleri özümsemesi için eğitilmesi gerekir. Ancak yoksul, cahil ve dezavantajlıların yönetimi olan, görevleri toplumun bütününün ihtiyaçlarını karşılamak için hizmet etmek olan gerçek halk önderleri yerine halk avcıları demogogların ortaya çıkmasına zemin hazırlayan demokrasi; kamusal iyiyi, ortak iyiliği sağlamaktan uzaktır. Bencil çıkarların toplum çıkarlarının önüne geçtiği, yurttaşların çıkar peşine düştüğü ve halkı etkilemek için her şeyi yapan halk avcılarının bulunduğu bir rejimde kamusal iyiden söz edilemez. O halde ideal bir yönetimde toplumun tümünün iyilği ve mutluluğu için yurttaşlar yasalara uymalı, devlet yönetimi de eğitimli insanlara bırakılmalıdır. İşte o zaman Platon’un deyişiyle, “Hükümdarlar filozof, filozoflar hükümdar olsaydı, kentlerin yüzü ışırdı.”

Bahattin Gümgüm “Akın var! Güneşe akın!..” nidaları yükseliyordu, MS 500'lerde. Gundêşapûr olmuştu güneş, ırk, dil, din ayrımı yapmayan büyük cazibe merkezi… Bizans imparatorları, bilge ve filozofları kovdukça artıyordu Gundêşapûr'da yaşam standardı. Aristo ve Platon'un başta olmak üzere Atina'nın ünlü kitapları Süryanice ve Pehleviceye çevrilmişti. Hele Justinyen'in 529 kararları, ihya etmişti Gundêşapûr'u ve orayı dünyadaki ilk bilim kenti yapmıştı, Gundêşapûr Akademisi'ni de ilk üniversitesi… Akademide doktorlar, öğretmenler ve değişik dallarda uzmanlar yetişiyordu. 550'de yapılan dünyadaki ilk Uluslararası Tıp Kongresi'ne Sasani İmparatoru bizzat katılmıştı.
Her renkten çalışanlarıyla bilim evi Beyt'ül-Hikme ve kâğıt fabrikası, yeni kurulmuş olan Bağdat'ın ününe ün katıyordu 800'lerde. Bu çalışma ve çeviriler ile birçok kelime de Arapçaya geçmiş ve oldukça zenginleşmişti Arap dili de halkı gibi.
Dünya bilim tarihinin kurucusu George Sarton, 750-1100 yılları arasını 50 yıllık periyodlarla Dicle Havzası ve hinterlandındaki ünlü bilim insanlarının adları ile anmıştır: Cabir, Harizmi, Razi, Mesudi, Wafa, Biruni ve Hayyam.
Bir inceleme/review niteliğindeki bu kitap, Dicle Havzası-Mezopotamya-Orta Doğu tarihi ve bilim tarihi ile ilgili birçok bilinmeyenin keyifle öğrenilmesini kolaylaştırmaktadır.

Binlerce güneş parladı kalbimde
Ama bir tek atomun yapısını aydınlatamadı yine de
İbn Sînâ (Avicenna)
Fahrettin Olguner Platon'un kozmoloji ve teoloji konusundaki fikirlerinin ele alındığı Timaios diyaloğu, evrenin ve insanın kökeni, Tanrı'nın mahiyeti gibi problemlerin yanı sıra etik değerlerin de irdelendiği bir metindir. Bugüne kadar üzerinde büyük tartışmaların kaleme alındığı ve metne dayalı pek çok yorumun yazıldığı, son dönem diyaloglardan biri olan Timaios'da Platon'un düşünce sisteminin ana hatlarını görmek, bunun astronomi, matematik, fizik, biyoloji gibi bilimlere yansımalarını takip etmek ve ayrıca Platon metafiziğini ve etiğini iç içe okumak mümkündür. İnsan, doğa ve evrenin kökeni ve yapısının ele alındığı metinde değişim, oluş ile idealar kuramı arasındaki ilişki de irdelenir.
Elinizdeki bu kitap; Platon'un Timaios diyaloğunun, farklı zamanlarda ortaya çıkmış ve fakat ilişki oluşturmuş iki farklı medeniyette; Batı ve İslâm dünyasında, iki farklı manzarasını yansıtan bir eserdir. Timaios'un Arapça ve Fransızca tercümelerinin de karşılaştırmalı olarak yer aldığı eser, felsefe tarihi için kıymetli ve orijinal bir kaynak olmanın yanı sıra, okuyucuyu derin bir problematik yolculuğa da davet eder.
Fahrettin Olguner Platon'a ait eserler arasında Kanunlar, İslâm dünyasında en çok sözü edilen kitaplardan biridir. Fakat klasik kaynaklarda Kanunların muhtevası ile ilgili olarak nakil ve ifade edilen bilgiler oldukça sınırlıdır. Bazı küçük iktibasların dışında Kanunlar Diyaloğunu en geniş çapta ele alan düşünür Fârâbî'dir. Fârâbî, Platon'a ait eserlerin büyük çoğunluğu üzerinde söz söylemiş, onların mevzularını belirtmiş, hangi hedefe yöneldiklerini, neyi ortaya koymak istediklerini açıklamıştır. Bunlar arasında en kapsamlı olanı Kanunlar hakkında kaleme aldığı ve Telhîsü'n-Nevâmis ismini verdiği eserdir. Fârâbî bu eserde hem Kanunları özetlemiş hem de kendisinin Platon'u nasıl anladığını ifade etmiştir. Ülkemizin önde gelen İslâm Felsefecilerinden Prof. Dr. Fahrettin Olguner tarafından yayına hazırlanan elinizdeki kitap, Fârâbî'nin Kanunlar hakkında kaleme aldığı bu eserin Arapça metnini ve Türkçeye tercümesini içermektedir. Ayrıca eserde ek olarak Arapça orijinali ve Türkçeye tercümesi ile yer alan ve Felsefe Tarihi açısından büyük önem taşıyan Filozof Platon'dan Porphurios'a Mektup adlı bir metin de ilk kez okuyucu ile buluşmaktadır.
Ömer Uzunel Allah'ın arslanı Ali'nin alnındaki zühre yıldızının
binlerce yıllık hikâyesi…
Mithraizm, ülkemizde her ne kadar son yıllarda ilgi gösterilen antik bir gizem topluluğu olsa da Batı'da, özellikle son 100 yıldır hem akademik hem de popüler kültür anlamında yüzlerce esere konu olmuştur. Bu çalışmalar, temel olarak topluluğu sınırlı bir zaman ve coğrafya içerisinde ele almaktadırlar. Bu eser de Roma İmparatorluğu zamanında ortaya çıkan mithraizme odaklanmış olsa da bu gizemli tutum ve tavrın tarih öncesi dönemlerden başladığını belirtmek gerekir. Düalist pagan sembolizmi adını verdiğimiz, Güneş ve Ay üzerine kurulu sistem, önüne çıkan tüm dinsel yapıları şekillendirerek günümüze kadar süregelmiştir.
Bu eser aracılığıyla sadece mithraizmi değil aynı zamanda insanlık tarihinin en derinlerindeki gizem ve ona dair ilişkilere yönelik çözümleme bağlamında bir metodolojik yaklaşımı da sunmaya gayret ettik.