Felsefeye Giriş \ 1-1
Levent Bayraktar Felsefe en genel ifadesiyle; bir kültürün bilinci olarak betimlenir. Cumhuriyet Döneminde Türkiye'de Felsefe adlı bu eser, okuyucusunu Türkiye'de felsefenin kuruluşuna tanıklık etmeye ve bunun üzerine bir bilinç geliştirmeye davet ediyor. Esrede, felsefenin ilişkili olduğu disiplinler, düşünce mahfilleri, dergiler, kurumlar ve örnek düşünürler inceleniyor. Felsefenin Türkiye'de kurumsallaşması; çeşitli tema ve problemlerinin ön plana alınarak algılanmasıyla ve farklı felsefi ekoller üzerinden oluşmuştur. Bu eserden hareketle, Meşrutiyet ve Cumhuriyet döneminin zengin ve çok sesli felsefi yaklaşımlarının izleri sürülebilmektedir. Bu çalışma, felsefenin Türkiye'deki seyri üzerinden; Cumhuriyeti, çağımızı, entelektüel maceramızı, eğitim tarihimizi, ülkemizde felsefe ve sosyal bilimlerin dinamiklerini anlamak için ufuk açıcı bir imkân sunuyor.
Ali Meydan, Çetin Doğru, Emine Öztürk, Erkan Göksu, Gökay Durmuş, Hacer Kumandaş, Hadi Sofuoğlu, Kurtuluş Kayalı, Levent Yılmaz, Mehmet Cem Şahin, Mehmet Refik Korkusuz, Murat Özcan, Nilgün Türkileri, Sena Berfin Tunç, Seyfullah Palalı, Şengül Doğan, Timuçin Yalçınkaya, Tuğçe Şener, Yener Bektaş Dünya genelinde sosyal bilimlerin pek çok disiplininin doğuşu ve gelişimine ilişkin ilgili literatür incelendiğinde 19. yüzyılın bir başlangıç noktası olarak seçildiği dikkatleri çekmektedir. Bu yüzyılın insanlık tarihi içinde bir kırılma noktası olarak bilhassa Batı dünyasında öne çıkmasının sebebi üretim biçimlerindeki dönüşümlerin doğurduğu yeni sosyoekonomik ve kültürel süreçlerdeki yaşanan farklılaşmalardır. Aydınlanma düşüncesi, Fransız İhtilali ve Sanayi İnkılabı gibi sosyal hareketlerin 19. yüzyıl Batı toplumunda şekillendirdiği yeni yapılar, ilişkiler, kurumlar ve zihniyetler aynı zamanda bir daha eskiye (gelenekselliğe) dönüşün pek mümkün olmadığı rasyonelleşme, pozitivizm ve liberalizm gibi felsefi, toplumsal, politik ve ekonomik boyutları olan dünya görüşlerini, sosyal hayatın içine yerleştirmiştir. Modernleşme süreci olarak ifade edilen bu yeni dönemde modern toplumun ortaya koyduğu pek çok olguyu farklı bağlamlarda ele alan, inceleyen çeşitli sosyal bilim disiplinleri gelişmiştir. Bu dönemde sosyal bilimlerin yöntemi ve dolayısıyla bilgiye ulaşma araçları tıpkı doğa bilimlerinin yöntemi gibi deneysel ve olgusal olarak düşünülmüştür. Bu doğrultuda erken dönem sosyal bilim tarihine bakıldığında sosyal olay ve olguların tıpkı doğal bir nesne imiş gibi ele alındığını, yani yöntemsel ve terminolojik açıdan doğa bilimleri ile sosyal bilimler ya da insan bilimleri arasında herhangi bir farklılaşmaya ihtiyaç duyulmadığı görülmektedir. Bu durum sosyal bilimlerin başlangıçta son derece spekülatif bir düzlemde kalmasına, abartılı genellemeler ve tartışmalı içerikler ihtiva eden bir görünüme sahip olmasına sebep olmuştur. Zaman içeresinde görece daha özgün bir forma kavuşan sosyal bilimler bilhassa Batı'da 20. yüzyılda bağımsız bilim dalları olarak şekillenmeye başlamışlar, metodolojik ve terminolojik açıdan farklı bir aşamaya kavuşmuşlardır. Modern Batı toplumu kendi özgün tarihsel ve toplumsal koşulları içerisinde ortaya çıkan bağlamlarda ürettiği sosyal bilimsel kavramların, Batı dışı toplumlarda anlaşılma biçimleri, daima bir tartışma konusu olmuştur. Bu noktada sosyal bilimlerin ülkemizdeki gelişim serüveni, mevcut durum ve ileriye dönük olası senaryolar biz sosyal bilimciler açısından daima üzerinde kafa yorulan meseleler olarak gündemdeki ilk sıradaki yerini muhafaza etmektedir.
Gülsüm Mehdiyev, Kevser Tozduman Yaralı Araştırmalar, felsefe okuyan çocukların; sorunları çözme yeteneklerinin, iletişim ve yazma becerilerinin daha çok geliştiğini göstermiştir. Felsefe; eleştirel, yorumlayıcı ve değerlendirici becerileri yani düşünme becerilerini de geliştirir. Aslında felsefe düşünmenin ta kendisidir. Düşünmek ise içinde bulunduğumuz "gerçek ötesi" çağda yani gerçeklerin büküldüğü, gerçekleri iletmek yerine algı yaratmanın üzerinde durulduğu çağda, yaşamsal bir beceridir. Düşünebilen kişi, gerçeği algıdan ayırabilir; neye inanacağına ve ne yapacağına bağımsız olarak karar vererek etrafımızdaki dünyayı daha iyi anlamlandırabilir. Bu değerleri yansıttığı için bu kitap, çocuklarımız ve gençlerimiz için değerlidir; okunması ve çalışılması gerekir.
Prof. Dr. Zeynep Kızıltepe
Boğaziçi Üniversitesi

Antikçağdan tevarüs edilen “felsefe” sözcüğü, en geniş anlamıyla kavramlar aracılığıyla düşünmeyi ifade eder. Ancak bireyin gelişiminin bilhassa erken evrelerini dikkate aldığımızda, kavramlar aracılığıyla düşünmeye koşut olarak figüratif muhakeme yöntemlerinin de önemli bir konuma haiz olduğu söylenebilir. Kitabın amacı da algı düzeylerine uygun olarak bilgi, doğruluk, değer, yargı ve adalet gibi soyut kavramları çocuklara sağlıklı bir şekilde anlatmanın yollarını göstermek ve onların açık görüşlü bireyler olarak yetişmesini sağlamaktır.
Bu kitap, bizzat gençler tarafından ya da onlara rehberlik edecek yetişkinlerle birlikte çalışılabileceği gibi lisans programlarında yer alan düşünme eğitimi ya da çocuklarla felsefe gibi derslerde de kullanılabilir.
Başlangıcından itibaren sürecin içinde olan ve uygulama evrelerine şahsen tanıklık eden birisi olarak bu kitabın, düşünme eğitimi literatürüne ciddi bir katkı sağlayacağına inanıyorum.
Prof. Dr. Nebi Mehdiyev

Uluslararası Felsefe Araştırmaları Derneği (UFAD) Başkanı
Üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin en önemli özelliklerinden bazıları yaratıcı düşünme, entelektüel bilgiye açlık, bitmek bilmeyen merak duygusu, olaylara farklı açıdan bakabilme, yaratıcı yorum ve çözüm becerileridir. Bu manada “felsefe” son derece değerli bir alandır. Felsefenin sadece filozoflara, akademiye, yetişkinlere ait bir kavram olmadığı ve düşünme becerilerinin her yaş için önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar için felsefe konusunda uygulama alanı yaratan bu kitap, üstün zekâlı ve yetenekli çocuk sahibi aileler için de değerli bir kaynak niteliğindedir.
Dr. Uğur Zat
Üstün Zekâlı ve Yetenekli Çocuklar Aile Eğitim Uzmanı
Nurten Gökalp Felsefede duygulu bir varlık olarak insanı açıklama çabaları oldukça tartışmalıdır. Zira insanın akıllı bir varlık olduğu düşüncesi her zaman önemsenmiş duyguları pek dikkate alınmamıştır. Akıl ve duygu aynı insanın iki farklı boyutu olmasına rağmen aralarındaki ilişki çoklukla bir zıtlık ilişkisi olarak değerlendirilmiştir. Oysa insan aklı da duyguları da inkâr edilemeyen bir varlıktır.
Amacı ilkçağdan günümüze felsefe tarihindeki filozofların dikkat çeken duygu görüşlerinden hareketle konuyu değerlendirmek olan bu kitapla duyguya felsefi bir bakış oluşturulması hedeflenmektedir. İnsanın duygusal boyutuna dikkat çekecek çalışmalara katkı sunması amaçlanmaktadır.
Ahmet Cevizci Henüz ilk 6'sı tamamlanmakla birlikte 15 ciltlik ve yaklaşık on iki bin sayfalık bir felsefe ansiklopedisi projesiyle, her şeyden önce felsefi bakışı başta bilim, din, ekonomi, eğitim ve hukuk olmak üzere tüm alanlara tutmak ve bütün bu alanlara kavramsal bir açıklık getirmek amaçlanmaktadır. Bu yolla da felsefe aracılığıyla son çözümlemede ülkemizdeki eleştirel ve sorgulayıcı düşünceye, her durumda geliştirmemiz gereken uzlaşma ve demokrasi kültürüne katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Yine bu amacın bir parçası olarak hem ülkemizde azımsanamayacak bir süreden beri gerçekleştirilen felsefe araştırmalarının sonuçlarını gözler önüne sermek hem de mevcut felsefe araştırmalarına ivme kazandırmak düşüncesi hâkim olmuştur. Çalışma genelinde yardımına başvurulan onlarca yazardan çok az bir kısmı yabancıdır. Başvurulan onlarca felsefe hocasının yanı sıra disiplinler arası bir yaklaşımla dilbilimi, sosyoloji, psikoloji, hukuk alanında çalışan akademisyenlerin de bu çalışmanın oluşturulmasında çokça katkısı olmuştur.


Ansiklopedide felsefenin bizatihi kendisi konu edilmekle birlikte ağırlıklı yer verilen Batı felsefesinin yanında Hint felsefesi ve Çin felsefesi alanlarına da yer verilmiştir/verilecektir. Çalışmada çoğulcu bir anlayış izlenmekte, her görüşten, farklı felsefe anlayışlarına sahip birçok akademisyen/araştırmacı/yazar/düşünür asgari birlik çabasının dışında tamamen özgün ve müdahalesiz bir çalışma ortaya koymaya çalışmaktadırlar.


Türkiye’de felsefeye gönül vermiş herkesi, farklı düzeylerde dahi olsa, bu sürece dâhil edebilmek, herkesin desteğini temin etmek, çalışmanın bütüncül anlayışına uygun bir biçimde, çalışmanın Türkiye’deki felsefe araştırmalarına katkı yapması umudu ve beklentisini karşılamaktadır. Bu umut, dilek ve beklenti uzun soluklu çalışmamızın geneline yayılmış durumdadır.


Çalışmanın birinci cildinde A Önermesi ile Aynî arasında alfabetik sıra ile geçen yüzlerce kavram-olgu-olay açıklanmıştır.
Levent BAYRAKTAR İnsanoğlu felsefe ile varlığın özünü, temelini ve anlamını sorgular. Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki bağı ve ilişkiyi tefekkür eder. Evrendeki yerini fark etmeye çalışır. Niçin dünyaya geldiğini ve neyi gerçekleştirmek durumunda olduğunu veya kendi özgür iradesiyle, kendisine bir davranış ilkesi belirleyip belirleyemeyeceğini, ahlâklı, ilkeli ve tutarlı olmakla olmamak arasındaki seçimi, ikiliği ve çatışmayı yaşar ve bütün bunlarla hesaplaşır. Böylece felsefece yaşanan hayat; olabildiğince hesabı verilmiş veya verilebilecek olan bir hayattır. Bilinçlenmeye bir davettir.
Rahmi KARAKUŞ Bu kitap, 1908 - 1933 arası Dârü'l-Fünûn'da ders vermiş Türk felsefecileri ve onların felsefeyi kavrayışlarını konu edinmiştir. Rıza Tevfik, Mehmet İzzet, Ziya Gökalp, Şekip Tunç, Ziya Somar, Orhan Sadeddin, Baha Tevfik gibi düşünce hayatımızda derin izler bırakmış, kültürel devamlılığın örnekleri sayılacak isimler ele alınmıştır.
Böylece, zannedilenin aksine ülkemizdeki felsefe çalışmalarının Alman etkisindeki üniversitelerimizden çok daha önce başladığı ve kendine mahsus bir karakter taşıdığı anlaşılmıştır. Bu eser kültürümüzdeki önemli bir karanlık bölgeyi aydınlatmaktadır.
Özge Özdemir Bu kitap, Çocuklar İçin Felsefe (P4C) yönteminin uygulanması için geliştirilmiş ders planlarından oluşmaktadır.
Özellikle sınıflarında öğrencileriyle uygulama yapmak isteyen öğretmenlerin ihtiyaçları temel alınarak hazırlanmıştır. Ayrıca Çocuklar İçin Felsefe, uygulayıcıları ve ebeveynler tarafından da kullanılabilir.
Ders planları, ilkokul Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler derslerindeki konularla ilgili felsefi soruşturmaları içermektedir. Resimli kitapların uyaran olarak kullanıldığı on sekiz ders planı, yalnızca bu derslerin öğretim programındaki konu ve kazanımları değil temel becerileri ve değerleri de kapsamaktadır.
Dr. Özge Özdemir felsefe alanında akademik çalışmalar yürütmektedir. Çocuklar İçin Felsefe uzmanlık alanıdır.
Bu kitaptaki ders planlarını çocuklar, öğrenciler ve öğretmenlerle sürdürdüğü yüzlerce saatlik çalışmanın sonunda kaleme almıştır.
Nurten GÖKALP Bizi başkalarından ayırt eden, sıradan bir varlık olmadığımızı gösteren bir durum olan kişilik insana özgü ayırıcı bir hal olarak kabul edilmektedir. Bu anlamı sebebiyle de daha çok psikoloji ve sosyoloji ile ilişkilendirdiğimiz kişi ve kişilik kavramı felsefede insan probleminin içinde önemli bir yer işgal etmektedir. Felsefede 'kişi olmak' deyimi kişiliği merkeze alan düşünce hareketinin temel kavramıdır. Kişi olmak insan olmaktan ayrı ve farklı bir duruma işaret etmektedir. Kişilik insanın sahip olduğu ortak ve temel özelliklerinin anlamlı bir şekilde gerçekleştirilip ayrı ve farklı bir bütünlük olarak ortaya konmasıdır. İnsan hayatının anlamının ve değerinin sorgulanması ile bağlantılı ele alabileceğimiz kişilik problemi günümüz insanının en önemli problemlerinden biridir. Bu problemin çağlar boyunca felsefi serüveni ve gelişiminin ele alındığı bu çalışma ile konuyu bütüncül bir çerçevede sunma amacı güdülmektedir.
Muhammet Sait Duran Felsefe, insanın anlam arayışının en mühim mecralarından birisidir. Bu nedenle felsefenin kökeni sorusu öncelikle insanın anlam arayışının kaynağının incelenmesini gerektirir. İnsanı, kendisi ve evren hakkında düşünmeye iten nedir? Bu soru bizi çok tanıdık bir duyguya götürür: Hayret…
Felsefe, medeniyet sürecinin bir parçasıdır ve bu nedenle ortaya çıkışı belirli yaşam koşullarına bağlıdır. Felsefe, nasıl bir sosyokültürel atmosferde ve hangi koşullarda ortaya çıkmıştır? Bu soru çerçevesinde felsefenin kültürel ve tarihî bağlama oturtulması gerekir.
Bununla beraber insani bir faaliyet olarak felsefe ne tarihte kalmış ne de salt dış etmenlerle izah edilebilecek bir olgudur. Felsefe, anlamaya çalışan bilincin eylemiyle var olur. Peki, felsefe yapma eyleminin ardında yatan saik nedir? İşte felsefenin özgünlüğü, bu sorunun cevabında yatar.
Bu eser, felsefenin kökeni meselesini çok boyutlu bir şekilde ele alarak felsefenin insan ve toplum hayatı için ne ifade ettiğinin ve sunduğu imkânların anlaşılmasına; sınırlarının ve diğer düşünce gelenekleri karşısındaki konumunun doğru şekilde belirlenmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Nurten Gökalp, Recep Batu Günör Hayatta yönünüzü ve yerinizi tayin etmenizde en büyük yardımcınız, felsefi düşünüş ilkeleriyle aydınlanmış bir zihniyete sahip olmanızdır. Hayatın problemlerine ve insanın bu problemlerle baş etmesine dair kafa yoran tüm filozofların da temel amacı budur. Felsefi bakışla kendi anlam ve değerinizle birlikte yaşamın anlam ve değerini ortaya çıkarmak insan olmanın gereğidir. Amacınızı gerçekleştirmek için felsefenin yolunuzu aydınlatmasına ve size yol göstermesine izin verin.
Felsefe hayatınızın ışığı olsun…
Murat Arıcı, Pakize Arıkan Sandıkcıoğlu, Selma Aydın Bayram, Levent Bayraktar, Ahmet Eyim, Cem Kamözüt, Yurdagül Kılınç Adanalı, Deniz Kundakçı, Remzi Onur Kükürt, Ercan Salgar, Zikri Yavuz, Aziz F. Zambak Bu eser uzun soluklu, titiz ve detaylara duyarlı bir çalışmanın ürünüdür. Türkçe felsefe literatüründeki benzerlerinden pek çok yönüyle farklı olmayı amaçlamıştır. On iki yazarın yazdığı toplam on dört bölümüyle felsefenin farklı alanlarındaki temel problemlerin neredeyse tamamını kuşatmaktadır. Eser, problemleri sadece felsefe tarihi içindeki bağlamlarıyla ele almamakta, aynı zamanda çağdaş bir pers-pektiften de yorumlamaya tabi tutmaktadır. Eseri öne çıkaran ve onu istisnai kılan üç özelliği bulunmaktadır:
Birincisi, ele aldığı felsefi problemlerin tam da kendisine odaklanmakta; prob¬lemleri argümantatif ve diyalektik bir yöntemle incelemektedir: Önce problemleri ortaya çıkaran akıl yürütmeleri, sonra problemlerin çözümüne yönelik görüş ve kuramları, sonra bu görüş ve kuramları desteleyen gerekçe ve argümanları, ardın¬dan eleştiriler başlığı altında görüş ve kuramlara yönelik karşı argümanları sunmak¬tadır. Böylece eser, felsefenin bir alt alanını filozofların görüşleriyle betimleyip geçmemekte, o alanı inşa eden problemlerin izini aktif olarak takip edip günümüze kadar getirmektedir.
İkincisi, edisyon kitapların içerik ve yöntem dağınıklığı ile ilgili hazin kaderinden bu eserin herhangi bir pay almadığını söyleyebiliriz. On dört bölümü, on iki farklı yazar tarafından yazılmış olsa da tüm bölümlerin içeriği; aynı mantıksal organizas¬yona, paralel düşünce akışına, benzer konu işleme biçimine ve eşdeğer kavram ve terim kullanımına sahiptir. Eser, hem on iki farklı zihnin ürettiği kolektif zenginliğe hem de tek bir zihin tarafından üretilmişçesine sistematik bir bütünlüğe sahiptir.
Üçüncüsü, bildiğimiz kadarıyla ilgili felsefe literatüründe bu eserin içerdiği gör¬sel zenginliğin bir benzeri bulunmamaktadır. Elinizdeki bu eser, üç yüze yakın gör¬seli, işlenen konuyla ilişkilendirerek hem bilgi verici hem de sorgulayıcı bir felsefi içerikle beraber sunmaktadır.

Necati Demir - Hüseyin Öztürk Bugüne kadar Kur'an'ın felsefesinin yapılamamış olduğu düşünülürse; niçin gerilerde kaldığımız kolayca anlaşılabilecektir. Felsefi kültür, mektebin temel taşıdır. Platon, akademiasının kapısına “geometri bilmeyen buradan içeri girmesin” cümlesini yazdırmıştı. Bugünün mektebinin kapısına ise; “felsefesi olmayan milletin mektebi olamaz” cümlesini yazmak gerekir. Milli mektebimiz, 16. Yüzyıldan sonra; Aristo mantığının kısır döngüsü içinde ruh feyzini yitiren ne medrese, ne de çeşitli kozmopolit unsurların bir karışımı olan bugünkü mekteptir.
Değerli düşünür Nurettin Topçu'nun deyimiyle Müslüman Türkün mektebi; maarif, metafizik ve ahlak ilkelerini Kur'an'dan alarak; Anadolu çocuğuna ruh serpen ve bununla yetinmeyip; insanlığın üç bin yıllık kültür ağacının yemişlerini toplayacak; evrensel bir ruh ve ahlak cihazı olacaktır. Bize göre; Kemal Tahir Devlet Ana'da, Necip Fazıl İdeolacya Örgüsünde, Cemil Meriç Bu Ülke'de, İdris Küçükömer Düzenin Yabancılaşması'nda hep bu kaybettiğimiz ruhu aramaktadır.
Felsefe derslerini, felsefe meraklılarının yanında; başta felsefe bölümü, ilahiyat fakültesi, sınıf öğretmenliği, psikolojik danışma ve rehberlik öğrencileri okumaktadır. Bu kitap, bu bölüm ve anabilim dallarının ders içerikleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Düşünen genç beyinlere faydalı olacağı umulur.
Abdulvahid Sezen, Ahmed Hamza Alpay, Ayşe Bulut, Ayten Can, Azat Toktonali̇e, Emine Enise Yakar, Emine Öztürk, Engin Güngör, Engin Kaban, Hacı Ermiş, Hakan Değirmenci, Halil Yıldız, İhsan Çapcıoğlu, Kayhan Bayram, Kemal Coşkun, Lütfullah Elmacı, Mehmet Çelenk, Mehmet Emin Günel, Mustafa Özdemir, Mustafa Sami Baybal, Mücteba Altındaş, Nedim Öz, Niyazi Akyüz, Nurefşan Arslan, Orhan Güvel, Ramazan Bulut, Ramazan Gürel, Rüveyda Çınar, Sacide Akcan, Sefer Yavuz, Selman Yılmaz, Süleyman Abanoz, Sümeyra Yakar, Şükran Güray, Yılmaz Arı, Zeynep Yüksel Halk inanışlarını bir alanın verileriyle ve tek boyutlu yaklaşımlarla ele almak mümkün değildir. Bu inanışların incelenmesinde pek çok bilim dalının katkısı bulunmaktadır. Bu nedenle halk inanışlarına; halk bilim, antropoloji, sosyoloji, etnoloji ve psikoloji disiplinlerinde uzmanlaşan araştırmacılar tarafından ilgi gösterilmekte ve konu farklı boyutlarıyla incelenmektedir. Halk inanışlarını araştırma ve derleme çalışmaları, halk bilimin özel alanı gibi görülse de bu inanış ve uygulamaların din bilimlerinin ilgi alanına giren tarihsel ve sosyokültürel yönleri bulunmaktadır. Bu bağlamda halk kültüründe yerleşik inanış ve uygulamalar, kültürel antropoloji ve din bilimlerini ilgilendiren olgulardan oluşur. Halk kültüründeki söz konusu inanışların, din ile toplumsal olgu ve süreçler arasındaki karşılıklı ilişkilerin etkisiyle zamanla nasıl ve ne yönde değiştiğinin araştırılması gerekir. Çünkü sosyokültürel koşullardaki farklılıklara bağlı olarak çeşitli inanış ve uygulamaların ortaya çıkması, toplumsal hafızada taşınması, kuşaklar arasında aktarılması ve zamanla değişmesi kaçınılmazdır. Eser, böylesine dinamik bir literatüre Türk kültüründen seçilen tarihsel ve güncel örneklerle katkıda bulunma girişiminin kapsamlı bir ürünüdür.
Nurten Gökalp Ben kimim?
Amacım ve değerim nedir?
Hayattaki yerim ve görevim nedir?
Bunlar ve bunlar gibi sorularla insanın kendini ve hayatını sorguladığı her düşünce insan felsefesine bir giriş mahiyetindedir. Eski çağlardan günümüze kadar şekillenen tüm felsefe çalışmalarının doğrudan ya da dolaylı olarak insanla ilişkilenmesi insan probleminin aslında temel problem olduğunun göstergesidir.
Felsefe tarihinde ortaya çıkan insan anlayışlarından yola çıkarak insan probleminin şekillenme serüvenini ele alan bu çalışma, konuya ilgi duyanlara derli toplu bir kaynak sunmayı amaçlamaktadır.
İbrahim Arslanoğlu - Ekrem Ziya Duman İnsan İlişkileri ve İletişim, hem öğrenciler için ders kitabı hem de her eğitim düzeyindeki genç ve yetişkinlerin yararlanabileceği, sağlıklı, başarılı ve mutlu yaşama kitabı olarak hazırlandı. Kitapta, başta iletişim olmak üzere beden dili, çatışma ve stres yönetimi, duygular ve mutlu aile ilişkileri konuları da yer aldı. Ayrıca stres nedenleri ve stresle başa çıkma yolları, streste etkili olan uyku sorunu ve rahat bir uyku uyuyabilmenin yol ve yöntemleri anlatıldı. Yine öfke ve korku gibi olumsuz duyguların nasıl kontrol edilebileceği ile mutluluk ve sevgi gibi olumlu duygular ve bunların bedene yansıması olan gülmenin insan sağlığına faydaları açıklandı. Bunlardan başka, mutlu ailenin nasıl kurulup sürdürülebileceği ile eşler arasında yaşanabilecek sorunlar ve bunların çözümlerine öteki konulardan daha geniş yer verildi. Gerçek başarı, sadece para ve unvan gibi maddi olanaklara sahip olmak değil bunlarla birlikte sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşamaktır. Bunun nasıl gerçekleşebileceği, kitabın sonundaki ekler kısmında kısaca açıklandı. Okuyarak üzerinde düşünenler, bundan mutlaka faydalanacaklardır. Yine eklerde, gençlere alternatif iş önerileri de yer aldı. Çünkü günümüzde, Türkiye’de, üniversiteyi bitiren pek çok genç, hem devlet hem de özel sektörde iş bulamıyor. Öyleyse geriye kalan tek çare, kişinin, kendi işini kurmasıdır. Bunun nasıl yapılabileceği örneklerle gösterildi. İsteyen ve çaba gösterenler, bunu mutlaka başaracaklardır.
Adem Levent, Ahmet Karakaya, Esra Kartal Soysal, Hakan Ertin, Kasım Kücükalp, Latif Karagöz, Lütfi Sunar, Metin Özdemir, Mevlüt Göl, Olkan Senemoğlu, Şaban Ali Düzgün İnsanın mahiyetine ilişkin tasavvurlar, tarih boyunca insani eylemlerin etik. politik ve metafizik yönelimlerini tayin etmiştir. Dolayısıyla ahlaki tercihlerden toplumsal örgütlenmelere, devlet düzenlerinden eğitim sistemlerine kadar ortaya çıkan birçok yapının, insanın ne olduğu sorusuna verilen cevabın doğrudan ya da dolaylı bir tezahürü olduğu söylenebilir. Bu sebeple insanın ne olduğu sorusu, her türden alem tasavvuru için merkezi bir mahiyet arz eder. Modernite. insanın mahiyetine dair klasik tasavvurları radikal bir şekilde dönüştürerek insanlık tarihindeki en önemli kırılmalardan birini ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple modern döneme ilişkin doğru kavrayışa ulaşmanın bir yolu. insan tasavvurunun bu dönemde geçirdiği dönüşümleri tespit ve analiz etmekten geçer.
Bu kitapta ağırlıklı olarak insanın mahiyetine dair, modern Batı düşüncesindeki tartışmalar ele alınmakta; çeşitli ilmi disiplinlerin oluşumunda ve dönüşümünde bu alanlardaki farklı insan tanımlarının etkisi değerlendirilmektedir. Ayrıca kitap, modernlikle birlikte ortaya çıkan dönüşümlerin islam dünyasındaki insan tasavvurlarını nasıl etkilediği sorusuna cevap sağlayacak şekilde, çağdaş İslam düşüncesinde yer alan çeşitli tartışmalara da yer vermektedir. Bu sayede okuyucular, köklü bir biçimde değişen evren ve insan tasavvurunun eş düzeyli ve eş zamanlı etkilerini takip etme imkanı bulacaklardır.
A. Teyfur Erdoğdu, Ahmet Ayhan Çitil, Ali Utku, Mehmet Zahit Tiryaki, Ömer Türker, Sadık Türker, Tahsin Görgün Bir bilim dalının sürekliliğini sağlayan en önemli ve öncelikli unsurlardan birisi merkezi kavramlarının tespiti ve tabii sürekliliğinin sağlanmasıdır. Özellikle sosyal bilimler çerçevesinde yapılacak olan çalışmalar o bilimin kendi alanında bulunan makul anlamlara tekabül eden kavramların ve onların dil içerisinde bir anlama ad olmasını ifade eden ıstılah/terime yüklenmesi, ilgili bilim dalının bilimselleşme süreçlerine dair de ipuçları verir.
Günümüzde sosyal bilimlerde hakim olan kavram ve buna bağlı olarak terimselleşen ifadeler, Avrupamerkezci tanımların hakimiyeti ekseninde belirlenmekte ve bu kavram-tanım ilişkisi Avrupamerkezci yorumların süregelmesini sağlamaktadır. Bu şekilde toplumun öz değerlerine ve yapısına aykırı olarak üretilen kavramlarla yapılan tanımlamalar, sosyal bilimlerde sahih üretimlerin yapılmasına engel olmaktadır. İslam toplumunun yapısı ve kültürünün de göz önünde bulundurulduğu doğru bir sosyal bilimin gelişmesi ve buna bağlı olarak doğru bir bilimsel düşünce zeminin sağlanabilmesi öncelikle yerli ve kökenleri itibariyle süreci takip edilebilir kavramsal ve kuramsal çerçeveyi zorunlu kılmaktadır.
Elinizdeki kitap, bu gerekliliklerin işaret ettiği doğrultuda sosyal bilimlerde yeni kavramları geliştirmenin zeminini oluşturmak ve imkân alanlarını tespit etmek amacıyla hazırlanmıştır.
Richard PAUL, Linda ELDER Tüm yaşamımız, duygu ve düşüncelerimiz tarafından yönetilmektedir. Çoğumuz ağırlıkla gerçeğin farkına varmadan yaşadığımızdan düşünce becerilerimizi geliştirmeyi önemsemeyiz. Ancak düşünme; eğitim, psikoloji ve daha birçok alandaki bilim insanının üzerinde çalıştığı ve geliştirmeyi hedefledikleri becerilerden bir tanesidir. Eleştirel düşünme ise en temel ve önemli düşünme türleri arasındadır. Pek çok kişi tarafından bilinç dışı bir eylem olarak kabul edilen "düşünme"yi bilinç alanına çekip özel eğitim teknikleri ile geliştirmek mümkündür. Bu kitap; eleştirel düşünme becerileri kapsamında, kişinin tarafsız düşünür hâline gelme, düşünme seviyesinden haberdar olma, temel akıl becerileri, yetenekleri, içgörülerinin gelişmesine destek olma, sunulan düşüncenin zayıf ve güçlü manasını keşfetme vb. gibi becerilerini geliştirme, kendi düşünme standartlarını bilme, soru sorma ve düşünmedeki yerini anlama, düşünme içeriğini öğrenme, iyi düşünme becerilerini edinme, karar alma, problem çözme, mantık dışı düşünce ile başa çıkma, ulusal ve uluslararası propaganda yolları, zihinsel kandırmaca ve manipülasyonun farkına varma, etik akıl yürütme, stratejik düşünme becerileri ve ileri düşünür olma başlıklarında bilgi ve beceri kazandırmayı amaçlamaktadır. Buraya kadar sözü edilen bu becerileri kapsayan kitabın hem bilgi vermesi hem de Türkiye'deki akademisyen ve düşünürler tarafından bu konuda yeni eserlerin kaleme alınmasını, araştırma yapılmasını teşvik etmesi hedeflenirken matematik bilimlerinde ve sosyal bilimlerde eğitim gören öğrencilere, politikacılara, medya mensuplarına faydalı olacağı düşünülmektedir ve kişisel gelişimi bir yaşam biçimini hâline getirenlere geliştirici bir okuma serüveni olacağına inanılmaktadır. (Kim ile? Kim için?..)
21. yüzyıl becerileri arasında ilk sıralarda yer alan eleştirel düşünme becerisinin stratejik ve sistematik olarak nasıl geliştirilebileceğini anlatan bu kitap, okuyucular için hem günlük yaşamda hem de profesyonel hayatta kullanabilecekleri önemli reçeteler vermektedir. Bilgi çağının getirdiği bilgi bombardımanı içinde hangi bilgiye nerede, nasıl, niye, ne zaman ve kim ile kim için ulaşılır sorularının cevaplarını çok gelişmiş tablolar ve şekiller ile anlatarak görsel anlamda hatırlanır ve uygulanabilir kılmakta; sol beynin işlevi olan eleştirel düşünceyi çok daha ileriye götürerek bilginin yaratıcılığa dönüştürülmesinde önemli rol oynamaktadır. Basitliğin getirdiği mükemmellik ile değişen ve devrim niteliğinde yaşanan teknolojik gelişimlerde okuyucuların uygulamalı olarak karar verme becerilerini geliştirmekte ve okuyuculara bulundukları ortamda farkındalık oluşturarak fark yaratmalarını sağlayacak donanım vermektedir. Bu kitabın okuyucuları sadece eğitim dünyasındaki değişimi sağlamak isteyen kişiler değil profesyonel dünyada da dönüşümü sağlamak isteyen oyuncular ve liderler olmalıdır.
Milay KÖKTÜRK Cassirer, kültür dünyasını sembolik formlarla açıklamakla, kültürün düşünsel boyutunu açığa çıkarmıştır. Hem kültürün kaynağı, hem de onu bilecek olan bilinç, böylece yeniden konumlanmıştır. Kültür; ne salt maddî bir şey, ne de mutlak metafiziksel bir üretimdir. Kültürde özne ve nesnenin konumu doğal dünya tablosundaki gibi değildir. Orada özne nesneyi zihinsel olarak şekillendirip, sembolik formlar hâline getirir ve böylece kendi dünyasını kurar. Bu dünyayı bilen özne de verili ve tamamlanmış şey dünyasının nesnelerini değil, kendinden dışlaşmış sembolleri, yani düşünsellik taşıyan, başka bir içeriği temsil eden duyusal fenomenleri bilir.
Bu yaklaşımla Cassirer'in kültürü düşünsel temele dayandırması, kültür hakkında yapılan ve içi doldurulamadığı için belirsizlik taşıyan çok genel tanımlara da açıklık getirir.
İsmail Fenni ERTUĞRUL Türk Düşüncesinin önemli şahsiyetlerinden İsmail Fenni Ertuğrul'un Cumhuriyetle yaşıt olan bu eseri, Türkçe yazılmış ilk ve tam felsefe sözlüğüdür.
Felsefe alanında tamamlanmış olduğu bilinen ilk ve bu zenginlikteki tek sözlük, aynı zamanda "Geleneksel Felsefe" ile irtibatı kurabilecek kıymetli bir başvuru kaynağıdır.
Fransızca, dönemin kültürel iletişim dili olarak tercih edildiğinden ve o dönemde henüz Türkçe felsefe kavramları tam olarak yerleşmemiş olduğundan, eser; Fransızca-Türkçe olarak hazırlanmıştır.
Yazarın kelime girdileri için esas aldığı temel kaynağı 1901'de Andre Lalande (1867-1963) tarafından kurulan Fransız Felsefe Cemiyetini'nin (Société française de philosophie) "Bulletin de la Société française de philosophie" isimli dergisidir ki Fenni'nin 1922'de tamamlandığını söylediği bu yazılar 1926 yılında Lalande tarafından "Vocabulaire technique et critique de la philosophie" ismiyle yayımlanmıştır.
İsmail Fenni'nin bu eseri Fransızca bir sözlüğün tam ve aynen tercümesi olmayıp, kendisinin başka kaynaklardan da istifadeyle zenginleştirerek Türkçe’ye kazandırdığı yeni bir felsefe sözlüğüdür. Nitekim Fransızca felsefe kavramlarının bir çoğunun Türkçe'de hangi kavramlarla karşılanması gerektiğine dair ciddi bir mesai sarf edilmiştir.
Eserde bazen filozoflardan münhasıran bahsedilmekte ise de temel olarak bir kavram sözlüğüdür.
Sözlükte, felsefeyle alâkalı olduğu düşünülen psikoloji, iktisat, tıp gibi alanlara ait terminolojiye de yer verilmiştir.

Nurten Gökalp İnsan davranışlarının sebeplerini açıklayarak insanı açıklama amacı taşıyan psikoloji bilimi deneysel bir bilim olarak şekillenmeden çok önce felsefenin içinde yer almıştır.
Felsefi bir bakışla insanı değerlendirmeye çalışan felsefi psikoloji ile deneysel bir bilim olan bilimsel psikolojinin sahip olduğu özellikler birbirinden farklıdır. Bu çalışmada bu iki psikoloji türünün özellikleri karşılaştırılmakta, benzerlik ve farklılıklar gösterilmektedir.
Felsefe ile psikolojinin farklı bakış açıları ile ortaya koydukları insan modelleri tarihsel bir seyir ile irdelenmekte, bir bilim olarak psikolojinin sahip olduğu teorik ve metodolojik problemler felsefi bir gözle değerlendirilmektedir.
Stuart Sim Routledge Postmodernizm Rehberi'nin gözden geçirilmiş üçüncü basımı postmodernist düşünceye ideal bir giriş sunuyor. Uluslararası bir akademisyen kadrosunun katkıda bulunduğu Rehber, ana temalar ve konular hakkında on dokuz ayrıntılı makale ve A'dan Z'ye anahtar terim, kavram ve isimleri içeriyor. İlk bölümde felsefe, politika, edebiyat ve daha fazlası üzerine gözden geçirilmiş makalelerin yanı sıra estetik, işletme, cinsiyet ve performans sanatları üzerine yeni makaleler var. Kavramlar ve isimler bölümü de hipermedyadan küresel ısınmaya kadar uzanan yeni konularla zenginleştirildi. Gözden geçirilmiş ve güncellenmiş yeni basımıyla Routledge Postmodernizm Rehberi postmodernizmin herhangi bir yönüyle ilgilenen kişiler için yine vazgeçilmez bir kaynak olacaktır.
Haluk ALKAN, A. Teyfur ERDOĞDU, Tony LAWSON, Songül DEMİR, Necati ANAZ, Erol YILDIRIM, Hediyetullah AYDENİZ Bugüne kadar sosyal bilimlerin her bir disiplininde çok sayıda farklı teori geliştirilmiş ve birçok kavram üretilmiştir. Sosyal bilimlerde devam eden tartışmalar ise her geçen gün farklı bakış açılarıyla yeniden şekillenmektedir. Bu bakış açılarının sonucunda sosyal bilimlerin her bir farklı disiplini kapsamında yeni sorular sorulmakta, yeni yöntemler geliştirilmekte ve çalışma alanları açılmaktadır. Bu gibi nedenlerden ötürü sosyal bilimlerde ortaya çıkan yeni yaklaşımları tüm detaylarıyla incelemek elzemdir.
Bu ihtiyaca binaen, sosyal bilimler disiplinlerindeki yeni eğilimleri sorgulamak üzere 2011-2012 yıllarında İlmi Etüdler Derneği (İLEM) bünyesinde 'Yeni Eğilimler' seminerleri düzenlendi. Bu seminerlerin temel amacı disiplinleri en geniş anlamda ele alarak günümüzde geliştirilen yeni yorumlar ve eğilimleri ortaya çıkarmak ve yeni imkânları tartışmaktı. Elinizdeki bu kitap bu seminler bildirileri üzerinden derlenerek, sosyal bilimlerdeki yeni eğilimler hakkında bir literatür çerçevesi oluşturmak üzere hazırlanmıştır.
. Türk Düşüncesi alanında önemli katkıları olan Prof. Dr. Mehmet Akgün'e Armağan olarak hazırlanan bu eser, pek çok felsefeci akademisyen tarafından kaleme alınmış, felsefenin farklı disiplinlerine ve problematiklerine ilişkin makalelerin bulunduğu bir seçki niteliğindedir. Ayrıca sosyal bilimlerin diğer alanlarından da çeşitli makaleler ve yakın tanıklıklar ile beraber eser, Türk Felsefesi için bir kaynak teşkil etmektedir.