Eskiçağ Tarihi \ 1-1
Reşat Uğur Karacan Müslümanlar, dokuz yüz üç yıl (711-1614) boyunca İspanya Krallığı'ndaki varlıklarını sürdürerek yarımadaya önemli bir kültür mirası bırakmışlardır. Bu dönemin son yüz on yedi yılına (1492-1609) Kraliyet ve engizisyonun asimilasyon politikaları ve propaganda faaliyetleri damga vurmuştur.
Granada'nın 1492 yılında İspanyollar tarafından ele geçirilmesinden sonraki dönemde Müslümanlar, iktidar tarafından kademeli olarak zorla vaftiz edilmiş ve Moriskolar (küçük Müslümanlar) olarak adlandırılmaya başlanmışlardır. Yüz yılı (1499-1609) aşkın bir süre uygulanan asimilasyon politikalarının beklenen sonucu vermemesi üzerine Moriskolar, İspanya Krallığı'ndan Kuzey Afrika ülkelerine sürülmüşlerdir (1609-1614).
Bu kitap; Moriskoların asimilasyon süreçlerini ve toplu sürgünün nedenlerini irdelemeyi amaçlamıştır. Kitapta, İspanyol yazar Rodrigo de Zayas'ın kişisel kütüphanesinde bulunan Holland Arşivi'nin (1542-1609) ilgili belgeleri incelenmiştir. Ayrıca Valencia Krallığı'ndaki Moriskolarla ilgili engizisyon raporları ve Kraliyet mektuplarını barındıran Holland Arşivi'ne ek olarak birçok farklı kaynaktan da faydalanılmıştır.
Abdül Halim Varol, Cevdet Yakupoğlu, Ergin Ögcem, Erhan Ateş, Halil İbrahim Gökbörü, Kemal Taşcı, Mehmet Vural, Mustafa Hizmetli, Mustafa Uyar, Özgür Tokan, Özkan Dayı, Seyfullah Kara, Tunay Karakök İlk Türk-İslam Devletleri Tarihi kitabı, Orta Çağ Müslüman ve Türk devletlerinin tarihini konu edinen yeni ve özgün bir çalışmadır. Kitap, kronolojik bakımdan geniş bir tarihi dönemi kapsamaktadır. Bu süreçte İslamiyetin zuhuru, Türklerin İslam dinini kabulü, Müslüman Türk devletlerinin kuruluşu ve İslam dünyasındaki hâkimiyetleri; ayrıca bu devletlerin teşkilat, kültür ve medeniyet mevzuları işlenmiştir. Böylece bir yandan İslam tarihi içinde gelişen siyasi, sosyal ve kültürel mevzular; bir yandan da ilk Müslüman Türk devletlerinin siyaset, teşkilat, kültür ve medeniyet konuları ele alınmıştır. Kitaptaki konular, özgün bir yaklaşım ve akademik bir üslup içinde kaleme alınmıştır. Alanında uzman çok sayıda akademisyenin katkısıyla hazırlanan İlk Türk-İslam Devletleri Tarihi kitabı, üniversiteler için de ders kitabı niteliğindedir.
Alaattin Dolu, Asiye Şahin, Hüseyin Önal, İsmail Taşpınar, Lana Kudumovic, Ömür Yazıcı Özdemir, Ruba Kasmo, Sezen Karabulut, Yasemin Avcı Kudüs tarihte çok az şehre nasip olmuş bir şahitliği barındırır. Geçtiğimiz yüzyılda Kudüs'ün işgali ve İslam Dünyası'nın problemleri birbirine paralel bir şekilde ilerlemiştir. Bu durum sadece siyasi çözüm arayışı bekleyen bir mesele olmanın ötesinde fikrî, coğrafi, sosyo-kültürel ve iktisadi bileşenleri ile birlikte çok boyutlu bir değerlendirmeyi gerekli kılar.
Kudüs araştırmaları, günden güne zenginleşmektedir. Kadim şehrin top¬lumsal ve mekânsal bakiyesini ortaya çıkarmak, Kudüs'ün ulus ideolojisine indirgenmiş müdahalelerle tahribine karşı, ilmi arşivini üretmek bu araştır¬maların vazgeçilmez bir ön şartı olarak görülmektedir.
Elinizdeki kitap, Türkiye'de genişleyen Kudüs Kütüphanesi'ne katkı sunma gayesiyle hazırlandı. Kitapta Kudüs'ü tarih, kültür, şehir ve mimari boyutları açısından değerlendiren ve Kudüs sorununu uluslararası hukuk cihetiyle ele alan özgün çalışmalar üzerinden çok yönlü bir Kudüs perspektifi sunulmaktadır.
Hıfzî Pes Hazret-i 'Ömer bir gün çeri çeküp Kudüs-i şerîfi almağa geldi. Mağara-i Ken'ân derler bir yer var idi, anın üzerine 'alem dikdi ve cümle 'asker ile anda konup Kudüs beğine elçi gönderdi. Ol zaman Kudüs beğine Yunan derlerdi bir ulu melik idi Kudüs-i şerifi üç kerre yapdı ve içinde kenisalar binâ edüp vâfir 'imâretler yapdırdı. Kudüs-i şerîfin ekser yeri hâlâ anın binâsı eseridir. Çün ki elçi melike erişdi, nâmeyi okudular. Mefhûmun anlayup eyitdi: “Ben 'Ömer'in sûretin ve hırkasın ve dekanın ve kaametin bilürem zîrâ ki ol zamanda Hazret-i 'Ömer radıyallahu 'anhin heybetinden küffâr ziyâde dehşet üzre olmuşdu. Dînce salâbeti ve kerâmeti zâhir olup andan sûretin ve hırkasın kitâbları içine yazmışlar idi. Eyitdiler: Var 'Ömer'e söyle taşra çıksun. Biz burçdan bakalım tahkîk ol mudur? dediler.
Meryem Doygun Suç ve ceza olguları insanlık tarihi ile yaşıt olgular olup araştırmacılar için dikkat çekici bir konudur. Buna muvazi işkence de bahsedilen türden bir olgu olarak bu çalışmada bahis mevzusu edilmiştir. Moğolların özellikle yayılma dönemlerinde önlerine çıkan toplumlara karşı cezalandırmaları çoğu zaman işkence manzaraları ile var oldu. Korku salma ve bu yolla kendini kabul ettirme denilebilecek bir yaklaşımın tahakkuku sırasında karşılaşılan manzaralar işkencenin boyutlarının hangi dehşet seviyesine varacağını göstermesi bakımından önemlidir. Bu manada cezalar ve işkenceler, Moğol yayılma siyasetinin önemli bir unsuru olarak korkulan büyük bir gücün elindeki kahır aleti olarak görülür.
Bu çalışmanın esas gayesi, ceza unsurunun ve türlerinin gerek Büyük Moğol İmparatorluğu gerekse İlhanlılardaki durumunu tespit etmek devrin ana kaynakları üzerinden bu gelişime dair sarih ve sahih yorumlar yapmaktadır. Elbette bunu yaparken ceza ve hukukta görüldüğü gibi in'âm ve ihsanların da devletin bekasında önemli bir rol oynadığı hakikati göz ardı edilmeden siyasi zemindeki karşılığı gösterilmeye çalışılacaktır.
Moğolların tarihi içerisinden ceza ve işkenceye bakmak bir yönüyle bu devletin ve toplumun tarihine bir katkı diğer yönüyle ise suç ve ceza olgularının tarihine sağlanan mütevazı bir ilavedir. Umudumuz bu tetkikin başka sahalarda benzer çalışmalara numune ve tarihçiliğimize naçiz bir fayda olmasıdır.
Levent Şarlak Bu kitapta, dönemin en büyük siyasal gücü İngiltere'nin o dönem “yarı resmi gazetesi” olarak sayılmakta olan The Times Gazetesi'nin Birinci Dünya Savaşı'nın öncüsü de sayılan Balkan Savaşları'na siyaseten bakışını yansıtmak amaçlanmıştır. Kitapta, ana özne Balkan Savaşları olsa da gazetede yer aldığı hâliyle dönemin İttihatçı figürlerinden Osmanlı Ermenilerine; Selanik üzerine tartışmalardan haritası, mali ve idari bölümlemesi neredeyse 1920 tarihli Sevr Antlaşması ile birebir aynı olan yapının Osmanlı İmparatorluğu için önerilmesine kadar The Times'da yayınlanmış birçok farklı konu da değişik başlıklarda ele alınmıştır.
Birinci Dünya Savaşı'nın Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşma savaşı olduğu savını doğrular şekilde The Times'ın genel savaş öncesi bir yıllık başyazılarının neredeyse yarısı doğrudan Türkiye ve Osmanlı İmparatorluğu'na ilişkindir. Bu paylaşım savaşında Büyük Güçler arası rekabet de Paris, St. Petersburgh, Viyana ve Berlin'den gelen telgraflarla gazete sütunlarına yansımış; bu başkentlerde de Osmanlı hükûmeti, özellikle de İttihat ve Terakki yöneticileri bir istihbaratçı titizliği ile takip edilmiştir. Bu bakımdan The Times'ın o dönem Osmanlı İmparatorluğu'na ilişkin ana kaynağı sayılabilecek İstanbul muhabirinin de 1905'ten itibaren Osmanlı topraklarında çalışan İngiliz istihbaratı görevlisi ve meşhur İngiliz ajanı Lawrence'ı Kahire istasyonunda yetiştiren kişi olması; okur mektuplarının da Gertrude Bell, Sykes-Picot Anlaşması'nın Sykes'ı Mark Sykes gibi kişilerden gelmesi tesadüf değildir…
Seyithan Altaş İnsan aklı ve çabasıyla binlerce yıllık serüvenini sürdürmekte; ortaya koyduğu değerlerle dünü olduğu gibi bugünü de şekillendirmeye devam etmektedir. Geçmişi araştırmak tarih biliminin bir zorunluluğu, bir görevi olsa da bundan daha önemlisi tarihi yaratan insanın bugüne kadar ortaya koyduklarının kendi yaşantısını nasıl ve ne yönde değiştirdiğidir. İnsan binlerce, milyonlarca yıl önce mağara kovuklarında yaşarken, bugün lüks apartmanlarda yaşamaktadır ve uzayda yaşamayı düşlemektedir.
İnsanın dünya sınırlarını aşarak uzayın derinliklerine el attığı, aya ayak bastığı, yeni gezegenlerde hayatı aradığı bugün; gözlerimizi geriye çevirince, yeryüzünde uygarlığın nasıl başlayıp nasıl geliştiğinin hikâyesi daha da merak konusu olmaktadır. Kendisine kerpiçten ev, kenevirden elbise yaparak, yiyeceklerini pişirmek için ateş yakarak uygarlık yolunda ilk adımlarını atan insanlar, elbette ki bir gün bizim bugün eriştiğimiz seviyeye geleceklerini düşünemezlerdi. Bugün bizim de bundan milyonlarca yıl önce insanların nelere, nerelere ulaşabileceklerini düşünemediğimiz gibi...