Eğitim Bilimleri ve Öğretmen Yetiştirme \ 2-46
Marian Roberts Aile içi anlaşmazlıklar, evlilik yaşamının doğal ve kaçınılmaz bir parçasıdır. Eşler arasında yaşanan anlaşmazlıklar yapıcı ve barışçıl yollarla yönetilemediğinde yaşanan psikolojik, sözlü ve fiziksel şiddet, devamında da ailenin çöküşü kaçınılmaz hâle gelmektedir. Son yıllarda artan dağılmış aile ve boşanma sayısı, boşanma öncesinde, esnasında ve sonrasında, hem eşlerin hem de çocukların, bu yıkıcı süreçten daha az etkilenmeleri için “aile arabulucuğu”nu bir alternatif yöntem hâline getirmiştir.
Aile arabuluculuğu, boşanma sürecinden hem eşlerin hem de “çocuklar”ın daha az etkilenmesini sağlamak için ebeveynler arasında işbirliğine dayalı yapıcı ilişkilerin kurulmasında ve sürdürülmesinde hayati bir bileşen hâline gelmiştir. Aile arabuluculuğunun odak noktası, eşler arasında karşılıklı anlayışı ve iletişimi arttırarak, ayrılıktan ve boşanma sürecinden, çocukların en az etkilenmelerini sağlamaktır. Eşler, boşanma sonrasında yıllar boyunca çocukları üzerinden iletişimlerini devam ettirecekleri için boşanma sürecinin yapıcı diyaloglarla yönetilmesi bir gerekliliktir.
Aile arabuluculuğu, eşlerin kendi anlaşmazlıkları üzerinde kontrol ve sorumluluğunu ellerinde tutmalarını sağlayacaktır. Arabuluculuk sürecinde eşler arasında doğrudan iletişimin teşvik edilmesi, kararların işbirliğine dayalı alınması, yanlış anlaşılma ve çatışmaların azaltılması, kendi anlaşmaları üzerinde kontrol sahibi olmalarının sağlanması, boşanma sürecinden hem eşlerin hem de çocukların daha az etkilenmelerini sağlanması, arabuluculuğun temel faydaları arasında sayılabilir.
Son yıllarda artan boşanma ve ayrılıklarla ilgili olarak yasa yapıcılar ve araştırmacılar artık boşanmanın kendisine değil, boşanma sonrası sürece ve özellikle de boşanmadan kaynaklı zararlı sonuçların çocuklar üzerindeki etkilerinin azaltılması ve dönüştürülmesi üzerine odaklanmışlardır. Boşanma öncesinde, esnasında ve sonrasında eşler arasındaki yıkıcı iletişimlerin çocukları üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, azaltılması ve dönüştürülmesinde “aile arabuluculuğu” bir alternatif yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Aile arabuluculuğu sadece çocuğu olan ve boşanan eşler için değil aynı zamanda çocuğu olmayan ve boşanan eşlerin de uzlaşarak ayrılmalarının sağlanmasında alternatif bir yaklaşımdır.
“Aile Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk: Uygulama Esasları” adlı bu çeviri kitap, ülkemizde her sene yüz binin üzerinde gerçekleşen çekişmeli ve rekabetçi yollarla gerçekleşen boşanmaların hem eşler hem de onların çocukları üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, azaltılması ve dönüştürülmesi sürecinde kullanılacak bir kaynak kitaptır. Hem kuramsal hem de uygulamalı yaklaşımları içeren bu kitap, aile içi uyuşmazlıkların hem eşlerin hem de çocukların yararına, yapıcı ve barışçıl yollarla nasıl yöneticiliğine ilişkin bilgi ve becerileri içermektedir.
Kitabın hedef kitlesi; arabulucu avukatlar, avukatlar, aile danışmanları ve aile hukuku ile ilgili yargı mensupları ve uzmanlardır.
Eda Biçener, Emin Kurtuluş, Gülin Yazıcı Çelebi, Hasan Batmaz, Hatice Odacı, Kübra Dombak, Lokman Koçak, Mehmet Kaya, Melek Süler, Merve Çimen Koçak, Neslihan Arıcı Özcan, Neslihan Yaman, Nesrin Akıncı Çötok, Samet Makas, Tuğba Türkkan, Tülin Acar Aile Danışmanlığı alanında öğrenim gören öğrencilere ve hâlihazırda aile danışmanlığı hizmeti veren çalışanlara yönelik olarak hazırlanmış olan bu kitap; rehberlik ve psikolojik danışmanlık, psikoloji ve sosyoloji alanında çalışan alan akademisyenlerinin iş birliği ile hazırlanmıştır.
Kitapta; “Aile Tanımları”, “Aile İçi İletişim Sorunları”, “Eş Seçim Kuramları”, “Aile Danışmanlığı Kuramları”, “Çift Danışmanlığı Kuramları”, “Cinsel Terapi Kuramları”, “Aile ve Çift Danışmanlığında Etik” gibi konular ele alınmıştır. İlgili konular genel olarak teorik düzeyde sunulmuştur.
Kitap hazırlanırken üniversitelerin YÖK tarafından belirlenen güncel rehberlik ve psikolojik danışma programlarındaki ders içeriğine uygun konulara yer verilmiştir.
Rukiye Yenibaş Ailede Çocuğun İstismarı ve Umutsuzluk kitabı, aile içinde istismar ile umutsuzluk düzeyi arasındaki ilişkiyi göstererek, ergenlerdeki depresyon ve intiharın nedenlerinin sorgulanmasına katkıda bulunacak, bunların önlenmesine ve sağaltımına ışık tutacak bilgileri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Kitapta çocukistismarı kavramı; Aile içi çocuk istismarı, Çocuk istismarı türleri, Aile içi şiddet ve çocuk istismarı, çocuk istismarını açıklamaya yönelik modeller, Çocuk istismarının göstergeleri, Dünyada ve Türkiye’de istismar, umutsuzluk, Ergenlik döneminde istismar ve umutsuzluk, Önleme ve tedavi başlıkları altında incelenmiştir. Çalışma; halkı bilinçlendirilerek farkında olunan ya da olunmayan istismarın önüne geçmek, istismarın hiç oluşmamasını sağlamak isteyen herkese yol gösterici olacaktır.
Ahmet Çağlar Özdoğan, Betül Gökçen Doğan, Emre Laçin, İbrahim Dadandı, Muhammet Aykuthan Ulusoy, Murat Ağırkan, Namık Kemal Haspolat, Oğuzhan Çelik, Öykü Mançe Çalışır, Ragıp Ümit Yalçın, Rumeysa Hoşoğlu Kama Anne baba ya da çocukla çalışan her uzmanın sıklıkla araştırdığı konu, aile içi iletişimdir. Çünkü ailenin kendi içindeki ilişki ve iletişimi, bireyin duygu, düşünce ve davranışlarını etkilemektedir. Doğal olarak bu etki, kişinin çevresini de etkilemektedir. Ailede İletişim kitabı, anne babanın birbiriyle ve çocuklarıyla iletişimini ele almaktadır. Kitap, “Aile İçi İletişim” ve “Zorlu Yaşam Olaylarında Aile İçi İletişim” olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda, aileyi oluşturan bireylerin birbiriyle ilişkilerinin nasıl olması gerektiğinden bahsedilmektedir. İkinci kısımda ise boşanma, evlat edinme, yas, teknolojik gelişimler gibi aileyi zorlayan, onların ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilemediği konular ele alınmakta ve bunlarla baş etme yöntemleri sunulmaktadır. Bu kitap; psikolojik danışmanlık, psikoloji, sosyal hizmetler gibi alanlarda okuyan öğrencilere, aile ya da çocukla çalışan uzmanlara ve anne-babalara faydalı olacaktır.
İbrahim Ethem Özgüven Prof. Dr. İbrahim İthem Özgüven'in bu kitabı aile kavramını çok geniş bir şekilde ele almaktadır. Aile kavramının işleyişi ve içeriğini anlatmaktadır. Konu ile ilgili son yıllarda yapılmış araştırma ve yayınlara da yer veren bu kitaptan, alanla ilgili tüm meslek sahipleri ve öğrenciler,  yeni evlenecek ve evlenmiş çiftler ve ele aldığı temel konularıyla insan ilişkilerini geliştirmek isteyen herkes yararlanabilir.
Berrin Akman, Cansu Yıldız Taşdemir, Cemal Aküzüm, Dila Nur Yazıcı, Ebru Boğa Baran, Ela Sümeyye Seçim, Fulya Ezmeci, Hazal Begüm Ünal Çubukçuoğlu, Hilal Karakuş, İlknur Tarman, İskender Gelir, Kevser Tuğba Çınar Karasu, Mehmet Bars, Mehtap Saraçoğlu, Müge Şen, Nefise Semra Erkan, Nilüfer Kuru, Nurbanu Parpucu, Nurullah Düzen, Sedef Süer, Sema Çelebi, Servet Kardeş, Uygar Bayrakdar Yaşamın ilk yılları tesadüflere bırakılamayacak kadar önemlidir. Erken çocukluk döneminde sunulan yüksek kalitede bakım ve eğitim hizmetleri, çocukların yaşama güçlü bir başlangıç yapmalarını sağlayan en önemli unsurdur. Erken çocukluk bakımı ve eğitimi (EÇBE) yaşam boyu öğrenme ve iyi oluş hâli için çocuklarda sağlam ve geniş bir temel oluşturmayı ve çocuğun sosyal, duygusal, dil, bilişsel ve fiziksel ihtiyaçlarının bütünsel gelişimini desteklemeyi amaçlamaktadır. Nitelikli erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerinin en önemli paydaşları arasında yer alan aileler ve eğitimciler; çocukların gelişimlerini, ilgilerini ve ihtiyaçlarını desteklemede ve belirlemede hayati rol oynamaktadırlar.
On beş bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde erken çocukluk eğitiminin önemine yer verilmiştir. Ülkemizde erken çocukluk eğitiminin güncel durumunu ortaya koyan ikinci bölümden sonra, üçüncü bölümde hesap verebilirlik çerçevesinde erken çocukluk eğitimi ele alınmıştır. Dördüncü bölümde erken çocukluk bakımında ve eğitiminde kalite irdelenmiştir. Beşinci bölümde küçük çocukların ev ortamının kalitesi, altıncı bölümde erken çocukluk eğitiminde öğretmen, aile ve eğitim ortamı ele alınmıştır. Yedinci bölümde duygusal ve davranışsal bozukluklar, sekizinci bölümde psikolojik sağlamlığın geliştirilmesi, dokuzuncu bölümde çocuğu tanıma ve değerlendirme, onuncu bölümde çok kültürlü eğitim, on birinci bölümde gelişime uygun uygulamalar, on ikinci bölümde okula hazırbulunuşluk, on üçüncü bölümde okul dışı öğrenme ortamları, on dördüncü bölümde erken çocukluk eğitiminde öncü kuruluşlara yer verilmiştir. Son bölümde ise çocuk hakları ve çocuk haklarına ilişkin yasal düzenlemelere değinilmiştir.
Çocukların gelişimlerini desteklemek için ailelere ve eğitimcilere rehber teşkil etmesi amacı ile hazırlanan bu kitap, Türkiye'de yaşayan erken çocukluk dönemindeki çocukların ihtiyaçlarından yola çıkılarak en güncel bilimsel araştırmalar ışığında alan uzmanları tarafından hazırlanmıştır.
Ann Turnbull, H. Rutherford Turnbull, Elizabeth J. Erwin, Leslie C. Soodak, Karrie A. Shogren Bu kitap, aile ve uzman iş birliği alanında en tanınmış yazarlar tarafından kaleme alınan, öğretmenlerin ve ailelerin iş birliği içinde özel gereksinimli çocuklar için nasıl birbirlerini güçlendirebileceklerine ve birlikte savunuculuk yapabileceklerine odaklanan bir rehber olarak nitelendirilebilir. Bu kitapta yazarlar, yetersizliğin engele dönüşmemesi için çaba gösteren ailelerin hayat hikâyelerini paylaşarak iyi, hoşgörülü, cömert, kararlı ve olumlu yaklaşımın nelerle sonuçlanabileceğini gözler önüne sermektedirler. Aileler, Uzmanlar ve Farklılık, hem genel eğitim hem de özel eğitim ortamlarında aile üyeleri ve uzmanlar arasında kalıcı ortaklıkların nasıl oluşturulabileceği konusunda okuyucularına yön göstermektedir. Yazarlar, aile sistemleri teorisinden yola çıkarak özel gereksinimli bireylerin aile sistemini nasıl etkilediği, özel eğitim alanındaki yasa ve yönetmeliklerin tarihsel gelişiminde ailelerin rolü, kalıcı ortaklıklar kurabilmenin ilkeleri ve bu ilkelerin öğretmenler ve diğer uzmanlar tarafından nasıl uygulanacağı gibi konuları ele almışlardır. Bu kitabın, özel gereksinimli bireyler ve aileleriyle güven ilişkisine dayalı ve çocuğun yararının ön planda tutulduğu ortaklıklar geliştirebilmeleri ve sürdürebilmeleri için öğretmenleri ve diğer uzmanları destekleyici bir kaynak olması umut edilmektedir.
Güney Nair Genel olarak failleri ve mağdurları gençler olan şiddet eylemleri; hem olayların içinde yer alan gençleri hem de onların ailelerini, akrabalarını, öğretmenlerini, akranlarını kapsayan geniş bir kitleyi doğrudan etkilemekte, travmalara neden olmakta, toplumlarda ağır sosyo-ekonomik maliyetler yaratmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization)'ne göre gençlik şiddeti, en çok göze çarpan şiddet türlerinden birisidir.
Gençlerin aile, okul ve sosyal çevre üçgeninde oluşturdukları ilişkiler ve bu ilişkilerin seyri, ortaya çıkacak davranış kalıplarının da habercisidir. Gençlik döneminin en az sorunla atlatılması, sağlıklı yetişkinliğe olanak sağlayacaktır.
Elinizdeki çalışma, toplumların en önemli sosyal sorunları arasında yer alan gençlik şiddeti konusuna ışık tutarken, gençlere, anne-babalarına, öğretmenlerine, kendilerini ve sosyal ilişkilerini akademik boyutta anlama ve yorumlama olanağı sunmayı amaçlamaktadır.
Ali Rıza Erdem, Aycan Çiçek Sağlam, Aykut Ekiyor, Aziz Gökhan Özkoç, Bekir Tuncer, Berfin Kart, Berna Tarı Kasnakoğlu, Besim Karakadılar, Burcu Seher Çalıkoğlu, Bülent Balkan, Doğan Göçmen, Esen Gürbüz, Fahri Apaydın, Filiz Angay Kutluk, Gül Erkol Bayram, Gülten Dinç, Harun Tepe, İlter Turan, İpek Kıskacı, Mehmet Emir Köksal, Nurhayat Çalışkan Akçetin, Ruhdan Uzun, Semiyha Tuncel, Sezer Bozkuş Kahyaoğlu, Sibel Oktar Thomas, Sinan Kadir Çelik, Volkan özbek, Yusuf Bayraktutan “Kayırma, baskı, dışlama ve tasfiye… Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinin ve akademik hayatının tarihi, bu üç hastalıkla sistematik olarak lekelenmiştir. Akademide Etik İhlalleri: Yaşanmış Vakalar kitabının, bu hastalıkların teşhirine anlamlı, güncel katkılar getirdiğini düşünüyorum.”
Prof. Dr. Korkut Boratav

"Hakikatin konu edinilip tartışılarak arandığı bir ortam olması gereken akademik hayatta yer alabilmek, hakikat saygısı kadar insan saygısı gerektirir. Hakikat ahlakı, hakikati arayan insanların ahlakıdır. Bu ahlakı var eden değerlerin olmadığı bir yapıda insan yoktur. İşte bu kitap, değişik açılardan akademik ahlak hayatında olması gereken değerleri, bu değerlerin yaşanmasındaki sorunları ortaya koyan çalışmalardan oluşuyor. Derleyenlerin ve yazarların emeklerini saygıyla karşılıyor, saygın bir kurum olması gereken üniversitenin böylesi çalışmalarla adım adım yetkinliğe doğru yürümesini diliyorum."
Prof. Dr. Ahmet İnam, ODTÜ

“AKETDER tarafından yayımlanan bu kitap, akademinin en önemli sorunlarından olan etik ihlaller konusunu gündeme taşıyan cesur bir adımı simgelemektedir. Akademideki varlığı ve yaygınlığı bilinen etik ihlal konusunda kitapta yer alan örnekler, bu sorunun üstesinden nasıl gelinebileceği konusunda da bir yol gösterici olacaktır. Derneği ve editörleri bu yönde gösterdikleri çaba ve cesur davranışları nedeni ile kutlarım.”
Prof. Dr. Gülten DİNÇ, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa

“Prof. Dr. Fahri Apaydın ve Doç. Dr. Sinan Kadir Çelik'in yayıma hazırladığı "Akademide Etik İhlalleri" adlı bu biricik eser, akademinin içinde bulunduğu etik duruma dair bir ayna tutuyor. Akademi deyince akla ilk gelen mobbingdir. Mobbing; kişilerde ruh sağlığı bozuklukları, öz güven, öz saygı kaybı, intihar gibi durumlara sebep olmaktadır. Bu konudaki farkındalıkların acilen oluşması ve yasal düzenlemelerin yapılması çok önemlidir. Türkiye'de özellikle üniversitelerde mobbing olaylarının sıkça yaşandığını ve bunları yöneticilerin örtbas etme eğiliminde olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan elimizdeki eser, örtbas edilenin bizzat akademisyenler tarafından yazılıp açık edilmesidir.”
Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Dokuz Eylül Üniversitesi

Ülkemizde bilimsel özgürlük ortamını ve akademik yaşamı ciddi biçimde olumsuz etkileyen bir dizi sorunu, yaşanmış tarihsel örnekleri ile gündeme getiren bu değerli çalışmanın, özellikle genç bilim insanları açısından bu sorunların farkındalığını artırdığı ölçüde, üstesinden gelinmesinde etkili olacağı umuduyla, tüm katkı yapanları kutlamak gerekir.
Prof. Dr. Galip Yalman, ODTÜ Siyaset Bilimi, emekli öğretim üyesi

Bu kitap, ülkemiz bilim insanlarına akademisyen olmanın ahlaki yükümlülüklerini hatırlatarak oldukça önemli bir işe ve bir ilke imza atmıştır. Devamının gelmesini dilediğim bu kitabın yaygın bir biçimde yaşanan etik ihlallerle, yanlışlarımızla yüzleşmeye bir vesile olmasını umuyor, tüm bilim insanlarına, üniversite öğrencilerine bu kitabı edinmelerini ve titiz bir biçimde okumalarını tavsiye ediyor; bu kitabı derleyenleri, yazılarıyla katkıda bulunanları kutluyorum.
Prof. Dr. Doğan Özlem, Yeditepe Üniversitesi
Muharrem Kılıç Modern üniversitelerin kurumsal bünyesi, bizatihi bilginin değerini inkâr eden kolektif bir bilince dönüşme tehlikesi taşımaktadır. Üniversitelerin, bilginin değer ile olan otantik ilişkisini yadsıyan bir tutum geliştirme yönlü kurumsal yapılanması, anti-sosyal ve anti-entelektüalist akademi kültürünü benimsemesi, özüne yabancılaşmış bir akademik habitus üretmiştir. 'Akademik Entelektüalizm'in yadsındığı yozlaşma ve yabancılaşma süreci, üniversitelerin özgün ve yaratıcı fikrî üretimine ket vurmaktadır.
Akademi dünyamız, kendinden menkul bir değer ve içe kapalı bir bilgi/bilim evreninde devinmektedir. Akademi, kurumsal örgütlenmesi içerisinde üretilmiş statüler, sınıfsal aidiyetler, içkin ideolojik eğilimler ve hiyerarşiler üzerinden yapılandırılmıştır. Kendisini sorgulamaya kapalı tutan 'bilimsellik' ve 'doğruluk' iddiaları, bütün bu yapısal bütünlük içerisinde kendisini gizleme imkânına kavuşmaktadır. Söz konusu seçkin ve kapalı kurumsal örgütlenme, bizatihi kendisini eleştirel akademik aklın üretkenliğine kapatmaktadır.
Bugün üniversitelerin 'Akademik Aklı'nın belirli pragmatik politik perspektifler üzerinden 'yüksek-öğretimsel disiplin' altına sokulması sorunu ile karşı karşıyayız. Üniversitelerin tözsel değerini ifade eden akademik özün yitimine tanıklık ediyoruz. Kuşkusuz bu tözsel değer ancak özerklik -akademik aklın kendisini kendi özgül dinamikleri üzerinden üretebilme yetkesi- üzerinden kendisini muhafaza edebilir, dinamik biçimde üretebilir ve varlığını sürdürebilir.
Giderek atomize olan disipliner alanlar ve çeşitlenen/çoğalan uzmanlıklar, akademiyi tümelin bilgisine yabancılaştırmıştır. İhtisaslaşmayı fetişleştiren bu akademi düzeninde, her bir disipliner alan bir 'bilim' tapınağına dönüşmüştür. Deyim
yerindeyse tapınak muhafızlığı yapan 'bilim' şövalyelerinin rutinleşen ayinleri, fikrî çoraklığın akademik topografyayı tümüyle sarmasına yol açmıştır. Öz-doku yıkımına yol açan bu düşünsel sığlaşma ve çoraklığın sebepleri üzerine teemmül edebilmek için öncelikle muhafazakâr muhafızlığın korunaklı statüsel alanlarından feragat edebilme cesaretini göstermek icap etmektedir. Felsefesizleştikçe sığlaşan akademi dünyamızın eleştirel entelektüel yoksunluğu üzerine yapılacak her fikrî mesai değerlidir.
Abdulhamit Kurupınar, Abdurrahman Yıldırım, Anmar Efendioğlu, Çelebi Uluyol, Ayşe Arpalık, Çelebi Uluyol, Gülşah Babacan, Güzide Dadlı, İrem Akçayır, Mehmet Başaran, Rana Coşkun Turan, Tuğçe Güleşir, Ufuk Özkubat, Zaineb Alsaati Akademik araştırma yapan kişiler teknolojinin sunduğu imkânlardan farklı biçimlerde yararlanırlar: indeks, atıf ve kaynak tarama, işbirlikli platformlardan yararlanma, veri toplarken çevrim içi formlar kullanma, akademik sosyal ağlardan yararlanma, çalışmaları blog sayfalarından paylaşma, veriyi analiz etme, çeşitli bibliyografya (referans) yazılımlarından yararlanma, çalışma raporunu intihal kontrolünden geçirme ve web araçları ile sınıf içi etkileşimli uygulamalar kullanma...
Bu kitap, akademik araştırmalarda teknolojiden yararlanmak isteyen her bir araştırmacının yararlanabileceği biçimde basit bir yaklaşımla ele alınmıştır. Hep adı duyulan, hiç kullanılmamış ya da nasıl kullanılacağı bilinmeyen kavramlar kitap içerisinde sade bir anlatımla uygulamalı olarak sunulmuştur. Fakültesi, bölümü ya da ana bilim dalı farkı olmadan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tümü akademik araştırma yaparken ya da tez çalışmasında bu kitapta anlatılan konulardan rahatlıkla yararlanabilir.
Akademik hayatın içinde olan ve teknolojik becerilerini ilerletip kendisini geliştirmek isteyen her araştırmacıya yararlı olması temennisiyle...
Yıldız Kuzgun Meslek ve alan seçimi sorunu ile karşılaşan her kişi, neleri yapabileceği (yetenekleri) ve nelerden hoşlandığı (ilgileri) konusunda ayrıntılı ve berrak bir fikre sahip olmak ister. Bu gereksinmeyi karşılamak için meslek rehberliği alanında değişik ölçme araçları geliştirilmektedir. Bunların önemli bir bölümünü kendini değerlendirme envanterleri/ölçekleri oluşturur. Akademik Benlik Kavramı Ölçeği (ABKÖ) de kişinin ilgi ve yeteneklerini tanıması amacı ile geliştirilmiş bir kendini değerlendirme aracıdır. Ölçekte, dört yetenek ve on iki ilgi alanı ile ilgili maddelerden oluşan toplam on altı alt ölçek bulunmaktadır. Bu araç, okul psikolojik danışmanları tarafından öğrencilere bireysel ve gruplar hâlinde uygulanabileceği gibi, öğrenci kendi başına da uygulayıp sonucu bulabilir. Ancak uygulama sonucunun değerlendirilmesi için psikolojik danışman yardımına gereksinim vardır.
İlk basımı 1996 yılında yapılan ABKÖ, okullarda kullanılmakta olan bir araçtır. Bu basımda aracın bilgisayarla yanıtlanıp puanlanabilmesini sağlayan bir de program eklenmiştir. Bu programla her öğrenci, aracı bilgisayar ortamında uygulayıp sonucu çıkarabilir.
Çiğdem Gürsoy, Efe Can Gürcan, Esra Bayhantopçu, Fahri Erenel, Işık Ateş Kıral, İlayda Fidan, Okan Yaşar, Orhan Sezgin, Osama Dawoud, Pınar Gökçin Özuyar, Pınar Yurdakul Mesutoğlu, Rana Öztürk, Selen Yanmaz Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılında, ülkenin sürdürülebilir ilerleme ve kalkınmasında yapılan araştırma faaliyetlerinde önderlik etmek görevinin yanında, gençliği çağdaş bir anlayışla donatmak ülküsünü de yüklenen üniversitelerin tüm akademik disiplinlerinde sürdürülebilirliğin öneminin vurgulanması amacı ile yola çıktık.

Bu eser, farklı disiplinleri temsil eden akademisyenlerin konuyu kendi disiplinleri kapsamında üniversitelerin üç ana sorumluluğu olan eğitim-öğretim, araştırma ve topluma katkı faaliyetleri açısından değerlendirmeleri yolu ile üniversitelerin ilgili dönüşümüne katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu hedef doğrultusunda üniversitelerin itibar ve sorumlulukları anlamında hak ettikleri yere gelmelerini dileyerek, alanlarında değerli akademisyenlerimizin katkılarıyla hazırladığımız kitabımızın bu alan için referans olmasını umut ediyor, gerek küresel gerekse Türkiye'nin sürdürülebilirlik amaçlarına ulaşabilmesi için bu toplu katkıyı, bir ilk çalışma olarak akademik dünyaya sunuyoruz.
Cüneyt Belenkuyu, Engin Karadağ Bilginin yeni petrol olduğu bir dünyada bilgi kaynağı olarak varlığını sürdürmeye çalışan üniversiteler, özellikle uluslararası ölçekte rekabetin önemli bir parçası hâline geldi. Üniversiteler artık bilgiyi üreten, geliştiren ve işleyen kurumlar olmanın yanında bilgiyi pazarlayıp satmak için yarışılan bir alanın tam da ortasında bulunuyor. Üniversite sıralamaları ise bu yarış alanının kamuoyuna aktarıldığı biçimiyle süslü reklam malzemeleridir. Bu kitapta üniversitelerin akademik kapitalist düzenin bir dişlisi olmasının gönüllü olarak işleyen süreci anlatılmıyor. Aksine benimsedikleri değerler ve taşıdıkları ön yargılarla sıralama sistemlerinin üniversiteleri nasıl şekillendirdiği, bilgiye bilimselliğini veren yapıların bilgiyi nasıl bir çerçeveye soktuğu ve akademik pratikleri baskı altına alan hegemonik yapıların varlığı ortaya konulmaya çalışıldı. Kitapta sıralama kültürünün oluşmasına zemin oluşturan neoliberal eğitim politikalarının yükseköğretimdeki etkilerinin, sıralamaların metodolojik olarak nasıl sistemler olduklarının ve akademik kapitalizmin kamuoyunu kolay, hızlı ve derin biçimde etkisi altına alan önemli bir mekanizması olarak sıralamaların üniversitelere etkisinin bir resmini bulacaksınız.
Lee G. Bolman, Joan V. Gallos Bu kitap, yükseköğretimi önemseyen, yükseköğretimin güçlü ve zayıf yönlerini anlamaya çalışan, daha iyiye gitmesi için kendini adayan okuyucular için yazılmıştır. Eğer mevcut durumdan memnunsanız ve başka hiçbir şey sizi ilgilendirmiyorsa veya can çekişen bir sektörü kurtarmak için yapılacak hiçbir şey olmadığını düşünüyorsanız bu size göre bir kitap değildir. Eğer daha iyiye ulaşmak için etkili ve önemli bir lider olmak istiyorsanız okumaya değer olan bu sayfalarda, yaptığınız işe ve onun getirdiği fırsatlara yönelik, zihninizi canlandıracak faydalı bir yaklaşım bulacağınızı düşünüyoruz.
Kitaptaki yaklaşım farklı kaynaklar bir araya getirilerek oluşturulmuştur. Bunlardan biri, yazarların yükseköğretim yönetiminde bizzat çalışarak ya da bu alan üzerine dersler vererek geçirdiği yılların getirdiği deneyimlerden oluşmaktadır. Yazarlar; öğretim üyesi, mezunlar derneği müdürü, baş araştırmacı, akademik program yöneticisi, akreditasyon koordinatörü, bölüm başkanı, dekan ve rektör yardımcısı olarak çalışmıştır. Elit olarak adlandırılan bazı özel üniversitelerde ve devlet kurumlarında araştırmalar yapmış; buralarda çalışmış ve yaşamışlardır. Ayrıca, yıllarca lisansüstü derslerde, yönetici programlarında ve yaz seminerlerinde yönetim görevine talip olan profesyonellere ve deneyimli yöneticilere yükseköğretimin yönetimini üzerine ders vererek bu alanda tecrübe kazanmışlardır. Bu kitap öğrencilerden, meslektaşlardan ve deneyimlerden öğrenilen şeyleri yansıtmaktadır. Kitabın tamamında vakalara ve örnek durumlara yer verilmiştir. Bunlar, yazarların kendi deneyimlerinden ve uzun yıllar birlikte çalıştıkları binlerce akademik liderin yaşantılarından alınmıştır. Toplum genelinde bilinen birkaç olay dışında, bu vakalar düzenlenerek yazılmış ve kişilerin isimleri gizli tutulmuştur. Kurumlarda ve belirli durumlarda düzenli olarak görülebilecek dinamikleri göstermek için, yazarlarca oluşturulan birçok kompozisyon da kitaba eklenmiştir. Kendi kurumunuzda gerçekleşen bir olaya oldukça benzeyen birkaç örnek görmeniz muhtemeldir ancak bu tamamen rastlantısal bir durumdur. Kitabın üniversite öğrencileri, akademik liderler, üniversite personeli için faydalı olacağına inanıyoruz.
Stephen Bailey Bu kitap; makale, ödev, tez, rapor gibi bilimsel bir çalışma yapmak isteyenlerin yazma konusunda faydalanabileceği temel bir kaynaktır. Kitapta; akademik yazmanın altyapısından başlayarak referans gösterme sistemleri, intihale neden olan hatalar, alıntılanan metinlerin kullanım biçimleri, paragrafları düzenleme yöntemleri, söz varlığı gibi birçok hususa değinilmiştir. Ayrıca temel yazım kuralları İngilizce ve Türkçe için karşılaştırmalı olarak verilerek farklılıklar gösterilmiş, farklı türdeki akademik çalışmaların kendine özgü ayrıntıları açıklanmıştır. Akademik yazma için sunulan bilgilere paralel olarak her bölümde, ilgili konuda okuyucunun kendisini geliştirmesine yardımcı olacak testlere yer verilmiştir. Bu sayede, adım adım ilerleyen bir gelişim süreci hedeflenmiştir.
Akademik Yazma, tüm bilim dallarında okuyan öğrencilerin yararlanabileceği bir içeriğe sahiptir.
Okuyucuları için faydalı olması dileğiyle…
Claude STEINER Duygusal Okuryazarlık, bugünün dünyasında başarılı olabilmek için gerekli olan kişisel gücün vazgeçilmez bir kaynağıdır. Bu kitap size adım adım kalp zekâsı ile duygusal okuryazarlık becerisini nasıl elde edileceğini gösterecek.
“Duygusal okuryazarlık, sağlıklı bir gelişim için önemlidir.”
Benjamin Spock, M.D.

“Empatiyi öğrenmek ve öğretmek için... ve duyguları saygı ve olgunlukla açıklamak için önemli bir araç.”
Riane Eisler, “The Chalice and the Blade,
Sacred Pleasures and Partnership Way Kitabı”nın yazarı

“Steiner... nasıl ileti (mesaj) verileceğini, alınacağını ve reddedileceğini... ve nasıl algılanılacağını ve iletişim kurulacağını öğretiyor... o duygusal etkileşim hakkında pek çok içsel bilgi sunuyor.”
Publishers Weekly

“Eğer bu yeni dilde biz yeterince uzmanlaşırsak, dünyayı değiştiririz.”
Elaine Aron, "The Highly Sensitive Person'in” yazarı

“... adım adım arkadaşlığa götüren bu programı kaçırmayın.”
Susan Page “How One of You Can Bring the Two of You Together".
En çok satan kitabın yazarı
Donald F. Young, Bruce R. Munson, Theodore H. Okiishi, Wade W. Huebsch Akışkanlar mekaniği, mühendisliğin temel alanlarından birisidir. Akışkanlar mekaniği bilgi tabanının genişlemiş olması ve ders kitaplarına daha çok konuyu dâhil etme isteği nedeniyle, ders kitaplarının içeriği artmıştır. Geniş kapsamlı içeriğe sahip kitaplar, başlangıç dersinde temel prensipleri anlamada zorlanan öğrencilerin gözünün korkmasına ve detaylar arasında kaybolmasına sebep olabilmektedir. Dolayısıyla temel kavramları ve prensipleri içeren modern stilde daha öz fakat kapsamlı bir kitaba ihtiyaç olduğu düşüncesiyle hazırlanmıştır.
Kitapta, yeni başlayan öğrenciler için yararlı olacak temel konular sade ve içeriğe odaklanmış bir yaklaşımla sunulmuştur. Giriş kitabı niteliğiyle konuların sunumu, akışkanlar mekaniği problemlerini çözmede öğrencinin kendine güvenini adım adım geliştirmesi amaçlanmıştır. Her bir önemli kavram veya düşünce, önce basit ve anlaşılır bir şekilde ele alınarak açıklanmış daha sonra detaylar anlatılmıştır. Ayrıca akışkan ve akışlar ile ilgili temel kavramlar ve prensipler; şekil, fotoğraf ve videolar kullanılarak sunulmuştur. Kavramların ve prensiplerin anlatımı, çözümlü örneklerle ve örnekler içindeki yorumlarla desteklenmiştir.
Son olarak, akışkanlar mekaniğinin heyecan verici ve yararlı bir alan olduğunu yansıtmak amacı ile öğrencinin ve öğretim üyesinin kolayca bağlantı kurabileceği günlük hayattan çok sayıda akışkan akışı olayının analizi kitaba dâhil edilmiştir.
Ercan Türk Dil ve edebiyat dünyasında ufuk açıcı bir farkındalık oluşturma ve toplumdaki sorunlara hâl çaresi bulma adına, aynı zamanda millet ve ülke olarak insan yetiştirme ve medeniyet inşa etme iddiamıza entelektüel altlık oluşturma amacıyla kalemin ve kelamın yol göstericiliğinde hazırlanan bu kitap; öğrencilere eğitimcilere, velilere, yöneticilere ve tüm kitapseverlere faydalı olacaktır.
Abdullah Yalnız Çocuklarda ve ergen bireyler arasında sıkça görülen; akranına vurma, itme, küçümseme, dalga geçme, lakap takma, hakkında dedikodu yayma, yalnız bırakma, etkinliğe çağırmama, attığı mesajı görüldü yapıp dönüş yapmama, aramalarına cevap vermeme, fiziksel veya sözel olarak sataşma gibi davranış biçimleri, mağdur bireyde akademik ve sosyal problemler oluşmasına neden olabilmektedir. Bu davranışların karşı tarafı incitmek amacıyla kasıtlı bir şekilde yapılması, taraflar arasında güç dengesizliğinin bulunması, uzun süre ısrarlı bir şekilde devam etmesi ve akranlar arasında gerçekleşmesi gibi özellikler taşıması nedeniyle saldırganlık ve kavgadan farklı olan bu durum, “akran zorbalığı” olarak tanımlanmaktadır.
Okulda, mahallede, etkinlik kursunda ve günlük yaşamın her alanında ortaya çıkabilen “akran zorbalığı” hem zorbalık yapan (zorba) hem de zorbalığa maruz kalan (mağdur/kurban) bireyin ruhsal durumunu olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu nedenle zorbalığın olduğu her ortamda, sınıfta ve okulda gerekli müdahalelerin yapılması ile öğretmenlerin ve velilerin konuyla ilgili farkındalık kazanması son derece önemlidir.
Akran zorbalığının önlenmesine veya minimum seviyeye düşmesine katkıda bulunmak amacıyla kaleme alınan bu eser, eğitimciler ve öğrenim hayatını sürdüren gençler için yararlı bir kaynak olacaktır. Akran Zorbalığı kitabının psikolojik danışmanlara, öğretmenlere, eğitimcilere, ebeveynlere ve zorbalığa maruz kalan tüm bireylere faydalı olması dileğiyle...
Ayşen Bakioğlu, Resul Baltacı Eğitim kurumlarının veya programlarının belirli standartlara göre değerlendirilmesi olarak tanımlanabilecek akreditasyon, temelde bir kalite kontrol ve temin süreci olarak, kendi kendini düzenlemenin, denetlemenin bir biçimidir. Süreçte yer alan standartlar ile kastedilen, eğitim kurumlarının çeşitli açılardan belirli bir hedefi yakalamış olmalarıdır, standardizasyonu değildir. Bir anlamda insana değer verme, sürekli değişme ve yenilenme olarak tanımlanan kalite ise; değişim, gelişim, reform ve yeniden yapılanma kavramları ile yakından ilgilidir. Bu çalışma ile eğitimde kalite temininin yöntem ve teknikleri vurgulanmaktadır. Uluslararası programlar ile ilk ve orta öğretimde ortak standart oluşturma çabaları, akreditasyon birlikleri, kalite temininde ana rol oynayan öğretmenler için mesleki standartlar, gelişmiş ülkelerde ve ülkemizdeki uygulamalar ayrı ayrı incelenmiştir. Avrupa yükseköğretiminde kalite temini için standartlar, uluslararası ağlar, sınır ötesi yükseköğretim ilkeleri, akreditasyon birlikleri ve standartları, ülkemizde yükseköğretimde kalite geliştirme çabaları vurgulanmıştır. Bu kitap hayatının herhangi bir yerinde, kendisinin, çocuğunun, ülkesinin insanlarının gördüğü eğitimden dolayı üzüntü duyanlara, eğitimi, her seviyede geliştirmeye çalışanlara hitap etmektedir.
“Birşeyi gerçekten yapmak isteyen bir yol, istemeyen mazeret bulur” sözüne karşılık bir Türk atasözü “Dağ ne kadar yüce olsa, yol üstünden aşar” der. Eğitimde kaliteye ulaşmak için akreditasyon yolunda yapılacak işler zahmetli olabilir; ancak, yol olunca dağ bile aşılır. “İnsan bir şeyi ciddi olarak istemeye görsün, hiçbir şey erişilemeyecek kadar yükseklerde değildir.”

Nail GÜNEY, Talat AYTAN Dil bilgisi, dilin mantık ve anlam dünyasını kurallar yoluyla öğreten bilim dalıdır. Ana dilinin inceliklerini, düşünce ve duygu evrenini, toplumun değerlerini öğretir. Öğrenme alanları arasındaki bütünlüğü ve işleyişi sağlar. Bu hedeflere ulaşılabilmesi, dil bilgisi öğretiminin yetkinliğine bağlıdır. Dil bilgisi öğretimi, çocuğun doğru olarak kullandığı ana dili kurallarına ad verme ve onları tanımlama süreci olarak düşünülebilir. O halde dil bilgisi öğretimi, çocuğun dünyası göz önünde tutularak yapılmalıdır. Aktif öğrenme bu konuda önemli bir yardımcıdır.
Bu kitapta, ilköğretim ikinci kademe müfredatında yer alan isim, sıfat, fiil, zarf, isim-fiil, sıfat-fîil ve zarf-fiil konuları aktif öğrenme yöntemiyle ele alınmıştır. Önerilen yöntem, bütün dil bilgisi konularının öğretiminde uygulanabilir. Bu şekilde gerçekleştirilen dil bilgisi öğretimi, ezberin ötesinde daha kalıcı ve eğlenceli olacaktır. Kitabın fakültelerin Türkçe öğretmenliği bölümü öğrencileri ile Türkçe öğretmenlerine faydalı olacağını ümit ediyor
Elif Ermağan Dünyanın dört bir tarafında çeşitli siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel nedenlerle yüzyıllardan beri var olan ve var olmaya devam edecek bir hareketlilik olan göç, farklı bir dil ve kültüre yapıldığında beraberinde iki dilliliği ve kültürlülüğü de getirmektedir. Bu bağlamda, ilgili alandaki literatür incelendiğinde, gerçekleştirilen araştırmaların bu zamana değin çoğunlukla Almanya’daki Türklerin Almanca veya Türkçe dil edinimlerine yoğunlaştığı tespit edilmiştir. Almanların Türkçeyi öğrenmeleri ve bunu Türkiye’de yapmaları konusunda akademik çalışma yok denecek kadar azdır. Bu çerçevede bir diğer temel husus, araştırma mekânı olarak Alanya’nın seçilmesidir -ki, bu tez, bu coğrafyada dil edinimi çalışmalarının ilkidir.
Daha ayrıntılı ifade etmek gerekirse, Alanya’daki Almanların Türkçe öğrenirken standart Türkçeden ses bilimsel, yapı bilimsel, anlam bilimsel ve söz dizimsel anlamda sapma yaptıklarını gösteren ayrıntılı bir çalışma görülmemektedir. Bu çalışma toplumdilbilimsel bir nitelik taşıdığından katılımcıların demografik özellikleriyle birlikte, ana dilinden hareketle yaptıkları sapma nedenleri bulunmaya çalışılırken diğer taraftan Türkçeye olan tutumları da tespit edilmiştir. Sonuç olarak, Alanya’daki Almanların Türkçeyi sosyolojik ve dilsel bazda nasıl kullandığı tespit edilmeye çalışılmıştır.
Mehmet Akif Ocak Bu kitabın amacı, akademik çalışmaların başlangıç noktası olan alanyazın incelemesinin sistematik olarak ve etkili şekilde nasıl yapılacağını okuyucuya detaylı olarak anlatmaktır. Kitap, çalışılan alanda (sosyal, fen, sağlık) araştırmaların nasıl analiz edileceğini, ortaya nasıl bir sentez konulacağını, araştırma odağını, kapsam belirlemeyi, açıklayıcı bibliyografiyi ve alanyazın incelemesinin yazımını örnek olaylarla okuyucuya sunmakta, bu alanda önemli bir eksiği kapatmaktadır.
Kitapta, “Araştırma için yapılması gerekli ilk iş, geniş kapsamlı bir alanyazın incelemesi mi olacaktır?” sorusuna ayrıntılı şekilde cevap verilmiştir. Bundan dolayı, lisansüstü tez yazımı, makale yazımı, kitap ve kitap bölümü yazımı, bilimsel proje yazımı gibi alanyazın incelemesinin yapılması zorunlu olduğu durumlarda, kitabın son yıllarda oynadığı rol kendini daha çok göstermiştir.
Abdullah Bağdemir Arap kökenli alfabeden Latin kökenli alfabeye geçmek üzere Maarif Vekilliğinde dokuz kişiden oluşan bir heyet meydana getirilmiş ve bu heyet 26 Haziran 1928’de eski Millî Eğitim Bakanlığı binasında, Talim ve Terbiye odasında toplanarak çalışmalarına başlamış ve ilk iş olarak alfabe ve gramer raporlarını hazırlamıştır. 41 sayfalık Elifbe Raporu’nun “layiha muharriri” İbrahim (Grantay), daha sonra çıkan 69 sayfalık Gramer Hakkında Rapor’un “layiha muharriri” Ahmed Cevad (Emre) olmuştur. Elifbe Raporu’na imza atan üye listesinde Dil Heyeti adı, Gramer Raporu’na imza atan aynı kişilerin oluşturduğu üye listesinde ise Dil Encümeni adı görülmektedir. Dil Heyeti, 12 Temmuz günü yaptığı toplantıda, alfabe projesine son biçimini vererek yeni Türk alfabesi projesinin tamamlandığını Anadolu Ajansı ve basın aracılığıyla duyurmuştur. Dil Heyeti’nin Alfabe Raporu’nun yeni harflerle ilgili bölümü 31 Temmuz günü Vakit gazetesinde yayımlanmıştır. Raporun tümü de 1928 Ağustos başında kitap olarak İstanbul’da basılmıştır.
Rapora göre Latin harflerinin Türk diline uygulanması için bugünkü ortak, edebî dilin dayandığı ince, gelişmiş İstanbul konuşma dili esas alınarak kuramsal ve uygulamalı yönlerden en uygun ve elverişli bir alfabe oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla ilk olarak Latin harflerinin asli değerleri ve kullanıldıkları Avrupa ulusları katında uğradığı değişiklikler incelenerek bugün söz konusu harfleri Türkçeye ne şekilde uygulamanın yerinde olacağı büyük bir dikkat ve özenle düşünülmüş, ikinci olarak bazı ilkeler saptanarak bunların mümkün olduğu kadar belirli bir yöntem kullanılarak uygulanmasıyla istenilen harfler düzenine ulaşılmıştır.
Arap kökenli alfabe fonetik değildi. Latin kökenli Türk alfabesinde tek ses için harf birleşmeleri olmadığı gibi, okunmayan harf de yoktur ve her sese bir harf esasına dayandığından Türkçenin fonetik yapısına uygun bir alfabedir. Latin kökenli alfabe 29 harften oluşmuş ve Türkçeye özgü sesler için Latin alfabesinde bulunmayan ç, ş, ğ, ı, ö, ü gibi harfler eklenmiştir. Türkçe bunu yaparken diğer diller gibi Avrupa’daki eski ve yeni dillerden aldığı birtakım harflere yeni değerler yükleyerek, bazılarına ayırıcı işaretler (diacritical marks) koyup biçimini değiştirerek alfabesini düzenlemiştir.
Kitap olarak basılan ancak Latin harflerine aktarılmayan Elifbe Raporu’nun metni, çeviri yazıya aktarıldı. Alfabe değişikliğinin nedenleri ve bu değişikliğine giden yolda neler yapıldığı anlatılarak raporun içeriği özetlenip değerlendirildi. Sonuna açıklanması gerekli görülen sözcük ve terimleri içeren bir de sözlük eklendi. Böylece Latin harfleri esas alınarak 1.XI.1928 gün ve 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanun” ile kabul edilen metin, 90. yılında, Latin harfleriyle yayımlanarak yeniden ele alınıp değerlendirilmiş oldu.
Selami Eryılmaz İnternet ve bilgisayar teknolojilerinin yenilik ve değişim süreci insan hayatı üzerinde de etkili olmakta; sosyalleşme, öğrenme, iletişim ve eğlenme biçimimizi değiştirmektedir. Bunun yanı sıra, teknolojinin hayatımıza girdiği hız ile teknoloji üretme ve kullanma konusunda da aynı oranda bu değişimi yakalama süreci içerisinde olunması gerekmektedir. Algoritma ve Bilgisayar Bilimi dersi, problem çözme becerisi kazanma ve programlamayı öğrenme açısından öğrencilere yarar sağlamaktadır. Bilgisayardaki yazılımları kullanmanın ve bu yazılımların nasıl çalıştığını anlamanın öğrenme sürecine katkısı açısından farklı yararları bulunmaktadır. Problem çözme becerisi kazanma, program yazma süreci, düşünme ve iş birliği becerileri açısından öğrencilere bilişsel ve duyuşsal katkılar sunmaktadır. Problem çözme becerisini ve programlamayı öğrenmek; akıl yürütme, karar verme, eleştirel düşünme ve sorgulama gibi becerileri geliştirmektedir.
“Algoritma Tasarımı ve Geliştirme” adlı eser; programlama eğitiminde algoritmanın problem çözme ve programlamadaki önemi, algoritma tasarlama teknikleri, akış diyagramları ve çalışma yöntemleri, algoritma ve akış şemalarının görselleştirilmesi, giriş/çıkış kavramları, temel veri tipleri, sabit ve değişkenler, operatörler ve işlem öncelikleri, karar yapıları, döngüler, fonksiyon kullanımı, problem çözümünde farklı algoritmaların uygulanabilirliği, arama ve sıralama algoritmaları, problem çözme ve algoritma tasarlamaya yönelik örnek uygulamalar ile temel becerileri kazandırmak amacıyla hazırlanmıştır. Çok boyutlu ve zengin içeriği ile bu kitap, programlamaya yeni başlayanlar için temel referans kaynaklarından biri olmaya adaydır.
Robert Sedgewick, Kevin Wayne “Bilgisayar biliminin bilgisayarlarla bağlantısı, astronominin teleskoplarla bağlantısından fazla değildir.” E. W. Dijkstra
Bilgisayar bilimlerinin özünü oluşturan algoritma analizi, insanlığın tarih boyunca geliştirdiği, bilgisayar donanımından, programlama dillerinden veya yazılım projelerinden bağımsız, bir işin farklı şekillerde nasıl yapılacağını anlatan, bilgi birikimini oluşturmaktadır. Herhangi bir dilde veya ortamda, herhangi bir amaçla program yazmak isteyen birinin, yazdığı programı daha iyi nasıl yazabileceğini veya yazılabilecek en iyi algoritmayı geliştirdiğini anlaması ancak algoritmayı doğru şekilde analiz etmesi ile mümkün olur. Bu kitap, algoritma analizi kavramlarına giriş yapmanın yanında, programlama ile uğraşan herhangi birinin ihtiyaç duyabileceği çok klasik problemler için de çözüm yollarını sunmakta ve hatta bu çözümlerin Java gibi güncel bir dil üzerinden kodlaması ile ilgili örnekler de vermektedir.
Bilgisayar bilimlerinin ve programlamanın en gizemli ve ilgi çekici konusu olan algoritmalara bu kitapla giriş yapan biri için programlama artık çok farklı bir olguya dönüşecektir.
Salih Yaşar ÖZDEN 1972 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi. 1983 yılında Adli Tıp Doçenti oldu. 1987 yılında Psikiyatri Doçenti oldu. 1989 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne Başhekim olarak atandı. Hâlen aynı hastahanede klinik şefi olarak görev yapmaktadır.

Yazarın diğer kitapları:
Adlî Tıp (iki baskı yapmıştır), Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Teşhis-Tedavi-Tedbir, 500 Soruda Uyuşturucu Madde Bağımlılığı.
Derya Yarımkaya Dünya genelinde her geçen gün önemi artan alternatif enerji kaynakları hakkındaki bilgiler sürekli bir değişim ve yenilenme sürecindedir. Bu kitapta, alternatif enerji kaynaklarına yönelik üç yüz elliden fazla yerli ve yabancı kaynaktan elde edilen güncel bilgilerin harmanlanarak okuyucuyla buluşturulması amaçlanmıştır. Enerji ve enerji kaynakları hakkındaki bilgi ve tanımlamaların sunumuyla başlayan kitabın devam eden bölümlerinde; alternatif enerji kaynakları arasında yer alan güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, hidroelektrik enerjisi, biyokütle enerjisi ve jeotermal enerjiye ilişkin temel kavramlara ve esaslara yer verilmiştir. Kitapta yer alan bölümler alternatif enerji kaynakları hakkındaki zengin bir içeriğin yanı sıra kazanımlar listesi ve bölüm değerlendirme soruları içermektedir. Kitap, başta akademisyenler olmak üzere öğretmenler ve ilgili araştırmacılar tarafından kaynak kitap olarak kullanılabilecek niteliktedir.
Yusuf Kızıltaş Mesleğine henüz başlamış birçok öğretmenimizin haklı bir sitemidir: “Bize lisansta bunları öğretmediler, bu kavramları ilk kez duyuyorum, böyle bir durum beklemiyordum…” gibi cümleler. Bu sitem, esasında eğitim fakültelerindeki bir eksikliğe dikkat çekmektedir. Eğitim fakülteleri ile saha arasındaki makasın açılmasının yarattığı bir boşluk söz konusudur. İşlevsel bilgilere duyulan ihtiyacın önemine, gerekliliğine yapılan bir vurgudur. Burada sitem edilen hususların kaynağını sorgularken hepimiz farklı gerekçeleri ve aksaklıkları sunabiliriz. Ancak bu sorgulamaların çözümlere nasıl ve ne düzeyde bir katkı sağlayacağını da hesaba katmak gerekir. Öğretmenlerimizi, mesleğe başladıklarında hangi durumlarla, uygulamalarla karşılaşacaklarını “haberdar” etmeye çalışmak, naçizane de olsa sitemlerine haklı bir ses olmaya çalışmakla eş değerdir. Başka bir ifade ile bu mütevazı teşebbüs, sorunların çözümüne bir nebze de olsa katkı sunabilir. O yüzden öğretmenlerimizin duygularına ve düşüncelerine tercüman olmaya bilenmişliğin ürünüdür bu kitap. Ciddi bir emeğin de ürünü olan bu kitap ile öğretmenlerimiz mesleğe başladıklarında artık birçok husustan “haberdar” olabilecekler. Gündemi takip etmek için “haberler”e ihtiyacımız var.
Sizleri, yıllarca sahanın nabzını tutan, sınıfların tozunu yutan bir meslektaşınız olarak sansürsüz ve reklamsız “ana haberleri” izlemeye/okumaya davet ediyorum. İyi seyirler…
Nuri Yavuz Anadolu beyliklerinin, beylik ettikleri bölgelerde nasıl ortaya çıkmış olduklarını ve ne gibi faaliyetlerde bulunduklarını bu eserde görebileceksiniz.
Selçukluların Anadolu'yu fethettikleri sırada ve daha sonra Sultan Melikşah zamanında ve Cengiz Han'ın istilasını müteakip Anadolu'ya çeşitli tarihlerde yerleşen Oğuz yani Türkmen boylarının bir kısmı görülen lüzum üzerine Bizans ve Çukurova sınırlarına yerleştirilmişlerdir. Bu boylar uçlarda muhafız olarak Anadolu Selçuklularının batı ve Çukurova sınırlarını emniyet altına almışlardır. Anadolu Selçuklu Devleti'nin 1243 Kösedağ mağlubiyetinden sonra, Anadolu Selçuklu Devleti ani bir zaafa uğramış ve İlhanlılara vergi vermeye mecbur kalmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti'nin bağımsızlığını kaybetmesi, uçta bulunan ve özellikle sınırlara yerleştirilmiş olan bazı Türkmen beyleri Anadolu idaresinin gerçekte Moğolların Anadolu valilerine geçtiğini ve Selçuklu sultanlarının gözden düştüklerini görmeleri üzerine yavaş yavaş devletleriyle münasebetlerini kesmeye başladılar.
Bu beylikler Germiyanoğulları, Eşrefoğulları, Hamidoğulları ve Menteşeoğulları beylikleridir. Çukurova'daki (Kilikya) küçük Ermeni Krallığı sınırına iskân edilen Karamanoğulları da buraları Ermenilere karşı savunmuştur. Kuzey Anadolu'da isimleri beyliklerine alem olan Süleyman Pervane ve Şemseddin Yaman Candar'ın beylikleri hizmetlerine karşılık Selçuklular ve İlhanlılar tarafından malikane tarzında kendilerine verilen yerlerde yani Sinop ve Kastamonu çevresinde kurulmuş ve faaliyet göstermişlerdir.
İlk zamanlarda Germiyan Beyliği'ne bağlı iken sonradan bağımsız olan ve Bizanslılardan Batı Anadolu'yu alarak beylik kuran Aydınoğulları, Saruhanoğulları ve Karesioğulları küçük fakat mevki ve durumları siyasetteki rolleri itibariyle önemli olan beyliklerdir.
Orta Anadolu'daki Eretna Beyliği ise İlhanlıların Anadolu'daki valiliğinin İlhanlılardan sonra bir devlet şeklinde ortaya çıkmasıdır. Doğu Anadolu'da XIV. yüzyıl sonlarında varlıklarını hissettiren Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletleri de Timurluların istilasını müteakip, İran, Horasan, Irak-ı Arap, Irak-ı Acem ile Azerbaycan ve Anadolu'da birbiri ardına muazzam iki imparatorluk kuran Oğuz boylarıdır. Güneydoğu Anadolu'da XIV. yüzyıl ortalarında meydana çıkan Dulkadiroğulları ve Ramazanoğulları beylik kurmak suretiyle Kuzey Suriye'ye hâkim olan ve faaliyet gösteren iki Türk beyliğidir.
Arif Sabuncuoğlu Bu kitap, üniversitelerin matematik ve matematik öğretmenliği bölümlerinin birinci (veya ikinci) sınıflarında okutulan “Analitik Geometri” derslerinde ders kitabı olarak okutulabilecek niteliktedir.
Bu bölümlerde eğitim alan öğrencilerin ileri sınıflarda okuyacakları derslerde ihtiyaç duyacakları temel konuları kapsamasının yanı sıra öğretmen adaylarının liselerde öğretmenlik yaparken okutacakları konularda da onlara yardımcı olacaktır. Bu konular fazla ayrıntıya girilmeden oldukça öz olarak verilmiştir. Konular arasındaki bağlantılar tam olarak kurulmuş, açık soru kalmamasına özen gösterilmiştir.
Her kavramın arkasından bu kavramı açıklayıcı yeterince örnek verilmiştir. Her kesimin sonuna konuyu kavratmaya yönelik yeterli sayıda alıştırma konulmuştur. Bu alıştırmaların tümünün çözümleri ayrı bir kitap olarak yayımlanmıştır.
Problemler kolaydan zora doğru sıralanmış, soyut problemler sonlara konulmuştur. Kitaba alınan problemler bu alandaki çok özel problemlerden çok, öğrencilerin kolayca anlayabilecekleri, öğrencilere Analitik Geometri dersini sevdirecek ve ileri sınıflarda okuyacakları derslere temel oluşturacak analitik geometri bilgilerini daha iyi kavratacak ve pekiştirecek türde sorulardır. Problemlerin sonuçları ve bu sonuçları elde ederken yapılması gereken işlemler okuyucuyu yormayacak biçimde seçilmiştir.
H. Hüseyin ERBİL Bu kitap Analitik ve Kuantum Mekaniğinin temel kuram ve kavramlarını kapsamlı bir biçimde okuyucuya sunmaktadır. Konular işlenirken oldukça kısa ve kolay anlaşılabilir bir dil kullanımına özen gösterilmiş, anlatımlar örneklerle desteklenmiştir. Ayrıntılar konunun özünden uzaklaşmadan, asıl noktaları vurgulayacak şekilde, yazarın akademik ve öğrenci ile karşılıklı deneyimi ışığında verilmiştir. Okuyucu kısa ve öz temel bilgileri iyice anladığı zaman daha güç ve karmaşık problemleri zorlanmadan çözebilme olanağını elde edecektir. Ayrıca konuların verilişinde pedagojik bir sıra da gözetilmiştir.
Kitapta zamandan bağımsız tek boyutlu Schrödinger denkleminin basit genel çözümüne dayanan yeni bir kuram da ayrıntılı olarak örneklerle anlatılmıştır. Bu kuram başka hiçbir kitapta bulunmamaktadır.
Bu kitap kendi alanında önemli bir boşluğu dolduracaktır. Özellikle bu alanda çalışan lisans ve lisansüstü öğrenci, araştırmacı ve Türkçe kaynak sıkıntısı çeken okuyuculara çok yararlı olacaktır.
Ahmet Dernek Dördüncü basımına ulaşan Analiz I isimli bu kitap; Fen ve Mühendislik Fakültelerinin birinci sınıfında verilmekte olan Analiz I-II (Matematik I-II) derslerinin programına uygun olarak hazırlanmıştır ve çok miktarda çözümlü problem içermektedir. Birinci bölümde; reel sayıların tanıtımı, sıralama, sınırlı kümeler, komşuluk kavramı gibi temel konular incelenmektedir. Sonraki bölümlerde; fonksiyonlar, reel sayı dizileri, elemantar fonksiyonlar, seriler, fonksiyonlarda limit, süreklilik, türev ve integral kapsamlı olarak ele alınmaktadır.
Serap Öztop Kaptanoğlu Analiz I ve Analiz II olarak tasarlanan serinin bu ilk cildi, analizin temel kavramları olan reel sayı, dizi, limit ve süreklilik üzerine yoğunlaşarak konulara kapsamlı yaklaşmayı hedeflemiştir. Kitap iki kesimden ve her bir kesim de dört bölümden oluşmaktadır. Birinci kesimde kitap için temel oluşturacak nitelikte matematiksel mantık, kümeler ve fonksiyonlara ilişkin konular ele alınmıştır. Özellikle reel sayılar ve topolojisi bu kesimin önemli odak noktasıdır.
İkinci kesimde ise önce kitabın ağırlıklı kısmı olan reel sayı dizileri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Burada dizilerin yakınsaklığı, alt dizi, monoton dizi, Cauchy dizisi, alt limit ve üst limit kavramları ve birbirleriyle ilişkileri öne çıkan kavramlardır. Fonksiyonların limitleri, monoton fonksiyonlar, süreklilik, düzgün süreklilik kavramları ve birbirleriyle ilişkileri de ele alınmıştır. Kitabın son bölümü ise önceki bölümlerin uygulaması niteliğinde olup üstel, logaritmik, hiperbolik ve trigonometrik fonksiyonlara ayrılmıştır.
Kitapta analizin temel konuları birbirleriyle ilişkileri derinlemesine incelenmiş, örnekler ve karşıt örneklerle zenginleştirilmiştir. Her bölüm sonunda konuları pekiştirecek alıştırmalar verilmiştir.
Üniversitelerin matematik bölümlerinde okutulan tüm analiz derslerine temel olmasının yanı sıra matematikte ileri düzeyde çalışma yapmayı amaçlayan matematikçilere de yardımcı olacak nitelikte bir kitaptır.
Gülçin Karadeniz Anaokulu Öğretmeninin Sevdiği Etkinlikler kitabı, okul öncesi eğitimcilerine yeni ufuklar açarak onların eğitici aynı zamanda da eğlendirici yönünü ortaya çıkarmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Yalnızca okul öncesi eğitimcileri tarafından değil, evde ebeveynler tarafından da uygulanabilir etkinliklerden oluşmaktadır. Yeni ufuklar açma; balon, peçete, şapka, limon, bisküvi, çekirdek, renk kavramı, şemsiye, kare kavramı, daire kavramı, üçgen kavramı, gökkuşağı, su, tırtıl, yaprak, çorap ve makarna ile yapılabilecek etkinlikler başlıkları altında ulaşılmaya çalışılan hedef olmuştur. Bunun yanında öğrenciler de bu etkinlikler sayesinde eğlenirken öğreneceklerdir. Uygulanırken çocuklarımıza hem zevk verecek hem de onları geliştirecek çok faydalı bir eserdir.
Janyce G. Dyer Anatomi ve Fizyolojinin yeni basımı temel bilgilerin kolay öğrenilmesini sağlar, öğrenmeyi daha cazip hale getirir. Kitap içerisinde şu konuları bulabilirsiniz:
• Üreme, kimyasal organizasyon ve hücre bölünmesi konularında olduğu gibi, temel kavramların net bir şekilde açıklaması.
• Vücut sistemlerinin ve organlarının tüm ayrıntıları.
• Beslenme, vücut sıvıları, elektrolitler, üreme ve laktasyon hakkında yardımcı bilgiler.
• Konularla ilgili pratik sorular ve çözümleri.
Yardımcı hatırlatma notları ile öğrenmek daha kolay.
• Yakından bak: Anatomik yapılara yakından bir görünüm sağlar.
• Vücut dükkanı: Vücut sistemlerinin ve organların uyumlu şekilde çalışmasını öğretir.
• Şimdi anladım: Karmaşık fonksiyonların anlatıldığı fizyoloji daha kolay anlaşılır hale getirilmiştir.
• Yaşlı hikayesi: Yaşlanmanın vücut anatomisi ve fonksiyonları üzerindeki etkileri anlatılmıştır.
Bu yeni basımda anatomi ve fizyolojiyi kolay okumak, eğlenceli şekilde anlamak gibi avantajlı özellikleri vardır. Bu basım şu konuları içerir:
• Bilgilerinizi oyunlarla kontrol edebilirsiniz.
• Alternatif şekilde hazırlanmış sorular, pratik yapabilecek ilave bölümlerde hazırlanmıştır.
• Eğlenceli şekilde hazırlanmış yeni şekiller bulabilirsiniz.
Elaine N. Marieb, Katja Hoehn Her basım ile hedefimiz güçlü ama basit: Anatomi ve Fizyoloji'yi hem eğitimciler hem de öğrenciler için bütünleşik, doğru ve birbiriyle bağlantılı hale getirmek
Beşinci basım, daha önceki dört basımın niteliklerinin güçlü yönleri üzerine temellendirilen, metin ve görsellerde yapılan değişiklikler ile muazzam bir revizyon sunuyor.
Beşinci basımda yapılan değişikliklerin hepsi, bugünün öğrencilerinin ihtiyaçlarına göre ayarlanmıştır, kitaptaki anahtar kavramları öğrenmeyi onlar için mümkün olduğunca kolay hale getirmeyi amaçlıyoruz.
Anahtar kavramlar, bu derslerin materyal miktarının çok fazla olmasından dolayı önemlidir.
Genişletilmiş görsel program. Tekrarlayan isteklere cevap olarak dokuz yeni odak şekli sunuyoruz.
Öğrenmeyi arttırmak amacıyla birçok yeni fotoğraf
– histoloji, kadavra ve diğerleri – bu basım için titizlikle seçildi.

Beşinci basıma genel olarak baktığınızda, dinamik, üç boyutlu ve gerçeğe uygun görseller, kullanışlı dramatik görüntüler ve perspektifler ile canlı, doygun renkler üzerine kurulduğunu görebilirsiniz.
Geliştirilmiş metin sunumu. Dördüncü basımda başlatılan ve öğrencilerin anahtar kavramlar üzerine odaklanmasını sağlayan yeni metin özellikleri beşinci basımda korunmuş ve genişletilmiştir. Bu basımda, öğrencilerin öğrenmesi hedeflenenler, bölüm boyunca başlıklarda görülebilirken bölümlerin sonuna bazı yeni Kendinizi Değerlendirin soruları eklenmiştir.
Abdurrahman Aktümsek Bu kitap, öğrencilerin Anatomi ve Fizyoloji veya İnsan Biyolojisi dersini daha iyi anlamaları ve öğrencilere bir kaynak oluşturması amacı ile hazırlanmıştır. Kitabı oluştururken bilgilerin kısa ve yeterli olmasına özen gösterilmiştir. Her bir sistemle ilgili yaygın olarak görülen hastalıklar hakkında da bilgi verilmiştir. Kitaptaki bilgiler; çok sayıda şekil, fotoğraf ve tablolar ile desteklenmiştir.
Bu eser; Fen, Fen-Edebiyat ve Eğitim Fakültesi Biyoloji Bölümü öğrencilerinin yanı sıra Anatomi ve Fizyoloji dersini alan diğer fakülte veya yüksekokul öğrencilerine de yararlı olabilecek seviyede hazırlanmıştır.
Erin Odya, Maggie Norris İnsan vücudunda harika bir yolculuğa çıkın
Sizi hareket ettiren şeyin ne olduğunu bulmaya hazır mısınız? Bu kitap, anatomi ve fizyolojiyi kavramanın kolay ve eğlenceli yoludur. Size, insan vücudunun farklı hücrelerini, dokularını ve organlarını tanıtıyor; bunların ne yaptığını ve nasıl birlikte çalıştıklarını açıklıyor. İster öğrenci ister doktoru adayı ister fitness uzmanı, isterse sadece vücudunuzun bölümlerini ve süreçlerini merak eden biri olun bu kitap, öğrenmeye başlamanız için resimli, harika bir kılavuzdur.

• Bu kitap, size insan yapısının hızlı bir şekilde gözden geçirilmesi konusunda yardımcı olacaktır.
• İnsanın anatomik yapıları ve sistemleri her yaştan kişilerin rahatça anlayabilmesi için nispeten basit düzeyde açıklanmıştır.
• Bu kitaptan öğreneceğiniz bilgileri günlük hayatta kullanabileceksiniz ve öğrendikleriniz daha teknik bilgileri anlamanıza katkı sağlayacaktır.
Kitabı açın ve
• Kolaylaştırılmış bilimsel terminolojiyi,
• İnsan vücudunun anatomik yapısını ve organizasyonunu,
• Duyulardan üremeye kadar vücut işlevlerini,
• Vücut sistemleri ve birbirleri ile ilişkilerini,
• Vücudun nasıl geliştiğini, kendini nasıl onardığını ve hastalıklardan nasıl etkilendiğini inceleyin.
Ahmet Güneş, Ahmet İlker Baş, Bahattin Demirtaş, Barış Saday, Bedirhan Kurtoğlu, Cenk Reyhan, Esma Reyhan, Esma Reyhan, Esra Altun, Fatma Torun Bilgiç, Hale Şıvgın, Halim Kılıç, Hüsnü Yücekaya, İlhami Durmuş, Konuralp Ercilasun, M. Naci Bostancı, Mehmet Batuhan Çeken, Meşkure Yılmaz, Muhammed İkbal İlci, Muhammet Ali Horoz, Murat Aydın, Mustafa Alkan, Mustafa Oğuzhan Doğar, Mustafa Turan, Nasrullah Uzman, Sema Ayaz, Sinan Tarifçi, Süleyman Polat, Şarika Berber, Şerife Eroğlu Memiş, Taner Lüleci, Tuğba Korhan, Tülin Cengiz, Ü. Gülsüm Polat, Vâris Çakan
Ahmet Aycan, Aydan Irgatoğlu, Çile Maden Kalkan, Gürkan Dağbaşı, M. Naci Bostancı, Maiya Myrzabekova, Maria Sunar, Murat Delibaş, Murat Özcan
Rauf Arıkan Anketler, sosyal konularda bilgi toplamak için yapılır. Konu ne olursa olsun bilginin kaynağı ve anketin muhatabı bireylerdir. Bilgi toplamanın anketler dışında da başka yolları mevcuttur: Deney, gözlem, kütüphane çalışması, örnek olay incelemesi vb. Ancak kısa zamanda güncel, az masraflı ve amaca uygun veriler toplayabilmek için çoğu zaman anket yöntemine başvurmaktan başka çare olmayabilir. Geleneksel anketlerde çok sayıda denek adı verilen bireyle görüşülür ve sınırlı sayıda soru sorulur. Derinlemesine anketlerde denek az sayıda olur fakat daha çok zaman alan ayrıntılı sorular sorulur ve görüşler alınır. Sorulan sorular bazen tamamen test şeklinde olur. Bazen de hem test hem de yorum soruları bir arada sorulur.
Anket yoluyla elde edilen bilgiler, fen bilimlerindeki ölçmeler gibi doğru olmaz, az veya çok hata içerir. Çünkü, algıları, tutumları, davranışları veya becerileri tam olarak ölçecek araçlarımız yoktur. Sayılan bu hususlar, bireylere, zamana ve mekâna göre değişkendir. Öğrencinin başarı ve yeteneğini, fertlerin beğeni ve tepkilerini, beklentilerini, toplumun hoşgörü düzeyini veya nefretini, insan haklarının düzeyini, adil rekabeti, piyasanın şeffaflığını, fakirliğin derecesini, hastadaki ağrının şiddetini, depremin derecesini ölçmek terazide domates tartmak gibi değildir.
Anket yoluyla hatası az olan veriler elde etmek için geçerli ve güvenilir bilgiler toplamak gerekir. Bunun için de iyi ölçme araçları geliştirmek ve çok sayıda denekle anket yapmak ve en yüz yüze görüşme, posta yoluyla bilgi isteme, telefonla bilgi alma, internet ortamından yararlanma gibi anket tekniklerinden birini seçmek gerekir. Bulguları genelleyebilmek için de işe olasılık (probabilite) dâhil edilmelidir. Yani, denekleri olasılıklı olarak örnekleme yoluyla seçmelidir. Araştırılan topluluğa tam sayım yapılabilecekse, örneklemeye gerek kalmaz.
Günümüzde kamu kurumları, üniversiteler, firmalar, bankalar, siyasi partiler, elçilikler, dernekler, ulusal ve uluslararası araştırma şirketleri çeşitli amaçlarla tekrar tekrar anket yapmaktadırlar. Hatası en az ve başarılı bir anket gerçekleştirebilmenin belki de ilk şartı, en uygun anket formu düzenleyebilmektir: Anket formunun tasarımı, soru sayısı, soru sırası ve soru tipi uygun anket formunun temel göstergeleridir. Bu kitapçığın amacı da bu göstergeleri inşa etmektir. Toplanan verileri, tablolar, grafikler, betimsel veya nedensel istatistiklerle analiz ederek anket çalışmamızı başarılı bir rapora, makaleye veya teze dönüştürerek amacımıza ulaşmış oluruz.
Bilginer ONAN Bilimsel araştırmaların alanlar arası bir anlayışa doğru ilerlediği günümüzde, sosyal, bilişsel, psikolojik ve kültürel nitelikleriyle insanı her açıdan ilgilendiren dil olgusu da araştırma yöntemleri bakımından bu değişim sürecine dâhil olmuştur. Dil araştırmalarında izlenecek bu yöntemin, özellikle dil eğitimi alanı için gerekli olan yapı odaklı bilişsel zeminleri tespit etmede etkili olacağı düşünülmektedir.
Disiplinler arası bir çalışma anlayışının ürünü olan bu eser, dil çalışmalarının ve dil öğretiminin, dilin yapısal özelliklerinden hareketle yapılması gerektiği düşüncesiyle kaleme alınmıştır. Kitapta Türkçenin anlam, söz dizimi, şekil ve ses yapıları; okuma ve dinleme sürecindeki işlevleri yönünden analiz edilmiştir. Türkçe dil yapılarının anlama sürecindeki işlevlerine yönelik analizlerde disiplinler arası bir bakış açısı geliştirebilmek amacıyla dilin zihinsel boyutu ve anlama süreciyle ilgili olarak; dil düşünce ilişkisi, dil beyin ilişkisi, anlama, öğrenme, okuma, dinleme ve bellek kavramları üzerinde durulmuştur. Bu kavramlar, Türkçenin yapısal özellikleriyle sentezlenmiştir.
Türkçe dil yapılarının bilişsel işlevleri üzerine yazılmış bu eserin ilköğretim birinci kademede görev yapan sınıf öğretmenlerine, ikinci kademede görev yapan Türkçe öğretmenlerine, eğitim fakültelerinin Türkçe ve sınıf öğretmenliği bölümlerinde öğrenim gören öğretmen adaylarına, dil bilimi ve dil eğitimi alanında araştırma yapan akademisyenlere, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine katkı sağlayacağı düşüncesindeyim.
Duygu Kamacı Gencer Konuşucunun önermedeki olay ya da durum karşısındaki öznel tutumunu ifade eden anlamsal bir fenomen olan kiplik, yüzyıllar boyunca felsefe, mantık ve dilbilimde araştırmacıların dikkatini çekmiş ve kiplik üzerine bugüne değin sayısız çalışmalar yapılmıştır. Mevcut dilbilimi alanyazınında Türkçe kiplik üzerine yapılan çalışmalar çoğunlukla biçimbilimsel bir nitelik göstermiştir. Ancak kipliğin konuşucunun öznel tutumunu yansıtan bir kategori olması, onun biçimbilimden başka çeşitli anlambilimsel ve edimbilimsel arayüzler ile de bütüncül biçimde ele alınması zorunluluğunu doğurmuştur.
Bu kitapta; kipliği bütüncül bir bakış açısı ile ele alan ve alanyazınında sıklıkla başvurulan F. R. Palmer'ın kiplik sınıflandırması, Eski Anadolu Türkçesinin görkemli metinlerinden biri olan ve konuşucu-dinleyici bakımından kiplik sınıflandırmasına katkı sağlayabilecek nitelikteki Dede Korkut Kitabı'na tatbik edilerek söz konusu sınıflandırma için çeşitli alt kategori önerilerinde bulunulmuştur. Dört bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde yabancı ve Türkçe alanyazını taraması yapılarak özgün bir kiplik tanımı ortaya konulmuş; kipliğin eylem zamanı, görünüş ve kip (TAM) kategorileri ile etkileşiminden söz edilmiştir. İkinci bölümde, Palmer'ın belirlediği önerme-eylem kipliği ölçütleri eşliğinde Dede Korkut metinleri incelenmiş ve Palmer'ın kiplik sınıflandırması için önerilen yeni kategorilere yer verilmiştir. Dördüncü bölümünde ise Dede Korkut metinlerinden elde edilen bulgulardan hareketle kuram ve dilbilgisel temelli değerlendirmeler yapılarak önerme-eylem kipliği ilişkisi tartışılmıştır.
Lauren Murphy Payne Zaman zaman, tüm çocukların okulda, mahallede, evde ve oyun alanında başkalarıyla geçinmek ve farklılıklara saygı duymak için biraz yardıma ihtiyacı vardır. Hoşgörü ve temel nezaket kurallarının yalın bir dille anlatıldığı «Anlaşabiliriz»; çocukların gelişimini, basit ama çatışma çözümü ve barışı sağlama becerileri yönünden destekler.
Ayrıca kitap, öğretmenlerin, ebeveynlerin ve diğer yetişkinlerin, konuyu küçük çocuklarla daha fazla keşfetmek için kullanabilecekleri etkinlikler ve tartışma sorularını içerir.
Serap Akgün - Arzu Araz Anlaşmazlıklarımızı Çözebiliriz Çatışma Çözümü Eğitim Programı, çocuklarımıza bazı sosyal becerileri kazandırarak, okullarımızda yaşanan şiddeti önleyebilmek amacıyla geliştirilmiştir. Programın hedefi ilköğretim öğrencilerine, yaşadıkları çatışmaları şiddete başvurmadan, yapıcı yollarla çözme becerisini kazandırmaktır. Program, çocukların bilişsel kapasiteleri ve psiko-sosyal gelişimleri göz önünde bulundurularak, uygulayıcının ağzından yapılandırılmıştır. Sınıftaki tüm öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirilen toplam 21 oturumda, çeşitli malzemeler kullanılmaktadır. Kitap, yazılı ya da görsel malzemelerin yer aldığı araç-gereç setini de içermektedir. Programın hedefine ulaşması; cesur, idealist ve yeniliklere açık öğretmenler aracılığıyla gerçekleşecektir.


İÇİNDEKİLER
Bölüm I ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜ
Okullarda Şiddet
Saldırganlık
Duygular
Öfke
Empati
Çatışma Nedir?
Bölüm II ANLAŞMAZLIKLARIMIZI ÇÖZEBİLİRİZ EĞİTİM PROGRAMI
1. Oturum : Merhaba
2. Oturum : Duygularımız
3. Oturum : Yüzüm Duygularımın Aynası
4. Oturum : Farklı Durumlar Farklı Duygular
5. Oturum : Empati Kuruyorum
6. Oturum : Hepimiz Öfkelenebiliriz
7. Oturum : Sakin Ol… Gevşe
8. Oturum : Öfkemi Kontrol Ediyorum
9. Oturum : Sevgili Arkadaşım
10. Oturum : Birlikten Kuvvet Doğar
11. Oturum : Bazen Anlaşamayabiliriz
12. Oturum : Çözüm: Yapıcı Davranmak
13. Oturum : İkimiz de Kazanabiliriz
14. Oturum : Dinlemeyi Öğreniyorum
15. Oturum : Kendimi İfade Ediyorum
16. Oturum : Çözüm Yolları Üretiyoruz
17. Oturum : Yaşayarak Öğreniyorum
18. Oturum : Öğrendiklerimi Kullanıyorum
19. Oturum : Sataşma ile Başedebilirim
20. Oturum : Kaza mı Kasti mi?
21. Oturum : Evet, Anlaşmazlıklarımızı Çözebiliriz

Kürşad Polat Ebeveynlik dünyasına hoş geldiniz! Ebeveynlik, hayatınızın en güzel ve en zorlu deneyimlerinden biridir. Size ebeveynlik yolculuğunuzda rehberlik edecek bir kaynak olan bu kitapta; çocuğunuzun fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimini destekleyecek bilgiler, ipuçları ve öneriler yer almaktadır. Sadece teorik bilgilerle değil aynı zamanda bilimsel araştırmalarla da desteklenen bu eser; ebeveynlik becerilerinizi geliştirmenize, çocuğunuzla sağlıklı bir iletişim kurmanıza, çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılayabilmenize ve potansiyelini ortaya çıkarmanıza yardımcı olacaktır. Ebeveynlerin yanı sıra ruh sağlığı çalışanları için de değerli bir rehber olan bu kitap, ebeveynlik konusunda güncel ve doğru bilgilerle donatılmış bir başucu kitabıdır.
Kitabınızı açın ve şu konularda detaylı bilgi edinin:
- Gelişim dönemleri: Çocuğunuzun yaşına uygun gelişim dönem ve beklentileri, gelişimsel sorunlar veya takılma belirtileri, gelişimi desteklemek için yapılması gerekenler.
- İletişim: Çocuğunuzla etkili bir iletişim kurmanın yolları, iletişimin önemi, iletişim engelleri, iletişim becerilerini geliştirmek için farklı perspektifler.
- Yalan: Çocukların neden yalan söyledikleri, yalan söylemenin gelişimsel rolleri, yalan söylemeyi önlemek veya azaltmak için stratejiler.
- Küfür/argo/hakaret: Çocukların neden küfür, argo veya hakaret içerikli sözcükleri kullandıkları, bu davranışların nedenleri ve sonuçları, bu davranışları değiştirmek için yöntemler.
- Teknoloji/bilgisayar/diğer bağımlılıklar: Çocukların teknoloji, bilgisayar veya diğer bağımlılık yapıcı unsurlara neden ilgi duydukları, bu ilginin asıl sebepleri, bu ilgiyi kontrol altına almak için kurallar ve sınırlar.
- İçe kapanıklık: Çocukların neden içe kapanık oldukları, içe kapanıklığın belirtileri ve riskleri, içe kapanık çocuklara nasıl yaklaşılacağı, içe kapanıklığı aşmak için öneriler.
Aylin Aras, Ayşe Büşra İplikçi, Ayşen Maraş, Belgin Üstün Güllü, Beyza Ünal, Burcu Pınar Bulut, Derya Özbek Şimşek, Didem Türe, Ece Bekaroğlu, Elif Usta, Emine İnan, Gökçen Bulut, Hatice Işık, Huri Gül Bayram Gülaçtı, Muhammed Seyid Raşid Bağçivan, Nur Taluy, Tuğba Yılmaz, Yağmur Ar Karcı, Zulal Törenli Kaya Anne babalık deneyimini anlamlandırabilmek için disiplinler arası bir bakış açısıyla çalışılması gerekmektedir. Annelik ve babalık ile ilgili bilişsel süreçleri, duygu ve davranışları inceleyen psikoloji alanındaki çalışmalar da oldukça önem arz etmektedir. Kitap, bu alandaki farklı konuları güncel araştırmaların ışığında teorik ve pratik bilgilerle incelemektedir. Kitapta; bağlanma, doğum travması, anne duyarlığı, baba katılımının çocuk gelişimindeki etkisi, postpartum dönemde kaygı bozuklukları, babalarda doğum sonrası depresyon, zorlu başlayan annelik deneyimleri, annenin nesnesi olarak çocuk, ebeveynlik mükemmeliyetçiliği, annelikte beden imajı, annelikte suçluluk ve utanç, anne ve çocuk arasında simbiyotik ilişki, psikosomatik aileler, aile bağlamında toplumsal cinsiyet rolü gelişimi, farklılaşan ebeveyn yaklaşımları, nesiller arası annelik deneyimleri ve boşanma sürecinde anne baba olma deneyimleri gibi farklı konular ele alınmaktadır. “Anne Babalığa Psikolojik Bakış” kitabı psikoloji alanında çalışan uzmanlar için önemli bir başvuru kitabıdır. Eser, psikoloji bölümlerinde klinik psikoloji ve gelişim psikolojisi ana bilim dalındaki derslerde; psikolojik danışmanlık ve rehberlik, sosyal hizmet uzmanlığı gibi bölümlerde anne babalık ile ilgili açılan tüm seçmeli derslerde okutulabileceği gibi anne baba olan okuyucuların da ilgiyle takip edebileceği konuları içermektedir.