Din Psikolojisi \ 1-1
Beyza Boyacı, Derya Karanfil, Erkin Sarı, Esra Çebi, Fatih Mehmet Aslan, Gamze Er Vargün, Gökhan Arslantürk, Hatice Ekici, Hüseyin Çil, Meryem Şahin, Muhammed Şükrü Aydın, Özge Ünal, Tuğçe Gündüz, Ufuk Sarıgül, Yurdagül Kılınç Adanalı Gündelik hayattan siyasi meselelere, toplumsal sorunlardan bilimsel araştırmalara kadar bilinen pek çok tartışmanın bir yönüyle ahlakın sınırları içine girmesi, yalnızca bu çağa özgü değildir. Hayatın her alanına sirayet eden bu tartışmalar bilim zemininde çok disiplinliliği beraberinde getirmektedir. Bu disiplinler arasında ahlak üzerine bilimsel yazına belki de en önemli katkılardan biri, insana ve insana dair olana yönelik kuşatıcı merakıyla psikoloji biliminden gelmektedir. Psikolojinin modern bilim serüveninde gelişim psikolojisi, klinik psikoloji, sosyal psikoloji, deneysel psikoloji hatta endüstri psikolojisi ve örgüt psikolojisi alt alanlarında önemli araştırmalarda izlerini bulduğumuz ahlak konusu, gün geçtikçe görünürlük kazanmakta ve ahlakın psikolojik açıdan çalışılması ilgi görmektedir. Bu bilimsel ilgiye mütevazı bir katkı sunmak ve ahlak ile ilgili çalışmaları sistematik olarak derlemek adına ortaya çıkan bu eser ile hem teorik hem de uygulamalı alanlarıyla bir ahlak psikolojisi çerçevesi tasvir edilmeye çalışılmıştır.

Füsun Ekşi, Halil Ekşi, Haşan Kütük, Merve Nurlu, Özlem Acar Bulut, Sinan Okur, Şeyda Çetintaş, Tuğba Turgut, Zehranur Akbulut İnsan yaşamında, ailevi özellikler, sosyal çevre, kültürel bağlam gibi pek çok faktörle birlikte manevi veya dinî yönelim; bireylerin kendilerini, çevresindeki olayları ve dünyayı nasıl algıladığını ve anlamlandırdığını etkilemekte ayrıca bireylerin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını şekillendirmektedir. Manevi/dinî inançlar ve uygulamalar; aileleri ve toplulukları beslemekte, birbirlerine bağlamakta, kriz zamanlarında iyileşmeyi sağlamakta ve uzun süreli sıkıntılarda dayanıklılığı teşvik etmektedir. Bu doğrultuda manevi yönelimin danışanların önemli bir parçasını oluşturduğu, terapi sürecinde de üzerinde durulması gereken önemli bir bileşen olduğu gerçeği yadsınamayacak bir potansiyele sahiptir. Manevi yönelim, bireysel psikolojik danışma yaklaşımlarına entegre edilmekle birlikte aile terapileri sürecinde de oldukça destekleyici bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanların dünyaya geldiği ilk ortamın aile olması, aile özelliklerinin, yetiştirme stillerinin, geleneksel olarak aktarılan değerlerin, aile içerisindeki iletişim ve etkileşimlerin bireylerin gelişiminde ve psikolojik anlamda sağlıklı bireyler olmalarındaki hayati rolü ve önemi dikkate alındığında aile terapilerinin gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Aile bireylerinde ve aile sisteminde yer alan problemleri ele alırken manevi yönelimli uygulamalar oldukça işlevsel görünmektedir. Bu anlamda dinî-manevi boyutlarını hayatında önemli bir noktada konumlandıran ve psikoterapi süreçlerinde ele alınmasını isteyen danışanlarla ve aile bireyleriyle gerçekleştirilecek aile terapisi süreçlerinde manevi yönelimli uygulamalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede bu kitap öncelikle temel aile terapisi kuramlarının manevi yönelimli bir perspektiften ele alınmasını sağlamakta ardından aile içerisinde yaşanabilecek birçok duruma ilişkin manevi yönelimli bir bakış açısı sağlayarak teori ve uygulama noktasında çeşitli katkılar sunmayı amaçlamaktadır. Başta PDR ve Psikoloji olmak üzere tüm ruh sağlığı alanında eğitim gören bireyler ve alanda çalışan uzmanlar için aile terapisinin manevi boyutuna ışık tutmayı amaçlayan kitap, uygulamalar ve vaka örnekleri ile zenginleştirilmiştir.

Fatma Baynal Hayata neden anlam verme ihtiyacı duyuyoruz? Hayata anlam vermede inancımız ne kadar etkili? Eğer inanmıyorsak hayat anlamsızlaşır mı? Hayata anlamı insan mı veriyor yoksa anlam, hayatın kendisinden mi kaynaklı? Hayatın anlamıyla ilgili çeşitli sorular insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte günümüze kadar hâlâ zihinleri meşgul etmeye ve araştırılmaya devam etmektedir. Anlam, anlamsızlık, anlam arayışı gibi kavramlar son yıllarda ele alınan güncel araştırma konuları arasında yer almaktadır. Hayatın anlamı genellikle inançsızlık ile bağdaştırılsa da konuyla ilgili olarak inançsız bireylerin görüşleri de merak konusudur. Günümüz postmodern çağda bireylerin ateizm gibi çeşitli inançsızlık biçimlerine yönelme gerekçeleri ile hayatın anlamına yönelik yaklaşımları araştırmanın temel konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda elinizdeki kitap, ateist bireylerin görüşleri çerçevesinde hayatın anlamıyla ilgili düşüncelerini ayrıntılı bir şekilde incelemeyi amaçlamaktadır.
Tuğba Turgut, Halil Ekşi Psikolojik danışma ve psikoterapi sürecinde belki de en çok tercih edilen terapi türlerinden birisi, bilişsel davranışçı terapidir. Kolay uygulanabilir olması, somut çıktılar elde edilebilmesi, danışanlarda davranış değişikliklerinin gözlemlenebilir olması gibi pek çok özelliği sebebiyle oldukça işlevsel bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda ortaya çıktığı günden bugüne hâlâ yaygın bir şekilde uygulanmakta ve yirmiden fazla terapinin bilişsel veya bilişsel davranışçı olarak nitelendirildiği belirtilmektedir. Bilişsel davranışçı terapi, danışmanlara ve danışanlara sunduğu işlevsellik sayesinde değişik kültürel yapılardan gelen ve farklı dinî/manevi yönelimleri olan bireylerle gerçekleştirilecek psikolojik danışma süreçlerine rahatlıkla entegre edilebilmektedir. Dinî ve manevi yönelim, bireylerin kendilerini, çevresindeki olayları ve dünyayı nasıl algıladığını ve anlamlandırdığını etkileyen aynı zamanda bireylerin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını şekillendiren önemli yapılardır. Bu noktada birçok danışan dinî/manevi inançlarının ve değerlerinin terapötik sürece dâhil edilmesini istemektedir. Dünyada varlığını sürdüren çoğu inanç geleneği bilişsel davranışçı terapi ile uyumlu bir şekilde bir araya getirilerek terapötik süreçte kullanılabilmektedir. Bilişsel davranışçı terapinin farklı dinî ve manevi inançlarla kolaylıkla entegre ediliyor olması danışanları da daha geniş bir perspektiften bütüncül olarak incelememizi sağlamaktadır. Bu kitapla birlikte bilişsel davranışçı terapinin temel özelliklerinden ve uygulamalarından başlayarak manevi yönelimli bilişsel davranışçı terapinin temel özelliklerine, değerlendirme süreçlerine, kullanılan müdahale tekniklerine, farklı inanç gruplarındaki uygulamalara, özel sorun alanlarındaki işlevsel çalışmalara ve aile terapisi süreçlerindeki kullanımına değinilerek okurların bütüncül olarak farklı pek çok bilgi ve uygulama ile buluşması hedeflenmektedir. Özellikle PDR ve Psikoloji olmak üzere tüm ruh sağlığı alanında eğitimine devam eden bireyler, alanda çalışan ve akademik araştırmalar yürüten uzmanlar için bilişsel davranışçı terapinin manevi yönüne farklı bir perspektiften ışık tutmayı amaçlayan kitap, uygulamalar ve vaka örnekleri ile zenginleştirilmiştir.
Muharrem Aka Psikolojik danışma süreci, bireylerin ruhsal sağlıklarını iyileştirmek, yaşadıkları zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmak ve yaşam kalitelerini artırmak için önemli bir rol oynar. Ancak danışanların manevi inançları, bu süreçte genellikle göz ardı edilebilmektedir. Oysa birçok birey için din ve maneviyat, yaşadıkları zorlukların üstesinden gelme sürecinde önemli bir destek kaynağıdır. Bu kitap, psikolojik danışma sürecine manevi unsurların nasıl entegre edilebileceğini ve bu entegrasyonun danışanlar üzerindeki etkilerini araştırmayı amaçlamaktadır. Özel eğitim gereksinimi! bireylerin ailelerine yönelik psikolojik danışma hizmetlerinde din ve maneviyatın yer alması, danışanların psikolojik sağlıklarını iyileştirmek adına güçlü bir araç olabilir. Bu bağlamda, kitap hem teorik bilgiler sunmakta hem de yapılan deneysel bir çalışmanın bulgularıyla bu bilgileri desteklemektedir.
Üç bölümden oluşan bu kitabın ilk iki bölümü, okuyuculara teorik bir temel sunmak amacıyla, özel eğitim gereksinimli bireylerin kimlikleri ve özel eğitimde kullanılan kavramsal çerçeveye odaklanmaktadır. İlk bölümde; özel eğitim alanında kullanılan yöntemler, engel türleri ve özel eğitim gereksinimi olan bireylerin psikososyal ihtiyaçları, ilgili literatür bağlamında ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise psikolojik danışma süreçleri ve kuramları, danışmanlık sürecinde din ve maneviyatın rolü, manevi danışmada kullanılan başlıca müdahaleler ve maneviyatın danışanların ruh sağlığı üzerindeki etkileri İncelenmektedir. Bu bölümde, özellikle ailelere yönelik psikolojik danışmanlık hizmetlerinde dinî ve manevi unsurların nasıl etkili bir şekilde entegre edilebileceği ve bu unsurların danışmanlık sürecine katkıları ele alınmaktadır.
Kitabın üçüncü bölümü, teorik bilgileri destekleyen deneysel bir çalışmaya odaklanmaktadır. Bu bölümde, dinî boyutun psikolojik danışma sürecine entegre edildiği uygulamalar ile klasik psikolojik danışma yöntemleri karşılaştırılmaktadır. Araştırmada, danışanların psikopatolojik belirtileri Kısa Semptom Envanteri ile ölçülerek analiz edilmiştir. Bu analizler, dinî boyutun danışmanlık sürecine dâhil edilmesinin danışanların depresyon, anksiyete, kişiler arası alınganlık ve fobik anksiyete gibi psikolojik sorunlarında anlamlı iyileşmeler sağladığını göstermektedir. Kitap, dinî kaynakların psikolojik danışmada nasıl daha etkili bir şekilde kullanılabileceğine dair önemli bulgular sunmakta ve bu yaklaşımın geleneksel danışmanlık yöntemlerine kıyasla hangi açılardan daha güçlü sonuçlar verebileceğini tartışmaktadır.
Fatma Gül Cirhinlioğlu Bu kitap, din psikolojisine giriş niteliğindedir. Genel olarak din psikolojisi konularına ilişkin kuramsal yaklaşımlar, açıklamalar ve görgül çalışmalar doğrultusunda elde edilen bulgular sunulmaya çalışılmıştır. Kitapta, dinî kabuller ve değerler hakkında sayıltılar ileri sürülmeksizin psikolojinin bakış açısından dine yaklaşılmıştır.
Hiç şüphe yok ki din, insan yaşamının önemli bir parçasıdır. Din ve dinsel kurumlara ilişkin bilgi olmaksızın toplumların tam olarak anlaşılamayacağı genel kabul görmektedir. Bu bakımdan psikologların da dinin, insan duygu, düşünce ve davranışlarını nasıl etkilediğini öğrenmeleri bir zorunluluk olarak ortada durmaktadır. Kitap boyunca din taraftarlığına veya din karşıtlığına yönelik bir tutum içinde olmamaya özel bir önem gösterilmiştir. Dinî duygu, düşünce ve davranışlarımız, bilimsel bakış açısıyla anlaşılmaya ve anlatılmaya çalışılmıştır. Özellikle konunun uluslararası literatürde nasıl ele alındığı üzerinde durulmuş, sıkça kuramsal ve görgül araştırmalara atıflar yapılarak ayrıntılara inilmeye çalışılmıştır.
Din psikolojisi alanındaki uluslararası literatürü Türkçeye kazandırdığı göz önünde tutulduğunda bu kitaptan özellikle eğitim hizmeti verenlerin rahatlıkla yararlanabileceği söylenebilir. Kitap; psikologlar, din psikolojisi alanında çalışan ilahiyatçılar, din psikolojisi alanında ders alanlar ve konuyu öğrenmek isteyenler için değerli bilgiler içermektedir.
Ahmet Celalettin Güneş, Ahmet Selman Baktı, Ali Aslan, Cüneyd Aydın, Ebru Morgül, Fatma Baynal, Kenan Sevinç, Muhammed Kızılgeçit, Mustafa Ulu, Nevzat Gencer, Saliha Uysal, Ümit Horozcu, Yahya Turan Din, insan hayatının tüm alanlarını renklendiren ve zenginleştiren önemli ve evrensel bir olgudur. İnanç ve değerler, insanın kendisine, diğer bireylere, topluma ve yaşadığı çevreye yönelik bakış açılarını ve tutumlarını şekillendirir. Din aynı zamanda, bireyin mutluluğunu ve ruh sağlığını da etkiler. Din Psikolojisi ise din ve bireyi karşılıklı ilişki içinde ele alan, diğer araştırma konularının yanı sıra bireyin ruh sağlığı ve mutluluğu üzerinde araştırmalar yapan önemli ve etkili bir alandır.
Bu kitap, öncelikle Din Psikolojisi alanındaki araştırma eğilimlerinin yurt dışında ve ülkemizde hangi konularda yoğunlaştığını belirlemekte; özellikle son yıllarda ülkemizde yapılan çalışmaları farklı perspektiflerden analiz ederek sunmakta ve alanın sorunlarına ve çözümlerine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede hazırlanan Din Psikolojisi Güncel Durum Analizi, birçok araştırmacının katkılarını içermektedir. Kitap, Din Psikolojisi alanında akademik çalışma yapacak kişiler için bir yol haritası oluşturacağı gibi din ve insan arasındaki ilişkileri merak eden tüm okurlara da özel katkılar sunacaktır.
Ali Köse İnsan edimlerinin tüm kurguları, tüm icatları, tüm yenilikleri din dışı alandan geliyor. Din bu yeniliklere, olsa olsa şeklen eklemlenebiliyor. Resim, din dışının üretimi; din ancak eline verilen resmi boyayabiliyor. Din eğer bugüne kadar güçlü, dirençli olmayı başardıysa bunu; kültüre nüfuz etme, kültürel semboller, söylemler oluşturma kabiliyetine borçludur. Ama artık dinin elinde bu güç yok gibi. Geleneksel dinî söylem, nüfuz kaybı yaşıyor. Sosyokültürel desteği olmayan, sembollerini diri tutamayan dinlerin varlıklarını devam ettirme kabiliyeti azalıyor. Her nesil bir öncekine göre dinî kültüre bir kat daha yabancılaşıyor; entelektüel, sosyal ve duygusal anlamda biraz daha uzaklaşıyor. 21. yüzyılda dinin geleceğini belirleyecek temel nokta; kültürü ne kadar etkilediğiyle, geleneksel sembolleri ne kadar canlı tutabildiğiyle doğru orantılı olacak. “Gelenek sadece külleri savurmak değil, ateşi canlı tutmaktır”. Ateşi canlı tutmak da öyle görünüyor ki zamanın ruhunu yakalayabilmekle, dinin tarihsel formlarını yenide yaşatabilmenin yollarını bulmakla mümkün. Aksi takdirde din, post tarihsel bir görüntü sergileyen 21. yüzyıla yabancılaşma ve marjinalleşme kaderini yaşamaktan kurtulamayacak.
Ahmet Dinç, Bayram Özer, Bünyamin Han, Cihat Yaşaroğlu, Eyüp Bozkurt, Faysal Özdaş, Hakkı Kalaycı, Hüseyin Fazlı Ergül, Mustafa Özmen, Mustafa Tekke, Rıza Korkmazgöz, Volkan Duran İnsanın değer sahibi olması ya da değer üretmesi, insanı insan yapan en büyük özelliklerinden biridir. İnsan, değerleri ile “insan” olur, insani özellikler sergiler. Bir insan olarak hayatı nasıl yaşayacağımızı, birden fazla seçenek karşısında nasıl tercihte bulunacağımızı veya neleri tercih edeceğimizi belirleyen temel unsurlardan biri olan değerler, hayatımızın her anında, her aşamasında devreye girmektedir. Hayata gözlerimizi açtığımız, ilk sosyalleşme ve eğitim ortamı olan aileden başlayarak okulda, günlük hayatta ve hatta medyada olmak üzere değerlerin etkisini görür veya hissederiz.
Bu kitap, hem Batı hem de Doğu kültüründe karşılığı olan, insana ait ve insani olan on iki değeri ele almaktadır. Ele alınan her bir değerin önemi, bireysel ve toplumsal işlevlerine değinilmiş ve değerin nasıl kazandırılacağına ilişkin genel bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır. Kitabın; değerler ile ilgili çalışmalar yapan araştırmacılara; nesilleri değerlere bağlı bir biçimde yetiştirmek isteyen ailelere, eğitimcilere; lisans ve lisansüstü öğrencilere; değerler alanına ilgi duyan tüm okurlara faydalı olacağı ve literatüre katkı sağlayacağı umut edilmekte ve beklenmektedir.
Üzeyir Ok, Zümrüt Gedik, Zehra Erşahin Din psikolojisinin uygulama alanlarından manevi bakım ve danışmanlık, değişik koşullarda insana yönelik hizmette güçlü bir potansiyele sahiptir. Dinler ve manevi geleneklerin; onlara mensup olan insanlar için yaşamın zorluklarıyla başa çıkmada, hayatı anlamlandırmada, kendini bir sosyal gruba ait hissetmede, bir kimlik oluşturmada ve sağlıklı yaşamı seçmede önemli rollere sahip olduğu bilinmektedir. Diğer taraftan, zor koşullarda yaşayan insanlara yönelik yardım etme ve bakım verme evrensel bir insan güdüsüdür. Gönüllülük esasına bağlı olarak karşılıksız yardım etmek, hemen hemen bütün yaşam felsefelerinde ve dinî-manevi geleneklerde erdem olarak görülür.
Türkiye'de, insana yardım hizmeti ile din-maneviyat konusunu bir araya getiren manevi bakım ve danışmanlık alanında yapılan çalışmalar son 10 yılda bir ivme kazanmıştır. Ancak konuyu bütüncül ve derinlemesine ele alan ve de bilimsel temele vurgu yapan çalışmalar oldukça azdır. Hastanelerde hastalara yönelik manevi bakımla ilgili bu kitap, hem ampirik bir zemin oluşturma bakımından hem de belirli bir alana tahsis edilmiş olması bakımından mevcut çalışmaları bir adım ileriye taşıma niyetindedir.
Kitapta maneviyatın insan ruh ve beden sağlığı üzerindeki etkisi detaylı açıklandıktan sonra çalışmada hastaların manevi bakım ihtiyaçları hasta olmayan gruplarla karşılaştırılmış, hâlen manevi bakım uygulaması yapan din görevlilerinin kendilerini ve yaptıkları işleri algılama düzeyleri, yeterlilikleri, yeterliliklerde etkili olan kişilik boyutları ve alan deneyimleri derinlemesine ele alınmıştır. Bunların yanında bu kitapta, elde edilen ampirik bulgular ve literatür bilgisi doğrultusunda bir hastane manevi bakım çalışma modeli oluşturulmaya çalışılmıştır.
Dilek Bal Koçak Yaşlılık, psikolojik, fiziksel, duygusal, kronolojik ve ruhsal anlamda bireylerin olgunlaşma sürecidir. Bu yaş alma ve olgunlaşma sürecinin manevi anlamda mutlu, huzurlu ve başarılı şekilde sürdürülebilmesi için farklı teoriler ortaya konulmuştur. İlgili teoriler çerçevesinde yürütülen manevi bakım çalışmalarının yaşlıların iyi oluş seviyelerine ciddi katkı yaptığına dair tespitler gün geçtikçe artmaktadır.
Bu çalışmanın sonuçlarına göre huzurevinde yaşayan bireylerin manevi destek sürecinde kendilerini daha iyi ve huzurlu hissetmeye başladıkları; bununla birlikte hayat ve ölüm gibi sıklıkla sorgulanan konulara dair farkındalıklarının arttığı görülmüştür. Manevi bakım sürecine dâhil olan yaşlılar, yaşadıkları olumsuz deneyimlere farklı açıdan baktıklarını, yaşanan pişmanlıklarla bunlara bağlı bazı iç sorunlarını çözme fırsatı elde ettiklerini ve iç huzura kavuştuklarını ifade etmişlerdir. Manevi bakım eşliğinde gerçekleştirilen manevi ritüellerin katılımcılar tarafından önemli görüldüğüne ve olumlu etkiler uyandırdığına dair bulgular elde edilmiştir.
Bu kitap; huzurevinde manevi bakım, hayatı anlamlandırma süreci ve yaşlılık ile ilgilenen tüm okuyucular için detaylı bilgiler sunmaktadır. Huzurevlerindeki manevi bakım desteği sürecinde kullanılan görüşme teknikleri, kuram ve yöntemler ışığında hazırlanan bu çalışma, manevi bakım alanında yeni bir bakış açısı sunması açısından önemlidir.
Özlem Güllü Burası Hollanda’daki bir kadın hapishanesi.
Küçücük hücrelerine büyük bir yaşam sığdıran kadınlar…
Yaklaşık beş senedir burada mahkûm olarak yaşamını sürdüren hapishanenin belki de en yaşlı teyzesinin tanımladığı gibi:
“ Burası bir üniversite, burada her gün yeni bir şey öğreniyorum...”
Feride 39 yaşında, dört çocuklu bir kadın. 12 yıl ceza aldığı günkü dirayeti unutulacak gibi değil. “Çok zor tabii ama hak ettim”, derken aslında kendine karşı ne kadar dürüst olduğunu dile getiriyor...
Mina’nın derdi ise çok büyüktü. Ne protez koluydu ona ızdırap veren ne de hapishanede olmasıydı...
Gizem’in şu sözleri ise ibret verici: “İyi ki gelmişim buraya.”
Gaye, İstanbul’da yaşayan, bir seyahat sırasında Hollanda’da tutuklanan genç bir mahkûm. Türkiye’de manken ve dizi oyuncusu olduğunu söylüyor ve yine birçok kişi gibi suçsuz olduğunu, haksız yere burada olduğunu vurguluyor.
Bu kitapta, mahkûmların gerçek yaşam hikâyelerini “hayat dersleri” tadında okuyacaksınız.
Ahmet Katılmış, Ayşe Öztürk Samur, Bahadır Kılcan, Birgül Küçük Turgut, Bülent Dilmaç, Ebru Ay, Fatih Yazıcı, Feride Ersoy, Gül Tuncel, Halil Ekşi, Mustafa Şeker, Özlem Lala, Seher Yarar Kaptan, Sevgi Coşkun Keskin, Taha Yazar, Tuğba Sömen, Yaşar Kop, Yusuf Keskin, Zeynep Şimşir Milletlerin geleceği ile milleti oluşturan fertlerin nitelikleri arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bu nedenle içinde yaşadıkları toplumunun kültü­rel değerleri ile temel insani değerleri kendi kişiliklerinin bir parçası hâline getirmiş; bilgiye ulaşma, bilgiyi üretme ve yayma yöntemlerini bilen ve uygulayan üyelerinin yüksek miktarlara ulaştığı toplumlar, geleceğe daha yüksek bir özgüvenle bakabilirler.
İnsanların düşünce ve davranışlarında temel insani değerleri yeterince önemsemediklerine ilişkin yargının yoğun bir biçimde dile getirildiği şu günlerde, okulların hem akademik açıdan başarılı hem de iyi karakter nitelik­leriyle bezenmiş bireyler yetiştirmeyi asıl varlık sebebi olarak görmesi iktiza etmektedir. Başka bir anlatımla okullar sadece akademik açıdan yeterlikleri gelişmiş, merkezî sınavlarda başarılı olan öğrenciler yetiştirmekle yetinme­yerek hayatın her aşama ve boyutunda başarılı bireyler yetiştirmeyi amaç edinmelidir. Söz konusu bu amaç, karakter ve değerler eğitimine yönelik gerçekleştiri­len faaliyetlerin de en önemli dayanağını teşkil etmektedir.
Karakter ve değerler eğitiminde kuram ve uygulamayı birlikte ele alan bu eser, öğretmen yetiştirme lisans programlarında yer alan Karakter ve Değerler Eğitimi Dersi için bir kaynak kitap niteliğinde hazırlanmıştır. Kitabın hedef kitlesi olan öğretmen adaylarına, öğretmenlere, araştırmacıla­ra ve ebeveynlere faydalı olmasını dileriz.
Ahmet Katılmış, Cahide Kayış, Halil Ekşi, Koray Onur, Köksal Muç, Mehtap Koldaş, Serdar Erdem Karşılaştırmalı Değerler Eğitimi: Uygulama Örnekleri ile Farklı Kültürlerde Değerler Eğitimi isimli bu kitap, farklı ülkelerin eğitim sistemlerini ve kültürel bağlamlarını inceleyerek değerler eğitimi alanında farkındalığı artıran türünün yegâne kaynağıdır.
Kitap; Türkiye, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Brezilya, Çin, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika Cumhuriyeti, Hindistan, İngiltere, İran, İsrail, Japonya ve Rusya gibi çeşitli ülkelerdeki değerler eğitimi uygulamalarını detaylı bir şekilde ele almaktadır. Her bölümde, ilgili ülkenin eğitim sisteminin tarihsel arka planı ve o dönemlerdeki değerler eğitimi uygulamaları incelendikten sonra günümüze kadar uzanan süreçte ülkenin nasıl değiştiği ve değerler eğitimi alanında ne tür gelişmeler yaşadığı irdelenmektedir.
Kitapta, farklı kültürel ve sosyal yapıların değerler eğitimine etkisinin derinlemesine anlaşılmasına katkı sunan bu yaklaşımla birlikte öğretmenlerin rolüne de odaklanılmaktadır. Böylelikle okuyucular, çeşitli ülkelerdeki değerler eğitimine dair gerçek hayat örneklerine dayanan etkinlikleri ve senaryoları inceleyerek farklı yaklaşımları daha iyi kavrayabileceklerdir.
Okuyucusuna, farklı ülkelerdeki değerler eğitimi uygulamalarını aynı zamanda derinlemesine deneyimleme ve anlama fırsatı sunan kitabın her bir bölümü, o ülkenin eğitim sistemi ve toplumsal yapılarına odaklanarak değerlerin nasıl şekillendiği ve kuşaktan kuşağa nasıl aktarıldığı hakkında berrak bir resim çizmektedir. Bu sayede değerler eğitiminin sadece bireyleri değil aynı zamanda toplumları nasıl etkilediğinin de anlaşılmasına katkı sunmaktadır.
Kitap; değerler eğitimi alanında çalışan eğitimciler, öğretmenler ve eğitim yöneticilerinin yanı sıra kültürel çeşitlilikle ilgilenen araştırmacılar, öğrenciler ve eğitim politika yapıcıları için vazgeçilmez bir rehber olma iddiasındadır.
Hasan G. Bahçekapılı “Dünyadaki kötülüklerin varlığı, geleneksel teizmdeki Tanrı inancı için bir problem oluşturur mu?”
2000 yıldan fazla zamandır çok çeşitli geleneklerden gelen düşünürleri meşgul eden bu çetrefilli soruya bu kitap, en güncel tartışmalardan hareketle cevap vermeye çalışıyor. Kötülük probleminin tarihsel gelişimini, mantıksal ve delilci kötülük argümanlarını özetledikten sonra kitap, geleneksel ve modern teist çözüm önerilerini ele alıyor:
Özgür iradenin varlığı veya manevi gelişim potansiyeli, kötülüklerin varlığını meşru hâle getirir mi?
Etrafımızda gördüğümüz kötülüklerin gerekçesi konusunda şüpheci tavır takınıp Tanrı'nın hikmetinin, insanın kısıtlı zihni tarafından sorgulanamayacağı sonucuna mı varmalıyız?
Özel olarak İslami gelenek içinde kötülük problemini çözmemizi sağlayacak kaynaklar bulabilir miyiz?
Kitap, tüm bu önerilerin yetersiz kaldığını iddia ederken karşı cevap olarak modern "kötü tanrı" argümanını ele alıyor. Buna ek olarak ilahi adaleti tehdit eden ilahi gizlilik ve benzeri argümanlar, kötülük problemini daha da çözümsüz hâle getiriyor. Kötülük probleminin çözümsüzlüğü, evrenin bizim acılarımıza ve isyanımıza kayıtsız olduğu ihtimali ise bizi daha üst düzey bir probleme, anlam problemine taşıyor. Anlam problemi, herkesin problemi olduğuna göre kötülük karşısında kimsenin rahat olmaması, anlamlı hayat konusunda herkesin kafa yormaya devam etmesi gerekiyor.
Hasan Hüseyin Kara Geçmişte tragedyalar, Haçlılar, oryantalistler ve karikatürler aracılığıyla ötekileştirilmiş olan Doğu toplumu ve İslam medeniyeti, günümüzde ise simge ve sembollerin istilasına uğramış ve "sosyopsikolojik" soykırıma maruz bırakılmıştır. Simge ve semboller, görsel bir öğrenme modeli sunması, pratikliği, etkisi ve açık uçlu özellikleri itibarıyla basınyayın organlarının önemli bir subliminal mesaj kaynağıdır. Bu durum ayrıca ''Söz uçar yazı kalır.'' düsturunu modernize ederek ''Yazı uçar sembol kalır.'' formatında bize sunmuştur. Batı dünyası söz konusu bu durumu, kadim İslamofobik ve oryantalist gayeleri için bulunmaz bir yöntem olarak değerlendirmiş ve sembolleri istismar etmiştir. İslamofobik Batı zihniyetinin fail, basının ise araç olduğu bu olay örgüsünde simgeler ve semboller kriminalize edilmiştir.
Farklı sosyopolitik ve dinî altyapıya sahip Batı dünyasının iki ülkesindeki -Almanya ve Polonya- 8 popüler basın yayın organında yapılan araştırmada toplam 17 farklı İslamofobik sembol tespit edilmiştir Bu sembollerin ortak yönü ise İslam'ı ve Müslümanları içeren sözde olumlu veya olumsuz haberlerde mükerreren kullanılmaları ve farklı birçok dijital mecraya da kolayı satın aldırıyor olmalarıdır. Kullanılan bu 17 sembolün bir başka özellikleri ise Popüler kültürde korku, panik ve endişe içeren görsel niteliklere sahip olmaları ve birçok platformda da bu şekilde konumlandırılmalarıdır.
Dilek Bal Koçak, Mehmet Şirin Ayiş, Metin Çınaroğlu, Mustafa Atak, Mustafa Merter, Mustafa Naci Kula, Mustafa Ulusoy, Nevzat Tarhan, Nihâl İşbilen, Okan İmre, Rumeysa Biçer, Sümeyra Arıcan, Yunus Altundağ Psikoloji alanında son yıllarda yüzlerce teknik ortaya çıkmış ve psikoterapide önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Psikiyatrist, psikolog ve psikolojik danışmanların sayısı her geçen gün artmasına rağmen psikolojik kökenli rahatsızlıklarda büyük artışlar görülmüş ve Amerika'da olduğu gibi Türkiye'de de yığınlar, prozac toplumuna dönüşmeye başlamıştır. Her türlü maddi imkâna ulaşılmasına rağmen mutsuzluk, huzursuzluk ve intiharların artışı önlenememiştir. Victor Frankl'ın ifade ettiği nöojenik (varoluşsal) depresyon, gençler arasında iyice yaygınlaşmıştır. Uzun yıllar -tabiri caizse- maneviyata kendini kapatan psikoloji alanında narrativ terapi ve kabul-kararlılık terapisi gibi kültüre dayalı psikoloji yaklaşımları ortaya çıkmıştır. 2014 yılından beri düzenlenen Maneviyat Psikolojisi sempozyumları ve bilimsel yayın çalışmaları ile birlikte psikoloji ile ilgili tüm alanlarda maneviyat ve aşkınlığın önemi vurgulanmıştır. Bu çalışmada manevi danışmanlık ve rehberlik; psikiyatri, psikoloji, rehberlik ve psikolojik danışmanlık, din psikolojisi, din eğitimi ve tasavvuf gibi alanlardan çok kıymetli akademisyen ve uzmanların katkılarıyla, disiplinlerarası bir yaklaşımla ele alınmıştır.
Ayşenur Yabanigül, Berra Keçeci, Beyza Kırca, Bilge Nuran Aydoğdu, Çınar Kaya, Çiğdem Demir Çelebi, Dilek Akça Koca, Figen Kasapoğlu, Gökhan Özcan, Gülşen Özgen, Halil Ekşi, Hatun Sevgi Yalin, Kübra Kaplaner, M. Şerif Keskinoğlu, Neslihan Yaman, Nesrullah Okan, Özge Erduran Tekin, Tuğba Türk, Vildan Saruhan, Yahya Şahin, Yakup İme, Zehra Eminoğlu Maneviyat, insan deneyiminin önemli unsurlarından biridir. Psikoloji ve başta psikolojik danışma olmak üzere alt alanlarında maneviyat, maneviyat ile ilişkili yapı ve davranışlar iyi oluş açısından yadsınamayacak bir potansiyele sahiptir. Manevî deneyimi, hem olumlu hem de olumsuz yönleriyle insan işlevselliğinden ayırmak mümkün değildir. Psikoloji alanındaki uygulamalı ve kuramsal birçok çalışmada, alanın oluşumunun ilk yıllarından beri maneviyatın insan bilişi, davranışı ve duygusal süreçlerinde nasıl bir işlev gördüğü merak edilmiş ve incelenmiştir. Özellikle son yıllarda uygulamalı psikoloji araştırmalarında ve psikolojik yardım alanlarında da maneviyat; psikolojik iyi oluş ve işlevsellik açısından potansiyel bir kaynak olarak ele alınmaya başlanmış ve psikolojik yardım sürecinde maneviyatı hesaba katan birçok yaklaşım ve yöntem geliştirilmiştir. Kitap; psikolojik danışma kuramlarının manevî boyutlarından çeşitli dinî geleneklerin manevî psikolojik danışma ile ilişkilerine danışanların manevî açıdan değerlendirilmesinden kurumlarda manevî danışma hizmetlerine kadar oldukça kapsamlı bir içerikle Türkiye'de alanda ilk olma özelliğini taşımaktadır. Başta PDR ve Psikoloji olmak üzere tüm ruh sağlığı alanında eğitim gören öğrenciler ve hizmet veren çalışanlar için insanın aşkın boyutuna ışık tutmayı amaçlayan kitap, vaka örnekleri ile zenginleştirilmiştir.
Halil Ekşi, Dilek Günel, Ece Yağcı Akgündüz, Emre Gürkan, Fadile Zeynep Çavuş, Yasemin Altıntaş Maneviyatın Keşfi: 21 Boyutta Kendi Kendine Yardım Kılavuzu adlı bu kitap, modern dünyanın karmaşasında manevi dengelerini bulmak isteyen bireyler için eşsiz bir rehber sunmaktadır. Maneviyatın derinliklerine inerek 21 maneviyat boyutunu keşfetmenizi sağlayacak olan bu eser, farklı manevi yönelimlerinizi anlamlandırmanıza ve geliştirmenize yardımcı olacaktır. Her bir bölümde, bireylerin ihtiyaç duyduğu manevi boyutlar ele alınmakta ve bu boyutlara yönelik pratik egzersizlerle okuyucunun kendi yolculuğunu keşfetmesi hedeflenmektedir.
Kitap, manevi deneyimlerinizi zenginleştirmek için güzelliğin takdirinden etik gelişime, inanç ve aidiyetten mistik birlik hislerine kadar geniş bir yelpazede maneviyatın alt başlıklarına odaklanmaktadır. Ayrıca öz keşif ve öz dönüşüm gibi kişisel gelişime yönelik derinlemesine çalışmalarla kendinize yeni kapılar açmanızı sağlamayı hedeflemektedir. Maneviyatın çok boyutlu yapısını anlamaya ve hayatınıza entegre etmeye yönelik bu yolculukta size rehberlik edecek olan bu kitap, hayatınıza ilham ve anlam katmayı amaçlamaktadır. Manevi ihtiyaçlarınıza yönelik bir başucu kitabı olarak manevi gelişim yolculuğunuzda yanınızda olacaktır.
Ayşe Kaya Göktepe Tarihsel geçmişimize baktığımızda çeşitli toplulukların, benliğimizin en güçlü yanı olan duyguları ifade etmek için bir sanat formu olarak müziğe başvurdu­ğunu görmekteyiz. Müziğin dinî duyguların bir ifade biçimi olarak tercih edilmesi de karşımıza çıkan bir diğer durumdur. Yahudilik, Hristiyanlık dinlerinde ve çeşitli grupların (Süryani, Rum, Ermeni, Presbiteryen) dinî geleneklerinde müzikal uygu­lamalar göze çarparken İslam dini ve Türkiye özelinde beş vakit okunan ezan, hac ve umre ibadeti esnasında melodik ton ile söylenen tesbihat, Mevlevi tarikatının sema ayinleri, müziğin ve dinin günlük yaşamda iç içe geçmiş formlarına birer örnektir. Tolstoy'a göre ”Sanat, ne keyiftir ne avuntu ne de eğlence; sanat, yüce bir iştir. Sanat insan yaşamında bilinçli bilgiyi duygulara aktaran organdır”. Gerek kolektif dinî değerlerin taşıyıcısı olarak gerekse dinî tecrübe im­kânı sunması bakımından psikoloji ile iç içe geçmiş dinî müziğin insan psikolojisi üzerinde meydana getirdiği etkiler, merak uyandırıcı niteliktedir. Bu yüzden iç içe geçmiş olan din ve psikoloji ilişkisinden hareketle dinî içerikli müziğin uzun süreli bir müzik terapi çalışmasına konu edinilme­si, bu çalışmayı özgün kılan niteliklerden birisidir.
Bu çalışmada; müzik terapinin hem Avrupa'da hem de Türkiye'de gelişim tarihçesi, müzik terapide kullanılan yaklaşım ve modeller, müzik terapi yöntemleri ve uygulama prensipleri detaylı bir biçimde işlenmektedir. Literatürdeki güncel araştırma bulguları ışığında müzik terapinin etkileri ve kullanım alanları incelenmektedir. Ayrıca müzik terapi konusuna ilişkin geniş bilgiler sunmasının yanı sıra müzik terapi ve din ilişkisi ile dinî içerikli müzik terapi konusunda dünyada ve Türkiye'de yapılmış güncel araştırmalara yer verilmesi, bu çalışmayı özgün kılan niteliklerinden bir diğeridir.
Tuğba Bozkaya Yeni dünya düzeninde, manevi krizlerle boğuşan insanlığa yardım edebilecek olan bizim kök değerler ve erdemlerimizdir. Bu konuda özellikle çocukların ve gençlerin yetiştirilmesinde manevi danışmanlık ile desteklenen bir din eğitimi anlayışı faydalı olacaktır.
Din eğitimi ve manevi danışmanlık çalışmalarına değerler ve erdemler noktasında yeni bir bakış açısı getirme çabalarında pozitif psikolojinin önemli katkısı vardır. Pozitif psikolojinin erdemleri insan hayatının bir parçası kılarak gerçek mutluluğu yakalama ve güçlü bir karakter inşa etme çabası, din eğitimi ve manevi danışmanlık çalışmalarına yeni bir bakış açısı sunmaktadır.
Bu kitabın teorik kısmında; öncelikle pozitif psikoloji, manevi danışmanlık ve din eğitimi alanı ile pozitif psikolojinin karakter güçlerinden olan affetme, cesaret ve azim erdemleri incelenmiştir. Çalışmanın uygulama kısmında 30 üniversite öğrencisi ile 6 hafta süreyle “pozitif psikoloji bağlamında din eğitimi temelli geliştirilen manevi danışmanlık ve rehberlik çalışması” yürütülmüştür. Elde edilen veriler, pozitif psikolojinin manevi danışmanlık ve din eğitimi alanında etkinliği açısından istatistiki olarak değerlendirilmiştir.
Bu kitap; manevi danışmanlık ve din eğitimi ile uğraşan tüm danışmanlar ve eğitimciler için yeni bir model sunma özelliği taşımaktadır. Kitapta var olan ve pozitif psikoloji, manevi danışmanlık ve din eğitimi yöntemlerinden faydalanılarak hazırlanan uygulamalar danışmanlık alanında yeni metotlar arayan danışmanlara yeni bir bakış açısı sunması açısından önemlidir.
Betül Gülcan çakmak, Büşra Ünverdi, Cem Boyalı, Halil Ekşi, Hatice Hilal Saçar, M. Şerif Keskinoğlu, Merve Emre, Merve Nur Çınar, Oğuzhan Yavuz, Yakup Özkapu Manevi yönelimli psikoterapi/psikolojik danışma, danışanların biyolojik, psikolojik, sosyal ve manevi boyutlarını anlamaya, açıklayabilmeye ve bu boyutlar arasında bağlantılar kurarak müdahale etmeye yönelik bütüncül bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımda danışanların kendilerini tanımaları, geliştirmeleri ve dönüştürmelerinde, anlam arayışlarında maneviyatı önemli bir güç kaynağı olarak kullanmaları amaçlanmaktadır. Manevi yönelimli bütüncül psikoterapi yaklaşımlarına artan ihtiyaçlar gözetildiğinde, manevi yönelimli danışanlara hizmet veren veya verecek olan tüm ruh sağlığı uzmanlarının kullanabileceği tekniklerin yer aldığı bir çalışmaya ihtiyaç olduğu aşikârdır. Psikoterapi ve Psikolojik Danışmada Manevi Yönelimli 101 Teknik (Vaka Örnekleriyle) isimli bu kitap, eksikliği hissedilen bu boşluğu doldurmayı hedeflemektedir.
Kitap, danışanın manevi yönelim düzeyini değerlendirme (ağaç halkası, manevi cümle tamamlama, manevi zaman çizelgesi, manevi genogram vb.), manevi ve dini (dua, şükür, tefekkür, hoşgörü, manevi bibliyoterapi, manevi fototerapi, manevi sineterapi vb.), bilişsel ve davranışçı (düşüncelerimden fazlasıyım, manevi içerikli bilişsel işlemleme tipleri, manevi yeniden çerçeveleme vb.), duygu (duygu günlüğü, duygu düzenleme vb.), pozitif psikoloji (manevi umut haritası, rastgele nezaket eylemleri, karakter güçleri vb.), değerler, yas (sembolik mezarlık, tohum, kültürümüzde yas uygulamaları), meditasyon (temel, zen ve rehber eşliğinde), mindfulness (bu irade senin, cüzdanımdaki harfler, kendi ölüm biyografisini yazmak vb.), doğa, sanat, iş, evlilik, aile odaklı manevi yönelimli 101 teknikten oluşmaktadır. Teknikler oluşturulurken çok sayıda psikoterapi ekolünün maneviyatla olan ortak noktalarına değinilmiş, uluslararası etik ilke ve standartlara dikkat edilmiştir. Tekniklerin anlatımında kavramlar ile ilgili literatüre, tekniklerin uygulama sürecine ayrıntılarıyla yer verilmiştir. Ayrıca her bir tekniğin uygulanışı vaka örnekleri eşliğinde sunulmuştur.
Ayşe İnan Kılıç, Ayşegül Gün, Bayramali Nazıroğlu, Bayramali Nazıroğlu, Faruk Kanger, Fatih Kaya, Hasan Dam, İbrahim Turan, Mehmet Korkmaz, Mevlüt Kaya, Mustafa Köylü, Osman Taşkın Son birkaç asırdır tüm dünya ülkelerinin eğitim ve öğretim faaliyetlerinde hem nitelik hem de nicelik açısından önemli gelişmelerin yaşandığı bir gerçektir. Belki insanlık bir bütün olarak dünya tarihinde ilk kez bu kadar geniş, yaygın ve üst düzeyde bir eğitim imkânına sahip olmuştur. Ancak dini ve ahlaki değerlerden uzak bu eğitim sisteminin doğurduğu medeniyetin meyveleri barış, sosyal adalet, mutluluk, eşitlik gibi insani değerler olacağına; açlık, yoksulluk, sömürü, şiddet, yalnızlık, nefret ve sosyo ekonomik adaletsizlik gibi pek çok insanlık dışı değerler olmuştur. Artık bugün çağdaş medeniyetin kurucuları olan batılı bilim insanları bile tüm Batı medeniyetinin, çok derin ve geri çevrilemez bir sosyal kriz içine girmiş olduğunu itiraf etmektedirler.
Dünyada ve ülkemizde yaşanan ve geleceğimizi ciddi olarak tehdit eden tüm bu ahlaki olumsuzluklar sonucunda, Milli Eğitim Bakanlığı da örgün eğitim aşamaları için bir “Değerler Eğitimi” çalışması başlatmıştır. Milli Eğitimi Bakanlığı’nın attığı bu olumlu adımdan sonra, bu alandaki çalışmalar ivme kazanmış, bir taraftan teorik çalışmalar bir taraftan da alan araştırmaları daha sık gündeme gelmeye başlamıştır. Ancak alan henüz çok yeni olduğundan, kimi çalışmalar tamamen teorik düzeyde yer alırken, kimi çalışmalar da sadece alan araştırmalarıyla sınırlı kalmaktadır.
İşte bu kitap değerler eğitimi alanındaki bu eksikliği ve boşluğu dikkate alarak, konunun hem teorik hem de pratik boyutunu birleştirerek bir arada bulundurmayı amaçlamıştır. Bu eser sadece örgün eğitim kurumlarında görev yapan meslektaşlarımız için değil, aileden başlamak üzere toplumun her kademesindeki insan ve kurumların faydalanabileceği bir eserdir.
Ayşe Kaya Göktepe Sahip olmanın ve tüketmenin, yüksek statüyle eş değer görüldüğü bu zamanda modern insanı, farkında olmadan satın aldığı ve başa çıkmak zorunda olduğu yeni bir sorun bekliyor: tükenmişlik sendromu. "Sanki dünya üzerime üzerime geliyor.", "Hiçbir şeyden keyif alamıyorum.", "Parmağımı kıpırdatacak enerjim yok.", "İşe gitmek istemiyorum.", "Geceleri uyuyamıyor, sabahları uyanamıyorum.", "Her şeyin sonuna gelmişim gibi hissediyorum." ve "Sürekli ağlamak istiyorum." gibi çevremizdeki kişilerden her gün duyduğumuz bu tanıdık cümleler belki de bu hastalığa -tükenmişlik sendromu- işaret ediyor. Vücutta aşırı yorgunluk hissi, mutsuzluk ve bıkkınlık gibi belirtilerle kendini gösteren bu sağlık sorunu, kişinin iş hayatından aile hayatına, eşiyle ilişkisinden arkadaşlık ilişkilerine varana dek hayatının hemen hemen her alanında çeşitli sıkıntılar yaşamasına neden oluyor. Bu kitap, çağın hastalığı olan tükenmişlik sendromunun ne olduğunu ele alırken iş, aile ve kişiler arası ilişkilerdeki yerini de geniş bir yelpazede inceliyor. Ayrıca tükenmişlikle başa çıkma konusunda pratik öneriler sunarak tükenmişlik sendromu hakkında bir farkındalık kazandırıyor ve gelenekten devşirdiği bilgileri güncel bir çerçevede geleceğe aktarıyor. Fârâbî, İbn-i Sîna, Râzi, Kindî, Belhî gibi pek çok müslüman filozofun insan psikolojisine dair görüşlerini, tükenmişlik sendromuyla başa çıkma çerçevesinde ele alıyor.
Her şeyin bir çırpıda yükselip aynı oranda içinin boşaldığı bir çağda tükenmişlik hızlıca ilişkilerimize yayılıyor. Aman dikkat; eşinizi, işinizi, arkadaşınızı tüketirken tükenmeyin!