Felsefe ve Din Bilimleri \ 2-5
Bahar Sevim Günümüzde geleneksel öğretim yöntemlerinden çok, yaparak ve yaşayarak öğrenme ön plana çıkmaktadır. Öğrencilerden aktif, katılımcı, yaratıcı ve üretken olmaları beklenmektedir. Bu süreçte öğrencilerin aktif olmalarını sağlamak için yöntem ve tekniklerden yararlanmak gerekir.
Bu çalışmanın oluşmasında, “Din öğretiminde eğitsel oyun yönteminden nasıl faydalanabiliriz?” sorusuna olan merak etkili olmuştur. Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde oyun ve eğitsel oyun yöntemi üzerinde durulmuş; ikinci bölümde din öğretiminde oyun örneklerine yer verilmiştir. Elinizdeki 3. basımda din ve ahlak oyunları ayrı kategorilerde incelenmiş ve din öğretimiyle ilgili oyunlar üzerinde çalışılmıştır. Kitapta, 17 adedi ders planı şeklinde olmak üzere toplam 44 oyun yer almıştır.
Bu çalışma, başta Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi olmak üzere İmam Hatip Lisesi meslek dersleri öğretmenleriyle Kur'an Kursu Öğreticilerine din öğretiminde yardımcı olmak, dersleri daha verimli kılmak amacıyla hazırlanmıştır. Ayrıca anaokulu öğretmenlerine, ilköğretim sınıf öğretmenlerine ve çocuklarına dini bilgi öğretmek isteyen ebeveynlere de hitap etmektedir.
Fatma Çiftçi Bu kitap, ilköğretim okullarında görev yapan din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerine, kuran kursu öğreticilerine, 4. ve 5. sınıfların din kültürü ve ahlak bilgisi dersine giren sınıf öğretmenlerine, ayrıca ilköğretim öğrencilerine yardımcı olabilmek amacıyla hazırlanmıştır.
Çalışma iki bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümde, temel öğrenme-öğretme yaklaşımları hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra, proje tabanlı öğrenme yaklaşımının ne anlama geldiği, genel özellikleri, üstün yönleri, sınırlılıkları, felsefî temelleri, konu seçimi ve dikkat edilmesi gereken hususlar, planlanması ve sınıfta uygulanması, ögeleri, proje tabanlı öğrenme yaklaşımında öğrencinin ve öğretmenin rolleri, değerlendirme, teknoloji kullanımı, uygulama aşamalarıyla ilgili görüşler incelenmiştir. İkinci bölümde ise proje tabanlı öğrenme yaklaşımıyla yapılan öğretimde öğrencilerin ürettikleri materyaller verilmiştir.
Bu kitapta; pano yapma, tiyatro yazma ve oynama, resim çizme, hikâye yazma, resimlerle anlatma, maket yapma, kavram haritası yapma, sunu yapma, sürücü belgesi ve nüfus cüzdanı hazırlama, mektup yazma, şiir yazma, tişört yapma, kolye yapma, ilahî söyleme, slogan oluşturma, afiş yapma, bulmaca hazırlama, yarışma yapma, küp yapma, boyama kitabı yapma, broşür hazırlama, röportaj yapma, haber bülteni hazırlama, video yapma, gazete çıkarma, tebrik kartı yapma, günlük yazma etkinliklerini kapsayan 15 tane proje çalışması ilgilenenleri beklemektedir.
Aslıhan Atik, Mehmet Zeki Göksu, Muhammed Muhdi Gündüz, Rıdvan Demir, Sinan Schreglmann, Yusuf Aydın Bilgi akışının hızlı olduğu günümüzde teknolojik gelişmeler, eğitim siste­minin yapısını ve eğitim ortamlarında uygulanan öğrenme-öğretme faaliyet­lerini etkilemektedir. Sürekli gelişen bilim ve teknoloji, eğitimcilerin yararla­nabilecekleri çok çeşitli eğitim ortamlarına olanak sağlamaktadır. Televizyon, video, bilgisayar, programlı öğretim, uzaktan eğitim, sanal gerçeklik uygulama­ları bunlardan birkaçıdır. Buna ek olarak geleneksel eğitim modelleri günü­müzde artık yerini çoklu zekâ, beyin temelli öğrenme gibi öğrenen merkezli ve insanı farklı yönleri ile bütün olarak ele alan çağdaş modellere bırakmıştır. Eğitimde yeni yöntem ve modellerin uygulanmaya başlaması ile birlikte bu gelişmeye paralel olarak yeni öğretim teknolojilerinin ve araç gereçlerin de kullanılması yaygınlaşmaya başlamıştır.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmenleri başta olmak üzere din öğretiminde görevli eğitimcilerin gelişen teknolojinin sağladığı eğitim olanak­larından yararlanmaları gerekmektedir. Gerek örgün gerekse yaygın din eği­timinde eğitimcilerin derse öğrencilerin ilgisini çekmek ve etkin bir öğretim gerçekleştirmek için konuların özelliğine göre uygun teknolojik araç gereç ve materyalleri kullanmaları şüphesiz konuların öğretimini daha işlevsel hâle ge­tirecektir. Bu çok çeşitli zengin öğrenme ortamlarının öğretimde etkili biçimde kullanılması aynı zamanda öğrencilerin ilgisini çekerken öğretimi de zengin­leştirmekte, öğrenmeyi kolay ve ilginç hâle getirmektedir.

Mehmet Zeki Aydın Din Öğretiminde Yöntemler, İlahiyat fakültelerinde ve Eğitim fakültelerinde Sınıf Öğretmenliği bölümünde okuyan öğrencilere, hâlen okullarımızda görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile İHL meslek dersleri öğretmenlerine ve Kur'an kursu öğreticilerine yönelik hazırlanmıştır.
Bu kitap, daha önce yayımlanan “Din Öğretiminde Yöntemler ve Buldurma Yöntemi” kitabının gözden geçirilmiş, yeni yöntem ve yaklaşımlar ilave edilmiş şeklidir.
Kitapta, din öğretiminde kullanılabilecek öğretim yöntemleri ve ders araç gereçleri teorik olarak açıklanmış ve yöntemlere örnek olmak üzere ders planları verilmiştir. Ayrıca, KPSS'ye girecek adayların program geliştirme ve öğretim yöntemleri ihtiyaçlarını giderecek birçok bölüm yer almıştır.
Bu nedenlerle kitap, öğrenci ve öğretmenlerimize yöntemler konusunda bir el kitabı niteliğindedir.
Fatma Gül Cirhinlioğlu Bu kitap, din psikolojisine giriş niteliğindedir. Genel olarak din psikolojisi konularına ilişkin kuramsal yaklaşımlar, açıklamalar ve görgül çalışmalar doğrultusunda elde edilen bulgular sunulmaya çalışılmıştır. Kitapta, dinî kabuller ve değerler hakkında sayıltılar ileri sürülmeksizin psikolojinin bakış açısından dine yaklaşılmıştır.
Hiç şüphe yok ki din, insan yaşamının önemli bir parçasıdır. Din ve dinsel kurumlara ilişkin bilgi olmaksızın toplumların tam olarak anlaşılamayacağı genel kabul görmektedir. Bu bakımdan psikologların da dinin, insan duygu, düşünce ve davranışlarını nasıl etkilediğini öğrenmeleri bir zorunluluk olarak ortada durmaktadır. Kitap boyunca din taraftarlığına veya din karşıtlığına yönelik bir tutum içinde olmamaya özel bir önem gösterilmiştir. Dinî duygu, düşünce ve davranışlarımız, bilimsel bakış açısıyla anlaşılmaya ve anlatılmaya çalışılmıştır. Özellikle konunun uluslararası literatürde nasıl ele alındığı üzerinde durulmuş, sıkça kuramsal ve görgül araştırmalara atıflar yapılarak ayrıntılara inilmeye çalışılmıştır.
Din psikolojisi alanındaki uluslararası literatürü Türkçeye kazandırdığı göz önünde tutulduğunda bu kitaptan özellikle eğitim hizmeti verenlerin rahatlıkla yararlanabileceği söylenebilir. Kitap; psikologlar, din psikolojisi alanında çalışan ilahiyatçılar, din psikolojisi alanında ders alanlar ve konuyu öğrenmek isteyenler için değerli bilgiler içermektedir.
Tuğba GÜLER BOZKAYA Eğitimde drama; insanın kendini başkalarının yerine koyarak çok yönlü düşünmesini sağlayan, bireyin eğitim ve öğretimde aktif rol almasını, kendini ifade edebilmesini sağlayan, yaratıcı ve araştırıcı olma istek ve duygusunu geliştiren çağdaş bir eğitim yöntemidir. Bu sebeple drama yöntemi din ve ahlak eğitiminin genel amaçlarını gerçekleştirmede rahatlıkla kullanılabilecek bir yöntemdir.
Din ve ahlak öğretiminde drama yönteminin kolay bir şekilde anlaşılmasını sağlamak ve bu yöntemi uygulamada zorlanan eğitimcilere yardımcı olmak amacıyla hazırlanan bu kitap, teorik ağırlıklı bir çalışmadır. Ancak din ve ahlak öğretimi konularını uygulanışı, ders planlarına benzer bir şekilde ele alınarak etkinlikler başlığı altında uygulamalı olarak gösterilmiştir.
Bu çalışma; eğitim fakültelerinin sınıf öğretmenliği, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bölümlerinde okuyan öğrenciler için ayrıca ilahiyat fakülteleri ve tüm din eğitimi öğretmenlerine, Kur’an kursu öğreticilerine yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.
DENİZ AŞKIN Osmanlı Devleti’nde modernleşme hareketlerinin başlaması ile beraber süreç içerisinde birçok kurumda radikal değişiklikler meydana geldi. Bu değişimden önemli oranda etkilenen kurumlardan biri de eğitim oldu. Klasik medrese eğitim sisteminin yanında mekteb adı altında Batılı tarzda eğitim veren yeni bir kurum faaliyete açıldı. Yaklaşık yüzyıl boyunca medrese ve mektebin beraber mesaisinden sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş ile birlikte medreselerin faaliyetlerine son verilmiş ve yeni eğitim öğretim sistemi okul adı altında modern bir formda devam ettirilmiştir. Bu çalışma tam da bu noktada cumhuriyet tarihi boyunca resmi olarak faaliyetlerine son verilen, Anadolu’nun ve bazen de sınırları aşarak İran, Irak ve Suriye’ye uzanan bu medreselerin nasıl ve hangi şekillerde halen devam ettiği üzerine odaklanmaktadır. Elinizdeki çalışma; Türkiye’de halk nezdindeki İslami anlayışın ve dini eğitimin toplum ile kurmuş olduğu sıkı ilişki neticesinde konjonktürel olarak kendisini yeni baştan nasıl dizayn ettiğini, kökeni Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da (Şark) bulunan medreseler üzerinden ortaya koymaktadır. Bununla beraber tamamıyla alan verilerine dayanan bu çalışmada, özellikle Türkiye’nin Şark bölgelerinde bulunan; ancak göç ile ülkenin birçok iline yayılan dini ve kültürel bir aktör olarak seydaların toplumsal köklerine, rollerine ve onların klasik medrese eğitiminin bugüne kadar gelmesindeki fonksiyonlarına detaylı olarak değinilmiştir. Son olarak seydaların modernleşme sürecine dâhil olmaları ile sekülerleşme durumları, toplum ve siyaset alanında meşruiyet kazanma stratejilerine odaklanılmıştır. Böylece modernleşme sürecinin din adamları üzerindeki etkisi önemli birer dini ve kültürel aktörler konumundaki seydalar üzerinden değerlendirilmiştir.
Zafer CİRHİNLİOĞLU, Üzeyir OK, Fatma Gül CİRHİNLİOĞLU Bu kitapta dindarlık, ruh sağlığı ve moderniteye ilişkin hem kuramsal bilgiler hem de Türkiye örnekleminde yapılmış bir araştırmanın kısaca değinilen sonuçlarını bulabileceksiniz. Bu üç olgu hakkında tek tek bilgi oluşturmakla birlikte bunlar arasındaki ilişkiye de yönelinmektedir. Batı literatüründe modernite ve dindarlık genel olarak birbirlerini dışlayan iki olgu olarak ele alınmaktadırlar. Türkiye örnekleminde bu anlayış test edilmiştir. 1990’lı yıllardan sonra Avrupa’da gelişen literatür söz konusu üç olgu açısından incelenmiştir. Türkiye’deki durumun açıklanmasına katkı yapabilecek yaklaşımlar ayıklanarak sunulmuştur. Özellikle Türkiye’de modernitenin anlaşılmasında tarihsel açıklamalara başvurulmuştur.
Bulgulara göre Türkiye halkı modernleşme isteğini muhafaza etmektedir. Aynı zamanda dindarlık eğilimleri de oldukça yüksektir. Modern insanlar diğerlerine göre daha az ruhsal sorun yaşamaktadırlar ve yaşam doyumları daha fazladır. Dindar olanlar ancak bazı durumlarda daha az ruhsal sorun yaşamaktadırlar. Dindarlıkla ruh sağlığı arasında bir ilişki yoktur. Bireyler modern hayat tarzında daha az ruhsal sorunlar yaşadıklarından Türkiye’de modernitenin kolayca terk edilemeyeceği ancak yeni yorumlarla ilerleyeceği düşünülebilir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ortaya çıkan modernleşme anlayışı modernleşmenin birinci boyutudur (maddi-teknolojik). Bu dönemde bireysel rollerde belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Bu belirsizlikler (eksik ya da ihmal edilen özelikler ) modernleşmenin ikinci boyutu (manevi-kültürel) ile aşılmaya çalışılmaktadır. Bu bakımdan yetersiz modernite kavramı bu sürecin açıklanmasında işlevsel olabilmektedir.
Ahmet Sait Sıcak, Azat Toktonaliev, Hasan Sarı, Mehmet Ayas, Mehmet Onur, Ramazan Diler, Recep Bilgin, Rıdvan Demir, Rıdvan Demir, Sinan Schreglmann, Süleyman Dönmez, Şemseddin Koçak, Yusuf Okşar Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacib tarafından 11. yüzyılda yazılmış önemli bir eserdir. Bu kitap, İslam dünyasının kültürel mirasının zenginliklerinden biridir ve hem dinî hem de eğitsel açılardan derinlemesine incelenmeyi hak etmektedir. Dini ve Eğitsel Açıdan Kutadgu Bilig adlı bu kitap, uzman yazarlar tarafından farklı disiplinlerde ele alınarak okuyucuya kapsamlı bir bakış sunmaktadır.
Kitap; hadis, tasavvuf, tefsir, kelam, İslam hukuku, din sosyolojisi, din eğitimi, felsefe, eğitim, çocuk eğitimi ve değerler eğitimi gibi geniş bir yelpazedeki konularda uzmanlığı olan yazarlar tarafından yazılmış bölümleri içermektedir. Her bir bölüm, Kutadgu Bilig'in içsel derinliklerine inerek hem dinî hem de eğitimsel perspektiflerden anlam çıkarmaya çalışmaktadır.
Bu kitap, okuyuculara Kutadgu Bilig'in sadece tarihî bir eser olmanın ötesinde aynı zamanda günümüzdeki dinî ve eğitimsel bağlamda nasıl anlam kazandığını anlama fırsatı sunmaktadır. Yazarlar, eserin çağdaş dünyada nasıl değerlendirilebileceği konusunda derinlemesine bir tartışma sunarken aynı zamanda Kutadgu Bilig'in evrensel mesajlarını günümüz toplumlarına nasıl uyarlanabileceği konusunda pratik önerilerde bulunmaktadır.
Dini ve Eğitsel Açıdan Kutadgu Bilig hem akademisyenler hem de genel okuyucular için ilham verici bir kaynak olup Kutadgu Bilig'in dinî ve eğitsel değerlerini anlamak isteyen herkes için bir rehber niteliğindedir.
Aslı Yazıcı, Hacı Bayram Başer, M. Nedim Tan, Mehmet Erdoğan, Mehmet Günenç, Muhammed Muhdi Gündüz, Nail Okuyucu, Ömer Türker, Sedat Yazıcı, Yunus Cengiz Niyet, davranışın meydana gelme sürecinin kilit aşamalarından biri olarak ahlâkın en temel kavramlarından biridir. Gerek dinî gerekse felsefî düşüncede niyet, eyleme değer katan ve onu an¬lamlı kılan unsur olarak değerlendirilir. Bu yönüyle niyet ve ni¬yetin çeşitli durumları, hem dindarlığın hem ahlâklı olmanın an¬lamı konusunda belirleyici öneme sahiptir. Buna rağmen niyet konusunun nazarî boyutları yeterli derinlikte incelemeye konu olmamıştır. Bu çerçevede elinizdeki kitap, niyetin fiilin oluşu¬mundaki rolü hakkında İslam düşünce geleneklerinde ortaya çı¬kan görüş ve teorileri belirlemeyi; fiilin hukukî, dinî ve bilhassa ahlâkî değerinin takdirinde niyetin katkısının ne ve hangi ölçü¬de olduğunu ortaya koymayı ve bir fiilin fâiline verdiği isim ve tanımda niyetin rolünü açıklığa kavuşturmayı amaçlamaktadır.
İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi kapsamında 30 Eylül-1 Ekim 2016 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen Dinî ve Felsefî Dü¬şüncede Niyet Çalıştayı’nda sunulan çalışmalardan teşekkül eden bu kitap, fıkıh, kelam ve tasavvuf gibi dinî ilimlerin yanı sıra İslam felsefesi ve Batı felsefesinde niyet konusunun nasıl ele alındığını inceleyen toplam dokuz makaleden oluşmaktadır.
Ali Köse İnsan edimlerinin tüm kurguları, tüm icatları, tüm yenilikleri din dışı alandan geliyor. Din bu yeniliklere, olsa olsa şeklen eklemlenebiliyor. Resim, din dışının üretimi; din ancak eline verilen resmi boyayabiliyor. Din eğer bugüne kadar güçlü, dirençli olmayı başardıysa bunu; kültüre nüfuz etme, kültürel semboller, söylemler oluşturma kabiliyetine borçludur. Ama artık dinin elinde bu güç yok gibi. Geleneksel dinî söylem, nüfuz kaybı yaşıyor. Sosyokültürel desteği olmayan, sembollerini diri tutamayan dinlerin varlıklarını devam ettirme kabiliyeti azalıyor. Her nesil bir öncekine göre dinî kültüre bir kat daha yabancılaşıyor; entelektüel, sosyal ve duygusal anlamda biraz daha uzaklaşıyor. 21. yüzyılda dinin geleceğini belirleyecek temel nokta; kültürü ne kadar etkilediğiyle, geleneksel sembolleri ne kadar canlı tutabildiğiyle doğru orantılı olacak. “Gelenek sadece külleri savurmak değil, ateşi canlı tutmaktır”. Ateşi canlı tutmak da öyle görünüyor ki zamanın ruhunu yakalayabilmekle, dinin tarihsel formlarını yenide yaşatabilmenin yollarını bulmakla mümkün. Aksi takdirde din, post tarihsel bir görüntü sergileyen 21. yüzyıla yabancılaşma ve marjinalleşme kaderini yaşamaktan kurtulamayacak.
Mehmet Sürmeli Bakara suresinin 62. ayeti üzerinden dinleri eşitleme çabası güden bazı çevreler, içinde Hz. Peygamber'in olmadığı bir din ihdas etmek istediler. Bu çevrelerin amacı “Muhammedsiz Müslümanlık”tır. Zira Resulullah'ın sünneti, vahyin açılımı ve pratiğidir. İnsan olmanın ve hayatın genişlik alanlarına dinle anlam vermenin uygulamalarıdır. Şayet Resulullah'a iman, itikat esası olmaktan çıkarılacak olursa Hz. Peygamber'in getirdiği din de mülga olacak ve hayatın anlamlandırılması moderniteye teslim edilecektir. Böylece emir alanından din çekilecek ve emperyalizmin yolu açılacaktır. Hz. Muhammed'in uygulamaları ve getirdiği din hâlâ mazlumların tek umududur. Resulullah'a imanı dışta tutarak kurtuluş iddiasında bulunanlar hem dünya sisteminin köleleri hem de Müslümanlıktan nasibini alamayan kimselerdir. Dinlerarası Diyaloğa Reddiye, adı üstünde bu çabaya köklü bir itirazdır.
Kenan Gürsoy Düşünce İklimi; kültürel, entelektüel, mânevî ve felsefî konuların, alanın uzmanı konuklar ile sohbet içinde müzakere edildiği, Türk televizyon tarihinde benzerine sık rastlanmayan özel bir program olmuştur. Yayınlandığı yıllarda merakla beklenen ve birlikte düşünmeye davet eden bu program, yayın hayatını tamamladıktan sonra da aranan bir kaynak olmaya devam etmiştir. Aktif Düşünce Yayınları, bu ihtiyaca ve talebe cevap vermek için 2005-2009 yılları arasında TRT2’de her hafta yayınlanan programların içinden bir seçki yaparak iki cilt hâlinde kitaplaştırmıştır. Bu kitap, çalışmanın birinci cildidir.
Dikkatle incelendiğinde görülecektir ki Düşünce İklimi programlarında gündeme getirilen konu ve sorunlar, aradan geçen zamana rağmen güncelliğini hâlâ korumakta ve çözüm önerileri günümüze de ışık tutmaya devam etmektedir. Programlar; düşünce alanının popülarizmin üzerinde ve ötesinde evrensel bir doğasının bulunduğunu, sohbet içinde muhatabın görüşlerine saygı duyarak birlikte düşünmenin ve oluşmanın mümkün olduğunu, seyircisi ile bütünleşerek sergilemiştir. Yüce değerlerin, insanî erdemlerin, hakikatin gündeme geldiği bu sohbetler, kitap olarak medeniyet ideallerimize hizmet etmeye devam edecektir.

Hasan Çelikkaya Düşünmek…! Yaratıcı tarafından insana bahşedilen ve insanı diğer canlılardan üstün kılan akıl nimetinin ürünü olan düşünmek! Yeni durumlar karşısında yeni davranışlar yapabilme yeteneği olarak tanımladığımız zekâ, her canlıda vardır. Ama Yaratıcıyı bulma, kulluk yapma, iyiyi ve kötüyü ayırt etme, insanı vicdanlı olmaya sevk etme, yeni buluşlar yaparak kalkınmayı ve yeni medeniyetlerin kurulmasını sağlayan akıl nimetidir! Akıl ve ruh hastalarını, akılca noksan olanları gördükçe, beterin beteri vardır diyerek insanın hâline şükretmesini ve böylece huzurlu olmasını sağlayan en büyük nimet; bunları düşünebilmektir!
Bizim bu küçük kitapçığımızda amacımız; gücümüz yettiğince düşünebilme kabiliyetimizi kullanarak, okuyucularımızın da insan ve kâinat kitabını okuyarak, derinlemesine düşünerek Allahü teâlâya giden doğru yolu bulmalarına, bulmuş olanların da imanlarını kuvvetlendirmelerine yardımcı olmaktır. Başka bir ifadeyle amacımız; taklîdî iman sahiplerini tahkîka erdirmek, tahkîka ermiş olanların da imanlarını sağlamlaştırmaktır, diyebiliriz.
Tabii ki gayret bizden, tevfik Allahü teâlâdandır.
Arslan Topakkaya Tanrı kavramı, ilk bakışta Varoluşçulukta kendisiyle mücadele edilen bir kavram olarak görünmesine rağmen durumun hiç de öyle olmadığı, filozoflarla derin bir tartışmaya girildiğinde kendiliğinden ortaya çıkan bir durumdur. Varoluşçu filozoflar içinde J. P. Sartre hariç hiçbir filozof, açık bir biçimde kendini tanrıtanımaz olarak konumlandırmaz; aksine başta Kierkegaard olmak üzere (Kierkegaard, Varoluşçu filozof olmamasına karşın felsefesi bu akımın gelişim süreci bağlamında oldukça etkilidir.) Marcel, Jaspers felsefelerinin temelinde Tanrı kavramı yatar. Jaspers, diğer ikisine göre bunu biraz daha örtük ve felsefeye daha fazla alan açmak için dolaylı yollardan yapar. Sartre, bu konuda görüşleri en açık filozoftur. Onun felsefesinin temeli de Tanrı’nın inkârına dayanır. Heidegger, bu konuyu tabiri caiz ise unutulmaya bırakmış, Tanrı’nın lehinde (Her ne kadar Gadamer onun için “O baştan beri Tanrı’yı arayan biriydi.” dese de...) ya da aleyhinde açık bir yargıda bulunmamıştır. Camus’nun Tanrı kavramına yaklaşımı da aşağı yukarı böyledir.
Mehmet Zeki AYDIN Değerler Sandığı Okulda Değerler Eğitimi Materyalleri adını verdiğimiz seri çalışmamızda EMPATİ değerini öğretebileceğiniz çeşitli başlıklar var. Bu başlıkları kullanarak erdemli ve değerlerine saygılı bir nesil yetiştirmek sizlerin elinde. Farkında olduğumuz ya da farkına varmadan uyguladığımız değer kalıplarını, size sunduğumuz bu materyal ve yöntemlerle öğrettiğinizde, öğrencilerinizin farkındalıklarını artıracak; problem çözebilen, alternatif öneriler sunabilen, erdemli bireyler haline gelmelerine yardımcı olabileceksiniz.

Öğrencilerimizin konuyu daha iyi kavrayabilmesi ve içselleştirebilmesi için Drama, Yaşayarak Öğrenme, Kulüp Etkinlikleri, Öykü, Kavram Açıklaması, Beyin Fırtınası, Röportaj Yapma, Gezi Gözlem, Materyal Üretme, Meslekler ve Değerler, Yaratıcı Yazma Etkinlikleri bulunmaktadır. Bu yöntemlerle düşünerek, rolünü oynayarak, gözlemleyerek ve yaşayarak öğrettiğimiz değerin önemini ve gerekliliğini anlayabilecekler.

Yüzyıllardır bu değerleri taşıyan bir toplum olduğumuzu, köklerimizin değerlerle sulandığını ise Geleneklerimizde Değerlerimiz, Tekerleme, Mânilerde Değerler, Atasözü ve Deyimlerde Değerler, Mevlana'dan ve Örnek Kişilik başlıklarıyla gösterebileceksiniz.

Öğrenilen değerimizi eğlenerek pekiştirmek için Bilmece Bulmaca, Fıkra, Film Tavsiye/Yorumlama, Eğitsel Oyun, Örnek Olay, Şarkı, Şiir, Poster/Afiş, Proje Hazırlama, Kitap Tavsiyeleri ve Etkinlikler bölümlerini kullanabileceksiniz.

Ölçme Değerlendirme bölümümüz ile öğrencilerimiz, içlerine yerleşen değer bilincini test edebileceklerdir.

Hepimizin bildiği gibi eğitimde başarı okuldaki tek taraflı bir çaba ile gerçekleşemez. Bu yüzden çalışmamıza Veli Mektubu ve Aile Katılımı da ekledik. Bu şekilde aileleri de verdiğimiz eğitimin içine çekerek, öğrettiğimiz bilgileri evlerinde de yaşamalarını sağlayabileceksiniz.
Robert Audi Bu kitap, epistemolojinin temel kavramlarını, konularını ve problemlerini tanıtan kaynak bir eserdir. Burada bilginin kaynakları, doğası ve unsurlarıyla algı kuramları, doğruluk ve gerekçelendirme kuramları, bellek, bilinç ve başkalarının beyanlarının (tanıklık) epistemik statüsü ve nihayet akli çıkarıma dayanan bilginin doğası ve geçerlilik koşulları bir taksonomiye göre ele alınır. Bu durum, kitabın pedagojik yönünü okuyucunun işini kolaylaştıracak şekilde güçlendirmiştir.
Audi, epistemolojinin geleneksel konularını detaylı bir şekilde ele almakla kalmaz, aynı zamanda yeni problem alanlarını keşfeder. Belirli kanıt standartları geliştirerek alternatif epistemolojileri değerlendirmeyi dener. Sezginin doğası ve rasyonel anlaşmazlıklara dair şüpheci eleştirinin yanında bilgi ve gerekçelendirilmiş doğru inancın neden sadece doğru inançtan daha değerli olduğu konusundaki sofistike tartışmalara girer. Bu haliyle Epistemoloji: Bilgi Teorisine Çağdaş Bir Giriş, felsefenin en temel disiplinlerinden birine başarılı bir başlangıç sunar.
Bu kitapta şunlara yer verilmiştir:
• Temel kavramlar, önemli kuramlar, yeni yaklaşımlar ve çözümler
• Epistemik teminat tartışmaları, bağlamcılık, tutarlılıkçılık ve erdem epistemolojisi
• Bilgi sorunlarının zihin felsefesi, bilim felsefesi ve etikteki uzantıları
• Güncellenmiş bir kitap listesi, açıklamalı bir kaynakça
• İngilizce-Türkçe epistemoloji terimleri sözlüğü
Kürşad Atalar Türkiye’de İslamcı düşüncenin bazı dönüm noktaları, etkileyenleri, önde gelen isimleri vardır. Ercüment Özkan da bu kırılma noktalarından birine işaret etmektedir. Bu kitapta Özkan’ın düşünce dünyasındaki önemli dönüm noktaları ve faaliyetleri analitik bir gözle değerlendirilmiştir.
Özkan’ı Türkiye’deki İslamcılık akımı için önemli kılan en önemli unsur, mücadelesinden çok düşünceleridir. Özkan’ın hayat hikayesi bu düşüncelerin tarihsel açıdan konumlandırılma şansını vermekle beraber kendi dönemini izahı bakımından da önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda kitapta din-siyaset ilişkisi, modernite-gelenek eleştirisi ve yöntem olmak üzere üç ana başlık altında Özkan düşüncesinin profili çıkarılmaktadır.
“Fikir ve Hareket İncelemeleri” dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Alper Yontar, Ayhan Öz, Esra Türk, Gülsüm Pehlivan Ağırakça, Hasan Meydan, İbrahim Aşlamacı, İsmet Ayşegül Yıldırım, Oğuz Keleş, Recep Kaymakcan, Sümeyra Uzun, Yeliz Akın Okay, Değerler; hayat boyu bize yol gösteren, bizim için kılavuz çizgisi görevi gören soyut ölçütlerdir. Bu ölçütleri çok erken yaşlarda kazanmaya başlar, daha sonra kazandığımız bilgi ve tecrübeyle onları daha da yetkinleştirmeye çabalarız. Erken çocukluk dönemi deneyimleri, değerlerin hayatımızdaki temel dayanak noktalarından birini teşkil eder. Bu dönemde çocukların değer alanını zengin ve bilinçli tecrübelerle inşa edebilmek, karakter sahibi bireyler yetiştirebilmek açısından son derece önemlidir. Hiç şüphe yok ki verilecek değerlerin mahiyeti bu değerlerin verilme usul ve yöntemleri kadar önemlidir. Çocuklara kazandırılacak değerlerin, geniş muhtevalı bir varlık olan insanı yansıtacak zenginlikte olması beklenmelidir. İnsan, sadece düşünen bir varlık değildir; o, aynı zamanda hisseden ve inanan bir varlıktır. Buna ilaveten o; sosyal yönü olan, toplumsal süreçlere katkı sunan bir özelliğe de haizdir. Dolayısıyla çocuklara sunulacak değerlerin maddi, manevi, millî ve evrensel değerlerden beslenmesi, insanı temsil edebilmesi beklenmelidir. Çocukları tanımak ise bu sürecin önemli bir parçasıdır. Değerlerin çocuklara kazandırılması, çocukları farklı açılardan tanımamıza imkân sağlayan disiplinlerin ortak çabasını gerekli kılmaktadır. Bu çalışma ile hem çocuğun daha iyi tanınmasına hem de onun değerle tanışık kılınmasına katkı sunulmak amaçlanmaktadır.
A. Banu Hulur, Adem Levent, Ahmet Coşkun, Ali Osman Gundoğan, Celal Turer, Derda Kucukalp, Fulya Bayraktar, Gulfem Sezen Balcıkanlı, H. Haluk Erdem, Hakan Poyraz, Hasan Under, Huseyin Gazi Topdemir, İbrahim Sezgul, Kemal Bakır, Lokman Cilingir, Metin Yasa, Muhammed Esat Altıntaş, Neyyire Yasemin Yalım, Nurhayat Calışkan Akcetin Bu çalışma, felsefenin temel disiplinlerinden biri olan etik konusunda hem bir giriş kitabı hem de onun hayatın bütün alanlarına nasıl uygulanacağı hakkında yol gösterici ve bilinçlendirici bir eserdir. Etik, sadece kuramsal bir felsefe disiplini olmanın ötesinde insan varlığını eylemleri üzerinden anlamaya ve tanımaya yöneldiğimizde karşımıza çıkan bir değer ve bilinç alanıdır. İnsanın anlamlı bütün yapıp etmeleri, değerler ve etikle ilişkili olarak düşünülmelidir. Bunun gerçekleştirilemediği durumlarda büyük insanlık bunalımları doğmakta ve insanlığı tehdit etmektedir. Bu süreç, güncel etik problemlerini bütünlüklü bir bakış açısıyla irdelemeyi zorunlu kılmaktadır.
Etik ve Etik Sorunlar; en temel insani durum olarak etiği merkeze alarak; eğitim, siyaset, çevre, iktisat, bilim, tıp, spor, medya, halkla ilişkiler, dil, estetik, biyoetik, küreselleşme ve popülizm gibi alanlarda karşılaşılan güncel etik sorunlara anlamlı bir yaklaşım gerçekleştirmek için ihtiyaç duyulan kavramsal ve kuramsal temele işaret etmektedir.
Alanlarında uzman felsefeci ve düşünürlerin yer aldığı bu çalışma, ülkemizdeki felsefi ve etik birikimi gözler önüne serdiği gibi, dünya sorunlarına da ülkemizden felsefi bir teklif sunmaktadır.
Adem SOLAK, Enver SARI, Mahir ÖZKAN, Veysel SÖNMEZ
Gözde Özsezer Kaymak, Gülbu Tanrıverdi, Gülen Addis, Özden Erdem, Özlem Avcı, Sema Kuğuoğlu, Sevinç Polat Sağlık çalışanlarının, kendilerinden farklı inançlara sahip bireylere bakım verirken, onların inancına uygun olan bakımı sunmaları en azından sunmak için çaba göstermeleri beklenmektedir. İnancına uygun olmayan yaklaşım, bireyler tarafından kabul edilmeyebilir, memnuniyetsizlik yaratabilir, bakımın veya tedavinin yarıda kesilmesine neden olabilir. Hatta birey inancına uygun olmayan yaklaşımlardan ötürü sağlık çalışanları ile çatışma yaşayabilir. Tam da bu noktada bu kitabın, başta hemşireler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarında inançlara yönelik farkındalık oluşturması ve inançlara uygun bir yaklaşımın nasıl sunulacağı konusunda rehberlik edeceğini düşünmekteyiz. Amaç okuyucuya, sağlıklı ve hasta bireylerin inançlarındaki farklılıkların, sağlık bakımını ve sağlık hizmetlerini nasıl etkileyebileceğini literatüre dayalı olarak göstermektir.
Kitapta özellikle yaygın dini inançlar ele alınmış ve bilimsel literatür temel alınarak hazırlanmıştır. Umuyorum ki, her yeni baskıda yeni dini inançları kitabımıza ekleyelim ve tüm inançları içine alan sağlık hizmetlerinin sunumunda bir rehber niteliği kazandıralım. Yine umuyorum ki, tüm inançlara saygılı ve sağlık hizmetinde bu durumu yok saymayan bir yaklaşım kazanalım. Bu kitabın tüm okuyucularımız için yararlı olmasını diliyoruz.
Süleyman Hayri Bolay “Felsefe Doktrinleri ve Terimleri Sözlüğü’nün 12. baskısı yapılıyor. Bu sözlüğün bu kadar rağbet görmesinin sebebi diğer felsefe sözlüklerinden çok farklı olmasıdır. Bu farklılığı ortaya koyan amillerin başında taşıdığı bir kısım özelliklerin diğer sözlüklerde bulunmamasıdır. Bu farkları okuyucular zaten bilmektedirler ve bunun için bu eseri daha çok tercih etmektedir. 11. baskıya talep üzerine hâdis, hudus delili, hukuk felsefesi, eğitim felsefesi, kimlik, ölüm ve ölüm ötesi, spor felsefesi, tasarım felsefesi, terör gibi maddeler ilave edilmişti. Ayrıca Allah maddesine meşhur fizikçi ve astronom Newton’un kitabından bazı sözleri eklenmişti. Bu ilavelerin kabul ve rağbet gördüğünü gelen ifadelerden anlıyoruz. Biz belki bu hususlarda küçük çapta bir öncülük yapmış olabiliriz. 12. baskıya da çalışma / iş felsefesi, müzik felsefesi, tehafüt, şuur gibi maddeleri yine talep üzerine ilave ettik. Ayrıca bilgi felsefesi ile ilgili kısma bazı eklemeleri zaruri gördük. Diğer taraftan bizim bildiğimiz kadarıyla iş felsefesi ve müzik felsefesi gibi mevzularda ülkemizde ciddi surette çalışmalar yapılmamaktadır. Yaşayan bir filozofumuz ve 20. asrın 20 büyük fizikçisi arasında yer alan Yalçın Koç’un Nazarî Musikînin Esasları adlı eserini bu konuda istisna tutmak isabetli olur. Eserin yeni baskılarını gerçekleştiren Nobel Akademik Yayıncılık kuruluşunun muhterem başkanına, diğer yetkililerine ve çalışanlarına çok teşekkür ederim.”
Süleyman Hayri Bolay Süleyman Hayri Bolay, bilimsel birikimlerini ve düşüncelerini üniversitelerin duvarları içine hapseden bir bilim adamı değildir. O, gençlik yıllarından beri yazdıklarını her tabakadan insanlarla, kamuoyu ile paylaşan bir kimsedir. Bundan dolayı felsefî yoğunluktaki eserleri dahi yakın alaka görmüş olup felsefî düşüncenin yaygınlaştırılmasında önemli katkı sağlamaktadır.
Süleyman Hayri Bolay, şimdi makalelerini, tebliğlerini ve diğer araştırmalarını kitaplaştırmaktadır. Bunlar altı kitap olacaktır. İlki “Felsefe Dünyasında Gezintiler”dir. İkincisi “Türk Düşüncesinde Gezintiler” olacaktır.
“Felsefe Dünyasında Gezintiler”; insan, aile, toplum, millet, kültür, ölüm, demokrasi, postmodernizm, insan hakları, küreselleşme, milli kültür ve millî kimlik gibi birçok güncel konu üzerindeki düşüncelerini ihtiva etmektedir. İnanıyoruz ki kamuoyu bu yazıları zevkle okuyacaktır.
Yayınevimiz, böyle tanınmış, değerli eserleri ve yazıları 45 senedir kamuoyunca kabul gören Süleyman Hayri Bolay'ın bu eserini basmakla iftihar eder.
Levent Bayraktar Felsefe ve Tasavvuf, daha önce değişik vesilelerle kaleme alınmış olan makale, bildiri ve mülakatlardan oluşmaktadır. Metinlerin ortak özellikleri; kültür ve medeniyetimizin temel kurumlarından olan tasavvuf ve onun ekseninde oluşan değerlerin irdelenmesidir. Hemen bütün bölümlerde, felsefe ile tasavvufî kavram ve temalara bakmanın her iki alan için de ufuk açıcı ve zenginleştirici bir sonuç doğuracağı görülmektedir.
Elinizdeki bu kitapta, Mevlânâ, Yunus Emre gibi mutasavvıflar; Camus, Bergson gibi filozoflarla birlikte değerlendirilmiştir. Böyle bir karşılaştırmalı ele alışın yanı sıra; tasavvufun güncel sorunlara verebileceği cevapların bugün için bir kaynak ve ufuk olarak değerlen-dirilmesi gibi özgün denemeler bulun-maktadır. Mutasavvıfların eski değil, eskimeyen bir dünya görüşüne sahip oldukları, tasavvufî tefekkürün dünya sorunlarına her dem taze bir cevap olduğu tezi okuyucunun dikkatine sunulmaktadır.
Ahmet Cevizci Felsefeye Giriş, bir disiplin ve entelektüel faaliyet olarak felsefeye bir giriş yapmayı amaçlayan kimseler için kaleme alınmıştır. Eser, bu girişi felsefenin kendisini, temel kavram, akım ve konularını, felsefeye özgü düşünme ve akıl yürütme biçimlerini tanıtmak suretiyle yapmayı amaçlamaktadır. Sekiz bölümden oluşan eserde, felsefeyle bir tanışıklık tesis etmeyi amaçlayan bir ilk bölümün ardından, epistemolojiyle, bilim felsefesi, varlık felsefesi, etik, siyaset felsefesi, din felsefesi ve sanat felsefesiyle ilgili konulara yer verilmektedir.
Felsefeye Giriş felsefeyle tanışmak isteyen, “büyük sorular üzerine argümantatif ve sorgulayıcı bir tarzda düşünme” olarak tanımlayabileceğimiz felsefeyi hayatlarına bir şekilde dâhil etmek isteyen herkese hitap etmekle birlikte, esas orta öğretim kurumlarında belli bir felsefe kültürü aldıktan sonra bu kültürü biraz daha zenginleştirmek isteyen eğitim fakültesi öğrencileri, geleceğin öğretmen adayları için kaleme alınmıştır. Eserin en önemli özelliği, felsefenin konularını yapılandırmacı bir yaklaşımla ele almasıdır; yani, Felsefeye Giriş kitabı, felsefenin konu ve problemleriyle ilgili olarak hazır bilgi aktarmak yerine, öğrencinin felsefi sorular ve problemler üzerine düşünmesini ve gerekli sorgulamaları yapmasını temin edecek tarzda, şemalar ve görsel malzemeden yararlanılarak oluşturulmuştur.
Nurten Gökalp, Recep Batu Günör Hayatta yönünüzü ve yerinizi tayin etmenizde en büyük yardımcınız, felsefi düşünüş ilkeleriyle aydınlanmış bir zihniyete sahip olmanızdır. Hayatın problemlerine ve insanın bu problemlerle baş etmesine dair kafa yoran tüm filozofların da temel amacı budur. Felsefi bakışla kendi anlam ve değerinizle birlikte yaşamın anlam ve değerini ortaya çıkarmak insan olmanın gereğidir. Amacınızı gerçekleştirmek için felsefenin yolunuzu aydınlatmasına ve size yol göstermesine izin verin.
Felsefe hayatınızın ışığı olsun…
Murat Arıcı, Pakize Arıkan Sandıkcıoğlu, Selma Aydın Bayram, Levent Bayraktar, Ahmet Eyim, Cem Kamözüt, Yurdagül Kılınç Adanalı, Deniz Kundakçı, Remzi Onur Kükürt, Ercan Salgar, Zikri Yavuz, Aziz F. Zambak Bu eser uzun soluklu, titiz ve detaylara duyarlı bir çalışmanın ürünüdür. Türkçe felsefe literatüründeki benzerlerinden pek çok yönüyle farklı olmayı amaçlamıştır. On iki yazarın yazdığı toplam on dört bölümüyle felsefenin farklı alanlarındaki temel problemlerin neredeyse tamamını kuşatmaktadır. Eser, problemleri sadece felsefe tarihi içindeki bağlamlarıyla ele almamakta, aynı zamanda çağdaş bir pers-pektiften de yorumlamaya tabi tutmaktadır. Eseri öne çıkaran ve onu istisnai kılan üç özelliği bulunmaktadır:
Birincisi, ele aldığı felsefi problemlerin tam da kendisine odaklanmakta; prob¬lemleri argümantatif ve diyalektik bir yöntemle incelemektedir: Önce problemleri ortaya çıkaran akıl yürütmeleri, sonra problemlerin çözümüne yönelik görüş ve kuramları, sonra bu görüş ve kuramları desteleyen gerekçe ve argümanları, ardın¬dan eleştiriler başlığı altında görüş ve kuramlara yönelik karşı argümanları sunmak¬tadır. Böylece eser, felsefenin bir alt alanını filozofların görüşleriyle betimleyip geçmemekte, o alanı inşa eden problemlerin izini aktif olarak takip edip günümüze kadar getirmektedir.
İkincisi, edisyon kitapların içerik ve yöntem dağınıklığı ile ilgili hazin kaderinden bu eserin herhangi bir pay almadığını söyleyebiliriz. On dört bölümü, on iki farklı yazar tarafından yazılmış olsa da tüm bölümlerin içeriği; aynı mantıksal organizas¬yona, paralel düşünce akışına, benzer konu işleme biçimine ve eşdeğer kavram ve terim kullanımına sahiptir. Eser, hem on iki farklı zihnin ürettiği kolektif zenginliğe hem de tek bir zihin tarafından üretilmişçesine sistematik bir bütünlüğe sahiptir.
Üçüncüsü, bildiğimiz kadarıyla ilgili felsefe literatüründe bu eserin içerdiği gör¬sel zenginliğin bir benzeri bulunmamaktadır. Elinizdeki bu eser, üç yüze yakın gör¬seli, işlenen konuyla ilişkilendirerek hem bilgi verici hem de sorgulayıcı bir felsefi içerikle beraber sunmaktadır.

Necati Demir - Hüseyin Öztürk Bugüne kadar Kur'an'ın felsefesinin yapılamamış olduğu düşünülürse; niçin gerilerde kaldığımız kolayca anlaşılabilecektir. Felsefi kültür, mektebin temel taşıdır. Platon, akademiasının kapısına “geometri bilmeyen buradan içeri girmesin” cümlesini yazdırmıştı. Bugünün mektebinin kapısına ise; “felsefesi olmayan milletin mektebi olamaz” cümlesini yazmak gerekir. Milli mektebimiz, 16. Yüzyıldan sonra; Aristo mantığının kısır döngüsü içinde ruh feyzini yitiren ne medrese, ne de çeşitli kozmopolit unsurların bir karışımı olan bugünkü mekteptir.
Değerli düşünür Nurettin Topçu'nun deyimiyle Müslüman Türkün mektebi; maarif, metafizik ve ahlak ilkelerini Kur'an'dan alarak; Anadolu çocuğuna ruh serpen ve bununla yetinmeyip; insanlığın üç bin yıllık kültür ağacının yemişlerini toplayacak; evrensel bir ruh ve ahlak cihazı olacaktır. Bize göre; Kemal Tahir Devlet Ana'da, Necip Fazıl İdeolacya Örgüsünde, Cemil Meriç Bu Ülke'de, İdris Küçükömer Düzenin Yabancılaşması'nda hep bu kaybettiğimiz ruhu aramaktadır.
Felsefe derslerini, felsefe meraklılarının yanında; başta felsefe bölümü, ilahiyat fakültesi, sınıf öğretmenliği, psikolojik danışma ve rehberlik öğrencileri okumaktadır. Bu kitap, bu bölüm ve anabilim dallarının ders içerikleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Düşünen genç beyinlere faydalı olacağı umulur.
Bilal YORULMAZ Bir resim bin kelimeye bedeldir. Bir iki dakikalık bir klip ise bazen yüz binlerce kelimenin veremeyeceği duyguları insanlara aktarabilir. Filmler genellikle etkili yaygın eğitim araçlarıdır. Toplum üzerinde yavaş ama kalıcı etkiler bırakırlar. Süreç içerisinde sosyal hayatta önemli değişiklikler meydana getirirler. Yaygın eğitimde bu denli etkili olan sinema filmleri örgün eğitimde de değerli birer eğitim materyaline dönüştürülebilir. Sırf örgün eğitim için filmler üretmek pahalı bir süreç olacağından popüler filmlerden bölümler kullanmak kısa vadede filmlerden faydalanmayı kolaylaştırmaktadır.
Ülkemizde yeterli miktarda DKAB derslerinde kullanılabilecek kaliteli eğitsel filmlerin bulunduğu söylenemez. Bu durum Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerine alternatif yollar sunmayı gerektirmektedir. Bu alternatif arayışımız içerisinde popüler filmler ile dinî filmler bize bir çıkış yolu sunmaktadır. Eğitim maksatlı üretilmeyen popüler filmlerde eğitsel maksatlarla kullanabileceğimiz 1-2 dakikalık sahneler bulunabilmektedir. Bu sahneleri keserek derslerimizde kullanmak, film ihtiyacımızı önemli ölçüde karşılayacaktır. Popüler filmlerden sahnelerin yanında dinî filmlerin de tamamı yerine ilgili bölümlerini kullanmak daha faydalı görünmektedir.
Elinizdeki kitap bu ihtiyaçtan hareketle piyasada bulunan dinî filmler ve popüler filmlerdeki eğitsel sahnelerin tespit edilmesi ile oluşturulmuştur. Tespit edilen sahneler DKAB dersi ünite ve konularına göre tasnif edilmiştir. DKAB dersi müfredatından bağımsız olarak din eğitimi ile ilgili klipler için ise Bilal Yorulmaz, Perdeden Gönüllere-Din Eğitiminde Kullanılabilecek Örnek Videolar, (Rağbet Yayınları, İstanbul 2013) kitabına başvurulabilir.
Dilek Yalız Solmaz Dünyada ve ülkemizde toplum, sokak suçları, okullardaki şiddet, uyuşturucu bağımlılığı, çetecilik, hırsızlık, çocuklara uygulanan cinsel ve fiziksel istismar, silah taşıma ve kullanma gibi, gençlerin suça karıştığı, toplumsal yapıyı bozan ve tehdit eden birçok olayla karşı karşıya kalmaktadır.
Hızla yayılan ve önlem alınması gittikçe zorlaşan suça yönelik bu tür sosyal problemler ile başa çıkmak için değerlerin öğretiminde okulun rolünün iyi analiz edilmesi ve var olan eğitim programlarına ek olarak destekleyici karakter eğitim programlarının devreye sokulması gerekmektedir.
Genç neslin sosyal becerileri ile birlikte, olumlu karakter bileşenlerinin gelişmemiş olması, gerek okuldaki gerekse yaşamın diğer alanlarındaki başarılarını da etkilemektedir. Bu açıdan, sosyal beceri ve olumlu karakter bileşenlerini öğretmede aileler, öğretmenler ve toplumun diğer üyeleri ile iş birliği içinde olan okullara büyük görevler düşmektedir.
Ülkemizde Beden Eğitimi dersi kapsamındaki konulara ek olarak hazırlanmış, temel amaçları arasında dürüstlük, saygı, sorumluluk, adil olma, yardımseverlik ve vatandaşlık karakter bileşenlerini içeren fiziksel etkinlik oyunlarının öğrencilerin karakter gelişimi üzerindeki etkisinin incelenmesine ilk defa bu araştırmada yer verilmiştir. Bu nedenle, bu kitap Türkiye'de bu alanda yapılacak diğer araştırmalara kaynak oluşturacak ve derslerde kullanılacak temel bir eser olma niteliğine sahiptir. Ayrıca, bu kitabın yukarıda ifade edilen sosyal problemlerin azaltılmasında, sosyal becerilerin ve olumlu karakter bileşenlerinin gelişiminin desteklenmesinde, önemli bir rol oynayabileceği düşünülmektedir.
Kitabın, ilköğretim Beden Eğitimi dersinde öğrencilere verilecek olan sistemli bir karakter eğitimi programının düzenlenmesi ve eğitimciler ile birlikte bu alanda çalışacak araştırmacılara, karakter eğitimi konusunda yol göstermesi amaçlanmaktadır.
İlim Esra Erek Felsefe tarihi bir anlamda felsefe üzerin­de düşünen filozofun hikmet arayışının tarihidir. Gazâlî, hakkındaki meşhur yargının aksine, bu arayışı dogmatiklik­ten kurtaran düşünürdür. O, geleneksel anlayışı ve yöntemi sürekli yenileyen, mevcut yaklaşımların tıkandığı yerde yeni yollar açan bir filozoftur.
Bu kitap, Gazâlî'yi ve Gazâlî tartışmalarını yeniden çözümleme niyeti ve gayretiyle kaleme alınmıştır. Çalışmada tarihin öznesi olan insanın neliği, insanın bilmek için yöneldiği hakikat karşısında yaşadığı sorunlar irdelenmektedir. Dinamik bir problem olan 'bilme' sorununun Gazâlîci çözümlerinin günümüz düşüncesine ne tür katkılar sunabilir olduğu da ele alınmıştır.
Ü. Betül Kanburoğlu Ergün Gazzâlî, farklı disiplinlerden kendisine intikal eden birikimi eşine az rastlanır bir sarahatle yeniden yorumlayarak İslâm düşüncesinde merkezî bir konum edinir. Belki bundan daha önemlisi, onun entelektüel serüveninin merkezinde yer alan insanı anlama çabasını bizatihi kendini anlama çabasına dönüştürmesidir. Bu çaba, onun, düşünce tarihinde, hayat tecrübesi, öne sürdüğü fikirler kadar önemli olan nadir düşünürlerden biri olmasını sağlar.

Gazzâlî’nin insanı hangi yönleriyle ele aldığı, onun bu dünyadaki amacını nasıl tanımladığı ve eğitimin insanın bu amaca ulaşma sürecinde nasıl bir rol üstlenebileceğini ele alan bu kitabın hareket noktası, insanın bu dünyaya bir tamamlanma isteği ile geldiğidir. Gazzâlî’nin “kemâl iştiyakı” olarak nitelediği bu gaye uğruna insan, geçici, sınırlı, yetersiz ve yolun sonunda çoğu zaman kendisini tatmin etmeyen kemâl arayışlarının peşinden gider. Gazzâlî de insan için hem fizik hem metafizik âlemde karşılığı olan, insanın hayattaki tüm rollerini kapsayan ve nihayetinde onu sükunete eriştiren hakiki bir kemâl hâlinden söz eder. Bu hâl, insanın kendi hakikatini kavramasını ve bu sayede nihai mutluluğa erişmesini ifade eder.
Cemil Oruç, Hasan Dam, M. Akif Kılavuz, Mustafa Köylü, Turgay Gündüz Son zamanlarda ülkemizde, gerek çocukluk ve gençlik gerekse yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerine ilişkin ilmî ve akademik düzeyde güzel çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Ancak bu tür çalışmalarda, bebeklik çağından yaşlılığa kadar insanın biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimlerine ait detaylı bilgiler yer alırken maalesef dinî gelişim dönemlerine ve din eğitimlerine ait hemen hemen hiçbir bilgiye yer verilmemekte, âdeta insanın dini yanı yok sayılmaktadır. Oysa insan bir bütündür, onun maddi yanı olduğu kadar manevi yanı da vardır. Dolayısıyla bireylerin çocukluk döneminden yaşlılığa kadar dinî gelişim ve din eğitimleri de en azından diğer gelişim alanları kadar önemlidir.
Her ne kadar İlahiyat Fakültelerinde bireylerin dinî gelişimi ve din eğitimine ilişkin bazı müstakil çalışmalar yapılsa da sistematik tarzda, çocukluk döneminden yaşlılık dönemine kadar bir bütün olarak bireylerin dinî gelişim özelliklerini ve din eğitimini kapsayan herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. İşte bu kitabın amacı, hem böyle bir boşluğu doldurmak hem de İlahiyat Fakültelerinde okutulmakta olan Din Eğitimi dersine bir katkı sağlamaktır. Kitabın hedef kitlesi 7'den 70'e herkestir. Her yaş grubundaki insan, kitaptan kendi adına bir şeyler bulup kendini çeşitli yönleriyle tanımaya çalışabilir. Meseleye din eğitimi açısından bakıldığında, başta İlahiyat Fakültesi öğrencileri olmak üzere örgün eğitim kurumlarındaki DKAB öğretmenleri, cami ve Kur'an kursu gibi yaygın din eğitimi kurumlarında imam, Kur'an kursu öğreticileri ve vaizler, kısacası her yaş grubundan yüz yüze gelen her din görevlisidir.


Mustafa Köylü, Cemil Oruç Din ve maneviyat konusunda uzun süre devam eden tartışmalar, çağdaş dünyada din ve maneviyatın insan hayatında yer bulamayacağı yönündeydi. Tam aksine pek çok ülkede dini ve manevi bir canlanma gerçekleşmiş, ancak bu gerçeklik de beraberinde yeni bir eğitim anlayışı ve bakış açısı getirmiştir. Bu çalışmada, din eğitiminin temeline; sağlıklı bir Allah inancının geliştirilmesi ve bu inancın, gençlerin kendisi, toplum, çevre ve nihayetinde Yaratıcısı ile sağlıklı ilişkiler kurması fikri yerleştirilmiştir.
Gençlik dönemiyle ilgili ülkemizde makale, kitap bölümü ve sempozyum bildirileri şeklinde çeşitli çalışmalar olmasına rağmen bir bütün olarak gençlik dönemi din eğitimine ait müstakil bir kitap bulunmamaktadır. İşte bu çalışma, gençlerin din eğitimini psikoloji, pedagoji ve teoloji bütünlüğü çerçevesinde ele almakta ve okuyucunun interdisipliner bir bakış açısı kazanmasını amaçlamaktadır.
Yasin Kuruçay Hemen herkes krizler çağında yaşadığımıza dair vurgular yapmaktadır. Krizin en derin belirtileri de gençler üzerinde gözlenmektedir. Günümüzde birçok genç, boşluk ve anlamsızlık içindedir. Gençlik dünümüz ile yarınımız arasında bir köprü; geçmişimizle geleceğimiz arasında bir bağdır. Gençler potansiyellerini doğru kullanabildiğinde hem kendileri hem de dünya, güzelleşecek ve iyileşecektir.
Gençlerin soruları, sorunları, sorgulamaları ve itirazları anlam arayışının en önemli göstergeleridir. Din; hayata amaç veren, yaşanan sorunları anlamlı kılacak bir bakış açısı sağlayan, sarsıcı yaşam olayları ile başa çıkmayı sağlayan bir anlam sistemidir. Din; gençlerin duygu, düşünce ve davranışlar arasındaki çelişkileri ve çatışmaları azaltarak anlamlı bir yaşama katkı sağlar. Dindarlık ile iyi oluş, psikolojik sağlık, mutluluk ve anlamlı bir yaşam arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Bu kitap, dini değerlerin ve yaşam pratiklerinin gençliğin temel sorunu olan “anlam arayışına” katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Psikoloji, ruhun sağlığıyla; din, ruhun kurtuluşuyla ilgilenir. Sağlıksız bir ruhla kurtuluşa erilemeyeceği gibi kurtuluşa götürmeyen bir sağlıklılık da anlamsız olmaktadır. O hâlde din ve psikoloji ele ele verip insanlığı bu dünyada huzura, öte dünyada ilahi kurtuluşa erdirebilirler.
Ahmet Dağ, Ayhan Çitil, Esra Kartal Soysal, İbrahim Bahçi, İbrahim Halil Üçer, İhsan Fazlıoğlu, Kamuran Gökdağ, Kasım Küçükalp, Latif Karagöz, Ömer Türker, Rıdvan Şentürk, Tahsin Görgün Bugün gerçekliğin tam ve kesin bir açıklamasını verme amacıyla yola çıkan bir yaklaşımın giderek gerçekliği izah gücünü yitirip bizzat gerçekliğin kendisini ilga ettiğini görüyoruz. C0VID-19’un diğer salgınlar kadar fakat onlardan daha güçlü bir şekilde bizi gerçeklik, insan, tanrı ve toplum üzerine yeniden düşünmeye sevk etmesinin nedeni, modern dünyayı kuran anlayışın gerçekliği hurafelerden arınmış bir şekilde gösterme amacıyla çıktığı yolda gerçekliğin kendisini bir hurafe haline getirmiş olmasıdır. Tam da bu vaziyet içinde, sanal bir görüntüsüyle takas ettiğimiz gerçekliği yeniden hatırlamamız ve yaptığımız bu kötü alışverişin sonuçlarından dersler çıkarmamız gerekiyor. Düşüncemizi bütüncül bir şekilde gerçekliğe, onu kuran ilkelere ve insanın bu ilkelerle münasebetine yöneltmeye davet eden bu kitap, tam da böyle bir yönelişin, çıkarılacak dersler için iyi bir başlangıç olduğunu söylüyor.
Çağrı Güçlüten, Emine Serap Kuserli, Erhan Tekin, Harun Tunç, Hüseyin Demir, İlbey Dölek, Mehmet Ali Kirman, Orhun Burak Sözen, Tülay Atay, Zübeyit Gün “Son yıllarda dünyanın gündemi, merkezî bölgelere yakın ülkelerdeki silahlı çatışmalar, iç savaşlar ve savaşlar ile belirlendi. Bu anlamda çatışmaların ve belirsizliğin hâkim olduğu dünyada, göç olgusu da değişimin merkezinde önemli bir yer edinmektedir. Sadece coğrafi bir değişim değil aynı zamanda kültürel, sosyal ve ekonomik bir dönüşümü de beraberinde getiren göçü anlamak için multidisipliner bir perspektif kaçınılmazdır. "Göç ve Metodoloji” bu yöndeki ihtiyaca hitap eden bir çalışma olarak konuya ilgi duyanlar için özellikle kalitatif perspektiften değerlendirmeler sunuyor.“
Prof. Dr. İbrahim Sirkeci

Son yıllarda göç olgusuna artan ilgiyle göç çalışmaları da hız kazanmış, yerli ve yabancı çok sayıda eser ortaya konmuştur. Göçün karmaşık doğası gereği disiplinlinlerarası bakışa olan ihtiyacın yanı sıra göç çalışmalarında metodolojik açıdan teori ve uygulamaların önemi daha da belirgin hâle gelmiştir. Bu eser, göç ve metodoloji ilişkisini farklı disiplinlerin bakış açılarıyla ele alması bakımından değerlidir. Eserin hem göç araştırmacılarına hem de alanın okuyucularına katkı sağlaması temennisiyle…
Ekrem Eroğlu Aldatma ve aldanma, insanlık tarihi kadar eski ve kıyamete kadar aktüelliğini koruyacak bir konudur. Aldatma ve aldanma kavramları âdeta insan hayatının vazgeçilmezleridir.
Geriye dönüp tarihi karıştırdığımızda insanın aldanmadan ve kimseleri de aldatmadan doğru yol üzerinde yaşaması; ona huzurlu, mutlu, emin ve kavgasız bir fert olmayı, güçlü bir toplum oluşturmayı sağlamıştır.
İnsanları aldatarak piramidin tepesine çıkmak isteyenler, aldanarak onlara omuz verenlerin sayesinde başarıya ulaşmaktalardır. Bu yüzden aldatanlar, aldatmayı kendilerine şiar edinmişlerdir. Bu nedenledir ki altta bulunanların başkaldırmamalarını sağlama konusunda yapılması gereken her tür hileye başvurmuşlardır.
Aldatanlarla aldatılamayanlar arasında sürekli bir mücadele vardır. İşte tam da burada iki mücadeleye şahit oluruz. Biri, piramidin tepesine ulaşmaya çalışanlarla, önceden oraya oturmuşların birbirleriyle; diğeri de hakikatin gerçeklerine aykırı bilgilerle aldatanlarla doğru yola getirmeye çalışanların mücadelesidir.
İşte bu kitapta da çeşitli yol ve yöntemlerle aldatılan insanlar ve toplumlar konu edinilirken suçlama, aşağılama, ırk ve inanç bakımından dışlanmamıştır. Tarihin yazmış olduğu, düşünürlerin tespitleri doğrultusunda gerçekler ortaya konmak istenmiştir.
Ahmet Doğan, Aslıhan Atik, Hamza Aktaş, M. Oğuz Kutlu, Mehmet Zeki Aydın, Muzaffer Üzümcü, Rıdvan Demir İlahiyat ve İslami Bilimler Fakültelerinde okuyan öğretmen adaylarının, öğretmenlik mesleğini en iyi şekilde öğrenmeleri, mesleğe ilişkin olumlu tutum ve davranışlar kazanmaları beklenmektedir. Bu fakültelerde okutulan “Öğretim İlke ve Yöntemleri” ile “Özel Öğretim Yöntemleri” dersleri de bu amacı gerçekleştirmek için konulmuş derslerden bazılarıdır. Bu dersler kapsamında teoride ve uygulamada yapılan birçok faaliyetin yenilenen programlara ve yeni öğretim strateji, model, yöntem, teknik ve yaklaşımlara uygun olması arzu edilmektedir. Ayrıca öğretmen adaylarının; din öğretiminin temel kavramlar, öğretim planlama süreçler ve ilgili alana yönelik güncel materyaller hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir. Hazırlanan bu kitapta, yukarıda bahsedilen konular hakkında yer alan bölümler, din eğitimi alanında uzman akademisyenler tarafından kaleme alınmıştır. Din eğitimi alanında yaşanan son gelişmeler ışığında yeni eğitim anlayışlarına uygun olarak hazırlanan kitap; dersleri yürüten akademisyenlere, öğretmenlere, Kur'an Kursu öğreticilerine ve öğretmen adaylarına teoride ve uygulamada kullanabilecekleri pek çok bilgi ve beceri içermektedir.
Selim Özarslan Modern insanın içinde bulunduğu ruhsal bunalımların, diğer bir deyişle inanç problemlerinin temelinde hiç şüphesiz ki pozitivist eğitim ve dünya görüşü, kapitalist düşüncelerin beslediği maddeci hayat anlayışı, dinî değerlere sırt çevirmiş maddeci ilim anlayışı, âlemin mekanist açıdan izahı, vahyi temellerinden uzaklaşmış yarı cahil din anlayışlarının yöntemi olan tekfir, varlıklar içinde en üstün yapıya haiz olan insanı yaratıcı karşısında bir hiçe indiren, dolayısıyla eylem ve davranışlarının bir anlamının olmadığını söyleyen determinist/fatalist kader anlayışı bulunmaktadır. Toplum katmanlarında bu zihniyet yerleşince, diğer sorunlar kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Manevi ve psikolojik bunalımlara girmiş bireyler, sosyal yaşantılarında da bir tatminsizliğin içinde bulundukları için toplumsal sorunların kaynağını oluşturmaktadırlar. Bu şekilde, tatminsiz bireylerin içinde yaşadığı toplum düzeni parçalanmakta, huzursuzluk ve kargaşanın hâkim olduğu, dinden bağımsız başka bir yaşam biçimi gelişmektedir.
İnsanın beden ve ruh bütünlüğüne aykırı dünya ve ahiret saadetine engel olan her türlü beşerî ve felsefi, batıl ve sapkın inanç ve düşünce akımlarına karşı olmak, kelâmın yüklendiği görev olmakla birlikte, her inanan insana düşünme kabiliyeti ve bilgi birikimi ölçüsünde düşen bir sorumluluk da olmalıdır. İşte bu kitap, söz konusu sorumluluğu müdrik olarak kimisi klasik kimisi modern zamanlarda ortaya çıkan küresel bazı inanç sorunlarına kelamî perspektiften çözüm önerileri sunmaya çalışmaktadır.
Bizim bu çalışmayı yapmaktaki amacımız, yaşadığımız çağa damgasını vuran ve dinle ilgili olarak tartışma gündemini oluşturan konularda öncelikle ilahiyat fakülteleri ve din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliğinde okuyan öğrencileri-mize günümüz inanç problemleri hakkında genel bilgiler vermek, hem öğrencinin bu konularda zihninin aydınlanmasını sağlamak hem de öğrencilere yöneltilmesi muhtemel soruları cevaplayabilecekleri bir yeterliliği kazandırmaktır.
Fulya Bayraktar, Yeliz Yayıntaş Günümüzde Tasavvuf adlı bu kitap, farklı entelektüel ve akademik disiplinlerden gelen ve bugünün insanlık problemleri için çözüm önerisi arayan yazarlar tarafından, çağımızı kendi irfanımızdan hareketle okumak ve yorumlamak gayesi ile kaleme alınmış olan makalelerden oluşmaktadır. Bunların bir kısmında bugün adına ve bütün bir insanlık için Tasavvufun teklifleri ele alınmakta, bir kısmında da mutasavvıflar hakkında değerlendirmeler yapılmaktadır. İslâmın; farklı coğrafyaları, farklı kültürleri, farklı insanları tevhid prensibi etrafında bütünleştirmiş olması, bugün yeniden anlamlandırılmaktadır. Bu kitap, dünya genelinde yaşanan insanî problemlerin çözümü için günümüzün ihtiyaçları doğrultusunda kadim hikmetle yeniden buluşmaya bir davettir.
Kurtuluş Öztürk Halil Hâlid Bey (1869-1931); akademisyen, gazeteci, parlamenter ve diplomat olarak yurt içi ve yurt dışında önemli vazifeler üstlenmiş çok yönlü bir Osmanlı entelektüelidir. Cambridge Üniversitesi’ndeki uzun hocalık deneyimi (1897- 1911), onu özellikle İngiliz ve Avrupa siyaseti konusunda döneminin en yetkin isimlerden biri haline getirmiştir. Ayrıca Cezayir, Sudan, Mısır ve Hindistan’ı içine alan geniş bir coğrafyada yürüttüğü çalışmaları sebebiyle İslam dünyasını da yakından tanımaktadır.
Halil Hâlid Bey, Batı işgal ve sömürgeciliğine karşı Osmanlı Devleti’nin ve Müslüman Doğu toplumlarının hukukunu etkili bir şekilde müdafaa etmiş, olacaklar konusunda önceden uyarılarda bulunmuştur. Üstelik bütün bunları Avrupa’da İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak kaleme aldığı gazete yazıları, makale ve kitaplarıyla yapmıştır. Bu kitapta Halil Hâlid’in yaşam öyküsü, düşünceleri ve deneyimleri incelenmiştir.
Fikir ve Hareket İncelemeleri dizisi ile İslamcılığın fikri birikimini yansıtan ve hemen hemen her alanda karşımıza çıkan temel isimler, dergiler, meseleler hakkında bir çerçeve ve özgün bir bakışın ortaya konulması amaçlanmaktadır. Dizide yer alacak kitaplar, İslamcılık düşüncesinin farklı alanlarında merak edilen mevzuları kapsamaktadır. Bu çerçevede, meselelerin temel bir zeminde ve giriş düzeyinde anlaşılmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Abdulvahid Sezen, Ahmed Hamza Alpay, Ayşe Bulut, Ayten Can, Azat Toktonali̇e, Emine Enise Yakar, Emine Öztürk, Engin Güngör, Engin Kaban, Hacı Ermiş, Hakan Değirmenci, Halil Yıldız, İhsan Çapcıoğlu, Kayhan Bayram, Kemal Coşkun, Lütfullah Elmacı, Mehmet Çelenk, Mehmet Emin Günel, Mustafa Özdemir, Mustafa Sami Baybal, Mücteba Altındaş, Nedim Öz, Niyazi Akyüz, Nurefşan Arslan, Orhan Güvel, Ramazan Bulut, Ramazan Gürel, Rüveyda Çınar, Sacide Akcan, Sefer Yavuz, Selman Yılmaz, Süleyman Abanoz, Sümeyra Yakar, Şükran Güray, Yılmaz Arı, Zeynep Yüksel Halk inanışlarını bir alanın verileriyle ve tek boyutlu yaklaşımlarla ele almak mümkün değildir. Bu inanışların incelenmesinde pek çok bilim dalının katkısı bulunmaktadır. Bu nedenle halk inanışlarına; halk bilim, antropoloji, sosyoloji, etnoloji ve psikoloji disiplinlerinde uzmanlaşan araştırmacılar tarafından ilgi gösterilmekte ve konu farklı boyutlarıyla incelenmektedir. Halk inanışlarını araştırma ve derleme çalışmaları, halk bilimin özel alanı gibi görülse de bu inanış ve uygulamaların din bilimlerinin ilgi alanına giren tarihsel ve sosyokültürel yönleri bulunmaktadır. Bu bağlamda halk kültüründe yerleşik inanış ve uygulamalar, kültürel antropoloji ve din bilimlerini ilgilendiren olgulardan oluşur. Halk kültüründeki söz konusu inanışların, din ile toplumsal olgu ve süreçler arasındaki karşılıklı ilişkilerin etkisiyle zamanla nasıl ve ne yönde değiştiğinin araştırılması gerekir. Çünkü sosyokültürel koşullardaki farklılıklara bağlı olarak çeşitli inanış ve uygulamaların ortaya çıkması, toplumsal hafızada taşınması, kuşaklar arasında aktarılması ve zamanla değişmesi kaçınılmazdır. Eser, böylesine dinamik bir literatüre Türk kültüründen seçilen tarihsel ve güncel örneklerle katkıda bulunma girişiminin kapsamlı bir ürünüdür.
Ömer Aydın Miladi 11. yüzyıl, İslam dünyasında Bâtınilerin en fazla nüfuz alanı bulabildikleri zaman dilimini oluşturmuştur. Bu yüzyılda Bâtınilik Yeni Eflatunculuk başta olmak üzere Gnostik akımlardan beslenmek suretiyle Sünni çevreler üzerinde derin bir nüfuza sahip olmuştur. Bu yönüyle de din eğitimi yetersiz olan toplumun büyük halk kitlelerini günümüzde olduğu gibi eskiden de kolay bir şekilde etkilemesi açısından toplumsal nizamı tehdit eder bir yapıya sahip olmuştur. Bu yüzden de dönemin Selçuklu Devleti, Sünni İslam dünyasının hamisi ve hâkimi olarak bu tehlikeyi bertaraf edecek politikaları devreye sokmaya karar vermiştir. Nizamülmülk, bu konudaki politikaların gerek planlayıcısı gerekse uygulayıcısı durumunda olmuştur. Elbette ki bu mücadelede Selçuklular, Nizamülmülk, Gazali ve Hasan Sabbâh isimleri ön plana çıkmış, dolayısıyla da merkezî bir konuma yerleşmişlerdir. İşte sunmuş olduğumuz bu eser, Sünni-Bâtıni mücadelesine farklı bir bakış tarzı getirmek amacıyla kaleme alınmıştır.
Üzeyir Ok, Zümrüt Gedik, Zehra Erşahin Din psikolojisinin uygulama alanlarından manevi bakım ve danışmanlık, değişik koşullarda insana yönelik hizmette güçlü bir potansiyele sahiptir. Dinler ve manevi geleneklerin; onlara mensup olan insanlar için yaşamın zorluklarıyla başa çıkmada, hayatı anlamlandırmada, kendini bir sosyal gruba ait hissetmede, bir kimlik oluşturmada ve sağlıklı yaşamı seçmede önemli rollere sahip olduğu bilinmektedir. Diğer taraftan, zor koşullarda yaşayan insanlara yönelik yardım etme ve bakım verme evrensel bir insan güdüsüdür. Gönüllülük esasına bağlı olarak karşılıksız yardım etmek, hemen hemen bütün yaşam felsefelerinde ve dinî-manevi geleneklerde erdem olarak görülür.
Türkiye'de, insana yardım hizmeti ile din-maneviyat konusunu bir araya getiren manevi bakım ve danışmanlık alanında yapılan çalışmalar son 10 yılda bir ivme kazanmıştır. Ancak konuyu bütüncül ve derinlemesine ele alan ve de bilimsel temele vurgu yapan çalışmalar oldukça azdır. Hastanelerde hastalara yönelik manevi bakımla ilgili bu kitap, hem ampirik bir zemin oluşturma bakımından hem de belirli bir alana tahsis edilmiş olması bakımından mevcut çalışmaları bir adım ileriye taşıma niyetindedir.
Kitapta maneviyatın insan ruh ve beden sağlığı üzerindeki etkisi detaylı açıklandıktan sonra çalışmada hastaların manevi bakım ihtiyaçları hasta olmayan gruplarla karşılaştırılmış, hâlen manevi bakım uygulaması yapan din görevlilerinin kendilerini ve yaptıkları işleri algılama düzeyleri, yeterlilikleri, yeterliliklerde etkili olan kişilik boyutları ve alan deneyimleri derinlemesine ele alınmıştır. Bunların yanında bu kitapta, elde edilen ampirik bulgular ve literatür bilgisi doğrultusunda bir hastane manevi bakım çalışma modeli oluşturulmaya çalışılmıştır.
Neriman Karatekin Helik, çocuklarını temel insani değerlerle buluşturmak isteyen aileler için hazırlanmış bir kılavuzdur. Her bir kitapta Sorumluluk, Yardımseverlik, Adalet, Özgüven, Liderlik, Dostluk, Doğruluk, Sabır, Saygı ve Özdenetim kavramlarından birisi ele alınıyor. Bu değerleri işleyen kitapçıklar ailelerin, çocuklarıyla eğlenceli bir şekilde geçirmek istedikleri zamanın bir amaca yönelmesine yardımcı olacak malzemeler sunuyor. Görsel malzemelerle desteklenmiş olan kitapçıların paylaşımı çocuklar için unutulmaz anlara dönüşürken, aileler çocuklarının eğitimine katkıda bulunmanın mutluluğunu yaşayacaklar. Anne - babalar, öğretmenler ve öğretmen adayları, akademisyenler ve rehber öğretmenler için eşsiz bir rehberdir.
Melahat Beki Hikmet kavramı felsefenin, dinin ve tasavvufun kesişme noktasında duran temel kavramlardandır. Elinizdeki bu çalışma, insanın hikmetle irtibatını kuran bu alanların karşılıklı ilişkilerini ele almaktadır. Atâullah İskenderî'nin “Hikem-i Atâiyye” kitabını merkeze alarak okurlarını, “hikmet” kavramının derinliklerine doğru bir yolculuğa çağırmaktadır. “Hikem-i Atâiyye”, insanın kendisini tanıması ve varlığın etik ve metafizik boyutlarıyla bütünleşerek anlamlı bir varoluş gerçekleştirmesinin, bütün zamanlar için değerli bir yorumunu sunmaktadır. Bu yorum üzerinden, hikmet geleneğinin insan açısından taşıdığı kadim ve evrensel hakikatler, entelektüel ve manevi gündemimize davet edilmektedir.
A. Kadir Çüçen, Abdulkuddüs Bingöl, Ahmed Güner Sayar, Ahmet İnam, Alber Erol Nahum, Ali Osman Gündoğan, Aliş Sağıroğlu, Aliye Karabük Kovanlıkaya, Alparslan Açıkgenç, Arslan Topakkaya, Ayşe Yaşar Umutlu, Barış Kara, Belkıs Altuniş Gürsoy, Besim F. Dellaloğlu, Celal Türer, Chryssi Sidiropoulou, Coşkun Değirmencioğlu, David Grünberg, Duygu Dinçer, Elettra Ercolino, Emel Koç, Fabio L. Grassi, Fahrettin Olguner, Fulya Bayraktar, Gaye Çankaya Eksen, Gönül Bünyadzade, Gülcevahir Şahin Granade, Gülgun Yazıcı, H. Haluk Erdem, Hakan Poyraz, Hülya Yaldır, Hüseyin Subhi Erdem, İhsan Hayri Batur, Levent Bayraktar, Mansur Beyazyürek, Marie Hélène Sauner-Leroy, Mehmet Akgün, Mehmet Demirci, Mevlüt Uyanık, Milay Köktürk, Muhammet Enes Kala, Murtaza Korlaelçi, Mustafa Tahralı, Mustafa Yıldırım, Muzaffer Çam, Müslim Akdemir, Necati Öner, Necmettin Tozlu, Nilgün Özcan, Nurhayat Çalışkan Akçetin, Ömer Faruk Ocakoğlu, Ömer Naci Soykan, Ömer Özden, Ömer Özercan, Özge Güngör, Özkan Gözel, Pierre Colin, Rabia Dirican, Rahmi Karakuş, Recep Kılıç, René Guénon (Abdülvâhid Yahyâ), S. Hayri Bolay, Sadettin Elibol, Sadettin Ökten, Seçkin Sertdemir Özdemir, Semahat Yüksel, Senail Özkan, Süleyman Dönmez, Şaban Teoman Duralı, Şafak Ural, Şamil Öçal, Şeyma Durmaz, Tülin Bumin, Uğur Kılınç, Ülker Öktem, Vefa Taşdelen, Yakup Kalın, Yakup Özkan, Yıldız Doyran, Zeynep Tek, Zeyno Tekinalp Özkan, Ziya Yavuz Hikmetin İzinde Kenan Gürsoy’a Armağan adlı bu kitapta, Türk düşüncesinin evrensel planda temsilcilerinden birine tanıklık edilmektedir. Burada Gürsoy’un özgün felsefî kurgusu, kavramları, temaları ve yapıtları irdelenmiş ve ortaya zengin problematiklere sahip bir düşünür portresi çıkmıştır. Gürsoy felsefeyi medeniyet kurucu bir değer ve etkinlik olarak inşa etmektedir. Dünya problemleri ve insanlık bunalımları karşısında etik bir bilinç geliştirilerek çözümler teklif edilebileceğini göstermektedir. Böylece felsefe bütün bir insanlık için birleştirici bir üst dil olarak kurgulanmaktadır.
Bu eserde, Türkiye’de felsefe hayatına dair pek çok unsur da bir aradadır. Hem düşünce hayatımızın geldiği seviye ve problematik zenginlik sergilenmekte hem de Türk dilinin felsefi meseleleri ifade imkânlarının örnekleri sunulmaktadır. Çoğunluğu felsefe alanından olan pek çok akademisyen, entelektüel ve sanatçının, Kenan Gürsoy’a armağan ettikleri çok kıymetli makaleler ile eser, aynı zamanda bir çağdaş Türk düşüncesi seçkisi niteliğindedir. Ayrıca, beş kuşak felsefe akademisyenlerini bir arada bulundurması itibariyle, bağlantı ve sürekliliğin de gözlemlenebileceği bir kaynak olma özelliği taşımaktadır.
Hasan ÇELİKKAYA Yayın hayatına sunduğumuz bu kitap, yediden yetmişe herkesi ilgilendiren "huzur" konusunu "huzur eğitimi" adıyla ve "toplumda huzur, ailede huzur, kişide huzur" tasnifiyle bu alanda yapılmış ilk akademik çalışma özelli­ğini taşımaktadır. Çalışmada tamamen "tabiî (doğrudan) gözlem" metodu kullanılmış olup aktarılan olayların hepsi yaşanmış olaylardır; asla hayalî bir konu yoktur. Olayların yorumları tabiatıyla yazara aittir. Konular; ilâhiyatçı ve sosyolog gözüyle değerlendirilmiş olup pratik kaynaklı ve pratiğe yönelik olarak işlenmiştir.
Keza huzur olayının basit bir olay olmadığına; kişi kadar aileleri, toplumu ve dünya toplumlarını ilgilendirdiğine; bu konuda her kesime sorumluluklar düştüğüne; huzu­run sadece para ve şöhretle değil, aynı zamanda beden sağlığı kadar ruh sağlığıyla (ruhsal doyumla) da çok yakın ilişkisinin bulunduğuna dikkat çekilmiştir. Aktarılan bu tecrübeler neticesinde, kişisel huzurun baş düşmanı olan stresi yenmenin yolları da gösterilmiştir.
Kitapta aktarılan olayların; özellikle psikologlara, psikiyatristlere, psiko-terapi ve aile terapisi uygulayanlara, benzer konularda araştırma yapanlara, sağlam birer malzeme teşkil edeceğine inanmaktayız.