Arapça \ 1-1
Ahmet Hamdi Can, Esat Ayyıldız, Harun Özel, İhsan Doğru, Mesut Köksoy, Muhammed Mahmut Olçun, Serkut Mustafa Dabbagh, Turgay Gökgöz, Yakup Göçemen, Zafer Ceylan İnsanlık tarihiyle neredeyse eş zamanlı olarak ortaya çıkan vatan mefhumu, hayatın her alanında kendini hissettirirken bu alanların önemli bir parçası olan edebiyatın da her zaman ilgi odağında yer almıştır. Arap coğrafyası, tarih sayfalarında vatan işgali ve bağımsızlık sorunu yaşayanlar arasında adı en çok anılan topraklardandır. Sömürgecilik, işgal ve ihtilallerin uzun süre boy gösterdiği bu toprakların edebiyatları, hiç şüphesiz vatanla ilgili sorunlara kayıtsız kalmamış, edebiyatçılar mücadelelerini yazın sahasında kalemleriyle vermişlerdir. Bu kitapta; Mısır, Suriye, Lübnan, Libya, Filistin, Cezayir ve Irak gibi ülkelerin edebiyatlarına vatan işgali ve bağımsızlık sorununun ve istiklal uğruna verilmiş olan mücadelelerin nasıl yansıdığını, alanında uzman on araştırmacının kaleminden dokuz ayrı başlık altında farklı isim ve eserler örnekleminde göreceksiniz.
Muhammet Çelik Modern dönemde İslami ilimlerin tümünde ortaya çıkan tecdid düşüncesi, nahiv ilminde de kendini göstermiştir. Aslında tecdid düşüncesi, İslam medeniyetinin yapısında hep var olmuş, onun hayatla bağını sağlamada etkin rol oynamıştır. Ancak modern dönemdeki tecdid düşüncesi, daha öncekilerden farklıydı.
Dilin İslami ilimlerdeki merkezî konumunu bilen herkes, nahivdeki bu tecdid çağrılarının ne denli çalkantılı geçtiğini tahmin edebilir. Sadece İslami ilimlerin dili değil aynı zamanda Arapların doğal dili olan Arapçanın gramer ve dilbilimi, bu çok boyutlu yapısıyla ve ayrıca modern Arap ve İslam dünyasının gerçekliği doğrultusunda yeniden yapılandırılmaya çalışıldı.
İlkin sanıldığı gibi nahivdeki tecdid çabaları sadece dil öğretimine yönelik ıslah girişimlerinden ibaret değildi, onun tecdidine yönelenler aynı zamanda teorik ve pratik yönleriyle onu yeniden inşa etmeye çalıştılar. Nahvin tanım ve sınırlarının yeniden belirlenmesinden yönteminin yenilenmesine ve Batı'da ortaya çıkan dilbilim çalışmalarından istifade ederek Arapçada yeni dilbilim çalışmaları başlatmaya kadar bir dizi çabayı içermişti bu süreç. Nahivdeki yenilenme bir yandan dilbilimde eşsiz çalışmalar ortaya koyan klasik nahvin birikimine yaslanmalı, diğer yandan modern dilbilimsel gelişmelerden istifade etmeliydi.
Arap dili çalışmalarının son zamanlarda belli bir merhale katettiği ülkemizde bu kitap, söz konusu süreci, bu sürecin aktörlerini ve ana teorik temelleriyle nahivdeki tecdid düşüncesinin mahiyetini kavramak isteyen herkese hitap ediyor. Dahası, geçmişte İslami ilimler nasıl nahivsiz düşünülemiyor idiyse günümüzde de İslami ilimlerdeki yeni gelişmelerin nahivdeki yeni gelişmelerden bağımsız olarak düşünülmesi imkânsız gözüküyor.
Betül Sinan Nizam Osmanlı sahası sözlükçülük geleneğinin önemli bir kolunu manzum sözlük yazıcılığı oluşturur. Anadolu’da 15. yüzyıldan itibaren dillerinden biri Türkçe olan manzum sözlüklere rastlanmaktadır. Kaynaklarda hakkında hiçbir bilgi bulunmayan İbn Kalender’in 17. yüzyılın ilk yarısından önce telif edildiği anlaşılan Arapça-Türkçe manzum lugatı Türk ü Tâzî, bu geleneğin halkalarından biridir. Talebelere Arapça öğretmek ve kafiye, vezin, gramer, edebî sanat bilgisi kazandırmak amacıyla kaleme alınan eser mensur bir mukaddimenin ardından gelen 19 kıta ve 235 beyitten oluşur. Lugatta 1070 civarında Arapça kelimenin Türkçe karşılığı verilmiştir. Eserin derkenar notları açısından zengin olan nüshaları manzum sözlük yazma, okuma ve okutma pratiklerini yansıtması bakımından kıymetlidir.
Bu çalışmada Türk ü Tâzî’nin tenkitli metni ortaya konulmuş; eser tertip, şekil, muhteva, dil ve üslup özellikleri bakımından ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bunun yanında lugatın eldeki nüshaları geniş şekilde tanıtılmış, imla ve harekeleme farkları sonnotlarla gösterilmiştir. Ayrıca Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü’nde sehven Gencî Pir Mehmed’in Genc-i Le’âl adlı manzum sözlüğünün bir bölümü olarak kullanılan ve bugün kayıp olan nüsha hakkında ilk kez bilgi verilmektedir. Böylece bu çalışmayla beraber literatürde yıllardır süregelen Genc-i Le’âl’in iki bölümden oluşan Arapça-Farsça-Türkçe manzum sözlük olduğu şeklindeki yaygın yanlış tashih edilmiştir. Son olarak Arapça-Türkçe, Türkçe-Arapça İndeks-Sözlüklerle okuyucuların Türk ü Tâzî’nin kelime kadrosuna kolayca ulaşabilmeleri amaçlanmıştır.