Antropoloji \ 1-1
Abdurrahman Yılmaz, Adnan Binyazar, Ahmet Acet, Akile Gürsoy, Altan Gürsel, Aydın Köksal, Çağ Akyol, Çağ Güvenç Akyol, Dirim Özkan, Erdem Yeşilada, F. Belkıs Kümbetoğlu, Gözde Aynur Mirza, Gülden Köksal, Haluk Özen, Hisao Komatsu, İlhan Tekeli, İoanna Kuçuradi, N. Serpil Altuntek, Pulat Y. Tacar, R. Ebrar Akıncı, Akile Gürsoy, Ruhet Genç, Ruşen Keleş, Semra Atabay, Şirin Tufan, Tayfun Atay, Tayfun Atay, Türkan Kutluay Merdol, Ulviye Özer, Umut Arık, Yaşar Faruk Kanber, Yuzo Nagata, Zafer Öner, Zekeriya Yıldırım, Zeynep Ersavcı Mimar ve antropolog Bozkurt Güvenç (1926-2018); “İnsan ve Kültür”, “Japon Kültürü”, “Türk Kimliği” gibi değerli başyapıt eserleri, eğitmen kişiliği, değerlerinden vazgeçmeden her zaman makul olanı arayışı ve oluşturduğu örnek duruşu ile Türkiye Cumhuriyeti'nin yetiştirdiği, uluslararası tanınırlığı olan, kıymetli sosyal bilim insanlarımız arasında çok güçlü bir yere sahiptir.
Bu “armağan” kitap; Bozkurt Güvenç'i tanımış olan akademisyenler, bilim insanları, öğrencileri, diplomatlar, mimarlar ve sanatçıların anılarını, onların sundukları bilimsel katkıları bir araya getirirken ailesine ve sosyal çevresine de ışık tutmaktadır.
Hacettepe Üniversitesinin kuruluşu gibi yükseköğretim hayatımızda önemli bir dönemin yaşanmışlıkları, üniversitede eğitim dilinin Türkçe olması gerekliliği gibi tartışılan önemli konular, ayrıca siyasi liderlerin katılımı ile 1980'lerin sonlarında gerçekleştirilen TRT Açık Oturum toplantılarında Bozkurt Güvenç'in moderatör olarak üstlendiği uzlaştırıcı rol ile demokrasinin diline nezaketli ve yapıcı katkısına verilen örnekler ile bu “armağan” kitabı; değerli bir sosyal bilimciyi anarken Türk yükseköğretim ve siyasi hayatına bir pencere açarak aynı zamanda bir döneme tanıklık etmektedir.
Ahmet Vatan, Alper Kurnaz, Altan Çelik, Ayşen Acun Köksalanlar, Canan Tanrısever, Caner Ünal, Esra Çam, Ezgi Kırıcı Tekeli, Funda Ön, Gökçe Emeç, Gökhan Köksal, Gözde Oğuzbalaban, Gül Nihan Güven Yeşildağ, Hande Akyurt Kurnaz, Hüseyin Aksoy, Kaplan Uğurlu, Lale Yılmaz, Medet Yolal, Mustafa Duman, Nagihan Baysal, Nermin Ayaz, Nilgün Demirel, Nuray Tetik Dinç, Özge Güdü Demirbulat, Özlem Güzel, Seda Yetimoğlu, Sevgül Çilingir Cesur, Sinan Gökdemir, Sinan Kurt, Sonay Kaygalak Çelebi, Tolga Fahri Çakmak, Yağmur Alkır, Zeynep Çokal Anadolu toprakları, jeopolitik konumu gereği birçok medeniyete ev sahipliği yaparken mit, efsane, kutlama, gelenek görenek, örf ve âdetlerin bir araya geldiği kültürel zenginliğe sahip bir coğrafya hâline gelmiştir. Nesilden nesile aktarılan bu ögeler, halk kültürünü oluştururken aynı coğrafyada yaşayan toplumları da bir araya getiren bir güç olmuştur. Geçmişten geleceğe aktarılan bir özelliği olması bağlamında kültür, uluslararası platformda ayrıştırıcı ve farklılaştırıcı bir unsur olarak tanımlanırken ülkelerin sahip olduğu inanışlar ve ritüeller, halk kültürünün örüntülerini oluşturmuş ve somut olmayan kültürel miras alanları olarak tanımlanmıştır. UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) kapsamında ele alınan alanlarda “toplumsal uygulamalar” kapsamında ele alınan inanışlar ve ritüellerin bir araya getirilmesini amaçlayan “Anadolu Halk Kültüründe İnanış ve Ritüeller: Teoriden Pratiğe Kökenleri ve Yansımaları” isimli bu kitap ile geçmişten geleceğe köprü gibi uzanacak olan Anadolu halk kültürü mirasına bir iz bırakılmak istenmiştir. Nereden geldiğini ve neden yaptığımızı bilmediğimiz bazı ritüellerin ve kökeninde yatan inanışların toplandığı bu kitap, Anadolu’nun halk kültüründe yatan inanışları ve ritüellerini kültür meraklılarına sunuyor.
Hep var ol Anadolu…
Ahmet Erman Aral, Burakhan Kabaçam, Dilek Türkyılmaz, Emine Çakır, Gözde Tekin, Kadirhan Özdemir, M. Naci Bostancı, M. Öcal Oğuz, Petek Ersoy İnci, Ruhi Ersoy, Selcan Gürçayır Teke
Ferzan Durul, Gözde Aynur Mirza, Özgür Dirim Özkan, Melin Levent, Mehmet Gürlek, Uğur Zeynep Güven, M. Tolga Uslu, Süleyman Şanlı, Sanem Kulak Gökçe, Abdurrahman Yılmaz, Ebrar Akıncı, Mehtap Demir, Erdem İlgi Akter Yüz yılı aşkın zamandır “insan”ı bütüncül olarak ele alma iddiasında bulunan antropoloji, yeni bir sosyal bilim dalı olarak tarihteki yerini almış; zaman içinde kültürel olguların değişmesiyle kendisi de dönüşüme uğramış, alt disiplinlere ayrılmıştır.
Bizi Şekillendiren Kültür – Sosyal ve Kültürel Antropolojiye Giriş kitabı da bu sosyal bilim alanını tanıtıcı bir metin olarak okuyucuya sunuyor.
Antropolojinin ortaya çıktığı koşullardan başlayarak diğer sosyal bilimlerle etkileşimini izleyen bu kitapta; kuramsal yaklaşımlar kadar antropolojinin; saha deneyimleri, araştırma yöntemleri, dil, iktisat, cinsiyet, aile, siyaset, hukuk, din ve sanat alanlarını değerlendirmesi de tartışılıyor.
Aynı kalan ve/veya başkalaşan herşey kültürün alanına giriyorsa insana dair ortaklıklar ve farklılıklar da kültürel antropolojinin çalışma alanına giriyor demektir. Bu kitap; "bizi şekillendiren kültür"ü, "kültürü şekillendiren biz"i dahil ederek tartışıyor ve iki yönlü bir antropoloji çerçevesi çiziyor.
Ahmet Murat Kadıoğlu, Aierken Maiergeya, Çile Maden Kalkan,Esra Büyükbahçeci, Derya Adalar Subaşı,Gonca Unal Qiang, Güneş Şahin, Hasan Tuncer, Nilay Ağırnaslı, Noriji Fujimoto, Nuray Pamuk Öztürk, Reyhan Eraslan, Sema Gökenç Gülez, Seungeun Kim-S. Göksel Türközü, Yingjie Wang, Bilgen Gül - Bilsen Ş. Özdemir, Deniz Dilşad Karail Nazlıcan, Duygu Özakın,İren Dilara Kongaz, Hasan İçen,H. Necmi Öztürk, Seyyal Körpe Kemer, Zoya Şengüder Gündelik yaşam, “yaşamın sıradan bir şekilde akması, her gün tekrarlanan davranışlar, alışkanlıklar ve bizi çevreleyenler” olarak tanımlanır. Bunun yanı sıra gündelik yaşam, içinde bulunulan toplumun kültürü ve kültürel değerleri, sanatı, edebiyatı, mutfağı, inançları, felsefesi, dili gibi birçok konu hakkında bilgi vermektedir. Bu sebeple gündelik yaşama kültür bilim penceresinden bakarak Doğu ve Batı kültürlerini kapsayan bir araştırma hazırlamak, Doğu'da ve Batı'da Gündelik Yaşam adını verdiğimiz çalışmamızın temel amacını oluşturmaktadır.
Doğu ve Batı kültürlerinde gündelik yaşamın izlerini sürecek olan bu araştırma, söz konusu kültürler arasında bir köprü kurarak kültürel benzerlikleri ve farklılıkları açığa çıkarmayı amaçlamaktadır. Bunun yanı sıra çalışmamız, tarihî süreç içerisinde toplumların sahip oldukları kültürel değişimleri göz önüne sererek farklı medeniyetlerdeki gündelik yaşamların tarihî kökenlerini ortaya çıkarmaktadır.
Kitap, gündelik yaşam çalışmalarına ve farklı kültürlere ilgi duyan okuyuculara yönelik olmasının yanı sıra bilimsel bir araştırma olmasından dolayı akademisyenlerin, araştırmacıların, lisans ve lisansüstü düzeyindeki öğrencilerin başvuracağı yardımcı bir kaynak olması bakımından da önem taşımaktadır.
Ayşe Yıldırım, Çağdaş Demirci, Çiğdem Kara, Erdinç Kineşçi, Hasan Münüsoğlu, Melike Kaplan, Pınar Kasapoğlu Akyol, Saim Örnek, Sanem Kulak Gökçe, Z. Nilüfer Nahya, Zeynep Kantemur Çocuk yetiştirme, çocukluk ve psikolojik antropoloji çalışmaları üzerinden eğitim konusuna yönelmeye başlayan sosyal ve kültürel antropoloji, zamanla eğitimi, sınıf, etnisite, dil ve din konularının yanı sıra mekânla, üretimle, ilişkilerle, kurumlarla vb. örtüştüren bir bakış açısı oluşturabilmiştir. Etnografi sayesinde antropologlar, detaylara inebilen, topluluğu derinlemesine ve örüntüsel olarak anlamayı ve açıklamayı hedefleyen çalışmalar kaleme alırlar. Öğrenme, öğretme, okul ve okullaşma, kültürleme, kimlik, farklılık, ayrımcılık, eğitime ulaşma, eğitim olanaklarının yeterliliği vb. ekonomik, siyasi ve sosyal eşitsizlikleri ele alan araştırmalar yaparlar.
Bu kitap, Türkiye'de gelişmekte olan eğitim antropolojisi çalışmalarına giriş niteliğinde bir katkı yapma hedefiyle eğitimin tarihinden okul etnografilerine, antropolojinin içeriğinden kuramlarına, dilin eğitim alanındaki öneminden kültürel mirasa, çokkültürcülük ve küreselleşmeye kadar geniş bir perspektifle eğitim antropolojisini ele alıyor. Böylece kitap, sosyal ve kültürel antropoloji kadar sosyoloji ve eğitim bilimlerine de hitap edebilen çok yönlü bir içerik sunabiliyor.
Paul Atkinson, Amanda Coffey, Sara Delamont, John Lofland, Lyn Lofland Etnografi, tek bir sınıflandırmaya ya da tek bir sosyal bilim alanına sığmayacak kadar farklı özelliklere bürünebilen, uygulandığı her ortamda farklı anlamlar kazanabilen, basit bir araştırma yönteminden daha fazlasına sahip entelektüel bir uğraştır. Bu özelliklerinden dolayı onu en iyi şekilde tasvir etme ve anlama yolu, sahadaki çeşitli hâllerini okuyucu ile paylaşmaktan geçmektedir. Bu kitap, etnografiyi alanla ilişkisi bağlamında anlatmaya yönelik önemli bir girişim ve aynı zamanda etnografik araştırma yapmak isteyenleri özendirici, teşvik edici ve destekleyici bir ruhla yazılmış kapsamlı bir etnografik metodoloji ve yöntem metnidir.
Kitabın bazı bölümlerinde özel olarak kaleme alınmış olan etnografik mülakat, odak grup çalışmaları, katılımlı gözlem ve saha notları alma gibi tümüyle teknik becerileri geliştirmeye odaklanan içerikler özellikle etnografik bir saha araştırması gerçekleştirmek isteyenler için güçlü bir rehber niteliğinde. Etnografinin bir metodoloji olarak sosyal bilimler alanında çok geniş ve çeşitli kullanımları olduğuna şüphe yok. Antropoloji, sosyoloji, siyaset bilimi, iletişim bilimleri, işletme, sağlık bilimleri, kültürel çalışmalar, hukuk, pazarlama vb. birçok alanda kullanılabilen etnografik metodoloji, tüm bu alanlar açısından güçlü bir disiplinler arasılık ve kesişimsellik barındırıyor. Etnografi El Kitabı etnografinin bu kesişimselliğini özellikle ortaya koymakta. Tüm bu özelliklerinden dolayı kitabın etnografik metodoloji konusunda Türkçe alan yazındaki boşluğu doldurmaya yönelik mütavazı bir katkı olmasını umuyor ve etnografik saha çalışmalarındaki birikimin zenginleşmesine ve araştırmacıların bu alanda beceriler kazanmasına vesile olmasını diliyoruz.
Abdullah Akat, Abonoz Küçük, Ahmet Keskin, Berna Ayaz, Hamiyet Özen, Mehmet Aça, Mehmet Ali Yolcu, Mehmet Çeribaş, Mustafa Aça, Mustafa Dinç, Ülkü Kara Temelleri Batı Avrupa’da atılan halk bilimi, 20. yüzyılın başlarından itibaren Batı Asya’ya, Akdeniz havzasına ve Kuzey Amerika’ya doğru yayılma eğilimi göstermiştir. Anadolu merkezli Türk halk bilimi araştırmalarının başlangıcı da bu döneme tarihlenmektedir. Türkçü aydınların öncü çalışmaları ile bilimsel bir formasyona kavuşma yolunda ilerleyen Türk halk bilimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür politikaları bağlamında hızlı bir gelişme göstermiştir. Halk bilimi araştırmalarının kurumsal çerçevede yürütülmeye başlanması, bu yeni bilgi kolunun akademimizde temsil edilmesi sonucunu beraberinde getirmiştir. 1960’lı yıllara uzanan bu sürecin ilerlemesinde ve halk biliminin kültür bilimleri içindeki öneminin anlaşılmasında pek çok bilim insanının unutulmaz hizmetleri olmuştur.
Halk biliminin; akademilerin “Türk Dili ve Edebiyatı” bölümlerinde lisans ve lisansüstü düzeyde bir anabilim dalı hâline gelmesine ek olarak bütünüyle halk bilimi alanında uzmanlar yetiştirmeyi amaçlayan “Halk Bilimi” bölümlerinin açılmasıyla öğretim materyallerine duyulan ihtiyaç her geçen gün daha da artmıştır. Farklı bakış açılarının ve yenilikçi görüşlerin ortaya konulduğu kaynaklara duyulan ihtiyaç çeşitli çalışmalarla karşılanmaya çalışılmıştır. Halk Bilimi El Kitabı, bu çalışmalara bir yenisini eklemek amacıyla hazırlanmıştır. Akademimizin Türk Dili ve Edebiyatı, Halk Bilimi, Antropoloji, Müzikoloji, Mimari, Sanat Tarihi, El Sanatları gibi bölümlerine lisans ve lisansüstü düzeyde kaynaklık etmeyi amaçlayan bu kitapta halk biliminin kapsamında yer alan hemen bütün konular, alanlarında uzman akademisyenler tarafından işlevsellik gözetilerek değerlendirilmiştir.
Lisa Gezon, Conrad Kottak, McGraw-Hill KÜLTÜR, insanlık tarihinden, günümüzde küreselleşmenin ve iklim değişikliğinin toplum üzerindeki etkilerine; kimliklerimizin oluşum ve ifade ediliş şekillerine; ritüel ve törenlerin anlamlarına; iktidar ve güç ilişkilerine; geçim kaynaklarımızdan yaşam biçimlerimize kadar insan yaşamının toplumsal dinamiklerini bütüncül bir yaklaşım ve geniş bir yelpaze içinde analiz ediyor. Günümüzde antropoloji bilim dalının bakış açısını örnekleriyle sunuyor. Aynı zamanda, ele aldığı konularla iş dünyasının, güvenlik sektörünün, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerin, tıp ve sağlık dünyasının; edebiyat, tarih, ekonomi ve coğrafya meraklılarının, kısaca kendisini ve dünyayı merak eden düşünürlerin ilgi duyacağı, heyecan verici bir kaynak. Kültür, balığın içinde yaşadığı su gibidir: bizi sarmalar, içinde yaşarız ve çoğu zaman farkında olmayız. KÜLTÜR çevrenizdeki dünyayı fark ettirecek.
Abdürrahim Özmen, Aylin Eraslan, Berivan Vargün, Burak Şahin, Çağdaş Demren, Hüseyin Türk, Kutay Üstün, Mustafa Çapar, Sibel Cengiz Şüphesiz insanı inceleyen tek bilim dalı antropoloji değildir. İnsanı ve onun yaşamını konu edinen sosyoloji, psikoloji, tarih, ekonomi vb. gibi sosyal ve beşerî bilimler de bulunmaktadır. Ama antropoloji, insanı, bunlardan farklı olarak genelde iki yaklaşımla ele almaktadır. Bunlardan biri biyolojik diğeri de kültürel yaklaşımdır. Antropoloji, biyolojik ve sosyal bilimlerin yaklaşımlarını birleştiren tek bilimdir. Onun temel uğraş alanları, bir yandan canlılar âleminin bir üyesi olarak insanın biyolojisinin araştırılması diğer yandan toplumun bir üyesi olarak insanın kültürünün ve davranışlarının araştırılmasıdır. İnsanla ilgili her şeyi inceleyen antropoloji; insanın biyolojik ve kültürel gerçekliğini bir arada incelediğinden dolayı bütüncüldür ve biyokültürel yaklaşımı benimser. Antropolojinin güzelliği, biricikliği ve güçlüğü de onun bu bütüncül yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Öyle ise bütüncül ve yeterli bir insan ve kültür kuramı bu üç varlık alanını temsil eden, insanın biyolojik yapısı, kültürü, onun doğal çevresine ve bu üçünün birbiriyle karşılıklı ilişkisine yer vermelidir. Antropolojik bakış açısının bütüncül ve biyokültürel olması gerekliliği ortadayken ne yazık ki Türkiye antropolojisinin bu konuda oldukça yetersiz ve eksik olduğu bilinmektedir. Bu kitabın yazılmasının gerekliliği ve zorunluluğu da işte tam da bu biyokültürel bakış açısının eksik ve yetersizliğinden doğmuştur. Bu kitabın yazılması ve basımının, sosyal ve kültürel antropolojideki eksik ve yetersiz olan bütüncül ve biyokültürel bakış açısının yerleşmesine katkı sağlayacağı düşünülmüştür. Ayrıca antropolojinin kültürle ilgili olan kısmındaki isimlendirme sorununun bir son bulacağı ön savıyla, hâlâ kullanılan Etnoloji, Kültürel Antropoloji, Sosyal Antropoloji isimlendirmelerinin yerine “Sosyal ve Kültürel Antropoloji” isminin kullanılarak ve yaygınlaştırılarak bu kavram kargaşasının son bulacağı düşünülmektedir.
Conrad Phillip Kottak Kültürel Antropoloji – Kültürel Çeşitliliği Takdir Etmek, bugün antropolojinin temel sorunsallarını, kavramlarını ve kuramlarını güncel örnekleri ve tartışmaları ile ele alan bir temel kaynak niteliğindedir. Kitap, özellikle ABD'de antropolojinin nasıl şekillenmiş olduğunu ve antropoloji eğitiminin hangi konular üzerinde durduğunu belgeleyen bir ders kitabı özelliği taşımaktadır.
Columbia Üniversitesinden doktorasını almış olan Amerikalı antropolog Konrad Phillip Kottak (d. 1942); Brezilya ve Madagaskar'da araştırma yürütmüş ve ders kitabı niteliğindeki eserleri en çok okunanlar listesine girmiş, ödüller almış ve birçok dile çevrilmiş bir yazardır. Yazar, Amerikan toplumunu da antropolojinin bakış açısı ile izlemekte ve modern mitolojilerin gelişmekte olduğunu savlamaktadır.
Kottak, kitapta; antropolojinin küçük ölçekli toplumları derinlemesine inceleme geleneğini günümüzde küreselleşme, çevre sorunları ve hareketleri gibi güncel oluşum ve sorunlarla birlikte değerlendirmektedir. Etnisite, sosyal sınıf, azınlık toplulukların konumu, cinsel kimlik gibi kültürel çeşitliliklerin sosyal bilimlerin bakış açısı ile nasıl değerlendirildiğinin farkında olmak, bizim coğrafyamız açısından da gerekli bir uğraştır. Kitap; sadece antropologlar için değil her yaştan siyaset bilimciler, medya ve iletişim uzmanları, uluslararası ilişkiler ve tarih, psikoloji “öğrencileri” için de değerli bir kaynaktır.
John W. Berry, Ype H. Poortinga, Seger M. Breugelmans, Athanasios Chasiotis, David L. Sam Bu eser, kültürlerarası psikoloji alanına önemli katkılar sunmuş araştırmacıların, kendi çalışma alanlarını psikoloji öğrencilerine ve meraklılarına kapsamlı biçimde tanıtmayı amaçlayan değerli bir çalışmadır.
Kitabın Giriş Bölümü, alandaki temel kavramları ve araçları tanıtarak takip eden materyali anlayabilmek için gerekli olan kuramların ve yöntemlerin ilk sunumunu yapma hizmetini görmektedir. Birinci Kısım'da, gelişimden sosyal davranışa, kişilikten bilişe, duyguya, dile ve algıya kadar bir dizi alanda farklı kültürlerdeki insan davranışları üzerine yapılan karşılaştırmalı çalışmaların görgül bulgularından örnekler sunulmaktadır. İkinci Kısım'da, disiplinin temellerinden derinlere doğru inilmiş ve kültürlerarası psikoloji araştırmaları, kültürel antropoloji ve biyolojideki kökleri ile ilişkilendirilmiştir. Üçüncü Kısım'da; Birinci ve İkinci Kısım'da sunulmuş olan pek çok bulgu ve fikirden yola çıkan, uygulamalı niteliği olan bölümler toplanmıştır. Bu bölümlerde okuyuculara hepsi “gerçek yaşam” ile ilgili olan yeni görgül alanlar ve konular (kültürleşme, kültürlerarası ilişkiler, kültürlerarası iletişim ve eğitim, iş ve örgütleri, sağlık gibi) tanıtılmıştır.
Ülkemizde psikoloji bölümlerinin lisans ve lisansüstü programlarına 'Kültürlerarası Psikoloji' dersinin seçmeli veya zorunlu bir ders olarak yerleşmesinin giderek yaygınlaşmaya başladığını göz önüne alırsak, bu çalışmanın Türkçeye çevrilmesinin ülkemizdeki psikoloji eğitiminde önemli bir ihtiyaca karşılık geldiğini düşünmekteyiz.
Abdullah Elcan, Ali Balcı, Emin Erdem Özbek, Gökçen Bilgin Aksoy, Gülsüm Killi Yılmaz, İlker Tosun, Mehmet Fatih Kirişçioğlu, Mehtap Solak Sağlam, Mustafa Can Teziç, Nadejda Tıdıkova, Nükhet Okutan Davletov, Sergen Çirkin, Tamara Nikolayevna Borgoyakova, Timur B. Davletov Göz alabildiğine geniş, uçsuz bucaksız bir coğrafyada, zorlu doğa koşullarıyla çevrelenmiş; bozkırın, taygaların, nehir ve göllerin kucaklaştığı, bağrında; yazılı taşları, taş heykelleri, kurganları saklamış Sibirya... İşte Sibirya halklarının dilleri ve kültürleri, bu koşullarla yoğrulmuş, yüzyıllar boyunca varlığını korumuştur. Ancak büyük Sibirya coğrafyası, barındırdığı bu zenginliği daha yüzyıllarca koruyabilecek midir? Küçük yerli diller ve kültürler, her gün yavaş yavaş yaklaşan tehlikede olma ve kaybolma olgusundan ne kadar uzak kalabilecektir? UNESCO'nun dünya üzerinde tehlikedeki diller atlasında azımsanmayacak bir oranın, Sibirya coğrafyasındaki diller olduğu bilgisiyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla Sibirya dilleri, kültürleri üzerine yapılan çalışmaların önemi bu açıdan büyüktür. İşte bu çalışmalara bir damla daha… Bu kitapta; dilden edebiyata, etnografyadan tarihe, arkeolojiden sinemaya ve inanç sistemlerine kadar Sibirya halklarını her yönüyle inceleyen alanın uzmanlarınca kaleme alınmış bilimsel yazılar bulacaksınız.
Syed Farid Alatas Diğer birçok disiplin gibi sosyal bilimler de Doğu’ya Batı tarafından sunuldu; onaylanma ve meşruiyet için yine Batı'dan medet ummaya devam etmektedir. Günümüzde ise bilim insanları ve öğrenciler arasında, Asya’nın gerçeklerini daha iyi anlamak için Asya merkezli sosyal bilimlerin geliştirilmesi gerektiğine dair artan bir bilinç vardır. Böyle bir arka plana karşı yazılan bu kitap, Doğu’da sosyal bilimlerin durumunu çevreleyen bir dizi sorunu ele almaktadır. Batılı paradigma ve kavramların Doğu sosyal bilimleri üzerinde süregelen tarihsel hâkimiyetine işaret ederek bu sorunları böyle bir bağlama yerleştirmektedir.
Syed Farid Alatas; Doğu’da sosyal bilimlerin durumuna dair şarkiyatçılık, Avrupamerkezcilik, akademik emperyalizm ve entelektüel bağımlılık gibi eleştirilerden ortaya çıkan alternatif söylem önerilerini ciddi bir biçimde değerlendirmektedir. Bu eleştiriler alternatif söylemler, bağımsızlaştırılmış bilgi ve yerlileştirilmiş sosyal bilimler adına çeşitli biçimlerde itiraz ve iddialara yol açmıştır. Ancak yazar sosyal bilimlerde alternatif söylemlere yönelik bu çağrıların da kendi içinde sorunlar taşıdığını savunmaktadır. Bu sebeple elinizdeki kitap sosyal bilimleri kurucu bir biçimde yeniden ele almak üzere kapsamlı bir kavramsallaştırma yapmaktadır.
Bu kitabın önemli özelliklerinden biri, sosyolojinin antropolojinin ve diğer sosyal bilimlerin bakış açılarından beslenerek Pan-Asyacı bir odağa sahip olmasıdır. Bu yönüyle kitap, bütün sosyal bilim disiplinlerinden araştırmacıların, özellikle de sosyoloji, kültürel çalışmalar ve sosyal bilimler kuramı ve felsefesi gibi alanlarda çalışanların ilgisini çekecektir.
Ata Özdemirci “Coğrafya gerçekten kader midir?”, “Medeniyetleri ayıran şey genetik farklılıklar mıdır?”, “James Watt Çin’de ya da Osmanlı topraklarında doğsaydı ne olurdu?”, “Tüzel kişilik dünyayı nasıl değiştirdi?” gibi sorularla yola çıkan Prof. Dr. Ata Özdemirci; okurunu ticaret tekellerine, sömürgecilik dönemlerine, kapitalizm ahlakının oluşumuna ve Sanayi Devrimi’ne sürükleyerek anlatısını başlatmıştır.
Bu girişin ardından tarihin sıfır noktasına dönen Özdemirci; büyük patlamayı, yaşamın sırrını, evrimin yasalarını ve insanın hikâyesini, mitlerin ve masalların medeniyetimizdeki etkisini, zaaflarımızı ve güçlü yanlarımızı irdeleyerek insanı anlamaya çalışmıştır. Tarım toplumlarıyla birlikte aile, özel mülkiyet ve devletin ortaya çıkışını, feodal sistemleri ve kraliyet rejimlerini, reformları, İslam aydınlanmasını, Fransız ve İskoç aydınlanmasını inceleyen yazar, bu noktadan sonra odağını Sanayi Devrimi’ne, ardından da yirminci yüzyıl ve sonrasına çevirmiştir.
Yirminci yüzyılla birlikte Özdemirci; dünya savaşlarını, sosyal devletlerin kuruluşunu, Soğuk Savaş Dönemi’ni, bireyin ve özgürlüğün çağı olan 80’leri, sosyalizmin çöküşünü, yeni ekonomik düzeni, paranın hikâyesini, küreselleşmeyi ve bilgi toplumunu anlamaya ve anlatmaya çalışmıştır. Bugünün ve geleceğin resmini çizerken odağını kısa süreliğine modernleşen Türkiye’nin tarihine çeviren yazar, kitabın son bölümünü uygarlık tarihini kökünden etkileyen din felsefesine, ahlak felsefesine ve siyaset felsefesine ayırmış; tüm bu yoğun anlatıyı keyifle bitiren okurunu kendi anlatısını inşa etme ödeviyle baş başa bırakmıştır.
Hasan Berke Dilan Kitabımızın konusu Mavi Gezegenimizdir. Hesaplamalara göre 4.6 milyar yaşındadır. Samanyolu Galaksisi'nde, Güneş Sistemi'nde kendine ufacık bir yer bulmuştur. Yörüngesinde dönmektedir.
Onun için Uygarlıklar Dünyası kitabını yazmaya evrenle başladık. Genişleyen evrende astrofizikçilere göre su, dünyamıza dışarıdan meteorlarla, asteroidlerle, kuyruklu yıldızlarla taşınmıştır.
Pekâlâ neden suyun peşindeyiz? İlkel canlılar su birikintilerinde ortaya çıkmışlardır da ondan! Su, hayattır. 1952 yılında iki fizikçinin -Stanley Miller ile Harold Urey- birlikte gerçekleştirdikleri deney, yaşamın başlangıcının amino asitler olduğunu ortaya koymuştur.
Çalışmamızın ilerleyen sayfalarında tek hücreli formlardan çok hücreli formlara evrilmeye açıklık getirilmektedir. Bu evrilme milyonlarca yıl sürmüştür.
Kitabımızın öznesi ise homo sapiens'tir. Ortaya çıkışıyla ilgili iki farklı tez çarpışmaktadır. İlk teze göre homo sapiens dünyaya Afrika kıtasından yayılmıştır. İkinci teze göre homo sapiens her yerde vardır ve aralıksız yolculuğuna devam etmektedir.
Uygarlıklar dünyası anlatımına Sümer'le başladık. Bunu tabletlerden okumaktayız. Akarsuların kenarında, denizlerin kıyısında uygarlıkların ortaya çıktığına tanık olmaktayız.
Homo sapiens'in dünyasında yazıyı, ateşi, tekerleği, sabanı Sümerler bulmuştur.
Uygarlıkları uygarlık yapan kriter nedir öyleyse? Bu sorunun cevabını kitabımızda vermeye çalıştık. Kavram hem dar anlamda hem de geniş anlamda kullanılmıştır. Fransız düşünür Rousseau, Emile adlı eserinde kültür ile uygarlık arasındaki farklılığa dikkat çekmiştir. Ona göre uygarlık daha rasyonel ve toplum kaynaklı olan şeydir. Pekâlâ insan doğasıyla uyumlu olmayabilir, demektedir.
İnsanlık tarihinde savaş ve barışın uygarlıklara son verdiği ortaya çıkmaktadır. O nedenle yaşlanan dünyada homo sapiens gözünü başka dünyalara çevirmiştir. Yeni gezegenler, yeni yaşam biçimleri arayışına girmiştir.
Kitabımızın eksiklikleri olabilir. Bu konuda eleştirilere açık olduğumuzu ifade ederken eleştirinin bilim dünyasının farkındalığı olduğunun bilincindeyiz. Çalışmamızda önemli görsellere yer verdik çünkü kitabın sıkıcı olmamasını, kolay okunmasını istedik.
Uygarlıklar Dünyası'nı okurlarımızla baş başa bırakırken…
Turhan Yörükan Doğan Hızlan’ın en iyi beş kitaptan biri olarak seçmiş olduğu bu kitap, mitolojik kahramanların aşkla ilgili olarak yaşadıkları insani duyguların tümünü “Felsefi, psikolojik ve sosyolojik boyutlarından koparmadan” ele almış, Yunan mitolojisin en güzel, en güçlü hikayelerine yer vermiştir.