Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi \ 3-8
Ahmet Serhat Uçar, Ceren Şaka, Çağlar Naci Hıdıroğlu, Esin Dündar, Esma Gedik, Esra Uçak, Fatih Serdar Yıldırım, Gökhan Güneş, Hakan Akdağ, Halil Tokcan, Lütfi Üredi, Mehmet Celal Varışoğlu, Pelin Üredi, Serdar Akbulut, Şerife Kafali, Tuğba Sivrikaya, Ü. Yüksel Çekbaş İçinde yaşadığımız evren, kendi düzeninde varlığını sürdürürken bu evrenin küçücük bir gezegeni olan Dünya'da insan, varoluşundan bu yana çeşitli kodlama sistemleri (sözlü veya yazılı dil, beden dili; grafik simge, resim, çizge gibi görseller vb.) vasıtasıyla yakın ve uzak çevresini anlamlandırma çabası içinde yaşamaktadır. Her biçimiyle duyu organlarına hitap eden ve kültürel farklılıklar neticesinde topluluklar arasında farklılık arz eden bu sistemlerin temelinde bireyin “düzen” arayışı yatmaktadır. Diğer canlı türlerine kıyasla daha gelişmiş bir beyin ve ona dayalı akıl yürütme yeteneğiyle dünyaya gelen insan, içine doğduğu ve duyu organlarını uyaran göstergeler yığını arasında çevresini anlamlandırmaya, kendi yerini belirlemeye çalışır. Anne, baba, dede, nine, el, ayak, ev, bahçe, ağaç, kuş; yemek, uyumak, üşümek, konuşmak, özlemek vb. derken etrafındaki her şeyin bir adının olduğunu; bu sayede bilişsel bir düzeni oturttuğunu; anlamlandırdığını ve anlaşabildiğini; diğer kodlama sistemlerinden daha sık bir şekilde dilin kullanıldığını kavramaya başlar. Örgün eğitim hayatıyla beraber başta ana dili eğitimi dersi olmak üzere diğer dersler yoluyla dildeki mevcut kavrayışı artar, (varsa) hatalar düzeltilir, sözcük ve onun temsil ettiği anlam dünyasındaki gelişiminin kendi gelişimi demek olduğunu fark etmesi sağlanır. Birey, ömrünün sonuna kadar bu gelişimini bütün alanlarda (akademik, mesleki, özel) sürdürür. Diğer bir ifadeyle “kavram öğrenimi” olarak da adlandırılabilecek bu süreç, bireye doğumundan ölümüne kadar eşlik eder. Bu eser, bireyin okul öncesi dönemden itibaren ortaokuldan mezun olana kadar kavram öğrenme serüveninde nelere dikkat edilmesi gerektiğini, ona nasıl etkili bir rehber olunabileceğini farklı disiplinler açısından ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır. Eserin; öğretmen adayları, öğretmenler, öğretim programı hazırlayıcıları, ders kitabı yazarları ve ilgili alan uzmanlarına katkı sağlaması dileğiyle…
Ekrem Ziya Duman Felsefe grubu eğitimi alanında son yıllarda yeni ve farklı bakış açıları ile yapılan çalışmalar dikkat çekmektedir. Bu tür çalışmaların eğitim öğretim ortamlarındaki uygulamaları çeşitlendirdiği ve zenginleştirdiği bilinmektedir. Aynı zamanda ilgili çalışmalar bu alanda çalışmak isteyen araştırmacılara çalışma alanı olarak yeni yollar açmaktadır. Dolayısıyla bu tür çalışmaların devamlılığının sağlanması daha da değerli hâle gelmektedir. “Felsefe Grubu Eğitimi Alanında Çalışmalar” kitabı hem bu devamlılığın sağlanmasına katkı sağlayacak hem de sonradan yapılacak çalışmalara ışık tutacak niteliktedir.
Kitapta; felsefe, sosyoloji, psikoloji ve mantık alanında çalışmalar yer almaktadır. Bu çalışmaların içerisinde WebQuest, resfebe gibi alan eğitiminde alternatif öğretim tekniği olarak kullanılabilecek örnekler yer almaktadır. Bununla birlikte kitapta ders kitaplarında yer alan değerlere dair tespitlerin ortaya konulduğu, ders kitaplarında belirli kavramların söylemleri üzerine içerik analizinin yapıldığı çalışmalara da yer verilmiştir. Türkiye'de mantık öğretimi üzerine yapılan çalışmaların analizi başlıklı çalışma ise bu konuda okuyucuya kapsamlı bir bakış açısı sunmaktadır. Eğitimde Sosyal Duygusal Gelişim: Yonca Modeli çalışması ise çocukların eğitim ortamında bütüncül olarak desteklenmesi gerektiğine yönelik bakış açısı sunmakla birlikte bu yönde yapılacak olan yeni çalışmalara temel oluşturma özelliğine sahiptir.
Aylin Arslan, Beyzanur Petek, Ekrem Ziya Duman, Özlem Küçükşabanoğlu, Beyhan Zabun Resim ve harflerin ilişkilendirilmesi ile oluşturulan resfebe oyunu; çözümleme, birleştirme, ilişkilendirme, anlamlandırma becerilerini geliştirerek farklı bakış açılarının zenginleşmesine ve esnek düşünmeye olanak sağlayan bir zekâ oyunudur.
Günümüzde hem günlük yaşamda hem de eğitim ortamlarında üst düzey düşünme becerilerinin işe koşulmasının önemi daha da artmıştır. Bu noktada resfebe oyunu, bireylerin üst düzey düşünme becerilerinin harekete geçirilmesine zemin oluşturucak özelliğe sahiptir. Resfebe oyunu ile ilgili genel kavramlardan oluşan çalışmalar oldukça fazladır. Son yıllarda eğitim ortamlarında belirli alanlarda resfebe çalışmalarının yapıldığı dikkati çekmektedir. Fakat bu kitap, felsefe grubu derslerindeki kavramların resfebe yolu ile öğretildiği ilk çalışma olma özelliği taşımaktadır. Böylece öğrenciler felsefe, sosyoloji, psikoloji ve mantık dersleri içerisinde yer alan kavramları oynayarak ve eğlenerek öğrenme fırsatı yakalayacaklardır. Bu bakımdan kitap, ortaöğretim öğrencilerine ve ilgili dersleri anlatan öğretmenlere hitap etmektedir. Üniversitelerde felsefe grubu öğretmenliği okuyan ve formasyon dersleri alan öğrenciler ile felsefe grubu derslerinin içeriklerindeki kavramları merak edip öğrenmek isteyen kişiler için de kitabın yararlı olacağı düşünülmektedir.
Kitabın birinci bölümünde temelde resfebenin ne olduğuna, kitaptaki resfebelerin nasıl okunması gerektiğine dair açıklamalar ve örnekler verilmiştir. Kitabın diğer bölümlerinde ortaöğretim felsefe, sosyoloji, psikoloji ve mantık derslerinin ünitelerindeki kavramlar için resfebe örnekleri yer almaktadır. Bu bölümlerde resfebelerdeki kavramların bulunmasının ardından boşluk doldurma ve eşleştirme sorularının tamamlanması beklenmektedir.
İlgi gösterenin bol olması dileğiyle...
Muhammet Sait Duran Felsefe, insanın anlam arayışının en mühim mecralarından birisidir. Bu nedenle felsefenin kökeni sorusu öncelikle insanın anlam arayışının kaynağının incelenmesini gerektirir. İnsanı, kendisi ve evren hakkında düşünmeye iten nedir? Bu soru bizi çok tanıdık bir duyguya götürür: Hayret…
Felsefe, medeniyet sürecinin bir parçasıdır ve bu nedenle ortaya çıkışı belirli yaşam koşullarına bağlıdır. Felsefe, nasıl bir sosyokültürel atmosferde ve hangi koşullarda ortaya çıkmıştır? Bu soru çerçevesinde felsefenin kültürel ve tarihî bağlama oturtulması gerekir.
Bununla beraber insani bir faaliyet olarak felsefe ne tarihte kalmış ne de salt dış etmenlerle izah edilebilecek bir olgudur. Felsefe, anlamaya çalışan bilincin eylemiyle var olur. Peki, felsefe yapma eyleminin ardında yatan saik nedir? İşte felsefenin özgünlüğü, bu sorunun cevabında yatar.
Bu eser, felsefenin kökeni meselesini çok boyutlu bir şekilde ele alarak felsefenin insan ve toplum hayatı için ne ifade ettiğinin ve sunduğu imkânların anlaşılmasına; sınırlarının ve diğer düşünce gelenekleri karşısındaki konumunun doğru şekilde belirlenmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Adem İşcan Küreselleşen dünyada bütün milletler kendi dillerini yayma veya kendilerinden olmayanı tanıma, onu öğrenme yarışına girdiler. Bu yarışta öğrenme/öğretme etkinliklerini çeşitlendirebilen ve teknolojinin nimetlerini olumlu olarak kullanabilenler bir adım öne geçmektedir. Bu yarış içerisinde Türkiye son çeyrek asırda önemli bir oyuncu hâline geldi. Türkçenin yabancılara öğretimi, yurt içinde hem de yurt dışında yaygınlaştı. Aynı zamanda alanda yapılan yayınlarda da benzer biçimde bir artış söz konusudur.
İşitsel ve görsel araçların yabancı dil öğretiminde etkin olarak kullanıldığı ve dil öğrenicilerine bütün temel dil becerilerinin geliştirilmesinde son derece faydalı olduğu bilinen bir gerçektir. Bu işitsel ve görsel araçların içinde filmler, dil öğretiminde kullanılan yardımcı araçların başında gelmektedir. Bu araçlar, öğrencilerin temel dil becerilerini geliştirmenin yanında Türkçenin kültürünü ve söz varlığını gösteren, öğreten bir yapıya sahiptir. Elinizdeki bu çalışma, konuyla ilgili hazırlanmış ilk kitap olma özelliğini taşıdığından elbette pek çok kusura sahiptir. Ancak konuya ilişkin kuramsal bilgileri, derslerde kullanılabilecek Türk filmlerini ve Türkçe öğretimi derslerinde filmlerle birlikte kullanabilecek etkinlikler içerdiği için yabancılara Türkçe öğreten öğretmenlerin ve Türkçeyi yabancı bir dil olarak öğrenenlerin öğretme/öğrenme süreçlerini kolaylaştıracaktır. Alanda çalışan ve Türkçeyi yabancı bir dil olarak öğrenen bireylerin fikirleri ise bu çalışmanın geliştirilmesine önemli katkı sağlayacaktır.
H. Pelin KARASU, Ümit GİRGİN, Yıldız UZUNER Okuma, yazar ve okuyucu arasındaki amaçlı ve dikkatli bir etkileşimi gerektiren aktif bir süreçtir. Bu nedenle öğrencilerin okuma becerilerini değerlendirmeye yönelik yapılan girişimlerin sadece bilgi toplamak değil, süreci incelemek amacına da hizmet etmesi gerekmektedir. Öğrencinin sözcük tanıma ve okuduğunu anlama düzeyi ile kullandığı stratejilere ilişkin bilgiye ulaşılmasına olanak sağlayan Formel Olmayan Okuma Envanteri, okumayı değerlendirmede birebir gözlem yapılabilmesine, yanıtların incelenmesine ve verilerin doğal ortamında toplanabilmesine hizmet eder. Öğrencilerin bağlam içindeki sözcükleri tanırken kullandıkları stratejileri, okuduğunu anlatma, sorulara cevap verme ve boşluk doldurma yoluyla kullandıkları anlama stratejilerini ve bu stratejilerin birbiriyle ilişkisini değerlendirmek, öğretimi destekleyecek etkinliklerin belirlenmesine, uygulamada öğretilecek ve pekiştirilecek stratejilere karar verilmesine olanak sağlamaktadır.
Aliye Uslu Üstten Bu kitap, gençlerin gelişim özellikleri ile gençlik edebiyatı kavramını bir arada değerlendiren ve bu alandaki boşluğu doldurma amacı taşıyan bir çalışmadır. Aynı zamanda, uzun yıllar çocuk ve yetişkin edebiyatı arasında kalan gençlik edebiyatının varlığına dikkat çekilmesi ve bu alanın geliştirilmesi yolunda bir kaynak niteliği taşımaktadır.

Bu çalışma ile gençlerin bilişsel, sosyal ve psikolojik gelişimlerinin; duygu, düşünce ve hayallerinin gençlik edebiyatı eserlerinin özelliklerini belirlemedeki etkisi bilimsel gelişmeler ışığında ortaya konulmuştur.
Ahsen Yüksek, Atilla Karataş, Hasan Özdemir, Hülya Caner, Hüseyin Turoğlu, Nurten Günal, T. Ahmet Ertek, Zahide Acar Deniz Coğrafya kavramının genel çerçevesi içerisinde bir “ortam” tanımı yapmak gerekirse canlı ve cansız varlıkların bir arada bulunduğu, birbirleriyle enerji ve madde alışverişi şeklinde iletişim hâlinde olduğu ortamlar ve bu ortamların yeryüzü üzerindeki dağılışı akla gelmelidir.
İnsan - ortam ya da insan – çevre etkileşiminde temel çıkış noktasının ne olması gerektiği konusu bugün bile bir tartışma konusudur. Çünkü insanoğlu, günümüzde etkisi giderek artan bir şekilde bulunduğu ortamın fiziki özelliklerini kendi çıkarları doğrultusunda değiştirebilmektedir. Yerleşim alanlarının açılması için gerektiğinde tepeler, akarsu vadileri yok edilebilmekte ya da doğal yüzey örtüsü kaldırılarak (ormanların kesilmesi, barajlar yapılarak büyük su kütlelerinin oluşturulması gibi) yeryüzü – atmosfer arasındaki enerji alışverişini, dolayısıyla lokal iklimleri değiştirilmektedirler.
İnsan her ne kadar lokal alanlarda yüzeyi değiştirerek bazı çevresel değişimlere neden olsa da yine de yerleşmenin ve insan faaliyetlerinin sınırını belirleyen unsurlar fiziki coğrafya unsurlarıdır. Okyanus ve denizler gibi büyük su kütleleri, dağların belli bir seviyeden sonraki üst kesimleri (coğrafi enleme bağlı olarak değişebilmektedir), çöl alanları temel sınırlayıcı faktörler olmakla birlikte akarsu ve deniz kenarları ile verimli ovaların bulunduğu alanlar genel çekim merkezleri olmuştur.
Coğrafya bu kavramlar üzerinden kendi ekollerini geliştirmiştir. 1850'li yıllarda ortaya çıkan akımda yer alan coğrafyacılar, insan faaliyetlerini fiziki coğrafya unsurlarının etkilediği, başka bir ifade ile insanı fiziki çevrenin ya da ortamın şekillendirdiği yorumuna dayalı olarak “çevreci determinizm”i geliştirmişlerdir. Buna karşılık daha sonraki yıllarda ise ortamın insana sunduğu imkânların nasıl kullanılacağını yine insanların belirleyebileceğinin savunulduğu “possibilizm” yorumu geliştirilmiştir.
Bu kitapta bu tartışmaların temelinde olan ortam, mekân ya da yeryüzü diye tanımladığımız ve dünyamızı oluşturan tüm temel bileşenlerin, dağların, ovaların, platoların, okyanuslar ve denizlerin ve kuşkusuz atmosferin genel yapısı ve özellikleri ile onların birbirleriyle olan etkileşimleri ele alınmış, açık ve anlaşılır bir dille yazılmıştır.
Rüştü Ilgar Bu kitapta ülkemiz ve dünya genelindeki benzer eserlerde kullanılan ana temalara sadık kalınmıştır. Eser hazırlanırken çok sayıda ülkede işlenen benzer içerikli Genel Fiziki Coğrafya derslerine uyum gözetilmiştir. Çünkü ECTS Label ve ders içeriklerine bağlı denklik için, Ects kapsamınca 8 bölümden oluşan ve 16 haftaya yayılabilecek en fazla 60 krediden 2 veya 3 kredilik bir derse uyarlanmıştır. Bu eser bir ders kitabı, aynı zamanda başvuru kitabı veya tercih edilmiş bir Genel Fiziki Coğrafya veya Yer Bilimleri kitabına yardımcı kitap olarak hazırlanmıştır. Verilerin güncel olmasına özen gösterilmiştir. Genel Fiziki Coğrafya ve Yer Bilimleri temalı bu eser başta Coğrafya olmak üzere Sosyal Bilgiler, Fen Bilgisi, Biyoloji, Jeoloji, Sınıf Öğretmenliği bölümlerine ders kitabı olarak katkı sunması, ayrıca doçentlik, kamu personeli vb. sınavlara hazırlanma sürecine de bir destek niteliğinde olması hedeflenmiştir. Eserde anlaşılması güç karmaşık konular sadeleştirilmeye çalışılmış gereksiz verbalizmden kaçınılmıştır. Konu bütünlüğüne sadık kalınıp daha kolay bilgiye erişileceği düşüncesiyle, renkli baskı ve çift sütün şeklinde sayfa tasarımına gidilmiştir.
Şuana kadar yayınlanmış çok sayıdaki Fiziki Coğrafyaya ait eseler incelenmeye alınmış “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu” ile ilgili uluslararası mevzuat kapsamında "Kullanım Koşulları" dahilinde uygulamalara ve içeriklere, bilgilere, telif haklarına tabi çalışmalara, maddi ve fikri mülkiyet haklarına saygılı olacak biçimde alıntı yapılarak bu eser neşredilmiştir.

Akif Akkuş Genel Fiziki Coğrafya isimli bu kitap, Üniversitelerimizin Coğrafya Bölümlerine, Sosyal Bilgiler ve Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dallarına devam etmekte olan öğrencilerin istifade edeceği kaynak ve yardımcı ders kitabı olarak hazırlanmıştır.
Coğrafyanın en temel konuları olan Fiziki Coğrafya, detaya kaçılmadan ele alınmış ve kolay kavramaya yönelik olarak takdim edilmiştir.
Ali Ekber Gülersoy, Atilla Karataş, Hilmi Demirkaya, Mehmet Akif Ceylan, Mustafa Girgin, Mustafa Sağdıç, Selahi Coşkun, Süleyman Elmacı Genel Fiziki Coğrafya, üniversitelerin sosyal bilgiler, coğrafya ve sınıf öğretmenliği programları ile coğrafya bölümü öğrencilerine yönelik bir ders kitabı olarak hazırlanmıştır. Kitabın kapsamı Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen Genel Fiziki Coğrafya dersinin müfredat programına uygun şekilde düzenlenmiştir. Ayrıca kitap içeriğinin belirlenmesinde coğrafyanın kendine özgü bilim sistematiği de dikkate alınmıştır. Tüm bilimlerin sentezi ve anası olarak nitelenen coğrafya bilimi, fiziki ve beşeri coğrafya olmak üzere iki ana bilim dalından oluşmaktadır. Dolayısıyla bu kitap, coğrafyanın doğrudan mekân (yeryüzü) ile ilgili temel konularını kapsamakta, yaşadığımız dünyanın doğal yapısını ve etkileşimlerini daha yakından tanımamıza katkı sağlamaktadır.
Kitap, sekiz bölüme ve çok sayıda alt başlığa ayrılmıştır. Birinci bölümde coğrafyanın tanımı, konusu, gelişimi ve bilim kimliği kazanma süreçleri; ikinci bölümde Evren, Güneş Sistemi ve Dünya; üçüncü bölümde yeryüzünün şekillenmesi, bu süreçte etkili olan faktörler ve başlıca topografyalar; dördüncü bölümde iklim bilimi, Dünya atmosferi ve iklim sistemi konuları üzerinde durulmuştur. Beşinci bölümde sular coğrafyası, yeraltı ve yerüstü sularının dağılışı, özellikleri ve etkileri; altıncı bölümde toprağın oluşumu, çeşitleri, dağılışı ve toprak sorunları; yedinci bölümde bitkilerin sınıflandırılması yetişme ortamlarının şartları ve yeryüzünde dağılışları ele alınmıştır. Sekizinci ve son bölümde ise harita bilgisinin çeşitli konularına oldukça ayrıntılı düzeyde; haritalar, grafikler, diyagramlar ve coğrafi bilgi sistemleri bağlamında temas edilmiştir.
Kitapta işlenen konular sade ve anlaşılır bir dille anlatılmıştır. Konuların daha iyi anlaşılması bakımından okuma parçası, not, uyarı vb.nin yanı sıra çok sayıda şekil, harita, fotoğraf, grafik, tablo gibi görsel malzemenin verilmesine de gayret edilmiştir.
Frederick K. Lutgens, Edward J. Tarbuck Evren'in başlangıcından günümüze dek geçen zaman dilimi içinde Dünya'mızın geçirmiş olduğu tüm aşamaları, Dünya sistem ve alt sistemlerinin fiziksel ve kimyasal özelliklerini açıklayan Genel Jeoloji Temel Kavramlar kitabı, jeoloji, jeofizik ve maden gibi yerbilimlerinin farklı disiplinlerinin yanı sıra malzeme, inşaat ve çevre gibi bilim dalları için de temel kaynak niteliğindedir. Jeoloji bir doğa bilimi olarak matematik, fizik, kimya ve biyolojinin etkileşiminden doğmuştur. Yer’in bileşimini, yapısını, topolojisini, gelişme süreçlerini ve tarihçesini inceleyen jeologlar, bu temel bilimlerin ilke ve kanunlarını kullanıyorlar. Yerküremiz, aralarında sürekli etkileşim ve iletişim olan jeosfer, hidrosfer, atmosfer ve biyosfer alt sistemlerin bütününden oluşur. Dünya’mızda meydana gelen iç ve dış olaylar bu alt sistemlerin etkileşimi ve sürekli bir döngünün sonucunda meydana gelirler. Sıklıkla çevre ve yaşamsal sorunlara neden olan sel, çığ, deprem, heyelan, volkanik patlamalar gibi olağan doğa olayları okuyucunun konuyu kavraması için görsel ve kolay anlaşılır şekil ve fotoğraflarla ve çok yalın bir dille anlatılıyor.
Bu kitap, Yerküre’yi jeolojinin temel kavramlarına odaklanarak inceliyor ve jeolojinin alt disiplinlerinin ana konularını ilgi çekici örneklerle açıklıyor. Ayrıca, Yeryüzü’nü şekillendiren iç ve dış süreçleri sistem kavramı içinde alarak birçok alt sistemin birbiriyle nasıl bir etkileşim içinde olduğunu gösteriyor. Geçmişte mitlere, dogmalara dayanan jeolojinin günümüzde kinematik bir teori olan Levha Tektoniği'ne uzanan gelişimi sonucunda, sismik ve yanardağ etkinlikleri, dağ oluşum süreçlerinin nedenleri ve Yeryüzü’nde dağılımlarının nasıl açıklandığı jeoloji haritaları, blok diyagramlar ve şekiller ile gösteriliyor. Bu eser, doğayı seven ve yerküremizdeki doğal olayları kavramak ve anlamak isteyenlere eşsiz bir kaynak oluşturacaktır.
Bilim adamlarının bitmek tükenmek bilmeyen çabaları sonucunda sahip olduğumuz mavi gezegeni şekillendiren süreçlerin nasıl ortaya konulduğu kitabın tümünde bir bütün olarak ele alınıyor. Kitap, Yerküre’nin tüm alt sistemlerini, olayların gelişim ve çevresel etkilerini güncel şekil ve fotoğraflarla tamamlayan özgün ve bilimsel nitelikte hazırlanmıştır. Yerbilimleri ile uğraşan, araştıran ve ilgi duyan geniş bir okuyucu kitlesi için eşsiz bir kaynak kitap olarak bu eserin önemli bir eksikliği gidereceği kuşkusuzdur. İçinde yaşadığımız mavi gezegenimizi daha iyi anlamak, korumak ve onunla birlikte uyum içinde yaşamayı öğrenmek için bu temel başvuru kitabı, ilgilenenlerin yararlanmasına sunuluyor.
Nihat Yazılıtaş Bilinen en eski gezgin Yunanlı tarihçi, coğrafyacı ve filozof olan Strabon (MÖ 64-MS 24)'dur. Strabon'dan sonra günümüze kadar çok sayıda gezgin dünyayı dolaşmış ve gezip gördükleri yerleri seyahatnamelerinde anlatmışlardır. Bu eserlerinde, gittikleri yerlerin coğrafyasından, orada yaşayan insanların hayat tarzlarından, kültürlerinden, medeni durumlarından, inançlarından, mimari yapılardan, ticari hayattan, oralarda anlatılan olağanüstü olaylardan, hikâyelerden, efsanelerden ve daha birçok şeyden bahsetmişlerdir. Bu bağlamda seyahatnameler, tarihi açıdan özellikle de kültür tarihi açısından son derece önemli kaynaklardır.
Her gezgin, seyahatine, içinde yetiştiği kültür çevresinin ona yüklediği kendi inançları ve kabulleri ile yola çıkar. Gördüklerini de buna göre değerlendirir. Bundan dolayı bu çalışmada seyahatnameler belirlenirken farklı kültür ve inanç çevrelerine mensup seyyahları seçilmeye gayret edilmiştir. Böylece, Irak'tan Sünni Müslüman İbn Fazlan (IX. yy.), İran'dan Şiî Müslüman Nâsır-ı Husrev (XI. yy.), İspanya'dan Yahudi Benjamin ve Alman Yahudisi Petachia (XII. yy.), yine İspanya'dan Sünni Müslüman el-Gırnâtî (XII. yy.), İtalya'dan Hristiyan Marco Polo (XIII. yy.), Fransa'dan Hristiyan misyoner Wilhelm Von Rubruk (XIII. yy.), Fas'tan Sünni Müslüman İbn Battûta (XIV. yy.) ve son olarak da Almanya'dan Hristiyan Johannes Schiltberger (XIV-XV. yy.) bu çalışmaya dâhil edilmiştir. Böylece kendi zamanlarında Ortaçağların bilinen üç kıtasını gezen ve farklı inanç ve kültür çevrelerinden gelen bu gezginlerin gözünden, bu coğrafyalarda yaşanan, kimileri gerçek ama çoğunluğu gerçek olamayacak kadar olağanüstü olan fantastik hikâyeleri bir araya getirerek okuyucuya sunduk. Okuyucular bu fantastik hikâyeleri okumaya başladıklarında günümüzde popülerliği artmış olan fantastik hikâyelerin, romanların, dizilerin ve filmlerin konularıyla bu fantastik hikâyeler arasındaki benzerlikleri, yani bu modern çalışmalara Ortaçağ anlatılarının nasıl kaynak etmiş olduğunu da göreceklerdir.
Ayşe Eda Gündoğdu, Burak Tüfekçioğlu, Cansu Aksu Raffard, Duygu Ak Başoğul, Emine Akyüz, Emrah Boylu, Ezgi İnal, Feyza Altınkamış, Furkan Şahin, Gözde Demirel, Gürkan Moralı, Latif İltar, Mehmet Emre Çelik, Önder Çangal, Perihan Gülce Özkaya, Umut Başar Son yıllarda bölgesel buhranlar sebebiyle baş gösteren geniş çaplı göç hareketinden pek çok ülke gibi Türkiye de etkilenmiştir. Dahası Türkiye takip ettiği insani politikanın bir sonucu olarak en çok göçmen kabul eden ülkelerden biri olmuştur. Akabinde, genelde göçmen kitlenin Türk toplumuyla uyumu, özelde ise okul çağındaki göçmen çocuklarının eğitime devam etmesi Türkiye'nin önemli gündem maddelerinden birini teşkil etmiştir. Bu doğrultuda gerek kamu kurumları gerekse de muhtelif sivil toplum kuruluşları tarafından pek çok proje geçtiğimiz birkaç yılda hayata geçirilmiştir.
Eskiden beri göçmen kabul eden ülkelerin tecrübelerine ve Türkiye'de hayata geçirilen projelerden elde edilen dönütlere bakıldığında toplumsal uyumda dil öğrenmenin anahtar rolde olduğu görülmektedir. Bu sebeple bu kitap, göçmenlere Türkçe öğretiminde teorik ve pratik açıdan bilgi birikimine sahip araştırmacılar tarafından Türkiye'nin uyum politikalarına ve hâlihazırda Türkiye'de yürütülen göçmenlere dil öğretimi projelerine akademik zemin teşkil etmesi amacıyla kaleme alınmıştır. Birbiriyle uyum arz eden bölüm başlıklarının yer aldığı kitabın ayrıca göçmenlere Türkçe öğreten öğretmenlere, öğrencilere ve bu alanda bilimsel çalışmalar yürütenlere katkı sağlaması beklenmektedir.
Ömer Faruk Tavşanlı, Abdullah Kaldırım Keşke ben yazmayı öğrenirken öğretmenlerimin de böyle materyalleri olsaydı. Ortaokula başlayana kadar güçlü bir yazar değildim. Akranlarıma ve bana nasıl yazılacağını öğreten bir tarih öğretmenim vardı. Yaklaşımı, bu kitapta uygulanan yaklaşımla neredeyse aynıydı. Belki de bu o kadar da sürpriz değildir çünkü ne zaman ve nerede olursa olsun iyi bir öğretim iyi bir öğretimdir! ve bu iyi öğretim bizi dönüştürme gücüne sahiptir.
Prof. Dr. Steve Graham

Öğrencilerin yazma becerisini geliştirmek neredeyse tüm eğitim sistemleri için her dönem hayati görülmüş ve öğrencilerin daha iyi yazılar yazması amacıyla geçmişten günümüze ciddi çalışmalar yürütülmüştür. Çünkü öğrenciler, yazma aracılığıyla hayatının pek çok alanını ilgilendiren eylemler gerçekleştirirler. Bu eylemler temel olarak her birey için oldukça önemli olan; günlük aktivitelerini sürdürme, akademik olarak başarılı bir öğrencilik geçirme, iş ve sosyal hayatta kendini daha iyi ifade etme olarak sıralanabilir. Bu sebeple hem ulusal hem de uluslararası çabalar, öğrencilerin okullarda daha iyi yazma eğitimi alma sürecini öncelemektedir. Eğitim politikalarını belirleyenler, vatandaşlarının entelektüel bilgi kapasitelerini ve yaşam becerilerini artırmayı ve bu nedenle onlara 21. yüzyıl becerilerini kazanmaları için rehberlik etmeyi amaçlar. Yazma becerisi de 21. yüzyıl becerileri içerisinde yer almakta ve öğrencilere hayatın her alanında gerekli olduğu, yaşam kalitesini ve akademik/iş yaşantısını etkilediği için gerekli görülmektedir. Bununla birlikte yazmanın öğrenciler için zor bir alan olduğu ve öğrencilerin nitelikli yazılar yazarken zorlandığı da bilinmektedir. Bu noktada bazı öğretim araçlarının, öğrencilerin yazma becerilerinin gelişime katkı sağladığı unutulmamalıdır. Bu araçlardan bir tanesi de grafik örgütleyicilerdir.
Grafik örgütleyiciler öğrencilerin birden fazla becerisinin gelişmesi ve herhangi bir alana yönelik yapacakları görevleri daha kolay bir şekilde yapmalarına yardımcı olması amacıyla tasarlanmıştır. Bu araçlar, kullanılacak ya da hazırlanacak olan veriyi; tanımlama, sınıflama, planlama ya da organize etme amacıyla oluşturulmuş araçlardır. Grafik örgütleyiciler, öğrencilere kavramlar arası ilişkileri görme, bilgileri düzenleme, organize etme, sınıflandırma ve görseller aracılığı ile kaydetme imkânı sunmaktadır. Yapılacak tüm bu çalışmalar, bilgilerin daha düzenli, karmaşadan ve anlaşılmayı engelleyecek etkenlerden uzak ve açık bir şekilde ortaya konmasını sağlar. Bu durum, şüphesiz öğrencinin öğrenmesini kolaylaştıran önemli bir etkendir. Yapılan araştırmalar, grafik örgütleyicilerin öğrencilerin yazme becerilerini ciddi düzeyde geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Unutulmamalıdır ki nitelikli eğitim her çocuğun en temel hakkıdır. Bu kitapta da öğrencilerin daha nitelikli yazılar yazması için tüm dünyada etkililiği kabul edilmiş olan grafik örgütleyicileri referans alınmıştır. Elinizdeki bu kitabın öğrencilerin daha iyi yazma eğitimi almaları için bir rehber kaynak işlevi göreceği düşünülmektedir.
Kemalettin Deniz, İsmail Yavuz Öztürk Sevgili Öğrenciler,
Alışveriş merkezi, kantin, hastane, havalimanı, okul veya park gibi kamusal alanlara gidiyor ve aynı zamanda buralardan ürünler satın alıyorsunuz. Karşınızda sizi yönlendiren, bilgilendiren veya size talimat veren görsel mesajlar var:
•Acil çıkış sağ taraftadır.
•Ambalajı uygun çöp kutusuna atınız.
•Dikkat, düşme tehlikesi!
•Sigara içmeyiniz.
•Tuvaletler alt kattadır.
Bu mesajları ileten görsellere “grafik simge” denir. Grafik simgelere anlam vermekte zorluk çektiğiniz zamanlar olabiliyor. Bunun nedeni, onlarla ilk defa karşılaşmanız, okuma yazma bilmiyor olmanız veya bazen onlara eşlik eden herhangi bir yazının olmaması.
Sözlük, grafik simgelerin size iletmek istediği mesajı doğru ve kolayca anlayabilmeniz için hazırlandı.
Millî Eğitim Bakanlığının 2018’den beri öğrencilerin görsel okuma becerilerini de ölçtüğü yeni sınav sistemi göz önüne alınarak hazırlanan bu eserin, geleceğin etkili iletişim kurabilen bireylerine yani sizlere yararlı olmasını diliyoruz.
Abide Doğan, Ahmet Bican Ercilasun, Bilge Ercilasun, Cemal Kurnaz, Dursun Yıldırım, Emine yılmaz, Fatma S. Kutlar Oğuz, Filiz Kılıç, Gonca Gökalp Alpaslan, Hüseyin Doğramacıoğlu, Mete Taşlıova, Nesrin Bayraktar Erten, Nesrin Karaca, Osman Horata, Özge Öztekin, Şükrü Haluk Akalın, Ufuk Tavkul, Binnur Erdağı Doğuer, Hiclal Demir, İsa Sarı, Sema Aslan Demir, Serdar Odacı, Aslı Aytaç, Ayşe Duvarcı, Bayram Yıldız, Caner Solak, Dursun Şahin, Duygu Özge Gürkan, Elif Ayan Nizam, Fazile Eren Kaya, Genç Osman Geçer, Gülşah Gaye Fidan, Hulusi Eren, Koray Üstün, Melike Üzüm, Munise Koç, Nurtaç Ergün Atbaşı, Özlem Bay Gülveren, Sibel Bulut, Tuba Onat Çakıroğlu, Zeki Gürel, Aydan Ener Su, Ayşegül Celepoğlu, Erdal Baran, Gökçe Ulus, Gülnaz Çetinkaya Hafize Şahin, Hasan Güzel, Işıl Aydın Özkan, Kağan Gariper, Meltem Can, Necmiye Özbek Arslan Prof. Dr. Şükrü Elçin tarafından kurulduğu 1969'dan günümüze dek lisans ve lisansüstü düzeyde yetiştirdiği öğrencilerle yurt içi ve yurt dışındaki Türkoloji çalışmalarına öncülük eden kurumlardan Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün 50. yılına armağan olarak hazırlanan bu kitapta, lisans ya da lisansüstü düzeyde Hacettepe'de eğitim görmüş; Türk Dili, Eski Türk Edebiyatı, Türk Halk Edebiyatı ve Yeni Türk Edebiyatı bilim dallarında uzman elli iki kademisyenin alanı ile ilgili yazıları yer almaktadır.
Hacettepe Türkoloji, 50. Yıl Armağanı; Hacettepe çatısı altında Türk dili, edebiyatı ve kültürü üzerine sürdürülen çalışmaların yaslandığı güçlü akademik mirası görünür kılmakla birlikte var olan birikimin sonraki kuşaklara aktarımı noktasında da bir köprü niteliğindedir.
Mustafa Durmuş Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Öğrenci Sempozyumu, dil öğretimi, dil bilimleri, edebiyat ve kültür çalışmaları gibi birçok bilim dalından beslenerek Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi (YDT) alanına bilimsel katkı sağlamayı misyon edinen Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Doktora Programının bir etkinliği olarak gerçekleştirilmektedir. YDT doktora programının öğretim üyeleri ve öğrencileri tarafından düzenlenen sempozyuma çeşitli üniversitelerden öğretim üyeleri, bu alanda çalışmalar yapan doktora öğrencileri ve ilgili programların mezunları destek ve katılımlar sağlamaktadır. Bu sempozyum, lisansüstü eğitim öğretim faaliyetlerinin ürünleri olan nitelikli bilimsel araştırmaların paylaşılmasının yanı sıra yeni çalışmaların ve projelerin planlanması ve yürütülmesine de öncülük edecek bir öğrenci sempozyumu geleneği oluşturmak hedefiyle alanda ilk olma özelliğini taşımaktadır.
Birincisi 2019 yılında düzenlenen ve her yıl daha fazla bilim insanını ve araştırmacıyı bir araya getirmeyi hedefleyen Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Öğrenci Sempozyumu’nun ikincisi, geleneği sürdürmek adına pandemi koşullarının gerektirdiği üzere 12 Aralık 2020 tarihinde çevrim içi olarak gerçekleştirilmiştir. Başarıyla gerçekleştirilen iki sempozyumun ardından, önümüzdeki yıl da katılımcıların desteği ve katkılarıyla 3. YDT Öğrenci Sempozyumu’nda bir araya gelmeyi diliyoruz.
Anna Golynskaia, Caner Kerimoğlu, Cansu AKSU Raffard, Dzenita Acun, Fatma Bölükbaş KAYA, Hatice Dilek Çağ, Kadir Coşkun, Mehmet Er, Tuba Demirel, Ziyoda Khalmatova
Abdullah Akat, Abonoz Küçük, Ahmet Keskin, Berna Ayaz, Hamiyet Özen, Mehmet Aça, Mehmet Ali Yolcu, Mehmet Çeribaş, Mustafa Aça, Mustafa Dinç, Ülkü Kara Temelleri Batı Avrupa’da atılan halk bilimi, 20. yüzyılın başlarından itibaren Batı Asya’ya, Akdeniz havzasına ve Kuzey Amerika’ya doğru yayılma eğilimi göstermiştir. Anadolu merkezli Türk halk bilimi araştırmalarının başlangıcı da bu döneme tarihlenmektedir. Türkçü aydınların öncü çalışmaları ile bilimsel bir formasyona kavuşma yolunda ilerleyen Türk halk bilimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür politikaları bağlamında hızlı bir gelişme göstermiştir. Halk bilimi araştırmalarının kurumsal çerçevede yürütülmeye başlanması, bu yeni bilgi kolunun akademimizde temsil edilmesi sonucunu beraberinde getirmiştir. 1960’lı yıllara uzanan bu sürecin ilerlemesinde ve halk biliminin kültür bilimleri içindeki öneminin anlaşılmasında pek çok bilim insanının unutulmaz hizmetleri olmuştur.
Halk biliminin; akademilerin “Türk Dili ve Edebiyatı” bölümlerinde lisans ve lisansüstü düzeyde bir anabilim dalı hâline gelmesine ek olarak bütünüyle halk bilimi alanında uzmanlar yetiştirmeyi amaçlayan “Halk Bilimi” bölümlerinin açılmasıyla öğretim materyallerine duyulan ihtiyaç her geçen gün daha da artmıştır. Farklı bakış açılarının ve yenilikçi görüşlerin ortaya konulduğu kaynaklara duyulan ihtiyaç çeşitli çalışmalarla karşılanmaya çalışılmıştır. Halk Bilimi El Kitabı, bu çalışmalara bir yenisini eklemek amacıyla hazırlanmıştır. Akademimizin Türk Dili ve Edebiyatı, Halk Bilimi, Antropoloji, Müzikoloji, Mimari, Sanat Tarihi, El Sanatları gibi bölümlerine lisans ve lisansüstü düzeyde kaynaklık etmeyi amaçlayan bu kitapta halk biliminin kapsamında yer alan hemen bütün konular, alanlarında uzman akademisyenler tarafından işlevsellik gözetilerek değerlendirilmiştir.
Arzu Çiftoğlu Çabuk Efsaneler; eski çağlardan beri söylenegelen olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen hayalî hikâyelerdir. Kimi efsanelere sadece yazıldıkları zamanda ve bölgede değil bazı değişikliklerle daha sonraki yüzyıllarda farklı coğrafyalarda da rastlanır. Böylece her toplumun kendince şekillendirdiği bu sözlü anlatılar üzerinden çeşitli kültürlerin izlerini sürmek mümkün olur. İlk kez on dördüncü yüzyılda, Harezm Türkçesiyle Hisâm Kâtib tarafından kaleme alınan ve sonraki yüzyıllarda yazılmış birçok varyantı bulunan Cümcüme Sultan da böyle ilgi çekici bir efsanedir. Bu hikâyede, hükümdarlığı sırasında İlyas peygambere inanmadığı için cehennemde işkence gören ancak cömert olması, fakirleri gözetmesi ve adaleti sebebiyle affedilerek Allah'ın izniyle İsa peygamber tarafından diriltilen bir sultanın başından geçenler anlatılır. Hikâye boyunca Hz. İsa ile sohbet eden kuru kafa; dünyadaki hayatına, ahiret yaşamına ve cehennem ehline dair bilgiler aktarır. Kendisine sunulan yetmiş yıllık ikinci ömür şansını, İsa peygambere inanarak ve bol bol ibadet ederek geçirir; son nefesini mümin olarak verir. Harezm Türkçesiyle yazılmış Cümcüme Sultan Hikâyesi, saha çalışmalarına sağlayacağı katkılar açısından önemli bir çalışmadır.
Eray Alaca, Tercan Yıldırım Türkiye'de 1926 yılından itibaren “toplu eğitim” anlayışının bir yansıması olarak ilkokul öğretim programlarında “Hayat Bilgisi” dersi yer almaktadır. Diğer dersler ile de ilişkili olan “Hayat Bilgisi” dersinde öğrenciler hayata hazırlanmakta teorik ve pratik bilgiler öğrenmektedir. Ders kapsamında geçmişin bilinmesi, bugünün anlaşılması ve geleceğin şekillenmesi, birey olma ve vatandaşlık bilincinin kazandırılması, vatan ve millet sevgisinin kazandırılması başta olmak üzere birçok alanda öğrencilerin hayata hazırlanması sağlanmaktadır. Bu yönü ile değerlendirildiğinde ilkokulun ilk üç yılında verilen “Hayat Bilgisi” dersinin geçirdiği aşamaların görülmesinde bu çalışma önemli yer tutmaktadır. Çalışmada Türkiye'de “Hayat Bilgisi” öğretiminde tarihsel süreç içerisinde yaşanan değişim ve dönüşüm gösterilmekle birlikte programlar arasında karşılaştırma imkânı da sunulmaktadır.
Adem BELDAĞ, Alper YONTAR. Ayşe MENTİŞ TAŞ, Elif ALADAĞ, Halil İbrahim SAĞLAM, Handan DEVECİ, Mehmet GÜLTEKİN, Şengül S. ANAGÜN, Tuba ÇENGELCİ KÖSE, Z. Nurdan BAYSAL, Zeynep KILIÇ Çocuklara iyi bir vatandaş olmak için gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve alışkanlıkları kazandırarak onu milli ahlak anlayışına uygun olarak yetiştirmeyi amaçlayan ilköğretimde, çocukları bu amaca ulaştırmada yararlanılan derslerden biri kuşkusuz Hayat Bilgisidir.
Hayat Bilgisi, toplu öğretim yaklaşımına dayalı olarak oluşturulmuş, çocuklara yaşamla ilgili temel beceri ve alışkanlıklar kazandıran, çocukların kendilerini ve çevresini tanımasına yardım eden ve çocuğun çok yönlü gelişmesini sağlayan bir yaşam dersidir. Daha yalın bir anlatımla Hayat Bilgisi dersi, çocuğun kendisine, ailesine, çevresindeki diğer insanlara, yasalara ve devlete karşı temel görev ve sorumluluklarının neler olduğunu öğreterek topluma etkili biçimde uyum sağlamasını, onların kendilerini tanımalarını ve kişisel olarak kendilerini geliştirmelerini öngörmektedir. Öte yandan Hayat Bilgisi, bir yandan mihver ders olarak diğer derslerin kendisi etrafında ve ekseninde işlenmesine katkıda bulunurken, diğer yandan Fen Bilimleri ve Sosyal Bilgiler derslerine temel oluşturmaktadır.
Hayat bilgisi dersinde öğrencinin içinde yaşadığı toplumla uyum içinde olmasını sağlayıcı bilgi, beceri ve tutumlar kazanması ve kendi kişisel niteliklerini geliştirmesi için öğretmenlerin,Hayat Bilgisi öğretimi konusunda iyi yetişmiş olmaları gerekmektedir. Bu kapsamda öğretmenlerin istekli olması, planlı çalışması, öğrenme ortamını iyi düzenlemesi ve öğrenilenleri uygun yöntem ve tekniklerle değerlendirmesi gerekmektedir. Ayrıca, öğretmenin öğrenci özelliklerini iyi tanıması, çevre koşullarını ve okulun eğitsel olanaklarını iyi bilmesi beklenmektedir.
Hayat Bilgisi Öğretimi adını verdiğimiz kitabımızda, hayat bilgisi öğretimiyle ilgili temel bilgi ve becerilere yer verilmiştir. Kitapta sözü edilen konular kapsamlı bir biçimde ele alınmış; kuramsal bilgilerin uygulamaya dönüştürülebilmesi için konular olabildiğince örneklendirilerek verilmiştir. Amacımız hayat bilgisi öğretimini tüm boyutları ile sizlere tanıtmak ve edinilen bilgileri uygulamaya dönüştürmenize katkı sağlamaktadır.
Kitabın, öğretmenlere,öğretmen adaylarına ve alanda akademik çalışma yapanlara katkıda bulunacağını ümit ediyoruz.
Cavit Binbaşıoğlu Hayat bilgisi dersi, toplu öğretim adı verilen bir öğretim sisteminin temelinde / merkezinde yer alır. Bu dersin amacı öğrencinin çevresine etkin ve başarılı uyumunu sağlamak, öğrenciye bilgiden çok, eğitimsel davranışlar kazandırmaktır. Hayat Bilgisi Öğretimi, hayat bilgisi dersinin bu amaca ulaşması için eğitimcilere yol gösteriyor. İlköğretimde hayat bilgisi dersinin klasik uygulamalarına alternatif proje planları örnekleyen kitap aktif öğrenmenin çocuk düşüncesine uygunluğunu kanıtlayan bilimsel deliller de sunuyor. Ders için önerdiği öğretim yöntemleriyle aktif öğrenmeye imkân tanıyan sınıf ortamları oluşturmayı kolaylaştırıyor. Hayat bilgisi dersi öğrencilerine bir misyon sunan kitap hayat bilgisi dersinin öğretimi için öğrenci, okul, çevre üçgeninde tüm unsurların kullanımı kolaylaştıracak ilkeler ışığında on bölümde incelenmiştir. Hayat Bilgisi’nin içerikleri, öğretim ilkeleri, öğretim yöntemleri, proje ve planlar gibi öğreticinin her yönden faydalanabileceği bir kaynaktır.
Keith D. Dickson O en muhteşem nesle şekil vermiş savaşı keşfedin! II. Dünya Savaşı yirminci yüzyıldaki anlaşmazlıkların en yıkıcısıydı. Peki, bu savaş nasıl ve neden oldu? Büyüleyici anekdotlar, ilginç ek bilgi kutuları ve Efsane 10'lar listeleri ile dolu olan bu kaynak, savaşa neden olan meseleler hakkında sizi bilgilendirirken Pearl Harbor'dan Yahudi Soykırımı'na, D-Günü'nden Hiroşima'ya kadar her şey ve daha fazlası hakkında işin aslını anlatıyor.
• Bir liderin fikirlerinin bir ülkenin kaderini nasıl çizdiğini öğrenin! Hitler'in komutanları ile ilişkisi ve yanlışa sürüklenişi hakkında bilgi sahibi olun.
• Bir buluşun insanlık tarihine nasıl kara bir leke çaldığını görün! Atom bombasının keşfini ve bunun insanlık tarihi için nasıl kötüye kullanıldığını okuyun.
• Bir kıtanın sınırlarını yeniden çizin! Savaş süreci ve sonrasında Avrupa'da el değiştiren şehir ve bölgelerde gezinin.
• Toplumların savaş karşısındaki mücadelesini izleyin! Doğrudan savaşın içinde olmayan insanların savaştan nasıl etkilenip nereden nereye sürüklendiğini görün ve bunun günümüz toplumlarına yansımalarını takip edin.
• Üç kıtanın bir savaşın çevresinde bir araya gelmesine şahitlik edin! Savaşın büyük resmine bakarak sadece karada değil, denizde ve havada da gerçekleşen çatışmaları gözlemleyin.
Kitabı açın ve
• Savaşın kökenini ve amaçlarını,
• Diktatörlerin yükselişini,
• Mihver ve Müttefik Devletlerin kimler olduğunu ve ittifakların kuruluşunu,
• Faşizm ve Nazizm kavramlarını,
• Normandiya Çıkarması'nın detaylarını,
• Avrupa'daki güç dengelerinin değişimini öğrenin.
Hakkı Yazıcı Türkiye’nin Coğrafi bölgelere ayrıldığı 1941 yılı’ndan günümüze, coğrafya literatüründeki ülkemiz bölgelerine ait kitap ve doküman eksikliği henüz yeterince giderilememiştir. Bu eksikliği gidermek adına ayrıntıdan kaçınılarak, en yeni bilgi ve rakamsal değerlerin kullanılmaya çalışıldığı bu eserin, önemli bir boşluğu dolduracağı kanaatindeyiz. Çalışma, eksikliği kapatması yönüyle birlikte, İç Anadolu Bölgesi ile ilgili fiziki ve beşeri özellikleri, ekonomik coğrafya özellikleriyle birleştirmekte okuyucularına kapsamlı bir bakış açısı sunmaktadır. Bununla birlikte eserde bölgenin çevre sorunlarına yer verilmiş, bunların farkında olunuşluğu artırarak giderilmesini sağlamaya yönelik olarak sorunlar sınıflandırılarak verilmiştir. Çalışma, yalnızca öğrencilere değil bölgeyi tanımak isteyen herkese faydalı olacaktır.
Ahmet Aycan, Behice Varışoğlu, Belma Haznedar, Cihat Burak Korkmaz, Esra Nur Tiryaki, Ezgi İnal, Feride Tekeli, Feyza Altınkamış, Gülan Kalı, Gülşat Bican, Hülya Sönmez, Kürşat İlgün, Latif İltar, Mehmet Celal Varışoğlu, Mehmet Emre Çelik, Mustafa Durmuş, Önder Çangal, Perihan Gülce Özkaya, Rifat Ramazan Berk, Tarık Demir, Tuba Demirkol, Umut Başar Yabancılara Türkçe öğretimi, müstakil bir akademik disiplin olarak henüz gelişim aşamasındadır. Bu sebeple öğrenme sürecinin hedef kitlelere özgü yapılandırılmasına kuramsal zemin teşkil edecek akademik bilgiyi üretme sürecindedir. Buna mukabil uygulama ve saha çalışmalarının akademik çalışmalardan hızlı ilerlediği kaydedilebilir. Örneğin göçmenlere veya dezavantajlı gruplara ikinci/yabancı dil olarak Türkçe öğretimine ilişkin akademik yayınlar olgunlaşma eşiğindeyken Türkiye'de neredeyse son on yıldır hem kamu kurumları hem de sivil toplum kuruşlarınca bu gruplara Türkçe öğretimi yapılmaktadır. Bir başka örnek ise soydaş ve akraba topluluklar için verilebilir. 1990'lı yıllardan beri gerek Türkiye'de gerekse de yurt dışında Türk dillilere Türkiye Türkçesi öğretimi, çoğunlukla yabancılara Türkçe öğretimi modeliyle gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla hedef kitlenin hazırbulunuşluk özellikleri, dil öğrenme gereksinimlerinin farklılaşması veyahut geniş bir grup olarak türdeş özellikler göstermesi, süreci daha etkili kılmak adına “kitleye göre” tasarlamayı gerekli kılmaktadır ki “İki Dillilere Türkçe Öğretimi” başlığı taşıyan bu kitap da bu düşünceden ortaya çıkmıştır.
Türkiye'nin muhtelif üniversitelerinde görev yapan ve yurt dışında çalışmalarını sürdüren yirmi bir akademisyenin ortak ürünü olan bu kitabın okuyucuya, teoriden uygulamaya iki dilliğe dair Türkçe öğretimi özelinde kaynak olması beklenmektedir. İki dillilere Türkçe öğretimi tecrübesi ve gözlemine sahip bir grup araştırmacının kaleminden çıkan bu kitabın öncelikle iki dillilere Türkçe öğretimine dair bilgi ve farkındalığını arttırmak isteyen öğrenci, öğretmen, araştırmacı ve ilgililere katkı sunması ümit edilmektedir.
Nurullah Çetin İkinci Abdülhamit Dönemi’nde başlıca 3 farklı edebiyat anlayışı vardır: 1. Servet-i Fünun akımı, 2. Mutavassitîn (Ilımlılar), 3. Divan edebiyatı anlayışını sürdürenler. Bunların içinde en önemli ve en kuvvetli olan edebiyat damarı Servet-i Fünun akımıdır. Bu eserde İkinci Abdülhamit Dönemi’nde ortaya konan Türk edebiyatı faaliyetleri bir bütünlük içinde tanıtıldı.
Mesut Hakkı Caşın Hiçbir savaş; kendisini hazırlayan tarihsel, siyasal, etnik, dinsel, ekonomik, kültürel ve ticari çıkarların oluşturduğu çok katmanlı birikimden bağımsız anlaşılamaz.
Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı isimli bu eser; İkinci Dünya Savaşı'nın görünür olanın ötesinde yer alan iç içe geçmiş karmaşık nedenlerini gün ışığına çıkarmanın peşine düşerken ekonomik ve siyasal krizlerin totaliter rejimlerin güçlenmesine etkisinin arka planını da girift nedenleriyle birlikte mercek altına almaktadır.
Ayrıca yirminci yüzyılın en kanlı çarpışması olarak İkinci Dünya Savaşı'nın sebep ve sonuçlarını seksen yıl sonra yeniden gözden geçirirken aynı zamanda seksen yıl sonraki sorunlarla karmaşık bağına da ışık tutarak günümüz dünyasındaki güç ilişkilerinin sıcak ve soğuk savaş potansiyelini anlamamızı sağlamaktadır.
Kitapta yer verilen belge niteliğindeki binlerce fotoğraf ise hem savaşa dair araç ve mühimmatı hem de savaşın dehşetini ve yıkıcılığını bir belgesel film niteliğiyle hafızalara kazıyacaktır.
Emine Balcı, Emine Kolaç, Emrah Akman, Hasan Kağan Keskin, Hümeyra Uysal, İbrahim Coşkun, Kazım Biber, Meral Gözüküçük, Muharrem Kürşad Yangil, Oğuzhan Kuru, Ömür Sadioğlu, Özge Erdoğan, Özgür Babayiğit, Pınar Bulut, Recep Çakır, Sabri Sidekli, Sema Duran Baytar, Sibel Dal, Şenay Özen Altınkaynak, Tuncay Canbulat, Yalçın Bay, Yasemin Kuşdemir İlk Okuma Yazma Öğretimi kitabı, alanında uzman olan çok değerli araştırmacı ve bilim insanlarının ortak ürünüdür. Kitabımızda, ilk okuma yazma öğretim sürecinin doğasının ve işleyişinin anlamlandırılabilmesi için bu sürecin temel bileşenleri olan; ilk okuma yazma öğretiminin amacı, önemi, kapsamı, ilkeleri ve bileşenleri; erken okuryazarlık; ilk okuma yazma öğretimini etkileyen faktörler; okuma öğretimi; yazma öğretimi; ilk okuma yazma öğretiminde kullanılan yöntem ve teknikler; ilk okuma yazma öğretiminde kullanılan araç ve gereçler; ilk okuma yazma öğretimine hazırlık ve planlama; ses esaslı ilk okuma yazma öğretimi ve aşamaları, etkinlik örnekleri; söz varlığını geliştirme yolları; ilk okuma yazma öğretiminde edebî ürünlerin kullanımı; ilk okuma yazma öğretiminde görsellerin ve oyunların kullanımı, etkinlik örnekleri; ilk okuma yazma öğretiminde çoklu ortam uygulamaları; ilk okuma yazma öğretim süreci ve aile katılımı etkinlikleri; birleştirilmiş sınıflarda ilk okuma ve yazma öğretimi; yeterli düzeyde Türkçe bilmeyen öğrencilerde ilk okuma yazma öğretimi; bireysel farklılıklar ve okuma yazma yetersizlikleri ve ilk okuma yazma öğretiminde ölçme ve değerlendirme bölümlerimiz arasında yer aldı.
Kitabı oluşturan bölümlerde temel düzeyde kuramsal bilgiler verilip her bölüm öğretmen adayları ve öğretmenlerimize ilham kaynağı olacağına inandığımız içeriğe uygun etkinlik örnekleri ile zenginleştirildi, somutlaştırıldı. Bu yönüyle bu kitabın İlk okuma ve Yazma Öğretimi dersi ile Öğretmenlik Uygulaması 1-2 derslerinin uygulamalarında öğretmen adaylarına kılavuzluk etmesi ve öğretmenler için öğretimde bir kaynak olması en büyük amacımızdır.
Bilginer Onan - Mustafa Onur Kan Yapılandırıcı yaklaşımla; bilgiye kendi başına ulaşabilen, sorgulayan, eleştiren, öğrendiği bilgileri hayatta karşılaştığı problemlerin çözümünde kullanabilen, bilim ve teknolojideki gelişmelere ayak uydurabilen, sosyal ilişkilerinde başarılı, duygusal zekâsı gelişmiş, öz güveni yüksek, kendi başına karar verebilen, yaratıcı düşünebilen, sorumluluk üstlenebilen bireylerin yetiştirilmesi amaçlanmıştır. Bu yaklaşım, ülkemizde 2005 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır.
Yukarıda sıralanan temel ilkelerden hareketle hazırlanan bu kitap, 13 bölümden oluşmaktadır. Bölüm başlıklarının oluşturulmasında birinci sınıfın birinci dönemini kapsayan ilk okuma ve yazma çalışmaları ile birlikte, beşinci sınıfa kadar yapılan Türkçe öğretimi çalışmaları dikkate alınmıştır. Kitabın birinci bölümünde, Sümerlerden günümüze Doğu-Batı geleneğinde eğitimin tarihsel gelişimi üzerinde durulmuştur. İkinci bölüm, yine kronolojik bir nitelik taşımaktadır. Bu bölümde, Türkiye’de ilk okuma yazma öğretiminin tarihsel gelişimi ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, ilk okuma yazma öğretimi MEB programları çerçevesinde değerlendirilmiştir. Dördüncü bölümde, ilk okuma yazma öğretimi açısından son derece önemli olan dil ve kavram gelişimi üzerinde durulmuştur. Beşinci bölümde, çocukta dil ve kavram gelişimiyle bağlantılı olarak ilk okuma ve yazma sürecini etkileyen faktörler ve çocuğun gelişimsel özellikleri ele alınmıştır. Altıncı ve yedinci bölümler, ilk okuma yazma öğretiminin temel aşamalarını temsil eden okuma ve yazma eğitimine ayrılmıştır. Sekizinci bölümde, yazma eğitimiyle bağlantılı olarak temel ve bitişik el yazısı incelenmiştir. Dokuzuncu bölümde, 2000’li yılların başından itibaren ana dili öğretiminin önemli bir paydaşı hâline gelen görsel okuryazarlık kavramı üzerinde durulmuştur. Kelime öğretiminde kullanılan stratejilere onuncu bölümde değinilmiştir. Ses Esaslı İlk Okuma Yazma yaklaşımına ve uygulanma süreçlerine on birinci bölümde yer verilmiştir. Birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar bütün sınıf düzeylerini ilgilendiren materyal geliştirme, on ikinci bölümde ele alınmıştır. Kitabın son bölümünde ise, ölçme ve değerlendirme ile ilgili kuramsal ve uygulamalı bilgiler yer almaktadır. Genel olarak bölümlerin yapılandırılmasında hedef kitlenin ve öğretmenlerin ihtiyaçları göz önüne alınmıştır.
Bu kitabın sınıf öğretmenliği, Türkçe öğretmenliği ve özel eğitim öğretmenliği alanlarında eğitim gören öğretmen adaylarına, bu alanlarda görev yapan öğretmenlere, ilk okuma yazma öğretimi alanında araştırma yapan yüksek lisans-doktora öğrencilerine ve değerli akademisyenlere yararlı olacağı düşünülmektedir.
Abdül Halim Varol, Cevdet Yakupoğlu, Ergin Ögcem, Erhan Ateş, Halil İbrahim Gökbörü, Kemal Taşcı, Mehmet Vural, Mustafa Hizmetli, Mustafa Uyar, Özgür Tokan, Özkan Dayı, Seyfullah Kara, Tunay Karakök İlk Türk-İslam Devletleri Tarihi kitabı, Orta Çağ Müslüman ve Türk devletlerinin tarihini konu edinen yeni ve özgün bir çalışmadır. Kitap, kronolojik bakımdan geniş bir tarihi dönemi kapsamaktadır. Bu süreçte İslamiyetin zuhuru, Türklerin İslam dinini kabulü, Müslüman Türk devletlerinin kuruluşu ve İslam dünyasındaki hâkimiyetleri; ayrıca bu devletlerin teşkilat, kültür ve medeniyet mevzuları işlenmiştir. Böylece bir yandan İslam tarihi içinde gelişen siyasi, sosyal ve kültürel mevzular; bir yandan da ilk Müslüman Türk devletlerinin siyaset, teşkilat, kültür ve medeniyet konuları ele alınmıştır. Kitaptaki konular, özgün bir yaklaşım ve akademik bir üslup içinde kaleme alınmıştır. Alanında uzman çok sayıda akademisyenin katkısıyla hazırlanan İlk Türk-İslam Devletleri Tarihi kitabı, üniversiteler için de ders kitabı niteliğindedir.
Hülya Koz Öğrencilerimizin ilkokulu bitirip ortaokula geçtiği ve TEOG sınavlarına hazırlandığı bu dönemde, Türkçe dersinin önemi ve diğer derslere etkisi kaçınılmazdır. Yapılan sınavlar, öğrencilerin edindikleri bilgileri çok daha iyi ve hızlı bir şekilde kavrayıp transfer edebilmesini gerektirmektedir. Hızlı okuma ve kavrama becerisi bir bilgisayar işlemcisinin hızı gibidir. Geliştirilmesi ile zihnimizin işlem yapma hızı ve kapasitesi artar.
Mutlak başarı için üç kural vardır: Dersi çok iyi dinlemek, planlama yapıp zaman yönetimi yapabilmek ve tekrar çalışmaları ile konuları pekiştirip eksiklerini giderebilmek. İşte tam da burada öğrencinin işini kolaylaştıracak kaynak çok önemlidir.
Bu amaca hizmet etme düşüncesiyle yazılmış olan bu test kitabı, sizin bilgileri tekrar etmenizi, pekiştirmenizi ve daha da önemlisi bir üst basamağa geçip bilgiyi hızlı transfer etmenizi sağlayacaktır.
Bir öğrencinin verimli bir çalışma için neler yapması ve hangi teknikleri kullanması gerektiğini en iyi öğretmenler bilir. İşte bu kitap, bir öğretmen tarafından öğrencilere bu yolda rehberlik etmesi için tasarlanmıştır.
Başarı yolunda emin adımlarla ilerlemeniz dileğiyle…
Adife Demirtaş, Aliye Erdem, Aydın Kızılaslan, Aysun Çete, Ayşegül Avşar Tuncay, Ayşegül Oğuz Namdar, Bircan Keleş, Burcu Sezginsoy Şeker, Deniz Altıntaş, Emine Seda Koç, Fatma Eren Şenol, Filiz Tuba Dikkartın Övez, Gizem Tabaru Örnek, Gözde Gül, İkbal Yetişir, Kaan Batı, Kenan Çete, Kerim Ünal, Kubilay Kayabaşı, Neslihan Uçaroğlu, Nihal Yıldız Yılmaz, Nurcan İn, Sefa Avcı, Ümit İzgi Onbaşılı Öğretmen ve öğrenci profilinin hızla değiştiği gerçeği, eğitim sistemlerimizi doğrudan etkilemektedir. 21. yüzyıl becerilerine sahip öğrenciler, gelişen teknolojiye uyum sağlayabilen öğretmenler günümüz eğitim sistemleri içerisinde daha aktif ve anlamlı öğrenme çevreleri oluşturmaktadır. Bu kitapta, teknolojiyi eğitime entegre etmeyi hedefleyen etkinlik örnekleri ile öğretmen ve öğrencilerimize kazanımlara uygun Web 2.0 uygulamaları hazırlamayı hedefledik.
Alanında uzman ve deneyimli bir kadro ile uzun çalışmalar sonucunda hazırlanan kitabımızda; 2018 yılında güncellenen ilkokul dersleri programlarına yönelik uygulama örneklerinden oluşan etkinlikler, kazanımlara uygun Web 2.0 araçlarıyla desteklenerek yer almaktadır. Özellikle sınıf öğretmenliği bölümünde okuyan öğrencilerin ve sınıf öğretmenlerinin derslerinde Web 2.0 araçlarından nasıl yararlanabileceklerini farklı dersler (Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler, Fen Bilimleri, Türkçe, Matematik, Kaynaştırma, İngilizce, Drama, Görsel Sanatlar, Beden Eğitimi ve Oyun) kapsamında değerlendirdik. Etkinliklerde kullanılan Web 2.0 araçları hakkında kısa bilgilendirme yapılmış ve derste nasıl kullanılabileceği açıklamalar ve görsellerle desteklenerek anlatılmıştır. Bu bağlamda kitapta, okuyucuların yararlanabilmesi amacıyla 87 farklı Web 2.0 aracı, bu Web 2.0 araçlarıyla desteklenmiş 96 etkinlik ve öğretmenlere rehber olabilmesi amacıyla Web 2.0 araçları kullanılarak yapılmış 9 eTwinning projesi yer almaktadır. Kitaptaki tüm etkinlikler, erişim kolaylığı sağlamak adına QR kod ile desteklenmiştir.
Keyifli okumalar, verimli uygulamalar dileriz.
Ayça Kartal, Celal Boyraz, Ceren Çevik Kansu, Durdane Öztürk, Edip Tut, Emine Karasu Avcı, Filiz Zayimoğlu Öztürk, Furkan Altunay, Gülşah Şeker, Hamza Yakar, Hıdır Karaduman, Hüseyin Mertol, Melike Faiz, Okan Yetişensoy, Serpil Recepoğlu, Veysel Dağdemir, Yaşar Çelik Ülkemizi ve dünyayı ilgilendiren her yaşam öyküsünün içinde mutlaka sosyal bilgilerin yeri vardır. Yaşama ayna tutan işte bu yaşam öyküleri belki de insanlığın varlığını devam ettirebilmesindeki en büyük dayanaklardır. Sosyal Bilgiler dersi, toplum bilincinin ve farkındalığının artırılmasında ilkokul 4. sınıftan itibaren örgün eğitim kapsamında okutulan en önemli derslerden biridir. Bu dersin farklı disiplinleri barındırması; pek çok farklı strateji, yöntem ve tekniğin bir arada kullanılabilme kolaylığını sağlamaktadır. Günümüz şartları düşünüldüğünde öğrenci ve öğretmen adaylarının toplumun ihtiyaçları doğrultusunda yetiştirilmesi hiç kolay değildir. Donanımlı ve nitelikli insan gücünün oluşmasında disiplinler ötesi çalışmalar oldukça önemlidir. Bununla birlikte günümüz eğitim anlayışına uygun, birey ve gerçek yaşam odaklı öğretim uygulamaları öğretim sürecini zenginleştirerek etkili kılmak adına bu aşamada anahtar bir role sahiptir. Bu düşünceden hareketle toplamda 15 farklı bölümden oluşan bu eser; başta sınıf öğretmenlerine ve sosyal bilgiler öğretmenlerine, sınıf öğretmeni ve sosyal bilgiler öğretmen adaylarına ve bu alanlarda çalışan araştırmacılara, sosyal bilgiler öğretimi alan yazınına ve sosyal bilgileri yaşamının bir parçası olarak gören tüm okuyuculara yol gösterici olması temennisiyle ortaya çıkmıştır.
Cavit Binbaşıoğlu Çocuğun öğrenim yaşamının başlangıcında yer alan İlkokuma ve Yazma Öğretimi, onun bütün okul yaşamını, hatta daha sonraki yaşamını da etkileyen bir niteliğe sahiptir. Bu nedenle bu dersin çok iyi öğretilmesi gerekmektedir. Kitapta, bu konuyla ilgili, eğitim bilimlerinde ulaşılmış olan son araştırmalarla ortaya konan ilke ve yöntemler söz konusu edilmiştir. Bu çalışmanın, Eğitim fakültelerinin İlköğretim bölümlerinde bu dersi okuyacak öğrencilere ve ilköğretimde çalışan birinci sınıf öğretmenlerine yararlı olabileceğini düşünüyoruz.
Kadir Keskinkılıç İlkokuma Yazma Öğretimi’nde, ilkokuma-yazma öğretimi için gerekli; eğitimin temel kavramları, ilkokuma-yazma çocuğunun gelişim özellikleri, ilkokuma-yazma öğretiminde kullanılacak yeni yaklaşımlar, tam öğrenme, çoklu zekâ kuramı, yapılandırmacı öğrenme kuramı, drama, oyun-strateji, yöntem ve teknikleri sunulmuştur. Ayrıca kitapta, ses temelli cümle yöntemi ile ilkokuma-yazma öğretiminin teknikleri, planları ve uygulama örneklerine de yer verilmiştir. İlkokuma-yazma öğretiminde kullanılacak drama, oyun, bilmece ve tekerleme örneklerinden oluşan bir bölüm ise kitabın sonuna eklenmiştir. Kitaptan yararlanan herkesin, okumayı, yazmayı bir yaşam biçimine dönüştürebilen bireylerin yetişmesine çok boyutlu katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Mehrali Calp lkokuma yazma alanında yazılmış birçok kitap bulunmaktadır. Bunlar arasında çok yararlı olanlarını görmek mümkün. Bu eserde de, son yıllarda sıkça tartışılan “ilkokuma yazma öğretiminde başvurulan çeşitli yöntemler ve bunların olumlu-olumsuz yanları” üzerinde durul-muştur. Bu bağlamda, okuyucular bu eserde özgün bazı görüş ve uygulamalarla karşılaşacaktır. Bu alanda yazılmış diğer birçok eserde bulunmayan “İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİNDE ÖZEL DURUMLAR” başlığı altında “Yetişkinler Eğitimi ve Okuma Yazma Öğretimi”, “Birleştirilmiş Sınıflarda İlkokuma Yazma Öğretimi”, “Türkçenin Yeterince Konuşulmadığı Yörelerde İlkokuma Yazma Öğretimi” bunlar arasında sayılabilir. Bu eserde, öğretmenin amacının öğrencilere sadece “okuma ve yazma mekanizmasını kavratmak” olmaması gerektiği; bundan daha çok, “öğrencilerin okumaya karşı derin bir ilgi duymalarını, okuma ve yazmadan zevk almalarını sağlamak” olduğu sezdirilmeye, vurgulanmaya çalışılmıştır. Okuma yazmayı hızlı ve çabuk öğretmek değil; öğrencilerin gelecekteki öğrenim hayatına yön verecek, onların başarılarında etkili olacak bir okuma yazma becerisi kazandırmak esas olmalıdır. Bu beceri, seslendirmeden daha çok, anlamayı öne çıkaran bir okuma yazma anlayışı ile mümkündür. Bu eserde doğru, sürekli, hızlı ve anlamlı okuma becerisi ile işlek, okunabilir, yeteri kadar çabuk ve güzel bir yazma becerisi kazandırmak amaçlanmıştır. 

İÇİNDEKİLER


BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ SINIFTA EĞİTİM VE ÖĞRETİM
BİRİNCİ SINIF EĞİTİM VE ÖĞRETİMİNİN ÖNEMİ
İLKOKUMA YAZMANIN ANLAM VE ÖNEMİ
BİRİNCİ SINIF EĞİTİM VE ÖĞRETİMİNDE ÖĞRETMENİN ROLÜ
BİRİNCİ SINIF EĞİTİM VE ÖĞRETİMİNDE GÖZETİLMESİ
GEREKEN ÖNEMLİ HUSUSLAR
EĞİTİM ÖĞRETİM ETKİNLİKLERİNDE GÖZ ÖNÜNDE
BULUNDURULACAK HUSUSLAR
BİRİNCİ SINIF ÖĞRETMENİNİ BAŞARILI KILAN
TEMEL ÖZELLİKLER

İKİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ SINIF ÖĞRENCİLERİNİ TANIMA
BİRİNCİ SINIF ÖĞRENCİLERİNİN ÖZELLİKLERİ
OKULA YENİ GELEN ÖĞRENCİLERİN TANINMASI

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÖĞRETİMDE PLANLAMA
PLANLI ÇALIŞMANIN YARARLARI
PLAN YAPMANIN İLKELERİ
ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLAN
ÜNİTE KAVRAMI
GÜNLÜK PLAN
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİNDE HAZIRLIK VE PLANLAMA
ÖĞRENCİLER OKULA BAŞLAMADAN ÖNCE ÖĞRETMENİN İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİNE HAZIRLANMASI
ÖĞRENCİLER OKULA BAŞLADIKTAN SONRA ÖĞRETMENİN İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİNE HAZIRLANMASI

BEŞİNCİ BÖLÜM İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİNDE YÖNTEMLER
GENEL OLARAK YÖNTEM KAVRAMI
STRATEJİ, YÖNTEM, TEKNİK
ANA DİLİ EĞİTİMİNDE KULLANILAN YÖNTEM VE TEKNİKLER
İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER
ÜLKEMİZDE OKUMA YAZMA ÖĞRETİM YÖNTEMLERİNİN
TARİHÎ GELİŞİMİ

ALTINCI BÖLÜM İLKOKUMA VE YAZMA ÖĞRETİM SÜRECİ
SES TEMELLİ CÜMLE YÖNTEMİ
SES TEMELLİ CÜMLE YÖNTEMİ UYGULAMALARI
CÜMLE YÖNTEMİ
YEDİNCİ BÖLÜM YAZI ÖĞRETİMİ
YAZMAYA HAZIRLIK
YAZI EĞİTİMİNDE ÖĞRETMENİN TUTUMU
YAZI ÖĞRETİMİNDE YÖNTEM
BÜYÜK-KÜÇÜK HARF KULLANIMI
KELİMELER VE HARFLER ARASINDA BOŞLUK BIRAKMA
YAZMA ÖĞRETİMİNDE KULLANILACAK CÜMLELERİN
NİTELİKLERİ
YAZMA ÖĞRETİMİNDE ALIŞTIRMANIN YERİ
YAZI ÖĞRETİMİNDE GÖZ ÖNÜNDE TUTULACAK
HUSUSLAR

SEKİZİNCİ BÖLÜM ARAÇ-GEREÇ VE MATERYALLER
İLKOKUMA YAZMA ÇALIŞMALARINDA ARAÇ VE
GEREÇLERİN ÖNEMİ

DOKUZUNCU BÖLÜM İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİNDE OYUNLAR
ÖĞRETİMDE TEKRAR, ALIŞTIRMA VE OYUNLARIN YERİ
İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİNDE OYNANAN OYUNLAR

ONUNCU BÖLÜM KURGULAMA
KURGULAMA
KURGULAMA ÖRNEKLERİ

ON BİRİNCİ BÖLÜM İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİNDE ÖZEL DURUMLAR
YETİŞKİNLER EĞİTİMİ VE OKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ
BİRLEŞTİRİLMİŞ SINIFLARDA İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ
TÜRKÇENİN YETERİNCE KONUŞULMADIĞI YÖRELERDE
İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ


ON İKİNCİ BÖLÜM ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME


ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÇOCUK EDEBİYATINDAN ÖRNEKLER
TEKERLEME VE SAYIŞMACALAR
MÂNİLER
BİLMECELER
MASALLAR, HİKÂYELER ve FABLLER
ŞİİRLER
ŞARKILAR ve TÜRKÜLER
FIKRALAR

Ersin Güngördü Hayat Bilgisi dersi, çocuğun çeşitli nedenlerle gelişmesine yardım eder, mevcut bilgilerini tamamlamaya, sistemleştirmeye ve yeni bilgi ve beceriler kazandırmaya geniş imkân ve fırsatlar hazırlar. Onun içindir ki bu dersin İlköğretimin birinci kademesinde önemli bir yeri vardır. Kitapta, İlköğretimde okulların 1.2.3. sınıflarında okutulan Hayat Bilgisi dersi ile 4.5.6.7. sınıflarında okutulan Sosyal Bilgiler dersinin öğretiminde uygulanacak metot ve teknikler ile kullanılacak araç ve gereçlerin neler olduğu yer almaktadır. Bu çalışmanın, ilköğretim kademesindeki tüm öğretmen ve öğrencilere faydalı olacağına inanıyoruz.
Cengiz Dönmez, Kubilay Yazıcı

Ülkemizde T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük konuları, İlköğretimden – Yükseköğretime kadar bütün eğitim kurumlarında öğretilmektedir. Ancak bu ders ve konuların öğretimi geçekleştirilirken, dünyadaki benzer nitelikli ders ve konuların öğretimi sırasında benimsenmiş, çağdaş yöntemi teknik ve stratejilerin kullanılmadığı görülmektedir. Özellikle Atatürkçülük konularında, programlarda değer boyutunun dikkate alınmamış olması sebebiyle, istenilen sonuçların tam olarak alınması mümkün olamamaktadır. Bu durumu ortadan kaldırmaya yönelik, bazı teşebbüslerde bulunulmuş olsa da, şimdiye kadar, çözüm önerilerini de içeren, ciddî bilimsel ve akademik çalışmalar yapılmamıştır.İşte bu kitap, T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük konularının eğitim-öğretiminde mevcut sorunların ortadan kaldırılarak, daha olumlu sonuçların alınmasına yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır. Başta öğretmen adayları, öğretmenler ve akademisyenler olmak üzere, ilgili tüm kesimlere sorunlarla birlikte çözüm önerileri de sunan bu kitap, alanındaki ilk çalışma niteliğindedir.T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük konularının öğretiminde; kavramla birlikte konuların değer ve beceri boyutunun da göz önünde bulundurularak, uygun yöntem, teknik ve stratejilerle, uygun araç-gereçlerin nasıl kullanılması gerektiğine dair geniş bilgilerin yer aldığı kitap, bu konuların öğretiminde istenilen hedeflere ulaşılmasına büyük katkı sağlayacaktır.



Ali Ahmetbeyoğlu, Altay Tayfun Özcan, Erhan Aktaş, Hayrettin İhsan Erkoç, Hikmet Demirci, Konuralp Ercilasun, Murat Öztürk, Mustafa Kalkan, Münevver Ebru Zeren, Osman Karatay, Osman Karatay, Tilla Deniz Baykuzu, Üçler Bulduk Dört bin yıllık Türk tarihinin önemli bir safhasını teşkil eden İslam öncesi Türk tarihi günümüzde sürekli artan bir ilgiye mazhar olmaktadır. Bunu hem akademik hem de popüler açıdan rahatlıkla iddia etmek mümkündür. Evlerin adresleri olduğu gibi insanların da adresleri vardır ve bu adresleri atalarıdır. Diğer uluslar gibi Türk ulusu da nereden geldiğini, atalarının kimler olduğunu hep merak etmiş, bu nedenden ötürü bu konuya eğilen eserlere de ciddi bir ilgi oluşmuştur. Geleceğin öğretmenleri olacak üniversite öğrencilerinin de bu konuya ilgi duymamaları mümkün değildir. Bu çalışma, hem doğru bilgiyi vermek hem de ilgilenenleri doğru kaynaklara yönlendirmek amacıyla yapılmıştır. Dönemi ele alan literatürde, isim ve terimlerin yazılışı ve okunuşu konusunda tam bir birliktelik olmasa da bu tartışma ve karmaşa en aza indirilmeye gayret edilmiştir. Zevkle okunması dileğiyle…
Ali Aktan Kitabın konusu, İslam dininin doğuş ve yayılış tarihidir. Hz. Peygamber, getirmiş olduğu dinin bütün Arap Yarımadası'na yayıldığını görme mutluluğuna erişmiştir. Onun vefatını izleyen yüz yıl içerisinde ise İslam devleti, tek merkezden idare edilen en büyük siyasi sınırlarına ulaşmıştır.
Kitabın giriş bölümünde, İslam tarihinin temel kaynakları tanıtıldıktan sonra, İslam öncesi Arap tarihi hakkında özlü bilgiler verilmiştir. Birinci ve ikinci bölümler, Hz. Peygamber'in hayatına ayrılmıştır. Bu bölümlerdeki ana başlıklar belirlenirken klasik siyer kitaplarında olduğu gibi kronoloji değil, konu bütünlüğü esas alınmıştır. Dört Halife Dönemi ve Emevîler ise ayrı birer bölüm olarak düzenlenmiştir. Türklerin kitleler hâlinde İslam'a girdikleri Abbasîler Dönemi'ne ise bu çalışmada yer verilmemiştir. Esasen tarih bölümü öğrencileri için hazırlanmış olan böyle bir eserde buna gerek görülmemiştir. Çünkü “İlk Müslüman Türk Devletleri Tarihi” gibi bazı derslerde, Türk tarihiyle ilgili olduğu ölçüde Abbasîlerden de söz edilmektedir.
Bu kitaptaki bilgiler, ilk defa burada ortaya atılmış değildir. Temel kaynakların yanı sıra, bu konuda yerli ve yabancı birçok araştırmacının yazdığı eserlerde daha fazlasını bulmak mümkündür. Bununla birlikte çok geniş bir zaman ve mekânı ilgilendiren bu bilgilerin tamamı belli bir hacim içinde sunulmuştur. Verilen bilgilerle yetinmek istemeyenler, dipnotlarda ve kaynakçada isimleri verilen eserlerden başlayarak başka kaynaklara da başvurabilirler. Bu kitap, bir ders kitabı olarak tasarlanıp hazırlanmış olmasına karşın, ele aldığı konu bakımından her kesimden okuyucuya hitap edecek mahiyettedir.
Adnan Demircan İslâm Medeniyeti insanlık tarihinin en büyük ve etkili medeniyetlerinden biridir. İnsanlığın sahip olduğu birikim ve kazanımların ortaya çıkışında İslâm Medeniyeti’nin önemli payı vardır. Bilindiği gibi bilgi ve hikmet insanlığın ortak malıdır. Müslümanlar da dünyanın en önemli medeniyetlerinden birisini kurdukları dönemde bilgi ve hikmetin korunmasına ve gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Allah’ın son elçisi Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Mekke’de Hira Mağarası’ndan başlattığı medeniyet yürüyüşü günümüze kadar devam etmekte İslâm, insanlık için önemini korumaktadır. Bu sebeple geçmişte İslâm Medeniyeti’ne mensup milletlerin ve kurdukları devletlerin tarihini öğrenmek bugünü anlamak için önem arz etmektedir.
İslâm’ın doğduğu coğrafyadan ve dönemden başlayarak Osmanlılar dönemine kadar yaklaşık yedi asırlık dönemin ele alındığı kitapta hem siyasî tarih hem de medeniyet ve kültür tarihi açısından önemli olaylar ve olgular ele alınmıştır.
Siyasî ve bölgesel durum dikkate alınarak yapılan tasnifte siyasî tarihi ele alınan her dönemin sonunda medeniyet tarihi; toplum, siyaset, yönetim, adalet, ekonomi, maliye, eğitim, ilim ve kültür, mimari ve sanat, din gibi belli başlı konular çerçevesinde değerlendirilmiştir. Böylece İslâm Tarihi’nin sadece hanedanlar tarihinden ve savaşlardan ibaret olmadığı sosyal hayat, ilim ve kültür açısından da önemli gelişmelerin yaşandığı vurgulanmıştır.
Esra Nur Tiryaki Gelişen dünyada teknolojinin ilerlemesiyle iletişim kurma, çok yönlü bir boyut kazanmıştır. İletişim, alıcı ile kaynak arasındaki mesaj alışverişidir. Bu alışverişi sağlayan unsur ise dildir. Doğuştan dil yetisi ile dünyaya gelen birey, çevreden gelen uyarıcılarla etkileşim sonucunda ana dilini edinir.
Ana dili edinimi sürecini kapsayan örgün eğitimde dil öğretiminin temel amacı, kişinin dili kullanmasıyla duygularını, düşüncelerini çeşitlendirmelerini ve kendilerini ifade edebilmelerini sağlamaktır. İşiten birey, dil becerilerinin gelişimiyle bu eylemi aşamalarıyla kazanırken işitme engelli kişi bu durumda gecikmeler yaşamaktadır.
Erken teşhisle bebeklik ve çocukluk döneminde uygulanan özel eğitim programları çocukların toplumdaki işlevselliğini önemli ölçüde arttırmaktadır. İşitme engelli bireylerin topluma kazandırılması ve akademik yönde başarılı olabilmelerinin koşulu için dil eğitiminden geçer. İşitme engelli öğrencilerin iletişim kurmada geliştirilmesi gereken dil becerileri, okuma ve yazmadır. Bu becerilerin geliştirilmesinde engelin yarattığı en büyük olumsuzluk, çocukların öğrendikleri bilgileri uzun süre hatırda tutamamalarıdır. Bu sorunların giderilmesi veya en aza indirilmesi için hedef kitlenin özellikleri hakkında eğitimcilerin bilgi sahibi olması gerekmektedir. Bu kitap bu amaçla kaleme alınmıştır. Siz sevgili okuyucularımıza ışık olabilmek dileğiyle…
Richard John HUGGETT - Routledge Bu kitap, ülkemizde uzun zamandır ihtiyaç duyulan güncel bir temel jeomorfoloji kitabı eksikliğini giderebilmek amacıyla, son yıllarda uluslararası alanda öne çıkan birkaç jeomorfoloji kitabından biri olan ve jeomorfolojiye ilişkin tüm konuları, gelişmeleri ve tartışmaları sistematik olarak ele alan Richard John HUGGETT’ın Fundamentals of Geomorphology kitabının son (3.) basımının çevirisidir. Kitap içerik olarak, jeomorfolojinin doğasını, yeryüzü süreçlerini ve şekillerini, yeryüzünde farklı zaman dilimlerinde meydana gelen değişimleri ele almaktadır. Aynı zamanda kitapta araziler, jeomorfik süreçler ve insan etkileşimi üzerinde de durulmaktadır. Her bir konunun ele alınışında jeomorfik materyaller, süreçler ve bu süreçlerle ortaya çıkan şekiller birlikte değerlendirilmiştir. Kitap aynı zamanda jeomorfoloji alanındaki önemli konular ve tartışmalar üzerine de uyarıcı ve yeni bir bakış açısı sağlamaktadır.
Kitapta; “Yerşekilleri ve Arazilere Giriş”, “Yapı”, “Süreç ve Şekil” ana başlıkları altında toplam 15 bölüm ve iki ek yer almaktadır. Bu bölümler sırasıyla şunlardır: “Jeomorfoloji Nedir?”, “Süreç ve Yerşekline Giriş”, “Tarihsel Jeomorfolojiye Giriş”, “Jeomorfik Sistem”, “Levha Tektoniği ve İlişkili Yapısal Yerşekilleri”, “Volkanlar Çarpma Kraterleri Kıvrımlar ve Faylar”, “Ayrışma ve Arazi Şekilleri”, “Yamaçlar”, “Flüvyal Araziler”, “Glasyal ve Glasyoflüvyal Araziler”, “Periglasyal Araziler”, “Eoliyen Araziler”, “Kıyı Arazileri”, “Karst Arazileri ve Arazi Evrimi: Uzun Dönemli Jeomorfoloji”. Ek 1’de Jeolojik Zaman Çizelgesi, Ek 2’de ise Yaşlandırma Yöntemleri teknikleri ele alınmıştır. Yalın bir dille yazılmış olan kitap, lisans öğrencileri temel alınarak hazırlanmıştır. Her bir bölümde konunun önemini gözler önüne seren genel bir giriş, konu anlatımı, okuma parçası, bölüm özeti, deneme soruları ve konuyla ilgili okunabilecek kaynaklar yer almaktadır. Konu anlatımları ayrıca çizelgelerle desteklenmiştir. Ayrıca kitabın sonunda anahtar kelimelerden oluşan geniş bir sözlük ve zengin bir kaynakça da bulunmaktadır. Metin içerisine her bir konuya uygun olarak seçilmiş ve tamamı renkli olan 200’ün üzerinde fotoğraf ve şekil, okuyuculara önemli bir anlama kolaylığı sağlamaktadır.
Bu özellikleri ile dikkate alındığında, Jeomorfolojinin Temelleri isimli bu kitap, coğrafya disiplininin (fiziki coğrafyanın) temel araştırma alanlarından biri olan jeomorfoloji ile ilgili derslere temel bir kaynak olmasının ötesinde coğrafya öğretmenleri ve jeoloji başta olmak üzere jeomorfolojiye ilgi duyan diğer disiplinler için de temel bir başvuru eseri niteliğindedir.
Mustafa Akgün Masallar tarih boyunca insanların hayal gücünü ortaya koymuştur. Dev, Keloğlan, dünyalar güzeli kız, aşkın gücü; zalim kral, şehzade, güzellik düşmanları, büyücü; masal kahramanlarından bazılarıdır. Bu kahramanlar arasında çok güzel hadiseler örülmüştür. İnsana tasavvurun üstünde bir rahatlık vermiştir bu kahramanlar ve hadiseler. Ayrıca insanlar masallardan ilhamlar almıştır. Okuyanları rahatlatacağını sandığımız bir tutam masal sunuyoruz.
Tekin Çelikkaya Hedeflenen değerlerin çocuklara nasıl kazandırılacağına ilişkin temel bir yaklaşım ve ortak çerçeve taslak öğretim programlarında yer almamaktadır. Hepimiz özellikle çocukluk ve gençlik yılları başta olmak üzere hayatımızın her kesiminde farklı şekillerde de olsa nasihatlerle karşı karşıya kalmışızdır. Büyüklerden yapılması ve yapılmaması gerekenleri dinlemişizdir. Bazen bunlar sadece nasihat şeklinde olurken bazen de masallar, tarihî hikâyeler ya da kurgusal hikâyeler şeklinde olurdu. Değer eğitimi, doğru ve etkili bir şekilde yapıldığı zaman bireyin gelişimine önemli katkıları olmaktadır. “Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin.” atasözünden hareketle sadece telkin yolu ile değerler eğitimi etkili olmamakta, buna ilaveten diğer yaklaşımların da doğru bir şekilde kullanılması ile değerler içselleştirilip davranışlara dönüştürülmelidir. Yanlış ve sistemsiz yapıldığında ise mutsuzluk ve sorun kaynağı olabilmektedir.
Üstad Necil Fazıl’ın “Tohum saç, bitmezse toprak utansın! / Hedefe varmayan mızrak utansın! / Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! / Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!” dizelerinde ifade ettiği gibi bizler tohumu ekmekle mükellefiz. Çocuklarımızın zihinlerini sadece akademik bilgilerle doldurmayıp bu bilgilerin yanında gönüllerini de gerekli değerlerle donatıp onların ahlaklı birer fert olarak yetişmeleri için gereken çabayı göstermeliyiz.
Baskın Demirpehlivan …‘’Oyun eğlence olarak anlaşılmamalıdır; oyun her türlü acının buharlaşıp yok olacağı bir çalışma olarak ele alınmalıdır’’…
Roland BARTHES


Elinizdeki bu kitap bilimsel ve güncel geçerliliği olan pek çok kekemelik yöntemi, oyun terapisi teknikleri, oyun ve oyuncağın tarihi incelenerek hazırlanmıştır.
Dil ve konuşma terapisi alanına, kekemelik sorunu yaşayan okul çağı çocuklarıyla çalışan konuşma terapistlerine ve akıcılık sorunu yaşayan bireylerin ailelerine katkı sağlaması dileği ile…
Ahmet Özkan, Barış Yücesan, Bayram Özbal, Bülent Ayyıldız, Elif Ermağan, Gülnaz Çetinkaya, Işıl Aydın Özkan, Kerim Sarıgül, Mehmet Er, Mustafa Öztürk, Nezir Temur, Öztürk Emiroğlu, Şenay Saraç, Zeynep Ertürk Değişen dünya ile birlikte yabancı dil öğrenimi ve öğretiminden beklenenler de farklılaşmaktadır. Bu yönüyle yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, işlenmeyi bekleyen pek çok konuyu bünyesinde barındırmaktadır. Bu konulardan birisi olan kendi kendine Türkçe öğrenimi, bu çalışmanın odağını oluşturmaktadır.
Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi çalışmaları genel olarak değerlendirildiğinde, daha çok sınıf içi öğretici merkezli çalışmaların ağırlıkta olduğu, sınıf dışı öğrenici merkezli çalışmaların daha az yer tuttuğu gözlemlenmiştir.
Bu bağlamda bu çalışma, kendi kendine Türkçe öğrenme özelinde daha çok sınıf dışındaki öğreniciyi merkeze alarak yapılacak çalışmalara katkı sunmayı hedeflemektedir. Kitabın ilk bölümünde öncelikle kendi kendine yabancı dil öğreniminin temel kuram, kavram, ilke ve yöntemlerine yer verilmiştir. Takip eden bölümlerde kendi kendine Türkçe öğreniminde ülke bilgisi, kültür aktarımı, hedef kitle, dijital araç ve kaynaklar konuları yer almıştır. Diğer bölümlerde ise çeşitli dil ve milletlerden olanlara yönelik yazılmış farklı türlerin bir arada sunularak irdelenmesinden oluşan bölümlere yer verilmiştir. Bu kısımda, Osmanlı döneminden günümüze kadar yayımlanmış farklı türdeki eserler, bölüm yazarları tarafından seçilip yorumlanarak kendi kendine Türkçe öğrenimine farklı dil ve milletler üzerinden genel bir bakış açısı kazandırmak amaçlanmıştır.
Kitabın hedef kitlesi, Türkçeye gönül vermiş öğrenici, öğretmen ve akademisyenlerin yanında, yabancı dil olarak Türkçe öğretimi alanını sınıf dışı kullanıma açmaya niyetli ve hevesli materyal tasarımcıları, yayınevleridir. Bu yönüyle kitabın, materyal tasarlayacak olanlara bir rehber el kitabı niteliğinde bilgi sunması beklenmektedir.
Kadir Seyhan, Nuri Başusta

Kıyısal ekosistem 10 milin altında balıkçılık aktivitesinin yoğun olarak gerçekleştiği verimli bir bölgedir. Bu nedenle bu bölgenin karakteristik özellikleri, burada yaşayan canlı organizmaların biyo-ekolojisi kadar önem arz etmektedir. Dolayısıyla hem ekosistemi hem de insanoğlunun hedef kitlesini yani canlı kaynakları ve avlanmalarını konu edinen Kıyısal Ekosistem adlı bu kitabın lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikle olduğuna inanmaktayız. Özellikle kültür balıkçılığının kıyısal ekosistemde meydana getireceği etkileri konu alan bölümü ile kitap, okuyucunun dikkatini çevresel değerlendirmeye odaklamayı amaç edinerek farklı bir tarz ortaya koymaktadır. Ayrıca coğrafi bilgi sistemleri, balıkçılık meteorolojisi ve kıyı alanları yönetimi gibi konulara da değinilerek, çalışma kapsamlı hale getirilmiştir. Son yıllarda özellikle deniz bilimleri, canlı kaynaklar, onların biyolojisi ve popülasyon dinamikleri ile ilgili yapıtlar hızla Türkçeye kazandırılmakta ve okuyucunun ihtiyacı bir nebze olsun giderilmektedir. Bu anlamda önemli bir mesafe alındığına da inanmaktayız. Bu kitabın da alanında bir boşluğu dolduracağına inancımız tamdır.