Radyo,Televizyon ve Sinema \ 1-3
Mesut Uğurlu Hızla küreselleşen dünyadaki bu değişim sürecinde ulus-devletler kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi sürdürmektedir. Ulus-devletlerin bu çıkar mücadeleleri konu başlıklarından biri de “kültür”dür. Her devlet kendi millî kültürünün diğer kültürlere göre daha “üstün” olduğunu ispatlamaya çalışmakta diğer kapsayıcı kültürel yaygınlaşma faaliyetleri yürütmektedir.
Kültürel unsurların korunması ve farklı kültürlere kodlanması amacıyla ortaya konulan bu çabalar, elbette birtakım araçlar ve yöntemler çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Film ve dizilerin yanı sıra küresel iletişimi ve etkileşimi hızla yaygınlaştıran web siteleri de “Kültürel Kodlama Aracı” olarak kullanılmaktadır. Bu araçlardan biri de Amerika'nın en önemli yayın kuruluşlarından biri olan “Amerika'nın Sesi” (Voice of Amerika) adlı kuruluşa ait web sitesidir.
Çalışmamızda “Amerika'nın Sesi” adlı web sitesinde yer alan İngilizce eğitim modülleri vasıtasıyla Amerikan kültürüne ait hangi unsurların ne gibi yöntemler kullanılarak aktarıldığına yönelik tespitler yer almaktadır. Bu tespitlere göre bazı Amerikan kültürü unsurlarının kullanıcılara doğrudan kodlandığı, bazı unsurların ise dolaylı olarak, arka planda ve adeta “sanal reklam” tadında kodlandığı anlaşılmıştır.
K. Ayfer Koç Sessiz sinema döneminden bu yana kayda değer bir oranda sinemanın konusu olmasına rağmen doktorların sinemadaki temsillerine yönelik çok az sayıda bilimsel çalışma yapıldığı dikkati çekmektedir. Disiplinler arası bir çalışma olan ''2000 Sonrası Türk Sinemasında Doktorlar'', sağlık politikalarının Türk sinemasına nasıl yansıdığına doktor karakterler üzerinden bakmaktadır. Günümüz kültürlerinin hayati bir parçasını oluşturan sinemanın sunduğu temsillerde; hikâye edilen dönemin toplumsal, siyasi ve ekonomik izlerini bulmak mümkündür. 2000'li yıllarla birlikte dünya, etkileri yaşamın her alanında hissedilen bir değişim ve dönüşüm sürecine girmiş ve neoliberal politikaların etkisiyle sağlık sistemimizde de önemli reformlar gerçekleştirilmiştir. Doktorluk mesleği de saygı, etik, idealizm, mesleki değer, güven unsurları bakımından bu politikalardan etkilenmiştir. Bu kitapta; 2000 sonrası Türk sinemasında doktorluk mesleğinin temsilleri; uygulanan sağlık politikaları çerçevesinde ve ilişkiselliği ön kabulünden hareketle çözümlenmektedir. Sağlık politikaları ile Türk sinemasındaki temsiller arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya odaklanan çalışma, okuyucusunu filmler yoluyla sağlık ve sanat alanı arasındaki ilişkiyi analiz etmeye ve filmler üzerinden sağlık alanını anlamaya, tartışmaya davet etmektedir.
Cüneyt Gök, Deniz Oğuzcan, Janet Barış, Sabri Özaydın, Umut Şilan Oğurlu Türk Sineması’nın kendi içerisindeki dönüşümü ve gelişimi Osmanlı Dönemi’nden Cumhuriyet Dönemi ve sonrasına kadar çeşitli biçimlerde olmuştur. Başta tiyatrocular dönemi, sonrasında ise sinema dilini geliştirip güçlendiren yönetmenlerle kendi yolunu bulmuş ve özgün bir Türk Sineması oluşmuştur.
Zaman zaman dönemin siyasi etkenlerine göre şekillenen Türk Sineması, kendi başına toplumu anlamak için sosyolojik bir boyut da taşımaktadır.
50 Soruda Türk Sineması kitabı yönelttiği sorularla hem Türk Sineması tarihine hem kendi döneminde öne çıkan yönetmenlere hem de Türkiye’de sinema eğitimine yönelttiği sorularla çok boyutlu bir biçimde Türk Sineması’nı anlamaya yönelmiştir.
Gerek teorik bağlamda gerekse de teknik açıdan incelenen filmler ile yönetmenlere dair sorular cevaplanmış, böylelikle hem akademik alanda çalışma yapan akademisyenler hem de Türk Sineması’nı merak eden okuyucular için çok yönlü bir kaynak olarak hazırlanmıştır. Kronolojik olarak başlangıcından günümüze doğru ilerleyen bir yapı oluşturulmuş ve bu da okuyucunun en baştan itibaren Türk Sineması’nın nasıl gelişip modernleştiğine dair fikir üretmesini sağlayacak bir alan açmıştır.
Gökmen H. Karadağ AB'nin fikir babalarından Jean Monnet, “Teknokratlar önce Avrupa'yı inşa etmeliydiler, siyasetçiler ve halk ellerini onun üzerine koymadan önce.” demişti. Bu sözlerden yıllar sonra AB'nin kalbinde, Brüksel'de, bir sabah evi basılan, belge ve kayıtlarına el konulan Stern muhabiri Hans Martin Tillack ise “Artık Burma'nın Brüksel'den daha kötü bir yer olduğundan çok emin değilim.” dedi.
Tabii ki sadece bu uç örneklerin belirlediği bir manzara yok karşımızda ama demokrasi, kamusal alan, kimlik gibi konularda meşruiyet sorunları yaşayan bir yapı ve değişen, yeniden biçimlendirilmek istenen bir medya var. “Gazetecilik gazeteciliktir.” diyenlerin kulağına biraz garip gelse de “Avrogazetecilik” diye uluslaraşırı bir olgu türedi.
Avrupa gazeteciliği nasıl şekilleniyor? Bununla bağlantılı bir Avrupa kamusal alanı ya da iletişimsel alanı var mı? Yeni Avrupa gazetecisinden kim ne istiyor ve ne bekliyor? Avrupa'da medya sahipliğindeki yoğunlaşma ne durumda? Avrupa işitsel-görsel politikalarının altında ne yatıyor? Güçlü bir kamu yayıncılığı geleneğine sahip kıtada kamu yayıncıları ne durumda? AB gibi dev bir bürokratik yapı hakkında haber hazırlamak nasıl bir uzmanlık gerektiriyor? Bu çalışma, bu soruların yanıtlarını arıyor.
Bayram Çağlar Özellikle 1980'lerden sonra postmodern yaşam ve siyaset felsefesinin egemen olması, büyük anlatıların büyüsünü kaybetmesiyle birlikte her toplumsal kimlik kendisini özellikle medya yoluyla ifade etme biçimleri geliştirmiştir. Ekonomik küreselleşmenin siyasal bir sonucu olarak insan hakları, inanç, etniklik ve özgürlük gibi kavramlar dünya genelinde öne çıkarken bunlarla benzer özellikler gösteren alt sınıflar ve muhalifler de kendi medyalarını oluşturma potansiyeline erişmiştir. Küreselden yerele ve tersine ilişkilerin doğmasına olanak veren bu yeni çağ, görünmeyeni görünür kılarken siyasal, inançsal ve toplumsal talepleriyle karşı bir kamusal alan da yaratmıştır. Yaratılan bu kamusal alanda seslerini pek duyuramayan toplumsal kesimler kendi gazetelerini, televizyonlarını, web sitelerini, dergilerini vb. medya araçlarını oluşturarak egemen medya ile hegemonik bir mücadelenin içine girmeye başlamıştır. Bunlardan biri de uzun bir süre ötekileştirildiği varsayılan Alevi ve Alevi-Bektaşi topluluklarıdır. Kitapta; söz konusu topluluğun alternatif televizyon yayınları konusu incelenmeye alınmış, gerek kendi içlerine gerekse ülke gündemine ilişkin habercilik anlayışı derinlemesine tartışılmıştır. Çağdaş iletişim bilimlerinde bu tür pratikler “alternatif medya” çatısı altına dâhil edilmektedir. Bu vesileyle adı geçen topluluk televizyonlarının özellikle habercilik anlayışı ve teşkilatlanma yapısının kuramsal ve pratik açıdan ne kadar alternatif medyaya uygun olup olmadığı ortaya konulmuştur. Bu bağlamda kitapta; söz konusu toplulukların televizyon yayıncılıklarının analizi yapılarak herhangi bir toplumsal formasyonda ideolojik, kültürel, siyasal ve sınıfsal olarak dominant olan medya anlayışının dışında alt kültürlerin, etnik grup, dinî azınlık ya da alt sınıfların kendi medyalarını yaratma potansiyelinin ne derece gerçeklik kazanabildiği tartışmaya açılmaktadır. Kitap, başta akademisyenler ve alana ilgi duyanlar olmak üzere ülkede zaman zaman inanç özgürlüğü temelinde tartışma konusu olan Alevi toplumu için de önemli bir kaynak olacaktır.
Aydan Tuncayengin “ABD kültürünün egemen felsefesinde Batı aklı Avrupa geleneği ile, imgelerin titrek ışığında sanatın ortak dilini bulmaya çalışıyoruz.”
“Birbirimizi yansıtan, tanımlayan, belirleyen ve böylece yeniden bir öyküsel devinimin içindeki sinemanın illüzyonist tavrında yine kendimiziz!”
Aydan Tuncayengin
Eurimages Türkiye Temsilcisi Mehmet Demirhan: Türkiye'deki en önemli sorunlardan bir tanesi, yapımlara ilişkin finansman kaynaklarının çok kısıtlı olması. Ne mutlu ki son zamanlarda büyük başarılara imza atan filmlerin hepsinde de bir şekilde Bakanlık ya da Eurimages desteği var. Bu da bir şeylerin düzgün yapıldığı anlamına geliyor.
Yapımcı/Yönetmen Semih Kaplanoğlu: Her projeye Eurimages'dan destek alacaksınız diye bir şey yok. Bazen kabul etmiyorlar, bazen çok büyük bir rekabet oluyor, büyük yönetmenler katılıyor, çok fazla proje geliyor ve sizin projeniz belli bir oranda sizden daha iyiler olduğu için tercih edilmeyebiliyor. O zaman o projeden vazgeçmek gibi bir şansınız olmamalı... Yani, o projeyi yapmak istiyorsanız her koşulda ve şartta yapmanız gerekiyor, kabul edilmedi diye vazgeçemezsiniz. Benim perspektifim böyle.
Yönetmen Ümit Ünal: Öyle bir Avrupa kimliği empozesi yok, bizim burada yapılan filmler üzerine kimse ideolojik şeyler kurmuyor. Batılı daha buradan kopuk bir şey empoze etmiyor sonuçta, olanı yansıtıyor.
Yapımcı/Yönetmen Yeşim Ustaoğlu: Eurimages, bütününde Avrupa kimliğinin veya endüstrisinin ayakta kalmasını sağlamaya çalışır öbür yandan da diğer ülkelerle kültürel bir alışveriş sağlamış olur. Türkiye'de hâlâ çok zayıf ve problemlidir. Türk sineması çok dağınık bir sektör, bütün meslek kuruluşlarıyla, bütün bu algıyla ve çabuk para kazanma zihniyetiyle, çok da kurumsallaşmış bir yapı yok.
Yapımcı Yamaç Okur: AB tarafından baktığınız zaman filmler fonlarla yapılıyor, Türkiye'de öyküler, yaratıcılık var ama destek mekanizmaları yok, bu yüzden de Eurimages gibi bir kurum çok önemli hâle geliyor ama Eurimages'a giderken de Eurimages'ın regulasyonları Türk sinemasıyla olan regulasyonlar değil, Avrupa sinemasına göre...
Nilüfer Pembecioğlu Belge ve belgeselcilik; bireysel, ulusal, bölgesel ve uluslararası alanlarda nesnellik, kesinlik ve yargı oluşumuna katkı bağlamlarında ele alındığında, 21. yüzyılın kendi iletişim ve algılama biçimleri ışığında bilgiyi yeniden yapılandırıp yargılama ve kendine katma biçimini sorguladığı ve yeniden ürettiği ifade edilebilir. Bu çerçevede, bireylerin, günümüzde ve gelecekte belgesel filme daha fazla önem vereceği ve gelecek nesillere daha iyi belgeler bırakabilmesi çabası ile hareket edeceği öngörülmektedir.
Bu öngörü doğrultusunda hazırlanan çalışma; birey ve belgesel film, küreselleşme sürecinde belgesel filmcinin kimliksizleşmesi, algılama estetiği ve belgesel sinema açılımları, anlatıda devinim kavramı, popüler kültür ve belgesel tüketimi, belgeselin sorunları ve geleceğin belgeselleri gibi başlıklar altında toplanan yirmi dört makaleden oluşmaktadır. Kitap; öğrenci, çalışan, araştırmacı, akademisyen tüm ilgililere faydalı olacaktır.
İsrafil Kuralay Bilimle sanatı buluşturan yegâne sanat dalı olan belgesel, insanı ve evreni en iyi anlama araçlarından biridir. Sinema tarihini başlatan tür olarak belgesel film, tarihteki yerini aldı. Bu kitapta, belgesel filmin dünyada ve Türkiye'de yaşadığı değişim anlatıldı. Sinema ve televizyon bağlamında belgesel filmin geçirdiği süreçler incelendi. Sinema ve televizyonda yayınlan türler karşında belgeselin konumu tespit edildi. Kurmaca ile belgesel arasındaki ayrışımlar, kesişimler değerlendirildi. Belge ile kurmaca arasına sıkışan belgesel ayrımına dikkat çekildi. Değişen dil ile beraber belge belgeselciliğinden kişisel hikâyelere uzayan bir sürece vurgu yapıldı.
Teknolojik yeniliklerin belgeselin dil ve anlatımına etkileri de derin oldu. Türkiye'de TRT'nin belgesel için öncü, tanımlayıcı ve yön gösterici niteliği çok baskın olmuştur. Bu çerçevede kamu belgeselciliğinin öncüleri, ustaları ve yeni nesil iz sürücüleri ile belgeseli konuşmak, aslında belgeselciliğin belgeselini yapmaktı. Ekol olma yolunda bir tarz olarak TRT belgeselciliği incelendi. Belgeler ve bilgiler eşliğinde belgesel film tarihine yolculuğunuz da son derece zevkli olacaktır. Değişen dil, tarz ve türler bağlamında belgeselin geleceğine tanıklık yapacaksınız. Tarih, kavramlar, ilkler, ustalar, dil, tarz, ekol bağlamında Belgeselin Belleği sizi çağırıyor.
Beril Akıncı Vural Bu kitap ile BİT’in (Bilgi İletişim Teknolojileri) -sınırlı da olsa- çeşitli alanlardaki yansımalarını irdelemek ve bunu okuyucularla paylaşmak hedeflenmiştir. Derleme niteliğindeki bu ortak çalışma, bu alandaki teorisyen ve araştırmacılar kadar farklı sektörlerdeki yönetici ve çalışanların da medyadan internet gazeteciliğine, sivil toplum örgütlenmeleri, örgütsel yaşam ve iş süreçlerinden iletişim, pazarlama, insan kaynakları ve halkla ilişkilere kadar çeşitli alanlardaki BİT yansımalarını bulabileceği ve de BİT’in bunlar üzerindeki sonuçlarını değerlendirebileceği referans bir kitap niteliğindedir.
Kadir Yıldız Teknolojik gelişmeler, günlük hayatımızın her alanında önemli derecede etkiler bırakmaya devam etmektedir. Toplumsal hayatın vazgeçilmez etkinliklerinden biri olan spor da, bu gelişmelerden etkilenerek varlığını devam ettirmektedir. Spor örgütlerinin teknolojik gelişmelerle birlikte kendilerini yenilemelerinde, doğru bilgi kullanımı ve bir kurum kültürü oluşturulmasında bilgi yönetimi ve iletişim, önemli bir yer tutmaktadır.
İletişim, küreselleşmenin ortaya çıkmasına sebep olan bir faktör olarak düşünülebildiği gibi; bilgi ve iletişim teknolojilerinin de gelişmesiyle spor örgütlerinde, örgütsel kaynaşmayı sağlayarak, kurumların örgüt içi iletişimlerinde etkili bir unsur olarak karşımıza çıkabilmektedir. Yapılan araştırmalarda, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki yeniliklerin uygulanmasının, spor kurumlarının varlıklarını sürdürmelerinde hayati rol oynadığı belirtilmektedir. Covell ve arkadaşları (2007) tarafından, teknolojik alandaki gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan yeniliklerin, spor kurumlarının varlıklarını devam ettirebilmeleri noktasında bilgi ve iletişim teknolojilerinin gerekliliği vurgulanmıştır.
H. Ferhan Odabaşı Küreselleşme ve bilgi ve iletişim teknolojilerinde olanca hızıyla yaşanmakta olan gelişmelere bağlı olarak, yaşamın her alanında meydana gelen köklü dönüşümlerin her ülkenin, toplumun, kurumun ve bireyin bugünü ve geleceği üzerinde oldukça büyük bir etki gücüne sahip olduğunu söylemek yadsınamaz bir gerçekliktir. Yaşanan bu dönüşüm süreci kimi tehditlerin yanı sıra değerlendirilmeyi bekleyen çok sayıda fırsatı da beraberinde getirmiştir, getirmektedir. Bu dönüşümün yol açtığı tehditlere karşı koyabilmek ya da fırsatlardan yararlanmak, insanlık için hak ettiği nitelikte ve insan onuruna yakışır bir gelecek sağlamak adına öteki tüm sistemler gibi eğitim sistemlerinin de yaşanan dönüşüme ayak uydurması, bundan da öte dönüşümün yol göstericisi olması kaçınılmaz bir zorunluluktur.

İÇİNDEKİLER

EĞİTİMDE DÖNÜŞÜMLER
ÖĞRENCİLİKTE DÖNÜŞÜMLER
ARAŞTIRMADA DÖNÜŞÜMLER
ÖZEL EĞİTİMDE DÖNÜŞÜMLER
OKURYAZARLIKTA DÖNÜŞÜMLER
TÜKETİCİLİKTE DÖNÜŞÜMLER
GÖRSEL TASARIMDA DÖNÜŞÜMLER
MESLEKİ GELİŞİMDE DÖNÜŞÜMLER
BİLGİSAYAR ETİĞİNDE DÖNÜŞÜMLER
AİLEDE DÖNÜŞÜMLER
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMLER
İLETİŞİMDE DÖNÜŞÜMLER
VATANDAŞLIKTA DÖNÜŞÜMLER
OYUNDA DÖNÜŞÜMLER

Alper Altunay, Batu Anadolu, E. Nezih Orhon, Ebru Anıl, Elif Gizem Uğurlu, Emin Paftalı, Gulay Er Pasin, Gulin Terek Unal, Hakan Uğurlu, Murat Şahin, Pınar Karhan, Sibel Turan Pandemi yüzünden evde kapalı kaldığımız, eskisinden daha fazla ekran başında olduğumuz dönemde Reha Erdem boş durmamıştı. Erdem'in yönetmenliğini yaptığı Seni Buldum Ya! (2021) filmi, önceden izlediğimiz filmlerinden farklıydı ve çeşitli okumalar, çözümlemeler yapmaya uygundu.
Biz de işe koyulduk. Meselemiz; bir filmin birden fazla okumaya açık olduğunu gösterebilmek, yazar kadar çok da okuması olabileceğini örneklendirmek ve izleyici ile film arasında köprü olmaktı.
Bu derlemede; izleyiciye, topluma ve esere dönük okumaları yapmaya, bilimsel yaklaşımlar ışığında farklı bakış açılarını bir film üzerinden yansıtmaya çalıştık.
Gün içerisinde milyonlarca reklam mesajıyla karşılaşan tüketici, bu durumdan giderek bunalmakta ve sonuçta bu mesajlardan hızla kaçma eğilimi sergilemektedir. Dijitalleşme ile onlara ulaşmak için kullanılan mecra ve platformlar çoğalmaktadır. Söz konusu gelişim, tüketiciye ulaşma konusunda markaları zor bir duruma sokmakta, her reklam mesajının onlar üzerinde etki yaratması giderek güçleşmektedir. Mevcut durumda ise markaların alternatif reklam stratejilerine yönelmekte olması dikkat çekmektedir. Bu stratejilerden biri olan ürün yerleştirme; dijitalleşme, marka iletişim çalışmalarında hikâye anlatımı ve modern insanın eğlence ve boş zaman ihtiyacı vb. nedenlerle giderek markaların başvurduğu stratejik bir reklam alanı hâline gelmiştir. Bu kitap, TV programlarından, sinema, müzik, video/mobil oyun ve sosyal medyayı da içine alan dijital platformlara uzanan türlerde geniş bir uygulama alanı bulan ürün yerleştirme ile ilgili kavramsal, kuramsal, araştırmaya ve örnek olaylara dayalı tüm çalışmaları kapsayan ilk kitap olma özelliğine sahiptir. Kitabın son bölümünde yer alan, Türkiye’nin ilk ürün yerleştirme odaklı tam hizmet ajansı 3P Ürün Yerleştirme Ajansı ile yapılan röportaj, akademinin yanı sıra sektör cephesinin de görüş ve katkılarını içermektedir. Sonuç olarak, “Bu Kitapta Ürün Yerleştirme Var!” kitabının, ürün yerleştirme ile ilgili araştırma yapan, bu konuda kafa yoran ve bu işe gönül veren öğrenciler, akademisyenler ve marka iletişiminin tüm tarafları açısından, konuyla ilgili merak edilen tüm sorulara cevap vereceğine inanılmaktadır. Şimdiden hepinize keyifli okumalar... Dikkat! Bu Kitapta Ürün Yerleştirme Var!
Engin Çağlak İletişim kavramı; insanlık tarihiyle birlikte başlar, onunla birlikte büyür ve gelişimine devam eder. İletişim tarihi de bu bağlamda ele alınmalıdır. Bu kitapla iletişim tarihine genel bir bakış açısı kazanacaksınız. Daha da önemlisi, dünya iletişim tarihinin bu topraklar üzerindeki yansımalarını ve sonuçlarını bulacaksınız.
Bu Toprakların İletişim Tarihi ile sadece kitle iletişim araçlarının değil, onun çok öncesine uzanan ve nesiller boyu aktarılan “Atasözleri”nin doğuşuna tanıklık edeceksiniz. Medeniyetleri medeniyet yapan “Yazı ve Dil”in gelişimini göreceksiniz. İlk iletişim araçlarını ve bunların kullanım alanlarını keşfedeceksiniz. Osmanlı’da “Ulak”ların nasıl at sürdüğünü hayal edecek, Hatt’ın anlamını bulacaksınız. Türk medyasının gelişimine tanık olacak, fotoğraf, telgraf ve telefonun dönüşümünü okuyacaksınız. Radyo, televizyon ve sinema bölümlerinde kendinizden bir şeyler bulacaksınız. Halkla ilişkilerin, reklamın, markanın ve pazarlamanın gücünü hissedeceksiniz. İnternetin, sosyal medyanın etki alanını kavrayacak ve etik bakış açısından ayrılamayacaksınız.
Bu kitap, yazarlarının el birliğiyle ektiği bir fidan gibi büyüyecek ve iletişimle ilgilenen herkes için kaynak bir eser olacaktır…
Selda İçin Akçalı Medya, içinde yaşadığımız toplumun değerlerini dönüştürerek ve çoğu zaman da yeniden üreterek gündelik yaşantımızın en önemli parçalarından biri hâline gelmiştir. Hiç kuşkusuz medya karşısında toplumun en savunmasız kesimi çocuklardır. Çocuklar, sadece medya tarafından değil, diğer toplumsal alanlarda -hukuki, siyasi ve ekonomik- da istismara uğramaktadırlar.
Çocukla ilgili her türlü sorunda asıl amacın, var olan koşulları gerçekçi bir gözle değerlendirip tüm tarafların katılımı ve duyarlılığıyla acil bir eylem planı oluşturulması ve hayata geçirilmesi olduğunu düşünmekteyiz. Yaşanan sorunların çözümünden çok olay ve olguların diplomatik ve siyasi boyutunun öne çıktığı günümüzde, “Çocuk haklarının hayata geçirilmesi, sorumlulukların yerine getirilmesidir.” düşüncesinden hareketle medya ve çocuk konusunun çeşitli boyutlarıyla ele alındığı bu kitabın çocukla ilgili her türlü konuya daha hassasiyetle yaklaşılmasına katkı sağlaması umuduyla...
Çocuk olmayı başaran çocuklar çok şanslı, çok büyülüler…
Batuhan Avşaroğlu, Hüseyin Gökal, Kamuran Gülarslan Değer, Müge Karabağ, Pınar Eke, Seda Aktaş, Seda Kandemir Metaverse gibi farklı gelişmiş teknolojiler tarafından desteklenerek oluşturulacak kalıcı çevrimiçi üç boyutlu sanal ortamlardaki siber toplumsal düzlemlerin konuşulduğu bir dünyada, her geçen yıl çevrim içi hayatlarımız çevrim dışı hayatlarımızdan biraz daha fazla zaman almaktadır. Hayatımızın her alanını kapsar hâle gelen bu tutum, sevgili ya da partner bulmak arayışı için de geçerlidir. Sırf bu amaçla kurulan Tinder, OkCupid, Happn, Badoo gibi sosyal medya uygulamaları olduğu gibi bu amaçla kullanılan Facebook ve Instagram gibi popüler uygulamalar da bulunmaktadır. Bu uygulamalar çok sayıda insana ulaşması nedeniyle potansiyel flört olasılığını arttırmakta, potansiyel flört hakkında kendisiyle iletişime geçmeden temel bilgileri size sunmakta, reddedilmeye karşı korumakta, ilişki kurma hızı üzerinde kontrole izin vererek ilişkiyi başlatma sırasında daha az stresle iletişim kurma fırsatı sunmaktadır. Bu kitapta, son dönem dijital flörtleşme araçlarına ilişkin; gözlemler, çalışmalar ve eleştiriler yer almaktadır.
Aslı İgit, Ayşe Gül Toprak, Barış Tolga Ekinci, Cansu Kösem Işık, Derya Ölçener, Dilan Çiftçi, Gökçen Cıvaş, Gürdal Ülger, M. Çağrı İnceoğlu, Murat Sağlam, Olcay Holat, Özge Sayılgan, Özlem Oğuzhan, Serkan Biçer, Sibel Kaba, Ürün Yıldıran Önk, Yeşim Şener Dijital dönüşümün sürmekte olduğu ve gün geçtikçe yaşamımızın daha derinlerine nüfuz etmeyi sürdürdüğü bir zamanda bildiğimiz ve bildiğimizi zannettiğimiz her şey, yeniden sorgulanmaya ve yeniden tanımlanmaya açık bir biçimde değişime uğramakta. Bugün ile sadece birkaç yıl öncesi arasında yapılan kişisel deneyime dayalı bir karşılaştırma bile pek çok şeyin kısacık sürelerde nasıl da dönüştüğünü ortaya koymaya yeterken öte yandan öyle kolay kolay değişmeyen eşitsizliklerin, insan hakları ihlallerinin ve toplumsal, sınıfsal, etnisiteye, ırka ve cinsiyete dayalı ayrımcılıkların da sürdüğünü görmek mümkün. Yeni medyanın sınırları ve tüm eşitsizlikleri ortadan kaldırma potansiyeline vurgu yapan pekçok yaklaşıma karşın bu iyimser bakışa şüphe ile yaklaşan eleştirel yaklaşımlar, iletişim araştırmalarının dijital döneminde de devam etmiş ve etmektedir. Bu kitapta; dijital medya kapsamında yapılan güncel araştırma ve kuramsal tartışmaları yeniden gündeme getirerek, dijitalin gündelik yaşam pratiklerimize uyarlanmayı geride bırakıp artık yön verdiği ve gündelik yaşamın sürdürülebilmesi için hava ve su kadar vazgeçilmez bir düzeye yükselmeye devam ettiği bir zamanda hergün yeniden sorgulanması, üzerine düşünülmesi ve araştırılması için bir olanak daha üretmek amaçlanmıştır.
Alper Altunay Oyun kavramını, birbirinden farklı pek çok tanımla açıklamak mümkün. Her tanım, bizi bu kavrama doğru farklı bir yolculuğa çıkaracaktır. Nihayetinde oldukça geniş ve derin bir konu başlığıdır oyun...
Günümüzün oyun ve oynama gelenekleri ise geçmişte var olan oynama geleneklerine çok fazla benzemiyor. Dijitalleşme, yaşamın her alanında kendini hissettirdiği gibi oynama biçimlerimizi de farklılaştırmış görünüyor. Teknolojinin, bizi taşıdığı yeni toplumsal düzen, oyun oynama pratiklerimizi değiştirirken oynama biçimlerimizde yaşanan bu köklü değişim de gündelik yaşam biçimlerimizi dönüştürüyor. Artık çalışma hayatı ve iş dünyası oyunlaşırken oyun deneyimleri ise bir iş ciddiyetinde gerçekleşiyor. Okuyacağınız bu kitap, dijital oyun kültürü üzerine farklı bakış açılarını bir araya toplamayı hedeflemiştir. Temel amacımız, dijital oyun kültürü üzerine güncel tartışmaları okuyucuya taşımak ve yine okuyucuların zihinlerinde yeni tartışmalara zemin hazırlamaktır.
Ahmet Şükrü Künüçen Televizyonda program yapım sürecinin nasıl işlediğini, bu süreçte ne gibi çalışmalar yapıldığını ve bir televizyon programının başarılı bir biçimde nasıl planlanması gerektiğini anlatmak, bu kitabın temel amacıdır.
Bu kitabın en önemli özelliği; televizyon programlarının hazırlanmasında düşünce aşamasından başlayarak programın ekranlara yansıyıncaya kadar geçen program yapım sürecinin adım adım ele alınarak incelenmesidir.
Kitap, öncelikle televizyon programcılığı alanında eğitim alan öğrenciler olmak üzere televizyon alanında çalışmaya yeni başlayanlara yol gösterici olmak, bu alanda çalışan ya da çalışmak isteyen, televizyon izleyen ve onu tanımak, anlamak isteyenlerin yararlanacağı bir çalışma olarak düşünülmüştür. Dolayısıyla “Düşünceden Ekrana Televizyonda Program Yapımı” isimli bu kitabın hedef kitlesi, öğrencilerden akademisyenlere, mesleğini profesyonel olarak sürdürenlerden konuya ilgi duyan izleyicilere kadar geniş bir grubu oluşturmaktadır.
Hakkı Akgün Ekonomi ve ekonomiye ilişkin bilgi tarih boyunca insanların en temel gereksinimleri arasında yer almıştır. Nitekim Batı’da basının ilk ortaya çıkışında iktisadi bilgilerin aktarılma gereksinimi etkili olmuştur. Basın türleri arasında yer alan ekonomi basını, ekonomik aktivitelere ilişkin kitlelere bilgi sağlaması bakımından önemli bir konumda yer almaktadır. Özellikle 1980’li yıllarla birlikte ülkemizde artan neo-liberal politikaların ekonomi basınına duyulan ihtiyacı daha da arttırdığı görülmektedir. Basında tekelleşmenin giderek yaygınlaştığı, ekonomi konularının basındaki ağırlığını arttırdığı bir dönemde gerçekleşen bu dönüşüm medyanın sahiplik yapısıyla bağlantılı olarak ekonomi basınının ürettiği haber söylemlerinde de varlığını hissettirmektedir. Bu kitapta Türkiye’de ekonomi içerikli yayın yapan haftalık dergilerin ekonomi politik yapısı ve bu ekonomi politik yapının üretilen haber söylemlerine yansıması ortaya konulmuştur. Bireylerin doğrudan ekonomik aktivitelerini ilgilendiren ve yönlendiren ekonomi haberlerinin ekonomi politik bağlamda incelenmesi literatürde benzer bir çalışmanın bulunmaması açısından önem taşımaktadır. Medya aracılığıyla edindiğiniz bilgilerle yatırım ya da tüketim kararınızı vermeden önce kitabı okumanızın ekonomik tercihlerinizde siz değerli okuyuculara faydalı olmasını temenni ederim.
Aynur Örnek, Aytekin Can, Azime Cantaş, Cenk Ateş, Çiçek Topçu, Emrah Başer, Ferhat Kaçar, İhsan Koluaçık, Naci Anıl Konya İnternet teknolojisinin yaygınlaşmasıyla birlikte izleme eylemi, gündelik yaşamda önemli bir yere sahip olmuş; sinema, televizyon ve dijital platformlar aracılığıyla topluma ulaşan içeriklerin etki alanı genişlemiştir. Konu üzerine gerçekleştirilen araştırmalar, ekran saatlerinin küresel ölçekte artış eğiliminde olduğunu belirterek ekranlara dayalı bir kültürün geleceği şekillendireceğinin altını çizmiştir. Sinema ve yayıncılık alanında yaşanan radikal dönüşümlere rağmen ekranların toplumu yansıttığı gerçeği, beyaz perdeden dijital platformlara uzanan süreçte hiçbir zaman değişmemiştir. Ekranlar aracılığıyla sunulan eserlere ışık tutmanın, toplumsal olana ilişkin bir kavrayış sağladığı fikriyle sosyal bilimlerin köklü disiplinleri, tartışmalara başlangıcından itibaren dâhil olmuştur. İletişim, felsefe, psikoloji, sosyoloji alanları, sinema ve yayıncılık pratiklerinin toplumsal yönüne ilişkin hususların tartışılmasında ayrıcalıklı bir yer edinmiş, gerçekleşen dönüşümlerle birlikte her araştırma geleneği, yeni yöntemler var etmiştir. Ekranlara dayalı dijital bir kültürün inşa edildiği 21. yüzyılda, alana yönelik olguların ilişkisel perspektifle yorumlanması gerekliliği, söz konusu disiplinlerin ve toplumsal dönüşümlerin dinamik doğasından ileri gelmiştir. Bu kitap aracılığıyla bilim insanlarının sinema, televizyon ve dijital platformları konu edinerek çok yönlü yaklaşımla ele aldığı araştırmalar derlenmiş, alana katkı sunmak amaçlanmıştır.
Prof. Dr. Sedat CERECİ İmgelemindeki sınırsız dünyayı çekici ve etkileyici biçimde görsel tekniklerle somutlaştıran insan, yaşanmış ve imgesel öyküleri filmle gerçeğe dönüştürmüş, filmlerin görkemli atmosferinde kendi öyküsünü anlatmış ve filmlerin görüntüsüyle sonsuzluğa ulaşmanın yolunu seçmiştir. Kendine özgü bir teknik ve çaba gerektiren film yapımı; teknik bilgileri ve sanatsal mahareti bir araya toplayan, insanların düşünce ve duygu dünyalarına bir arada seslenen kapsamlı bir uğraştır. Film yapımını ciddiye alan toplumlarda yüksek getiri sağlayan bir endüstriye dönüşen film yapımı, eğitimin her düzeyinde yer alırken kültürel oluşum ve gelişim için de sayısız materyal sağlamaktadır. Gelecekte uluslararası alanda söz sahibi olmak isteyen toplumlar, stratejilerinde mutlaka film yapımına yer vermekte, uluslararası alana aktarmak istedikleri iletileri filmlerle tasarlamaktadır. Film yapımının tekniği ve içeriği de bu bağlamda gündeme gelmektedir.
Bilal YORULMAZ Bir resim bin kelimeye bedeldir. Bir iki dakikalık bir klip ise bazen yüz binlerce kelimenin veremeyeceği duyguları insanlara aktarabilir. Filmler genellikle etkili yaygın eğitim araçlarıdır. Toplum üzerinde yavaş ama kalıcı etkiler bırakırlar. Süreç içerisinde sosyal hayatta önemli değişiklikler meydana getirirler. Yaygın eğitimde bu denli etkili olan sinema filmleri örgün eğitimde de değerli birer eğitim materyaline dönüştürülebilir. Sırf örgün eğitim için filmler üretmek pahalı bir süreç olacağından popüler filmlerden bölümler kullanmak kısa vadede filmlerden faydalanmayı kolaylaştırmaktadır.
Ülkemizde yeterli miktarda DKAB derslerinde kullanılabilecek kaliteli eğitsel filmlerin bulunduğu söylenemez. Bu durum Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerine alternatif yollar sunmayı gerektirmektedir. Bu alternatif arayışımız içerisinde popüler filmler ile dinî filmler bize bir çıkış yolu sunmaktadır. Eğitim maksatlı üretilmeyen popüler filmlerde eğitsel maksatlarla kullanabileceğimiz 1-2 dakikalık sahneler bulunabilmektedir. Bu sahneleri keserek derslerimizde kullanmak, film ihtiyacımızı önemli ölçüde karşılayacaktır. Popüler filmlerden sahnelerin yanında dinî filmlerin de tamamı yerine ilgili bölümlerini kullanmak daha faydalı görünmektedir.
Elinizdeki kitap bu ihtiyaçtan hareketle piyasada bulunan dinî filmler ve popüler filmlerdeki eğitsel sahnelerin tespit edilmesi ile oluşturulmuştur. Tespit edilen sahneler DKAB dersi ünite ve konularına göre tasnif edilmiştir. DKAB dersi müfredatından bağımsız olarak din eğitimi ile ilgili klipler için ise Bilal Yorulmaz, Perdeden Gönüllere-Din Eğitiminde Kullanılabilecek Örnek Videolar, (Rağbet Yayınları, İstanbul 2013) kitabına başvurulabilir.
Aslı Yılmaz D. Ülkemizde konuşma eğitimi sunan okul ve kursların sayısında çarpıcı bir artış var. Buna karşılık konuşma ile ilgili her tür eğitimin zorunlu altyapısı olarak nitelenen Fonetik alanında kapsamlı çalışmalar çok sınırlı. Bu durum, eğitimlerin bilimsel ve nesnel zeminden uzaklaşması riskini de beraberinde getiriyor. Ders içeriklerinin bireysel ifade becerisini beslemekten ziyade iyi sosyal izlenimler uyandırmak üzere tasarlanan subjektif önerilerle sınırlı kalmasına neden olabiliyor.
Bu bakımdan fonetik alanındaki temel bilgileri anlaşılır bir dille sunacak yayınlara ihtiyaç var. Bu ihtiyacı karşılamak üzere hazırlanan Fonetiğe Giriş, başta konservatuarlardaki oyunculuk bölümleri olmak üzere mesleki ve genel amaçlı konuşma okulları için temel ve pratik bir kaynak niteliği taşıyor.
Oyuncu ve akademisyen Aslı Yılmaz, Fonetik disiplinini eğitmen perspektifinden ele alarak tanıtıyor. Kitapta, eğitmenlerin ve öğrencilerin fonetikle ilgili olarak bilmek istedikleri her şey ve daha fazlası, bilimsel verilerle ve mesleki deneyimlerle güçlendirilerek sunuluyor. Okuyucu, konuşma seslerini yeniden dinlemeye davet ediliyor.
Metin Kasım Bu kitap, fotoğrafçılığa sıfırdan başlayan insanların rahatlıkla anlayabileceği ve aşama aşama ilerleyebileceği bir yöntem kullanılarak hazırlanmıştır. Kitapta; dünyada ve Türkiye’de fotoğrafın tarihçesi; fotoğraf makinesi çeşitleri; fotoğraf makinesinin temel ve yardımcı parçaları; filmler; aydınlatma ve flaşlar; çekim ölçekleri; film banyosu ve kart baskısı; fotoğrafçılık türleri başlıkları altında konu ele alınmıştır. Fotoğrafı öğrenmenizde size yardımcı olacak ve daha güzel fotoğraflar elde etmenizi sağlayacak bir çalışma.
Aysel Cetinkaya, Banu İnanc Uyan Dur, Belgin Yazıcı, C. Bora Sezer, Cihan Oğuz, Engincan Yıldız, Esennur Sirer, Feride Zeynep Guder, Gizem Celik, Hatice Oz Pektaş, Manolya Kavakli-Thorne, Nigar Posteki, Oytun Kal, Ozlem Vargun, Seher Şeylan, Sevil Bektaş Durmuş, Suat Gezgin, Şukru Arslan, Ummuhan Molo, Yalcın Kırdar, Zeynep Benan Dondurucu İletişim, her dönemin en önemli meselelerinden biri olmuştur. Yaşamı tanımlayan unsurlar, değişimin kaçınılmazlığında farklılaşıp yenilendikçe iletişim araçları ve iletişime geçme biçimleri de başkalaşmaktadır. Ancak teknoloji, toplum ve iletişim arasındaki bağ her geçen gün daha da güçlenmektedir. Bugün, dijitalde birer temsile dönüşmüş yaşamlarımız, gerçekliğimiz üzerine uzun düşünme eylemleri var ederken sanallık en temel sorgularımızdan biri hâline gelmektedir.
Bu kitap, gerçekliğimizin bir ön tanımı niteliğindeki yeni kavramları, teknoloji etrafında tartışarak “Genişletilmiş Gerçeklik” (GG) teknolojilerine odaklanmaktadır. Sanal, artırılmış, karma gerçeklik gibi kavramları bir çatı altında toplayan ve açan genişletilmiş gerçeklik; disiplinlerin birbirine eridiği bu dönemde, iletişimi yeni boyutlarıyla tartışmayı anlamlı kılmaktadır. Böylece kitap, GG teknolojilerini meydana getiren teknik unsurlara ve kuramsal açılımlara yer vermekte; iletişim araçlarını bu çerçevede analiz etmektedir.
Ed. Selda İçin Akçalı Gündelik Hayat ve Medya kitabının içerisinde, tüketim kültürü perspeksifinden okumalar şeklinde yedi makale bulunmaktadır. Makale içerikleri tüketim, tüketim kültürü, tüketim ideolojisi çerçevesinde medya ortamı ve medya uyugulamaları ile Türkiye’deki kültür sembollerinin medyaya yansımaları çerçevesinde şekillenmektedir.
Elif Gizem Uğurlu Medyada çocuk dendiğinde akla medyanın izleyicisi, kullanıcısı olan çocuk gelebilir. Medya ve çocuk üzerinde biraz daha düşünüldüğünde oyunculuk yapan, sektörde çalışan çocuklar da akla gelecektir. Çocukların medyada yer alışını düzenleyen kanunlar, sözleşmeler çocukları ve haklarını korumak için vardır. Sorumluluğu olan bunca paydaş ve uluslararası sözleşmeler varken acaba Türkiye'deki medyada çocuk hakları bağlamında çocuk nasıl sunuluyor? Çocuklar temel haklarından yararlanırken görülüyorlar mı? Dünyada hâlâ açlıkla, yoksullukla mücadele eden çocukların, en büyük azınlık olarak nitelendirilen engelli nüfusun bir parçası olan çocukların, çeşitli nedenlerle göç etmek zorunda kalmış oldukları için sorunlar yaşayan çocukların, çocuk yaşta evlendirilen çocukların, İlköğretime ve sağlıklı suya erişemeyen çocukların, işçi çocukların, ihmal ve istismara uğrayan çocukların sorunları ekranlara diziler aracılığı ile yansıyor mu? Bu sorulardan yola çıkan bu kitap, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin maddelerini yol gösterici kabul etmiş, yerli diziler içinde çocuk bulunanlara odaklanmış ve sorunların, hakların nasıl ve ne kadar yansıdığını ortaya koymuştur.
Gökhan Aydın Dünya genelinde gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde hizmetlerin ekonomiden aldıkları pay artmaktadır. Çeşitlenen hizmet sektörleri ve hizmet pazarlarının hızlı gelişimi bu alana uygun farklı pazarlama stratejilerine ihtiyaç doğurmaktadır. Hizmetleri iyi anlamak ve hizmetlerin pazarlanmasındaki zorlukları ve önemli unsurları bilerek pazarlama stratejilerini ve faaliyetlerini yönetmek, hizmet sunan işletmelere önemli rekabet avantajları sağlayacaktır. Bunun için ilk olarak hizmetleri mal ve mamullerden ayıran özelliklerin iyi anlaşılması ve bu farklılıkların pazarlama bakış açısından ne anlama geldiğinin irdelenmesi gerekmektedir. Ayrıca hizmet pazarlamasıyla ilgili kavramların ve hizmet ürünlerinin pazarlanmasında kullanılan genişletilmiş pazarlama karmasının yedi farklı öğesinin iyi biçimde anlaşılması gerekmektedir. Kitap içerisinde, bu bakış açısından pazarlama faaliyetlerinin etkin şekilde yönetimi ve pazarlama stratejileri belirlenmesi için detaylı bir teorik çerçeve sunulmaktadır. Teorik çerçeveye ek olarak hizmet sunan çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren firmaların uygulamalarına da değinilerek stratejinin hayata geçirilmesi konusunda yol gösterici olunacaktır.
Bu kitap uluslararası literatürde yer alan hizmet pazarlaması alanında öne çıkan eserler doğrultusunda ülkemizden uygulamalı örneklerle birlikte hazırlanmıştır. Her bir bölümde konuyla ilgili teorik bakış açısı ve uygulamaya yönelik tavsiyeler okuyucuyu yormayacak şekilde aktarılmaktadır.
İşletme ve pazarlama yönetimi alanında bilgisini genişletmek isteyen herkesin faydalanabileceği bu eser özellikle müşterilerine hizmet ürünleri sunan pazarlamacılar, yöneticiler ve işletme sahipleri için faydalı olacaktır.
Erhan Yıldırım Toplum Politika Sinema, İdeolojik ve Estetik Boyutu ile Sinema,Türkiye'de Politik Sinema, Politik Film Çözümleri
Wendy Leeds-Hurwitz “Kişilerarası iletişimin entelektüel kaynaklarını ve ilgili sosyal yaklaşımları bir araya getiren ve ampirik araştırmaların sonuçlarındaki verimliliği ortaya koyan kapsamlı bir derleme… İletişim Bilimlerine Toplumsal Yaklaşımlar, sosyal bilimlerin yöntemleri ve amaçları üzerinde yapılan mevcut mütalaalara önemli bir katkı sağlamaktadır.”
Ian Angus, Simon Fraser Üniversitesi
“Bu kitap, bir mihenk noktasıdır. Bu kitaba destek veren mümtaz isimler, ortaya sosyal bilimler alanının yeniden ele alınmasını mümkün kılan bir eser çıkarmıştır… Bu kitap, kişilerarası ilişkiler araştırmalarında yol gösterici önemli bir çalışmadır.”
John Shotter, New Hampshire Üniversitesi
Çok eskiden resmî kurumlar, yayın kuruluşları ve yüz yüze iletişim vardı; bunlar iletişim çalışmalarının çekirdeğini oluşturan uygulamalardı. Ancak son zamanlarda, kişilerarası iletişim alanındaki araştırmalar, deneysel sosyal psikoloji ile çok sıkı bir uyum içindeki davranış biliminin hâkimiyeti altına girmiştir. Tam vaktinde yapılan bu teşvik edici çalışma, iletişimin güncelleşmesine yardım eden “sosyal yaklaşımlar”ı geniş bir bakış açısıyla inceleyerek eski modellerin sınırlarını tenkit etmektedir.
Kişilerarası iletişim çalışmalarındaki mevcut teorik yeniliklere eşsiz bir bakış açısı sağlayan İletişim Bilimlerine Toplumsal Yaklaşımlar, iletişim konusundaki bütün profesyonellerin ve öğrencilerin raflarında bulunması gereken bir kitaptır. Bu çalışma, özellikle iletişim teorisi, kişilerarası iletişim ve sosyal etkileşim konularıyla ilgilenenler için çok değerli bir kaynaktır.
Dilek Çiftçi YEŞİLTUNA Bu kitapta Yeşiltuna, birçok toplumsal soruna, iletişim ve medya boyutundan ışık tutmaktadır. Ulusal sınırların aşılarak küresel politikaların, medya ve iletişim süreçleri üzerinden toplumlarla buluşturulduğu günümüzde, sorunların kaynağında medyanın rolü, göz ardı edilemeyecek kadar öne çıkmaktadır. Çünkü çeşitli toplumsallıkların medyada temsil edilmesi kadar, çeşitli medya ürünleriyle kurgulanan medya gerçekliğinin, bilinçleri yönlendirdiği hatta sürecin bir bilinç endüstrisi biçiminde işlediği bilinmektedir.

Yazar bu bağlamda; televizyon ve çocuk ilişkilerini, geleneksel ve yeni medyada kadın kimliklerinin ve kadın hareketlerinin temsilini, medya temsilleri üzerinden toplumsal cinsiyetin inşasını, yeni bir toplumsallık biçimi olarak medyatik toplulukları, yurttaşların medya üzerinden kendini ifade edişiyle varlık bulan yeni toplumsal hareketleri, tüketim kültürü ve e-alışverişi, film turizmini, hediye kültürünü vb. konuları ulusal ve küresel düzlemdeki iletişim süreçleri içinde ele alıp değerlendirmektedir.

Kitapta işlenen konular temelinde, toplumsal sorunlara iletişim boyutundan açıklamalar getirilirken, aracılanmış iletişimin ve bilişim sistemlerinin yeni dönemin temel bir değişme dinamiğini oluşturduğu vurgulanmaktadır. Böylelikle, medyanın giderek her türlü sosyal ilişki ve etkileşim biçimini kapsayan, dönüştüren ve yeniden üreten bir iktidar aracı olma durumunun altı çizilmektedir.
John Bessant, Joe Tidd Üçüncü Baskı için gözden geçirme
“Bu kitap inovasyon ve girişimcilikle ilgilenenler için bir referanstır. İkinci baskıya dayanarak Bessant ve Tidd, sürdürülebilirliğe yönelimli inovasyon, yaratıcı girişimcilik, inovasyon modelini şekillendiren ICT’lerin büyüyen önemi, biriken kaynaklama, biriken fonlama ve inovasyon toplulukları güncel tartışmaları kitabın bünyesinde toplamıştır. Teorilerin örnek vakalarla birleştirilmesi, medya bağlantıları ve diğer online öğrenme materyalinin revizyonu bu baskıyı seçkin hâle getirmektedir.”
Dolores Anon Higon, Doçent Dr. Ekonomi Fakültesi, Valéncia Üniversitesi, İspanya

İkinci Baskı için gözden geçirme
“Bessant ve Tidd’in İnovasyon ve Girişimcilik 2. Baskısı ideal bir lisans kitabıdır. Önceki sınıflandırılmış ilgili araştırmaları çerçeveleyerek mantıklı şekilde sunmakta ve görsel materyali, öğrenmeye yardım edecek tarzda başarı ile sentezlemektedir.”
John Storey, Yönetim Profesörü, Açık Üniversite İşletme Okulu

Bu kapsamlı ve saygı uyandıran metin güvenilir bir takım olan John Bessant ve Joe Tidd tarafından hazırlanmıştır. Her ikisi de mükemmel temelleri ve güvenilir varlıklarıyla inovasyon çalışmalarının içindedir ve pek çok senedir araştırmaların başını çekmektedirler.
Bu metin inovasyon ve girişimcilik hakkındaki sezgileri en üst düzeyde zamana uygun şekilde karıştırmaktadır. Bugün dünyada özel sektörün ve kamu sektörünün her ikisinde de yeni fikirleri ticarileştirmeye ısrar etmek olan inovasyon ekonomik ve sosyal refahı geliştirmek için vardır. Aynı zamanda büyüyen etkili ve başarılı inovasyon, organizasyonel hazırlıkların yapılmasını ve bireylerin potansiyellerini inovasyona aktarmak için enerji ve bağlılığını gerektirmektedir. Bu metin bunun nasıl yapılacağını, ulaşılabilir şekilde örneklemektedir. Bu alandaki lisans dersleri için ve gerçekten de otoritelerini ispat etmek isteyen araştırmacılar ve uygulamacılar için etkili bir bağ oluşturacaktır.
Yrd. Doç. Dr. Zümrüt Ecevit Satı "Her gün aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemek deliliktir."
Albert Einstein

Yeni ekonomi düzeni, yeni teknolojiler, aşırı rekabet ve saat hızı gibi kavramlar; rekabet ve pazar dinamiklerinin hiç bu kadar büyük olmadığını açıklamak için kullanılmaktadır. Genelde yeni rekabet ortamına ayak uydurma çabası konusunda işletmeler arasında görünmez bir anlaşma var gibidir. Herkesin birbirini taklit ettiği günümüzde, düşünceler, insanlar, hizmetler, çözümler ve ürünlerle ilgili inovasyon ihtiyacı giderek artmaktadır. Ancak dünyayı değiştirmek için bir teknoloji ya da yalnızca yeni bir buluş yetmemektedir.

İnovasyon temel olarak, değer yaratan şeyleri yeni bir yol ve yöntemle yapabilmeyi içeren çalışmalar üzerine odaklanmaktadır. Yeni veya iyileştirilmiş ürün, hizmet veya üretim yöntemi geliştirme, yeni düşüncelerden doğar. İnovasyon sisteminin en önemli kilit noktası bu düşüncelerdeki dinamizmin sürekli desteklenmesidir. Bu nedenle geliştirilerek uygulanabilir hale getirilen, ekonomik bir değer ve/veya fayda yaratan ve rekabet gücü kazandıracak şekilde pazarlanan düşüncelerin ve sonuçlarının tekrar tekrar değerlendirilmesi ve yeni alanlar için yaygınlaştırılarak kullanılabilme becerisinin sağlanması gerekir. İnovasyon yönetimi ile işletmeler bilgi ve iletişim teknolojilerinin şekillendirdiği fırsatlarla daha esnek, daha işbirlikçi, çevresel konulara daha fazla odaklanan, toplumsal konulara daha duyarlı ve değişimleri daha çevik uygulayabilir özelliklerini görme ve uygulama olanağını bulmaktadırlar.

"İnovasyon Yönetiminde Kesitler" kitabı inovasyon kavramı, gelişimi, türleri ve yapısına ilişkin analizleri yapmak ve inovasyonun "Bilgi Yönetimi", "Ar-Ge", "Marka Yönetimi" ve "Stratejik Yönetim" gibi kesitlerindeki yönetim etkinliğini incelemek üzere tasarlanmıştır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de lisans ve lisansüstü programlarda yer almaya başlayan bu konuda ulusal sınırlı sayıda yayın olması bu çabanın önemli bir nedenini oluşturmuştur. Kitabın iş dünyasının en çok konuşulan, sürekli farklı yönleriyle gündemde kalmayı başaran, sayısız kitap, makale, konferans ve kongrelerde tartışılan, ülkelerin kalkınma programlarının ana unsuru olan "inovasyon yönetimi" faaliyetlerine katkıda bulunması amaçlanmıştır.
Larry Keeley, Ryan Pikkel, Brian Quinn, Helen Walters - Wiley İnovasyonun On Tipi kitabı ile inovasyon yapmak isteyenlere reçete veriliyor. Adım adım ve yalın bir şekilde inovasyonun nasıl geliştirilebileceği konusunda önemli sırlar ortaya koyuluyor. Bu kitap, özellikle teknoloji odaklı inovasyon yapmak isteyenlere yapılan hataları da göstererek uygulama ortamı oluşturuyor. Yenilik ilkelerini verirken startupların ve hatta büyük kuruluşların anlamlı ve sürdürülebilir büyüme konusundaki donanımını artırıyor. 2000'den fazla başarılı yeniliğin ortaya çıkışında önemli içgörüler sağlıyor.
Bu kitabın anlatım tarzında özel bir algoritma uygulanarak anlamlı gruplar belirlendi. İnovasyon fırsatlarını belirlemek için firmaların iç ve dış büyüme parametreleri ve performans değerleri, rakiplerini de devreye alarak şekillendirildi. İnovasyon odaklı performansın artırılabilmesi, önemli değerlendirmeler yapılabilmesi için özel ve hazır yol haritaları sunuldu. Endüstriler için de inovasyon modellerini teşhis edip yeni bir anlayış ve yöntem geliştirme imkânı sunuluyor.
Çevrimsel araştırmanın altyapısını vererek farklı ve anlamlı değişim ve dönüşümü düşündürüp kalıcı ve kullanışlı yollar uygulatarak kitabın ne kadar değerli olduğunu kanıtlıyor. Eğer kurumunuzda anlamlı ve sürdürülebilir büyümeyi inovasyon odaklı gerçekleştirmek isterseniz yenilik ilkelerinin detaylı olarak anlatıldığı İnovasyonun On Tipi kitabını okuyun.
Bu kitabın yazarlarından Larry Keeley'in tecrübelerinden yararlanmak büyük bir fırsat. Kendisi BusinessWeek tarafından inovasyon alanındaki dünya görüşünü ve paradigmaları değiştiren, yedi yenilik gurusundan biri olarak seçilmiş olup Doblin firmasının kurucusudur. Diğer yazarlar ile birlikte inovasyonun tasarlanması ve sürdürülebilir kılınması konusunda dünya çapında pek çok girişimciyi, yöneticiyi, şirketleri ve startupları etkilemiştir.
John R. Levine - Margaret Levine Young İnternete bağlanmanız mı gerekiyor?
İşte İnternete giden eğlenceli ve kolay yol haritanız!
İnternet ticaret, eğlence ve anlık iletişim merkezidir. Aynı zamanda çok hızlı değişen, dolayısıyla bir rehbere ihtiyac duyulan bir araçtır. İnternet for Dummies her türlü araçla İnternet bağlantısının kurulması, e-posta ve sosyal hesapların kurulumu, içerik arama ve paylaşımı ve çevrimiçi takılırken güvenli ve gizli kalmaya dair tavsiyeleriyle bu boşluğu dolduruyor.

İnternet nedir ağlardan oluşan bu harika ağla başa çıkın ve nasıl güvenli kalacağınızı ve gizliliğinizi nasıl koruyacağınızı görün
Giriş yapın tarayıcı yükleme, İnternet hizmet sağlayıcısı seçme, aracınızı yapılandırma ve webe girişle ilgili basit adımları takip edin
Tarayıcılarla tarama yapın Google Chrome gibi farklı tarama seçeneklerini deneyin
Takılın arkadaşlarla iletişim kurmak için bir e-posta hesabı açın, telefon ve video konferans seçeneklerinden yararlanın
Sosyalleşin Facebook ve Twitter hesapı açın ve sosyal medya dünyasını keşfedin
İhtiyacınız olan şeyi bulun en iyi arama sonuçlarını edinme, kişi bulma, güzel siteleri keşfetme ve alışveriş yapma yollarını keşfedin
İnternetin bir parçası olun: kendi yazınızı, fotograf ve videolarınızı çevrimiçi nasıl ekleyeceğinizi öğrenin

Kitabı açın ve
İnternet bağlantısı için basit tavsiyeyi
Çocuklar için güzel çevrimiçi şeyleri
Bilgisayar virüsleri ve
e-posta spamlarını önlemeyi
Wi-fi ağa bağlanmak için tüyoları
Önde gelen sosyal medya sitelerine katılmanın adımlarını
Bankacılık işlemleri, fatura ödemeleri ve çevrimiçi yatırım ile ilgili her şeyi
Blogda düşüncelerin paylaşılmasını
Fotoğraf paylaşılacak, müzik dinlenecek ve alışveriş yapılacak yerleri
Bağlantınızla ilgili problemleri gidermeye dair tüyoları inceleyin
Seyfi Kılıç Teknoloji, genellikle ekonomik ve toplumsal bağlamı göz ardı edilerek güç ilişkilerinden bağımsız bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu durum, teknolojiye bağlı olarak ortaya çıkan yeniliklerin de kapsamlı bir analizini olanaksız kılmaktadır. Günümüzde özellikle iletişim alanını etkileyen teknolojik yeniliğin başında iletişimin hızını, kapsamını ve boyutunu tümüyle değiştiren internet gelmektedir. İnternet ve onun habercilik pratiklerindeki karşılığı olan internet gazeteciliğine yönelik değerlendirmelerde ise teknolojinin ele alınışındaki eksikliğe bağlı olarak, toplumsal ve ekonomik boyutlar soyutlanmaktadır. Dolayısıyla internet ve internet gazeteciliğine dair kapsamlı bir değerlendirme yapabilmek için ekonomik ve toplumsal boyutların da göz önüne alınması gerekmektedir. Buradan hareketle bu kitapta, var olan toplumsal sistem, bu sistem içinde iletişim, internet ve internet gazeteciliğinin konumu ekonomi politik bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu doğrultuda kapitalizm öncesi toplum biçimlerinden Marx'ın kapitalist topluma dair temel eleştirilerine, iletişim ve internetin ekonomi politik analizinden dünyada ve Türkiye'de internet gazeteciliğinin genel özelliklerine kadar çok geniş bir konu yelpazesi okurlara sunulmaktadır. Böylece tüm öğrenci, akademisyen ve bu alana ilgi duyanların yararlanabileceği, iletişimin ekonomi politiğine dair doyurucu bir kaynak ortaya çıkarmanın yanında internetin, ekonomi politik bakımdan analizine dair var olan ciddi eksiklik giderilmeye çalışılmıştır.
Abdullah Tunç, Ahmet Furkan Yılmaz, Berfin Demirtepe, Beyza Naile Ömerca, Feride Boğazkesen, İlknur Duğan, İlvenur Soyutürk, Melike Dur, Nisa Nur Ünal, Nisanur Yıldızeli, Nur Sena Gülsoy, Oğulcan Tanrıverdi, Oğuzhan Coşkun, Sefa Boyraz, Sude Yiğit, Suna Tekin, Şeyma Erbaş, Şule Kaya, Tuğba Özer Uzun soluklu bir serüvendir yaşam. Doğumla başlayan ve her anında "yolda" olunan, bizim düşünüp eylediklerimizle mayalanan ve yoğrulan; düşünülenin aksine ölümle sonlanmayıp ardımızda bıraktıklarımızla sonsuz bir döngü hâlinde yaşayan... En çok da "yolda olmak" ile kendi anlamını arayan, kimi zaman bulan, sürdüren, yaşayan...
Öyle bir şey ki yaşam; kimi zaman bir yönetmenin kadrajına yansıyan hatta bir senaristin yazdıklarında hayat bulan, belki de bir dizinin nefes kesen bir sahnesinde vurgulanan ya da bir şairin kaleminden dökülüp dizelerine akan... Veyahut bir roman karakteri olup bir gün karşımıza çıkan/çıkacak olan... Bir yazarın kaleminde ilmek ilmek örülüp kitaplara sığdırılmaya çalışılan... Aslında tam da bu kurmaca "gerçekliği" ile bu yolda, bu yolculukta hepimize dokunan, hepimizde izler bırakan...
Bu kitap, siz değerli okurlarımıza; adından sıkça söz ettiren dizi, film ve romanların, psikoloji disiplininin popüler kuram ve kavramları doğrultusunda bir incelemesini sunmaktadır.
Psk. Suna Tekin
İnci Yakut Bu kitabın öncelikli amacı, Osmanlı Dönemi'ni konu alan dönem filmi ve epik fantastik filim tasarımcılarının (senarist, storyboard tasarımcısı, sanat yönetmeni, kostüm tasarımcısı, mekân tasarımcısı, yönetmen vs.) ve sinema tasarımı ile kostüm tasarımı konularında eğitim alan öğrencilerin sinema anlatısı için karakter tasarımları oluştururken sanatlar arası etkileşim anlayışına sahip olarak hareket etmelerine ve buna göre tarihte geçmiş dönemlerin toplumsal gerçekliğini çeşitli düzeylerde irdeleme gereksinimi içinde olarak sinemaya döneme özgü sanat, tasarım ve toplumsal yaşantı anlayışları bakımından veri sağlayıp kaynaklık yapabilecek toplumu görsel olarak bir şekilde yansıtmaya çalışan döneme özgü sanat alanlarına (19. yy. ve öncesi minyatür, tezhip ve diğer Geleneksel Türk Sanat alanları ) ilgi duymalarına katkıda bulunmaktır. Sanatlar arasında kurulacak ilişki ile günümüz sinema sanatı tasarımcıları Osmanlı Dönemi’ne özgü görsel sanat eserlerinin karakter, mekan, nesne, öykü, kompozisyon, renk, desen ve biçim gibi pek çok unsurlarının toplumsal gerçekliği kurgulama özelliklerinden esinlenerek günümüz bakış açısıyla gerçekliğin yeniden inşasını oluşturabileceklerdir.

Bu kitapta tarafımdan üretilmiş olan kostüm illüstrasyonu (kostüm ve kostümle bağlantılı mekân ve desen) uygulamaları, Osmanlı Dönemi gerçekliğini çeşitli düzeylerde konu alan epik nitelik taşıyan dönem filmi ve epik fantastik film anlatıları için senarist, sanat yönetmeni, kostüm ve dekor tasarımcısı, storyboard tasarımcısı, yönetmen gibi sinema tasarım grubunun üyeleri ve bu alanlarda eğitim alan öğrenciler tarafından yapılacak geçmiş döneme özgü karakter tasarımı çalışmalarında önemli bir yere sahip olan kostüm tasarımı uygulamalarına katkıda bulunmak ve örnek oluşturmak üzere, bu tür uygulamaların hangi anlayış ve ilkeler içinde gerçekleştirilmesi gerektiği hakkında açıklamalar yapan illüstrasyon örneklerini sunmak amacıyla yapılmıştır.

Kitabın hedef kitlesini sinema tasarımcıları, kostüm ve moda tasarımcıları, diğer sanat ve tasarım alanlarında çalışmalar yapanlar ve tüm bu alanlarda eğitim alan öğrenciler ile konuya ilgi duyan başka çalışma alanlarında bulunanlar oluşturmaktadır.
Aytekin Can İletişim Fakültelerinde Ders Kitabi Olarak Okutulan Kısa Film, Kısa Film Türleri, Kısa Film Yapımı Türkiye’de Kısa Film Türlerini içermektedir.
Sevil Yıldız Basın Kanunu
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun
Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu
Matbaalar Kanunu
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun
İlgili Yönetmelikler
Mine Artu Mutlugün Komedi belki de türler içerisindeki en karmaşık ve kendine özgü mekanizmaya sahip olandır. Herkes komik anekdotlar anlatabilir, şaka yapabilir ve çevresindekileri güldürebilir ancak bunu mizah yolu ile yapabilmek ve komedi dediğimiz üst yapıyı kurgulayabilmek farklı özellikleri gerekli kılar. Mizahı, komediyi ve gülmeyi tam anlamıyla tanımlayan şeyi bugün hâlâ aramaya devam ediyoruz.
Mizah, felsefenin gülen hâlidir ve tıpkı matematik gibi çeşitli kombinasyonlara dayanır. Matematik bu kombinasyonları sayılarla, mizah ise kelimelerle yapar. Mizah zihinsel bir hesaplamanın yanı sıra göndermelere, paradoksa ve dil bilgisine dayanır. Matematiğin olduğu bir dünya daha az gizemli olsa da kesinlikle daha zarif ve büyüleyicidir. Komedinin olduğu dünya da öyle!
Erdem Güven Bu çalışmada, terörün ve terör eylemlerinin bizatihi bir iletişim metodu olduğu savından hareketle tarihten günümüze uluslararası çapta iz bırakan eylemler ve örgütlerin yapısına değinilmiştir. Korkuya dayalı bir iletişim modeli olan terör, gücünü silahtan ve kaba kuvvetten almakla beraber kitle iletişim araçlarından da faydalanmaktadır. Hatta çalışmada özellikle üstünde durulan IŞİD ve El-Kaide gibi uluslararası örgütler, kendi medyalarını oluşturmuş ve kendi özgün içeriklerini üretmişlerdir.
Bu bağlamda Korku İletişimi adını verdiğimiz bu kitapta, terörizm faaliyeti iletişim disiplininden bir bakış ile irdelenmiş ve kitabın, daha sonraki çalışmalara öncülük etmesi planlanmıştır.
Burak Medin, Serhan Koyuncu Kamu diplomasisi, küresel boyuttaki gücünü ve etkisini arttırmayı amaçlayan ülkeler için vazgeçilmez bir unsurdur. Bu nedenle içerisinde bulunduğumuz yüzyılın başlarından itibaren devletler bu alana yatırım yapmaya başlamışlar ve beklentilerini de bu doğrultuda arttırmışlardır. Kültürel diplomasi, kamu diplomasisinin alt alanlarından biridir ve belki de en stratejik ve en önemli olanıdır. Kültürel diplomasi özellikle sinema, TV dizileri, turizm, sanat ve diğer kültürel olguları içerisine alan geniş kapsamlı bir alandır. Sinema diplomasisi de kültürel diplomasinin en önemli bileşeni konumundadır.
Elinizdeki bu kitapta sinema diplomasisinin uluslararası ilişkiler içerisindeki konumuna ve sinema diplomasisinin niteliklerine ilişkin önemli bilgiler yer almaktadır. Bu çalışmada ilk olarak kamu diplomasisi, kültürel diplomasi, güç kavramı, yumuşak, sert ve akıllı güç kavramları açıklanmış; kamu diplomasisi ve kültürel diplomasinin bağlantılı olduğu alanlara yer verilmiş; ardından sinema diplomasisi Hollywood ve Bollywood sinema endüstrileri ekseninde ele alınmıştır. En önemli yumuşak güç araçlarından biri olan sinema, kültürel diplomasi politikalarının oluşmasında başat bir role sahiptir. Bu yönüyle sinema diplomasisi dış politikada devletlerin elini güçlendiren ve onlara hareket alanı sağlayan en önemli diplomasi türüdür. Hollywood ve Bollywood örnekleri özelinde sinema diplomasisinin özellikle uluslararası alanda nasıl bir işlev gördüğünü irdeleyen bu çalışma, bu yolla sinemanın bir yumuşak güç aracı olarak gücünü ve potansiyelini de ortaya koymaya çalışmaktadır.
Sedat Cereci

“Düşünen insanın tüm çabalarına karşın, insanlar savaşım içinde geçen yaşamlarında çoğunlukla görerek anlama ve görüntülerle anlaşma yolunu seçmişlerdir. Çünkü görerek anlama ve görüntülerle anlatmaya çalışmak diğer yöntemlere oranlara çok daha kolaydır, fazlaca beyin işlevi gerektirmemektedir. Anlatmak ve anlaşmak için kullanılan bu kolay yöntem zamanla insanların temel anlatım biçimlerinden birine dönüşmüş, hatta pek çok sanatın da temel yöntemi olarak yer bulmuştur.


Görüntülü anlatımın en etkili yollarından biri olan fotoğraf, insanların mağara duvarlarında betimledikleri resimlerden başlayarak televizyon görüntülerine değin uzanan yolculuktaki güçlü anlatım tekniklerinden biridir. Fotoğraf tekniğinin platonik düşünceyle de, modern bakış açılarıyla da ilgisi bulunmaktadır. Kültürel dönüşüme koşut olarak yaşanan değişimlerle insanlara daha yakınlaşan televizyon görüntüleri de, televizyon çağının insanlarını anlatan dille kodlanmaktadır. Her çağ kendi iletişim kodlarını üretmekte, ancak çağlar içinde görüntünün geçerliliği sürekli canlı kalmaktadır.”

Ahmet Bülend Göksel

Medya Analizleri adlı kitapta, günümüz medyasında belirleyici konumda olan temel tartışma konuları, iletişim uzmanları için yol gösterici temel parametreler çerçevesinde yorumlanmış ve medya tartışmaları için, sonuca dönük bir rota çizilmiştir.


 


Toplumsal yaşamı yakından ilgilendiren; Şiddet, Cinsellik, Çocuk Pornografisi konuları kitapta medya perspektifinde, sosyolojik-psikolojik boyutları ve iletişim biliminin temel verileri ışığında çözüm önerileri geliştirilerek yapılandırılmıştır.  Ayrıca çalışmada; medya-siyaset ile medya-propaganda ilişkisine de yer verilmiş bu bağlamda örneğin kamu görevlilerinin ve seçilmiş yetkililerin hediye almasına ilişkin çeşitli olayların, durumların ve buna mukabil var olan ya da olması gerektiği tartışılan düzenlemelerin, medyada farklı görüşlerin çatıştığı gündemler olarak sunulmasından dolayı, hediye olgusu incelenmiştir. Bunlara ek olarak Vatandaş Gazeteciliği ve bir örnek olay olarak sunulan Dolmabahçe Sarayı’nın uluslararası tanıtımı çerçevesinde Medya teknikleri açımlanmış ve medyanın toplumsal sorumluluğu çerçevesinde yine bir örnek olay olarak “Kadın Sığınma Evleri” medya ile ilişkiler perspektifinde analiz edilmiştir.


 


Medya Analizleri kitabı anlatım biçimi, sorunlara yaklaşımı, çözüm önerileri ile bu konuda araştırma yapanlara objektif, sorgulayıcı ve kamusal vicdana seslenen bir yaklaşım sunmaktadır. Medya çalışmalarına özellikle medyanın toplumsal boyutuyla önemli bir katkı yapacaktır.

Gloria Degaetano Çeviren: Nilüfer Pembecioğlu Öcel Gloria Degaetano’nun Parenting Well in a Media Age Keeping Our Kinds Human adlı eserinin İngilizce aslından çevrilerek dilimize ve bilim dünyamıza kazandırılan Medya Çağındaİyi Anne Baba Olmak, okuyucularına anne-baba-çocuk ilişkileri açısından çok farklı bakış açıları kazandıracak ender çalışmalardan biridir. Kitap; Günümüzde anne baba olmanın zorlukları, Anne babalık kimliğimizi geri istiyoruz, İlk temel gereksinim: Sevgi dolu bir anne-baba-çocuk bağı, İkinci temel gereksinim: İç yaşam, Üçüncü temel gereksinim: İmaj oluşturma, Dördüncü temel gereksinim: Yaratıcı anlatım, Beşinci temel gereksinim: İlişkiye katkıda bulunma ve son olarak da Bireysel üretilmiş bir kültüre doğru bölüm başlıklarından oluşmaktadır. Çeviri her anne babanın okuması gereken öncelikli çalışmalardandır.
Arthur Asa Berger Arthur Asa Berger, başkalarının medyayı nasıl yorumladıkları ile yetinmeyip kendi medya çözümlemelerini yapmak isteyen okuyuculara uygulamalı öneriler sunan, örnekli, kullanıcı dostu bir rehber oluşturmuştur. Medya yorumlamalarını; göstergebilimsel bakış açısı, Marksist kuram, psikanalitik kuram ve toplumbilimsel kuram çerçevesindeki incelemelerle açıklayan ve popüler kültürü bu dört kurama bağlayan Berger, yaratıcı insanların eleştirel düşünceleriyle gerçek dünyayı nasıl dönüştürebileceklerini anlayabilmeleri için bu kuramları bilmelerinin gerekli olduğunu vurguluyor. Beşinci baskısı yapılan kitap, kuramsal açıklamaların yanı sıra, uygulamalı bölümleri, karmaşık kavramları örnekleyen çevrimiçi alıştırmaları, sözlüğü ve çalışma kılavuzları ile yazarın kendi çizimlerini de içermektedir.

“Geçmişin ve geleceğin dünyasını metinlerle kavramaktayız. Aslında tüm dünyanın metinlerden oluştuğunu bilen bizler, metinlerin nelerden oluştuğunu görmek istedik. Bu metinleri görmek, anlamak, izleyerek kavramak, çözmek ve yeniden kurmak istedik. Bize aynı metine dört farklı pencereden bakabilmeyi gösteren Berger'in açıklamalarında ve örneklerinde, bu yapıbozumu, neye göre gerçekleştirebileceğinizi bulabilirsiniz.”
Nilüfer Pembecioğlu
Özgür Yılmazkol Medya; çatışmaları, eleştiriler, karşıtlıkları, diyalektik yapılması ve ideolojisi ile yeni dünya sistemlerinin inşası ve “anlamın” yeniden üretiminde en kilit aktörlerden biri olmaya devam etmektedir.. Fakat buna karşı medya artık çok-merkezi bir yapı sergilemektedir. Özellikle internet, klasik medya kavramını dışında mesajın ''kişiselleşmesine'' böylelikle “sosyal”in bireyselleştirilmesine izin veren bir olgu niteliğiyle hayatımızda daha da kuşatıcı olmaya aday bir mecraları da adeta kendi içine çekmektedir. Gücünün sınırsızlığı ve etkisinin ölçülmezliği; medyayı daha bilinçli, aktif, objektif ve etken okumayı zorunlu kılmaktadır. Bu kitap, medyanın kontrol edilemezliğine karşı bireyi merkeze alan, insanın kendisi ve medya içerikleri üzerinde birey farkındalığına dayalı, özgürleştirici nitelikteki medya okumalarına bir katkı yapmak amacıyla kaleme alınmıştır. Çalışma televizyon, reklâm, internet ve sinema genel başlıklarında bütüncül okumayı gerçekleştirmeyi amaç adinmiş on bir makaleden oluşmaktadır.
İbrahim E. Bilici Okuryazarlığın ülkelerin gelişmişlik düzeyinin bir göstergesi olmaktan çıktığı 21. yüzyılda, geleceğimizin teminatı gençlerin informal öğrenmelerinde medya başat role sahiptir. Medyanın kendisine ve yaşadığımız dünyaya dair bize öğrettiklerini tersten okuyabilme becerisi, bilgi toplumunun en kritik donanımlarından biridir. Medya okuryazarlığı eğitimi ile 7'den 70'e, 7/24 günlük hayatımıza eşlik eden medyanın dilini doğru anlayıp doğru okumak için sağlam bir temel atılmaktadır.
Ekran bağımlılığından madde bağımlılığına kadar çeşitli bağımlılıklar, şiddet, cinselliğin kötüye kullanılması, duyarsızlaşma gibi sorunlar ve bu sorunların doğurduğu sonuçlar, çözüm arayışında doğal olarak medya okuryazarlığı eğitimini karşımıza çıkarmaktadır. Bu yüzden medya okuryazarlığı tüm dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde son otuz yıldır temel ders olarak önem görmekte ve yaygınlaşmaktadır.
Mesleki olarak medya pratiklerinin öğretildiği iletişim fakültelerinde de medyayı okuma becerisi ön plana çıkmıştır. İletişim öğrencileri için medya okuryazarlığı artık en çok tercih edilen derslerden biri olmuştur.
Eğitimin “Neyi öğreteceğiz? Nasıl öğreteceğiz?” temel sorularına yanıt veren bu kitap; iletişim öğrencileri, öğretmen adayları ve öğretmenlerin medya okuryazarlığını tanımından uygulamasına kadar her ayrıntının öğrenilebilmesi için önemli bir kaynak niteliğindedir.
“İbrahim E. Bilici, kitle iletişim araçları, popüler kültür ve dijital medyanın sunduğu fırsatları ve sorunları açıklayarak; tüm gücü, zenginliği ve karmaşıklığına rağmen, medya okuryazarlığı eğitimini açık seçik ve anlaşılır bir şekilde ele almaktadır. Bu kitap, sınıf ile çağdaş yaşam arasındaki bağlantıyı kurabilme, eleştirel düşünme becerisi kazandırarak öğrencileri başarılı bir şekilde 21. yüzyıla hazırlama konularında eğitimcilere yararlı olacaktır.”
Prof. Dr. Renee Hobbs
(Hobbs, Harvard Institute on Media Education adlı ilk eğitmenlerin eğitimi programının ve Media Education Lab adlı medya okuryazarlığı laboratuvarlarının kurucusu; Rhode Island Üniversitesi (ABD) Harrington İletişim Fakültesi kurucu dekanıdır.)