Maliye - Vergi \ 1-1
Nevzat Balıkçıoğlu Bir toplumdaki en büyük tüzel kişilik devletin kendisidir. Tüzel kişilik olmanın bir sonucu olarak devletler de tıpkı gerçek şahsiyetler gibi haklara sahip olabilir, borç ve alacak edinebilirler. Devlet, tüm kurumları ile içini dolduran kişilerden bağımsız olarak, bu borç ve alacakları ödeme yükümlülüğüne ve alacakları isteme hakkına sahip olur. Yani özetle borçlar ve alacaklar gerçek kişilere değil devletin tüzel kişiliğine ait olur. Ancak bu borçların alınıp alınmayacağına veya tersine gerçek kişilere ya da başka devletlere borç verilip verilmeyeceğine yönetici konumundaki gerçek insanlardan oluşan siyasi otorite yani hükümet karar verecektir. Borçların alınması hâlinde ne kadar ve hangi şartlarda alınacağı, ne zaman ödeneceği faizin ne kadar olacağı, taksit sayısının ne kadar olacağı bu süreç içerisinde ortaya çıkacak temel sorunlardır. Ayrıca alınacak olan borcun devletin ödeme gücünü aşıp aşmayacağına pek çok istatistiki bilgi devletin mali organlarından edinilerek karar verilir. Bütün bu problemler, aslında borç alıp veren gerçek kişilerin de gündelik hayatlarında karşılaşabilecekleri sorunlara benzer nitelikler taşımaktadır. Ancak devletin alabileceği borçların ölçeği gerçek kişilere kıyasla çok büyük olabileceğinden ülke içerisindeki pek çok mali ve ekonomik denge üzerinde değişik boyutlarda etkileri olacaktır. Örneğin devlete borç veren kişiler son derece güvenilir bir biçimde getiri elde ettikleri için ellerindeki parayı üretime yönlendirmek veya başkaca alternatif yatırım araçlarına aktarmak yerine sürekli olarak devletin borçlanma araçlarına yönelmeyi tercih edebilmekte hatta bunu alışkanlık haline getirebilmektirler. Fakat devlet borçlanmasından en çok etkilenen unsurlardan birisi hatta belki de en önemlisi enflasyondur. Enflasyon en basit tanımıyla piyasadaki birim mal başına düşen para fazlalığıdır. Devlet borçlanması ve enflasyon arasındaki ilişki kısaca şu şekilde özetlenebilir: Devlet borç aldığında hazineye piyasadan para çekmektedir. Böylece geçici de olsa anti enflasyonist bir baskı oluşmaktadır. Fakat devlet borcu geri öderken ödemeyi faiziyle birlikte yaptığı için piyasada tekrar para artışı olacaktır. Dolayısıyla kısa vadede enflasyonu düşüren borçlanma uzun vadede tersi bir sonuca yol açacaktır.
Bütün bunlar dikkate alındığında devlet borçlanmasının ülke ekonomisine etkilerinin ne olduğu ve enflasyonla aralarındaki ilişkinin sonuçlarının doğru anlaşılabilmesi için en azından belirli bir dönem aralığının resmi veriler esas alınarak incelenmesi gerekmektedir. Devlet borçlanmasının ne olduğu ve hangi koşullar altında gerçekleştiği konusunda teorik bilgileri de içeren bu eser, bir yüksek lisans tezi olarak hazırlansa da aynı zamanda bir kaynak kitap niteliği taşımaktadır.
Ali Balkı, Cantürk Kayahan, Ceyda Kükrer Mutlu, Gökhan Demirtaş, Gülsüm Gürler Hazman, Halilibrahim Gökgöz, İhsan Cemil Demir, İsa Sağbaş, İsmail Ciğerci, Merve Malak, Mustafa Küçükilhan, Nahit Erdoğan, Nurten Daşkaya, Ozan Emre Aytemir, Rabia Tuğba Eğmir, Recep Kolukısa Yerel ekonomilerin ulusal ekonomiye olan katkıları ve devletin sosyal hedeflerini yerine getirmedeki rollerinin önemi her geçen gün artmaktadır. Bu çerçevede hazırlanan çeşitli sosyoekonomik raporlar ve bilimsel çalışmalar yerel ekonomiler için yol gösterici niteliktedir. Bu amaçla hazırlanan çalışmamızda; Afyonkarahisar'ın ekonomik faaliyetlerdeki yeri, ulusal ekonomiye olan sektörel katkıları, beşerî ve sosyal sermaye açısından verilen hizmetlerin değerlendirilmesi hedeflenmiştir.
İçerisinde 11 bölümün yer aldığı bu kitapta; yazarlar tarafından sosyoekonomik yapı, rekabet, dış ticaret, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, gelir dağılımı ve mali göstergelerin değerlendirilmesi yapılmıştır. Afyonkarahisar hakkında yapılan bu ekonomik ve sosyal araştırma gerek ekonomik gerekse sosyal gelişme potansiyeli yansıttığından geleceğe yönelik politika önerileri de içermektedir.
Çalışmanın; akademik araştırmacılara, sektör temsilcilerine, öğrencilere ve konuyla ilgilenen tüm paydaşlara faydalı olması dileğiyle...
Atila Kılıçarslan Türk Ticaret Kanunu kapsamında faaliyet gösteren belediye şirketlerinin, ülkemizde günümüz finansal ve ekonomik yaşamındaki yeri yüksek boyutlara ulaşmıştır. Bu bağlamda belediye şirketlerinin dış denetimini yapan en üst denetim organı olan T.C. Sayıştay Başkanlığının bir mensubu olarak kaleme aldığım bu kitap; şirketlerin muhasebesine yönelik olarak temelden başlayan bir kurguyla tasarlanmıştır.
Bu kitap; okuyucunun tek başına muhasebeyi öğrenmesine ve uygulamasına yardımcı olacak, karışık muhasebe kayıtlarının içinden çıkılabilir ve kolay olduğunu okuyucuya gösterecektir. Kitabın tasarımında okuyucunun aklından geçen soruları anında cevaplayan bir yol izlenmiş ve okuyucunun karşısında canlı bir anlatım varmış gibi hissetmesini sağlayan anlatım tarzı benimsenmiştir.
Ayrıca T.C. Sayıştay Başkanlığının Denetçileri eliyle yapmış olduğu belediye şirketlerinin mali denetimi sonucunda, mali denetim raporlarında yer alan mali denetim bulguları tasnifli bir şekilde kitabın içerisine yerleştirilmiş ve bu yönüyle kitabın uygulamaya yönelik olarak ilk kez ele alınan bir eser olması sağlanmıştır.
Şimdiden siz değerli okuyucularımıza çok faydalı olacağına inanıyor ve teşekkür ediyoruz.
1980 Yozgat doğumlu olan Atila KILIÇARSLAN; Yozgat Anadolu Lisesinden mezun olmuştur. 2003 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri Bölümünü bitirmiştir. 2004-2006 yılları arasında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Uzmanı, 2006-2009 yılları arasında T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Kontrolörlüğü (Gümrük ve Ticaret Müfettişi) görevlerinde bulunmuştur. 2009 yılında Sayıştay Denetçisi olarak T.C. Sayıştay Başkanlığında göreve başlamış ve hâlen Başdenetçi olarak görev yapmaktadır.
Alvin A. Arens, Randal J. Elder, Mark S. Beasley, Chris E. Hogan Muhasebe dünyasının en hızlı gelişen ve değişen alanı olan Denetim ve Güvence Hizmetleri'nin Türkiye'de de her geçen gün önemi artmaktadır. Özellikle yapılan yasal düzenlemelerle denetim kapsamı giderek genişlemekte ve güvence hizmetlerine duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır. Denetim alanında yaşanan bu gelişmeler gerek eğitimcileri gerekse de meslek mensuplarını bu konuda farklı ve zengin kaynak arayışına doğru yönlendirmektedir. Bu bağlamda ABD'de ve dünyada en çok tercih edilen başvuru kitaplarından birisi olan Denetim ve Güvence Hizmetleri kitabı İngilizce dışında pek çok dile çevrilmiş olup Türkiye’de de temel başvuru kitabı olmaya aday bir kitaptır.
Kitap, denetimle ilgili temelleri çok anlaşılır bir şekilde sunarak denetim sürecinin her aşamasını bir bütün olarak ele almakta ve aşamaların birbirleriyle bağlantılarını göstermektedir. Pratik örnekler ve zengin görseller içeren kitap, denetim ve güvence hizmetlerini son derece kapsamlı bir şekilde irdelemektedir. Esasen bir denetçinin denetim sözleşmesinden başlayarak denetim raporunun hazırlanması ve rapor sonrası faaliyetlere kadar denetimin her aşamasında ihtiyaç duyduğu tüm araçlar ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır.
Denetim ve Güvence Hizmetleri kitabında yer verilen konulardan özellikle iç kontrol sistemi, hile denetimi ile ilgili hususlar ve güvence hizmetleri ile ilgili kısımlar sadece denetçiler için değil özellikle işletmelerin yönetim kademelerinin çeşitli düzeylerinde çalışan diğer ilgililer için de son derece yararlı bilgiler içermektedir. Diğer bir ifade ile kitabın sadece muhasebe ve denetim alanında çalışanlar için değil işletme alanı ile ilgilenen herkes için yararlı olacağı düşünülmektedir. Kitap, hem üniversitelerin lisans ve lisansüstü programlarında okutulan Denetim derslerinde hem de bağımsız denetçiler, SMMM'ler ve YMM'lerin mesleki eğitimlerinde kullanılabilecek zengin bir içeriğe sahiptir.
İbrahim Halil Sugözü - Sema Yaşar Devlet borçları, iktisadi açıdan çok yönlü bir araştırma konusudur. Hem para politikası hem de maliye politikasına konu olan devlet borçları, ekonomik büyüme, fiyat istikrarı, faizler, gelir dağılımı, kamu gelirleri, kamu harcamaları ve ödemeler dengesi ile çok yakın ilişkili olması dolayısıyla makro iktisadın en önemli konularından birisidir. Özellikle son dönemde uluslararası finansal krizlerin konusu olması ve ulusal ve uluslararası siyasi dengeleri etkilemesi de devlet borçlarını hem sokakta hem akademide gündemde tutmaktadır. Devlet borçlarının çok yönlü bir araştırma konusu olması detaylarda kendini göstermektedir. Gelişmekte olan ülkelerde yapılan portföy yatırımlarının tüketim harcamalarının finansmanında kullanılması dolayısıyla borç geri ödemelerinde sorun çıkardığı sesli olarak ifade edilmektedir. Araştırmanın bir diğer yönü iç denge ile ilgilidir. İçeride kamu açıklarının finansmanı için borçlanmaya gidilirken alıcılar tarafından yüksek ve risksiz faiz getirisinin avantajı hesaplanmaktadır. Yine bir yandan para arzını kontrol etmenin aracısı olan devlet borçları, diğer yandan bankalar tarafından olağanüstü düzeyde kaydi para oluşturmak suretiyle para arzının asıl sahibinin bankalar olmasına dolaylı olarak hizmet etmektedir. Bu çalışma devlet borçlarının teorik olarak etraflıca incelenmesini sağlayan ve kronolojik olarak Türkiye örneğinde gelişimini ortaya koyan bir çalışmadır. Önemini ortaya koymak adına her ne kadar borçlanmanın bazı ağır sonuçları vurgulanmış olsa da farklı teorilere yer verilerek objektif bir bakış açısıyla konulara yaklaşılmış ve yorum araştırmacıya bırakılmıştır.
Abdulvahap Akıncı, Ahmet Uçar, Ali Gökhan Gölçek, Alper Doğan, Altuğ Murat Köktaş, Bilal Göde, Burak Hamza Eryiğit, Ceyda Şataf, Çiğdem Akman, Deniz Abukan, Dilek Memişoğlu Gökbınar, Ekrem Karayılmazlar, Elif Ayşe Şahin İpek, Fatma Neval Genç, Gökhan Dökmen, H. Tuğba Eroğlu, Habip Demirhan, İbrahim Attila Acar, İsmail Ciğerci, İsmail Sadık Yavuz, Kamil Güngör, Levent Memiş, Mehmet Ali Yüksel, Melih Kabayel, Mine Biniş, Murat Albayrak, Mustafa Miynat, Neslihan Yılmaz, Oğuzhan Erdoğan, Özcan Sezer, Özgür Saraç, Recep Tekeli, Sefa Usta, Semih Köseoğlu, Timur Türgay, Ülkü Arıkboğa, Volkan Topçu, Volkan Yurdadoğ, Yakup Karaca, Zeynep Ağdemir Dünya örnekleri bakımından yerel yönetimlerin yönetim tercihleri, ülkelerin siyasi yapıları ile yakından ilgilidir. Bu bakımdan her ülkenin kendine has özellikler sergilemesi kaçınılmazdır. Bu yüzden yerel yönetim konusu tek başına bir siyasi tercih veya yönetim birimi olmaktan ibaret değildir. Kentleşme, kırsal kalkınma, çevre, yönetim ve yönetişim gibi pek çok alan bu süreçlerin bir parçasıdır.
Kitap kapağında bayrakları yer alan 26 ülke, dünyanın farklı bölgelerinden ve farklı yönetim şekillerine sahip ülkelerden seçilmiştir. Kitapta, bu ülkelerin siyasal ve yönetsel yapılanmaları ve yerel yönetimlerin idari ve mali yapıları yer almaktadır. Üniter ve federal yapılar birlikte incelendiği için çok farklı uygulamaları bir arada görmek mümkündür. Türkiye'nin AB süreci de göz önüne alınarak kitabın son bölümünde Avrupa Birliği'nde subsidiarite ilkesinin mali görünümüne yer verilmiş ve uygulamadaki farklılıklar ortaya konulmuştur. Ayrıca her bir ülke ele alınırken, bölüm sonlarında Türkiye ile karşılaştırması yapılarak değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Bu kadar farklı ülkenin bir arada yer alması aynı zamanda mukayese imkânı da sunmaktadır. Kitap içeriğinde bilindik ve alışageldik yerel yönetimler listesinde yer alan ülkeler dışında da ülke örnekleri yer bulmaktadır. Merkezî planlamadan piyasacı ekonomi anlayışına geçen ülkelerin bu kitap çalışmasında yer alması, uzak coğrafyalar ve literatürde az bilinen ülkelerin varlığı bu çalışmayı hem uzmanlar hem de araştırmacılar için değerli kılmaktadır. Unutulmamalıdır ki yerel halkın “toplam mutluluğu” iyi uygulamaların yaygınlaşması ile mümkün olacaktır.
Ahmet Özen, Ayşe Günay Bekâr, Elif Ayşe Şahin İpek, Emine Çalışkan, Fatma Yapıcı Sapankaya, Gonca Güngör Göksu, Hüseyin Güçlü Çiçek, Mahmut Ünal Şaşmaz, Mehmet Murat Akbelen, Melih Kabayel, Merve Yolal Eroğlu, Mine Biniş, Mustafa Bolahatoğlu, Sema Dirgen Öz, Süleyman Dikmen Günümüz teknolojik ve dijital gelişmeleri sayesinde toplum refahı devamlı artmaktadır. Olumlu ilerlemelerin yanı sıra iklim değişikliği sürecinde yaşanan çevresel sorunlar ile felaketler, toplumların gelecekte karşılaşabileceği riskleri artırmaktadır. Bu kapsamda sürdürülebilir kalkınmanın sağlanarak mevcut çevre sorunlarının aşılabilmesi için gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, yapılarına göre farklı yöntemler geliştirmekte ve politikalar benimsemektedir. Daha çevreci ve “düşük karbonlu” bir gelecek arayışında maliye bilimi yöntemlerinin önemindeki yükseliş, kayda değerdir. Kitapta yer verilen çalışmalarda, düşük karbonlu bir geleceğe yönelik iklim değişikliğiyle mücadeleye uyumlu çevreci maliye çözümleri gerek teorik gerekse ampirik açıdan ele alınmıştır. Yeşil ekonomiye dönüşümün maliye politikaları açısından ele alındığı bölümlerde yeşil ekonomiye dönüşümün ekonomi politiği, yeşil ekonomiye yönelik teşvikler, yeşil ekonomi ve dijital dönüşüm, yeşil finansman uygulamaları, yeşil bütçe, tarımsal alanlarının sürdürülebilirliğine yönelik teşvikler, Avrupa Birliği emisyon ticaret sistemi, enerjinin vergilendirilmesi, yeşil kamu alımları ve sürdürülebilir kalkınmaya yönelik denetimler incelenmiştir.
Hakan Ay Eski maliyeciler, maliye ilminin inceleme konusu olan mali olayların tarihsel boyutunu ortaya koymak için “Ubi socites ubi finance” yani “Nerede toplum varsa orada maliye vardır” derler. Gerçekten mali olayların ne zaman, nasıl, ne şekilde ortaya çıktığı bilinmeyecek kadar eskidir, tıpkı devletlerin ne zaman nasıl ortaya çıktığını bilmediğimiz gibi…
Bu eserimizde; mali olayların tarihsel boyutu, sistematik ve kronolojik bir sıra ile ele alınmış ve maliye ilminin gelişimine bir ışık tutulmaya çalışılmıştır. Devlet olgusunun ortaya çıkışı ile başlayıp sırası ile İlk, Orta ve Yeni Çağlar ile devam eden mali olayların incelenmesi dünya siyasi tarihi açısından önem arz eden bütçe hakkı, vergiye karşı isyanlar ile devam ettirilmiştir. Devamında farklı coğrafyalarda uygulanan ilginç vergiler dâhil edilmiştir ve mali olaylar dinler açısından da ele alınmıştır. Anadolu coğrafyasına miras kalan dirlik sistemi farklı yönleri ile değerlendirildikten sonra kendi devletlerimizden Osmanlı Devleti’nde mali olayların çeşitli yönleri ele alınarak mali olaylar Cumhuriyet Türkiyesinin ilk yıllarına kadar getirilmiştir.
Meral Sucu, Funda Kul Bu kitap, üniversitelerin Ekonomi, İşletme Bankacılık, Finans ve Aktüerya bölümlerinde verilen Finans Matematiği dersleri için ders kitabı olarak hazırlanmıştır. Sermaye Piyasası Kurumu (SPK) Lisanslama sınavları ile Aktüerlik sınavlarına girecek adayların kullanabilecekleri bir kaynak kitap olacaktır.
Kitapta yer alan konular basit bir dille yazılmış, çok sayıda örnek ile konuların anlaşılabilirliği sağlanmaya çalışılmıştır. Her bölümün sonunda verilen farklı alıştırmalar ile bilginin pekiştirilmesi sağlanmıştır.
Kitap altı bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölüm’de, paranın zaman değeri, faiz problemleri ele alınarak, ayrıntılı olarak uygulamada ve akademik çalışmalarda karşılaşılan faiz ve iskonto türleri verilmiştir. Kitabın İkinci Bölümü’nde kesin annüiteler konusu incelenmiştir. Üçüncü Bölüm’de, faiz dönüşüm döneminden farklı sıklıkta yapılabilen, değişken ödemeli annüiteler ele alınmıştır. Kitabın dördüncü Bölümü’nde, borç ödeme yöntemleri olan Amortisman ve Borç Ödeme Fonu yöntemleri ayrıntılı olarak incelenmiş ve aralarındaki ilişki ve farklılıklar üzerinde durulmuştur. Beşinci Bölüm’de, finansal piyasalarda yaygın olarak kullanılan yatırım araçları tanıtılmış ve bu ürünlerin değerlemesi incelenmiştir. Altıncı Bölüm’de, türev piyasaları ve türev ürünleri ayrıntılı olarak ele alınmış ve türev ürünlerin fiyatlandırılması için kullanılan modeller açıklanmıştır.
Kitap, finans alanına ilgi duyan kişilere ve öğrencilere ders kitabı olarak faydalı olacaktır.
Serdar Şahin Futbol, günümüzde ekonomik faaliyetlerin en yoğun biçimde yaşandığı sektörlerin başında gelmektedir. Ulusal ve uluslararası alanda önemli bir ekonomik figür olan futbol, bağlantılı sektörlerle birlikte değerlendirildiğinde etki alanı bakımından geniş kitlelere hitap edebilme özelliğine sahip bir küresel güçtür. Tüketici tercihlerini etkileyebilen ve kitlelerin satın alma gücünü kendi bünyesine çekebilme kabiliyetine sahip olan futbol, günümüzde devletler açısından sosyal, siyasi ve ekonomik politikaların belirlenmesinde dikkate alınması gereken önemli bir ekonomik aktör olmanın yanı sıra devletlerin en önemli gelir kalemlerinden biri olan vergiler için de önemli bir kaynaktır.
Futbol sektörünün devletlerden bağımsız yönetimi ve uluslararası boyutu, ulusal düzeyde futbolun vergilendirilmesi ile ilgili kuralların belirlenmesinde özel düzenlemeleri gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla maliye politikalarının en önemli aracı olan vergilerle ilgili futbol ekonomisine yönelik düzenlemelerde mali ve mali olmayan amaçlar gereği mevcut vergi sisteminden farklı uygulamalar gerçekleştirilebilmektedir. Tarihî seyir içinde futbolun ekonomik boyutuyla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Ancak söz konusu çalışmalarda futbol ekonomisinin mali yönü göz ardı edilmiş, futbol ekonomisi için ciddi bir maliyet unsuru olan ya da diğer taraftan devletin elindeki en önemli gelir kaynağı olan vergisel yönü ile ilgili kapsamlı bir çalışma gerçekleştirilmemiştir. Bu nedenle futbol sektörünün tamamına yönelik bir vergi çalışması eksikliğini gidermek temel amacıyla bu çalışma kaleme alınmıştır.
Seval Kardeş Selimoğlu - Cevdet Yiğit Özbek İşletmelerin ulusal ve uluslararası krizlerden ve krizlerin yarattığı risklerden daha az etkilenmesinin yolu kurumsallaşmadır. Kurumsallaşma bireyler arasındaki etkileşim ve iletişimin kurallarının önceden belirlenmesi olarak ifade edilebilir. Kurumsallaşma bağlamında kurulacak iç kontrol sistemi kurumsal risk yönetiminin bir aracıdır. Kurumsal risk yönetimi riskin tahmin edilerek olumsuz etkilerinden korunmak amacıyla önlemler alınması olarak ifade edilebilir. Önlemler tepeden inme kurallar topluluğu olmayıp işletmenin üst yönetiminden alt kademelere ve alt kademelerden başlayıp üst yönetime doğru yayılan bir anlayış içinde yürütülür. Başarı şansı ancak bu koşullarda mümkündür. İç denetim, iç kontrol sisteminin bir parçası olmakla birlikte, iç kontrol sistemini değerleyen, kurulmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunan bir denetim türüdür. Bağımsız denetimin verimliliğini artıran bir unsur olarak iç denetim, faaliyetiyle hizmet ettiği işletmeye değer katan güvence ve danışmanlık verir.
Kitabımız, günümüzde önemi hem özel hem de kamu sektöründe giderek artan iç kontrol ve iç denetim konularına ilgi duyan öğrenci, meslek mensubu, yönetici ve iş insanlarına rehberlik görevi yapacak ve fayda sağlayacak içerikte düzenlenmiştir.
Ahmet Kesik, Arif Yıldırım, Cebrail Yılmazer, Elif Ayşe Şahin İpek, Ferhat Akbey, Gonca Güngör Göksu, Habip Demirhan, Hacı Ömer Köse, Halis Kıral, Hami Örenay, İbrahim Attila Acar, İsmail İlhan Hatipoğlu, Mehmet Koçdemir, Mehmet Sait Arcagök, Musa Gök, Mustafa Sakal, Mücahit Civriz, Nazmi Zarifi Gürkan, Nihal Saltık Turan, Savaş Kaptan, Serpil Ceylan, Süleyman Dikmen, Tekin Akdemir, Tolga Demirbaş, Yalçın Yüksel, Yücel Efe Son kırk yılda gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede kamu mali yönetimi reformlarına artan bir ilgi vardır. Dünyadaki uygulamalara paralel olarak Türkiye'de de mali yönetim alanında önemli reformlar hayata geçirilmiştir. Bu durum literatürde kamu mali yönetimini konu alan çalışmaların giderek artmasını ve yaygınlaşmasını sağlamasına rağmen reformları karşılaştırmalı bir analizle değerlendiren ya da ülkeye özgü uygulamaları kapsamlı bir şekilde ele alan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Kamu Mali Yönetiminin Paradigması ve Gelişim Süreci kitabı, mali yönetim reformu alanında Türkiye deneyimini teorik açıklamalar ve uygulamadan örnekler bağlamında ele alarak reformlarda uygulama boşluğu olup olmadığını değerlendirmektedir. Bu amaçla, alanında çalışan akademisyenler ve bürokratlar bir araya getirilmiştir. Kitap; kamu mali yönetiminin kapsamı, kamu mali yönetiminde dönüşümün değerlendirmesi, kamu mali yönetiminin kurumsal ve mali yapısı ile kamu mali yönetiminde amaç-araç uyumu olmak üzere dört ana bölümden oluşmakta ve kamu mali yönetimi ile ilgili ana bileşenleri ayrıntılı bir şekilde incelemektedir. Uygulayıcılara değerli bilgiler sunan kitap, bu alanda akademik çalışmalarda bulunmak isteyen akademisyenlere ve araştırmacılara bir rehber niteliği taşımakta ve mali yönetim alanına ilgi duyan öğrencilerin kendilerini geliştirmeleri için sağlam bir temel oluşturmalarını sağlayacak bilgileri içermektedir. Bu yönüyle mali yönetim literatürüne katkı sunmayı amaçlayarak bu alanda başucu kitaplardan biri olmayı amaç edinmektedir.

Haluk Egeli, Funda Karakoyun Devletin ekonomideki varlığı, sevk ve idaresi maliye konuları içinde ele alınırken, ekonomideki büyüklüğü, müdahalesi ve etkileri maliye biliminin işlevleri ile birlikte değerlendirilir. Mali olaylara ilişkin kararların alınması, bütçe ve planlama, devletin temel finansman kaynağı olan vergi gelirlerinin hangi kaynaktan, hangi oran ya da tutarlarda alınacağı maliye bilimi içindeki işlevler olarak her biri ayrı bir inceleme alanını oluşturmaktadır.
Bu çalışma, kamu maliyesi alanında bilim insanlarının geçmişten günümüze konu ve olaylara farklı yaklaşımlar ile sağladığı değerli eserlerden eğitim programlarında faydalanılması amacıyla hazırlanmıştır. Meslek yüksekokullarında alanında temel olması ve uzmanlık gerektiren dersler için ihtiyaç olarak tespit edilen kavram ve konular çerçevesinde güncel mevzuat bilgileri de dikkate alınarak bölümler hâlinde oluşturulmuştur. Buna göre, maliye bilimine temel oluşturan yaklaşımlar, kamu kesiminin kapsamı, fonksiyonları, kamusal ihtiyaçlar ve mali olaylar ile kamu gelirlerinin toplanması, giderlerin yapılması, devlet borçları ve yönetimi, yerel yönetimler maliyesi konuları ayrı bölümler hâlinde açıklanmıştır.
Engin ÖNER Çeşitli fakültelerde (özellikle İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde) verilen kamu maliyesi, mali olayları inceleyen bilim dalı olup; kitapta mali olayların iktisadi, hukuki, siyasi ve iktisadi kalkınma, sosyopsikolojik ve idari yönleri ve etkileri, kamu harcamalarının finansmanı, kamu gelirleri, vergi teorisi, kamu harcamaları, kamu borçları, kamu bütçesi ve maliye politikası temel konularına yer verilmektedir.
KPSS, müfettişlikler, uzmanlık sınavları, mali müşavirlik vb. sınavlarda maliye grubu (kamu maliyesi, vergi hukuku, maliye politikası) alanında önemli bir yere sahip kamu maliyesi kitabının başta öğrenciler olmak üzere, maliye alanı ile ilgili tüm kişilere faydalı olması dileğiyle...
Polat Tunçer Kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması son zamanlarda gündemdeki konuların ilk sıralarında yer almaktadır. Zira bir ülkenin mali kaynaklarının kamu politikaları çerçevesinde önem ve öncelik sıralamasına dikkat edilerek kullanılmasıyla bir ülkenin hem güçlenmesi ve gelişmesi hem de yaşam standartlarının yükselmesi sağlanabilir. Bu bakımdan kamu maliyesi iktisat temelli yeni ve önemli bir bilim dalı olarak ortaya çıkmıştır. Kamu yönetiminde görev ve sorumluluk alan her kademedeki yöneticilerin bu alandaki temel bilgilere sahip olması günümüzde bir gereklilikten öte zorunluluktur, denilebilir.
Ali Topakkaya, Atila Tuncer, Emel Bıçak, Harun Yalçın Mengüloğul, Jens Heiling, Marqués Berger, Mehmet Koçdemir, Mesut Hastürk, Metin Coşkun, Nazire Kont, Seval Selimoğlu, Thomas Müller, Volkan Artar, Yunus Elitaş Son yıllarda, küresel kamu sektörü standartlarının uyumlaştırılması ve ülkelerde uygulanmasına yönelik önemli çalışmalar yürütülmektedir. Bu kapsamda, Uluslararası Kamu Sektörü Muhasebe Standartları Kurulu (IPSASB), bazı temel alanlarda farklılık göstermesine karşın büyük ölçüde IFRS modelini takip ederek uluslararası kamu sektörü standartlarını yayımlamaktadır. Ülkemiz de bu uluslararası standartları referans alarak kamu sektörü muhasebesinin yasal zeminini oluşturmakta ve uyumlaştırma çerçevesinde hayata geçirmektedir. Kitabımız; uzman görüşleri ile bu alanda ülkemizdeki yayın boşluğunu dolduracak ve alanın uygulayıcıları, akademisyenler ve gelecekte bu alanda çalışmayı planlayan üniversite öğrencileri için kamu sektörü muhasebe standartlarının geçmişi, bugünü ve geleceği konusunda farkındalık yaratacak eksiksiz bir rehber niteliğindedir. Ayrıca okuyuculara, çok büyük öneme sahip kamu sektörüne ilişkin muhasebe standartları hakkındaki bilgi eksiğini gidermek açısından da gerekli katkıyı sağlayacaktır.
Kamu sektörü muhasebe standartlarına ilişkin uluslararası ve ulusal düzenleyici kuruluşların, yapıların, bugüne kadar yayınlanmış standartların ve standartlara ilişkin çalışmaların ele alındığı kitabımız; konuya ilgi duyan uygulamacıların, akademisyenlerin ve öğrencilerin kolay anlayacağı bir amaç gözetilerek kaleme alınmıştır. Kitabımız, bu alanda yazılmış ülkemizdeki ilk kitaptır. Kamu sektörü muhasebe standartlarının ulusal ve uluslararası genel bir bakışla ele alındığı 2 ana, 9 alt bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde, kamu sektörü muhasebe standartlarının uluslararası boyutu; ikinci bölümünde ise ulusal boyutu ele alınarak dünden bugüne geçirdiği değişim ve gelişim ile gelecekte izleyeceği yol haritası ortaya konmaya çalışılmıştır. Kamu sektörü standartlarından bugüne kadar ülkemizde 30 adedi, Devlet Muhasebe Standartları Kurulu (DMSK) tarafından tamamlanmış ve Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Her bölümdeki konu anlatımları mümkün olduğu kadar açık, sade ve anlaşılır yapılmıştır. Ayrıca her bölümün, konunun duayenleri sayılan uluslararası uzmanlar, akademisyenler, standart yapıcı otorite olan DMSK üyeleri ve sekretaryasında görev alanlar tarafından kaleme alınması, konuyu daha anlaşılır hâle getirmiştir.
Ali Rıza GÖKBUNAR, Hamza KAHRİMAN “-Bir köylü kadın şehirde oturuyormuş. Hasat mevsimi olunca aç olan çocuklarına gıda temin etmek için köye gitmiş. Yollara, tarlaya dökülen başakları toplamış, dilenmiş, yirmi kilo kadar arpa tedarik etmiş, köyün su değirmeninde öğütmüş, sırtında taşımış. Evine giderken şehirde bekçi yakalamış, karakola getirmiş, oradan haydi “mevcuden” adliyeye. Kadın ağlıyor, sızlıyor, yalvarıyor “çocuklarım açtır” diyor.
Bir memur şu cevabı veriyor: “Hareketin kanunsuzdur, karne ile ekmek almalısın”.
Kadın şu cevabı veriyor: “Kilosu 75 kuruşa ekmeği nasıl alabilirim? Param mı var?”.
Neticede mahkeme, arpa ununun müsaderesine, kadından yirmi beş lira para alınmasına karar veriyor.”

1940'ların önemli bir gazetecisi olan Ahmet Emin Yalman 14 Temmuz 1943 tarihli Vatan Gazetesi'ndeki köşesinde 1940'lı yılların karne uygulamasında devletin nasıl sert önlemler aldığına ve uyguladığına yönelik bir olayı işte bu şekilde anlatır.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'na doğrudan katılmamış olsa da, savaşın etkilerini yokluk, açlık, yaygınlaşan karaborsacılık, uzayıp giden kuyruklar gibi toplumsal sorunlar olarak yakından hissetmiş bir ülke olmuştur. Yetmiş yıla yaklaşan bir süre geçmiş olmasına rağmen, savaş yılları karne uygulaması hâlâ tartışmalı bir konu olmaya devam etmektedir. Bu kadar tartışmalı bir konu olmasına karşın, savaş yılları karne uygulaması bugüne kadar yeterli düzeyde ele alınıp başlı başına bir inceleme konusu yapılmamıştır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan özellikle ekmek ve gıda ürünlerinin dağıtılmasında uygulanan karne yönteminin incelenmeye çalışıldığı “Karneli Yıllar: Bir Savaş Maliyesi Uygulaması” adlı bu kitap alanında ilk detaylı inceleme olması bakımından, Türkiye'nin yakın tarih sosyo-ekonomik araştırma sahasına katkıda bulunabilme gayesi taşımaktadır.
Hüseyin Mert, Bilalettin Topluk Konkordato; finansal yönden sorunlu işletmelerin eğer imkân varsa yaşatılabilmelerine olanak sağlanması amacıyla icra ve iflas kanununda yer verilmiş önemli bir düzenlemedir. Konkordato uygulamasının amacı; finansal yönden sorunlu işletmelerin borçlarının uzlaşmak yoluyla yeniden yapılandırılması ve böylelikle mümkünse işletmenin devamlılığının sağlanmasıdır.
Konkordato süreci, bu kitapta, mali boyutlarıyla incelenmiştir. Konunun mali boyutlarıyla açıklanmasında her başlık altında konuyu açıklayan uygulama ve örnek belgelere yer verilmesi yöntem olarak esas alınmıştır. Bu yaklaşımın uygulayıcılara pratikte önemli katkılar sağlayacağı inancındayız.
Kamil Güngör 2007 sonlarından itibaren etkisini önce Amerika'da daha sonra da aşama aşama bütün dünyada gösteren ve 2009'da zirve noktasına ulaşan küresel kriz, 2010 verilerine bakıldığında dünyada ve Türkiye'de etkisini büyük ölçüde kaybetmiştir. Örneğin Türkiye 2010 yılında % 8.9 büyüyerek krizin etkilerini tamamen ortadan kaldırmış ve 739 milyar dolarlık GSMH büyüklüğü ile kriz öncesi son yıl olan 2007 rakamlarını yakalamıştır. Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD'de de makro ekonomik dengeler büyük oranda pozitiftir.
Bu süreçte esasen anayasal iktisadın kurumsal olarak gündeme getirdiği “mali kural” krizin bir borç ve buna bağlı bütçe açıkları şekline dönüşmesi ile birlikte yeniden ve daha güçlü bir şekilde gündeme gelmiş, politikacıların sınırsız yetkilerinin siyasi konularda olduğu gibi yasal ya da anayasal kurallara bağlanması gerektiği akademik ve siyasi çevrelerde taraftar bulmuştur. Çalışma, mali kuralın teorik ve iktisadi düşünce okulları çerçevesinde incelenmesi yanında, uygulama örnekleri ile de desteklenmiş, Türkiye'nin kamusal mali sorunları tesbit edilerek, konu yasa tasarısı çerçevesinde analiz edilmiştir.

İÇİNDEKİLER
Giriş
Bölüm 1: Yürütmeye Getirilebilecek Sınırlamalar
Tarihi Arka Plan
Devlette Değişim İhtiyacı
Devletin Sınırları
Bütçe Açıkları Realitesi
Bütçe Denkliğine İlişkin Yaklaşımlar
Ekonomik Anayasa Ve Siyasi Anayasa
Ekonomide İnsan Faktörü
Bölüm 2: Başlıca İktisat Okullarının Devlet Ve Devletin Fonksiyonlarına İlişkin Yaklaşımları
Klasikler Öncesi
Klasikler Sonrası
Çağdaş İktisadi Düşünceler
Diğer Teoriler
Bölüm 3: Çeşitli Uygulama Örnekler
I. OECD Deneyimi
Avrupa Birliği Deneyimi
ABD Deneyimi
Kanada Deneyimi
Brezilya Deneyimi
Bölüm 4: Malî Kural Uygulaması Ve Türkiye
Osmanlı Devleti Dönemi Gelişmeleri
Türkiye Cumhuriyeti Dönemi
1982 Anayasası’nda Malî Kural
Değerlendirme
Türkiye İçin Malî Kural Önerisinin “Malî Kural Yasa Tasarısı” Çerçevesinde İncelenmesi
Tülin Altun Maliye politikalarının hem kısa vadede ekonomik sorunlara cevap verecek hem de uzun vadede mali disiplini sağlayacak şekilde oluşturulması gerekmektedir. Bununla birlikte hükümetler, politik gerekçelerle, kısa vadeli maliye politikalarına odaklanırken, uzun vadede mali disiplinsizliğe neden olabilmektedirler. Bu kitap kapsamında mali kuralların, mali konseylerin ve mali komitelerin ekonomik istikrara ve mali disipline katkısı incelenmektedir. Sağlam bir kamu mali yönetimi için politik olmayan bu tür kurumların üstlenebileceği önemli roller bulunmaktadır. Politika yapıcılar ve kamuoyu arasında uzlaşma sonucu oluşturulan, ülkeye özgü ekonomik sorunları ele alan politik olmayan mali kurumlar, şeffaflık ve hesap verebilirliği artırabilir. Mali kararların optimal şekilde tasarlanmasına yardımcı olabilir. Bununla birlikte bu kurumlar her derde deva değildir. Her bir kurumun kendine özgü handikapları vardır. Bu bağlamda, kurumların etkinlik koşulları, mali sorunların politik ekonomiği ve ülke deneyimleri ışığında ele alınmaktadır.
Mustafa SAKAL, Ahmet KESİK, Tekin AKDEMİR Son 30 yılda demokratikleşme ve ekonomik etkinliği sağlama çabaları çerçevesinde kamu mali yönetiminde reforma yönelik uygulamalar hayata geçirilmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan bir çok ülke, bir taraftan yüksek kamu kesimi açıkları ve borç stoğunun neden olduğu sorunları gidermek için kamu harcamalarını kısmak ve bütçe açıklarını azaltmaya yönelik önlemleri hayata geçirirken, diğer taraftan kamu yönetiminde etkinliği ve etkililiği artırarak kamu hizmetlerinin kalitesini yükseltmeye çalışmıştır. Kamu hizmetleri talebindeki artışı geçmişe kıyasla daha sınırlı kaynaklarla gerçekleştirme zorunluluğu, kamu yönetiminin fonksiyonlarının daha etkin gerçekleştirilmesini zorunlu kılmıştır. Bu kapsamda yerinden yönetimi hedefleyen reformlar uygulamaya konulmuştur.

Yerinden yönetime yönelik reformlarla, kamu kesiminin zayıf performansı, etkinsizliği ve tüketici tercihlerini yeterince dikkate almayan hizmet arzı yapısından kaynaklanan sorunlar, kamu yönetiminde daha fazla katılımcılık, saydamlık ve hesap verebilirlik sağlanarak giderilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla bir çok ülkede yerel yönetimlerin görev ve gelirleri artırılırken, kamu görev ve gelirlerinin yönetimlerarası tahsisinde optimum bölüşümü sağlamaya yönelik arayışlara girişilmiştir.

Mali yerinden yönetim kavramının teorik boyutlarının yanı sıra, uygulamadan örneklerle ele alındığı bu çalışmada; yerinden yönetimin kavramsal boyutu ortaya konularak, yönetimlerarası ilişkilerin dört ayağını oluşturan gelir paylaşımı, görev paylaşımı, yönetimlerarası transferler ve borçlanma konuları alanında önde gelen akademisyen ve bürokratların katkılarıyla detaylı bir analize tabi tutulmuştur. Mali yerinden yönetimin teorik altyapısını ülke uygulamaları ile ilişkilendiren bu açıklamaların yanı sıra, bütçeleme, saydamlık, hesap verebilirlik, performans ölçümü ve mali denetim konuları ağırlıklı olarak Türkiye’deki mevcut yerel yönetim uygulamaları ışığında ele alınmıştır. Mali yerinden yönetimle ilgili teorik çalışmalar ve uygulamalara önemli ölçüde rehberlik etmesi beklenen bu çalışmanın yerel yönetimler maliyesi literatürüne önemli ölçüde katkı yapması beklenmektedir.
Engin Öner Çeşitli fakültelerde (özellikle İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde) verilen Kamu Maliyesi derslerine referans kaynak olma özelliği de taşıyan Maliye Teorisi ve Politikası kitabında; mali olayların iktisadi, hukuki, siyasi ve iktisadi kalkınma, sosyo-psikolojik ve idari yönleri ve etkileri, kamu harcamalarının finansmanı -kamu gelirleri, vergi teorisi, kamu harcamaları, kamu borçları, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine göre kamu bütçesi ve maliye politikası- temel konularına yer verilmektedir.
KPSS, müfettişlikler, uzmanlık sınavları, mali müşavirlik vb. sınavlarda maliye grubu (kamu maliyesi, vergi hukuku, maliye politikası) alanında önemli bir yere sahip Maliye Teorisi ve Politikası kitabının başta öğrenciler olmak üzere maliye alanı ile ilgili tüm kişilere faydalı olması dileğiyle...
Bahattin Keleş Osmanlı Devleti'nin siyasi tarihi kadar teşkilatı ve kurumları da bir o kadar önemlidir. Özellikle maliye teşkilatı, devlet teşkilatı içerisinde devletin en önemli ve en saygın kurumlarından birisidir. Maliye teşkilatı, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan yıkılışına kadar değişik dönemlerde bir kısım yenilikler yapılarak sürdürülmeye çalışılmıştır. Osmanlı maliyesi klasik bir teşkilat yapısına sahip iken Tanzimat sonrası dönemde her kurumda olduğu gibi maliye teşkilatı alanında da büyük değişikliklerin yaşandığı bir dönem olmuştur. II. Mahmut döneminde hâlihazırda Defterdarlık varken bu teşkilat, bu dönemde “Maliye Nezareti”ne dönüştürülmüştür. Sultan II. Abdülhamit'in 1876 yılında tahta çıkması ve II. Meşrutiyet’in ilan edilmesine kadar uzun bir süre tahtta kalması, bu teşkilatta zaman içerisinde birtakım yeniliklerin yapılmasını beraberinde getirmiştir. Osmanlı Devleti, maliye teşkilatında birtakım yeniliklere gitmiş dolayısıyla maliye politikasını da zaman içerisinde değiştirmiştir. Özellikle Tanzimat sonrası I. ve II. Meşrutiyet dönemlerinde devlet, maliye politikasında da birtakım değişiklikler yapmıştır. Çünkü değişen bölgesel şartlar bunu gerekli kılmıştır. Osmanlı Devleti Kırım Savaşı (1853-1856) sonrası ilk kez dış borçlanmaya gitmiştir. Devletin ekonomik sıkıntılar yüzünden aldığı dış borçlarını ödeyememesi ve dış ülkelerin baskısı sonunda “Duyun-u Umumiye İdaresi”nin kurulmasına zorunlu olarak katlanmak durumunda kalmıştır. Dış borçların baskısı altında kalan Osmanlı Devleti, sanayi ve tarım alanında birtakım iyileştirici politikalar uygulamaya koymuş olsa da istediği neticeyi alamamıştır.
Muhammed Samancı Covid-19 salgını kısa sürede ve hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılması sonucunda hükûmetler bir taraftan mevcut sağlık sistemleri ile salgınla mücadele ederken diğer taraftan da çeşitli önlem ve sınırlamaların ekonomik etkilerini en düşük seviyeye indirmeye çalışmıştır.
Uluslararası kuruluşların, ne zaman son bulacağı konusunda bilgi veremediği salgın; ülke ekonomilerinde ciddi tahribata yol açmış, yayıldıkça tüm dünyada üretimi durdurma noktasına getirmiş, hükûmetleri mevcut bütçe açıklarının yanı sıra işsizlik sorunuyla karşı karşıya bırakmış ve toplumun tüm kesimlerini koruma altına alınma mecburiyetini doğurmuştur. Bu bağlamda araştırmanın en önemli ayırt edici özelliği Covid-19 pandemi sürecinde maliye politikası araçları olan vergiler, kamu harcamaları ve bütçe açıklarında yaşanan gelişmeler, sosyal devletin önemini tekrar gündeme getirmiştir.
Şahin Yeşilyurt This book investigates tax expenditure practices from the historic perspective of the Ottoman State. There are many criticisms of tax expenditures in the literature on account of their drawbacks in today's fiscal system. A tax expenditure, in general, is considered a fundamental factor of injustice in the distribution of the tax burden in society. From the point of the Ottoman public finance system, however, considering the tax expenditure practices within the scope of the assessments carried out in this book, the Ottoman State widely utilized tax expenditure practices for economic, fiscal, political, social, and religious purposes. These practices were mainly prominent in providing an equitable distribution of the tax burden, establishing social justice, and suppressing adverse social incidents, such as uprisings, in the Ottoman society. The archival research suggests that the fair distribution of the tax burden through tax expenditure practices was the major aim of the Ottoman State. This book aims to provide a new perspective on the history of the Ottoman State.
Gonca Bıyık Sosyal koruma harcamaları ve gelir dağılımı özelinde olmakla birlikte teorik açıdan refah devleti, gelir dağılımı, sosyal politika ve sosyal koruma konularında detaylı olarak hazırlanmış olan bu kitapta; Türkiye'deki durum incelenmiş ve literatüre önemli bir katkı sağlamak adına “simülasyon temelli öngörü” yöntemi ile ekonometrik bir analiz yapılmıştır. Maliye konusu başta olmak üzere; iktisat, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, sosyal politika alanlarında eğitim gören lisans ve lisansüstü öğrencileri için yardımcı kaynak niteliği taşımaktadır. Ayrıca ekonometri alanı ile ilgilenenler açısından da kitabın analiz bölümü oldukça yararlıdır. Kitap, içerdiği konular ile ilgili hem genel hem de detaylı bilgiye sahip olmak isteyen okuyucular için yol gösterici olacaktır.
Başak Tanınmış Yücememiş, Handan Yolsal, İ. Özlem Koç, Ufuk Alkan-Dr. Canan Dağıdır, Sevan Kutlu, Sevim Şahin, Aclan Omağ, Güçlü Okay, M. Hayati Eriş Nakit kâr payı, yatırımcılar ve şirketler tarafından farklı bakış açılarıyla değerlendirilmektedir. Şirketler, pay senetlerinin piyasa değerini arttırmak veya en azından korumak amacıyla ortakların beklentilerini karşılamaya çalışır. Ortakların beklentileri; kâr payı elde etmek olabileceği gibi, pay senetlerini elinde tutarak piyasa değeri yükseldiğinde satıp sermaye kazancı elde etmek de olabilir.
Bu durumda hangi karar doğrudur?
Nakit kâr payı dağıtımı kararı mı kâr payının dağıtılmayarak şirket tarafından yatırımlarda kullanılma kararı mı?
Sonuçta nakit kâr payı dağıtılsa da dağıtılmasa da her iki taraf için, şirketin değerinin artması esastır. Kâr payının şirketin değerine yaptığı katkı, piyasadan piyasaya, şirketten şirkete, zamandan zamana, koşuldan koşula değişmektedir. Bu konuda tam anlamıyla tek bir fikir hem teorik hem de uygulama açısından bulunmamaktadır. Ayrıca şirketlerin kâr payı dağıtımında önemsedikleri faktörler yine her yapıya göre değişiklik göstermektedir.
Bu nedenle kâr payı dağıtımı hem yatırımcılar hem de şirketler için hâlâ belirsizliklerle ve henüz ortak bir çözüme ulaşmamış sonuçlarla doludur.
Kitapta yazarlar tarafından, kâr payına dair tüm konulardan söz edilerek kâr payı hem şirketler hem de bireysel yatırımcılar açısından geniş bir perspektiften araştırmalarla ortaya konmuştur.
Mehmet Arslan Devletin, ekonomik ve sosyal yapı içerisindeki görevine bağlı olarak izlenen vergi politikaları, değişen ve gelişen zaman seyri içerisinde farklı görünümler ortaya koymaktadır. Devlet, asli fonksiyonlarını yerine getirebilmek için önemli harcamalar yapmak, harcamalarını finanse edebilmek için de yeterli gelir kaynaklarını sağlamak durumundadır.
Kitap, bu yapı içerisindeki duruma göre şekillenmiş olan vergi sistemimizi ve bu sistemi oluşturan bütçe yapımızı esas alan temel nitelikteki vergiler üzerinde durmuştur.
Bu kapsamda vergiler; gelir, mülkiyet ve harcamalar üzerinden alınan üç ana bölümde ele alınmış, kanuni düzenlemeler ile uygulamadaki vergileme süreci ve işleyişi hakkında açıklamalara yer verilmiştir.
Ceyda Kükrer Günümüzde küreselleşme ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak birçok ülkede mükellef hakları konusunda yeni bir süreç başlamıştır. Bu gelişmeler kısa zamanda birçok ülkede, vergi idaresi ile mükellef arasındaki ilişkilere yansımıştır. Bu doğrultuda Türkiye'de mükellef hakları konusu, Gelir İdaresi Başkanlığının “Mükellef Hakları Bildirgesi” nin yayınlamasından bu yana hızlı bir gelişim içinde olmuştur. Bu doğrultuda vergi mevzuatında yeni düzenlemeler yapılmış ve bu konuda yönetmelik, genel tebliğ, genelge, yönergeler yayınlanmıştır.
Çalışmanın ikinci baskısında; Çalışmada yer alan konuların daha belirgin hale gelmesi ve genişletilmesi amacıyla, kitabın birinci baskısı başlığında yer alan Türk Vergi Sisteminde “Mükellef Hakları” kavramı yerine “Mükellefin Hakları” kavramı kullanılmış ve çalışma konuları genişletilmiştir. Dolayısıyla mükelleflerin vergiyle ilgili haklarının ne olduğuna kolayca ulaşması sağlanmıştır.
Bu nedenle çalışmada Türk Vergi Sisteminde yer alan “mükellefin hakları” ele alınmıştır. Bu doğrultuda mükellefin hakları; Mükellef Hakkı, Mükellefin Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkı, Mükellefin Kanunlardan Doğan Hakları, Mükellefin Tercihlerine Bırakılan Hakları, Mükellefin Vergi Ödevlerinde Hakları ve Mükellefin İdari İşlemlerde Hakları olarak bölümlere ayrılmıştır.
Söz konusu bölümlerde ise, mükellefin hakları, başta vergi mevzuatında yapılan değişiklikler olmak üzere, bu konuda yayınlanan yönetmelik, genel tebliğ, genelge, Danıştay ve mahkeme kararları dikkate alınarak ele alınmıştır.
Revize edilerek konuları daha belirginleştirilen ve genişletilen ikinci baskı, mükelleflere kolaylık sağlamak, kamu kurumlarındaki ilgili personele ve bu konuda araştırma yapan kişilere yararlı olacak şekilde hazırlanmıştır.
Ali Erol, Aykut Aydın, Bahadır Sazak Doğan, Elife Akiş, Fatih Karasaç, Halil Kete, İclal Dağlıoğlu Şanlı, Mehmet Bölükbaş, Mehmet Hanefi Topal, Mehmet Sadık Aydın, Mustafa Kırca, Semanur Soyyiğit, Şerif Canbay, Taner Ercan, Yusuf Temür Devletlerin iktisadi geçmişlerinde önemli dönüm noktaları vardır. Türkiye'de de 2000'li yıllar büyük krizlerin ve devamında büyük reformların yaşandığı yıllar olmuştur. 90'lı yıllarda ve 2000'lerin başlarında kamu mali politikalarında yapılan hatalar ekonomiyi iç ve dış şoklara karşı daha kırılgan hâle getirmiştir. Bu gelişmeler sonucunda Türkiye'de 2001 yılında Cumhuriyet tarihinin en derin ekonomik krizi yaşanmıştır.
2000 sonrası dönemde gerçekleşen ekonomik reformların en önemli ayaklarından birisini kamu maliyesine ilişkin düzenlemeler oluşturmuştur. Bu bağlamda eser 2000 sonrası Türkiye'de yaşanan dönüşümü kamu maliyesi perspektifinden değerlendirmektedir. On üç bölümden oluşan bu eser on altı yazar tarafından üzerinde uzun bir müddet çalışılan titiz ve başarılı bir sürecin meyvesidir. Çalışmanın ekonomi ve maliye alanlarında eğitim alan lisans ve lisansüstü öğrencilere faydası olacağını beklemekle beraber politika uygulayıcılar için de önemli bir başvuru kaynağı olacağını ümit etmekteyiz.
Neslihan Burgaz Firmalar, finansman ihtiyaçları için öz sermaye ve yabancı kaynaklara başvurmaktadır. Firmaların öz sermaye ile finansman temini hem bilanço kalitesini artırmakta hem de iflas riskine karşı korumaktadır. Firmalar yetersiz öz sermaye söz konusu olduğunda yerli para birimi ya da yabancı para birimi cinsinden borçlanmaktadır. Türkiye'deki firmalar ülke içindeki finansman koşullarının yetersiz kalması sebebiyle ya ülke içindeki bankalardan ya da yurt dışındaki finansal kuruluşlardan yabancı para birimi cinsinden borçlanmaktadır. Ancak yabancı para birimi cinsinden borçlanma kur riskini beraberinde getirmekte ve firmaların yerli para birimi cinsinden yükümlülüklerini artırarak bilanço kalitesini bozmaktadır. Bu eser, Türkiye'deki firmaların yabancı para birimi cinsinden borçlanma nedenlerini açıklayarak firmaların karşılaştığı riskleri ve ülke ekonomisine olan etkileri açıklamaya çalışacaktır. Ayrıca firmaların yabancı para birimi cinsinden borçlanmasını etkileyen unsurlar, panel veri analizi ile test edilecektir.
Abdüsselam Sağın, Ali Erol, Bahadır Sazak Doğan, Cevat Tosun, Elif Nur Yavaş, Emre Akusta, Fatih Karasaç, Hacı Sarı, Halil Kete, İrem Didinmez, Kader Sarı, Kıymet Yavuzaslan, Mehmet Hanefi Topal, Mine Gür, Raif Cergibozan, Semanur Soyyiğit, Tuğay Günel, Umut Yertüm, Yusuf Cengiz, Yücel Demirkılıç 1980 kararları ile ülkemizin gündemine giren serbestleşme politikalarının 2000 yılı sonrasında iktisadi ve mali yapı üzerinde olumlu etkileri olduğu kadar olumsuz etkileri de olmuştur. Bilhassa istikrarsız büyüme oranları, yüksek enflasyon ve işsizlik, cari açık, bütçe açığı, vergi yapısındaki problemler gibi temel iktisadi sorunlar kronikleşmiş bir halde günümüze kadar kendini göstermiştir. Bu sorunların çözümüne ilişkin uygulanan maliye ve para politikaları gibi iktisat politikaları araçları zaman zaman büyüme, işsizlik ve enflasyon gibi makroekonomik göstergelerde iyileşme sağlasa da bu iyileşme iç ve dış faktörlerin de etkisiyle sürdürülebilir bir ivme gösterememiştir.
On altı bölümden oluşan bu eser yirmi yazar tarafından üzerinde uzun bir müddet çalışılan titiz ve başarılı bir sürecin meyvesidir. Çalışmanın ekonomi ve maliye alanlarında eğitim alan lisans ve lisansüstü öğrencilere faydası olacağını beklemekle beraber politika uygulayıcılar için de önemli bir başvuru kaynağı olacağını ümit etmekteyiz.


Mustafa Göktuğ Kaya, Hüseyin Kamil İlik, Hakan Türkmen Vergi Müfettişleri Dr. Mustafa Göktuğ Kaya ve Hüseyin Kamil İlik'in bu kitabı, başta ABD; İngiltere, Almanya gibi çeşitli ülkelerdeki vergi sistemini, uygulamasını ve denetimini Türk vergi sistemiyle karşılaştırarak değerlendirmek gibi zor bir misyonla yola çıkıyor. Yazarlar bu ülkelerdeki vergi yapısını, idare ve denetim yönünden örgütlenmeyi, vergi denetim sis- temini, uygulama farklılıklarını, vergi cezalarını ve uygulanma biçimlerini, ortaya koydukları için kitap, tam anlamıyla adına yakışır bir Uluslararası Vergi Sistemi ve Denetim kitabı olarak karşımıza çıkıyor.
Kitap yalnızca teorik bir kitap olmakla sınırlı kalmayıp uygulamayı ele alıp değerlendirmesi açısından büyük önem taşıyor. İşin teorik yanından kopmamış olsam da uzun zamandır vergi uygulamasından uzak kaldığım için bu kitabın bana bilgilerimi tazeleme ve genişletme imkânı yarattığını ifade etmek isterim.
Kitabın bence en önemli ve ayırt edici özelliği hem bir ders kitabı hem de uygulamayı anlatan bir uygulama kitabı olması. Ben de bu yaklaşımı sürekli denediğim için böyle bir harmanlamayı yapmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Kaya ve İlik, bu zor görevi başararak son derecede yararlı bir esere imza atmışlar.
Kitabı vergiyle ilgilenen ve konuyu merak eden herkese öneriyorum.
Dr. Mahfi EĞİLMEZ
Funda Karakoyun Vergi gelirlerine verilen önem ve duyulan ihtiyaç kadar vergi alacağının güveliğini sağlamaya yönelik çalışmalarda önem arz etmektedir. Muhasebe meslek mensupları vergi güvenliğinin sağlanmasında aktif bir şekilde yer almaktadır. Bununla birlikte meslek mensupları mükelleflerin taleplerini karşılamak suretiyle kamusal alanda da bir hizmet vermektedirler.
Çalışmanın düşünsel arka planındaki amacı mesleğin katma değerinin var olandan çok daha fazla mevcut olduğuna dikkat çekmektir. Mükellef, idare ve yargı boyutuyla uzmanlık alanlarına duyulan ihtiyaç noktasında meslek mensuplarının bu alanlarda istihdam edilmesi ve mesleki sorunların giderilerek hizmet kalitesinin arttırılması beklenmektedir.
Kapsamı, uygulama alanı ve önerileriyle kitabın mali konulara ve meslek mensuplarının hizmet alanlarına ilgi duyanlara faydalı olması amaçlanmıştır. Kitabın güncel içeriği ile tartışmaya açık konularının akademisyen ve uzmanlar tarafından uzun bir süre inceleme konusu yapılması beklenmektedir.
Mehmet Arslan Vergi hukuku kendine has ilke, kavram ve kurumları olan bir hukuk dalıdır. Diğer alanlarda olduğu gibi vergi hukuku alanında da konuların yeterince anlaşılabilmesi için bu ilke, kavram ve kurumlar konusunda bilgi sahibi olmak gerekir. İşte bu kitap, vergi ve vergilendirme ile ilgili ilke ve kavramları teorik olarak üniversitelerin lisans ve lisansüstü eğitim programlarında yer alan “Vergi Hukuku” derslerinde öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla yazılmıştır. Söz konusu çalışma; ayrıca maliye ve vergi hukuku alanı ile uğraşanlar için de bir referans kitabı olma niteliğini taşır.
Beş bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde, vergi hukukunun temel ilkeleri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, vergi usul hukuku ile ilgili kavramlar, verginin ödenmesi, vergi alacağının korunması, vergi alacağını ortadan kaldıran nedenler, mükellef ödevleri, mükellef hakları, değerleme ve amortisman gibi konular ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, vergi idaresinin teşkilat yapısı ve vergi idaresinin mükellefleri denetlemesi, bilgi edinmesi ve arama konularına yer verilmiştir. Dördüncü bölümde, vergi ceza hukukunda suç ve cezaların tasnifi ve uygulaması, vergi cezalarının kesilmesi, ödenmesi ve kalkması konuları açıklanmıştır. Beşinci bölümde, vergi uyuşmazlıklarında idarî çözüm yolları, vergi yargısı konuları üzerinde durulmuş, ilgili yargı mercilerine verilecek dilekçe örnekleri ile konular ele alınarak değerlendirilmiştir.
2021 yılına ait güncel rakamlar dikkate alınarak hazırlanmış olan Vergi Hukuku kitabının tüm öğrencilere ve konuya ilgi duyanlara yararlı olmasını dilerim.
Engin Öner Çeşitli fakültelerde (özellikle İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde) verilen vergi hukuku “vergi ile ilgili tüm kuralları” inceleyen bilim dalı olup; kitapta vergi hukukunun kapsamı, kaynakları, vergi kanunlarının uygulanması, yorumu, mükellef ve vergi sorumlusu, amortisman ve değerleme, verginin asli ve şekli şartları, vergi icra hukuku, vergi ceza hukuku ve vergi yargı hukuku ile örnek olay çözümleri gibi temel konulara yer verilmektedir.
KPSS, müfettişlikler, uzmanlık sınavları, mali müşavirlik vb. sınavlarda maliye grubu (kamu maliyesi, vergi hukuku, maliye politikası) alanında önemli bir yere sahip Vergi Hukuku kitabının başta öğrenciler olmak üzere, maliye alanı ile ilgili tüm kişilere faydalı olması dileğiyle...
Ali Çımat, Adnan Erdal Vergi ve benzeri mali yükümlülükler, devletin kamusal nitelikteki faaliyetlerini sürdürmek amacıyla gerçek ve tüzel kişiler üzerine yüklediği ekonomik bir yük olarak tanımlanmakta ve bu yükümlülüğün toplumun her kesimine yayılarak hem kişi hem de kurum bazında aksaklıklara sebebiyet verilmeden yapılması en iyi şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir.
Zaman içinde devletler vergi ihtilaflarını daha hızlı çözmek amacıyla bazı alternatif çözüm yollarına başvurmuş ve bu kapsamda başvurduğu yollardan en etkilisi ve en önemlisi şüphesiz ki uzlaşma müessesesidir.
Uzlaşma kurumu, Türk vergi sistemine 1963 yılında girmiştir. İlk hâlinde sadece tarhiyat sonrası uzlaşma yer alırken daha sonra 1985 yılında yapılan bir kanun değişikliği ile tarhiyat öncesi uzlaşma kurumu da Türk vergi sistemine dâhil olmuştur.
Uzlaşma müessesinin yanında mevzuata yeni giren mükelleflerin, usulüne uygun yürürlüğe konulmuş bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması hükümlerine aykırı olarak vergilendirildiği veya bu şekilde vergilendirileceğine ilişkin kuvvetli emareler bulunduğu iddiasıyla anlaşmanın “Karşılıklı Anlaşma Usulü” hükümlerine göre Gelir İdaresi Başkanlığına başvurabileceği belirtilmiştir.
Vergi hukukunda merkezi idare ve yerel yönetimlerin vergi ve benzeri gelirlerle ilgili uyuşmazlıkların süratle idari aşamada ve mükelleflerin yargı organlarına müracaatlarına gerek kalmadan sonuçlandırılmasını hedefleyen uzlaşma müessesini ve karşılıklı anlaşma usulünü bir mevzuat derlemesi olarak hazırladığımız bu çalışmanın vergi hukukuyla ilgilenen teorisyenler, uygulayıcılar, öğrenciler ve meslek mensupları açısından yararlı olmasını temenni ederiz.

Mehmet Arslan Vergiler, tarih boyunca devlet ile insanlar arasındaki önemini hep korumuştur. Bu da karşılıklı bir hak ve ödev ilişkisinden oluşan vergilendirme süreci, kamuya ait olması nedeniyle her iki taraf için önemli bir yer tutmuştur. Taşıdığı öneme binaen vergilendirme sürecinin düzgün ve sağlıklı işlemesi için devlet tarafından birtakım düzenleme yapma gereği duyulmuştur. Bu kapsamda devletin vergileme sürecinde yetkili olduğu, vergi alma yetkisindeki sürenin belli bir zaman içinde icra edilmesi, diğer bir ifade ile vergileme süresinin ilanihaye devam etmemesi gerektiğidir. İşte vergilemenin belli bir süre ile kısıtlanması kanun ile düzenlenmiş ve bu kısıtlama işlemi ZAMANAŞIMI olarak ifade edilmiştir.
Vergilendirmede zamanaşımı süreleri devletin vergi alacağını iddia etme ve alma, bu borcunu ödemeyen yükümlüyü cezalandırma hak ve yetkisini kullanabildiği süredir. Devlet, sürenin dolmasıyla vergi alacağını iddia etme ve alma, borcunu ödemeyen yükümlüyü cezalandırma hak ve yetkisini kaybeder. Söz konusu süre içinde yükümlü de bu sürenin dolmasından sonra vergi ödemekten ve vergiyi ödemediği için de cezalandırılmaktan kurtulur. Bu açıdan zamanaşımı hem mükellefi hem de vergi idaresini çok yakından ilgilendirmektedir.
Vergi alacağının uzun süre askıda kalması hem devletin hem de yükümlülerin zararına olacaktır. Alacağın doğumundan itibaren geçen her süre vergi idaresinin yükünü ağırlaştıracak, değerini kaybetmiş vergi gelirlerinin peşinden koşturacaktır. Yükümlü ise, hem belgeleri saklamak hem de zamanında ödenmemiş vergiler nedeniyle her an yakalanma korku ve stresini ensesinde hissedecektir. Öte yandan vergi ilişkisinden doğan çekişmeler de vergi yargı makamlarını uzun süre meşgul edecektir. Bu amaca yönelik olarak vergi ve cezalarda tarh ve tahsil yetkisi zamanaşımı süresi ile sınırlandırılmıştır.
Devlet vergilendirme yetkisini kural olarak yasama organı vasıtasıyla kanun çıkararak kullanır. Ancak idari işlem ve eylemler idare tarafından gerçekleştirilmektedir. İdari işlemlerin gerçekleşmesinde “yükümlü-idare” arasında zaman zaman farklı idari ve yargı uyuşmazlıkları ortaya çıkmaktadır. Amacımız bu çalışma ile zamanaşımı konusunda detaylı bir analiz yapmak, idare ve muhataplar yönünden ortaya çıkan problemleri tespit etmek ve muhtemel çözümleri mümkün olduğunca açık ve net bir biçimde ortaya koymaktır.
Seyit Yaşar Tamamı özgün ve konunun kavranmasına yönelik olarak hazırlanan işbu kitapta yaklaşık 2.750 adet açıklamalı soru yer almaktadır.

31.10.2020 tarihi itibariyle kitabın tamamı mevzuat açısından günceldir.

Her seviyede soruya yer verilerek okuyucu portföyü geniş tutulmuştur. Bu minvalde gelir uzmanlığı, vergi dairesi müdür yardımcılığı, vergi dairesi müdürlüğü, vergi müfettişliği yeterlilik, gelir idaresi grup müdürlüğü, ymm yeterlilik sınavları için istifade edilebilecek düzeydedir.

Kitapta yer alan sorular arasında simetrik bağlantı bulunmakta olup tamamının çözülmesi hâlinde soru tekniği yanı sıra öğretici bir eser olduğu da anlaşılacaktır.
Funda Karakoyun, Derya Dişbudak Vergi yükünü yasal çerçevede azaltmak üzere vergi planlaması yapılır. Ancak belge ve beyan sistemi içinde mükellefler ödevlerini doğru ve zamanında tamamlamalı, vergi mevzuatına uygun tercihler yapmalıdırlar. Bu durum vergi muhasebesinde uzmanlık oluşturan bir disiplin hâline gelmiştir. Sektör özelinde değişen dikkat edilmesi gereken hususlar farklı olmakla birlikte vergi yasalarının temel prensipleri değişmemektedir.
Muhasebe iş ve operasyonlarında vergi matrahına etki edecek yöntemler uygulanırken bilerek ya da değil yapılan hata ve hileler vergi kaçırma fiiline yol açabilir. Vergi muhasebesi disiplini içinde sürecin iyi yönetilmesinde vergi yükünü azaltırken suç oluşturan fiillerden uzak kalmak yanında vergi risk analizi de bilinmelidir. Bu kapsamda, hatalı kayıtların örneklendiği çalışmamızda cezalı tarhiyata konu işlemler için ayrı içerik oluşturulmuştur.
Bu kitap, vergi ve muhasebe uygulamaları alanında vergi muhasebesi disiplininden yararlanmak isteyen akademisyen ve serbest çalışan tüm kesimlere faydalı olması amacıyla hazırlanmıştır.
Adnan Dönmez, Ahmet Uzun, Ayşe Meral Uzun, Gamze Çimen, Hale Balseven, İbrahim Yıldırım, İlyas Özkök, Muhammet Çeçen, Mustafa Alpin Gülşen, Mustafa Terzioğlu, Mustafa Yıldıran, Tolga Evrim Türkan Ekonominin içinde bulunduğu sosyal yapı, ekonomik sistem ve ekolojik ortam sürekli değişmektedir. Ekonomik faaliyetler, klasik piyasa mekânı olan pazarlardan ve iş yerlerinden dijital platformlara aktarılmaktadır. Dolayısıyla vergilendirme alanı, dijital mekânlara kaymaya başladı. Sanayileşmenin dünyada çevre krizine sebep olması ve iklim krizinin etkilerinin toplumlarda hissedilir olması, çevre problemlerinin çözümlenmesinde vergi politikasını seçeneklerden biri olarak yeniden akla getirmektedir. Vergi politikası, yüzyıllardır devam eden bu değişimin çıkardığı mali araçları ve yöntemleri incelemektedir. Konunun yeniden incelenmesi maliye literatürüne farklı bir yaklaşım daha sunabilme ümidindendir. Bu kitap, vergi konularını dünya ve Türkiye uygulamaları üzerinden okuyucuya vergi politikası ile ilgili ders kitaplarında ayrıntılı olarak aşağıdaki verilen konu başlıklarını daha ayrıntılı anlatmak için yazılmıştır. Faydalı olması dileğiyle...
• Osmanlı Vergi Sistemi
• İngiltere Vergi Sistemi
• Türkiye'de Vergi Yapısı
• İklim Krizinde Çevre Vergileri
• Kurumlar Vergisi ve Vergi Rekabetinde Değişimler
• Dijital Vergileme
• Bordro Vergileri
• Dış Ticaret Vergileri
• Ticari Kâr ve Mali Kâr
• Harcama Vergileri
Mine Biniş Temel hak ve özgürlüklerden birini oluşturan hak arama özgürlüğü, idari işlem ve eylemler nedeniyle meydana gelen ihlallerin giderilmesi ve hakların korunması imkânını sunan bir güvencedir. Anayasal bir teminat olan hak arama özgürlüğünün yargı yolunda işlerlik kazanabilmesi için açılan davaların kanunun aradığı hususları karşılaması gerekmektedir. Kanunca belirlenen hususların karşılanmaması durumunda bireylerin yargı yolunda hak arama olanakları ortadan kalkabilmektedir.
Bu kitap idari yargı düzeni içinde vergiyle ilgili uyuşmazlıklarda açılan davaların esasına ilişkin incelemeye geçilebilmesi için ilk inceleme aşamasında aranan hususları hak arama özgürlüğü üzerinden ele almakta ve bu hususların hak arama özgürlüğüne etkisini incelemektedir. Kitapta ayrıca davanın esasına geçilebilmesinde ön şartlar şeklinde kabul edilebilecek hususların hak arama özgürlüğünü ihlal edici veya kısıtlayıcı bir etkiye neden olup olmadığı konusu her bir husus açısından teorik çerçeve, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay içtihatları üzerinden değerlendirilmektedir.
Yüksel Koç Yalkın, Volkan Demir İşletmelerde bütçeleme süreci ve planlama sistemleri, yönetim muhasebesi uygulamaları içinde büyük bir öneme sahiptir. Çünkü işletme bütçeleri, bir yönetim planlamasıdır. İşletme bütçeleri, yönetime gelecek dönemlerde organizasyonun karşı karşıya kalması muhtemel olan tüm problemlerle önceden yüzleşmesini ve bu problemleri çözüme kavuşturması fırsatını sunar. Böylece işletme yönetimleri, karşılaşabilecekleri finansal ve finansal olmayan problemlerin etkilerini de en düşük seviyede tutma çabası gösterirler.
İşletme bütçeleri doğru hazırlandıklarında; (1) kaynakların etkin kullanımını sağlayarak verimliliğin artmasını, (2) stratejik amaçları gerçekleştirmek için yapılan çalışmalarla kârlılığın artmasını, (3) yapılan finansal planların zamanlaması ile likidite başarısını, (4) bölümler veya departmanlar arasındaki hedefleri ve dönem sonlarında bu hedeflerden sapmaları raporlaması ile de performans yönetimini sağlamaktadır.